Esas No: 2017/303
Karar No: 2022/148
Karar Tarihi: 03.03.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/303 Esas 2022/148 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2017/303 E. , 2022/148 K."İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 3. Ceza Dairesi
Sanık ... hakkında katılan ...'i kanun hükmünü icra ederken kast olmaksızın sınırın aşılması suretiyle silahla yaralama suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, TCK'nın 27/2 ve CMK'nın 223/2-c maddesine göre sanığa ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin ... 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 26.12.2012 tarihli ve 1383-2943 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 3. Ceza Dairesince 26.02.2015 tarih ve 26755-7413 sayı ile;
"...Katılan ve arkadaşı tanık ... ...'in, katılanın kendisine ait olduğunu söylediği araca yakıt aldıkları, katılana, yakıtı veren tanık ...'in, katılan ve yanındaki arkadaşının yakıtı aldıktan sonra, ücret talep etmesi üzerine araçtan inerek polis olduklarını söyleyip, para vermedikleri iddiası ile polis merkezini arayarak ihbarda bulunduğu, sanığın da içerisinde bulunduğu polis ekibinin yapılan anons üzerine sivil ekip otoları ile aracı aramaya başladıkları, katılan ve tanık ... ...'in içerisinde bulunduğu aracı tespit ettikleri ve dur ihtarında bulundukları, katılanın polis memurlarını tanıması üzerine aracını hızlı sürmeye başladığı ve sanığın içerisinde bulunduğu araca çarpıp kaçtığı sırada, sanığın tabancası ile dört-beş el ateş ettiği, katılanın vücuduna isabet eden üç mermi çekirdeği sonucu hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığı olayda, katılanın aracı ile kaçmak dışında herhangi bir fiili saldırısı olmadığı, sarhoş durumda olan katılanın aracı ile kaçtığı sırada, sanığın içerisinde bulunduğu sivil ekip otosuna bilerek çarptığına ilişkin delilin bulunmadığı gibi sanık polis memurunun korku, kaygı ve paniğe kapılmasını gerektirecek bir durumun bulunmadığı ve katılana isabet eden mermi çekirdeklerinin giriş yerleri gözetildiğinde, sanığın aracın tekerine doğru ateş etmediği sonucuna varılması karşısında, sanığın eyleminin meşru müdafaa kapsamında değerlendirilemeyeceği, eylemin tahrik altında hayatı tehlike geçirecek şekilde yaralama suçunu oluşturduğu nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması," isabetsizliğinden bozulmasına oy çokluğu ile karar verilmiş,
Daire Başkanı E. Gökçen ve Daire Üyesi O. Atalay;
"...Olay günü gecesi saat 23.00 sıralarında mağdur katılan ...'in kendi kullandığı 34 YH 0465 plaka sayılı otoya mağdur ... ...'i de alarak şehir içerisinde oto ile dolaşmaya başladıkları ve bir yandan da bira içtikleri, dolaşma sonucunda otonun gazının bitmek üzere olduğunu gören katılan ...'in Güzeller Mah. ...Caddesi üzerinde bulunan ... Alpa isimli benzin istasyonuna girdiği, ... ...'in otoda oturduğu, ...'in ise otodan aşağıya inerek petrolde çalışan tanık ...'e kendisinin polis olduğunu, geldikleri otonun çalınarak terk edildiğini, otoyu Emniyet Müdürlüğü önüne götürmelerinin gerektiğini, ancak otonun gazının bittiğini, yarım saat sonra ödemek üzere otoya 20.00 TL'lik oto gazı koymasını istediği, ...'in sözüne inanan tanık ...'in otoya 20.00 TL'lik oto gazı koyduğu, yarım saat sonra şüphelinin parayı getirmediğini görünce dolandırıldığını anlayarak 155 Polis İmdat hattını arayarak durumu anlattığı ve otonun plakasını verdiği, bunun üzerine emniyet haber merkezinden sanık polis ...'