Esas No: 2011/15771
Karar No: 2012/8295
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2011/15771 Esas 2012/8295 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir 8. İş Mahkemesi
TARİHİ : 15/02/2011
NUMARASI : 2010/814-2011/39
Davacı vekili, davacının 1994 yılından 17/09/2010 tarihine kadar davalı şirkette sürekli ve aralıksız çalıştığını, iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu"nun 25/II-e maddesine göre Toplu İş Sözleşmesinin Disiplin Cetvelinin 11. maddesinde yazılı "yüz kızartıcı şuç işlediği" gerekçesi ile feshedildiğini, davacının işinin caddelere kaldırım çizgisi, trafik işaretlerini boyama işi olup çalışma yerinin atölye dışı olduğunu, davacının iş sözleşmesinin geçerli sebeplere dayanmadan feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının 24/08/2010 tarihinde saat 21.50 de dışarı çıkışı sırasında güvenlik görevlileri tarafından altı adet 1,5 litrelik benzin dolu bidonlar içerisinde benzin dolu siyah çöp poşeti tespit edildiğini, bu olayın öğrenilmesi üzerine iş sözleşmesinin Disiplin Kurulu kararı, Toplu İş Sözleşmesi"nin Disiplin Ceza Cetvelinin 11. maddesi ve 4857 sayılı Kanun"un 25/II-e maddesi gereğince son verildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, yol çizgilerinin çizilmesinde kullanılan araç türüne göre davalıya ait depolardan alınan mazot yada benzinin ekip şefi olan şahıslar tarafından imza karşılığı alındığı, davacının da uyuşmazlık konusu benzinleri depodan ekip başı olarak gece çalışmasında kullanmak üzere imza karşılığı almış olduğu benzinleri vardiyasının başlayacağı süreden önce elinde poşetler ile güvenlik görevlilerinin de göreceği biçimde iş yeri dışına çıkarmak istemesi şeklindeki davranışında hırsızlık kastının bulunmadığı, bu itibarla feshin geçerli sebebe dayanmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında iş sözleşmesinin feshinin geçerli sebebe dayanıp dayanmadığı uyuşmazlık konusu olup, normatif dayanak 4857 sayılı Kanun’un 18. ve devamı maddeleridir.
4857 sayılı Kanun’un 18. maddesine göre otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır.
4857 sayılı Kanun’un 18. maddesi bakımından işçinin davranışlarından kaynaklanan sebepler, işçinin aynı Kanun"un 25/II. maddesinde öngörülen sebepler niteliğinde ve ağırlığında olmayan, işyerinde işin görülmesini önemli ölçüde olumsuz etkileyen, sözleşmeye aykırı davranışlarıdır. İşçinin davranışı ancak işyerinde olumsuzluklara yol açması halinde geçerli sebep olabilir. İşçinin sosyal açıdan olumsuz bir davranışı, toplumsal ve etik açıdan onaylanmayacak bir tutumu işyerinde üretim ve iş ilişkisi sürecine herhangi bir olumsuz etki yapmıyorsa geçerli sebep sayılamaz.
4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin 2. fıkrasına göre feshin geçerli sebebe dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir. İşçi, feshin başka bir sebebe dayandığını iddia ettiği takdirde, bu iddiasını ispatla yükümlüdür.
