Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2021/290 Esas 2022/111 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2021/290
Karar No: 2022/111
Karar Tarihi: 22.02.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2021/290 Esas 2022/111 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2021/290 E.  ,  2022/111 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 19. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Sulh Ceza Hâkimliği
    Sayısı : 237

    5957 sayılı Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'a muhalefet kabahatinden dolayı kabahatli ... hakkında aynı Kanun’un 14/1-ç maddesi uyarınca 3.825 TL idari para cezası uygulanmasına dair ... Büyükşehir Belediyesi Encümeninin 03.07.2019 tarihli ve 91441280-110.04-2349 sayılı idari para cezası kararına yönelik kabahatli vekili tarafından yapılan başvurunun süre yönünden reddine ilişkin ... 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 02.01.2020 tarihli ve 4827 değişik iş sayılı kararına karşı kabahatli vekili tarafından yapılan itiraz üzerine inceleme yapan ... 6. Sulh Ceza Hâkimliğince 09.01.2020 tarih ve 237 değişik iş sayı ile itirazın reddine karar verilmiştir.
    Bu karara yönelik olarak Adalet Bakanlığının 16.04.2020 tarihli ve 94660652-105-01-5640-2020-kyb sayılı kanun yararına bozma talebine istinaden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 20.05.2020 tarihli ve 44416 sayılı ihbarname ile dosyanın gönderildiği Yargıtay (Kapatılan) 19. Ceza Dairesince 19.10.2020 tarih, 2252-13091 sayı ve oy çokluğu ile;
    “5271 sayılı CMK’nın 331/4. maddesinde yer alan ‘Adli tatile rastlayan süreler işlemez. Bu süreler tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılır.’ şeklindeki düzenleme nazara alındığında, somut olayda bahse konu idari yaptırım kararının kabahatlinin adresine 31.07.2019 tarihinde adli tatil süresi içerisinde tebliğ edildiği ve 15 günlük itiraz süresinin son gününün de adli tatile denk geldiğinin anlaşılması karşısında, CMK’nın 331/4. maddesi gereğince adli tatil içerisinde verilen 28.08.2019 tarihli itiraz dilekçesinin süresinde verildiği nazara alındığında, itirazla ilgili olarak esastan inceleme yapılarak bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı gerekçeyle süre yönünden reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla,
    Gereği görüşülüp düşünüldü:
    5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nda, CMK'ya atıf yapılan 22, 28, 29 ve 40. maddeler bulunmakla birlikte, anılan Kanun'da hüküm bulunmayan hâllerde CMK'nın uygulanacağına dair genel bir düzenlemenin bulunmadığı, bununla birlikte 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 22-31. maddelerini kapsayan dördüncü bölümünün 'Karar Verme Yetkisi ve Kanun Yolları' başlığını taşıdığı, anılan Kanun'un 27. maddesinin başlığının 'Başvuru yolu', 29. maddesinin başlığının ise 'İtiraz yolu' olarak düzenlendiği, somut olayımızda; muterizin, adli tatil süresi içinde fakat 15 günlük süre geçtikten sonra 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 27. maddesi uyarınca idari yaptırım kararının iptalini istediği, 'Başvuru yolu'nu düzenleyen 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 27. maddesinin uygulanması bakımından CMK'ya atıf yapan özel ya da genel bir düzenleme bulunmadığından anılan Kanun'un adli tatile ilişkin 331. maddesinin 'Başvuru yolu' bakımından uygulanma imkânı bulunmadığı anlaşılmakla,
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yerinde görülmeyen kanun yararına bozma isteminin reddine” karar verilmiştir.
    Daire Başkanı ... ve Daire Üyesi ...;
    “5271 sayılı CMK’nın 331/4. maddesinde yer alan ‘Adli tatile rastlayan süreler işlemez. Bu süreler tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılır.’ şeklindeki düzenleme nazara alındığında, somut olayda bahse konu idari yaptırım kararının kabahatlinin adresine 31.07.2019 tarihinde adli tatil süresi içerisinde tebliğ edildiği ve 15 günlük itiraz süresinin son gününün de adli tatile denk geldiğinin anlaşılması karşısında, 5271 sayılı Kanun’un 331/4. maddesi gereğince adli tatil içerisinde verilen 28.08.2019 tarihli itiraz dilekçesinin süresinde verildiği nazara alındığında, itirazla ilgili olarak esastan inceleme yapılarak bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı gerekçeyle süre yönünden reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla,
    5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 'Genel kanun niteliği' başlıklı 3. maddesi;
    '(1) Bu Kanunun;
    a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,
    b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,
    Uygulanır.',
    Kabahatler Kanunu'nun 'Karar Verme Yetkisi ve Kanun Yolları' başlıklı dördüncü bölümünün 'Başvuru Yolu' başlıklı 27. maddesi;
    '(1)İdarî para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idarî yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabilir. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idarî yaptırım kararı kesinleşir...
    (8) İdarî yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idarî yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idarî yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddiaları bu işlemin iptali talebiyle birlikte idarî yargı merciinde görülür...' ve
    5271 sayılı CMK'nın 'Adlî tatil' başlıklı 331. maddesi;
    '(1) Ceza işlerini gören makam ve mahkemeler her yıl bir eylülde başlamak üzere, yirmi temmuzdan otuz bir ağustosa kadar çalışmaya ara verirler.
    (2) Soruşturma ile tutuklu işlere ilişkin kovuşturmaların ve ivedi sayılacak diğer hususların tatil süresi içinde ne suretle yerine getirileceği, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenir.
