Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/90 Esas 2022/98 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2019/90
Karar No: 2022/98
Karar Tarihi: 17.02.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/90 Esas 2022/98 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2019/90 E.  ,  2022/98 K.

    "İçtihat Metni"



    Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi


    Özel kanunları gereğince gümrük vergilerinden kısmen veya tamamen muaf olarak ithal edilen eşyayı, ithal amacı dışında başka bir kullanıma tahsis etme suçundan sanıklar ..., ... ve ...’in mülga 4926 sayılı Kanun’un 3/1-c maddesi yollamasıyla aynı Kanun'un 4/c ve 5/2. maddeleri ile TCK’nın 62/1. maddesi uyarınca 383.155.72 TL adli para cezasıyla müteselsilen cezalandırılmalarına, CMK’nın 231/5. maddesi uyarınca hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına, 5 yıl süreyle denetim süresine tabi tutulmalarına ilişkin ... 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 18.07.2017 tarihli ve 335-381 sayılı karara sanıklar müdafisi tarafından yapılan itirazın reddine dair ... 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 05.09.2017 tarihli ve 304 değişik ... sayılı kararına yönelik ... Bakanlığının 06.02.2018 tarihli ve 11731-2017 sayılı kanun yararına bozma talebi ve bu talep üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 12.02.2018 tarihli ve 11239 sayılı ihbarnamede;
    “... itiraz merciinin işin esasına girerek hem maddî olay hem de hukukî yönden inceleme yaparak itiraz hakkında bir karar vermesi gerektiği gözetilmeden, sadece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin koşulların var olup olmadığı yönünden değerlendirme yapılarak itirazın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir." gerekçesiyle kararın kanun yararına bozulmasının istenmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 08.03.2018 tarih ve 2815-2553 sayı ile;
    “... 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 18/07/2017 tarih, 2014/335 E. 2017/3814 K. sayılı Kararı ile sanıklar hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olup, bu kararda hukuka aykırılık bulunup bulunmadığı hususunda da itiraza tabi olduğu, itiraz üzerine ... 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin incelenmesinde CMK.nun 231/6. maddesindeki objektif ve subjektif ölçütler kapsamında değerlendirme yapıldığı, ayrıca henüz kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı bulunmadığından verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının esas yönden olağan ya da olağanüstü kanun yoluna tabi olmadığı anlaşılmakla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın kanun yararına bozma isteminin reddine," karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 14.12.2018 tarih ve 91395 sayı ile;
    "... Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilmesi halinde, itiraz merciinin işin esasına girerek hem maddî olay hem de hukukî yönden inceleme yaparak itiraz hakkında bir karar vermesi gerekir. Sadece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin koşulların var olup olmadığı yönünden değerlendirme yapılarak itirazın reddine karar verilmesi yasaya aykırıdır. Somut olayımızda da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı henüz kesinleşmeden zamanaşımı süresi dolmuştur. Bu nedenle itiraz mercii tarafından itirazın kabulüne karar verilmelidir." düşüncesiyle itiraz yoluna başvurmuştur.
    CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 7. Ceza Dairesince 18.01.2019 tarih ve 19050-2177 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık;
    1- Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararındaki hukuka aykırılıkların kanun yararına bozma yasa yolu ile incelenip incelemeyeceği;
    2- İncelenebileceği sonucuna ulaşılması hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karara karşı yapılan itiraz üzerine mercisince, CMK’nın 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının bulunup bulunmadığına dair yapılacak şekli denetim dışında esas bakımından (suçun sübutu, nitelendirilmesi vb. konularda) değerlendirme yapılıp yapılamayacağının, bu bağlamda açıklanmayan hükmün içeriğindeki hukuka aykırılıkların denetlenip denetlenemeyeceği;
    Hususlarının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    ... Cumhuriyet Başsavcılığının 29.04.2010 tarihli ve 2042 sayılı iddianamesi ile ...Gıda Sanayi İşletmeleri İç ve Dış Ticaret AŞ yönetim kurulu üyeleri olan sanıkların gümrük vergisinden muaf olarak ayçiçeği tohumu ve gümrük vergisinden indirimli olarak da ham mısır yağı ithal edebilmek için 10.05.2005 ve 27.05.2005 tarihlerinde Dış Ticaret Müsteşarlığından ithalat lisansı aldıkları ve bu belgeye istinaden anılan maddeleri yurt dışından ithal etmek suretiyle yurda soktukları ancak bu maddeleri hammadde olarak kullanmayıp yurt içinde başka bir firmaya satmak suretiyle taahhüde aykırı hareket ettikleri iddiasıyla 5607 sayılı Kanun’un 3. maddesinin 6. fıkrasında tanımlanan suçu işlediklerinden bahisle kamu davası açıldığı,
    ... 1. Asliye Ceza Mahkemesince 27.09.2011 tarih ve 509-601 sayı ile sanıkların atılı suçu işledikleri sabit olmadığından bahisle beraatlerine karar verildiği,
    Bu hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7. Ceza Dairesince 08.03.2018 tarih ve 2815-2553 sayı ile; sanıkların eyleminin 4926 sayılı Kanun’un 3/1-c ve suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 5607 sayılı Kanun’un 3. maddesinin 2. fıkrası kapsamında kaldığı gözetilerek sanıkların olaydaki fonksiyonlarına göre hukuksal durumlarının değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle bozulduğu,
    Özel Daire bozma kararına uyulmasına karar veren Yerel Mahkemece 18.07.2017 tarih ve 335-381 sayı ile; sanıkların mülga 4926 sayılı Kanun’un 3/1-c maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 4/c ve 5/2. maddeleri ile TCK’nın 62/1. maddesi uyarınca 383.155.72 TL adli para cezasıyla müteselsilen cezalandırılmalarına, CMK’nın 231/5. maddesi uyarınca hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına, 5 yıl süreyle denetim süresine tabi tutulmalarına karar verildiği, sanıklar müdafisi tarafından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karara öncelikle zamanaşımı gerçekleştiğinden anılan davanın düşürülmesi, aksi hâlde ise sanıkların beraat etmeleri gerektiğinden bahisle itiraz edildiği,
    ... 3. Ağır Ceza Mahkemesince 05.09.2017 tarih ve 304 sayı ile; “CMK.nun 231 maddesinin 5. fıkrasındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmayacağı, 22/07/2010 tarih ve 6008 sayılı Kanun ile ek CMK 231 maddesinin 6. fıkrasının son cümlesindeki sanığın kabul etmemesi hâlinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği, CMK'nın 231. maddesinin 12. fıkrasındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz edilebileceğine dair yasal düzenlemeler hep birlikte değerlendirildiğinde; hukuken varlık kazanmayan hükmün esas yönünden inceleme imkanı bulunmamaktadır. Hükmün ileride açıklanması hâlinde bu hüküm olağan ve olağanüstü kanun yolları denetimine tabi olacaktır. Zira hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı sadece itiraz konun yoluna başvurma yoluna imkanı tanınmış olmakla, itiraz merciince CMK.nun 231. maddesindeki hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi için gerekli koşulların bulunup bulunmadığına ilişkin sınırlı bir inceleme yapılması amaçlanmıştır. Ayrıca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sanıkların kabulüne bağlı tutulması ile sanıkların savunma hakkının kısıtlanmasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