ın görevli bulunduğu... kod no'lu ekibe anons edilerek olayın araştırılmasının istendiği, şoförlüğünü polis memuru...'in yaptığı emniyete ait 41 L 2192 sayılı plakalı oto ile sanık polis ...'ın da bulunduğu hâlde emniyet haber merkezinin bildirdiği 34 YH 0465 plaka no'lu otoyu aramaya başladıkları, gece saat 02.00 sıralarında katılan ...'in kullandığı otoyu yolun karşısından gelirken gördükleri, DUR ihtarı ve selektör yapmalarına rağmen otonun durmayarak kaçması üzerine ekip otosunu döndürerek katılan ...'in kullandığı otoyu takibe başladıkları, arabanın arkasından yeniden selektör yapıp dur ihtarına devam ettikleri, ancak kaçan aracın durmadığı, polis otosunun mağdur katılanın aracını durdurmak için önüne geçtiğinde mağdur katılan ...'in aracını hızlı bir şekilde sanık polis memuru ...'ın bulunduğu polis aracının üzerine sürdüğü, polis otosuna yandan sürtünmek suretiyle çarptığı ve polis aracının sağ ön camının kırıldığı, bu esnada sanık polis memuru ...'ın içinde bulunduğu otodan araba içerisinde bulunan şüphelileri durdurmak için ateş etmesi sonucunda katılan ...'in yaralandığı olayda; gecenin geç bir vaktinde kimliği belirsiz olan mağdur katılanın kullandığı otomobilin yapılan selektörlere ve dur ikazlarına rağmen durmaması ve polis otosunun üzerine hızla aracı sürmesi, çarpması ve kısmen sürüklemesi üzerine, korku ve telaşa kapılan sanık polis memuru ...'ın otomobili durdurmak için silahla birden fazla ateş etmesi olayında, sanık polis memuru ile katılan arasında önceden bir husumetin olmaması, şüpheli aracın dur ikazına rağmen kaçması, araçta bulunan kişilerin silahlı olabilecekleri de dikkate alınarak sanık polis memurunun içinde bulunduğu korku, panik ve telaşla ateş ederek katılanı yaralaması olayında, TCK'nın 27/2. maddesinde belirtilen meşru savunmada sınırın aşılması durumunun söz konusu olduğu, meşru savunmada sınırın aşılmasının mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmesi hâlinde faile ceza verilemeyeceği, dosyanın yapılan incelemesinde dinlenen sanık, katılan ve tanıkların beyanları, katılana ait raporlar, olaya ait olay yerini gösteren CD ve fotoğraflar dikkate alındığında, mahkemenin kabulünde hukuka aykırılık bulunmadığı nedenle, onama kararı verilmesi gerektiği düşüncesi ile sayın çoğunluk görüşüne muhalifiz." düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
... 1. Asliye Ceza Mahkemesi ise 20.05.2015 tarih ve 433-625 sayı ile;
"...Olay günü gecesi saat 23.00 sıralarında mağdur katılan ...'in kullandığı 34 YH 0465 plakalı araçla mağdur ... ...'i de alarak şehir içerisinde dolaşmaya başladıkları, bir yandan da araç içerisinde bira içtikleri, otomobilin gazının bitmek üzere olması üzerine benzin istasyonundan 20 TL'lik otogazı aldıkları, tanık ...'in de ifade ettiği gibi 20 TL'yi o anda tanık ...'e ödemedikleri, polis olduklarını beyan ettikleri, ancak paranın gelmemesi üzerine tanık ... kendisinin dolandırıldığını düşünerek olayı emniyet müdürlüğüne ihbar ettiği ve otonun plakasını bildirdiği, emniyet müdürlüğü haber merkezine ulaşan ihbar üzerine sanık polis memuru ...'