Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/252 Esas 2022/99 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/252
Karar No: 2022/99
Karar Tarihi: 17.02.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/252 Esas 2022/99 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2017/252 E.  ,  2022/99 K.

    "İçtihat Metni"



    Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi



    Sanıklar ... ve ... hakkında kasten öldürme suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonunda, ... 2. Ağır Ceza Mahkemesince 13.07.2010 tarih ve 160-194 sayı ile; sanıkların eylemlerinin meşru savunmada sınırın kast olmaksızın aşılması nedeniyle taksirle öldürme suçunu oluşturduğu kabul edilerek sanıkların TCK’nın 27/1. maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 85/1, 27/1, 62, 53/1-2-3, 63 ve 54. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına, mahsuba ve müsadereye karar verilmiş, hükümlerin sanıklar müdafisi ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 17.10.2011 tarih ve 3804-5985 sayı ile;
    “...Aynı öldürme olayının failleri olarak yargılanan ve savunmalarına göre aralarında menfaat çatışması bulunan sanıkların ayrı ayrı müdafiler tarafından temsil edilmeleri gerekirken, savunmada zafiyet oluşturacak şekilde aynı müdafi tarafından temsil edilmeleri suretiyle 1136 sayılı Avukatlık Yasası’nın 38 ve 5271 sayılı CMK’nın 152 maddesine aykırı davranılması,” isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
    Bozmaya uyan ... 2. Ağır Ceza Mahkemesince 22.12.2011 tarih ve 281-295 sayı ile; önceki hükümler gibi sanıkların mahkûmiyetlerine karar verilmiş, bu hükümlerin sanıklar müdafileri, Cumhuriyet savcısı ve katılan ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 02.12.2013 tarih ve 94-7162 sayı ile;
    “...Sanıkların, maktul ve kardeşlerinden kaynaklanan ve tevali eden haksız fiil niteliğindeki söz ve davranışların yarattığı hiddetle maktul ve mağdura saldırıp, maktulü ağır bir şekilde çok sayıda sopa darbesi ile darbederek öldürdükleri, mağduru da yaraladıkları, somut olayda hukuka uygunluk nedeninin sınırının kast olmaksızın aşılmasından söz edilemeyeceği, oluşa göre meydana gelen netice açısından sanıkların kasten hareket ettiklerinin kabulü ile haksız tahrik altında kasten öldürme suçundan sorumlu tutulmaları gerektiği gözetilmeksizin meşru savunmada kast olmaksızın sınır aşıldığından bahisle yazılı şekilde hüküm kurulması,..." isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    ... 2. Ağır Ceza Mahkemesi ise 05.03.2014 tarih ve 4-48 sayı ile;
    “Mahkememizin daha önce vermiş olduğu karar usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla Mahkememizce önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir...Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 06.11.2001 tarih 1-224/236 esas ve karar sayılı kararında da belirtildiği üzere 'Bir süredir yolda önüne çıkıp laf atarak huzursuz edici ve ürkütücü davranışlarda bulunan maktulün, bu kez olay günü...içinde karşılaşınca küfür edip 3-4 metre mesafeden bıçak çekerek saldırması sonrasında yasal savunma koşullarında tabancasını çeken, ancak silahını maktulün saldırısını önlemeye yetecek biçimde ve hayati olmayan bölgelerine yöneltme olanağı bulunduğu hâlde göğüs ve karın bölgesine iki el ateş ederek vurup öldüren sanığın yasal savunmada sınırın aşılması suretiyle adam öldürme suçundan cezalandırılmasına ilişkin yerel mahkemenin direnme hükmünün isabetli bulunduğuna karar verildi.' şeklindeki kararının da olayımızda sanıklar ... ve ...’nın maktul ...’a karşı eylemlerinin meşru müdafaada kastın aşılması şeklinde işlendiğine dair Mahkememizce ulaşılan sonucu destekler mahiyette bir karar olduğu görülmüştür. Dosyada bulunan ve kriminal incelemeye tabi tutulan sopa ve demir çubuklardan bir kaçının üzerinde maktul ve müşteki sanık ...’ye ait kan izlerinin bulunması olayın oluşumu birlikte değerlendirildiğinde sanıklar ... ve ...’un hem maktul ...’a yönelik kast olmaksızın meşru müdafaada sınırın aşılması sureti ile adam öldürme, hem de müşteki ...’a yönelik kasten silahla yaralama suçunu iştirak halinde birlikte işledikleri kabul edilmekle, müşteki sanıklar ... ve ...’un bu suçlardan ayrı ayrı cezalandırılmalarına karar verilmiştir.” şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek ilk hükümler gibi sanıkların mahkûmiyetine karar vermiştir.
    Bu hükümlerin de Cumhuriyet savcısı ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 09.06.2015 tarihli ve 214590 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 544-694 sayı ile 6763 sayılı Kanun'un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 27.02.2017 tarih ve 219-564 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Direnme kararının kapsamına göre inceleme sanıklar ... ve ... hakkında taksirle ölüme neden olma suçundan kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklar hakkında TCK’nın 27. maddesinin 1. fıkrası hükmünün uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    18.06.2009 tarihli tutanakta; “18.06.2009 tarihinde saat 12.30 sıralarında Haber Merkezinin .... önünde kavga olduğunu anons etmesi üzerine olay yerine intikal edilmiş, bahse konu yerde ... ... ile ... isimli şahısların kaldırımda başlarından darbe almış, yerde yatar vaziyette, ... isimli şahıs ise vatandaşlar tarafından tutulurken taşkınlık çıkardığı görülmüş, Bozkurt Metal isimli ... yeri içerisinde ... ile ... isimli şahıslar ise karın ve sırt bölgelerinden kesici aletle yaralanmış vaziyette ... yeri içerisinde görülmüş, şahıslar ayrı ayrı ambulanslarla ayrı hastanelere gönderilmiştir. Olay yerinde kırmızı lekeli biri ahşap, diğeri metal iki sopa olduğu, ... yeri camlarının bir kısmının kırılmış olduğu, giriş kapısını önünde toplam uzuluğu 30 cm olan mutfak bıçağı bulunduğu, bıçağın yanında demir bükmek için kullanılan metal gereç, kan birikintisi, bu birikintiye yakın, üzerinde kırmızı leke bulunan bir metal bükme gereci daha olduğu...” ibaresine yer verildiği,
    19.06.2009 tarihli ölü muayene ve otopsi raporunda; “Cesedin 35-40 yaşlarında, 179 cm boyunda, kahverengi gözlü, alın bölgesinde hafif dökülmüş siyah hafif kıvırcık saçlı, siyah bıyıklı. 5-7 günlük sakallı, şişman yapılı, 90-100 kg ağırlığında olduğu, sünnetli erkek cesedinde ölü katılığının tüm vücutta oluştuğu ve devam ettiği, ölü lekelerinin sırtta basıya uğramayan bölgelerde kırmızı mor renkte yoğun şekilde oluştuğu görüldü. Cesedin ağız bölgesinden köpüklü hemorajik sıvı geldiği görüldü. Çene ucunda 4 cm uzunluğunda sutüre edilmiş kısmen düzgün kenarlı kenarlarında kontüzyon alanları bulunan cilt laserasyonu, çene ortada mandibulada jinjivayı da içine alan kırık ve kırık bölgesinde mukoza laserasyonu. çenede deformasyon, her iki üst göğüs kapağında mor renkli ekimoz, sol frontoparietalde 3,5 cm uzunluğunda düzgün kenarlı skalp kesisi (tıbbi müdahaleye bağlı), sol parietaoksipitalde düzensiz kenarlı 8 cm uzunluğunda skalp laserasyonu, parietaoksipital ortada 4 cm uzunluğunda, kenarında sıyrık alanı bulunan düzensiz kenarlı skalp laserasyonu, oksipital bölge solda 3 cm uzunluğunda skalp laserasyonu tespit edildi, sol arkus kostarum bölgesinde 5x2 cm’lik alanda yüzeyel kanamalı cilt sıyrıkları, sol skapula üstte 9x5 cm’lik, sol skapula alt dışta 3,5x3 cm’lik kırmızı mor renkli ekimozlar tespit edildi. Sol el 5. parmak arkada 1 cm’lik cilt sıyrığı, sol el bileği arkada 4,5x3 cm’lik kırmızı renkli ekimozlar, sol ön kol üst arkada 10x1,5 cm’lik kırmızı mor renkli, sol kol arka dışta 13x9 