Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2021/1630 Esas 2021/4238 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/1630
Karar No: 2021/4238
Karar Tarihi: 23.06.2021

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2021/1630 Esas 2021/4238 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2021/1630 E.  ,  2021/4238 K.

    "İçtihat Metni"

    14. Hukuk Dairesi


    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 28/05/2012 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 02/02/2021 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Davacı Hazine, evveliyatı harman yeri olan dava konusu taşınmazın önce 1580 sayılı Belediye Kanunu hükümleri gereğince, sonraki tarihlerde de imar planı içinde kalması nedeniyle arsa vasfı ile belediye adına tescil edildiğini, taşınmazın öncesinin harman yeri olması nedeniyle Hazine adına tescil edilmesi gerektiğini belirterek tapu iptali ve tescil talebinde bulunmuştur.
    Davalı ..., taşınmazın mevzuat hükümlerine uygun olarak adlarına tescil edildiğini, davanın reddini savunmuştur.
    Yargılama sırasında dava konusu taşınmazların el değiştirmiş olması nedeniyle davacı davasını HMK 186 maddesi uyarınca tazminata çevirmiş, mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar vermiştir.
    Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
    Dava konusu 79 sayılı parselin kadastro çalışmaları sırasında 5921 m2, 80 parsel 1394m2, 82 parsel 1193 m2, 83 parsel 1500m2 yüzölçümlü olarak “harman yeri” niteliği ile davalı ... Belediyesi adına tespit edildiği, tespitin kesinleşmesi ile 21.6.1972 tarihinde belediye adına tescil edildiği anlaşılmıştır. Yargılama sırasında dava konusu taşınmazlar ifrazen özel kişilere satışı yapılmış olduğundan davacı davasını Kırşehir Belediyesine karşı tazminat davası olarak devam etmiştir.
    Uyuşmazlığın çözümlenmesi için bu konudaki yasal düzenlemelerin incelenmesi gerekir. Şöyle ki;
    5393 sayılı Yasanın yürürlükten kaldırdığı 5272 sayılı Kanunla iptal edilen 1580 sayılı Yasanın 159. maddesinde aynen "Belediye sınırı içinde sahipsiz arazi mahiyetindeki seyrangah, harman yeri, çayır, mer"a, koruluk ve bataklıkların ve belediye marifetiyle deniz, nehir ve gölden doldurulmuş olan yerlerin ve yıkılmış kale ve kulelerin metruk arsaları ve enkazının tasarruf, idare ve nezareti kaffei hukuk ve vecaibi ve varidatı ile beraber belediyelere devrolunur" şeklindeki düzenleme ile nitelikleri belirtilen taşınmazların sadece tasarruf, idare ve nezaretinin belediyelere intikal edeceği öngörülmüş olup, mülkiyetinin devrine dair bir hükme yer verilmemiştir.
    Öte yandan 3194 sayılı İmar Yasasının 11. maddesi hükmü ile de, istisnaları ayrık tutularak nitelikleri madde metninde sayılan Vakıflar Genel Müdürlüğünün, Özel İdarenin ve Hazinenin mülkiyetindeki arsa ve arazilerin hangi esas ve usullerle belediyeye devredileceği gösterildikten sonra devrin ancak, valiliğin teklifi, Maliye ve Gümrük Bakanlığının onayı ile gerçekleştirilebileceği hükme bağlanmıştır. Buna göre, değinilen yasal düzenlemeler karşısında çekişmeli taşınmazların mülkiyetinin kendiliğinden belediyeye geçtiğinin kabulüne olanak yoktur.
    Ayrıca, 20.07.1966 tarihinde yürürlüğe giren 775 sayılı “Gecekondu Kanununun “Belediyelere Arsa Sağlanması” başlıklı 3. maddesi, yasadaki istisna halleri ayrık ve yine yasada belirtilen koşulları mevcut olmak kaydı ile Hazinenin özel mülkiyetindeki ve devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazların bedelsiz olarak ilgili belediyelerin mülkiyetine geçeceğini öngörmüştür. Ancak, anılan yasa hükmü 03.07.2003 tarih 4916 sayılı Yasanın 38. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