    CMK'nın 231/12. maddesine göre itirazı inceleme yetkisi bulunan mahkememizce işin esası bakımından inceleme yapılamayacağından sanıkların eylemlerinin sabit olup olmadığı, suçun hukuki nitelendirilmesi ve delillerin takdiri konularının mahkememizce değerlendirilemeyeceği, dolayısıyla sanıkların suçu işlemediklerine, zamanaşımı nedeniyle kamu davasının düşürülmesi ve önödeme kapsamında sanık ... tarafından ödenen bedelin iadesine ilişkin itirazlarının mahkememizce değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, bu hususların ancak açıklanması geri bırakılan hükmün ileride açıklanması halinde istinaf veya temyiz merciince incelenebileceği, mahkememizce yalnızca hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının oluşup oluşmadığı yönünden inceleme yapılabileceği, bu yönden dosya incelendiğinde; suçun işlenmesi ile mağdurun veya kamunun uğradığı zararın bulunmayışı, sanıkların önceden kasıtlı suçtan mahkûmiyetlerinin olmayışı, mahkemesinde suç işlemekten çekinecekleri kanaati oluştuğunun kararda açıklanmış olması ve sanıkların hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine ilişkin kabulleri dikkate alındığında CMK'un 231/5-6. maddesi şartlarının somut olayda mevcut olduğu, mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla sanıklar vekilinin yerinde görülmeyen itirazlarının reddine” karar verildiği,
    ... Bakanlığının 06.02.2018 tarihli ve 11731-2017 sayılı talebi üzerine hazırlanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 12.02.2018 tarihli ve 11239 sayılı ihbarnamesi ile; suçun sübutuna ilişkin değerlendirme yapılmaksızın itirazın reddine karar verilmesinde isabet görülmediği belirtilerek ... 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 05.09.2017 tarihli ve 304 değişik ... sayılı kararının kanun yararına bozulması gerektiğinin ihbar olunduğu,
    Yargıtay 7. Ceza Dairesince 08.03.2018 tarih ve 2815-2553 sayı ile; itiraz merci kararının usul ve yasaya uygun olması sebebiyle yerinde görülmeyen kanun yararına bozma istemini içeren ihbarnamenin reddine karar verildiği,
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca da 14.12.2018 tarih ve 91395 sayı ile;
    "...İtiraz merci, CMK’nın 231. maddesindeki koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği hususuyla sınırlı bir inceleme yapmayacak, incelemesini sadece şekli olarak değil, hem maddi olay hem de hukuki yönden yapacaktır." görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurulduğu,
    Anlaşılmaktadır.
    1- Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararındaki hukuka aykırılıkların kanun yararına bozma yasa yolu ile incelenip incelemeyeceği;
    Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun'un 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesine eklenen 5 ilâ 14. fıkralarıyla büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı Kanun'un 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanun'un 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tabi kılınmıştır.
    Başlangıçta yetişkin sanıklar yönünden yalnızca şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması, 5728 sayılı Kanun'un 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasa'nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezalarına ilişkin suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, 6008 sayılı Kanun'un 7. maddesiyle maddenin 6. fıkrasının sonuna "Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez" cümlesi, 6545 sayılı Kanun'un 72. maddesiyle de maddenin 8. fıkrasına "Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasına karar verilemez" cümlesi eklenmiştir.
    5560, 5728, 6008 ve 6545 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK'nın 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
    1) Suça ilişkin olarak;
    a- Yapılan yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
    b- Suçun Anayasa'nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
    2) Sanığa ilişkin olarak;
    a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm edilmemiş olması,
    b- Yargılamaya konu kasıtlı suçun, sanık hakkında daha önce işlediği başka bir suç nedeniyle verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına ilişkin denetim süresi içinde işlenmemiş olması,
    c- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
    d- Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
    e- Sanığın, hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
    Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
    Bu şartların varlığı hâlinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve on sekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacaktır.
    Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, esas itibarıyla bünyesinde iki karar barındıran bir kurumdur. İlk karar teknik anlamda hüküm sayılan ancak açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi nedeniyle hukuken varlık kazanamayan bu nedenle hüküm ifade etmeyen, koşullara uyulması hâlinde düşme hükmüne dönüşecek, koşullara uyulmaması hâlinde ise varlık kazanacak olan mahkûmiyet hükmüdür. İkinci karar ise, bu ön hükmün üzerine inşa edilen ve önceki hükmün varlık kazanmasını engelleyen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararıdır. Bu ikinci kararın en temel ve belirgin özelliği varlığı devam ettiği sürece, ön hükmün hukuken sonuç doğurma özelliği kazanamamasıdır.
    Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibarıyla karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildikten sonra, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması hâlinde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesi uyarınca düşmesine karar verilecek, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması hâlinde ise CMK'nın 231/11. maddesi gereğince hüküm açıklanacak, ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı hâlinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilecektir.
    CMK'nın 231/5. maddesinde sanık hakkında hukuki bir sonuç doğurmadığı belirtilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı sanığın belirli sürelerle denetime tabi tutulmasını öngörmesi, adli sicile işlenmese dahi kendisine mahsus bir sisteme kaydedilmesi, 6545 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten sonra ikinci kez hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine engel teşkil etmesi, yine müsadere, yargılama giderleri ve bu kapsamda vekâlet ücretinin sanığa yüklenmesi bakımından hukuki etkilerinin bulunması nedenleriyle bu karar esasında kesin bir hükmün hukuki sonuçlarını doğurmaktadır (... Centel-Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayıncılık, 13. Bası, ..., 2016, s. 779-780).
    Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesin bir hükmün hukuki sonuçlarını doğurduğu tespitinden sonra kurumun tabi olduğu olağanüstü kanun yolunun belirlenmesi açısından kanun yararına bozma konusuna ilişkin açıklamalara da değinmek gerekmektedir.
    Kanun yararına bozma kanun yolu temyiz ve istinaf incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlere karşı başvurulabilen olağanüstü bir kanun yolu olup, amacı, ülke sathında uygulama birliğine ulaşılması, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki ciddi boyutlara ulaşan hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesidir. Bu kanun yoluna başvurabilmenin ilk ve temel koşulu verilen hüküm veya kararın istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş olmasıdır.
    Bu kapsamda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının itiraz kanun yoluna tabi bulunması nedeniyle, gerek itiraz edilerek gerekse itiraz kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi hâlinde olağanüstü bir kanun yolu olan kanun yararına bozma konusu yapılabileceğinde kuşku bulunmamaktadır.
    Bu açıklamalar ışığında birinci uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    CMK'nın 231/5. maddesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sanık hakkında hukuki bir sonuç doğurmayacağı hüküm altına alınmış ise de sanığın belirli sürelerle denetime tabi tutulmasını öngörmesi, adli sicile işlenmese dahi kendisine mahsus bir sisteme kaydedilmesi, 6545 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten sonra ikinci kez hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine engel teşkil etmesi, yargılama giderleri ve bu kapsamda vekâlet ücretinin sanığa yüklenmesi bakımından hukuki etkilerinin bulunması nedenleriyle bu karar, esasında kesin bir hükmün bir kısım hukuki sonuçlarını doğurmaktadır. Bu bağlamda temyiz ve istinaf kanun yollarından geçmeksizin kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların ülke sathında uygulama birliğine ulaşmak ve ciddi boyutlara ulaşan hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi amacıyla olağanüstü bir kanun yolu olan kanun yararına bozma konusu yapılabileceği kabul edilmelidir. Açıklanan sebeple sanıklar hakkında ... 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 18.07.2017 tarihli ve 335-381 sayılı hükümlerin açıklanmasının geri bırakılması kararlarının kanun yararına bozma yoluyla incelenmelerinde herhangi bir sakınca bulunmamaktadır.
