Esas No: 2018/131
Karar No: 2022/139
Karar Tarihi: 01.03.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/131 Esas 2022/139 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2018/131 E. , 2022/139 K."İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
Sanık ... Sütçü hakkında yurda kaçak yollardan giren eşyayı bu özelliğini bilerek ticari amaçla satın alma suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, CMK’nın 3, 4 ve 5. maddeleri gereğince mahkemenin görevsizliğine, dosyanın Gümrük Kanunu’nun 238/1. maddesi gereğince işlem yapılmak üzere gümrük idaresine gönderilmesine, dava konusu araç ile ilgili gümrük mevzuatı çerçevesinde işlem yapılmasına ilişkin ... 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 01.06.2016 tarihli ve 166-626 sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 15.11.2017 tarih ve 11417-9311 sayı ile;
"Sanık ... Sütçü'nün suç tarihinden önce... uyruklu .... ait .... plakalı ..marka aracı 5.000 TL peşin, 4.800 TL teslimde ödenmek üzere haricen satın aldığı, söz konusu aracın ... tarafından 08.03.2014 tarihinde yurda sokularak sanığa teslim edildiği, sanığın haricen satın aldığı başka bir aracın plakasını takarak kullanmakta iken suç tarihinde durumun anlaşılması üzerine araca el konulduğu,
Bu suretle sanığın, yurda ithal edemeyeceği ve geçici ithalat kapsamında dahi getiremeyeceği aracı, yabancı uyruklu sanıktan haricen satın alarak ve onun tarafından yurda getirilmesini sağlamak suretiyle aracı yurt içinde bırakmak ve daimi olarak başka bir aracın plakasını takarak kullanmak amacıyla hareket ettiği, bu suretle eylemin geçici ithalatı kapsamında değerlendirilemeyeceği baştan itibaren kaçakçılık kastı ile hareket ettiği cihetle üzerine atılı müsnet suçtan 5607 sayılı Yasanın 3/1. maddesi gereğince mahkumiyetine ve suça konu aracın müsaderesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması..." isabetsizliklerinden hükmün oy çokluğuyla bozulmasına karar verilmiş,
Daire Üyesi Sanık hakkında açık kimliği tespit edilemeyen... adlı... vatandaşı tarafından ülkeye kaçak yollardan getirilen, 8.3.2014 tarihinde giriş yapan...marka ve model aracı satın aldığı, daha sonra arkadaşı ... Kayıkçı'dan haricen satın aldığı .... plaka sayılı VOLVO marka aracın plakasını sökerek, kaçak yollarla getirilen... marka araca takıp trafikte kullandığı, olay tarihinde şüphelinin kullandığı aracın park ihlali yapması nedeniyle idari yaptırım uygulanmak üzere plaka sorgusu yapıldığında, plakanın başka bir araca ait olduğunun anlaşılması üzerine, 5607 sayılı Kanunun 3/5, 13/1. maddesiyle cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
Sanık savunmasında; dava konusu aracı... isimli bir... vatandaşından satın aldığını, bir müddet kullandığını, evrakların günü bittiğinde aracı garaja çektiğini, kullanmadığını evrakları... adlı şahsa gönderdiğini, kendisine ulaşamadığını, kendisinin kullandığı aracın da arıza yapması nedeniyle Volvo aracın plakasını takarak, arızalı araç tamir edilene kadar kullanmak istediğini, ancak yakalandığını belirtmiştir.
Mahkemece; aracın Türkiye'ye girişteki ayniyetine uygun olup, eksik ya da değiştirilmiş parçası olmayıp, millileştirmek için ayrıca bir eyleme de tevessül edildiğine dair delil bulunmadığından 7. Ceza Dairesi'nin emsal kararları gözetilerek eylemin Gümrük Kanunu'nun 238/1. maddesinde düzenlenen kabahati oluşturduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmiş olup, Dairemiz çoğunluk görüşü ile eylemin 5607 sayılı Kanunu'nun 3/1. maddesindeki Kaçakçılık suçunu oluşturduğundan bahisle hüküm bozulmuştur.
Öncelikle konuyla ilgili Yasa maddelerine bakmak gerekmekte olup;
5607 sayılı Kaçakçılık Kanunu 3. madde 4. fıkra;
Belli bir amaç için kullanılmak veya işlenmek üzere ülkeye geçici ithalat ve dahilde işleme rejimi çerçevesinde getirilen eşyayı hile ile yurt dışına çıkarmış gibi işlem yapan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır, hükmünü içermektedir.
Geçici ithalat rejimi Gümrük Kanunu'nun 128-134. maddelerinde, bu rejimin işleyişine ilişkin usul ve esaslar da Gümrük Yönetmeliğinin 376-394. maddelerinde düzenlenmiştir.
Gümrük Kanunu 128. maddesinde Geçici İthalat Rejimi tanımlanmış olup,
Geçici ithalat rejimi, serbest dolaşıma girmemiş eşyanın ithalat vergilerinde tamamen ya da kısmen muaf olarak ve ticaret politikası önlemlerine tabi tutulmaksızın, Türkiye Gümrük Bölgesi içinde kullanılması ve bu kullanım sırasındaki olağan yıpranma dışında herhangi bir değişikliğe uğramaksızın ihracına olanak sağlayan hükümlerin uygulandığı rejimdir.
Gümrük yönetmeliği madde 381. geçici ithal eşyanın ayniyeti,
(1) Geçici ithaline izin verilen eşya, rejim altında kaldığı süre içinde giriş ayniyetine ve tahsis amacına uygun olarak tahsis edildiği yerde kullanılmak zorundadır.
(2) Rejim kapsamındaki eşya, giriş ayniyetini korumaya yönelik olağan bakım faaliyetleri dışında başka bir işleme tabi tutulamaz.
(3) Gümrük İdareleri rejim süresi içinde değişik aralıklarla eşyanın tahsis yerinde, tahsis amacına uygun olarak kullanılıp kullanılmadığını denetleme hakkına sahiptir.
Geçici İthal Edilen Kara Taşıtlarına İlişkin Gümrük Genel Tebliği, çıkarılmayan taşıtlara ilişkin takip işlemleri başlıklı;
Madde 18 - (1) Gümrük İdareleri tarafından taşıt takip programları üzerinden her ay sorgulama yapılarak, kendi idarelerinden girişi yapılan ve süresi içerisinde çıkarılmayan kişisel ve ticari kullanıma mahsus kara taşıtları tespit edilir ve taşıtların çıkış yapıp yapmadığı ilgili programlardan 4 (dört) ay süre ile takip edilir yapılan araştırma sonucunda taşıtın yurt dışına çıkış yaptığının tespit edilmesi halinde kayıt kapatma işlemi gerçekleştirilir.