cm’lik üst kenarında 4,5x2,5 cm’lik soluk alan bulunan kırmızı mor renkli ekimoz, sağ el bileği arka dışta 2x1 cm’lik kırmızı renkli ekimoz ve 0,3 cm’lik 2 adet cilt sıyrığı, sol uyluk orta dışta 15x1,5 cm’lik tren rayı şeklinde kırmızı mor renkli ekimoz tespit edildi. Başta saçlı deri kaldırıldı, saçlı deri altında frontal bölge, sol parietal bölge, sol temporooksipital bölgede yaygın hematom tespit edildi. Sol frontoparietal bölgede haricen tarif edilen yaranın altında, sol frontal kemikte düzgün kenarlı 1 cm çaplı oval şekilli duramatere uzanan, ortasında şeffaf mum şeklinde tıkaç bulunan kemik defekti tespit edildi. Kafatası takke şeklinde açıldı. Beyin beyincik çıkarıldı. Sol parietotemporalde epidural ve subdural kanama, sol perietaoksipitalde 10x5 cm’lik beyin harabiyeti, her iki frontal bölge sol parietotemporalde yaygın subaraknoid kanama tespit edildi. Kafatası kemiklerinin incelenmesinde; sağ frontal bölgeden başlayıp sol temporal bölgeye uzanan lineer kırık sol parietoksipitalde parçalı çökme kırığı, her iki göz üst tavanda 'blow-out fraktürü' tespit edildi. Ölümün küt kafa travması sonucu kafatası kemik kırıkları, epidural, subdural, subaraknoid kanama, beyin doku harabiyeti nedeniyle meydana geldiği..” tespitlerine yer verildiği,
    ... Sütçü İmam Üniversitesi Adli Tıp Polikliniğince sanık ... hakkında düzenlenen 20.10.2009 tarihli raporda; “...Darp sonucu getirilen şahsın yapılan muayenesinde; genel durumu orta, şuurunun açık, sağ yanakta ciltte sıyrık, sol el işaret parmağında sıyrık, sırtta 11-12. vertebra sol lateralinde 3 cm boyunda cilt, ciltaltı doku kesisi, röntgenogram ve ultrason sonuçlarının normal olduğu, şahıstaki yaralanmanın basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte hafif olduğu”,
    Sanık ... hakkında düzenlenen aynı tarihli raporda; “..Darp sonucu getirilen şahsın yapılan muayenesinde; genel durumu orta, şuurunun açık, sağ frontoparietalde 4 cm boyunda kesi, sol kulak arkasında 4 cm kesi, sağ alt kadranda(batında) 3 cm cilt, ciltaltı ve kas dokusunda kesi, sağ ve sol kolda cilt sıyrığı ve ekimotik alanlar mevcut olduğu, şahıstaki yaralanmanın basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte hafif olduğu, 30.12.2009 tarihli ek raporda ise, yüz sınırları dâhilinde tarif ve tespit edilen lezyonun yüzde sabit iz niteliğinde olduğu,”,
    İnceleme dışı katılan sanık ... ... hakkında düzenlenen 27.10.2009 tarihli raporda; “...Darp sonucu getirilen şahsın yapılan muayenesinde; genel durumu orta, şuurunun açık, parietal sağda ve parietooccipitalde 5'er cm'lik skalp kesisi, sol ön kolda 2 cm kesi, sol ayak bileğinde iki adet 3 cm ve 2 cm kesi, toraks önde, yanlarda ve arkada ciltte kızarıklık, sol ayak bileği üst kısmında 2 adet 3 ve 2 cm kesi, sol dizde şişlik ve sıyrık, röntgenogramda sol patellada fraktür mevcut olduğu, yaralanmanın kişinin yaşamını tehlikeye sokmadığı, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte hafif olmadığı, vücuttaki kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına etkisi hafıf (l), orta (2-3), ağır (4-5-6) olarak sınıflandırıldığında; şahısta saptanan kırığın hayat fonksiyonlarını orta (3) derecede etkileyecek nitelikte olduğu"nun, belirtildiği,
    ... Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen 01.07.2009 tarihli uzmanlık raporunda; dükkân içinde bulunan metal levye üzerinde maktul ... ve inceleme dışı katılan sanık ... ...’un kan örneklerinden alınan genotiplerin karışık olarak bulunduğu, ahşap sopa üzerinde maktul ... ve inceleme dışı katılan sanık ... ... ve sanık ...’un kan örneklerinden alınan genotiplerin karışık olarak bulunduğu, zeminden, paspastan ve bıçaktan alınan örneklerin maktul ...’un kan örneği ile uyumlu olduğunun ifade edildiği,
    ... Emniyet Müdürlüğü Vücut İzi Geliştirme Laboratuvarı Büro Amirliğince düzenlenen 19.06.2009 tarihli uzmanlık raporunda; “GAZİ K” ibareli, kahverengi ahşap saplı, sap kısmı 13 cm, kesici kısmı 17 cm, toplam uzunluğu 30 cm olan mutfak bıçağı üzerine parmak izine veya avuç izine rastlanmadığı açıklamasına yer verildiği,
    14.08.2009 tarihli celse tutanağında; “Adli emanetin 2009/760 sırasındaki eşyaların duruşma salonuna gönderildiği görüldü, gelen malzemeler incelendiğinde, emanette bulunan sap kısmı ahşap olan kesici, kısmı yaklaşık 17 cm, sap kısmı da 13 cm uzunluğunda ucu sivri, bir tarafı keskin üzerinde ‘Gazi’ ibaresi olan bir ekmek bıçağının bulunduğu, yine adli emanette bir adet yaklaşık 50 cm uzunluğunda ve 7 cm çapında, sağlam ahşaptan yapılma bir sopa ile 3 adet ortalama her biri 75 cm uzunluğunda ikisinin ucu demir bükmek için tasarlanmış, birinin ucunda da bir cıvata bulunan, yaklaşık bir parmaklık su borusu kalınlığında sağlam demir çubuklar olduğu, emanetteki tüm eşyaların herhangi bir olayda kullanılmaları hâlinde silahtan sayılacakları ve her birinin başlı başına öldürme suçunun işlenmesine elverişli oldukları gözlemlendi.”,
    04.09.2009 tarihli celse tutanağında; “Sanıklar ... ve ...’un her ikisinin yaklaşık 170-175 cm boylarında olup yaklaşık 100 kg civarında oldukları, müşteki sanıklardan ...’nin, müşteki sanıklar ... ve ...’dan daha uzun ve atletik yapıda olduğu,...n ise ... ve ... ile aşağı yukarı aynı boyda olup biraz daha zayıf olduğu gözlemlendi,” şeklinde açıklamaya yer verildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Katılan ... Mahkemede; “Olayın nasıl olduğunu görmedim, ancak bu olayın sorumlularından şikâyetçiyim, cezalandırılmalarını istiyorum davaya katılmak da isterim.”,
    İnceleme dışı katılan sanık ... Mahkemede; “Ben sanıklardan şikâyetçiyim, davaya katılmak isterim, bu olayın müsebbibi olan 3 sanık vardır, sanıklar 2’si tutuklu olup buradadır. Ancak 3’ncü sanık...dışarıdadır. Bu kişinin de tutuklanmasını istiyorum, ben ...’un ... yerinde götürü olarak 2 yıl çalıştım, parça başı 2 yıl sigortasız olarak çalıştım, yaptığım mal karşılığında ücret alırdım, tam tarihini hatırlamıyorum ancak bir ... günü ... bana ... yerinde haksız davrandığı için kendi rızam ile işi bıraktım, 297,50 TL alacağım vardı, cumartesi günü alacağımı almak için yanına gittiğimde 4 günlük çalışmam karşılığı hakkım olan 297,50 TL paramı istedim, bunun üzerine ... bana yazıhanede sinkaflı küfretti ve bana yumrukla vurdu, ancak ben vurmadım, yere düşünce ... gelerek beni tuttu ve ... ve...birlikte beni dövdüler, alacağımı da alamadım, durum karakola intikal edince, alacağım bu parayı ... karakolda bana ödedi, beni dövdüğü için ben ...’i hem sigortaya hem maliyeye şikâyet ettim, yine sigortadan sorunca benim iki yıllık sigortasız çalışma yaptığım için 7.000 TL bir para alacağım olduğunu öğrendim, ancak bu parayı karşı taraftan ne ben ne de kardeşlerim istemedik, ben daha sonra başka bir yerde işe başladım, bu günden sonra ... beni ve ...’u bir kez tehdit etti ve yine beni dövdükleri günün ertesi gün ... Boz sokakta karşıma çıktı ve ‘Biz adamı böyle döveriz.’ dedi. Biz de kavga ettik, ve tekrar karakolluk olduk, ifademiz alındı ve serbest kaldık, ben sanıkları tehdit etmedim, dükkânın kapalı olmasının sebebi ise sanıkların ... denetiminden kaçmasından dolayıdır. Bizleri anlaştırmak için araya adam sokmaya çalışmadılar, kardeşlerim de karşı tarafı tehdit etmedi, onların niçin kardeşlerime saldırdıklarını bilmiyorum. Olay günü ben öğle sırasında yemeğe çıktım, ... ise 'Yemeği yedikten sonra çay içmeye gidelim.' dedi, o sırada lokantaya ... ... geldi, ben onları yemeğe davet ettim, daha sonra ... ve ... birlikte eve giderken sanıklar bunlara yol ortasında motosikletleri ile gittikleri sırada saldırmışlar, ben arbede sesini duyar duymaz olayın olduğu yere gittim ve ... ile ...’u yerde yatar buldum, olay yerinde ... , Nazmi ve ... vardı, ellerinde demir ... vardı, olay yerinde olayı gören bir sürü tanık vardır, ben olayı müdahale etmek istedim ancak beni de tuttular, benim kardeşlerimden ..., soğuk demir doğramacıdır. ... da sanıkların ... yerinin karşısında başka bir çelik dükkânında çalışırdı, ben bu olay gününden önce sanık ...’yı tanımazdım, kendisini bu olay nedeni ile ...’a çağırmışlar, olay yerine gittiğimden kavga bitmişti, ancak ..., Nazmi ve ...’in ellerinde demir çubuklar vardı, hem ...’ın hem de ...’nin kafasında yaralar vardı, sanıkların en ağır şekilde cezalandırılmasını istiyorum. Rahmetli kardeşim yaklaşık 120 Kg ağırlığında sportmen bir adamdı, kardeşimin sadece ..., ... ve...tarafından dövülemeyeceğini düşünüyorum, ben karşı taraf aleyhine ... mahkemesinde herhangi bir dava açmaya vakit bulamadım, karşı tarafında katılma talebi varsa bir diyeceğim yoktur, ben olay yerine gidince kardeşlerimi gördüğümde karşı tarafa yönelik hakaret ve tehditte bulunmadım, olay gününden önce ... kardeşim ... ve beni herhangi bir söz söylemeksizin el hareketi ile tehdit etmişti, ben bu tehditten sizi arkadan vurup öldürürüm manasını çıkardım, kardeşlerim olay yerine kavga için gitmediler, 297,50 TL’yi karakola ilk gittiğimizde karşı taraf bana ödedi, ancak o esnada benim elbiselerimi de yırtmışlardı, ben bu para ile kendim elbise aldım, bu olay nedeniyle ben kardeşlerimle herhangi müzakerede bulunmadım, şu veya bu şekilde karşı tarafla görüşmek için kardeşlerimle konuşmadım, yine bu konuda bir avukatla görüşme yapmadım, baştan 297,50 TL’yi verselerdi bu olayların hiçbiri olmazdı, her ne kadar biraz önce karşı tarafla anlaşıp konuşalım gibi bir şey söylemediğim yazıldı ise de olaydan bir gün önce karşı tarafla anlaşmak için konuşalım demiştik, bu konuda kardeşlerimle konuşmuştuk. ”,
    İnceleme dışı katılan sanık ... ... Cumhuriyet Başsavcılığında; “Olaydan 1 gün evvel ağabeyim...'in ...'un yanında çalışması nedeni ile alacağı bulunduğunu bildiğimizden aramızda toplandık, ertesi gün ... ile görüşelim sulh olalım diye kararlaştırdık ve olay günü öğlen bana ait sepetli motosiklet ile sanayi çarşısına önce kardeşim ...'ı alarak... ağabeyimin yanına gittim, ... ağabeyim yemek yiyordu, işten çıkmıştı... ile görüştük ‘Ağabey biz gidelim barışalım.’ dedim, 'Bu ... uzamasın.' dedik konuşmadan sonra...'i yanımıza almadık daha evvel darbedildiği için kendisini götürmedik, motosikleti dükkândan cadde üzerinde bulunan uzak bir yere bıraktık, saat 12.00 sularıydı, çünkü işçilerin yemek saatiydi, biz tam ... yerinin önüne gitmedik, buna rağmen bizi görür görmez ...'dan gelen kardeşi ..., Niyazi veya...Kaçmaz bize saldırdılar, ellerinde anahtar gibi uzun su borularından oluşan demirler vardı, ben başka bir şey olduğunu hatırlamıyorum. Niyazi veya...Kaçmaz isimli kişi ile ... bana saldırdılar, demir çubuklarla kafama ve bacağıma vurdular bacağım kırıldı, ondan sonra beni bırakıp küçük kardeşim ...'a saldırdılar, ona da demir boru ile başına vurarak yaralanmasına neden oldular, daha sonra vefat ettiğini öğrendim, bu iki kişi önce beni dövüp daha sonra kardeşime üçü birlikte vurdular, olayda bizim elimizde silah ve benzeri bir şey yoktu, ağabeyim... olaya dahil değildi, daha sonra geldi, vatandaş çok olmasına rağmen müdahale eden kimse olmadı, daha sonra olay yerine emniyet mensupları geldiler. Ben bugün hastaneden salah olarak taburcu edildim, taburcu işleminden sonra yanınıza geldim, ben belirtilen kişilerin dükkânına girmiş değilim, bu nedenle hem suçlamayı hem de uzlaşmayı kabul etmem, kesinlikte biz bu şahıslarla kavga etmeye gitmedik, mağdur olan taraf bizdik, olay nedeni ile beni yaralayan kişilerden şikâyetçiyim.”,
    Tutuklanması talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; “Olaydan 1 gün evvel ağabeyim...'in ...'un yanında çalışması nedeni ile 8.000 TL alacağı bulunduğunu bildiğimizden aramızda toplandık. Ertesi gün ... ile görüşelim sulh olalım diye kararlaştırdık ve olay günü öğlen, bana ait sepetli motosiklet ile sanayi çarşısına önce kardeşim ...'ı alarak... ağabeyimin yanına gittim, ...ağabeyim yemek yiyordu, işten çıkmıştı, ... ile görüştük ‘Ağabey biz gidelim, barışalım.’ dedim, ‘Bu ... uzamasın.’ dedik konuşmadan sonra...'i yanımıza almadık, daha evvel darbedildiği için kendisini götürmedik, motosikleti dükkândan cadde üzerinde bulunan uzak bir yere bıraktık, saat 12.00 sularıydı çünkü işçilerin yemek saatiydi, biz tam ... yerinin önüne gitmedik. Buna rağmen bizi görür görmez ...'dan gelen kardeşi ... ile ismini Niyazi veya...Kaçmaz olarak bildiğim iki kişi bize saldırdılar. Adını tam olarak bilmediğim ancak ...’da çalıştığını bildiğim adı ... olabilecek 3 kişi birlikte saldırdılar. Her üçünün ellerinde anahtar gibi uzun su borularından oluşan demirler vardı, bize saldırdılar, ben başka bir şey olduğunu hatırlamıyorum. Niyazi veya...Kaçmaz isimli kişi ile ... bana saldırdılar, Niyazi veya Nazmi demir çubukla kafama, ... ise yine demir çubukla bacağıma vurdu. Her ikisi de birlikte bana çöküp vurdular, ben Niyazi’nin kafama vurduğunu iyi biliyorum, Niyazi dizlerime de vurmuş olabilir. Diz kapağım kırıldı ondan sonra beni bırakıp küçük kardeşim ...'a saldırdılar, ona da demir boru ile başına üçü birlikte vurarak yaralanmasına neden oldular, daha sonra vefat ettiğini öğrendim, bu iki kişi önce beni dövüp daha sonra kardeşime üçü birlikte vurdular, olayda bizim elimizde silah, bıçak ve benzeri bir şey yoktu, ağabeyim... olaya dahil değildi, daha sonra geldi vatandaş çok olmasına rağmen müdahale eden kimse olmadı, daha sonra olay yerine emniyet mensupları geldiler. Şüpheliler ... ve ... ve bilgi sahibi olan kişilerin aleyhime olan beyanlarının hiçbirini kabul etmiyorum. Ben bugün hastaneden salah olarak taburcu edildim taburcu işleminden sonra yanınıza geldim ben belirtilen kişilerin dükkânına girmiş değilim, bu nedenle hem suçlamayı hem de uzlaşmayı kabul etmem, kesinlikle biz bu şahıslarla kavga etmeye gitmedik, kavga etmeye gitsek 5-6 kardeş birlikte giderdik, mağdur olan taraf bizdik, olay nedeni ile beni yaralayan kişilerden şikâyetçiyim. Ben iner inmez ...’a saldırmadım, ben ...’ın olay öncesinde ... ve ...’yı bıçakla yaraladığını görmedim. Benim elimde demir ... yoktu, onlara demir çubuklarla vurmadım, ...’ta da demir ... yoktu, kardeşim yiğit birisiydi, ellerinden demir veya bıçağı alıp onlara vurmuş olabilir ancak ben görmedim.”,
