Esas No: 2012/3190
Karar No: 2012/6833
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2012/3190 Esas 2012/6833 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Diyarbakır 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 13/12/2011
NUMARASI : 2011/296-2011/1195
Davacı vekili, davacının 26.11.2008 tarihinde Diyarbakır Sağlık İl Müdürlüğüne bağlı sağlık ocaklarında temizlik işçisi olarak işbaşı yaptığını, sağlık ocaklarının temizlik işlerinin Sağlık Müdürlüğünce müteahhit şirketlere ihale edildiğini, müvekkilinin en son Toplu Konut Sağlık Ocağında çalıştığını ve 31.12.2010 tarihinde işine son verildiğini, son aylık ücreti ile 2009 ve 2010 yıllarında hak ettiği birer aylık ücreti olmak üzere toplam 3 aylık ücretinin ödenmediğini, kıdem, ihbar tazminatının da ödenmediğini belirterek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve ücret alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Davalı bakanlık vekili davacının müvekkili Bakanlığın işçisi olmadığını, diğer davalı yüklenici firmaların işçisi olduğunu ve bu işverenlere bağlı olarak çalıştığını, davacının talep ettiği işçilik alacaklarının zamanaşımına uğradığını, yüklenici firmalar ile müvekkili Bakanlık arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunmadığını, yüklenici firma ile imzalanan Hizmet Alımları Sözleşmesi uyarınca çalıştırılan işçilerin bütün özlük haklarından yüklenicinin sorumlu tutulması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı şirket vekili davacının 01.03.2010 tarihinde müvekkili şirkete ait işyerinde çalışmaya başladığını, aile hekimliğine geçiş sebebiyle davacının iş sözleşmesinin feshedildiğini, bu durumun zorlayıcı sebep olarak nitelendirilmesi gerektiğini, davacının ücretlerinin ödenmiş olduğunu, hizmet süresi bir yıldan az olduğundan kıdem tazminatına hak kazanmadığını, zorlayıcı sebep nedeniyle ihbar tazminatına da hak kazanmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davalının istihdama elverişli başka işyerlerinin bulunması sebebiyle feshin haklı sebebe dayanmadığından davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı, işveren davacının ücretini ödediğini işçinin imzasına havi ücret bordroları veya eşdeğer belgelerle kanıtlayamadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı Sağlık Bakanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki itirazları yerinde değildir.
2- İşçi ücretlerinin ödenmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 37. maddesine göre, işçiye ücretin elden ya da banka kanalıyla ödenmesi durumunda, ücret hesabını gösteren imzalı ve işyerinin özel işaretini taşıyan “ücret hesap pusulası” verilmesi zorunludur.
Uygulamada çoğunlukla “ücret bordrosu” adı altında belgeler düzenlenmekte ve periyodik ödemelerde işçinin imzası alınmaktadır. Banka aracılığı ile yapılan ödemelerde banka kayıtları da ödemeyi gösteren belge niteliğindedir.
Ücretin ödendiğinin ispatı işverene aittir. Bu konuda işçinin imzasını taşıyan bir ödeme belgesi yeterli ise de, para borcu olan ücretin ödendiğinin tanıkla ispatı mümkün değildir.
4857 sayılı Kanun"un 32. maddesinde, “Çalıştırılan işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakının özel olarak açılan banka hesabına yatırılmak suretiyle ödenmesi hususunda; tabi olduğu vergi mükellefiyeti türü, işletme büyüklüğü, çalıştırdığı işçi sayısı, işyerinin bulunduğu il ve benzeri gibi unsurları dikkate alarak işverenleri veya üçüncü kişileri zorunlu tutmaya, banka hesabına yatırılacak ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakının, brüt ya da kanunî kesintiler düşüldükten sonra kalan net miktar üzerinden olup olmayacağını belirlemeye Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığından sorumlu Devlet Bakanlığı müştereken yetkilidir. Çalıştırdığı işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakını özel olarak açılan banka hesapları vasıtasıyla ödeme zorunluluğuna tabi tutulan işverenler veya üçüncü kişiler, işçilerinin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkaklarını özel olarak açılan banka hesapları dışında ödeyemezler” şeklinde kurala yer verilmiştir. Anılan hükme göre, belli koşulların varlığı halinde ödemeler işçi adına açılacak banka hesabına yatırılmalıdır.
Uzun süre ücretlerinin ödenmediği iddiası karşısında, işverence cevap dilekçesinde dayanılmak kaydıyla yemin teklifi hakkının olduğu hatırlatılmalı ve gerekirse bu yönde usulü işlemler tamamlandıktan sonra sonuca gidilmelidir. Dairemizce, çok uzun süre ücret ödenmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu belirtilerek, hakimce resen yemin teklifinde bulunulabileceği de kabul edilmektedir.
Davacı dava dilekçesinde son aylık ücreti ile 2009 ve 2010 yıllarında hak ettiği birer aylık ücreti olmak üzere toplam üç aylık ücretinin ödenmediğini iddia ederek ücret alacağı isteğinde bulunmuş, davalı işveren ise ücretlerin ödendiğini savunarak davacının çalışma süresine ilişkin bir kısım ücret bordrosu, ücretlerin ödenmesine ilişkin bankaya yazılan ödeme listeleri ibraz etmiş olup ödeme listelerinde davacının da ücreti ödenen işçiler arasında gösterildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece davacının ödenmediği iddia edilen ücretlerin hangi aylara ait olduğu davacı tarafa açıklatılmadan hesap bilirkişisinin 2009 Ocak, 2010 yılı Ocak ve Aralık aylarına ilişkin olarak hesapladığı ücret alacakları hüküm altına alınmıştır. Davacının ücret isteğinin hangi aylara ilişkin olduğu açıklatılmadan bilirkişinin varsayıma dayalı olarak yaptığı hesaplamaya itibarla ücret isteğinin hüküm altına alınması doğru olmamıştır.
Mahkemece yapılacak iş davacı tarafa ücret isteğinin hangi aylara ilişkin olduğunu açıklatmak ve yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda işyeri ve banka kayıtları dikkate alınarak davacının ücret alacağının bulunup bulunmadığını tespit ettikten sonra gerekirse hesap bilirkişisinden ek rapor alınarak dosyadaki tüm deliller yeniden bir değerlendirmeye tabi tutularak sonucuna göre karar verilmelidir.
3- Davalı Bakanlık 492 sayılı Harçlar Kanunu"nun 13/ j maddesi gereği harçtan sorumlu olmadığı halde diğer davalı şirket ile birlikte sorumluluğuna hükmedilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, 10.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.