2) Yapılan araştırmadan sonuç alınmaması halinde, süresi içerisinde yurt dışı edilmeyen taşıtlara ilişkin bilgiler, İçişleri Bakanlığı nezdinde gerekli takibatlarda bulunulmak üzere her yılın Nisan-Ağustos-Aralık aylarında bağlı bulunduğu başmüdürlük aracılığıyla Bakanlığa (Gümrükler Genel Müdürlüğü) intikal ettirilir ayrıca 19. ve 20. maddede belirtilen işlemler yapılır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 20. maddesinin (d) fıkrası 'Tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirleri Noterler tarafından yapılır, Noterler tarafından yapılmayan her çeşit satış ve devirler geçersizdir' hükmünü içermektedir.
Dava konusu olaya gelince;
...'nün 18.01.2016 günlü yazılı ekindeki aracın giriş-çıkış kayıtlarını gösterir tabloya göre, ... tescil no, ... marka otomobil 1219333 poliçe sayı ile .....isimli... vatandaşı tarafından 8.3.2014 tarihinde yurda giriş yapmıştır. Aracın son çıkış tarihi 4.9.2014 olarak gösterilmiştir.
Dava konusu araç ruhsat sahibi tarafından yasal yollarla Turistik kolaylıklardan faydalanılarak yurda giriş yapmış olup, girişteki ayniyetine uygun olarak araca 20.12.2015 tarihinde el konulmuştur.
5607 sayılı Kaçakçılık Kanunu 3. madde -1. fıkra:
Eşyayı, gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın ülkeye sokan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve onbin güne kadar, adli para cezası ile cezalandırılır. Eşyanın, gümrük kapıları dışından ülkeye sokulması halinde verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar artırılır hükmünü taşımaktadır.
Bu açıklamalar karşısında atılı suçun oluşabilmesi için eşyanın gümrük işlemlerine tabi tutulmadan yurda sokulması gerekir. Oysaki dava konusu araç ekteki Gümrük Müdürlüğü yazısından anlaşıldığı üzere geçici ithalat rejimi kapsamında, turistik kolaylıklardan faydalanılarak yurda getirilmiş, dolayısıyla bir gümrük rejimine tabi tutulmuştur. Bu araç geçici ithal edilen kara taşıtlarına ilişkin Gümrük Genel Tebliği hükümlerine göre, Gümrük İdaresinin takip ve kontrolü altındadır. Çıkış süresinin dolması halinde idarenin bunu kolaylıkla tespit etmesi mümkün olacaktır. Kanımızca araç gümrük rejimine tabi tutularak yurda giriş yapmış olup kaçağa kalmamıştır.
Yukarıda açıklandığı gibi, Gümrük Yönetmeliği 381. maddesi uyarınca, geçici ithaline izin verilen eşya, rejim altında kaldığı süre içinde giriş ayniyetine uygun olarak kullanılmak zorunda olup, meydana gelen olağan yıpranma dışında herhangi bir değişiklik yapılmadan süre sonunda yurt dışı edilmelidir.
Dava konusu araca yurda giriş ayniyetine uygun olarak el konulmuş olup şase, motor numaraları silinip değiştirilmemiş, sahte belge kullanılarak trafiğe tescile çalışılmamış, araçta değişen veya eksik parça bulunmamıştır.
Sanık savunmasında aracı ...'da bir galericiden satın aldığını belirtmişsede; araçlarda zilyetliğin devri resmi yollardan mümkün olduğu, harici satışın sahiplenmeye imkan tanımayacağı, bunun sanık tarafından bilindiği, hatta triptik süresi dolduğu için kullanmadığını ifade etmesi karşısında, aracın yasal olarak sahibi olamayacağını ve tasarrufta bulunamayacağını bile bile haricen satın almak kastının varlığından da bahsedilemeyecektir.
Bu nedenle ruhsat sahibi tarafından yasal yollarla yurda girişi yapılan, böylece gümrük rejimine tabi olup, Gümrük İdaresi'nin kontrolü altında bulunan aracı giriş ayniyetine uygun olarak, millileştirmek amacıyla hiçbir eyleme başvurmadan kullanma eylemi, süresi içinde aracı yurt dışı etmemekten ibaret olup (Yargıtay 7. Ceza Dairesi'nin istikrar bulmuş, 10.04.2014 tarih 2013/11501, 2014/8304-15.11.2012 tarih 2012/1256- 30385, 20.12.2010 gün 2008/5449 esas 2010/17020 sayılı kararlarında da açıklandığı üzere), kaçakçılık suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilerek beraatine ve dava konusu otomobilin G.Y 238. maddesi uyarınca gümrük mevzuatı çerçevesinde işlem yapılması için Gümrük İdaresine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 01.02.2018 tarih ve 303030 sayı ile;
...'nün 18.01.2016 günlü yazılı ekindeki aracın giriş-çıkış kayıtlarını gösterir tabloya göre, 14220100 tescil no, SB10TVY plaka, WAUZZZ8.L şase no, AUDİ marka otomobil 1219333 poliçe sayı ile ... TOMOIAGA isimli... vatandaşı tarafından 8.3.2014 tarihinde yurda giriş yapmıştır. Aracın son çıkış tarihi 4.9.2014 olarak gösterilmiştir.
Dava konusu araç ruhsat sahibi tarafından yasal yollarla turistik kolaylıklardan faydalanılarak yurda giriş yapmış olup, girişteki ayniyetine uygun olarak araca 20.12.2015 tarihinde el konulmuştur.
5607 sayılı Kaçakçılık Kanunu 3. madde -1. fıkra
Eşyayı, gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın ülkeye sokan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve onbin güne kadar, adli para cezası ile cezalandırılır. Eşyanın, gümrük kapıları dışından ülkeye sokulması halinde verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar artırılır hükmünü taşımaktadır.
Bu açıklamalar karşısında atılı suçun oluşabilmesi için eşyanın gümrük işlemlerine tabi tutulmadan yurda sokulması gerekir. Oysaki dava konusu araç ekteki Gümrük Müdürlüğü yazısından anlaşıldığı üzere geçici ithalat rejimi kapsamında, turistik kolaylıklardan faydalanılarak yurda getirilmiş, dolayısıyla bir gümrük rejimine tabi tutulmuştur. Bu araç geçici ithal edilen kara taşıtlarına ilişkin Gümrük Genel Tebliği hükümlerine göre, Gümrük İdaresinin takip ve kontrolü altındadır. Çıkış süresinin dolması halinde idarenin bunu kolaylıkla tespit etmesi mümkün olacaktır. Kanımızca araç gümrük rejimine tabi tutularak yurda giriş yapmış olup kaçağa kalmamıştır.
Yukarıda açıklandığı gibi, Gümrük Yönetmeliği 381. maddesi uyarınca, geçici ithaline izin verilen eşya, rejim altında kaldığı süre içinde giriş ayniyetine uygun olarak kullanılmak zorunda olup, meydana gelen olağan yıpranma dışında herhangi bir değişiklik yapılmadan süre sonunda yurt dışı edilmelidir.