    (3) Tatil süresince bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay, yalnız tutuklu hükümlere ilişkin veya Meşhud Suçların Muhakeme Usulü Kanunu gereğince görülen işlerin incelemelerini yapar.
    (4) Adlî tatile rastlayan süreler işlemez. Bu süreler tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılır.' hükümlerini içermektedir.
    Buna göre;
    5326 sayılı Kanun'un 3. maddesinde açıkça yazılı olduğu üzere, bu Kanun'un idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda özel bir hüküm bulunması hâlinde uygulanamaz. Yine aynı Kanun'un 'Karar Verme Yetkisi ve Kanun Yolları' başlıklı dördüncü bölümünde yer alan 'Başvuru Yolu' başlıklı 27. maddesi de idari yaptırım kararına karşı öngörülen bir kanun yoludur ve tıpkı aynı Kanun'un 'İtiraz yolu' başlıklı 29. maddesinde yer alan ve 5271 sayılı CMK'ya atıf yapılan maddesindeki gibi 'idari yaptırım kararının' ortadan kaldırılmasına hizmet etmektedir. Hemen belirtmek gerekir ki; 5326 sayılı Kanun'un 3. maddesinde yer alan 'kanun yolları' ifadesi, gerek başvuru mercilerini gerekse başvuru süresini birlikte vurgulayan bir tanımlamadır.
    Somut uyuşmazlığa konu idari yaptırımın dayanağı olan 5957 sayılı Kanun'da verilecek idari para cezasına dair özel bir başvuru merci veya süresi belirtilmemiştir. Uyuşmazlığa konu idari yaptırım kararına karşı, 5326 sayılı Kanun'un 27. maddesi gereği idari yaptırımın tebliğinden itibaren en geç 15 gün içerisinde sulh ceza mahkemesine (Hâkimliğine) başvurulabileceği tartışmasızdır.
    İdari yaptırım kararının tebliği üzerine, 5326 sayılı Kanun'un 27. maddesinde düzenlenen 15 günlük sürede sulh ceza hâkimliğine yapılacak başvurunun son gününün adli tatil süresi içine denk gelmesi hâlinde, başvuru süresinin CMK'nın 331. maddesine göre adli tatilin bitiminden itibaren 3 günlük süre boyunca uzayıp uzamayacağı hususuna gelince;
    Gerek 5957 sayılı Kanun'da gerek 5326 sayılı Kanun'da ve gerekse sulh ceza hâkimliklerinin işleyişine dair hükümler içeren 5235 sayılı Kanun'da idari para cezalarına karşı yapılacak başvurularda 'adli tatil'e dair özel olarak düzenlenmiş bir hüküm yoktur.
    5326 sayılı Kanun'un 27/8. maddesinde açıkça yazılı olduğu üzere, idari tedbirle birlikte verilen idari para cezaları ile bazı idari yaptırım kararlarına karşı kanun yolu idari yargı yoludur. İdari yargı mercilerinde uygulanacak usul kurallarına dair esasları düzenleyen 2577 sayılı İYUK'un 61. maddesinde ara verme (adli tatil) süresi içine denk gelen sürelerin tatilin bitiminden itibaren 7 gün uzayacağı düzenlenmiştir. Keza Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 01.12.2014 tarihli 2013/829 E. 2014/4564 K. sayılı, Danıştay 14. Dairesinin 04.04.2012 tarihli 2011/5948 E. 2012/2421 K. sayılı ve yine aynı Dairenin 06.03.2012 tarihli 2011/1488 E. 2012/1528 K. sayılı kararlarında özetle; idari yaptırım kararının iptali istemiyle yapılan başvurularda dava açma süresinin son gününün çalışmaya ara verme süresi içine rastlaması durumunda, sürenin ara vermenin son gününü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzayacağı hususunda duraksama bulunmadığı belirtilmektedir.
    İdarenin kabahat oluşturan bir eylem karşısında, kanun gereği uygulanacak idari para cezası ile idari tedbir kararını farklı zamanlarda vermesi önünde bir engel bulunmamaktadır. Bir kabahatliye aynı eylemi nedeniyle idari para cezası ile birlikte idari tedbirin de uygulanması hâlinde, bu idari yaptırım hakkında 5326 sayılı Kanun'un 27/8. maddesi uyarınca idari yargı mercine başvurulması gerekecektir. Bu durumda başvuru (iptal davası dava açma) süresinin son günün adli tatile gelmesi hâlinde başvuru süresi, 2577 sayılı İYUK'un 61. maddesi gereği uzayacaktır. Ancak aynı kabahatliye karşı aynı eylemden dolayı sadece idari para cezası uygulanması hâlinde ise başvuru yolu 5326 sayılı Kanun'un 3 ve 27. maddesi gereği sulh ceza hâkimliği olacaktır. 5271 sayılı CMK'nın 331. maddesine göre ceza işlerini gören 'makam ve mahkemelerde' adli tatile rastlayan sürelerin işlemeyeceği, bu sürelerin adli tatilin bitiminden itibaren 3 gün uzamış sayılacağı, ivedi sayılacak işlerin ne şekilde yerine getirileceğinin ise kanunlarda ve HSK'nın yayınlayacağı düzenleyici işlemle belirleneceği hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Kanun metninde geçen ceza işlerini gören 'makam ve mahkemeler' arasında ceza mahkemeleri ve Cumhuriyet savcılıkları ile sulh ceza hâkimlikleri de bulunmaktadır.
