Esas No: 2011/13225
Karar No: 2012/5904
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2011/13225 Esas 2012/5904 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İskenderun İş Mahkemesi
TARİHİ : 14/09/2010
NUMARASI : 2009/427-2010/439
Davacı işçi vekili, müvekkilinin gerçekte davalı belediyenin işçisi olduğu halde muvazaalı olarak diğer davalı şirketin işçisi olarak gösterildiğini, iş sözleşmesinin geçerli sebep olmadan feshedildiğini ileri sürerek; feshin geçersizliğine karar verilmesini istemiştir.
Davalı belediye vekili, davacının davalı şirketin işçisi olduğunu, davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Davalı şirket vekili, müvekkilinin alt işveren olduğunu, iş sözleşmesinin asıl işveren olan davalı belediyenin isteği üzerine feshedildiğini, fesihte şirketin sorumluluğunun bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece davalılar arasında yapılan hizmet alım sözleşmesi uyarınca davalı belediyenin park ve bahçeler müdürlüğü emrinde davalı şirketin işçisi olarak çalışan davacının iş sözleşmesinin davalı şirketçe belediyenin yazılı talimatı doğrultusunda vasıflı olmaması ve ekonomik kriz bulunması gerekçe gösterilerek feshedildiği: davacının işe alımının davalı belediye tarafından gerçekleştirildiği, ihaleyi alan firmalar değişmesine rağmen davacı ve benzer durumdaki işçilerin ara vermeden çalışmaya devam ettikleri, davacının çalıştığı birimde belediyenin kadrolu işçilerinin de çalıştığı, kullanılan araç ve gereçlerin belediyeye ait olduğu, emir ve talimatların da belediye yetkilileri tarafından verildiği, feshin belediyenin talimatı üzerine yapıldığı, bu sebeple davalılar arasındaki asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığı sonucuna varılmış: feshin geçerli sebebe dayanmadığı gerekçesi ile feshin geçersizliğine ve davacının davalı belediyeye ait işyerine iadesine yönelik hüküm kurulmuş; davalı şirket hakkında açılan davanın ise pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 2. maddesinin altıncı ve yedinci fıkralarında, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kötüye kullanılmasını önlemek için, ilişkinin kurulma şartlarına, muvazaa ölçütlerine ve bunlara aykırılığın yaptırımına yer verilmiştir.
4857 sayılı Kanun"un 2. maddesinin altıncı fıkrasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi; "bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişki" olarak tanımlanmıştır.
Aynı maddenin yedinci fıkrasında "Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve gene! olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez" kuralına yer verilmiştir.
4857 sayılı Kanun"un yukarıda belirtilen hükümleri ekonomik ve teknolojik gelişmelerin bir zorlaması olarak, işletmelere alt işverenlere iş gördürme imkânı tanırken, işçilerin korunması amacıyla önemli güvenceler ve sınırlamalar da içermektedir. Buna göre asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçerliliği kanunda belirtilen unsurları taşımasına bağlıdır. Maddenin yedinci fıkrasında asıl işveren-alt işveren ilişkisine ilişkin örnekleme yoluyla muvazaa kriterlerine yer verilmiş ve ilişkinin muvazaaya dayanması halinde alt işveren işçisinin başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem göreceği düzenlenmiştir.
Dosya içeriğine göre davalılar arasında yapılan hizmet alım sözleşmesinin konusu şoförlük, operatörlük ve atölye hizmetleri olduğu anlaşılmaktadır. Davalılar arasındaki sözleşmenin İş Kanunu"nun 2. maddesine uygun kurulup kurulmadığı, muvazaaya dayanıp dayanmadığı yönünden bilirkişi incelemesi yapılmadan salt tanık anlatımlarına dayanılarak sonuca gidilmesi doğru olmamıştır. Bilirkişi aracılığıyla gerekirse mahallinde keşif yapılarak davacının yaptığı işin davalılar arasındaki sözleşme kapsamında kalıp kalmadığı da belirlenerek sonucuna göre davalıların sorumluluğuna karar verilmelidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 29/03/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.