    Mahkemede; “Ben bu olayı abim...’den öğrendim ve kendisine ‘Abi biz işçi insanlarız, olay büyümesin, dövüşmeyelim.’ dedim, kardeşim ve abim ... da ‘Tamam’ dedi, bizim karşı tarafla herhangi bir husumetimiz olmadığı hâlde her nedense karşı taraf bizim evimize psikopat türünden insanlar gönderdiler, niçin böyle yaptılar bilmiyorum, bu olay öncesinde ben karşı tarafla herhangi bir olaya karışmadım, olay günü de ... ve... ile karşı tarafa saldırma yönünden bir anlaşma yapmış değilim, ben inşaat demiri bağlayan bir insanım, olay günü ben, abim...’in yanına sanayiye gittim, maktul kardeşim ... da sanayide çalışıyordu, o da yanımıza geldi, sonra ... ile birlikte eve gitmek istedik, motosikletimize binerek eve giderken yolda karşı tarafın dükkânına yaklaşık 50 metre kala onların yanına gidip anlaşalım yani barışalım dedik, tatsızlık çıkmasın dedik, yanımızda herhangi bir alet olmadığı hâlde yanlarına giderken dükkânın önünde duran daha önceden tanımadığım ..., ... ve...isimli şahıslar bizlere durduk yere saldırdılar, karşı taraf ...’ı tanıyordu, bu nedenlerle bize saldırmış olabilirler, ikimiz onların yanına gider gitmez sanıklar demir çubuklarda bize vurmaya başladılar, bana...ve ... çubuklarla vurdu, Nazmi benim diz kapağımı kırdı, yine kafama da bu ikisi demir çubuklarla vurdu, biz de bu şahısların ellerindeki aletleri alıp, kendimizi savunduk, ben kimsede bıçak görmedim, ben yere düşünce Nazmi, ... ve ... kardeşim ...’a vurarak onu öldürdüler, ilk başta da kardeşim ...’a ... vuruyordu, kardeşim... ile olay öncesi husumetleri olan şahısların yanına her nedense hiçbir alet almaksızın gittik, olay yerinde bulunan demir bükme aletleri bana aittir ancak olayı yerine ben götürmedim, karşı taraf kalabalıktır. Onlar olay yerine bırakmış olabilirler, olay yeri çok kalabalıktı, bize asıl vuranlar bu üç kişidir ancak biz yere düşünce karşı taraf kalabalıklaştı, bana sanık ... vurmadı, biz onlara kendilerinin vurdukları demir çubuklarla vurduk, benim bıçağım yoktu, kardeşim ...’ta da bıçak görmedim, ben üç aydır yaralanmam nedeni ile çalışmıyorum, kaburgalarımda da ağrı vardır, olay yerindeki camları biz kırmadık, karşı tarafa tehdit ve hakarette bulunmadık, dükkânlarına da girmedik, sanık...Kaçmaz’ın tutuklanmasını istiyorum, biz karşı tarafla anlaşmak için araya aracı koymadık, karşı taraf da koymadı, aracı koysa idik daha iyi olurdu, ancak düşünemedik, motosikletimin içinde bulunan demir bükme aletleri daima motosikletimde bulunur, o benim ... yerim gibidir, bana...ve ... sopalarla vurunca ben de sopayı onlardan alıp kendilerine vurdum ancak yere düştüm, ben düşünce kardeşimi vurarak öldürdüler, hasımlarından yere düşen olmadı, olay yerindeki Bozkurt Çelik’te çalışan hiç kimseyi tanımam.”,
    Tanık ... Mahkemede; “Karşı tarafın dükkâna veya yazıhaneye girdiklerini görmedim, girselerdi görürdüm.”,
    Tanık ... Mahkemede; ...r olay yerine sonradan geldi, bu şahıslar yazıhaneye girmeye çalıştılar ancak girmediler. Olay öncesinde ... ve ...’yi daha önceden tanıdığım için ayırt edebilirdim.”,
    Tanık ... Mahkemede; “... ve ...’ı şahsen tanırdım, ancak hangisinin ..., hangisinin ... olduğunu bilmezdim, ...’ın bıçağı çıkarttığını gördüm, kim kime vurdu bilmiyorum, ... bıçağı ...’ya karşı çıkartmıştı.”,
    Tanık ... Mahkemede; “Kayınbabam ... ile yani yaralı olan ile kavga etmişti, ağabeyi ise ... ile kavga etmişti, korktuğum için müdahale edememiştik, hatta kayınpederim bize ‘Siz karışmayacaksınız.’ demişti, dükkânda 6 kişi çalışıyordu, işçilerden kimse müdahale etmek istemedi.”,
    Tanık Şeref Kaymak Mahkemede; “Ben kamyon şoförlüğü yapmaktayım, olayın meydana geldiği dükkâna yakın bir yerde idim, bir motor ile iki kişinin hızlıca gelerek bana yakın bir yerde durduklarını, her birinin motordan uzun demir çubuklar alarak olayın meydana geldiği yere gittiklerini, dükkânın dışında şu anda bana gösterdiğiniz sanıklar ... ve ...’nın orada otururken gelenleri görünce dükkânın içine kaçıp tahta sopa alarak geldiklerini gördüm, karşılıklı birbirlerine vuruştular, daha sonra gelenlerden birinin belinden bıçak çıkarttığını gördüm, ancak bakmadım, kim kime vurdu bilmiyorum beyanım bundan ibarettir, yalan tanıklığın suç olduğunu biliyorum, kimse beni yönlendirmedi, emniyete ve ambulansa haber veren benim.”,
    Tanık Halil Taşçı Mahkemede; “Ben olay tarihinde sanık ...’un işçisi olarak çalışıyordum, dışarıda kavga ettiklerini duydum, ancak yemek yediğim için dışarıya bakmadım, kavga dışarıda oldu, içeriye giren kimse olmadı, dükkânın camını kim kırdı hatırlamıyorum, kavga sırasında sanık...ve tanık ... içeridelerdi, onlar dışarıya çıkmadılar, ben burada kimsenin yönlendirmesi ile ifade vermiyorum, şu an başka bir yerde çalışmaktayım, yalan tanıklığın suç olduğunu biliyorum, ben ...’ı da tanırdım, ancak ...’yi görmemiştim, tanımıyorum, olay öncesinde... ile ustamız ... kavga etmişlerdi, ... işten ayrıldıktan sonra ... yeri herhangi bir nedenle kapanmadı, .... ve ailesinden çekindiğimiz için dükkânı dış kapısını kapatarak 2-3 gün içeride çalışmıştık, ben ölüm olayından sonra o ... yerinden çalıştım,....in alacağı var mı bilmiyorum.”,
    Tanık ... Mahkemede; “Ben olay günü öğle vakti malzeme almaya gittiğimde geri dönerken ölen kişi ve kardeşleri motorla hızla önümden geçtiler, motosikletin sepetinde oturanın ellerinde sopa gördüm, beni hızlıca geçince dikkatimi çektiler, sopayı görünce ‘Eyvah yine bir şey olacak.’ diye düşündüm, çünkü bu olaydan önce...’in tarafı ile ... usta tarafı arasında bir husumet olmuştu, hatta sanayi esnafı arasında ...’ın bizim Mehmetlerle husumetimiz var, esnaf buna karışmasın, şeklinde sözler söylediği konuşuluyordu, motosikleti kullanan babayiğit olan kişi burada bulunan ... değildir daha irice biriydi, bu kişi motoru yan tarafta durdurdu ve sepetteki ... isimli şahıs elinde metal olduğu şekilde motordan indi, ben bu sırada arabayı dükkânın önüne park edip geri olay yerine geldiğimde motosikleti kullananın yerde yattığını gördüm, diğeri de diz üstü duruyor ve yatan kardeşine sesleniyordu, olay yeri kalabalıklaştı, ölen kişinin elinde ya bıçak ya da demir parçası olabileceğini düşündüğüm bir şey görmüştüm, daha doğrusu elinin hemen yanında duruyordu yere düşen, olay yerinde ..., kardeşi ..., yerde yatan ve dizleri üstünde duran 4 kişi vardı, başka kimseyi görmedim, Nazmi’yi daha önceden tanırım ancak kavga sırasında onu görmedim, sonradan polis gelince geldi, bu olayı tam olarak kim görmüş bilmem, ben kimseden çekinmiyorum, doğru söylüyorum, camı kimin kırdığını görmedim,...de olay yerine sonradan geldi, ....’in küfrettiğini duymadım, olay yerinde bulunan ... dizleri üstündeki ...’ye ‘Kalkma ambulans geliyor.’ dediğini duydum, ...’yi daha önce simaen görmüştüm, ismini sonradan öğrendim.”,
    Tanık ... Mahkemede; “...’ı olaydan önce 3-4 defa ...’in dükkânının önünde aşağı yukarı giderken gördüm, yine telefonla birileri ile konuştu ancak ne konuştu duymadım, ben dükkânın içindeyken işçim Hanifi Tarkan bana ‘Dışarıda kavga var.’ dedi. Ben gittiğimde kavga oluyordu, ben, ..., ... ve...’i 1 aydır tanırım, onları dükkânda münakaşa etmeleri sebebi ile tanırım, bu olaydan birkaç gün önce de yine ... ile ...’i ...’in dükkânına gelip onu beklerken gördüm, ancak ... olmadığı için gittiler, olay günü ben dükkândan dışarı çıktından sonra ... ile ... Kavga ediyorlardı, ... yere düşmüştü, ben ölen şahsın ...’in boynuna sarılıp bıçakla yan tarafına birkaç kez vurduğunu gördüm, sonra ben dayanamadım ve dükkânın içine girdim, dışarıda kavga edenler dört kişiydi, Nazmi’yi kavga sırasında orada görmedim, ben kavga edenlerin her birinin ellerinde bir şeyler olup olmadığını da görmedim, yine yere düşen herhangi bir şahsa vuran birini de görmedim, dükkândan olay bitip polis sirenleri çalınca çıktım, kavga aşamasında Nazmi’yi görmedim, olayı seyredenlerden...nakliyede çalışan ismini bilmediğim ancak nakliye ... yerinde şoförlük yapan biri ve ismi... isimli ... yerinde çalışan...’yı ve yine ...’i gördüm, anlattığım hususlar doğrudur. O bölgede kamerası olan bir ... yeri bilmiyorum. Bu olaydan önce ... yerlerini 1 hafta 10 gün kadar...’in ailesinden çekindikleri için kapandığını, ve çalışılmadığını ... usta söylemişti, ben ...’yı kavga sırasında yaralı vaziyette yere düşmüş şekilde görmüştüm, sanayide Köroğlu lakaplı olarak tanıdığım bir esnaftan ...’nin ‘Sanayi esnafı bu işe karşımasın, biz bu işi halledeceğiz, esnaf karışırsa onlar da sıkıntıya girer.’ diye konuşulduğunu duydum, bunu benim gibi sanayinin diğer esnafı da duydu, sanayi esnafı ve ben...’in tarafından çekiniyorduk, çünkü bir olay çıktığında emniyet zamanında yetişmiyor ve arbede çıkıyordu, ... usta karşı tarafla anlaşmak için sanayi esnafını ve Bakırcılar Odası Başkanını aracı kılmıştı, ... de aracılık yapmış, ancak...’in tarafı bir miktar para istiyormuş ve geri adım atmıyormuş, ...’in tarafı tazminatını istermiş.”,