    Sulh ceza hâkimliklerinin işleyişine dair 5235 sayılı Kanun'da veya HSK'nın düzenleyici işlemlerinde, idari para cezasına karşı 5326 sayılı Kanun kapsamında yapılan başvurular hakkında sulh ceza hâkimliklerinde görülen işlerin ivedi sayılacağı veya adli tatilde de görülen acele işlerden olduğu hususunda özel bir hüküm bulunmamaktadır. Keza Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 09.12.2014 tarihli 2014/20607 E. 2014/20832 K. sayılı kararında da idari para cezalarına karşı sulh ceza mahkemesine yapılacak başvurunun son günün adli tatile denk gelmesi hâlinde başvuru süresinin adli tatilin bitiminden itibaren 3 gün uzayacağının kabul edilmiştir.
    Tüm bu açıklamalar çerçevesinde, kanun yararına bozmaya konu somut uyuşmazlığın değerlendirilmesi sonucunda;
    5957 sayılı Kanun'da öngörülen idari para cezalarına karşı başvurulacak kanun yoluna dair özel bir düzenleme bulunmadığı, bu nedenle Kabahatler Kanunu'nun 27. maddesi gereği sulh ceza hâkimliklerine başvurulacağı, başvuru süresinin son günün adli tatile denk gelmesi hâlinde, 5957 sayılı Kanun'da, 5326 sayılı Kanun'da ve 5235 sayılı Kanun'da başvuru süresinin CMK'nin adli tatili düzenleyen 331. maddesinde yer alan adli tatile dair hükümler çerçevesinde uzaması önünde kanunen engel oluşturacak bir düzenlemenin bulunmadığı, sulh ceza hâkimliklerinde uygulanacak başvuru sürelerinin adli tatilde uzaması uygulamasının, 2577 sayılı İYUK ve idari yargı içtihatları ile örtüşecek şekilde, idari para cezasına karşı başvurulacak farklı yargı yollarında doğabilecek farklı uygulamaların önüne geçilmesi bakımından da isabetli olacaktır.
    Bu bakımdan; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma talebi, yukarıda yazılı nedenlerle yerinde görüldüğünden, merci kararının, 5271 sayılı CMK'nın 309/4-b maddesi gereği kanun yararına bozulması gerektiği düşüncesi ile başvurunun süre yönünden reddine ilişkin sayın çoğunluğun görüşüne iştirak etmiyoruz.” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 08.01.2021 tarih ve 44416 sayı ile;
    "...Tüm bu açıklamalar çerçevesinde, kanun yararına bozmaya konu somut uyuşmazlığın değerlendirilmesi sonucunda;
    5957 sayılı Kanun'da öngörülen idari para cezalarına karşı başvurulacak kanun yoluna dair özel bir düzenleme bulunmadığı, bu nedenle Kabahatler Kanunu'nun 27. maddesi gereği sulh ceza hâkimliklerine başvurulacağı, başvuru süresinin son günün adli tatile denk gelmesi hâlinde, 5957 sayılı Kanun'da, 5326 sayılı Kanun'da ve 5235 sayılı Kanun'da başvuru süresinin CMK'nın adli tatili düzenleyen 331. maddesinde yer alan adli tatile dair hükümler çerçevesinde uzaması önünde kanunen engel oluşturacak bir düzenlemenin bulunmadığı, sulh ceza hâkimliklerinde uygulanacak başvuru sürelerinin adli tatilde uzaması uygulamasının, 2577 sayılı İYUK ve idari yargı içtihatları ile örtüşecek şekilde, idari para cezasına karşı başvurulacak farklı yargı yollarında doğabilecek farklı uygulamaların önüne geçilmesi bakımından da isabetli olacağı, 5271 sayılı Kanun’un 331/4. maddesi gereğince adli tatil içerisinde verilen 28.08.2019 tarihli itiraz dilekçesinin süresinde verildiği nazara alındığında, ... 6. Sulh Ceza Hakimliğinin 09.01.2020 tarihli ve 2020/237 değişik iş sayılı kararını inceleyen Yüksek Dairece kanun yararına bozma talebinin kabul edilmesi gerektiği" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 19. Ceza Dairesince 25.01.2021 tarih, 626-463 sayı ve oy çokluğu ile itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; idari para cezasının iptali talebiyle 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 27. maddesi uyarınca sulh ceza hâkimliğine yapılan başvuru süresinin adli tatile rastlaması durumunda, CMK'nın 331. maddesinin dördüncü fıkrasının uygulanıp uygulanamayacağının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    5957 sayılı Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'a muhalefet (toptancı halinden satın alınmayan veya toptancı haline bildirilmeyen malları taşımak veya bunları depolamak) kabahatinden dolayı kabahatli ... hakkında aynı Kanun’un 14/1-ç maddesi uyarınca 3.825 TL idari para cezası uygulanmasına dair ... Büyükşehir Belediyesi Encümeninin 03.07.2019 tarihli ve 91441280-110.04-2349 sayılı idari para cezası kararının kabahatliye 31.07.2019 tarihinde tebliğ edildiği, anılan karara yönelik kabahatli vekili tarafından 28.08.2019 tarihinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 27. maddesi uyarınca başvuru yapıldığı, ... 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 02.01.2020 tarihli ve 4827 değişik iş sayılı kararı ile; başvurunun 15 günlük yasal süresinden sonra yapılması sebebiyle süre yönünden (usulden) reddedildiği, başvurunun reddine dair karara karşı kabahatli vekili tarafından yapılan itiraz üzerine inceleme yapan ... 6. Sulh Ceza Hâkimliğince 09.01.2020 tarih ve 237 değişik iş sayı ile kararın usul ve yasaya uygun olması sebebiyle itirazın reddine karar verildiği,