ın da görevli olduğu ... kod no'lu ekibe anons edilerek olayın araştırılması istendiği, sürücülüğünü polis memuru...'in yaptığı 41 L 2192 plakalı oto ile polis memuru ... Altuntaşın da bulunduğu hâlde sanığın kullandığı ve ihbarda belirtilen plakalı aracı aramaya başladıkları, gece saat 02.00 sıralarında katılan ...'in kullandığı otomobili karşıdan gelirken görmeleri üzerine dur ihbarı ile selektör yapmalarına rağmen katılanın kullandığı otonun durmayarak kaçtığı, sanık ... Altuntaşın da içinde bulunduğu polis ekibi otosunun katılanın kullandığı otoyu takibe başladığı, otonun arkasından selektör yaparak dur ihtarına devam ettikleri, ancak katılanın kullandığı aracın durmadığı, polis ekip otosunun mağdur katılanın aracını durdurmak için önüne geçtiğinden mağdur katılan ... Örenin aracını hızlı bir şekilde polis ekip otosunun üzerine doğru sürdüğü ve polis otosuna yandan sürtünmek suretiyle çarptığı, polis aracının sağ ön camının kırıldığı bu esnada sanık polis memuru ...'ın içinde bulunduğu otodan içerisinde bulunan şüpheli konumunda olan kişileri durdurmak için ateş etmesi sonucu katılan ...'in olayda yaralandığı, gecenin geç bir vaktinde kimliği belirsiz olan mağdur katılanın kullandığı otomobilin yapılan selektörlere ve dur ikazlarına rağmen durmaması ve polis otosu üzerine aracı hızla sürmesi ve çarpması, kısmen sürüklemesi üzerine korku ve telaşa kapılan polis memuru ...'ın otomobili durdurmak için birden fazla ateş etmesi olayında polis memuru ile katılan arasında önceye dayalı bir husumetin olmaması, şüpheli aracın dur ikazına rağmen kaçması, araçta bulunan kişilerin şüpheli kişiler oldukları ve silahlı olabilecekleri de dikkate alınarak sanık polis memurunun içinde bulunduğu korku, panik ve telaşla ateş ederek katılanı yaralaması olayında TCK 'nın 27/2 maddesinde belirtilen meşru savunmada sınırın aşılmasının mazur görülebilecek bir heyacan korku ve telaştan ileri gelmesi hâlinde faile ceza verilemeyeceği dikkate alınarak mahkememizin 26.12.2012 gün ve 2012/1383 esas, 2012/2943 karar sayılı ilamında ısrar edilmesine," şeklindeki gerekçeyle bozma nedenine direnerek önceki hüküm gibi TCK'nın 27/2 ve CMK'nın 223/2-c maddesine göre sanığa ceza verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.
Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 05.09.2015 tarihli ve 241621 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 tarih ve 729-1862 sayı ile 6763 sayılı Kanun'un 38 .maddesi ile 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 10. Madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 3. Ceza Dairesince 09.02.2017 tarih, 478-1152 sayı ve oy çokluğuyla direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan nedenlerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire çoğunluğu ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında TCK’nın 27. maddesinin 2. fıkrası hükmünün uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığının, belirlenmesine ilişkin olup Ceza Genel Kurulu Başkanınca sanığın eyleminde TCK'nın 27. maddesinin 1. fıkrası hükmünün uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine bir numaralı uyuşmazlık konusuyla birlikte bu hususun da değerlendirilmesi gerekmiştir.