İşçinin davranışlarına dayanan fesih, herşeyden önce, iş sözleşmesinin işçi tarafından ihlal edilmesini şart koşmaktadır. Bu itibarla, önce işçiye somut olarak hangi sözleşmesel yükümlülüğün yüklendiğinin belirlenmesi, daha sonra işçinin, hangi davranışı ile somut sözleşme yükümlülüğünü ihlal ettiğinin eksiksiz olarak tespit edilmesi gerekir. İşçinin yükümlülüklerinin kapsamı bireysel ve toplu iş sözleşmesi ile kanuni düzenlemelerde belirlenmiştir. İşçinin iş sözleşmesini ihlal edip etmediğinin tespitinde, sadece asli edim yükümlülükleri değil; kanundan veya dürüstlük kuralından doğan yan edim yükümlülükleri ile yan yükümlerin de dikkate alınması gerekir. Sadakat yükümü, sözleşmenin taraflarına sözleşme ilişkisinden doğan borçların ifasında, karşı tarafın şahsına, mülkiyetine ve hukuken korunan diğer varlıklarına zarar vermeme, keza sözleşme ilişkisinin kapsamı dışında sözleşme ile güdülen amacı tehlikeye sokacak özellikle karşılıklı duyulan güveni sarsacak her türlü davranıştan kaçınma yükümlülüğünü yüklemektedir.
Şayet, işçiye yüklenen iddia açık ve net bir şekilde kanıtlanmamışsa da olayın oluş şekli itibariyle iş ilişkisinin devamı için gerekli olan güveni yıkmaya elverişli bir şüpheye dayanılarak yapılmış bir fesih sözkonusu ise bu fesih şüphe feshi olarak nitelenlendirilmektedir. İşverenin işçisine karşı duyduğu şüphe, aralarındaki güven ilişkisinin zedelenmesine yol açmaktadır. İşverenden katlanması beklenemeyecek bir şüpheden dolayı, işçinin iş ilişkisinin devamı için gerekli olan uygunluğu ortadan kalktığından, güven ilişkisinin sarsılmasına yol açan şüphe, işçinin kişiliğinde bulunan bir sebep olarak karşımıza çıkmaktadır. Ciddi, önemli ve somut olayların haklı kıldığı şüphe, güven potansiyeline sahip olmaksızın ifa edilemeyecek iş için işçinin uygunluğunu ortadan kaldırdığından, şüphe feshi, işçinin yeterliliğine ilişkin fesih türü olarak gündeme gelecektir.
Somut olayda, davacının iş sözleşmesi davalı işverence, işverene bağlılık ve doğrulukla uymayan davranışlarda bulunduğu gerekçesiyle 4857 sayılı Kanun"un 25/II. maddesi kapsamında feshedilmiştir.
Dosya kapsamına göre, davacının olay günü işverene ait birer buçuk litrelik altı bidon benzinin poşetler içerisinde işyerinden dışarı çıkarırken güvenlikçiler tarafından yapılan kontrol ile tespit edildiği ve davacının benzini işyeri dışına işyeri kurallarına aykırı olarak çıkartmak istediği, yani işverene ait araçla çıkartması gerekirken benzin bidonlarını siyah poşetler içinde çıkartmak istediği anlaşılmaktadır. Davacının bu eyleminden dolayı işverence yapılan şikayet üzerine hakkında kamu davası açıldığı görülmüştür. Ceza yargılamasında varılacak sonucun fesih sebebi ve feshin niteliği bakımından bu davayı etkileyeceği açıktır. Bu sebeple, ceza davası sonucu beklenmeli; ceza davasında davacının atılı suçundan dolayı mahkumiyetine karar verildiği takdirde bu kararla saptanacak olgu davayı etkileyeceği ve feshin haklı sebebe dayandığının kabulü ile sonuca gidilmelidir. Ceza davasında beraat kararı verilmesi halinde olayın gerçekleşme biçimi itibariyle işverenden davacı ile iş ilişkisini sürdürmesi beklenemeyeceğinden şüphe feshi kapsamında durumun değerlendirilerek feshin geçerli sebebe dayandığının kabulü ile sonuca gidilmelidir. Kısaca ceza davasında mahkumiyet kararı verilmesi durumunda feshin haklı sebeple yapıldığı aksi halde geçerli sebebe dayandığı yönünde değerlendirme yapılarak karar verilmelidir.
Mahkemece belirtilen bu hususlar dikkate alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 30/04/2012 gününde oybirliği ile karar verildi.