    CMK’nın 331/4. maddesinde yer alan "Adli tatile rastlayan süreler işlemez. Bu süreler tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılır." şeklindeki düzenleme nazara alındığında, somut olayda bahse konu idari yaptırım kararının kabahatlinin adresine 31.07.2019 tarihinde adli tatil süresi içerisinde tebliğ edildiği ve 15 günlük itiraz süresinin son gününün de adli tatile denk geldiğinin anlaşılması karşısında, adli tatil içerisinde verilen 28.08.2019 tarihli itiraz dilekçesinin süresinde verildiği gözetilmeden, itirazla ilgili olarak esastan inceleme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle süre yönünden reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle itirazın reddine dair karara yönelik kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu,
    Özel Dairece, 'Başvuru yolu'nu düzenleyen 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 27. maddesinin uygulanması bakımından CMK'ya atıf yapan özel ya da genel bir düzenleme olmadığından anılan Kanun'un adli tatile ilişkin 331. maddesinin 'Başvuru yolu' bakımından uygulanma imkânı bulunmadığı gerekçesiyle kanun yararına bozma isteminin reddine karar verildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun "Genel Hükümler" başlıklı 1. kısmın "Amaç ve Kapsam, Tanım, Kanunilik İlkesi ve Kanunun Uygulama Alanı" başlıklı birinci bölümünde; amaç ve kapsam (md. 1), tanım (md. 2), genel kanun niteliği (md. 3), kanunilik ilkesi (md. 4), zaman bakımından uygulama (md. 5) ve yer bakımından uygulama (md. 6) başlıklı altı madde bulunduğu, "Kabahatten Dolayı Sorumluluğun Esasları" başlıklı ikinci bölümünde; kabahatin ihmali davranışla işlenmesi (md. 7), organ veya temsilcinin davranışından dolayı sorumluluk (md. 8), kast veya taksir (md. 9), hata (md. 10), sorumluluk (md. 11), hukuka uygunluk nedenleri ile kusurluluğu ortadan kaldıran nedenler (md. 12), teşebbüs (md. 13), iştirak (md. 14) ve içtima (md. 15) başlıklı dokuz madde bulunduğu, "İdari Yaptırımlar" başlıklı üçüncü bölümünde; yaptırım türleri (md. 16), idari para cezası (md. 17), mülkiyetin kamuya geçirilmesi (md. 18), saklı tutulan hükümler (md. 19), soruşturma zamanaşımı (md. 20) ve yerine getirme zamanaşımı (md. 21) başlıklı altı madde bulunduğu, "Karar Verme Yetkisi ve Kanun Yolları" başlıklı dördüncü bölümde; idari yaptırım kararı verme yetkisi (md. 22), Cumhuriyet savcısının karar verme yetkisi (md. 23), mahkemenin karar verme yetkisi (md. 24), idari yaptırım kararı (md. 25), kararların tebliği (md. 26), başvuru yolu (md. 27), başvurunun incelenmesi (md. 28), itiraz yolu (md 29), vazgeçme ve kabul (md. 30), masrafların ve vekalet ücretinin ödenmesi (md. 31) başlıklı on madde bulunduğu, "Çeşitli Kabahatler" başlıklı ikinci kısımda; emre aykırı davranış (md. 32), dilencilik (md. 33), kumar (md. 34), sarhoşluk (md. 35), gürültü (md. 36), rahatsız etme (md. 37), işgal (md. 38), tütün mamullerinin tüketilmesi (md. 39), kimliği bildirmeme (md. 40), çevreyi kirletme (md. 41), afiş asma (md. 42), asılsız ihbar (md. 42/A), silah taşıma (md. 43), tüzel kişilerin sorumluluğu (md. 43/A), tüzel kişilerin bildirim yükümlülüğü (md. 43/B), yürürlük (md. 44) ve yürütme (md. 45) başlıklı on yedi madde ile birlikte bir ek madde ve üç geçici madde bulunduğu anlaşılmaktadır.
    5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun "Amaç ve kapsam" başlıklı 1. maddesinde bu Kanun'da; toplum düzenini, genel ahlâkı, genel sağlığı, çevreyi ve ekonomik düzeni korumak amacıyla kabahatlere ilişkin genel ilkelerin, kabahatler karşılığında uygulanabilecek olan idarî yaptırımların türleri ve sonuçlarının, kabahatler dolayısıyla karar alma sürecinin, idarî yaptırıma ilişkin kararlara karşı kanun yolunun, idarî yaptırım kararlarının yerine getirilmesine ilişkin esasların belirlendiği ve çeşitli kabahatlerin tanımlandığı ifade edilmiştir. Bu maddeden açıkça anlaşıldığı üzere bu Kanun'la birlikte idari yaptırıma ilişkin kanun yolları da düzenlenmiştir.
    5326 sayılı Kanun'un "Genel kanun niteliği" başlıklı 3. maddesinde, bu Kanun'un idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması hâlinde, diğer genel hükümleri, idari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında uygulanacağı belirtilmiştir. Böylece bu Kanun'un idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin uygulanabilmesi için idari para cezası öngören Kanun'da kanun yollarına ilişkin Kabahatler Kanunu'nun aksine özel bir düzenlemenin bulunmaması gerekmektedir. Diğer genel hükümlerin ise idari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller için uygulanacağı kabul edilmiştir.