Dava konusu araca yurda giriş ayniyetine uygun olarak el konulmuş olup şase, motor numaraları silinip değiştirilmemiş, sahte belge kullanılarak trafiğe tescile çalışılmamış, araçta değişen veya eksik parça bulunmamıştır.
Sanık savunmasında aracı ...'da bir galericiden satın aldığını belirtmişsede; araçlarda zilyetliğin devri resmi yollardan mümkün olduğu, harici satışın sahiplenmeye imkan tanımayacağı, bunun sanık tarafından bilindiği, hatta triptik süresi dolduğu için kullanmadığını ifade etmesi karşısında, aracın yasal olarak sahibi olamayacağını ve tasarrufta bulunamayacağını bile bile haricen satın almak kastının varlığından da bahsedilemeyecektir.
Bu nedenle ruhsat sahibi tarafından yasal yollarla yurda girişi yapılan, böylece gümrük rejimine tabi olup, Gümrük İdaresi'nin kontrolü altında bulunan aracı giriş ayniyetine uygun olarak, millileştirmek amacıyla hiçbir eyleme başvurmadan kullanma eylemi, süresi içinde aracı yurt dışı etmemekten ibaret olup (Yargıtay 7. Ceza Dairesi'nin istikrar bulmuş, 10.04.2014 tarih 2013/11501, 2014/8304-15.11.2012 tarih 2012/1256- 30385, 20.12.2010 gün 2008/5449 esas 2010/17020 sayılı kararlarında da açıklandığı üzere), kaçakçılık suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilerek beraatine ve dava konusu otomobilin G.Y 238. maddesi uyarınca gümrük mevzuatı çerçevesinde işlem yapılması için Gümrük İdaresine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği..." görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 7. Ceza Dairesince 28.02.2018 tarih, 1552-2119 sayı ve oy çokluğu ile itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin 5607 sayılı Kanun’un 3/1. maddesinde düzenlenen eşyayı gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın yurda sokma suçunu mu yoksa 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 238/1. maddesinde düzenlenen geçici ithalat rejimi kurallarına aykırı davranmak kabahatini mi oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
20.12.2015 tarihli “Yakalama tutanağı”na göre; aynı gün trafik ekiplerince park ihlali sebebiyle idari yaptırım uygulanmak üzere haricen sanığa ait olduğu anlaşılan 1998 model “... ...” marka araç üzerinde takılı bulunan 42 AOP 99 sayılı plakanın sistem üzerinden yapılan sorgusunda 2001 model “VOLVO Coupe” marka ve model araca ait olduğunun, ... marka aracın yapılan şasi sorgulamasında ise... ülkesinde ... sayılı plaka ile kayıtlı olduğunun tespit edildiği,
12.01.2016 tarihli kaçak eşyaya mahsus tespit varakasına göre; dava konusu ... ... marka ve model aracın CİF değerinin 12.500 TL, vergiler toplamının 11.137 TL ve gümrüklenmiş değerinin ise 23.637 TL olduğu,
... Gümrük Müdürlüğünün 18.01.2016 tarihli yazı cevabına göre; dava konusu aracın “... Tomoiaga” adlı kişi tarafından 08.03.2014 tarihinde Türkiye gümrük kapısından yurda giriş yaptığı ve 04.09.2014 tarihinde yurt dışına çıkış yapmış olması gerektiğinin bildirildiği,
... 3. Sulh Ceza Mahkmesince 22.12.2015 tarihli ve 2015/3701 sayılı değişik ... kararı ile; dava konusu “... ...” marka ve model siyah renkli SB10TNY plakalı aracın trafik kaydına CMK’nın 128/4. maddesi uyarınca şerh konulmasına ve anılan aracın üzerinde takılı bulunan iki adet 42 AOP 99 sayılı plakaya yapılan el koyma işleminin CMK’nın 127/3. maddesi gereğince onanması suretiyle alıkonulmasına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Sanık aşamalarda; dava konusu “... ...” marka ve model aracı ...’da açık adresini ve kimliğini bilmediği “Niko” adlı bir şahıstan haricen satın aldığını, bir süre kulandıktan sonra aracın yurt içi kullanım süresinin dolduğunu ve aracı garajına çekerek bu süreden sonra kullanmadığını, bu arada da “Niko” adlı kişiye araca ilişkin evrakı göndermesi için ulaşmaya çalıştığını ancak ulaşamadığını, olay tarihinde de kendisine ait 42 AOP 99 plaka sayılı “VOLVO Coupe” marka ve model aracının arızalanması nedeniyle bu araca ait plakayı söküp “...” marka aracına takarak kullandığı sırada yakalandığını savunmuştur.
Uyuşmazlık konusunun çözümünde isabetli bir hukuki sonuca varılabilmesi için öncelikle suç tarihinde yürürlükte olan 6545 sayılı Kanun ile değişik 5607 sayılı Kanun’un 3. maddesinin 4. fıkrası üzerinde durulmalıdır.
Anılan düzenlemeye göre; “Belli bir amaç için kullanılmak veya işlenmek üzere ülkeye geçici ithalat ve dahilde işleme rejimi çerçevesinde getirilen eşyayı, hile ile yurt dışına çıkarmış gibi işlem yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.”
Bu fıkrada tanımlanan suç konusu eşya, belli bir amaç için kullanılmak veya işlenmek üzere ülkeye geçici ithalat veya dahilde işleme rejimi çerçevesinde getirilen eşyadır. Bu suçun maddi unsurunu belli bir amaç için kullanmak veya işlenmek üzere dahilde işleme rejimi veya geçici ithalat rejimi kapsamında ithal edilen eşyayı hile ile yurt dışına çıkartmış gibi işlem yapma hareketi oluşturmaktadır.
Geçici ithalat rejimi, 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 128-134. maddelerinde, bu rejimin işleyişine ilişkin esaslar ise, Gümrük Yönetmeliği’nin 376-394. maddelerinde düzenlenmiştir.
Gümrük Kanunu’nun 128. maddesinde geçici ithalat rejimi şu şekilde tanımlanmıştır:
“Geçici ithalat rejimi, serbest dolaşıma girmemiş eşyanın ithalat vergilerinden tamamen ya da kısmen muaf olarak ve ticaret politikası önlemlerine tabi tutulmaksızın, Türkiye Gümrük Bölgesi içinde kullanılması ve bu kullanım sırasındaki olağan yıpranma dışında, herhangi bir değişikliğe uğramaksızın yeniden ihracına olanak sağlayan hükümlerin uygulandığı rejimdir.”
