Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/215 Esas 2022/106 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2019/215
Karar No: 2022/106
Karar Tarihi: 22.02.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/215 Esas 2022/106 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2019/215 E.  ,  2022/106 K.

    "İçtihat Metni"



    Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 18. Ceza Dairesi


    Sanık ...'ün kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan TCK’nın 125/2, 3-a, 4, 53 ve 51. maddeleri gereğince 1 yıl 2 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve ertelemeye ilişkin ... 32. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 01.02.2016 tarihli ve 750-70 sayılı hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesince 10.12.2018 tarih, 18864-16714 sayı ve oy çokluğu ile;
    "...Suça konu edilen paylaşımların halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri aşağılamak amacıyla yazıldığının kabulü zorlamayı gerektirmektedir. Sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlarda, özellikle güncel kullanımda hemen her konuda düşünce ifadesine rastlanıldığı, buna özel anlam atfedilebilmesi için çok kapsamlı, özellikle hazırlanmış ve bilinçli bir şekilde belli bir amaca yönelik planlı bir paylaşım gerekeceği düşünülmelidir. Özenli ve özellikli bir yaklaşımla bu amaç gerçekleştirilebilir.
    Dosya kapsamı sanığın böyle bir kastının var olduğunu işaret etmemektedir. Aksine Anayasa ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ile güvence altına alınmış; din ve vicdan hürriyeti kavramlarının sınırları içerisinde, düşünce özgürlüğü çerçevesinde ve ifade hürriyetini kanunun belirlediği sınırları aşmaksızın kullanarak paylaşımda bulunmuştur.
    Özgürlük esas, kısıtlama istisnaidir. İçinde bulunduğumuz yüzyılda, çağdaş olduğuna inandığımız ülkemizde, varlığına her koşulda güvendiğimiz hukuk sistemimizde, özgür bireylerden oluşan özgür bir toplum olmak adına daha hoşgörülü ve geniş bakış açısına sahip olmak gerekmektedir.
    Dosya içeriğine göre, sanığın siyasi bir kişilik olduğu yine bir siyasetçiye yönelik olarak söylenen sözlerin, kamu barışı açısından açık, yakın ve ciddi bir tehlikeyi somut olarak ortaya çıkarmadığı, şiddet çağrısı yada tavsiyesi niteliğinde bir anlatım olmadığı gibi sanığın yasal çerçevede ifade özgürlüğünü kullandığı da dikkate alındığında unsurları itibariyle oluşmayan müsnet suçtan sanığın beraati yerine yetersiz gerekçeyle mahkumiyetine karar verilmesi..." isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiş,
    Daire Başkanı .....ve Daire Üyesi .... ise; "Ceza Genel Kurulu’nun 14.10.2008 gün ve 170-220 sayılı kararında da belirtildiği üzere; hakaret fiilinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Somut bir fiil ya da olgu isnat etmek veya sövmek şeklindeki seçimlik hareketlerden biri ile gerçekleştirilen eylem, bireyin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte ise hakaret suçu oluşacaktır.
    Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayda, sanığın söylediği ..adlı İ... sever..., Beyefendi ...'in kılıçla yaptığını yönetmelikle yapıyor' sözlerinin bir bütün halinde mağdurun onur şeref ve saygınlığını rencide edici nitelikte olduğu, hakaret suçunun oluştuğu gözetilmeden, sayın çoğunluğun hakaret suçunun oluşmadığı yönündeki görüşüne muhalifiz." düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da 14.03.2019 tarih ve 326019 sayı ile;
    "...24. Dönem Cumhuriyet ... Partisi ... Milletvekili olan şüpheli ...'ün sosyal paylaşım sitesi üzerinden yaptığı paylaşımlarla, '... adlı...'sever 9 yaşındaki çocuğa takılan türbana, gençlerin kıyafetine karışmamak lazım demiş. Beyfendi...'in kılıçla yaptığını yönetmelik ile yapıyor. Irak kafakoparan yoldaşlarına Türkiye ise senin gibi Seleficilere kalmaz, direniriz, kuşkun olmasın. Türbana hiç bir zaman saygı duymadım, asla duymam, Arap erkek egemenlerinin kadını aşağılama aracıdır türban Arap erkekleri 7. yüzyılda 9 yaşındaki kızları koynuna alıyordu, şimdiki Türk...'çiler 9 yaşındaki çocukları türbana sarıyorlar, 7. yüzyıldan 21. yüzyıla aynı mantık' şeklindeki sözlerle sosyal paylaşım hesabından yaptığını, mesajlarıyla Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olan müşteki ...'na yönelik hakaret ettiği, sanığın, katılan yönelik yapmış olduğu açıklamaların, sanığın amacı katılanın konumu ve görevi yazısının bir bütün olarak birlikte değerlendirildiğinde, sanığın, katılana yönelik 'IŞID sever Beyefendi...'ın kılıçla yaptığını yönetmelikle yapıyor', 'Irak kafakoparan yoldaşlarına Türkiye ise senin gibi Seleficilere kalmaz, direniriz, kuşkun olmasın...' diyerek bizzat katılanın kişiliğine yönelik olan bu sözün, eleştiri boyutunu aştığı ve sarf edilen sözlerin, muhatabın onur, şeref ve saygınlığını rencide edecek nitelikte bulunduğu anlaşıldığından, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı alenen hakaret suçunun kanuni unsurlarının gerçekleştiği kabul edilmelidir..." görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
    CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesince 01.04.2019 tarih, 1867-6373 sayı ve oy çokluğu ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanık hakkında halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün Özel Dairece bozulmasına ilişkin karara Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca itiraz edilmediğinden, itirazın kapsamına göre inceleme sanığa yüklenen kamu görevlisine karşı görevinden dolayı alenen hakaret suçundan verilen mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa yüklenen kamu görevlisine karşı görevinden dolayı alenen hakaret suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    İddia, katılan ... vekili tarafından ... Cumhuriyet Başsavcılığına sunulan 30.09.2014 havale tarihli şikâyet dilekçesi, dilekçe içeriği ile aynı doğrultudaki katılan vekili beyanları ve sanığa ait sosyal medya hesabından 26.09.2014 tarihinde yapılan suça konu paylaşımlara ilişkin suretler, emniyet araştırma tutanakları, sanığın suç kastı ile olmasa dahi söz konusu paylaşımların kendisi tarafından yapıldığına dair savunması ve tüm dosya kapsamından; 24. Dönem Cumhuriyet ... Partisi ... Milletvekili olan sanığın 26.09.2014 tarihinde “Twitter” isimli sosyal paylaşım sitesi üzerinden “@.....62” kullanıcı ismiyle yaptığı paylaşımlarda; "... adlı...'sever 9 yaşındaki çocuğa takılan türbana, gençlerin kıyafetine karışmamak lazım demiş. Beyfendi...'in kılıçla yaptığını yönetmelik ile yapıyor. Irak kafakoparan yoldaşlarına Türkiye ise senin gibi Seleficilere kalmaz, direniriz, kuşkun olmasın.. Türbana hiç bir zaman saygı duymadım, asla duymam, Arap erkek egemenlerinin kadını aşağılama aracıdır türban Arap erkekleri 7. yüzyıldan 9 yaşındaki kızları koynuna alıyordu, şimdiki Türk...'çiler 9 yaşındaki çocukları türbana sarıyorlar, 7. yüzyıldan 21. yüzyıla aynı mantık" ifadelerine yer verdiği hususunda Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
    Doğal haklardan kabul edilen ifade hürriyeti, çoğulcu demokrasilerde, vazgeçilemez ve devredilemez bir niteliğe sahiptir. Öğretide değişik tanımlara rastlanmakla birlikte, genel bir kabulle ifade/düşünce hürriyeti, insanın özgürce fikirler edinebilme, edindiği fikir ve kanaatlerinden dolayı kınanmama, bunları meşru yöntemlerle dışa vurabilme imkân ve özgürlüğüdür. Demokrasinin "olmazsa olmaz şartı" olan ifade hürriyeti, birçok hak ve özgürlüğün temeli, kişisel ve toplumsal gelişmenin de kaynağıdır. İşte bu özelliğinden dolayı ifade hürriyeti, temel hak ve hürriyetler kapsamında değerlendirilerek, birçok uluslararası belgeye konu olmuş, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda da ayrıntılı düzenlemelere tabi tutulmuştur.