    Tanık Doğan Bağbozan Mahkemede: “Ben o bölgede esnafık yaparım ve o bölgenin yaşça büyük bir insanıyım, ben tarafların dükkânda niza ettiğini duydum ve aralarına girip barıştırmak istedim, bunları barıştırmak için çok esnaf araya girmişti, ben burada bulunan sanık ...’i bir yerde görerek yanıma çağırdım ve ‘Bozkurt’un orada niza etmişiniz, aracı olayım.’ dedim, o da bana ‘Orada benim 7.200 TL sigorta param var, vermiyorlar.’ dedi. Bunu giderek sanık ... ile görüştüm o da ‘Bir bakalım.’ dedi. Daha sonra tekrar kalfanın yanına gittim, ‘Ustan ile konuştum.’ dedim, ben esnaf arasında ‘Olaya kimse karışmasın, biz Bozkurtlarla uğraşacağız.’ gibilerinden Ömergilin tarafından bir dedikodu çıkartıldığını duydum. Ben olayı görmedim, gören var mı bilmiyorum, ancak karşı tarafın Bozkurtların önüne çıktığını duymuştum, hangi taraf haklıdır bilemiyorum, ben Ömergilin Bozkurt’u tehdit ettiğini görmedim ancak önlerine çıktığını duydum, benim lakabım Köroğlu’dur.”,
    Tanık ... Hanifi Tarkan Mahkemede; “Kavga olayını görmedim, ben Bozkurt’un dükkân komşusuyum, aramızda bir cadde vardır, olay günü kapının ağzında salata yapıyordum, ölen ...’ın telefonla tek başına konuşarak yürüdüğünü gördüm, ne konuştuğunu duymadım, aradan yaklaşık yarım saat geçtikten sonra, içerideki çöpü dökmek için dışarıya çıktığımda sepetli motor ile ölen kişinin yakınlarının olay yerine geldiğini gördüm, gelen iki kişi motoru Bozkurt’a 30 metre kadar mesafede karşı nakliyatın oraya park ettiler, motordan indiler, ben maktulü daha önceden tanımazdım ve gelenler iki kişiydi, kimse bunların önünü kesip durdurmadı, bu kişilerin ellerinde demir vardı, Bozkurt’un dükkânına doğru yöneldiler, ben bunların daha önce husumetinin olduğunu bilmiyorum, motordan inenlerin küfrederek ellerinde demirle Bozkurtların oraya gittiğini görünce kavga çıkacağını anladım, esnaf arasında ‘Olaya kimse karışmasın, biz Bozkurtlarla uğraşacağız.’ gibilerinden Ömergilin tarafından bir dedikodu çıkartıldığını duymadım, içeri girip patronu çağırdım, ben dışarı çıkmadım, içeride elimdeki işi bitiyordum, dışarı ... isimli patronum çıktı, ben dışarı sonradan çıktım, dışarı çıktığımda polisler oradaydı, Bozkurtların dükkânı bu olaydan bir süre önce 1- 1,5 ay kadar kapalı kaldı, ancak niçin kapatıldığını bilmiyorum, bildiklerim bundan ibarettir.”,
    Tanık ... Mahkemede; “Olay günü dükkânımın önünde otururken, karşı taraftan iki kişinin geldiğini gördüm, motosikleti görmedim, benim dükkânım ile ...’un dükkânı arasında 2 dükkân vardır, ben dükkânın dışında oturuyordum, ... kendi dükkânının önünde oturuyordu, ben gelenleri tanımıyordum, ilk defa gördüm, gelen iki kişinin elinde sopalar vardı, diğerlerinde de sopa vardı, ben bıçak görmedim, ancak daha sonra yerde gördüm, ben kimin kime vurduğunu görmedim, 155’i aradım, benim ayağım sakat olduğu için aralarına giremedim, kavga olduğunu gördüm, onlara ‘Kavga etmeyin.’ dedim, kavga edenlerden ölen rahmetlinin yere düştüğünü gördüm, o anda 155’i arayarak ambulans gelmesini istedim, bana kimse ‘Olaya karışmayın veya konuşmayın.’ diye bir şey söylemedi, ... ...’u burada ilk defa görüyorum, ... olay yerine sonradan gelen şahıstır, onu daha önceden tanırdım, beni kimse yönlendirmedi, anlattıklarım doğrudur, kavga dükkânın önünde oldu, gelen iki kişiden dükkâna giren görmedim, sanık Nazmi’yi de tanımam, 3-4 yıldır aynı dükkânda çalışırım, gelenlerin gelirken küfrettiklerini duymadım, aralarında selamlaşma da olmadı, dükkânın önüne gelince birbirlerine hemen vurdular, ben kavga yapacaklarını gelişlerinden hissettim, olay öncesinde... ile ...’in arasında problem olduğunu duymuştum, karşı tarafından iki kişi saldırınca nereden aldılar bilmiyorum, ancak ... ve yanındaki de anında sopaları çıkarttı ve birbirlerine vurmaya başladılar.”,
    İnceleme dışı sanık ...Mahkemede; “Ben kesinlikle olaya karışmadım, kayınbabamın ve ağabeyinin anlattıkları hususlar doğrudur, tarafların kavga ettiklerini gördüm, ancak olay öncesinde kayınbabam ... hem bana hem de bacanağım olan ...’ya ‘Asla kavgaya karışmayacaksınız.’ dediği için ve söz verdirdiğimden, ben de kavgaya karışmadım, ancak kayınbabam yere düştüğü için ben onun yanına giderken karşı tarafa bana saldırmasın diye içeriden aldığım ucu vidalı demir çubuğu kayınbabamı kaldırırken dengemi kaybedip yere düşürdüm, o da ...’nin üzerinden yere düştü, bu nedenle kan olmuş olabilir, ancak ben olaylara karışmış değilim.”,
    Şeklinde ifade vermişlerdir.
    Sanık ... Kollukta; “Benim hâlen Sanayi Sitesinde alüminyum üzerinde ... yerim bulunmaktadır. ... ise 2 hafta öncesine kadar benim yanımda usta olarak çalışırdı, en son iki hafta önce ... yerinde olan ufak bir sorun yüzünden tartıştık, hatta bu olay polise yansıdı, daha sonraki günlerde... ve kardeşleri ... ve ... bizim yolumuzu keserek beni tehdit ettiler, bu olay da polise yansıdı. Bugüne kadar da kendisi ile sorunlarımız devam etti. ... ve ... hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyet dilekçesi verdik. Bugün yani 18.06.2009 tarihinde ben ve kardeşim ... çarşıdan ... yerimize geldik, aracımızdan inip dükkânımızın önüne oturduk. Bu sırada ... ile ... isimli kardeşler motosikletle bizim bulunduğumuz yere geldiler. Her ikisinin elinde de demir bükme aletleri vardı. Bu iki şahıs üzerimize saldırdı. Benim üzerime ... geldi, kardeşim ...’ya ise ... geldi. Bu iki şahıs bize demir aletlerle saldırınca biz de ... yerinde bulunan tahta sopaları aldık, kendimizi korumak için bu şahıslara vurduk. Karşılıklı olarak birbirimizi darbederken ... bir bıçak çıkardı ve bıçakla bana ve kardeşime saldırdı ve her ikimizi de yaraladı. Kavga devam ederken ... ve ... yere düştü. Bundan sonra vurmadık. Çevreden vatandaşlar gelip ayırdılar, bu sırada da polis olay yerine geldi, ben ... ile kavga ettim. ... ile kardeşim ... kavga etti, benim ... yerimde çalışanların hiçbiri olaya karışmadı. Olay tamamen bizler arasında oldu. ... ise kavga olduktan sonra olay yerine geldi, ..., ... ve ... bizleri darbedip yaraladığından ve tehdit ettiklerinden ve benden 7.000 TL haksız yere para istediklerinden bu kişilerden şikâyetçiyim.”,