Aynı Kanun’un 131. maddesinde ise eşyanın rejim altında kalma süresi düzenlenmiştir. Anılan düzenlemeye göre; “İthal vergilerinden tam muafiyet suretiyle geçici ithalat rejiminin uygulanabileceği durumlar ve özel şartlar Cumhurbaşkanınca tespit edilir.”
Bu düzenleme ile Gümrük Yönetmeliği’nin 379. maddesi birlikte değerlendirildiğinde; eşyanın rejim altında kalma süresi Cumhurbaşkanı tarafından belirlenen özel süreler ile Gümrük Yönetmeliği’nin 380. maddesinde düzenlenen süre uzatım hâlleri saklı kalmak kaydıyla 24 ayı aşmamak şartıyla gümrük idaresince düzenlenir.
Bu aşamada geçici ithal edilen eşyanın ayniyeti konusu üzerinde durulması gerekmektedir.
Gümrük Yönetmeliği’nin “ Geçici ithal edilen eşyanın ayniyeti” başlıklı 381. maddesi;
“(1) Geçici ithaline izin verilen eşya, rejim altında kaldığı süre içinde giriş ayniyetine ve tahsis amacına uygun olarak tahsis edildiği yerde kullanılmak zorundadır.
(2) Rejim kapsamındaki eşya, giriş ayniyetini korumaya yönelik olağan bakım faaliyetleri dışında başka bir işleme tabi tutulamaz.
(3) Gümrük idareleri rejim süresi içerisinde değişik aralıklarla eşyanın tahsis yerinde, tahsis amacına uygun olarak kullanılıp kullanılmadığını denetleme hakkına sahiptir.” biçiminde düzenlenmiş olup bu düzenlemeye göre geçici ithalat rejimi kapsamında getirilen eşya, getirildiği şekli ile kullanıldıktan sonra kullanım sırasında meydana gelen olağan yıpranma dışında herhangi bir değişiklik yapılmadan süresi bittiğinde ihraç edilmelidir.
Dahilde işleme rejimi, gümrük kontrolü altında işleme rejimi ile geçici ithalat rejimine ilişkin hükümlerin ihlalinin kabahat fiili olarak düzenlendiği Gümrük Kanunu’nun 238. maddesi üzerinde durulması da önem arz etmektedir.
Suç tarihinde yürürlükte bulunan Gümrük Kanunu’nun 238. maddesi;
“241 inci maddenin üçüncü fıkrasının (h), (l) ve (m) bentleri, dördüncü fıkrasının (g) ve (h) bentleri ile beşinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen durumlar hariç, dâhilde işleme rejimi, gümrük kontrolü altında işleme rejimi ile geçici ithalat rejimine ilişkin hükümlerin ihlali halinde eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı, tam muafiyet suretiyle geçici olarak ithal edilen özel kullanıma mahsus taşıtlar için gümrük vergileri tutarının dörtte biri oranında para cezası verilir. Ancak, dâhilde işleme rejimi kapsamı ithal eşyasının, işleme faaliyetindeki hali veya işlem görmüş ürün hali de dahil olmak üzere rejim çerçevesinde izin verilen yerlerde tespiti halinde, ithal eşyasının gümrük vergileri tutarının iki katı oranında para cezası verilir. Bu cezanın ödeme süresi içinde eşyanın gümrükçe onaylanmış başka bir işlem veya kullanıma tabi tutulmaması halinde eşyanın gümrük vergileri tutarında para cezası tahsil edilir.
2. Birinci fıkraya göre verilen cezalar 241 inci maddenin altıncı fıkrasında belirtilen miktardan az olamaz.
3. Genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri hakkında bu maddenin para cezasına ilişkin hükümleri ile 241 inci maddenin üçüncü fıkrasının (h), (l) ve (m) bentleri, dördüncü fıkrasının (g) ve (h) bentleri ile beşinci fıkrasının (b) bendi hükümleri uygulanmaz. Bu durumda, 241 inci maddenin birinci fıkra hükmü uygulanır.”“241 inci maddenin üçüncü fıkrasının (h), (l) ve (m) bentleri, dördüncü fıkrasının (g) ve (h) bentleri ile beşinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen durumlar hariç, dâhilde işleme rejimi, gümrük kontrolü altında işleme rejimi ile geçici ithalat rejimine ilişkin hükümlerin ihlali halinde eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı, tam muafiyet suretiyle geçici olarak ithal edilen özel kullanıma mahsus taşıtlar için gümrük vergileri tutarının dörtte biri oranında para cezası verilir. Ancak, dâhilde işleme rejimi kapsamı ithal eşyasının, işleme faaliyetindeki hali veya işlem görmüş ürün hali de dahil olmak üzere rejim çerçevesinde izin verilen yerlerde tespiti halinde, ithal eşyasının gümrük vergileri tutarının iki katı oranında para cezası verilir. Bu cezanın ödeme süresi içinde eşyanın gümrükçe onaylanmış başka bir işlem veya kullanıma tabi tutulmaması halinde eşyanın gümrük vergileri tutarında para cezası tahsil edilir.
2. Birinci fıkraya göre verilen cezalar 241 inci maddenin altıncı fıkrasında belirtilen miktardan az olamaz.
3. Genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri hakkında bu maddenin para cezasına ilişkin hükümleri ile 241 inci maddenin üçüncü fıkrasının (h), (l) ve (m) bentleri, dördüncü fıkrasının (g) ve (h) bentleri ile beşinci fıkrasının (b) bendi hükümleri uygulanmaz. Bu durumda, 241 inci maddenin birinci fıkra hükmü uygulanır.” şeklinde düzenlenmiş olup anılan maddede dâhilde işleme rejimi, gümrük kontrolü altında işleme rejimi ile geçici ithalat rejimine ilişkin hükümlerin ihlâli fiilleri kabahat olarak tanımlanmıştır. Bu madde, 5607 sayılı Kanun’un 3. maddesinin 9. fıkrasından 11.04.2013 tarihinde yürülüğe giren 6455 sayılı Kanun’un 12. maddesiyle değiştirilerek aktarılmıştır. Bu maddenin kapsamı 5607 sayılı Kanun’un 3. maddesinin 4. fıkrasını da kapsayacak şekilde genişletilmiştir.