    2- Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karara karşı yapılan itiraz üzerine mercisince, CMK’nın 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının bulunup bulunmadığına dair yapılacak şekli denetim dışında esas bakımından (suçun sübutu, nitelendirilmesi vb. konularda) değerlendirme yapılıp yapılamayacağının, bu bağlamda açıklanmayan hükmün içeriğindeki hukuka aykırılıkların denetlenip denetlenemeyeceği hususunun değerlendirilmesi;
    Olağan kanun yollarından olan itiraz, 5271 sayılı CMK’nın 267 ila 271. maddeleri, arasında düzenlenmiş olup "İtiraz olunabilecek kararlar" başlıklı 267. maddesinde; "Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir" şeklindeki düzenlemeye göre, kural olarak sadece hâkim kararlarına karşı gidilebilecek olan itiraz yoluna, kanunlarda açıkça gösterilmiş olunması kaydıyla mahkeme kararlarına karşı da başvurulması mümkündür. Ceza Muhakemesi Kanunu'nda; görevsizlik (madde 5/2), yetkisizlik (madde 18/3), red isteminin reddi (madde 28), eski hâle getirme isteminin geri çevrilmesi (madde 42/2), tanıklara ilişkin disiplin hapsi (madde 60/4), gözlem altına alma (madde 74/4), beden muayenesi (madde 75/6), tutuklama (madde 101/5), tutukluluk halinin devamı veya salıverilme (madde 104/2), adli kontrol (madde 111/2), iddianamenin iadesi (madde 174/5), durma (madde 223/8) ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması (madde 231/12) kararları itiraz yoluna başvurulabileceği açıkça sayılan mahkeme kararlarındandır. Bunun dışında özel ceza kanunlarında da mahkeme kararlarına itirazın mümkün kılındığı haller mevcuttur; 2004 sayılı İİK'nın 353. ve Kabahatler Kanunu'nun 29. maddeleri gibi.
    CMK'nın "İtiraz usulü ve inceleme mercileri" başlıklı 268. maddesinde; "(1) Hâkim veya mahkeme kararına karşı itiraz, kanunun ayrıca hüküm koymadığı hâllerde 35 inci maddeye göre ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren yedi gün içinde kararı veren mercie verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır. Tutanakla tespit edilen beyanı ve imzayı mahkeme başkanı veya hâkim onaylar. 263 üncü madde hükmü saklıdır.
    (2) Kararına itiraz edilen hâkim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse kararını düzeltir; yerinde görmezse en çok üç gün içinde, itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir.
    (3) İtirazı incelemeye yetkili merciler aşağıda gösterilmiştir:
    a) Sulh ceza hâkimliği kararlarına yapılan itirazların incelenmesi, o yerde birden fazla sulh ceza hâkimliğinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen hâkimliğe; son numaralı hâkimlik için bir numaralı hâkimliğe; ağır ceza mahkemesinin bulunmadığı yerlerde tek sulh ceza hâkimliği varsa, yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine; ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerlerde tek sulh ceza hâkimliği varsa, en yakın ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine aittir.
    b) İtiraz üzerine ilk defa sulh ceza hâkimliği tarafından verilen tutuklama kararlarına itiraz edilmesi durumunda da (a) bendindeki usul uygulanır. Ancak, ilk tutuklama talebini reddeden sulh ceza hâkimliği, tutuklama kararını itiraz mercii olarak inceleyemez.
    c) Asliye ceza mahkemesi hâkimi tarafından verilen kararlara yapılacak itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesine ve bu mahkeme ile başkanı tarafından verilen kararlar hakkındaki itirazların incelenmesi, o yerde ağır ceza mahkemesinin birden çok dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye; son numaralı daire için birinci daireye; o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi varsa, en yakın ağır ceza mahkemesine aittir.
    d) Naip hâkim kararlarına yapılacak itirazların incelenmesi, mensup oldukları ağır ceza mahkemesi başkanına, istinabe olunan mahkeme kararlarına karşı yukarıdaki bentlerde belirtilen esaslara göre bulundukları yerdeki mahkeme başkanı veya mahkemeye aittir.
    e) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları ile Yargıtay ceza dairelerinin esas mahkeme olarak baktıkları davalarda verdikleri kararlara yapılan itirazlarda; üyenin kararını görevli olduğu dairenin başkanı, daire başkanı ile ceza dairesinin kararını numara itibarıyla izleyen ceza dairesi; son numaralı daire söz konusu ise birinci ceza dairesi inceler." şeklindeki düzenleme ile itirazın süresi, şekli ve inceleme mercileri gösterilmiştir.
    1412 sayılı CMUK’da yer alan adi itiraz ve acele itiraz ayrımına son veren 5271 sayılı CMK’da tüm itirazlar için ilgilinin kararı öğrenmesinden itibaren yedi günlük itiraz süresi öngörülmüştür.
