Esas No: 2019/211
Karar No: 2022/105
Karar Tarihi: 22.02.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/211 Esas 2022/105 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2019/211 E. , 2022/105 K."İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 18. Ceza Dairesi
Sanık ...'nun kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan TCK’nın 125/3-a, 125/4 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin ... (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesince verilen 08.05.2012 tarihli ve 66-60 sayılı hükmün, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesince 09.06.2015 tarih ve 2562-2428 sayı ile;
"...Sanığın müştekiye söylediği kabul edilen ‘Değerli ... halkı, insan haklarının konuşulduğu bu günde başta Emniyet Müdürünü insan olmaya davet ediyorum’ şeklinde ve kaba hitap tarzı niteliğindeki sözlerin, müştekinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmaması nedeniyle hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden mahkûmiyet kararı verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
... 2. Asliye Ceza Mahkemesince 23.06.2016 tarih ve 425-456 sayı ile;
"Dosyamıza konu olay tarihinde; sanık, ... ilçesi Belediye Başkanı olup katılan ise ... İlçe Emniyet Müdürüdür. Dosyaya konu olayda; sanık ...'nun, ...ve Demokrasi Partisi İlçe Teşkilatı yöneticileri ile ... ilçesi Çiçek Sokak üzerinde 2911 sayılı Yasa'ya aykırı olarak gösteri yürüyüşü ve basın açıklaması yaptıkları, ... İlçe Emniyet Müdürü katılan ...'ın 2911 sayılı Yasa'ya muhalefet edildiğinden bahisle söz konusu kalabalığa müdahale emri verdiği, bu kapsamda söz konusu kalabalığın üzerine su püskürtüldüğü, daha sonra sanık ...'nun da aralarında bulunduğu bir grubun basın açıklaması yapmak üzere parti binasına döndüğü, burada sanık ...'nun katılan ...'ın olay yerinde bulunduğunu bilerek megafonla 'Değerli ... halkı, insan haklarının konuşulduğu bu günde başta Emniyet Müdürünü insan olmaya davet ediyorum.' diyerek topluluğa hitap ettiği anlaşılmıştır.
Sanığın kullanmış olduğu '...Emniyet Müdürünü insan olmaya davet ediyorum ...' sözünün mefhum-u muhalifi itibariyle, 'Emniyet Müdürü insan değildir.' biçiminde algılanacağı açıktır. Sanık kendisi ile beraber gösteri yürüyüşüne katılan topluluğa karşı müdahalede bulunan Emniyet Müdürü olan katılana yönelik 'İnsan olmaya davet ediyorum.' ifadesi ile katılanın insan olmadığı şeklinde anlaşılacak katılanı topluluk karşısında küçük düşüren aşağılayıcı ifadelerde bulunmuş bu suretle dosyaya konu olayımızda hakaret suçunun koruduğu hukuki yararın ihlal edildiği anlaşılmaktadır. Sanığın bu ifadesi içeriği itibarıyla düşünce açıklama özgürlüğünü ve eleştiri sınırlarını aşmış olup, kullanılan ifade katılanın saygınlığını incitecek niteliktedir. Olay tarihinde ... Belediye Başkanı olarak görev yapan sanığın 'İnsan olmaya davet ediyorum.' şeklindeki cümleyi kullanmadan önce katılan ve sanık arasında yaşanan olay, bu ifadenin kullanıldığı yer ve bu ifadenin kullanıldığı topluluğunda öncesinde Emniyetin müdahalesine maruz kalması hususları da göz önüne alınarak; sanığın bu ifade ile katılanın onur, şeref ve haysiyetini incittiği bu suretle üzerine atılı hakaret suçunu işlediği anlaşılmıştır." gerekçesiyle bozma kararına direnilmiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 26.12.2016 tarihli ve 391300 sayılı "Bozma" istekli tebliğnamesi ile dosya 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesiyle değişik CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesince 21.02.2019 tarih ve 218-3688 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa yüklenen kamu görevlisine karşı görevinden dolayı alenen hakaret suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
İddia, katılanın sanık tarafından kendisine hakaret edildiğine ilişkin anlatımları, sanığın direnme konusu eylemleri gerçekleştirdiğine ilişkin 11.10.2010 tarihli olay tutanağı, aynı tarihli fotoğraf tespit tutanağı ve 14.12.2010 tarihli kamera kaydı ve konuşma çözüm tutanağı, sanığın soruşturma evresinde eleştiri amacıyla hareket ettiğini belirtmek suretiyle direnmeye konu sözleri sarf ettiğini kabul etmesi ve tüm dosya kapsamından; ... Belediye Başkanı olan sanığın, ...ve Demokrasi Partisi İlçe Teşkilatı yöneticileri ile birlikte 11.12.2010 tarihinde ... ilçesi Çiçek Sokak üzerinde 2911 sayılı Kanun’a aykırı olarak gösteri yürüyüşü ve basın açıklaması yaptığı, ... İlçe Emniyet Müdürü olarak görev yapan katılan ...'ın kanuna aykırı olduğundan bahisle yürüyüşe katılanlara müdahale emri verdiği, bu kapsamda emniyet görevlileri tarafından yürüyüşe katılanların üzerine su püskürtüldüğü, bunun üzerine sanığın da aralarında bulunduğu bir grubun basın açıklaması yapmak üzere adı geçen parti binasına döndüğü, burada sanığın, katılanın da olay yerinde bulunduğunu bildiği hâlde megafonla "Değerli ... halkı, insan haklarının konuşulduğu bu günde başta Emniyet Müdürünü insan olmaya davet ediyorum!" dediği hususunda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Doğal haklardan kabul edilen ifade hürriyeti, çoğulcu demokrasilerde, vazgeçilemez ve devredilemez bir niteliğe sahiptir. Öğretide değişik tanımlara rastlanmakla birlikte, genel bir kabulle ifade/düşünce hürriyeti, insanın özgürce fikirler edinebilme, edindiği fikir ve kanaatlerinden dolayı kınanmama, bunları meşru yöntemlerle dışa vurabilme imkân ve özgürlüğüdür. Demokrasinin "olmazsa olmaz şartı" olan ifade hürriyeti, birçok hak ve özgürlüğün temeli, kişisel ve toplumsal gelişmenin de kaynağıdır. İşte bu özelliğinden dolayı ifade hürriyeti, temel hak ve hürriyetler kapsamında değerlendirilerek, birçok uluslararası belgeye konu olmuş, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda da ayrıntılı düzenlemelere tabi tutulmuştur.