Bu maddede yer alan kabahat fiilinin maddi unsurun, dâhilde işleme rejimi, gümrük kontrolü altında işleme rejimi ile geçici ithalat rejimlerinden birine tabi tutulmuş eşyaya ilişkin olarak ilgili rejim hükümleri kapsamında yapılması gerekenleri yapmamak veya yapılmaması gerekenleri yapmak eylemleri oluşturmaktadır. Örneğin giriş esnasında geçici ithalat rejimi hükümlerine uygun olarak yurda getirilen aracı süresinde yurt dışına çıkartmamak veya girişte geçici ithalat rejimi hükümlerine uygun olarak yurda getirilen aracın ayniyetinde değişiklik yapmak fiilin maddi unsurunu oluşturmaktadır. Öte yandan bu maddede kabahat olarak tanımlanan fiil aynı zamanda suç da oluşturabilir. Örneğin geçici ithalat ve dahilde işleme rejimi hükümleri, bu rejimler kapsamında getirilen eşyayı hileli işlemle yurt dışına çıkarmış gibi göstermek hareketiyle de ihlal edilebilir. Bu durumda 5607 sayılı Kanun’un 3. maddesinin 4. fıkrasındaki suç ile bu madde kapsamındaki kabahat de işlenmiş olacak, ancak 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 15. maddesinin 3. fıkrası uyarınca sadece suçtan dolayı ceza verilecektir. Kabahatler Kanunu’nun 18. maddesine göre kabahatin konusunu oluşturan veya işlenmesi suretiyle elde edilen eşyanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine ancak kanunda açık hüküm bulunan hâllerde karar verilebilir. Sözü edilen gümrük rejimleri konusu eşyanın mülkiyetinin kamuya geçirileceğine ilişkin Gümrük Kanunu’nda bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle bu madde kapsamına giren eşya hakkında mülkiyetin kamuya geçirilmesine karar verilemez. Geçici ithalat, dâhilde işleme ve gümrük kontrolü altında işleme rejimi hükümlerinin fıkra kapsamında ihlal edildiği tarih kabahat fiilinin işlendiği tarih olup soruşturma zamanaşımı süresi de bu tarihe göre 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 20. maddesi uyarınca belirlenmelidir (Seyfettin Çilesiz, 6455 ve 6545 sayılı Kanunlarla Değişik 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu Açıklaması, ... Yayınevi, ..., 2016, s. 804-805.).
Uyuşmazlık konusuyla ilgisi bakımından suç tarihinde yürürlükte olan 6545 sayılı Kanun ile değişik 5607 sayılı Kanun’un 3. maddesinin 1. fıkrasında yer alan düzenlemeye de değinilmesi önem arz etmektedir.
Anılan madde metni şu şekildedir:
“Eşyayı, gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın ülkeye sokan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Eşyanın, gümrük kapıları dışından ülkeye sokulması halinde, verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar artırılır.”
Buna göre, bir eşyanın kaçakçılık fiiline konu olabilmesi için gümrük işlemine tabi tutulmadan yurda ithal edilmesi gerekmektedir. Suçun oluşumunda önem arz eden gümrük işlemlerinden, ithal ya da ihraç edilecek eşyanın gümrükçe onaylanmış bir işleme veya kullanıma tabi tutulması anlaşılmalıdır.
5607 sayılı Kanun'da “Gümrük işlemi” kavramına ilişkin bir tanım yer almamakla birlikte mülga edilen 4926 sayılı Kanun'un “Tanımlar” başlıklı ikinci maddesi gümrük işlemi kavramını “Gümrük idarelerince, gümrük mevzuatı ve ilgili diğer mevzuat gereğince yapılan işlemleri ifade eder.” şeklinde tanımlamıştır. Bu tanıma göre gümrük işlemi, bir eşyanın gümrük idareleri tarafından gerek gümrük mevzuatı gerekse ilgili mevzuatlar çerçevesinde onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulması için gerekli tüm işlemlerdir. Türkiye Cumhuriyeti gümrük bölgesine getirilen eşya, gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulması sonrasında ülkeye sokulabilecektir.
İthalattaki gümrük işlemleri ile ilgili olarak; 4458 sayılı Gümrük Kanunu'nun 33. maddesinde Türkiye Gümrük Bölgesine giriş ve çıkışların gümrük kapılarından yapılabileceği, 34. maddesinin birinci fıkrasında Türkiye Gümrük Bölgesine giren veya çıkan taşıtların gümrük gözetimine tabi olduğu ve yürürlükteki hükümlere uygun olarak, gümrük idareleri tarafından denetleneceği, 36. maddesinin birinci fıkrasında Türkiye Gümrük Bölgesine getirilen eşyanın, girişinden itibaren gümrük gözetimine tabi olduğu ve yürürlükteki hükümlere uygun olarak gümrük idareleri tarafından denetleneceği hüküm altına alınmıştır.
Gelinen aşamada sanık hakkında kaçak eşyayı ticari amaçla bulundurma suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sırasında sanığa isnat edilen fiilin suç olmaktan çıkarılıp kabahat eylemine dönüştürülmesi nedeniyle Yerel Mahkemece, isnat edilen suçtan beraat kararı verilmesi gerekip gerekmeyeceği ve bu bağlamda, kabahat eylemi nedeniyle de idari yaptırım kararı uygulanıp uygulanamayacağı hususunun da değerlendirilmesi gerekmektedir.
5271 sayılı CMK'nın "Duruşmanın sona ermesi ve hüküm" başlıklı 223. maddesinin 2. fıkrası;
"Beraat kararı;
a)Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması,
b) Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması,
c) Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması,
d)Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen, olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması,
e) Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması, hâllerinde verilir."
Şeklinde düzenlenmiş olup fıkradaki bu hâllerden biri gerçekleştiğinde, mahkemece fıkranın hangi bendine de dayanıldığı belirtilmek suretiyle sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerekmektedir.
TCK’nın "Suçta ve cezada kanunilik ilkesi" başlıklı 2. maddesinde, kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemeyeceği, kanunen suç sayılmayan bir eylem dolayısıyla sanığa ceza verilemeyeceği gibi, kanunun suç ve ceza içeren hükümlerinin kıyas yolu ile de uygulanamayacağı, diğer bir ifadeyle kıyasa yol açacak şekilde genişletici yorumlanamayacağı ifade edilmiştir. Bu ilkenin doğal bir sonucu olarak, mahkemece yargılama konusu eylemin kanunda suç olarak düzenlenip düzenlenmediği araştırılarak, yargılama sonucunda eylemin kanunda suç olarak düzenlenmediğinin belirlenmesi durumunda CMK'nın 223/2-a maddesi uyarınca sanığın beraatine karar verilmesi gerekecektir.
Bu düzenlemeyle birlikte, yargılama konusu eylemin kanunda suç olarak düzenlenmediği, ancak kabahat oluşturduğunun anlaşılması durumunda yapılacak işlemin belirlenmesi için Kabahatler Kanunu’nun ilgili hükümleri üzerinde de durulmalıdır.
5252 sayılı Kanun’un 12. maddesi ile 1 Haziran 2005 tarihinde 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun bütün ek ve değişiklikleriyle birlikte yürürlükten kalkması, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile birlikte 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girmesi nedeniyle suç ve yaptırım sistemimiz önemli değişikliklere uğramış, 5237 sayılı TCK'da, 765 sayılı TCK'daki cürüm ve kabahat ayrımına son verilerek, bir kısım kabahatler anılan Kanun’da suç olarak tanımlanmış, bir kısım kabahatler ise Ceza Kanunu’ndan çıkarılarak 5326 sayılı Kabahatler Kanun’u kapsamında idari yaptırımı gerektiren haksızlıklar olarak düzenlenmiştir.