    18.03.1983 tarihli ve 2085 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına aykırı yapılan yapılara uygulanacak işlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun bir maddesinin değiştirilmesi hakkındaki kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe girmiş ve 1. maddesinde kanunun amacı "..yürürlüğe giriş tarihinden önce imar ve gecekondu mevzuatına aykırı olarak inşa edilmiş ve inşa halindeki bütün yapılar hakkında uygulanacak işlemleri düzenlemek ve bu işlemlere ilişkin başvuru, tespit, değerlendirme, uygulama ve duyuru esaslarını ve ilgili diğer hususları belirlemektir" olarak belirlenmiştir. Dava konusu taşınmazın ifrazen geldiği 2740 parsel bu Kanunun 13/b-1 maddesinde yer alan "...Belediye ve mücavir alan sınırları içinde; Hazine ve Belediyelere ait olanlar ile Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler (sahil şeridi, kıyı ve 18.madde f fıkrasındaki arsa ve araziler hariç) belediyelerin mülkiyetine" geçmiş sayılır hükmü gereği cins tashihi yapılarak Belediye adına tescil edilmiştir. Bu kanun da 2981 sayılı Kanunun 23/a maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
    Diğer taraftan, 24.12.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5272 sayılı Belediye Kanununun geçici 1. maddesi ile de istisna kuralları getirilerek, bu ayrıcalıklar dışında kalan Hazineye ait taşınmaz malların yasada belirtilen koşulların gerçekleşmesi halinde ilgili belediyelere bedelsiz devredileceğine ilişkin düzenlemenin 5281 sayılı 31.12.2004 tarihli, 25687 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak 45/10. maddesi ile 24.12.2004 tarihinde yürürlüğe giren Yasanın 44/7. maddesi hükmü ile yürürlükten kaldırıldığı sözü edilen düzenlemenin ise Anayasa Mahkemesinin 18.01.2005 tarih 2004/118-2005/8 sayılı kararı ile iptali sonucu yürürlükten kalktığı, sonradan yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediye Kanununda ise benzer bir hükme yer verilmediği bilinmektedir
    Diğer taraftan, 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesinin uygulanacağı taşınmazlar, öncesi mera, yaylak ve kışlak iken yasanın öngördüğü koşulların gerçekleşmesi sebebiyle aslında Hazine adına tescili gereken veya Hazine adına tescili gerekirken gerçek veya tüzel kişiler adına tescil edilecek taşınmazlardır. Bu taşınmazlar arasında “harman yeri” sayılmamıştır. Anılan hükmün genişletilmiş yorumla mera dışındaki harman yerlerine uygulanma imkanı yoktur.
    Burada üzerinde durulması gereken diğer bir sorun da 4342 sayılı Mera Kanununun 14. maddesi son fıkrasının olaya uygulanıp uygulanamayacağıdır. Anılan maddenin başlığı «tahsis amacının değiştirilmesi» şeklindedir. Yasanın daha önceki hükümlerine bakılırsa bu maddenin mera komisyonlarının çalışmaları sırasında ve ancak mera komisyonlarınca yapılan idari iş ve işlemlerde uygulanabileceği açıkça görülür. Başka bir deyişle yargı önüne getirilen bu gibi uyuşmazlıklarda harman yeri vasfının yargı yerinde değiştirilebileceği düşünülemez. Ne var ki; somut olayda, öncesi harman yeri olan dava konusu taşınmazlar arsa vasfına dönüştürülerek Belediye adına tescil edilmiş ise de, Belediyenin idari kararla doğrudan yaptığı bu tescil işlemi yasadaki deyimiyle «yolsuz tescil» niteliğindedir. Bu gibi durumlarda hukuken yokluk ifade eden tapu üzerindeki hak korunamaz. Ancak; öncesi harman yeri olan ve kamunun genelinin yararlandığı bu yer imar uygulamasında yine kamunun genelinin yararlandığı bir yer olarak bırakılmak koşuluyla imar planına alınabileceğinden (örneğin meydan, yol, park, yeşil alan, otopark, toplu taşıma istasyonu, terminal…. gibi) bu yerin kamunun yararlanmasına tahsis edilmek üzere ve bu koşulla Hazine adına tescili gerekir.
    Bu durumda Hazine adına tescil edilip, kamunun kullanımına tahsis edilmek üzere Belediye tarafından tasarruf edilmesi gereken taşınmazların Belediye tarafından özel mülkiyete konu edilecek şekilde üçüncü kişilere satışı suretiyle zenginleşmiş olduğundan tazminat ile sorumlu tutulması gerekirken davanın reddi doğru görülmemiş hükmün bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/06/2021 gününde oy birliği ile karar verildi.

    Hemen Ara