    Tutuklanması talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; “Şüpheli ... kardeşim olur. Diğer müşteki şüphelilerden ... suç tarihinden önce benim çaydanlık imalatı yapan ... yerimde çalışıyordu. Kardeşim ... ise ...’da ikamet etmektedir. Suç tarihi itibarı ile misafir olarak yanıma gelmişti. Müşteki şüpheliler ... ve ... benim ... yerimde çalışmadılar. Hatırladığım kadarı ile 27.05.2009 veya 28.05.2009 tarihinde şüpheli ... kendi isteği ile yanımdan ayrıldı. Benden herhangi bir alacağı yoktu. 30.05.2009 tarihinde ... ... yerime geldi. Tahminen 2-3 günlük çalışma ücreti kalmıştı ve yine bu miktar tahminen 200 küsur TL idi. Ben bu parayı elime aldım. Kendisine vereceğim sırada kendisine uzattım, ayrıca kendisine ‘Sen burada çalıştın, beraber yemek yedik, mesaimiz oldu. Burada çalışan arkadaşlarınla helalleş de git.’ dedim. Benim elimi uzatmamı... yanlış anladı ve yüzüme yumrukla vurdu. Bu sırada yanımızda kimse yoktu. Ancak 9 yaşındaki oğlum Yemlihan yanımızdaydı ve ‘Kavga ediyorlar.’ diye bağırınca işçiler geldi. İşçilerden ... bizi ayırdı ve...'i ... yeri dışına çıkardı. Bu olayımız adliyenin arkasındaki.... intikal etti. Yine ... yeri dışına çıktıktan sonra bize çok ağır küfürler etti. 01.06.2009 tarihinde yine şüpheliler ... ve ölen ... benim ... yerimde çalışan ...'u yakalayıp dövmüşler. Bu olay da polise intikal etti. 15.06.2009 tarihinde ben, ..., Nazmi Kaçmaz, ..., Veysel Şahin ve işçilerimden şu an soyadlarını hatırlayamadığım Halil isimli işçi ile birlikte araçla giderken ... ve ... yolumuza çıkarak aracımıza demir çubukla vurdular. Yine bu olayımız da...Polis Karakoluna intikal etti. Bütün bu olayların nedeni, şüpheli ...'un işten ayrılmasından dolayı benden 7.000 TL tazminat istemesidir. Ben kendisini işten çıkarmadım. Kendi rızasıyla kendisi işten ayrıldı. Öyle olmasına rağmen ‘Bana 7.000 TL vereceksin.’ diye sürekli sorun çıkardı ve yukarıda belirttiğim polise intikal eden olayları çıkardı. Ben bu kavgaların bir an önce bitmesi için Bakırcılar Odası Başkanı ... ile komşu esnaftan ..., ... ve şu an isimlerini hatırlayamadığım esnafları şüpheli ...'a gönderdim ancak tüm bu çabalarıma rağmen uzlaşmaya yanaşmadı. ... ve kardeşlerini bu şekilde sürekli kavga çıkarmaları, evimin etrafında dolanıp tehditler savurmaları nedeniyle korkumdan tahminen 10 gün süreyle ... yerimi açamadım Bu nedenle 18.06.2009 tarihinde can güvenliği sağlanması amacıyla Emniyet Müdürlüğüne müracaat etmek üzere ben, eniştem ... ve kardeşim şüpheli ... birlikte emniyete gittik. Bu sırada yine eniştem olan...Kaçmaz ... yerinde duruyordu. Biz sabah saatlerinde emniyete gitmek için ayrıldık. Aynı gün öğlen üzeri saat 12.00 sıralarında...beni aradı ve ... ile ...'nin dükkânın etrafında dolaştığını söyledi. Bunun üzerine ben, ... ve ... ... yerine geçtik. ... ... yerinin içine girdi. Ben ve ... ise ... yerinin dışında oturuyorduk. Bu sırada şüphelilerden ... ... ve ölen ... sepetli motosikletle ... yerinin önüne geldiler. Bu sırada ... ve...Kaçmaz ... yerinin içinde çalışıyorlardı. ... ve ... ...'un ellerinde ayrı ayrı demir bükmekte kullanılan levye biçimindeki demir sopalar vardı. Ellerindeki bu aletleri sallayarak yanımıza geldiler, gelir gelmez bize saldırmaya başladılar. Ben başlangıçta ... ve ...'nin elinde bıçak görmedim. Olayın başlangıcında ... olay yerinde değildi. Bana şüpheli ... ... saldırdı. Ben kendimi korumaya çalışırken ... bel kısmıma bıçakla vurdu. Yine elindeki demir çubukla hafifçe vurdu. Bu arada ben ... yerinde bulunan bir metre boyunda ve bir yetişkin insanın bileği kalınlığında olan sopayı elime aldım ve ...’nin elindeki demir çubuğa vurdum, demir ... düştü. Bunun üzerine ... yumrukla bana vurmaya başladı. Üzerimde mont olduğu için ... bıçakla arkadan üç kez bana vurmasına karşın bir darbesi beni yaraladı. Bunun üzerine ben elimdeki sopayla rastgele ...'a vurdum. Hatırladığım kadarı ile sopayla ...'a iki kez vurdum, ancak yaralı olduğum için ...'ın neresine tam olarak vurduğumu hatırlamıyorum. Yine ben ... ile uğraşırken ... bıçakla ...'yı karın kısmından yaraladı. Ben ... ile kavga ettim ve sopa ile sadece ...'ye vurdum. ...'a hiç vurmadım. Biraz önce beyan ederken yanlış anlattım. ..., kardeşim ... ile kavga ediyordu. Ben ... ile uğraşırken bu kargaşa sırasında şüpheli ... arkadan beni bıçakladı. Bunda herhangi bir tereddüdüm yoktur. Kavga sırasında ...'nın ...'ye vurduğunu görmedim. Ben ...'a hiç vurmadım. Nazmi Kaçmaz ve ... tüm kavga boyunca kesinlikle olaya müdahale etmediler, kimseye vurmadılar. Kavganın bitimine yakın ... olay yerine geldi. O da eline tahta parçası aldı. Sağa sola saldırmaya çalıştı. Etrafta çok sayıda esnaf olmasına rağmen kimse kavgayı ayırmadı, zaten...'in gelmesiyle polislerin gelmesi arasında 1-2 dakika geçti. ... bize vurmadı. Sadece küfrediyordu, ölümle tehdit sözleri söylüyordu. Şüpheliler... ve ...'den şikâyetçiyim. Şüpheli ... dükkânda bulunan ve tahminen bir metre boylarındaki tahta parçasıyla ...'a vurdu. Olay sırasında bende ve diğer şüphelilerde demir parçası olup olmadığını hatırlamıyorum, daha doğrusu bizde demir parçası yoktu. Yine şüpheli ...’da da demir parçası yoktu. Yine işçilerimizden ... ve ... ile diğer işçilerimiz kavgaya dahil olmadılar. Zaten ... yerinin içinde yemek yiyorlardı. Kavgamızı ... yerimizin bulunduğu muhitteki esnafların tamamı gördü, ancak kavgaya hiç müdahale etmediler, kavganın tamamı ... yerimin önündeki açık alanda meydana geldi.”,
    Mahkemede; “Ben bana karşı işlenen mala zarar verme ve konut dokunulmazlığını ihlal suçları nedeniyle sanık ...’den şikâyetçiyim, bu olaylar olaydan yaklaşık 20 gün kadar önce...’in ‘Ben işten çıkıyorum.’ demesi üzerine, kimseyi zorla çalıştırmam deyip işten çıkartmam nedeniyle başladı, işten çıktıktan 1-2 gün sonra ben hakkını vermek için dükkâna çağırdığımda kendisi bana hakkını alırken vurdu, bunun üzerine ben de ona vurdum, dükkândan giderken bana küfürler etti, kendisi ... yerimde parça başı götürü usulde, günübirlik çalışan sigortasız bir kişiydi, kendisi, işten çıktıktan sonra beni ... ve sigortaya şikâyet etti, benden tazminat alacağını söylüyordu, olaydan sonra bir gün kalfam Nurettin’i sırf yanımda çalıştığı için... ve ... darbetti, bir gün sonra ... aracıma vurdu ve bizi..., ... ve ... tehdit etmeye, mahalleden haber göndermeye başladılar, hatta bu nedenle dükkânım 10 kadar kapalı kaldı, korkudan çocuklarımı okula bile gönderemedim, bu olay nedeniyle 4 veya 5 kez emniyete ihbarda bulundum, ancak bize yardımcı olmadılar, hatta dernek başkanımız ... Bey de araya girdi, buna rağmen anlaşamadık, ele geçen ve duruşmada incelediğiniz ucunda cıvata bulunan demir boru ile ahşap sopa benim ... yerime aittir, diğer iki metal demir bükme aleti ile bıçak ise diğerlerinindir, olay günü yine ağabeyim ... ile karşı tarafı şikâyet etmek için emniyete gitmiştik, dönerken damadım...beni aradı ve karşı tarafın geldiğini söyledi, biz de giderek dükkânın önünde oturduk, birden ... ve ... dükkâna geldiler ve bize saldırdılar, ben zorla bir ağaç sopa ele geçirdim ve kavga boyunca da bunu kullandım, ancak olayda bize ait iki ahşap sopa vardı, ağabeyim de ahşap sopa kullandı, metal sopa nasıl ele geçmiş bilemiyorum, olay yerinde damadım Nazmi’yi görmedim, ben sadece ... ile muhatap oldum, ...’de demir ... vardı, ben sopa ile onun çubuğuna vurunca birlikte yere düştük, ben yere düşünce ... arkadan sırtıma bıçakla birkaç kez vurdu, ancak montum olduğu için iki kez yaralandım, bunun üzerine can havli ile kalkarak elimdeki sopa ile ...’ye bir kere vurdum, ... yere düştü, arkamı döndüğümde ağabeyim ve ...’ın yaralı şekilde yerde olduğunu gördüm, ben ...’a hiçbir şekilde vurmadım, ... ile ağabeyimin nasıl vuruştuklarını da görmedim, olayda kullanılan ikinci ahşap sopa nerededir bilmiyorum, bize ait demir çubuğu da kimin kullandığını bilemem, bu aşamada sanık ... olay yerinde elinde bir kalasla geldi, bizlere saldırmaksızın küfürler etti, olay günü karşı tarafın bize herhangi bir tehdidi olmamıştır, doğrudan saldırdılar, camımı da karşı taraftan kimler kırdı bilmiyorum, ancak olay günü dükkânımız önüne karşı taraf gelip gitmiş, bunu esnaftan duyduk, bize gözdağı vermeye çalışmışlar, dükkânımın camlarını da ... ve ... kırmıştır, yine yazıhaneme de her ikisi rızam hilafına girmiştir, bu nedenle kendilerinden şikâyetçiyim, uzlaşmak istemiyorum, dükkânımın içinde bulunan çaydanlıklar da olay nedeniyle yamuldu böylece de zarar gördüm, herhangi bir zararım karşılanmadı.”,