5326 sayılı Kanun’un "Başvuru yolu" başlıklı 27. maddesinin uyuşmazlığa ilişkin olan 7. fıkrası; "Kovuşturma konusu fiilin suç değil de kabahat oluşturduğu gerekçesiyle idarî yaptırım kararı verilmesi hâlinde; fiilin suç oluşturmaması nedeniyle verilen beraat kararına karşı kanun yoluna gidildiği takdirde, idarî yaptırım kararına karşı itiraz da bu kanun yolu merciinde incelenir." şeklinde düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeye göre kovuşturma safhasında, kovuşturma konusu fiilin suç oluşturmayıp kabahat sayıldığının anlaşılması durumunda, idari yaptırım kararı verilmesi için dosyanın ilgili kamu kurum ya da kuruluşuna gönderilmesi yerine davayı gören mahkemece idari yaptırım kararı verilecektir. Bu hâlde mahkemece, açılan kamu davasının kovuşturma konusu fiilin suç oluşturmadığı gerekçesiyle hükmolunacak beraat kararıyla sonuçlandırılması ve idari yaptırıma karar verilmesi gerekecek ve bu uygulama 5326 sayılı Kanun’un 27. maddesi, 5237 sayılı TCK ve 5271 sayılı CMK'nun sistematiği birlikte değerlendiğinde hükmün karıştırılması niteliğinde de olmayacaktır.
Diğer taraftan kabahat eylemlerinde zamanaşımı kavramı üzerinde de durulmalıdır.
5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 20. maddesinin birinci fıkrasında, soruşturma zamanaşımının dolması hâlinde kabahatten dolayı kişi hakkında idarî para cezasına karar verilemeyeceği; ikinci fıkrasında, maktu idarî para cezası gerektiren kabahat eylemlerindeki zamanaşımı süreleri düzenlenmiş olup üçüncü fıkrasında ise nispî idarî para cezasını gerektiren kabahatlerde zamanaşımı süresinin 8 yıl olacağı hükme bağlanmıştır. Aynı maddenin dördüncü fıkrası uyarınca da zamanaşımı süresinin kabahate ilişkin tanımdaki fiilin işlenmesiyle veya neticenin gerçekleşmesiyle işlemeye başlayacağı hüküm altına alınmıştır.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
20.12.2015 tarihinde trafik ekiplerince park ihlali sebebiyle idari yaptırım uygulanmak üzere haricen sanığa ait olduğu anlaşılan 1998 model “... ...” marka araç üzerinde takılı bulunan 42 AOP 99 sayılı plakanın sistem üzerinden yapılan sorgusunda 2001 model “VOLVO Coupe” marka araca ait olduğunun, “...” marka aracın yapılan şasi sorgulamasında ise... ülkesinde kayıtlı SB10TNY plakalı araç olduğunun tespit edildiği olayda;
Sanığın eyleminden ötürü 5607 sayılı Kanunun’un 3. maddesinin 5. fıkrası gereğince cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasında, dava konusu aracın 18.01.2015 tarihli gümrük müdürlüğü yazısından da anlaşıldığı üzere geçici ithalat rejimi kapsamında turistik kolaylıklardan faydalanılarak ve gümrük rejimine tabi tutularak yurda getirilmiş eşya niteliği taşıdığı, bu itibarla yurda sokulmasının 5607 sayılı Kanun’un 3. maddesine aykırılık teşkil etmediği anlaşılan aracın Gümrük Genel Tebliği Hükümlerine göre Gümrük İdaresinin takip ve kontrolü altında bulunduğu, çıkış süresinin dolması hâlinde idarenin de bu durumu kolaylıkla tespit edebilmesi nedeniyle dava konusu aracın yurda yasal yollardan giriş yaptığı sabit olduğundan, yüklenen suçun unsurlarının oluşmadığı gözetilerek sanığın beraatine karar verildikten sonra, geçici ithalat rejimi hükümleri kapsamında turistik kolaylıklardan yararlanarak taşıt giriş formuyla 08.03.2014 tarihinde Türkiye Gümrük Bölgesinden yurda giriş yaptığı anlaşılan dava konusu aracın süresi içinde yurt dışına çıkarılmaksızın yurt içinde farklı bir plaka takılarak trafikte kullanılması şeklinde gerçekleşen ve suç tarihinde yürürlükte olan 6455 sayılı Kanun’un 15. maddesiyle değişik Gümrük Kanunu’nun 238/1. maddesi uyarınca kabahat oluşturduğu anlaşılan sanığın eylemiyle ilgili olarak Kabahatler Kanunu’nun 24. maddesinde yer alan düzenleme de dikkate alınmak suretiyle Yerel Mahkeme tarafından idari yaptırım kararı verilmesi gerekirken görevsizlik kararı verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu kabul edilmelidir.
Öte yandan geçici ithalat rejimi hükümlerinin ihlal edildiği tarihin kabahatin işlendiği tarih olduğu da dikkate alınarak sanığın eylemine uyan kabahate ilişkin Gümrük Kanunu’nun 238. maddesinin 1. fıkrası gereğince dava konusu eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı olan 47.274 TL idari para cezasının miktarı itibarıyla soruşturma zamanaşımı süresinin aynı Kanun’un 20. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendi uyarınca üç yıl olduğu ve kabahatin işlendiği 04.09.2014 tarihinden itibaren başlayan zamanaşımı süresinin, Yerel Mahkemenin karar tarihinden sonra, 04.09.2017 tarihinde dolduğu hususunun mahallinde gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; "Sanık ... Sütçü hakkında gümrük kaçakçılığı suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılama sürecinde ... 1. Asliye Ceza Mahkemesince sanığa isnat edilen eylemin Gümrük Kanununun 238/1 maddesi gereğince işlem yapılmak üzere dosyanın gümrük idaresine gönderilmesi yönünden görevsizlik kararı verildiği, bu kararının temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 15.11.2017 tarih ve 11417-9311 sayısı ile sanık ...'ın eyleminin geçici ithalat kapsamında değerlendirilemeyeceğinden baştan itibaren kaçakçılığın kastı ile hareket edilmek suretiyle üzerine atılı suçtan 5607 sayılı yasanın 3/1. maddesi gereğince mahkumiyetine ve suça konu aracın müsaderesine, kabule göre de mahkemece eylem kabahat kabul edildiğinde Kabahatler Kanunu'nun 24. maddesi gereğince hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi isabetsizlikleri yönünden bozulmuş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı karardaki muhalif görüş esas alınarak sanığın eylemi kabahat oluşturduğundan bu yönden karar verilmesi itirazen talep ettiği, Dairesince bu itiraz kabul edilmediğinden dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu gündemine getirildiği, yapılan müzakereler sonucu oy çokluğu ile itirazın kabulüne karar verildiği görülmüş ise de, aşağıdaki gösterilen gerekçelerle bu karara iştirak edilmemiştir.