İncelenen dosya kapsamından;
04.02.2007 tarihinde saat 01.30'ta düzenlenen tutanakta; aynı tarihte saat 01.30 sıralarında Haber Merkezi'nin Güzeller Mahallesi, ...Caddesi üzerinde bulunan ... Petrol İstasyonundan içerisinde iki şahıs olan 34 YH 0465 plaka sayılı aracın yakıt aldıktan sonra parasını ödemeden kaçtığını ve kendilerini polis olarak tanıttıklarını anons etmesi üzerine, olay yeri olan ... Petrol İstasyonuna ... kod no'lu ekibin intikal ettiği, ... isimli pompacı olarak görev yapan şahısla görüşüldüğü, aracın kaçış istikameti doğrultusunda yapılan araştırmalar neticesinde bahse konu araca ...Caddesi üzerinde rastlanıldığı, ekiplerin dur ihtarına uymayarak kaçmaya devam ettiği, kovalamaca sonucunda araç ve içerisindeki şahısların alındığı, aracın üzerindeki plaka ve şasi sorgusundan aynı araca çıktığı, ancak aracın 124B36544338257 no'lu motor sorgusunda 34 DKE 75 plaka sayılı 1987 model bordo renkli hâlen trafikte görünen aracı çıktığının tespit edildiği, farklı bir aracın motor numarası çıkan araç çekici marifetiyle adli tahkikata esas olmak üzere muhafaza altına alındığı ve müdüriyet otoparkına çekildiğinin belirtildiği,
04.02.2007 tarihinde saat 02.25'te düzenlenen tutanakta; aynı tarihte saat 02.10 sıralarında Fatih Devlet Hastanesi Acil Polikliniğine ateşli silah yaralanması suretiyle gelen katılanın hayati tehlike kaydı ile ... Koşuyolu Hastanesine sevk edildiği, bu nedenle ifadesinin alınmadığının belirtildiği,
04.02.2007 tarihli teşhis tutanağında; aynı tarihte Haber Merkezi'nin 34 YH 0465 plaka sayılı aracın Güzeller Mahallesi, ...Caddesi üzerinde bulunan ... Petrol İstasyonundan yakıt alarak parasını ödemeden kaçtığının bildirilmesi üzerine 72164 kod no'lu ekip olarak bahse konu aracı Güzeller Mahallesi üzerinde araştırırken ... kod no'lu asayiş ekibinin aracı İnönü Mahallesi'nde olduğunu ve şahıslardan birinin yaralı olarak Fatih Devlet Hastanesine kaldırıldığını bildirilmesi üzerine teşhis amacıyla olayın geçtiği yer olan petrol istasyonunda pompacı olarak görev yapan ... isimli şahıs ekip otosuna davet edilerek Fatih Devlet Hastanesi acil bölümüne intikal edildiği, burada yaralı olarak bulunan katılan gösterilerek bu şahıs olup olmadığı sorulduğunda tanık, "Petrole gelerek kendilerinin polis olduğunu ve para vermeden kaçan şahıslardan birinin bu şahıs olduğunu," kesin ve net olarak teşhis ettiği, aynı olayla ilgili yaralı olarak yakalanan ... ... tedavisi yapıldıktan sonra Asayiş Büro Amirliğine getirildiği, tanık ...'ın olay anında araç içerisinde bulunan ikinci şahıs olarak kesin ve net teşhis ettiğinin ifade edildiği,
04.02.2007 tarihli olay yeri inceleme raporunda; aynı tarihte saat 01.35 sıralarında Haber Merkezi'nin İnönü Mahallesi, 1957 Sokak üzeri Fevzi Çakmak İlköğretim Okulu karşısında... kod no'lu ekibin dur ihtarına uymayan 34 YH 0465 plakalı ...marka otonun... kod no'lu ekibe çarpması sonucu kazaya sebebiyet verdiği, şahısların ekip tarafından silahla etkisiz hâle getirildiğinin bildirilmesi üzerine ivedi olarak 72 83 ve 72 84 kod no'lu ekiplerin olay yerine intikal ettiği, 112 ekiplerinin olay yerinden bir erkek şahsı hastaneye kaldırdığının görüldüğü, olayın Fevzi Çakmak İlköğretim Okulunun yanında 1957 Sokak üzerinde olduğu, olay yerinde... kod no'lu ekibin kullanmış olduğu 41 L 2192 plakalı gri renkli Renault Clio marka