    Kanun yollarına başvurunun kimler tarafından ve ne şekilde yapılacağını düzenleyen CMK'nın 260. maddesine göre; Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar tarafından, bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt kâtibine beyanda bulunmak ya da 263. maddesi uyarınca tutuklular için tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunmak suretiyle yapılacak itiraz isteminin, kararına itiraz edilen hâkim ya da mahkemeye sunulması gerekir. İtiraz istemini alan hâkim ya da mahkemenin itirazı haklı görürse kararını düzeltmesi ya da itirazı haklı görmezse hemen ve nihayet 3 gün içinde CMK’nın 268/3 maddesinde ayrıntısıyla düzenlenmiş olan incelemeye yetkili mercie göndermesi gerekmektedir.
    Aynı Kanun'un "İtirazın Cumhuriyet savcısına ve karşı tarafa tebliği ile inceleme ve araştırma yapılması" başlıklı 270. maddesinde; "İtirazı inceleyecek merci, yazı ile cevap verebilmesi için itirazı, Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilir. Merci, inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılmasını da emredebilir",
    271. maddesinde;
    "(1) Kanunda yazılı olan hâller saklı kalmak üzere, itiraz hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilir. Ancak, gerekli görüldüğünde Cumhuriyet savcısı ve sonra müdafi veya vekil dinlenir.
    (2) İtiraz yerinde görülürse merci, aynı zamanda itiraz konusu hakkında da karar verir.
    (3) Karar mümkün olan en kısa sürede verilir.
    (4) Merciin, itiraz üzerine verdiği kararları kesindir; ancak ilk defa merci tarafından verilen tutuklama kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir" biçimindeki düzenlemelerle de itirazın incelenmesi usulü gösterilmiştir.
    İtiraz incelemesi kural olarak duruşmasız ve dosya üzerinden yapılacak, merci gerekli görürse Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekili de dinleyebilecektir ancak CMK'nın 271. maddesindeki düzenleme göz önüne alındığında bu dinleme duruşma şeklinde yapılmayacaktır, zira duruşma yapılabilmesi kanunda açık hüküm bulunmasına bağlıdır.
    Bunun yanında merci, yazı ile cevap verebilmesi için itiraz istemini Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilecek, kendisi de inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılması konusunda emir de verebilecektir.
    Öğretide de itiraz mercisinin inceleme usulü ve kapsamına ilişkin çok çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bu kapsamda:
    Yargılama makamı, temyizden farklı olarak, gerekiyorsa, hukuki sorun yanında maddi sorunu da ele alabileceğinden, lüzumlu gördüğü soruşturma işlemlerinin yapılmasını emredebilir veya bu soruşturmayı bizzat yapabilir. Bu soruşturma dolayısı ile mesela keşif yapılır veya tanık dinlenir. İtiraz konusunu incelerken mercii sadece dosya ile bağlı değildir. Kendisi de konu ile ilgili araştırma yapabilecektir (Nurullah Kunter - Feridun Yenisey - ... Nuhoğlu, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku 16. bası, Beta, ..., s. 1401).
    İtiraz incelemesi kararın hem maddi ve hem de hukuki yönden ele alınmasını ve bunun hukuka uygunluğunun denetlenmesini gerektirir...itiraz yasa yolunda bir karara temel teşkil eden deliller ve maddi olgular ile bunu doğuran hukuki durum birlikte değerlendirilir (Erdener Yurtcan, Ceza Yargılaması Hukuku, 12. bası, s. 481; E. Yurtcan, CMK Şerhi, 5. bası, Beta, ..., 2008, s. 923).
    İtiraz incelemesi yapılırken, incelenen kararın hem maddi hem de hukuki yönünün ele alınması ve her yönden hukuka uygunluğunun denetlenmesi gerekir... İtirazı inceleyecek merci naip hâkim veya istinabe yolunu da kullanabileceği gibi kolluk ve savcıya da emir verebilecektir (Bahri Öztürk-... Ruhan Erdem, Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınevi, 11. bası, ..., 2007 s. 840).
