Davacı vekili, planlama müdürü olarak olarak çalışan müvekkilinin iş sözleşmesinin geçerli sebep olmaksızın feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğin tespiti ile işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının iş sözleşmesinin geçerli sebeple feshedildiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, 20.04.2009 tarih 2007/818 esas- 2009/187 karar sayılı kararı ile feshin geçerli sebebe dayandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olup, davacı tarafın temyizi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 07.06.2010 tarih ve 2009/22927 esas- 2010/16416 karar sayılı ilamı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkeme, bozma ilamına uyup, bilirkişilerden bozma ilamında belirtilen hususların belirlenmesi için rapor alarak, sonuç itibariyle feshin son çare ilkesine uyulmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile feshin geçersizliğine ve davacının davalı şirkette işe iadesine karar vermiştir.
Karar, bu kez davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında, iş sözleşmesinin feshinin geçerli sebebe dayanıp dayanmadığı uyuşmazlık konusu olup, normatif dayanak 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18 ve devamı maddeleridir.
4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin ikinci fıkrasına göre feshin geçerli sebebe dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir. İşçi, feshin başka bir sebebe dayandığını iddia ettiği takdirde, bu iddiasını ispatla yükümlüdür.
4857 sayılı Kanun’un 19. maddesinin 1. fıkrasına göre işveren fesih bildirimini yazılı yapmak ve fesih sebebini açık ve kesin bir şekilde belirtmek zorundadır. Fesih bildirimi yazılı yapılmamışsa veya fesih sebebi açık ve kesin bir şekilde belirtilmemişse aynı kanunun 21. maddesi gereğince geçerli sebep gösterilmediği kabul edilir.
Buna karşılık, aynı Kanun’un 25’inci maddesinde öngörülen, işverenin haklı sebeple derhal feshinde ise yazılı şekil şartı aranmamaktadır.
Davalı iş yerinde, planlama müdürü olarak çalışan davacının iş sözleşmesinin, yeniden yapılanma çalışması ve kadro iptali sebebiyle, geçerli sebeple feshedildiği dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Somut olayda, mahkemece, bilirkişi raporuna dayanılarak, davalı işverenin feshin son çare ilkesine uymadığı gerekçesiyle feshin geçersizliğine karar verilmiş ise de, 20.01.2011 tarihli bilirkişi raporunda, feshin son çare ilkesi gereğince, davalı işyerinde davacının değerlendirilebileceği bildirilen "ambar elemanı-ofis elemanı" işlerinin, planlama müdürü olarak görev yapan davacının statüsüne uygun düşmeyeceği açıktır. Davalı işverence feshin son çare ilkesine uygun davranıldığı ve feshin geçerli sebebe dayandığı anlaşılmakla davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi hatalı olup, hüküm bozmayı gerektirmiştir.
Belirtilen sebeplerle, 4857 sayılı Kanun"un 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1-Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalının yaptığı 438,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.200,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde davalıya iadesine, kesin olarak 02.05.2012 tarihinde oy birliği ile karar verildi.