otonun 34 YH 0465 plakalı gri renkli ...marka oto ile yönleri aynı istikamete bakar vaziyette sürtünme sonucu kaza yaptıkları, 34 YH 0465 plakalı aracın yoldan kaldırıma çıkmış olduğu, 41 L 2192 plakalı... kod no'lu ekip otosunun da bu otonun ön kısmına gelecek şekilde otoya yaslanmış olduğunun görüldüğü, 72 66 kod no'lu ekibe ait otonun sağ yan tarafının ve ön tamponun hasarlı olduğu, sağ ön camının kırık olduğu, katılanın olay esnasında kullanmış olduğu otonun sol ön kapısının hasarlı ve camının kırık olduğu, ön camının tamamen kırılmış olduğu, sol arka kapının açık ve kapının sol ön koltuğa iple bağlı olduğu, kırılan cam parçalarının yere ve oto içerisinde dağılmış olduğu, otonun içerisinin ve dış kısmının tozlu ve kirli olduğu, otonun sağ ön koltuk üzerinde bir adet çocuk battaniyesi olduğu, ön konsol ve sağ ön koltuk önü zeminde 2 adet ağzı açık Efes Pilsen bira şişesi olduğu, otonun kontağının, teybinin üzerinde ve çalışır vaziyette olduğu, arka bagaj kontrol edildiğinde 1 adet markası olmayan oto teybi ile Kamasonic marka boş teyp kutusu olduğu, otonun konsolu üzerinde bulunan sigara küllüğünde 4 adet sigara izmariti olduğu, sağ arka koltuk ön kısmı zeminde 1 adet sigara izmariti olduğu, torpido gözü içerisinde 34 YH 0463 ve 34 YH 0465 plakalı araçlara alınan LPG yakıtının fişlerinin olduğu, sokak üzerinde yapılan incelemede, 34 YH 0465 plakalı oto etrafında yerde 1 adet 1 numara ile delillendirilen 9 mm MKE yapımı kovanın aracı 230 cm mesafede olduğu, 2 numara ile delillendirilen kırmızı lekenin 1 no'lu delile 270 cm mesafede olduğu, 3 numara ile delillendirilen mermi çekirdeğinin 2 numaralı delille 110 cm mesafede olduğunun görüldüğü, olay yerinin görünür hâliyle fotoğraf ve kamera çekimi yapıldığı, polis memurlarının ve ... ...'in el svaplarının alındığının belirtildiği,
04.02.2007 tarihinde Cumhuriyet savcısı tarafından otolar üzerinde yapılan keşif ve inceleme tutanağında; 34 YH 0465 plakala sayılı otonun incelenmesinde, otonun ...marka bronz renkli oto olduğu, ön sol far camının kenarının kopuk olduğu, ön camının ve sol ön kapı camının tamamen dökülmüş olduğu, cam parçalarının oto içerisinde olduğu, sol ön çamurluğunun ön lastik hizasından başlamak üzere sol kapının sonuna kadar devam eden çarpmadan muhtelif içeriye çökme, boya çiziklerinin bulunduğu, başkaca hasarının olmadığı, otonun hiçbir yerine kurşun çekirdeğinin isabet etmediği, 41 L 2192 pakala sayılı ekip otosunun incelenmesinde, sağ ön farın yerinde olmadığı, ön tamponun yerinden çıkmış olduğu, sağ ön far kısmından başlamak üzere sağ arka kapının tahminen 30 cm kadar ilerisine devam edecek şekilde kapının içeriye çöktüğü, boyalarının çizilmiş olduğu, sağ ön kapı camının tamamen kırılmış olduğu, her iki otonun hasar vaziyetine göre, polis ekibi otosunun hırsızlara ait otonun sağından hareket hâlinde olduğu veya bu otonun sağından giderek otonun önüne kırdığı veya polis otosunun 34 YH 0465 plaka sayılı otonun önünde durduğu sırada bu otonun hareket ederek polis otosunun sol kenarından sürter vaziyette çarptığı kanaatine varıldığının belirtildiği,
... Kaymakamlığı İlçe Emniyet Müdürlüğünün 03.02.2007 tarihli görev listesinin incelenmesinde; sanık ve tanık...'in 03.02.2007 tarihinde saat 19.00 ila 08.00 arasındaki zaman diliminde 3.grup olarak... kod no ile hırsızlık, yan kesicilik, dolandırıcılık ekibi olarak görev yaptıkları,