    İtiraz olağan bir kanun yoludur ve kararın hem maddi hem de hukuki açıdan tek tek incelenmesini gerektirir (Veli ... Özbek, Yeni CMK’nın Anlamı, s. 1065).
    Şeklinde görüşler dile getirilmiştir.
    Görüldüğü gibi, öğretide ittifakla kabul edildiği üzere itiraz mercisince, esasa müessir inceleme de yapılabileceğinden, suç niteliğinin değiştiğine yönelik başvurular da itiraz merci tarafından değerlendirilebilecektir.
    Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına yapılan itirazlar ve bunların incelenmesi usulüne ilişkin olarak Ceza Genel Kurulunca 03.02.2010 tarih ve 13-12 sayı ile; "itiraz mercisince, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar, 231. maddenin 6. fıkrasında yer alan suça ve sanığa ilişkin objektif uygulama koşullarının var olup olmadığı ile sınırlı olarak yapılması gerektiği" kabul edilmiş ve bu uygulama Özel Dairelerce istikrarlı olarak uygulanmış ise de, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı yapılan itirazlarda, kararın sadece suça ve sanığa ilişkin objektif şartların gerçekleşip gerçekleşmediğiyle sınırlı olarak incelenmesi uygulamasının ihtilaf konusu hususlara köklü çözüm sağlamadığından bahisle öğretide yoğun olarak eleştirilere maruz kalmıştır.
    İtiraz mercisi, sadece CMK’nın 231. maddesindeki koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği hususuyla sınırlı bir inceleme yapmayacaktır. İtiraz mercisi, bu inceleme kapsamında sübuta ilişkin değerlendirme de yapabilecektir. Örneğin sanığa yüklenen suçun oluşmaması sebebiyle hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğinden bahisle itirazın kabulü yönünde karar, yani hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kaldırılması kararı, verilebilir. Keza, itiraz mercisi, vasıf değişikliği nedeniyle de hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kaldırılmasına karar verebilecektir. Örneğin kasten yaralama olarak nitelendirilen fiilden dolayı sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmüyle ilgili olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi hâlinde; itiraz mercisi, sanığa yüklenen fiilin kasten yaralama suçunu değil de kasten öldürme suçuna teşebbüs olarak nitelendirmek suretiyle de itirazın kabulü yönünde karar verebilir. Yine, örneğin görevi kötüye kullanma suçundan dolayı sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmüyle ilgili olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi hâlinde; itiraz mercisi, sanığa yüklenen fiilin görevi kötüye kullanma suçunu değil de, zimmet veya icbar suretiyle irtikap suçunu oluşturduğu gerekçesiyle, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kaldırılmasına karar verebilecektir (İzzet Özgenç, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, 3. Yılında Ceza ... Sistemi- Hukuk Devletinde Suç Yaratılmasının ve Suçun Aydınlatılmasının Sınırları Sempozyumu, ... Kültür Üniversitesi, Seçkin, 2008, s.54-55; Cumhur Şahin- Neslihan Göktürk, Ceza Muhakemesi Hukuku, ..., Seçkin, C.2, s.159-161, 203).
    Bu konudaki yoğun eleştirilerden sonra Ceza Genel Kurulunun 22.01.2013 tarihli ve 534-15 sayılı kararıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı yapılan itirazın hem maddi olay hem de hukuki yönden itiraz mercisince incelenmesi gerektiği kabul edilmiştir.
    İtiraz incelemesi sonucunda nasıl bir karar verileceği ve bu bağlamda CMK'nun 271/2. maddesinde yer alan; "İtiraz yerinde görülürse merci, aynı zamanda itiraz konusu hakkında da karar verir" şeklindeki düzenlemenin nasıl anlaşılması gerektiği üzerinde de durulmalıdır.
