Esas No: 2011/15653
Karar No: 2012/8313
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2011/15653 Esas 2012/8313 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya 3. İş Mahkemesi
TARİHİ : 01/02/2011
NUMARASI : 2010/134-2011/52
Davacı vekili, davalı şirkette uzman olarak çalışan müvekkilinin iş sözleşmesinin feshinin geçerli sebebe dayanmadığını ileri sürerek feshin geçersizliğinin tespiti ile işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının iş sözleşmesinin, davacının iş sözleşmesinin feshine son çare olarak başvurulduğunu, davalı kurumun her türlü tasarruf tedbirini aldığını, 5910 sayılı kanun hükümlerine uyabilmek için çalışmaların devam ettiğini bu nedenlerle iş sözleşmesinin geçerli sebeple feshedildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davalının personel giderlerini azaltırken işçilerinde iş güvenliği kapsamında durumlarını gözetmek zorunda olduğunu, feshi son çare olarak görüp iş sözleşmesini bu sebeple fesh etmesinin yerinde olmadığını belirterek davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında, iş sözleşmesinin feshinin geçerli sebebe dayanıp dayanmadığı uyuşmazlık konusu olup, normatif dayanak 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18 ve devamı maddeleridir.
4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin ikinci fıkrasına göre feshin geçerli sebebe dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir. İşçi, feshin başka bir sebebe dayandığını iddia ettiği takdirde, bu iddiasını ispatla yükümlüdür.
4857 sayılı Kanun’un 19. maddesinin 1. fıkrasına göre işveren fesih bildirimini yazılı yapmak ve fesih sebebini açık ve kesin bir şekilde belirtmek zorundadır. Fesih bildirimi yazılı yapılmamışsa veya fesih sebebi açık ve kesin bir şekilde belirtilmemişse aynı kanunun 21. maddesi gereğince geçerli sebep gösterilmediği kabul edilir.
Buna karşılık, aynı Kanun’un 25. maddesinde öngörülen, işverenin haklı sebeple derhal feshinde ise yazılı şekil şartı aranmamaktadır.
1-Anayasanın 141. maddesi uyarınca, yargı kararlarının gerekçeli olarak yazılması zorunludur.
Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinde de hüküm altına alınmıştır.
Anılan anayasal ve yasal düzenlemeler gereğince yargıcın, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kararda göstermesi zorunludur.
Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır.
Mahkemece gerekçe belirtilmeden karar oluşturulması doğru olmamıştır.
2-Somut olayda davacıdan imzalaması istenilen sözleşme ile çalışma koşullarının esaslı tarzda değiştirilip değiştirilmediği bilirkişi aracılığıyla araştırılmalı, ağırlaşma varsa şimdiki gibi davanın kabulüne karar verilmeli, aksi halde davanın reddine karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek olması halinde ilgiliye iadesine, 30.04.2012 tarihinde oy birliği ile karar verildi.