    Bu bağlamda;
    İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 19. maddesinde;
    "Her ferdin fikir ve fikirlerini açıklamak hürriyetine hakkı vardır. Bu hak fikirlerinden ötürü rahatsız edilmemek, memleket sınırları mevzubahis olmaksızın malûmat ve fikirleri her vasıta ile aramak, elde etmek veya yaymak hakkını gerektirir.",
    İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 10. maddesinin birinci fıkrasında;
    "Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir." hükümlerine yer verilmiştir
    Anayasamıza bakıldığında;
    25. maddesinde "Düşünce ve kanaat hürriyeti" başlığı altında;
    "Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne amaçla olursa olsun kimse düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz. Düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz."
    26. maddesinde, AİHS’nin 10. maddesinin birinci fıkrasındaki düzenlemeye benzer şekilde;
    "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir." hükümleri yer almıştır.
    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi konuya ilişkin olarak; "İfade özgürlüğü, toplumun ilerlemesi ve her insanın gelişmesi için esaslı koşullardan biri olan demokratik toplumun ana temellerinden birini oluşturur. İfade özgürlüğü, 10. maddenin sınırları içinde, sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız veya ilgilenmeye değmez görülen 'haber' ve 'düşünceler' için değil, ama ayrıca Devletin veya nüfusun bir bölümünün aleyhinde olan, onlara çarpıcı gelen, onları rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır. Bunlar, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir; bunlar olmaksızın demokratik toplum olmaz. Bu demektir ki, başka şeyler bir yana, bu alanda getirilen her 'formalite', 'koşul', 'yasak' ve 'ceza', izlenen meşru amaçla orantılı olmalıdır." şeklinde görüş belirtmiştir (Handyside/ Birleşik Krallık, B. No: 5493/72, 07.12.1976). Görüldüğü gibi, Sözleşme'nin 10. maddesinin birinci fıkrası ile Anayasa’nın 25 ve 26. maddelerinde ifade (düşünce) hürriyeti en geniş anlamıyla güvence altına alınmıştır.
    Günümüz özgürlükçü demokrasilerinde, istisnalar dışında, geniş bir yelpazeyle düşünceyi açıklama korunmakta ve ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilmek suretiyle özgürlüğün sağladığı haklardan en geniş şekilde yararlandırılmaktadır.
    Ne var ki; iftira, küfür, onur, şeref ve saygınlığı zedeleyici söz ve beyanlar, müstehcen içerikli söz, yazı, resim ve açıklamalar, savaş kışkırtıcılığı, hukuk düzenini cebir yoluyla değiştirmeye yönelen, nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve şiddet yaratmaya yönelik bulunan ifadeler ise düşünce özgürlüğü bağlamında hukuki koruma görmemekte, suç sayılmak suretiyle cezai yaptırımlara bağlanmaktadır.
    Bu bağlamda TCK’nın "Hakaret" başlıklı 125. maddesi;
    "(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.
    (2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
    (3) Hakaret suçunun;
    a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
    b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
    c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,
    İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz
    (4) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
    (5) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır." şeklinde düzenlenmiştir.
    Bu düzenleme ile 765 sayılı TCK'dan farklı olarak hakaret ve sövme ayrımı kaldırılmış, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek hakaret suçunu oluşturan seçimlik hareketler olarak belirlenmiştir (Mahmut Koca- İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, ... Yayınevi, ..., 2013, s. 430).
    Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir.
    Eleştiri ise herhangi bir kişiyi, eseri, olayı veya konuyu enine, boyuna, derinlemesine her yönüyle incelemek, belli kriterlere göre ölçmek, değerlendirmek, doğru ve yanlış yanlarını sergilemek amacıyla ortaya konulan görüş ve düşüncelerdir. Genelde beğenmemek, kusur bulmak olarak kabul görmekte ise de eleştirinin bir amacının da konuyu anlaşılır kılmak, sonuç çıkarmak ve toplumu yönlendirmek olduğunda kuşku yoktur.