Dosya içeriğinden, sanık ... Sütçü hakkında yapılan yargılamada 20.12.2015 tarihli 'Yakalama tutanağına' göre aynı gün trafik ekiplerince park ihlali sebebiyle idari yaptırım uygulanmak üzere haricen sanığa ait olduğu anlaşılan 1998 model '... arka araç üzerinde takılı bulunan...sayılı plakanın sistem üzerinde yapılan sorgusunda 2001 model... Coupe' marka ve model araca ait olduğunun, ... marka aracın yapılan şase sorgulamasında ise... ülkesinde ... sayılı plaka ile kayıtlı olduğunun tespit edildiği,
... Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturmada ise, ... Gümrük Müdürlüğünün 18.01.2016 günlü yazı ekindeki aracın giriş çıkış kayıtlarını gösterir tabloya göre 14201000 tescil no,... plaka...marka otomobil 121933 poliçe sayı ile... isimli... vatandaşı tarafından 08.03.2014 tarihinde yurda giriş yaptığı, bu aracın 04.09.2014 tarihinde yurtdışı çıkış yapması gerekirken kayden bu durumun gözükmediği, sanık ...'ın ise olay tarihinde başka bir araca ait plakayı takıp kullandığı anlaşılmıştır.
Öğretideki görüş anlamında geçici ithalat kavramı kapsamında turistlik kolaylıktan getirilen araçlar yönünden bir değerlendirme yapılması gerektiğinde; Bu rejim kapsamında yurda getirilen eşyalar arasında kişisel kullanıma mahsus yabancı plakalı araçlar önemli bir yer tutmaktadır. (bu husus kamuoyunda triptik yoluyla araç getirme olarak da adlandırılmaktadır.) Geçici ithalat rejimi kapsamında ithal edilen kişisel kullanıma mahsus yabancı plakalı kara taşıtlarına uygulanacak işlemlere ilişkin usul ve esaslar hakkında, Gümrük Yönetmeliği'nin 391-394 maddelerinde, 15481 sayılı Bakanlar Kurulunun 1-20 maddelerinde ve Geçici İthalat Sözleşmesinin EK-C ekinin 2,5,6 ve 9. maddelerinde hukuki düzenlemelere yer verildiği gibi 22.10.2011 tarihli Geçici İthal Edilen Kara Taşıtlarına ilişkin Gümrük Genel Tebliği (Seri No:1) başlıklı tebliğinde de ayrıntılı olarak düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemelere göre turistlik kolaylıktan yararlanarak taşıt giriş formuyla geçici olarak yurda özel araç sokulmasının ve kullanılmasının bazı koşulları şunlardır;
1- Taşıt, geçici ithalat ülkesi dışında bir ülkede yerleşik veya ikamet eden bir kişinin adına kayıtlı olmalı. (Sözleşme EK_C5. maddesi, 15481 sayılı BKK 16 ve 19/5. maddesi, Gümrük Yönetmeliği 392/1. maddesi, Seri no: 1 sayılı Tebliğ 5/1 maddesi)
2- Taşıt getirmek isteyen kişi, son 185 gün kesintisiz olarak Türkiye Gümrük Bölgesi dışında bulunmalı. (15481 sayılı BKK 19/5 maddesi, Seri no: 1 sayılı Tebliğ 6/4-5. maddesi)
3- Taşıtı getiren kişinin, mülkiyet belgesi yoksa veya mülkiyet belgesinin bir başka kişiye ait olması halinde kendisine geçici ithalat hakkı tanınmış olmak kaydıyla taşıtın kullanımına yetkili olduğuna ilişkin geçerli bir belge veya vekaletname olmalı. (Sözleşme EK-C 7/b maddesi, Gümrük Yönetmeliği 392/1 maddesi, Seri no: 1 sayılı Tebliğ 5/5, 23 maddeleri)
4- Giriş ayniyetine ve tahsis amacına uygun olarak kullanılmalıdır. (Gümrük Yönetmeliği 381 maddesi)
5- Geçici ithaline izin verilen kişisel kullanıma mahsus taşıt araçlarına en fazla 24 ay (730 gün) süre verilir bu süre sonunda taşıtın çıkması gerekir. (15481 sayılı BKK 20/5 maddesi, Seri no: 1 sayılı Tebliğ 6/2 maddesi)
6- Taşıtı getiren geçici taşıt getirme hakkı sahibi olan kişinin taşıtsız yurt dışına çıkması halinde taşıtın başkası tarafından kullanılmayacağına dair taahhütname vermesi gerekir. (Seri no: 1 sayılı Tebliğname 27. maddesi)
Yukarıda belirtilen maddelerden de anlaşılacağı gibi kişisel kullanıma mahsus yabancı plakalı araca uygulanan geçici ithalat rejimi, üç süreci kapsamaktadır.
Şöyle ki:
Birincisi, aracın yurt içinde getirilme amacına uygun olarak kalma süreci,
İkincisi, aracın yurt içinde getirilme amacına uygun olarak kalma süreci,
Üçüncüsü ise aracın geçici ithalat rejimi süresi sonunda yurt dışı edilmesi süreci.