    Sanık ... Kollukta; “Ben ... ilçesinde ikamet ederim. Kardeşim ... ise ... ilinde alüminyum üzerine çalışır. 3 gün kadar önce ben ...’da iken kardeşim ... beni aradı, ... yerinde bir sorun olduğunu söyledi. Ben de ... iline geldim, kardeşimle konuyu görüştüğümde bana ... yerinde önceden çalışan... isimli bir şahsın işte sorun yaşadığını daha sonra kardeşinin bu şahısla hesap gördüğünü ve işten bu şahsın çıktığını, kendisinin de 2 gün sonra bu şahısla para işini halletmek için görüştüğünü ve hesaplarını hallettiklerini, bu sırada da aralarında tartışma yaşandığını ve kavga olayı olduğunu, bana kardeşim ... anlattı. Olay bu hâliyle devam ederken bugün saat 12.10 sıralarında ... yerinden biri kardeşimi aradı. Kardeşim de bana ‘...’la ... ... yerine gitmiş.’ deyince ben de gidelim, bunlarla bir konuşalım dedim. ... yerine gittiğimizde kimse yoktu. Ben ... yerinin önünde iken ... ve ... isimli şahısların ellerinde demir sopa ve bıçakla geldiklerini gördüm..’ın elindeydi. ... bana saldırdı. ... ise kardeşime saldırdı. Ben ve kardeşim ... kendimizi korumak için dükkânın önünde bulunan tahta parçasını aldık. Karşılıklı birbirimizi darbettik. ... ise elindeki bıçakla bana ve kardeşime vurdu, elindeki levye ile de benim başıma vurdu. Kavga yaklaşık 5 dakika kadar sürdü. Daha sonra ... ve ... yere düştüler, ben de yere düşmüştüm, bir süre sonra polis geldi. Polisten önce... geldi, kavgaya karışmak istedi ancak engellendi ve bizi ölümle tehdit etti. ... ise ‘Sizden 8.000 TL alacağım.’ diyerek ölümle tehdit etti.”,
    Tutuklanması talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; “Diğer şüpheli ... kardeşim olur. Ben ... ilçesinde ikamet ediyorum. Şüpheli ... ile ... arasındaki olayın ayrıntısını bilmiyorum. Ben 16.06.2009 Salı günü misafir olarak kardeşimin evine geldim. Olayları kardeşim ...'ten duydum. Bunun üzerine 18.06.2009 tarihinde can güvenliğinin sağlanması amacıyla kardeşim ... ve eniştemiz ... ile birlikte sabah saatlerinde emniyete gittik. Aynı gün öğlen saatlerinde...Kaçmaz ...'i aradı. ... ve ... ...'un ... yerinin etrafında dolaştıklarını söyledi. Bunun üzerine ... yerine geldik. ... doğrudan ... yerinin içine girdi. Ben ve ... ... yerinin önünde oturduk. Oturduktan tahminen iki dakika sonra ... ve ... ... motosikletle ... yerinin önüne geldiler, her ikisinin elinde demir bükmekte kullanılan demir levye vardı. Ellerindeki bu levyelerle birlikte ölüm tehditleri savurarak üzerimize doğru saldırdılar. Ölen ... bana saldırdı. ... ise kardeşim ...'e saldırdı. ... önce demir levye ile sol kulağımın üstüne vurdu, kulağımın etrafı da yaralandı. Dengemi kaybettim, düştüm. Tekrar yerden kalkarken bu kez ... bıçakla karnıma vurdu. Bıçağı birkaç kez savurdu. Biri karnıma isabet etti, diğer bıçak darbeleri sağ kolumun pazı kısmını yaraladı. Şüpheliler üzerimize doğru gelirken can havliyle etrafa bakındım, dükkânın yanında bir metre boylarında yetişkin bir insanın bileği kalınlığında ve kol odunu tabir edilen sopayı elime geçirdim, ... bana vurunca ben de rastgele sopayı savurdum, kaç kez vurduğumu hatırlamıyorum ancak kafasına bir kez vurduğumu hatırlıyorum. ...'ye vurduğumu hatırlamıyorum, kavga sırasında ölen ... kardeşimin sırtına bıçakla vurdu. Yine ... elindeki levye ile de ...'e vurdu. Kavga sırasında ... elindeki demir çubukla sol kolumun pazı kısmına bir kez vurdu. ... kavganın bitimine doğru geldi. Zaten...'in gelmesiyle birlikte polisler de geldi. ... bana ve kardeşime vurmadı. Ancak sürekli küfrediyordu, ölümle tehdit sözleri söylüyordu. Nazmi Kaçmaz ve ... kavgaya hiç müdahale etmediler, yine kardeşimin ... yerinde çalışan işçiler de kavgaya müdahil olmadılar. Kavganın tamamı ... yerinin önünde açık alanda meydana geldi. Buradaki ... yerindeki esnafın tamamı olayı gördüler, bildiğim kadarı ile kardeşimin ... yerinde ve çevredeki ... yerlerinde kamera yoktur, olay nedeniyle şüpheliler ... ve ... ...'dan şikâyetçiyim.”,
    Mahkemede; “Ben olay tarihinden önce babamın vefatından dolayı miras paylaşımı dolayısı ile kardeşim ...’e vekalet vermek amacıyla ...’a gelmiştim, kardeşim ... bir problem olduğunu söyleyince, durumu anlattı, beraber karakola gittik, dilekçe verip Nazmi’nin karşı tarafın dükkânın çevresinde dolaştığını söylemesi üzerine dükkâna geri geldik, yaklaşık 2 dakika kadar oturmuştuk ki, ... ve ... olduğunu sonradan öğrendiğim iki kişi dükkâna 20 metre kadar mesafeye motosiklet ile gelip ellerine demir levyeler alıp bize gelerek doğrudan saldırmaya başladılar, ben yazıhaneye girdiklerini görmedim, zaten ben dışarıda oturuyordum, karşı taraftan iki kişi bize sopalar ile saldırmaya başlayınca ben de şu anda burada bulunmayan, buradaki ahşap sopadan yaklaşık 20 cm daha uzun sopayı aldım ve ... ile vuruşmaya başladık, ... demir ... ile sol kulağıma vurdu, yine sağ yanıma bıçak salladı, ben yere düşünce bu ikisi kardeşime vurdular, yine ... demirle kafama vurdu, bu nedenle şuurumu kaybettim, elimdeki sopayı bilinçsizce salladım, karşımda ... vardı, ağaç sopa hariç başka bir şey kullanmadım, benim karşı tarafla olay öncesi bir husumetim yoktu, kardeşimin anlattıklarını biliyorum.”,
    Şeklinde savunmalarda bulunmuşlardır.
    Meşru savunma, 5237 sayılı TCK'nın 25. maddesinin 1. fıkrasında;
    "Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez." şeklinde bir hukuka uygunluk nedeni olarak düzenlenmiştir. Anılan düzenlemeye göre, meşru savunmanın kabulü için saldırının "korunmaya değer nitelikteki herhangi bir hakka yönelmiş olması" yeterli görülmüştür.
    Öğretide; "Bir kimsenin, kendisini veya başkasını hedef alan bir tecavüz, saldırı karşısında, savunma amacına matuf olarak ve bu saldırıyı defedecek ölçüde kuvvet kullanması" (İzzet Özgenç, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, ... Bakanlığı Yayınları, 3. Bası, ..., 2006, s. 364.); "Bir kimsenin kendisine veya başkasına yöneltilen ağır ve haksız bir saldırıyı uzaklaştırmak amacıyla gösterdiği zorunlu tepki" (Kayıhan İçel, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınları, ..., 2014, s. 307.); "Kişilerin saldırıya karşı verdikleri kendini veya diğer bir insanı koruma içgüdüsünden kaynaklanan doğal tepkinin hukuken meşru görülmesi" (Osman Yaşar-... Tahsin Gökcan-... Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, ... Yayınevi, 2. Bası, ..., 2014, s. 697.) şeklinde, 765 sayılı TCK'nın yürürlükte olduğu dönemde Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında "Bir kimsenin ağır ve haksız bir tecavüzü kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak amacı ile gösterdiği zorunlu tepki" olarak tanımlanan meşru savunma; bir kimsenin, gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakkı hedef alan, gerçekleşen ya da gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı, saldırı ile eş zamanlı olarak hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde, kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak mecburiyetiyle saldırıda bulunan kişiye karşı işlediği ve hukuk düzenince meşru kabul edilen fiillerdir.
    Gerek öğretide, gerekse yargısal kararlarda vurgulandığı üzere;
    5237 sayılı TCK'nın 25. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen ve hukuka uygunluk nedenlerinden birini oluşturan meşru savunma, hukuka aykırılığı ortadan kaldırmakta ve bu nedenle eylemi suç olmaktan çıkarmaktadır. Bir olayda meşru savunmanın oluştuğunun kabul edilebilmesi için saldırıya ve savunmaya ilişkin şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
    1- Saldırıya ilişkin şartlar:
    a) Bir saldırı bulunmalıdır.
    b) Bu saldırı haksız olmalıdır.