... Valiliği İl Polis Disiplin Kurulunun 08.06.2007 tarih ve 110-95 sayılı kararı ile sanık hakkında silahıyla dikkatsizlik, tedbirsizlik veya ihmal sonucu yaralamaya sebebiyet vermek iddiasından dolayı hakkında soruşturma yapılan polis memuru ...'a isnat edilen suçlamaların sübuta ermediği anlaşıldığından hakkında "Ceza tayinine mahal olmadığına" karar verildiği,
14.02.2007 tarihli ekspertiz raporunda; olay yerinde ele geçen 9 mm çaplı Parabellum tipi bir (1) adet kovan ve bir (1) adet mermi çekirdeğinin; "P8002" numaralı, 9 mm çaplı Parabellum tipi fişek atar, Çek Cumhuriyeti yapısı, Ceska marka, 75B model, yarı otomatik tabancadan atılmış olduklarının tespit edildiğinin belirtildiği,
Katılan hakkında ... Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından düzenlenen 27.11.2007 tarih ve 184 sayılı raporda; katılanın 477093 no'lu dosyasında belirtilen göğüs ve batın boşluğuna nafiz akciğer, mide, ince ve kalın barsak yaralanmasına neden olan ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasının; kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir duruma neden olduğu, basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyeceği, kişide skapulada (kürek kemiğinde) meydana gelen parçalı kırığın hayat fonksiyonlarını orta (3) derecede etkileyecek nitelikte olduğunun belirtildiği,
Anlaşılmıştır.
Katılan ... Savcılıkta; 34 YH 0465 plakalı otoyla arkadaşı tanık ... ile dolaştıklarını, aynı mahalleden marketten 10-15 bira aldıklarını, araba ile boş araziye gittiklerini, biraları içmeye başladıklarını, biralar bittikten sonra tekrar arabaya bindiklerini, biraz daha dolaştıklarını, aracın gazının bitmek üzere olması sebebiyle benzinciye girerek araca gaz koydurmak istediğini, arabasına 20 TL'lik gaz koydurduğunu, gaz koyma işlemi bittikten sonra gaz koyan elemana "Benim şimdi param yok, arabanın plakasını yaz, fatura da kes, paranı yarın getirip vereyim." dediğini, onun da kabul ettiğini, tekrar arabanın direksiyonuna geçtiğini, şehrin içinde tekrar gezmeye başladıklarını, duyduğuna göre pompacının kendisi benzinlikten ayrıldıktan sonra görevli polise telefon ederek gaz alıp parasını ödemeden kaçtığını ve kendisini de polis olarak tanıttığı bahisle şikâyetçi olduğunu, tanık ... ile gece saat 01.00 veya 02.00 sıralarında İnönü Mahallesi civarında dolaştıklarını, kullandığı arabanın solundan kendi kullandığı otoyu 1 veya 2 metre geçtikten sonra şoför mahallinde ön sağ tarafında oturan şahsın elindeki silahı kendisine doğru doğrulttuğunu, otoyu kullananın daha önceden de tanıdığı için polis olduğunu anladığını, önde sağ tarafta oturan polisin tabancayı kendi kullandığı otoya doğrultunca, "Ateş etmeyin." diye bağırdığını, otosunu sağa çekerek durdurduğunu, durur durmaz polisin arabasına ve kendine doğru 5-6 el ateş ettiğini, yaralandığını, otosuyla kaçmaya başladığını, yaralanmasının etkisiyle de polis otosunun sağ tarafından kendi kullandığı arabayı sürter vaziyette çarptığını, bu sırada tekrar durmuş mu veya arabası stop mu etmiş onu bilmediğini, bu sırada arabanın sağ kapısından dışarıya çıktığını, polislerin arkasından kendisinin durması için ihtar atışı yaptıklarını ve durması için ikazda bulunduklarını duymadığını, ancak yanında oturan tanık ...'nin polislerin selektör yaktıklarını, dur ihtarında bulunduklarını