    Uyuşmazlık konusunun, idari para cezasının iptali talebiyle 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 27. maddesi uyarınca sulh ceza hâkimliğine yapılan başvuru süresinin adli tatile rastlaması durumunda, CMK'nın 331. maddesinin dördüncü fıkrasının uygulanıp uygulanamayacağının belirlenmesine ilişkin olması sebebiyle 5326 sayılı Kabahatler Kanunu ile 5271 sayılı CMK arasında bağlantı bulunup bulunmadığı, başka bir anlatımla 5326 sayılı Kanun'da hüküm bulunmaması hâlinde CMK hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi gerekmektedir.
    5326 sayılı Kanun'da kabahatler yönünden hem maddi ceza hukuku, hem de usul hukuku konularına yer verilmiş, bazı konularda ise 5237 sayılı TCK ve 5271 sayılı CMK hükümlerine atıf yapılmıştır.
    Bu kapsamda, zaman bakımından uygulama (md. 5), yer bakımından uygulama (md. 6), hata (md. 10), hukuka uygunluk nedenleri ile kusurluluğu ortadan kaldıran nedenler (md. 12), teşebbüs (md. 13) konularında 5237 sayılı TCK hükümlerine; 22. maddenin dördüncü fıkrası ile yer bakımından yetki kurallarına, 28. maddenin beşinci fıkrasında ise tanıklığa, bilirkişi incelemesine ve keşfe, 14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikle 29. maddenin birinci ve beşinci fıkralarında itiraza ilişkin konularda 5271 sayılı CMK hükümlerine atıfta bulunulmak suretiyle kabahatler konusunda, 5237 sayılı TCK ile 5271 sayılı CMK hükümlerinin uygulanacağı açıkça belirtilmiştir.
    5326 sayılı Kanun'un 22. maddesinde genel olarak idari yaptırım kararı verme, 23 ve 24. maddelerinde ise Cumhuriyet savcısı ve mahkemenin karar verme yetkisi düzenlenmiştir.
    İdari yaptırımlarla ilgili kanun yollarına gelince;
    5326 sayılı Kanun'un 27. maddesinde "başvuru" kanun yolu düzenlenmiştir:
    1- İdari yaptırım kararının, kanunda açıkça gösterilen, idari kurul, makam veya kamu görevlileri tarafından verilmesi ve kanunda aykırı hüküm bulunmaması hâlinde, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren bu karar aleyhine on beş gün içinde sulh ceza hâkimliğine başvurabilecektir. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması hâlinde idari yaptırım kararı kesinleşecektir. (27/1. md.) Ancak, idari yaptırım kararı ile birlikte idari yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması hâlinde idari yaptırım kararına karşı yapılan başvuru, idari işlemin iptali istemiyle birlikte idari yargı mercilerince karara bağlanacaktır. (27/8. md.)
    2- Mücbir sebebin varlığı dolayısıyla on beş günlük başvuru süresinin geçirilmiş olması hâlinde bu sebebin ortadan kalktığı tarihten itibaren en geç yedi gün içinde karara karşı başvuruda bulunulabilecektir. (27/2. md.) Başvuru dilekçesinde, başvurunun süresinde yapılmasını engelleyen mücbir sebep dayanaklarıyla gösterilmek zorundadır. (27/4. md.)
    3- Başvuru, bizzat kanunî temsilci veya avukat tarafından sulh ceza hâkimliğine verilecek bir dilekçe ile yapılır. Başvuru dilekçesi, iki nüsha olarak verilir. (27/3. md.) Başvuru dilekçesinde, idarî yaptırım kararına ilişkin bilgiler, bu karara karşı ileri sürülen deliller açık bir şekilde gösterilir. (27/4. md.)
    4- İdari yaptırım kararının mahkeme tarafından verilmesi hâlinde, bu karara karşı ancak itiraz yoluna gidilebilir. (27/5. md.) Ancak, kovuşturma konusu fiilin suç oluşturmaması nedeniyle verilen idari yaptırım kararı ile birlikte fiilin suç oluşturmaması nedeniyle beraat kararı verilmişse ve bu beraat kararına karşı kanun yoluna başvurulmuş ise, idari yaptırım kararına yönelik itiraz da bu kanun yolu merci tarafından incelenecektir. (27/7. md.)
    5- İdari yaptırım kararının Cumhuriyet savcısı tarafından verilmesi hâlinde, bu karar aleyhine on beş gün içinde sulh ceza hâkimliğine başvurulabilir. Ancak idari yaptırım kararı ile birlikte kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar verilmiş ise ve kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karara itiraz edilmişse, idari yaptırım kararına karşı itiraz da, kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararı inceleyen, Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliği tarafından incelenecektir. (27/6 md ve CMK 173. md.)