Bu bağlamda;
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 19. maddesinde;
"Her ferdin fikir ve fikirlerini açıklamak hürriyetine hakkı vardır. Bu hak fikirlerinden ötürü rahatsız edilmemek, memleket sınırları mevzubahis olmaksızın malûmat ve fikirleri her vasıta ile aramak, elde etmek veya yaymak hakkını gerektirir.",
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 10. maddesinin birinci fıkrasında;
"Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir." hükümlerine yer verilmiştir
Anayasamıza bakıldığında;
25. maddesinde "Düşünce ve kanaat hürriyeti" başlığı altında;
"Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne amaçla olursa olsun kimse düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz. Düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz."
26. maddesinde, AİHS’nin 10. maddesinin birinci fıkrasındaki düzenlemeye benzer şekilde;
"Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir." hükümleri yer almıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi konuya ilişkin olarak; "İfade özgürlüğü, toplumun ilerlemesi ve her insanın gelişmesi için esaslı koşullardan biri olan demokratik toplumun ana temellerinden birini oluşturur. İfade özgürlüğü, 10. maddenin sınırları içinde, sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız veya ilgilenmeye değmez görülen 'haber' ve 'düşünceler' için değil, ama ayrıca Devletin veya nüfusun bir bölümünün aleyhinde olan, onlara çarpıcı gelen, onları rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır. Bunlar, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir; bunlar olmaksızın demokratik toplum olmaz. Bu demektir ki, başka şeyler bir yana, bu alanda getirilen her 'formalite', 'koşul', 'yasak' ve 'ceza', izlenen meşru amaçla orantılı olmalıdır." şeklinde görüş belirtmiştir (Handyside/ Birleşik Krallık, B. No: 5493/72, 07.12.1976). Görüldüğü gibi, Sözleşme'nin 10. maddesinin birinci fıkrası ile Anayasa’nın 25 ve 26. maddelerinde ifade (düşünce) hürriyeti en geniş anlamıyla güvence altına alınmıştır.
Günümüz özgürlükçü demokrasilerinde, istisnalar dışında, geniş bir yelpazeyle düşünceyi açıklama korunmakta ve ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilmek suretiyle özgürlüğün sağladığı haklardan en geniş şekilde yararlandırılmaktadır.
Ne var ki; iftira, küfür, onur, şeref ve saygınlığı zedeleyici söz ve beyanlar, müstehcen içerikli söz, yazı, resim ve açıklamalar, savaş kışkırtıcılığı, hukuk düzenini cebir yoluyla değiştirmeye yönelen, nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve şiddet yaratmaya yönelik bulunan ifadeler ise düşünce özgürlüğü bağlamında hukuki koruma görmemekte, suç sayılmak suretiyle cezai yaptırımlara bağlanmaktadır.
Bu bağlamda TCK’nın "Hakaret" başlıklı 125. maddesi;
"(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
(3) Hakaret suçunun;
a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,
İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz
(4) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
(5) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır." şeklinde düzenlenmiştir.
Bu düzenleme ile 765 sayılı TCK'dan farklı olarak hakaret ve sövme ayrımı kaldırılmış, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek hakaret suçunu oluşturan seçimlik hareketler olarak belirlenmiştir (Mahmut Koca- İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, ... Yayınevi, ..., 2013, s. 430).
Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir.