Her üç süreçte öngörülen kurallara aykırılık suretiyle yurda gümrük vergilerini ödemeksizin araç sokulması mümkün müdür sorusu akla gelebilir. Teorik olarak mümkün olabilir. Ancak böyle bir sonuca varabilmek için somut olayın özellikleri ve failin olaydaki kastının belirlenmesi önemlidir. Öncelikle failin olayın başından beri yurda gümrük vergilerini ödemeksizin araç ithal etme kastıyla hareket edip etmediğini tespit etmek gerekir. Bu tespitin sağlıklı yapılabilmesi için failin aracın yurda girişi sırasında uygulanan kurallara (1. süreç kuralları) aykırı davranıp davranmadığı, yurt içinde kullanımı sırasında kurallara aykırı davranarak (2. süreç kuralları) aracın ayniyetinde (kaporta, boya plaka, motor-şase değişikliği, trafiğe hile ile tescil gibi) değişiklik yapıp yapmadığı, aracı yurt dışına çıkarma kurallarına (3. Süreç kuralları) aykırı olarak çıkarmış gibi gösterip göstermediği ve failin savunması hususları araştırılmalıdır. (Seyfettin Çilesiz, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu Açıklaması, 5. Baskı, ... 2018/sh. 203-205)
Yine Yargıtay 7. Ceza Dairesinin istikrar kazanan uygulamalarında ve son zamanlarda da artan Kanun'un maksadı dışında gelişen olaylar karşısında araç sahibi kişinin o aracı yurt dışından getirirken başlangıçtaki kastının ve aracı sonradan alan kişinin (dosyadaki sanığımızın) kastının belirlenmesi önem arz etmektedir. Şöyle ki; Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 2020/3257-2020/1941K; 2017/11192-2018/14740; 2012/984-2013/685 K. sayılı kararlarında da belirtildiği gibi kaçakçılık kanununa göre yurtdışından antrepo ve geçici depolama, geçici ithalat, dahilde işleme ve gümrük kontrolü altında işleme rejimlerine göre eşya getiren kişileri, bu eşyayı gümrük işlemine tabi tutmadan serbest dolaşılma sokma fiillerinin kabahat mi veya suç mu olduğunun tespiti bakımından eşyayı, belirtilen rejimler kapsamında yurda getirirken olayın başında güttükleri amaç ve kastları önem arzetmektedir. Bu rejimler kapsamında yurda eşya getiren kişiler, başlangıçta rejim hükümlerine uygun olarak ... ve işlem yapmak amacıyla eşyayı yurda getirip de sonradan kastlarını değiştirerek kabahat oluşturan kaçakçılık fiilini işlemiş olacaklardır. Bu na karşılık belirtilen rejimler kapsamında eşyayı yurda getirirken başlangıçta bu rejimleri kullanarak gümrük işlemi yaptırmamak ve bu suretle gümrük vergisi ödemeyerek yurt içinde serbest dolaşıma eşya sokmak kastıyla yurda araç ithal ettiklerinin tespiti halinde ise fiilin, olayın işlem özelliği de gözetilerek 5607 SK'nun 3 maddesinin ilgili fıkrasındaki kaçakçılık suçunu oluşturabilecektir.
Somut olayda delil olarak yakalama tutanağı, gümrük müdürlüğünün araç giriş çıkışına ilişkin müzekkere cevapları ve en önemlisi sanık ... Sütçü'nün aşamada değişmeyen samimi beyanlarıdır. Adı geçen sanık savunmalarında özetle; 2004 yılı Mart ayında araç almak için ...'a gittiğini, galericilerin bulunduğu Bahçelievler ilçesinde araç ararken suça konu .. marka aracı gördüğünü, aracın başındaki kendini... olarak tanıtan şahsın kendisine aracı satma teklifinde bulunduğunu, yabancı plakayı gördüğü için bu aracı Türkiye de kullanamayacağını ona söylediğini, ...'nun ise belgeleri yenileteceğini, süreleri dolduğunda giriş çıkış yaparak aracın ülkede kalma sürelerini uzatacağını, hatta bu yönü ile kendisine vekalet vereceğini söylediği, bir galericinin de bu durumu teyit ettiğini, beş bin TL'sini peşin dört bin sekizyüz TL sonradan verilmek üzere toplamda dokuzbin sekizyüz TL'ye denk gelen ABD doları üzerinden anlaştıklarını, aracı bir süre kullandığını, daha sonra kalma süresi bitmesine rağmen ...'ya ulaşamadığını, aracın üzerindeki ... plakaya sahip aracında kendisinde olduğunu, arızalandığı için bu plakayı suça konu araçta kullandığını belirtmiştir. Yani sanık ... aracın ... isimli kişi tarafından turistlik amaçla değil satılmak üzere yurt dışından getirildiğini bilmektedir. Böyle bir aracın ikinci el olduğu için kişiler tarafından doğrudan ithali mümkün değildir. Keza sanık da açıkça bu aracı Türkiye'de kullanamayacağını söylemiştir. Bu durumda sanığa isnat edilen 5607 sayılı Kanun'undaki suç kasıtla işlenen suçlardan olduğundan, TCK 21/1. maddesine tanımlanan ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu ile daireler tarafından kabul edilen durum itibari ile suçun kanundaki unsurlarını bilerek ve isteyerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendirilen kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak hususları birlikte değerlendirildiğinde daha açık ifade ile failin olay öncesi, sırası ve sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmektedir. Henüz açıklandığı üzere sanık ...'ta araç sahibi ...'nun daha önce de bu işleri yaptığını söyleyip aracı ona satmak istemesi, pazarlık yapması itibari ile 5607 sayılı Kanun anlamında gümrük işlemlerine tabi tutulması gereken aracı bu eksiklerine rağmen satın almıştır. Sanık ...'ın bu aracın yurt dışından getirilmesi sırasında ... ile birlikte hareket ettiği konusunda dosyada delil yoktur ve fakat aynı Kanun'un 3/5 maddesi anlamında gümrük kaçağı olduğunu bildiği eşyayı satın alıp nakletmesi ve kullanması ayrı bir müstakil suç olarak değerlendirilmesi gerekir.
Her ne kadar aracın turistlik kolaylıktan yararlanılarak ülkeye geçici ithal edildiği belirtilmiş ve bu yolda kayıtlar görülmüş ise de, yukarıda belirtildiği gibi sanık ...'nun asıl kastının kanun boşluğundan yararlanarak ithali gerçekleştirdiği bir bakıma da aracı satma kastını gizlediği anlaşılmıştır. Bundan hareketle eylem suç olarak kabul edileceğinden Gümrük Kanunu'nun 238/1-a maddesindeki geçici ithalat rejimine ilişkin hükümlerin ihlali ve karşılığı olan eşyanın gümrüklemiş değerinin iki katı idari para cezası olayda uygulanması söz konusu değildir.
Kısaca suça konu edilen aracın maliki ... Tomoıga turistlik kolaylıktan yararlanarak geçici ithalat rejimi kapsamında getirtiği aracı satmak kastı ile hareket ettiği, sanık ... Sütçü'nün aracın getirilmesinde bu kişi ile iştiraki görülmemiş ise de ... isimli kişinin satma kastını baştan itibaren bildiği için gümrük işlemlerine tabi tutulmayan aracı gümrük kaçağı eşya olarak satın alıp kullandığı ve bu şekilde de üzerine atılı 5607 sayılı kanun 3/5 maddesinde tarif edilen suçu işlediği düşüncesi ile eylemin kabahat olduğu yönündeki çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir." düşüncesiyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi de; sanığın eyleminin 5607 sayılı Kanun’un 3/1. maddesinde düzenlenen eşyayı gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın yurda sokma suçunu oluşturduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 15.11.2017 tarihli ve 11417-9311 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- ... 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 01.06.2016 tarihli ve 166-626 sayılı hükmünün, sanığın eyleminin 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 238/1. maddesi uyarınca kabahat oluşturduğu ve Yerel Mahkemece Kabahatler Kanunu’nun 24. maddesi doğrultusunda işlem yapılması gerekirken yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE 01.03.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.