    c) Saldırı meşru savunma ile korunabilecek bir hakka yönelik olmalıdır. Bu hakkın, kişinin kendisine veya bir başkasına ait olması arasında fark yoktur.
    d) Saldırı ile savunma eş zamanlı bulunmalıdır.
    2- Savunmaya ilişkin şartlar:
    a) Savunma zorunlu olmalıdır. Zorunluluk ile kastedilen husus, failin kendisine veya başkasına ait bir hakkı koruyabilmesi için savunmadan başka imkânının bulunmamasıdır.
    b) Savunma saldırana karşı olmalıdır.
    c) Saldırı ile savunma arasında oran bulunmalıdır.
    Savunmanın, meşru savunma şartlarının bulunduğu sırada başladığı, ancak orantılılık ilkesinin ihlal edilmesi nedeniyle meşru savunmanın gerçekleştiğinin kabul edilmediği durumlarda, "sınırın aşılması" söz konusu olabilmektedir.
    Sınırın aşılması 5237 sayılı TCK’nın 27. maddesinde;
    "(1) Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yer alan cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.
    (2) Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez" şeklinde düzenlenmiştir.
    Hukuka uygunluk nedeninin bulunması, eylemin suç olmasını engelleyeceğinden, fail hakkında 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendi uyarınca beraat kararı verilecektir. Buna karşın, "sınırın aşılması" bir hukuka uygunluk nedeni olmayıp TCK’nın 27. maddesinin birinci fıkrasındaki durum itibarıyla kusurluluğu azaltan, 27. maddesinin ikinci fıkrasındaki durum itibarıyla da kusurluluğu ortadan kaldıran nedenlerden bir tanesidir. Başka bir deyişle, hukuka uygunluk nedenlerinde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde "beraat" kararı değil, anılan maddenin birinci fıkrasına göre indirimli ceza veya ikinci fıkrasına göre CMK’nın 223. maddesinin 3. fıkrasının (c) bendi gözetilerek "ceza verilmesine yer olmadığı" kararı verilecektir.
    TCK’nun 27. maddesinin birinci fıkrasında, fail bir hukuka uygunluk nedeninin sınırını aşmakta ise de, bunu bilerek ve isteyerek yani kasten yapmamaktadır. Ancak, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılabiliyorsa, fail sınırı kast olmaksızın aşmış olması dolayısıyla taksirinden sorumlu tutulmaktadır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Sanıklardan ...’un, ... il merkezinde bulunan ..Sitesinde alüminyum çaydanlık ürettiği bir atölyesinin bulunduğu, maktul ... ile katılan ... ...’un kardeşleri olan ...’un bu atölyede yaklaşık iki yıl kadar usta olarak çalıştığı, olay tarihinden yaklaşık bir ay önce aralarında çıkan tartışma sonunda, ...'in işten ayrıldığı, çalıştığı döneme ilişkin 297,50 TL tutarında olduğunu iddia ettiği alacağını almak amacıyla sanığın ... yerine gittiğinde sanık ... ile aralarında kavga çıktığı, sanık ...’ın, damadı ...ile birlikte...'i darbettiği, ...’in de sanık ...’u darbederek basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde hafif nitelikte yaraladığı, sanık ...’un...’in talep ettiği 297,50 TL’yi karakolda...’e verdiği, ...’in bu kez de ... yerinde sigortasız çalıştırıldığından ve sigorta primi ödenmediğinden bahisle çalıştığı döneme ait yaklaşık 7.000 TL tutarında olduğunu iddia ettiği prim miktarının da kendisine ödenmesi gerektiğini ileri sürdüğü ancak sanık ...’un bu talebi kabul etmediği, bu nedenle... ve kardeşleri olan maktul ... ve mağdur ... ile sanık ... ve yanında çalışan işçileri arasında adliyeye de intikal eden kasten yaralama, mala zarar verme ve tehdit iddialarının ileri sürüldüğü olaylar meydana geldiği, olay günü sanık ...'in kardeşi diğer sanık ... ile birlikte ... yeri dışında bulundukları sırada... ve kardeşlerinin ... yeri çevresinde dolaştıklarını öğrenmeleri üzerine ... yerine geldikleri, ... yerinde bulunan sopaları gerektiğinde kolayca alıp kullanabilecekleri bir yere koyduktan sonra, ... yerinin önünde beklemeye başladıkları, maktul ... ile mağdur ...'nin motosikletle ... yerinin yakınına geldikleri, motosikleti park ettikten sonra maktulün ve mağdurun ellerinde inşaat demiri bükmede kullanılan demir çubuklarla sanıklar ... ve ...'nın üzerine yürüdükleri, gelebilecek bir saldırıya karşı hazırlıklı olan sanıkların da önceden hazırladıkları sopaları bulunduğu yerden alıp maktul ve mağdur ...'ye saldırdıkları, çıkan kavgada karşılıklı olarak birbirlerini darbettikleri, kavga sırasında maktul ...’un çıkardığı bıçakla da sanıklara vurduğu, maktul ve mağdurun bu saldırıları sonucu sanık ...'in basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde, sanık ...'nın yüzündeki yara nedeniyle yüzde sabit iz kalacak şekilde, diğer yaraları yönünden ise basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte, hafif şekilde yaralandığı, sanıklar ... ve ...’un ise ahşap ve metal sopalarla vurarak maktulün kafatası kemiklerinde sağ frontal bölgeden sol temporal bölgeye uzanan lineer kırık, sol parietooksipitalde parçalı çökme kırığı, her iki göz üst tavanda blow-out fraktürü, sol parietotemporalda epidural ve subdural kanama, sol paraietaoksipitalde 10x5 cm’lik beyin harabiyeti, her iki frontal bölge sol parietotemporalda yaygın subaraknoid kanama, mandibula korpus ortada kırık ve vücudunda çok sayıda küt travmatik yaralanmaya yol açacak şekilde maktulü yaraladıkları, maktulün küt kafa travmasına bağlı kafatası kemik kırıkları, epidural, subdural, subaraknoid kanama ve beyin doku harabiyeti sonucu öldüğü, mağdur ...'nin ise vücudunda hayat fonksiyonlarına orta derecede etkili kemik kırığı oluşacak şekilde yaralandığı olayda;
    TCK’nın 27. maddesinin 1. fıkrası hükmünün uygulanabilmesi için öncelikle ceza sorumluluğunu kaldıran bir nedenin bulunması, ikinci olarak da ceza sorumluluğunu kaldıran bu nedende sınırın kasıt olmaksızın aşılmış olmasının gerekmesine karşın, sanıkların, maktul ve kardeşlerinden kaynaklanan haksız fiil niteliğindeki söz ve davranışların yarattığı hiddetle ve olay günü kendilerine yönelik basit yaralama ile sonuçlanan saldırılarına tepki olarak, önceden hazırladıkları ahşap ve metal sopalarla saldırıp çok sayıda sopa darbesi ile başına vurdukları maktulün kafatasında kırıklar oluşturarak ağır bir şekilde yaralayarak haksız tahrik altında maktulü kasten öldürdükleri, sanıkların kendilerine yönelik saldırı ile bu saldırıya gösterdikleri savunma arasında orantı bulunmadığı gibi, ceza sorumluluğunu kaldıran meşru savunmada sınırın kasıt olmaksızın aşılmış olması hâlinin de gerçekleşmediği, bu şekilde TCK’nın 27. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen meşru savunmada sınırının kasıt olmaksızın aşılması şartlarının somut olayda oluşmadığı kabul edilmelidir.
    Bu itibarla Yerel Mahkeme direnme kararına konu hükümlerin, sanıkların eylemlerinin; maktulün haksız tahrik oluşturan fiillerinin ulaştığı boyut da gözetildiğinde, yoğun haksız tahrik altında kasten öldürme suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; Yerel Mahkeme direnme gerekçesinin isabetli olduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- ... 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 05.03.2014 tarihli ve 4-48 sayılı hükümlerin; sanıklar hakkında TCK’nın 27. maddesinin 1. fıkrası hükmünün uygulanma koşullarının oluşmadığı, sanıklar hakkında haksız tahrik altında kasten öldürme suçundan mahkûmiyet hükümleri kurulması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 17.02.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.



    ...



    ...



    ...



    ...



    ...
    İsabetli


    ...



    ...



    ...



    ...



    ...



    ...



    ...



    ...
    İsabetli


    ...



    ...



    Yazı İşleri Müdürü


    B.K
    ...













    Hemen Ara