Eleştiri ise herhangi bir kişiyi, eseri, olayı veya konuyu enine, boyuna, derinlemesine her yönüyle incelemek, belli kriterlere göre ölçmek, değerlendirmek, doğru ve yanlış yanlarını sergilemek amacıyla ortaya konulan görüş ve düşüncelerdir. Genelde beğenmemek, kusur bulmak olarak kabul görmekte ise de eleştirinin bir amacının da konuyu anlaşılır kılmak, sonuç çıkarmak ve toplumu yönlendirmek olduğunda kuşku yoktur.
Her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövme fiilini oluşturması gerekmektedir.
Kamu görevlilerinin, görevlerini yerine getirirken fonksiyonlarını etkilemeyi ve saygınlıklarına zarar vermeyi amaçlayan aşağılayıcı saldırılara karşı korunmaları zorunlu olmakla birlikte, demokratik bir hukuk devletinde, kamu görevini üstlenenleri denetlemek, faaliyetlerini değerlendirmek ve eleştirmek de kaynağını Anayasadan alan düşünceyi açıklama özgürlüğünün sonucudur. Eleştirinin sert bir üslupla yapılması, kaba olması ve nezaket sınırlarını aşması, eleştirenin eğitim ve kültür düzeyine bağlı bir olgu ise de eleştiri yapılırken görüş açıklama niteliğinde bulunmayan, küçültücü, aşağılayıcı ifadeler kullanılmamalı, düşünceyi açıklama sınırları içinde kalınmalıdır.
AİHM’e göre, öncelikle ifadelerin bir olgu isnadı mı yoksa değer yargısı mı olduğu belirlenmelidir. Zira olgu isnadı kanıtlanabilir bir husus iken, bir değer yargısının kanıtlanmasının istenmesi dahi ifade özgürlüğüne müdahale sayılabilecektir. Yargılamaya konu olan ifadeler eğer bir değer yargısı içermekte ve somut bir olgu isnadından bahsedilemeyecekse, değer yargılarını destekleyecek "yeterli bir altyapı"nın mevcut olup olmadığı AİHM tarafından göz önünde bulundurulmaktadır. Zira değer yargılarının dahi belli düzeyde olgusal temel içermesi gerektiği kabul edilmektedir. Öte yandan, hiçbir veriye dayanmayan ve hiçbir altyapısı bulunmayan bir değer yargısı AİHM tarafından da ifade özgürlüğü sınırları içerisinde kabul görmemektedir.
Olgu isnadı içeren ifadeler konusunda ise en azından ilk bakışta güvenilir görünen delil sunulması gerektiği kabul edilmektedir. Elbette ki, bu deliller sunulamadığı takdirde, AİHM, iddiaların gerçekliğinin kanıtlanmasını beklemektedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
... Belediye Başkanı olan sanığın, ...ve Demokrasi Partisi İlçe Teşkilatı yöneticileri ile birlikte 11.12.2010 tarihinde ... ilçesi... Sokak üzerinde 2911 sayılı Kanun’a aykırı olarak gösteri yürüyüşü ve basın açıklaması yaptığı, ... İlçe Emniyet Müdürü olarak görev yapan katılan ...'ın kanuna aykırı olduğundan bahisle yürüyüşe katılanlara müdahale emri verdiği, bu kapsamda emniyet görevlileri tarafından yürüyüşe katılanların üzerine su püskürtüldüğü, bunun üzerine sanığın da aralarında bulunduğu bir grubun basın açıklaması yapmak üzere adı geçen parti binasına döndüğü, burada sanığın, katılanın da olay yerinde bulunduğunu bildiği hâlde megafonla "Değerli ... halkı, insan haklarının konuşulduğu bu günde başta Emniyet Müdürünü insan olmaya davet ediyorum!" dediği olayda;
Sanığın soruşturma evresinde direnme kararına konu sözleri eleştiri yapmak amacıyla sarf ettiğine dair savunması ile sanık tarafından yapılan açıklamanın, bütünlüğü, amacı ve gerçekleştirildiği zaman birlikte gözetildiğinde kullanılan ifadeler nezaket dışı, kaba, rahatsız edici ve ağır eleştiri niteliğinde ise de katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadı içermemesi ve sövme fiilini de oluşturmaması nedeniyle kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçunun kanuni unsurlarının gerçekleşmediği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, sanığın "Değerli ... halkı, insan haklarının konuşulduğu bu günde başta Emniyet Müdürünü insan olmaya davet ediyorum!" demesi şeklindeki eyleminin hakaret suçunu oluşturduğuna ilişkin Yerel Mahkemenin direnme gerekçesinin isabetli olmadığına ve sanık hakkındaki mahkûmiyet hükmünün unsurları oluşmayan hakaret suçundan sanığın beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-... 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 23.06.2016 tarihli ve 425-456 sayılı hükmünde yer alan sanığın, "Değerli ... halkı, insan haklarının konuşulduğu bu günde başta Emniyet Müdürünü insan olmaya davet ediyorum!" demesi şeklindeki eyleminin hakaret suçunu oluşturduğuna ilişkin direnme gerekçesinin İSABETLİ OLMADIĞINA,
2- Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün unsurları oluşmayan hakaret suçundan sanığın beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
3- Dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 22.02.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.