    Başvuru üzerine hâkimlik makamının yetkili bulunmadığının anlaşılması hâlinde dosya yetkili sulh ceza hâkimliğine gönderilecek, başvurunun süresi içerisinde yapılmadığı, söz konusu kararın sulh ceza hâkimliğince incelenebilecek kararlardan olmadığı veya başvuranın buna hakkı bulunmadığının saptanması hâlinde başvurunun bu nedenle reddine karar verilecektir. Bu usuli eksikliklerin bulunmadığının belirlenmesi hâlinde ise başvurunun usulden kabulüne karar verilecek, başvuru dilekçesinin bir örneği ilgili kamu kurum ve kuruluşuna tebliğ edilecektir. İlgili kamu kurum ve kuruluşu, başvuru dilekçesinin tebliği tarihinden itibaren en geç on beş gün içinde hâkimliğe cevap verip başvuru konusu idari yaptırıma ilişkin işlem dosyasının tamamının bir örneğini, hâkimliğin talep etmesi hâlinde de aslını cevap dilekçesi ile birlikte hâkimliğe verecektir. Cevap dilekçesi, idarî yaptırım kararına karşı başvuruda bulunan kişi sayısından bir fazla nüsha olarak verilecek, hâkimlik, başvuruda bulunan kişilere cevap dilekçesinin bir örneğini tebliğ edecek ve talep üzerine veya re'sen tarafları çağırarak belli bir gün ve saatte dinleyebilecek, dinleme için belirlenen günle tebligatın yapılacağı gün arasında en az bir haftalık zaman olacak, dinleme sırasında taraflar veya avukatları hazır bulunacaktır. Mazeretsiz olarak hazır bulunmama, yokluklarında karar verilmesine engel teşkil etmeyecek olup bu husus da tebligat yazısında açıkça belirtilecektir.
    5271 sayılı CMK'nın tanıklığa, bilirkişi incelemesine ve keşfe ilişkin hükümleri, bu başvuru ile ilgili olarak da uygulanacaktır. Dinlemede sırasıyla; hazır bulunan başvuru sahibi ve avukatı, ilgili kamu kurum ve kuruluşunun temsilcisi, varsa tanıklar dinlenecek, bilirkişi raporu okunacak, diğer deliller ortaya konulacaktır. Hâkimlik tarafından, ilgilileri dinlendikten ve bütün deliller ortaya koyulduktan sonra aleyhinde idarî yaptırım kararı verilen ve hazır bulunan tarafa son söz sorulacaktır. Son söz hakkı, aleyhinde idarî yaptırım kararı verilen tarafın kanunî temsilcisi veya avukatı tarafından da kullanılabilecek olup hâkimlik tarafından son karar hazır bulunan tarafların huzurunda açıklanacaktır.
    Hâkimlik tarafından son karar olarak idari yaptırım kararının hukuka uygun olması hâlinde başvurunun reddine, hukuka aykırı olması durumunda ise idari yaptırım kararının kaldırılmasına karar verilecek, maddenin dokuzuncu fıkrasındaki şartların varlığı hâlinde ise başvuru merci idari para cezasının miktarında değişiklik yapmak suretiyle başvurunun kabulüne karar verebilecektir.
    Hâkimliğin verdiği son karara karşı ise 29. madde uyarınca yedi gün içinde, daha önce yargı çevresinde yer aldığı ağır ceza mahkemesine itiraz edilebilecek iken, 14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanun'un 27. maddesiyle yapılan değişiklikle itirazın CMK hükümlerine göre yapılacağı hükmü getirilmiştir. İdari yaptırım kararının ağır ceza mahkemesi tarafından verilmesi hâlinde de bu mahkemenin kararına karşı yine 6217 sayılı Kanun'un 27. maddesiyle yapılan değişiklik sonucu 5271 sayılı CMK hükümlerine göre itiraz edilebilecektir.
    5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 27. maddesinde başvuru, 28. maddesinde başvurunun incelenme yöntemi, 29. maddesinde ise itiraz kanun yoluna ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, her üç hükümde de başvurulacak kanun yollarının şartları ve sonuçları ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir.
    Bu hükümler uyarınca;
    a) 14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanun'la yapılan değişiklik öncesinde 2.000 TL'ye kadar (2.000 TL dâhil), değişiklik sonrasında ise 3.000 TL'ye kadar (3.000 TL dâhil) idari para cezasına ilişkin idari yaptırım kararlarına karşı başvuru üzerine sulh ceza hâkimliğince verilecek kararlar,
    b) Bu miktardan fazla idari para cezasına ilişkin idari yaptırım kararlarında ise yapılan başvuru üzerine sulh ceza hâkimliğince verilen kararlara itiraz üzerine, itiraz mercisince verilecek kararlar,
    c) İdari yaptırım kararının mahkemece verilmesi hâlinde, itiraz üzerine itiraz mercisince verilecek karar,
    İle 5326 sayılı Kanun'da öngörülen olağan kanun yolu süreci tamamlanacaktır.
    Görüldüğü gibi 5326 sayılı Kabahatler Kanunu ile getirilen sistem Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerinden farklı ve kendine özgü olup, bu kanunda CMK'ya atıf yapılması da kendisine özgü sistem öngörülmesi gerçeğini değiştirmeyecektir.
    Bu aşamada uyuşmazlığın sağlıklı bir çözüme kavuşturulması için "adli tatil" hükümleri üzerinde de durmak gerekmektedir.
    CMK’nın “Adlî tatil” başlıklı 331. maddesinde;
    “Ceza işlerini gören makam ve mahkemeler her yıl bir eylülde başlamak üzere, yirmi temmuzdan otuz bir ağustosa kadar çalışmaya ara verirler.
    Soruşturma ile tutuklu işlere ilişkin kovuşturmaların ve ivedi sayılacak diğer hususların tatil süresi içinde ne suretle yerine getirileceği, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenir.
    Tatil süresince bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay, yalnız tutuklu hükümlere ilişkin veya Meşhud Suçların Muhakeme Usulü Kanunu gereğince görülen işlerin incelemelerini yapar.
    Adlî tatile rastlayan süreler işlemez. Bu süreler tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılır.” şeklindeki düzenleme ile adli tatil tanımlanmıştır.
