Esas No: 2011/14793
Karar No: 2012/8283
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2011/14793 Esas 2012/8283 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir 8. İş Mahkemesi
TARİHİ : 01/11/2010
NUMARASI : 2009/852-2010/618
Davacı, davalının iş yerinde satış proje yetkilisi olarak görev yaptığını, ekonomik kriz sebebiyle iş sözleşmesinin sona erdiğini öğrendiğini, geçerli sebebe dayanmadan iş sözleşmesinin feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, ücret ve ile tazminatın belirlenmesini istemiştir.
Davalı vekili, davalı işyerinin içinde bulunduğu ekonomik durum ve işyerinden kaynaklanan sebeplerle, şirket yapısının daraltıldığını, davacının yürütmekte olduğu ‘Satış Proje Yetkilisi’ kadrosunun iptal edilmesi sebebiyle tazminatları ödenerek geçerli sebeple 02.12.2009 tarihinde iş sözleşmesinin feshedildiğini, davacı tarafından davalı şirket ibra edilmek suretiyle hiç bir hak ve alacağının olmadığını ve her türlü talep ve dava haklarından feragat ettiğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davalı şirketin ekonomik kriz ile baş edebilmesi için başkaca herhangi bir tedbire başvurmadan salt davacıyı işten çıkartmasının feshin son çare olmasındaki yerleşik uygulamalara aykırı olduğu, fesihte davacının tercih edilmesinde objektif nedenlerin varlığının tespit edilemediği, davalı işverenin işletmesel kararı sonucu feshin kaçınılmaz olduğunu ve geçerli sebebe dayandığını ispatlayamadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre; 02.12.2009 tarihli fesih bildiriminde, davalı şirketin de içinde bulunduğu kriz ortamı, işletme maliyetlerinin sürekli artması ve buna bağlı daralma sebebiyle yeniden yapılandırma süreci çerçevesinde istihdamı azaltma zorunluluğunun hasıl olduğu, davacının istihdam edilebileceği başka bir görev kadrosu da bulunmadığından mevcut ekonomik durum itibariyle işyeri gereklerinden kaynaklı zorunluluktan bahisle iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu"nun 17. maddesi uyarınca ihbar öneline ait ücret peşin ödenmek suretiyle 02.12.2009 tarihinde feshedildiği belirtilmiştir.
Davacı tarafından imzalanmış olan 06.01.2010 tarihli ibraname ve feragatname başlıklı belge örneği ise davacının herhangi bir hak ve alacağın kalmamış olduğundan şirketi gayri kabili rücu olarak ibra ettiğini, her türlü talep ve dava haklarından feragat beyanını içermekte olup dava ise 28.12.2009 tarihinde açılmıştır.
İş Hukukunda ibraname adıyla akdedilen ibra sözleşmesi, yaygın bir uygulama alanı bulmaktadır. İbra sözleşmesi, 818 sayılı Borçlar Kanunu"nda düzenlenmemiş olmakla birlikte gerek öğretide ve gerek uygulamada ibraname bir borcun tam ya da kısmen ifa edilmeden sona ermesini sağlayan özel sukut nedeni olarak kabul edilmektedir.
İbraname borcu sona erdiren bir belgedir ve davanın her safhasında ileri sürülebilir. İşçi, emeği karşılığında aldığı ücret ve diğer parasal hakları ile kendisinin ve ailesinin geçimini temin etmektedir. Bu açıdan bakıldığında bir işçinin sebepsiz yere işvereni ibra etmesi hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir. İş Hukukunda ibra sözleşmeleri dar yorumlanmalı ve borcun asıl sona erme sebebi ifa olarak ele alınmalıdır.
Nitekim 04/02/2012 günlü, 27836 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan ve 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmesi öngörülen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 420. maddesinin 2. fıkrasında “işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.” düzenlemesi de işçilik alacaklarını sona erdiren ibra sözleşmelerinin sınırlı biçimde ele alınması gerektiğini göstermektedir. Bu itibarla 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 23-31. maddeleri arasında düzenlenmiş olan irade fesadı halleri İş Hukukunda ibra sözleşmeleri bakımından çok daha titizlikle ele alınması gerektiği gibi 21. maddesi ile belirlenen aşırı yararlanma (gabin) ölçütü de ibra sözleşmelerinin geçerliliği bakımından değerlendirilmelidir.
Öncelikle belirtmek gerekirki iş ilişkisinin devamı sırasında düzenlenen ibra sözleşmeleri geçerli olmadığı gibi fesih tarihinde, iş güvencesini bertaraf eden feragat sözleşmeleri de geçersizdir. Fesihten sonra ancak davadan önceki ibra veya feragati içeren sözleşmelerin geçerli olup olmadığı ise irade fesadı ve işverenin sosyal ve ekonomik üstünlüğünü kullanıp kullanmaması kapsamında saptanmalıdır. Öte yandan feshin geçersizliği ve işe iade davasında ya da yargılama aşamasında davadan feragat mümkündür. Bu durumda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 307. ve bunu izleyen maddelerinde düzenlenmiş bulunan feragat ile ilgili hükümleri dikkate alınacaktır.
İddia ve savunma yorumlanırken söze değil öze ve olayların olağan akışına ağırlık verilmesi gerekir. Bilindiği gibi iki taraftan birinin talebinden vazgeçmesi olan feragatin; tek taraflı, açık bir beyanla yapılması ve tam bir rızaya dayanması asıldır. Geçerliliği için karşı tarafın muvafakatı da şart değildir. Bu sebeple, davacının beyanından onun gerçek amacının davadan feragat etmek olduğunun açıkça anlaşılması gerekir.
Davacının beyanından onun gerçek amacının feragat etmek olup olmadığı anlaşılamamakta ise, mahkemenin davacıya gerçek amacının ne olduğunu açıklatması ve davacının talebini ondan sonra işleme koyması gerekir.
Mahkemece yukarıda belirtilen esaslar doğrultusunda yapılacak araştırma ve inceleme sonucunda davacının 06/01/2010 tarihli ibraname ve feragatnameye karşı davacıdan diyecekleri sorulmalı, ifadesi gözününde bulundurularak davalı aleyhindeki davadan feragat edip etmediğinin tespiti ve sözleşmesinin sona erme gerekçeleri üzerinde durulmalı, toplanan tüm deliller yeniden değerlendirmeye tabi tutularak oluşacak sonuç uyarınca hüküm kurulmalıdır. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması hatalı olmuştur.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 30.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.