    CMK'nın 271/2. maddesindeki düzenlemeye göre, merci, itirazı yerinde görürse itirazın kabulüyle birlikte "itiraz konusu" hakkında da karar verecektir. Başka bir anlatımla merci, itirazı kabul ettiğinde, verilmesi ya da kaldırılması gereken bir karar varsa bunu kararı veren mahkemeye bırakmadan kendisi vermeli ya da kaldırmalıdır. Örneğin, görevsizlik kararına yönelik bir itirazı inceleyen merci, itirazı yerinde görürse aynı zamanda görevsizlik kararını da kaldırmalıdır. Dolayısıyla, kanunda yer alan "İtiraz yerinde görülürse merci, aynı zamanda itiraz konusu hakkında da karar verir" hükmü, itirazı kabul eden mercinin sadece "itiraz konusu" hakkında karar vermesi şeklinde anlaşılmalıdır. Buna karşın bu hüküm itiraz konusu dışında dosyanın esası hakkında da yargılamayı sonuçlandıracak (Örneğin görevsizlik kararını kaldıran mercinin dosyanın esası hakkında karar vermesi ya da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararı kaldıran mercinin hükmü açıklaması gibi) bir karar vermesi gerektiği şeklinde yorumlanmamalıdır.
    Bu açıklamalar ışığında ikinci uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde ise;
    Henüz hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları kesinleşmeden dava zamanaşımın gerçekleştiği ve diğer taraftan sanıkların beraatlerine karar verilmesi gerektiğine yönelik sanıklar müdafisi tarafından yapılan itiraz başvurusu üzerine itiraz mercisince incelemeye öncelikle zamanaşımı hususunun değerlendirilmesiyle başlanması, zamanaşımının gerçekleşmediğinin anlaşılması hâlinde ise esas bakmından sanıklara atılı suçun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi, ihtiyaç duyulan hususlarda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması ya da bunların yapılmasının sağlanması ve bunun sonucunda da sanıkların eyleminin suç olup olmadığı, suç nitelendirmesinin doğru yapılıp yapılmadığı, mevcut delillerin mahkûmiyete yeterli nitelikte bulunup bulunmadığı, eksik inceleme sonucu karar verilip verilmediği, hükmedilen hapis ve/veya adli para cezası yanında, uygulanmasına karar verilen güvenlik tedbirleri, vekâlet ücreti vb. hususlarda Yerel Mahkeme kararının isabetli olup olmadığının karara bağlanması gerekmektedir.
    İtiraz mercisince, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın, CMK'nın 231. maddenin 6. fıkrasında yer alan suça ve sanığa ilişkin objektif uygulama koşullarının var olup olmadığı ile sınırlı olarak yapılması durumunda hak arama özgürlüğü ile AİHS'nin 13. maddesindeki etkili başvuru hakkının ihlal edilebileceği ve ayrıca ceza muhakemesi hukukunun maddi gerçeğe ulaşma amacıyla da bağdaşmayan sonuçlara neden olabileceği göz önüne alındığında itiraz mercisinin CMK’nın 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının bulunup bulunmadığına dair yapılacak şekli denetim dışında esas bakımından da (suçun sübutu, nitelendirilmesi vb. konularda) değerlendirme yapması ve açıklanmayan hükmün içeriğindeki hukuka aykırılıkları denetlemesi, bu bağlamda Özel Dairece, kanun yararına bozma talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği kabul edilmelidir.
    Bu itibarla,Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire kararının kaldırılmasına, merci kararının CMK'nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca kanun yararına bozulmasına, müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 08.03.2018 tarihli ve 2815-2553 sayılı red kararının KALDIRILMASINA,
    3- ... Bakanlığının kanun yararına bozma isteminin kabulü ile; ... 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 05.09.2017 tarihli ve 304 değişik ... sayılı kararının, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlara karşı yapılan itiraz üzerine mercisince, CMK’nın 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının bulunup bulunmadığına dair yapılacak şekli denetim dışında öncelikle zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun değerlendirilmesi, zamanaşımının gerçekleşmediğinin anlaşılması hâlinde ise esas bakımından (suçun sübutu, nitelendirilmesi vb. konularda) değerlendirme yapılması, bu bağlamda açıklanmayan hükümlerin içeriğindeki hukuka aykırılıkların denetlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliklerinden BOZULMASINA,
    4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 17.02.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.


    Hemen Ara