    CMK'nın 331. maddesinin birinci fıkrasında; ceza işlerini gören makam ve mahkemelerin her yıl bir eylülde başlamak üzere, 20 Temmuz - 31 Ağustos tarihleri arasında çalışmaya ara verecekleri düzenlenmiş olup bu dönem de "adli tatil" şeklinde adlandırılmıştır. Aynı maddenin 2. fıkrasında, anılan makam ve mahkemelerin bu süre içinde, sadece soruşturmaları, tutuklu işlere ilişkin kovuşturmaları ve ivedi sayılacak diğer hususları yerine getirecekleri belirtilmiş, 3. fıkrasında Yargıtay ve bölge adliye mahkemelerinin, yalnız tutuklu hükümlere ilişkin veya 5320 sayılı Kanun'un 18. maddesi ile 1 Haziran 2005 tarihi itibarıyla yürürlükten kaldırılan Meşhud Suçların Muhakeme Usulü Kanunu gereğince görülen işlerin incelemelerini yapacağı, 4. fıkrasında ise, adlî tatile rastlayan sürelerin işlemeyeceği, bu sürelerin tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılacağı hükme bağlanmıştır.
    Bu düzenlemelere göre, adlî tatil içinde görülebilen işler yönünden 4. fıkra hükmü uygulanmayacak, bu tür dava ve işlerle ilgili süreler adlî tatil içinde de işleyecektir. Sürenin uzaması kuralının uygulanabilmesi için, adlî tatil içinde görülemeyen dava ve işlerle ilgili kararın tebliğinin tatilden önce gerçekleştirilmesi, işlemeye başlayan sürenin adlî tatil içinde sona ermesi gerekir. Bu takdirde tatilden önce işleyen kısma bakılmaksızın, süre, adlî tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzayacaktır. Ancak sürenin tamamı adli tatil içerisine denk geliyor ise Ceza Genel Kurulunun 16.09.2014 tarihli ve 544-385 sayılı kararında da kabul edildiği üzere bir eylülden itibaren süre baştan itibaren başlayacaktır. Öte yandan 14.02.1934 tarihli ve 47/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre de; adlî tatilde görülemeyen davalarla ilgili kararların, adlî tatile rastlayan dönemde tebliği geçerli olmakla birlikte, tatilde süre işlemeyeceği için, bu durumda mehil adlî tatilin bitiminden itibaren başlayacaktır.
    Sonuç olarak adli tatilde görülecek işler genellikle sayma yoluyla sınırlı olarak belirlenmiştir. Ceza yargılamaları bakımından, soruşturma işleri, tutuklu işlere ilişkin kovuşturmalar, ivedi sayılacak diğer işler, adli tatilde de görülecek, bu işlerin nasıl yerine getirileceği Hâkimler ve Savcılar Kurulunca belirlenecek ve bir işin ivedi iş olup olmadığı ilgili mevzuatta düzenlenebilecektir. Örneğin orman suçlarına ait davaların 6831 sayılı Kanun’un 83. maddesi uyarınca acele mevaddan (CMK'nın 331/2. maddesinde belirtilen ivedi işlerden) oldukları kabul edilmiştir. Kabahatler Kanunu'nda ise adli tatile ilişkin bir düzenleme olmadığı gibi anılan Kanun'da hüküm olmayan hâllerde CMK'ya yapılan genel bir atıf da bulunmadığı, idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına karşı, sulh ceza hâkimliğine yapılacak başvuru süresinin adli tatilde nasıl hesaplanacağına dair özel bir düzenleme de bulunmadığı anlaşılmaktadır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    5957 sayılı Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'a muhalefet (toptancı halinden satın alınmayan veya toptancı haline bildirilmeyen malları taşımak veya bunları depolamak) kabahatinden dolayı kabahatli ... hakkında aynı Kanun’un 14/1-ç maddesi uyarınca 3.825 TL idari para cezası uygulanmasına dair ... Büyükşehir Belediyesi Encümeninin 03.07.2019 tarihli ve 91441280-110.04-2349 sayılı idari para cezası kararının kabahatliye 31.07.2019 tarihinde tebliğ edildiği, anılan karara yönelik kabahatli vekili tarafından 28.08.2019 tarihinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 27. maddesi uyarınca başvuru yapıldığı, ... 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 02.01.2020 tarihli ve 4827 değişik iş sayılı kararı ile; başvurunun 15 günlük yasal süresinden sonra yapılması sebebiyle süre yönünden (usulden) reddedildiği, başvurunun reddine dair karara karşı kabahatli vekili tarafından yapılan itiraz üzerine inceleme yapan ... 6. Sulh Ceza Hâkimliğince 09.01.2020 tarih ve 237 değişik iş sayı ile kararın usul ve yasaya uygun olması sebebiyle itirazın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
    CMK'nın 331. maddesinin birinci fıkrasında; her yıl bir eylülde başlamak üzere, 20 Temmuz - 31 Ağustos tarihleri arasında çalışmaya ara vereceği belirtilen yargı mercilerinin "ceza işlerini gören makam ve mahkemeler" olarak tanımlanması, idari para cezasının iptali talebiyle 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 27. maddesi uyarınca başvurunun sulh ceza hâkimliğine yapılması ve bu hâkimliğin de 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un "Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri" şeklindeki ikinci kısmının "Ceza Mahkemeleri" olarak adlandırılan ikinci bölümünün 10. maddesinde düzenlenerek ceza işlerini gören makamlardan sayılması, Kabahatler Kanunu'nda adli tatile ilişkin genel bir düzenleme veya idari