    Her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövme fiilini oluşturması gerekmektedir.
    Kamu görevlilerinin, görevlerini yerine getirirken fonksiyonlarını etkilemeyi ve saygınlıklarına zarar vermeyi amaçlayan aşağılayıcı saldırılara karşı korunmaları zorunlu olmakla birlikte, demokratik bir hukuk devletinde, kamu görevini üstlenenleri denetlemek, faaliyetlerini değerlendirmek ve eleştirmek de kaynağını Anayasadan alan düşünceyi açıklama özgürlüğünün sonucudur. Eleştirinin sert bir üslupla yapılması, kaba olması ve nezaket sınırlarını aşması, eleştirenin eğitim ve kültür düzeyine bağlı bir olgu ise de eleştiri yapılırken görüş açıklama niteliğinde bulunmayan, küçültücü, aşağılayıcı ifadeler kullanılmamalı, düşünceyi açıklama sınırları içinde kalınmalıdır.
    AİHM’e göre, öncelikle ifadelerin bir olgu isnadı mı yoksa değer yargısı mı olduğu belirlenmelidir. Zira olgu isnadı kanıtlanabilir bir husus iken, bir değer yargısının kanıtlanmasının istenmesi dahi ifade özgürlüğüne müdahale sayılabilecektir. Yargılamaya konu olan ifadeler eğer bir değer yargısı içermekte ve somut bir olgu isnadından bahsedilemeyecekse, değer yargılarını destekleyecek "yeterli bir altyapı"nın mevcut olup olmadığı AİHM tarafından göz önünde bulundurulmaktadır. Zira değer yargılarının dahi belli düzeyde olgusal temel içermesi gerektiği kabul edilmektedir. Öte yandan, hiçbir veriye dayanmayan ve hiçbir altyapısı bulunmayan bir değer yargısı AİHM tarafından da ifade özgürlüğü sınırları içerisinde kabul görmemektedir.
    Olgu isnadı içeren ifadeler konusunda ise en azından ilk bakışta güvenilir görünen delil sunulması gerektiği kabul edilmektedir. Elbette ki, bu deliller sunulamadığı takdirde, AİHM, iddiaların gerçekliğinin kanıtlanmasını beklemektedir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    24. Dönem Cumhuriyet ... Partisi ... Milletvekili olan sanığın 26.09.2014 tarihinde “Twitter” isimli sosyal paylaşım sitesi üzerinden “@.... kullanıcı ismiyle yaptığı paylaşımlarda; ["... adlı...'sever 9 yaşındaki çocuğa takılan türbana, gençlerin kıyafetine karışmamak lazım demiş. Beyfendi...'in kılıçla yaptığını yönetmelik ile yapıyor. Irak kafakoparan yoldaşlarına Türkiye ise senin gibi Seleficilere kalmaz, direniriz, kuşkun olmasın. Türbana hiç bir zaman saygı duymadım, asla duymam, Arap erkek egemenlerinin kadını aşağılama aracıdır türban Arap erkekleri 7. yüzyıldan 9 yaşındaki kızları koynuna alıyordu, şimdiki Türk...'çiler 9 yaşındaki çocukları türbana sarıyorlar, 7. yüzyıldan 21. yüzyıla aynı mantık"] ifadelerine yer verdiği olayda;
    Sanığın ....eleştirme kastıyla itiraza konu paylaşımları yaptığı yönündeki savunması, olay tarihi itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti....olarak görev yapan katılanın birtakım açıklamalarına yönelik olarak gerçekleştirildiği anlaşılan eylemin zaman ve bağlamı da gözetildiğinde, muhataba yönelik değer yargısından ibaret ifadelerin rahatsız edici, ağır eleştiri ve kaba hitap tarzında olmakla birlikte katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelik taşımaması ve sövme fiilini de oluşturmaması nedenleriyle kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı kabul edilmelidir.
    Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; "Sanığa yüklenen kamu görevlisine karşı hakaret suçunun tüm unsurlarıyla oluştuğu ve bu sebeple itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği," düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 22.02.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.


    Hemen Ara