yaptırım kararlarına karşı sulh ceza hâkimliğine yapılacak başvuru süresinin adli tatilde nasıl hesaplanacağına dair özel bir düzenleme bulunmuyor ise de; idari para cezasına karşı Kabahatler Kanunu kapsamında yapılan başvurular hakkında sulh ceza hâkimliklerinde görülen işlerin ivedi sayılacağına ilişkin anılan Kanun'da bir düzenlemeye yer verilmediği gibi idari para cezasının öngörüldüğü Kanun ile Kabahatler Kanunu'nda CMK'nın 331. maddesinde yer alan adli tatile rastlayan sürelerin işlememesi ve uzaması yönünde kanunen engel oluşturan bir düzenlemenin de bulunmaması, Kabahatler Kanunu'nun 27. maddesinin sekizinci fıkrasına göre idarî yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idarî yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması hâlinde bu kararlara karşı idari yargı mercilerinde kanun yoluna başvurulacak olması sebebiyle uygulanacak olan 2577 sayılı İYUK'un 8 ve 61. maddelerine göre adli tatile rastlayan sürelerin işlememesine rağmen sulh ceza hâkimliklerine yapılan başvurularda anılan sürelerin işlediğine ilişkin kabulün, aynı maddede düzenlenen başvuru yolunda ayrı yargı yollarına göre farklı uygulama yapılmasına sebep olması, bu durum ile başvuru yolu üzerine hâkimlik tarafından verilen karara karşı Kabahatler Kanunu'nun 29. maddesi uyarınca CMK'ya göre itiraz edilebileceği şeklindeki düzenleme dikkate alınarak itiraz kanun yolunun CMK'da, başvuru yolunun ise Kabahatler Kanunu'nda düzenlendiği gerekçesiyle farklı değerlendirme yapılmasının, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerine de aykırılık teşkil etmesi, idari para cezasının düzenlendiği ilgili kanunda özel bir düzenleme bulunmaması şartıyla Kabahatler Kanunu'nun 27 ve 29. maddeleri uyarınca başvurulacak kanun yollarında adli tatile rastlayan sürelerle ilgili tek bir uygulama yapılmasının hak kayıplarının ve mağduriyetlerin önüne geçeceğinin ve bu uygulamanın da adli tatilin konuluş amacıyla da bağdaşacağının anlaşılması karşısında; idari para cezasının iptali talebiyle 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 27. maddesi uyarınca sulh ceza hâkimliğine yapılan başvuru süresinin adli tatile rastlaması durumunda, CMK'nın 331. maddesinin dördüncü fıkrasının uygulanabileceği ve on beş günlük başvuru süresinin adli tatilde işlemeyeceği kabul edilmelidir.
    Bu itibarla haklı nedene dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...;
    "5326 sayılı Kabahatler Kanunu ile getirilen sistemin CMK hükümlerinden farklı ve kendine özgü olması ve Kabahatler Kanunu’nda CMK'ya yapılan atıfların da kendisine özgü sistem öngörüldüğü gerçeğini değiştirmemesi, Kabahatler Kanunu'nda hüküm bulunmayan hâllerde CMK'nın uygulanacağına dair genel bir düzenleme de bulunmadığından CMK ile Kabahatler Kanunu arasındaki ilişkinin yapılan atıflarla sınırlı olarak gerçekleşecek olması, kabahatli hakkında idari para cezası uygulanmasına sebep olan kabahatin düzenlendiği 5957 sayılı Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’da idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin 5326 sayılı Kabahatler Kanunu aksine herhangi bir hüküm bulunmaması, Kabahatler Kanunu'nda adli tatile ilişkin bir düzenleme olmadığı gibi idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına karşı, sulh ceza hâkimliğine yapılacak başvuru süresinin adli tatilde nasıl hesaplanacağına dair özel bir düzenleme de bulunmaması, Kabahatler Kanunu’nun birinci kısmının dördüncü bölüm başlığında da belirtildiği üzere 27 ve 28. maddelerinde yer alan 'başvuru yolu'nun, idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararlarına karşı özel olarak düzenlenen kanun yollarından olması, CMK’nın 331. maddesinde de adli tatil ile ilgili Kabahatler Kanunu’nda yer alan kanun yollarına ilişkin bir hüküm getirilmemesi karşısında; idari para cezasının iptali talebiyle 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 27. maddesi uyarınca sulh ceza hâkimliğine yapılan başvuru süresinin adli tatile rastlaması durumunda, CMK'nın 331. maddesinin dördüncü fıkrasının uygulanamayacağı ve on beş günlük başvuru süresinin adli tatilde de işlemeye devam edeceği kabul edilmelidir. Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir." düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay (Kapatılan) 19. Ceza Dairesinin 19.10.2020 tarihli ve 2252-13091 sayılı kanun yararına bozma isteminin reddine dair kararın KALDIRILMASINA,
    3- Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma isteminin kabulü ile ... 6. Sulh Ceza Hâkimliğinin 09.01.2020 tarihli ve 237 değişik iş sayılı kararının, başvurunun süresinde yapıldığının gözetilmemesi isabetsizliğinden 5271 sayılı CMK’nın 309/4-a maddesi uyarınca kanun yararına BOZULMASINA, MÜTEAKİP İŞLEMLERİN MAHALLİNDE YAPILMASINA,
    4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 22.02.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.

    Hemen Ara