duyduğunu, kendisine de söylediğini, ancak bunları duymadığını, çünkü çok sarhoş olduğunu, otoya gaz alırken polis memuru olduğunu söylemediğini, kullandığı otonun ön ve ön sol kapı camlarının polis memurunun ateş etmesi sonucunda isabet eden mermilerden dolayı döküldüğünü, polis otosunun camının nasıl döküldüğünü bilmediğini, polis memurunun etmiş olduğu ateşlerden bir tanesini sol kolunun ön yüzünden, 3 tanesinin de karnından girerek vücudunda kaldığını, polisin gelip arabasının önüne geçmesi üzerine arabasını sağa çekerek durduğunu,
Mahkemede; önceki ifadelerini tekrar ettiğini, yaralanma dolasıyla çalışamayacak durumda olduğunu, iki kez ameliyat olduğunu, borçlandığını, sanığın kendisine herhangi bir tazminat ödemediğini,
Bozmadan sonra Mahkemede; "Dosyaya sunduğum ceza infaz kurumu kanalı ile gönderdiğim 24.04.2015 tarihli Yargıtay bozma ilamlarına karşı beyanları içeren dilekçemi aynen tekrar ederim. O dilekçemde ayrıntılı şekilde beyan ettiğim gibi sanık beni öldürmek için direk ateş etmiş ve bir şarjörü boşaltmıştır. Burada kesinlikle kasti olarak beni hedef alarak bir ateş etme söz konusudur. Yargıtay bozma ilamına uyularak bozma ilamı doğrultusunda sanığın cezalandırılmasını ve adaletin yerini bulmasını talep ederim. Önceki ifademde belirttiğim gibi ben sanığın içinde bulunduğu polis otosuna kasten vurmadım. Ben yaralandıktan sonra benim kullandığım araç polis otosuna çarpmıştır. Bu hususunda kayda geçilmesini talep ederim.",
Tanık ... Kollukta; ... isimli ... yerinde gece vardiyasında pompacı olarak çalıştığını, 04.02.2007 tarihinde saat 00.45 sıralarında gri renkli ...marka içerisinde 2 şahıs bulunan bir aracın pompaya yaklaştığını, şoför mahallinde oturan şahsın kendisine "... İlçe Emniyet Müdürlüğü Asayiş Büro Amirliğinde görevli polis memuruyuz. Ben senin müdürlerini tanırım. Altımızdaki araç çalıntı, 20 TL'lik otogaz alacaklarını, parasını yarım saat sonra getireceklerini," söylediklerini, şahısların sözlerine itimat ederek herhangi bir kimlik sormadan araçlarına 20 TL'lik gaz doldurduğunu, her ihtimale karşı aracın plakasını aldığını, saat 01.30 sıralarında şahıs parayı getirmeyince 155 Polis İmdat Hattını arayarak durumu anlattığını, beş dakika sonra sivil bir polis ekibinin geldiğini, ekibe olayı olduğu gibi anlattığını, aynı tarihte polislerin kendisini ifade vermek üzere şubeye davet ettiklerini, gazın parasını ödemeyen şahısların yaralı olarak yakalandıklarını öğrendiğini, hastanede gördüğü yaralı şahsın aracı kullanan ve kendisini polis olarak tanıtan kişi olduğunu, ismini karakolda öğrendiği ... ...'in de şoförün yanında oturan şahıs olduğunu,
Mahkemede; müşterilerin geldiğini, "Biz polisiz, 20 TL'lik gaz ver." dediklerini, gazı doldurduğunu, kendilerinden gazın ücretini talep ettiğini, kendisine "Biz polisiz." diye tekrarladıklarını, 2 kişi olduklarını, para isteyince arabadan inerek üzerine yürüdüklerini, tekrar arabaya binip gittiklerini, 15-20 dakika sonra 155 Polis İmdat Hattını aradığını, ekibin geldiğini, olayı anlattığını, sonrasını bilmediğini, yarım saat sonra polis ekibinin tekrar geldiğini, kendisini teşhis için SSK Hastanesine götürdüklerini, orada 2 kişi olduğunu, adamları teşhis ettiğini, oradan da Emniyet Müdürlüğüne götürüldüğünü, ifadesini verdiğini,
Tanık... Kollukta; pompacının vermiş olduğu bilgiler doğrultusunda şüphelileri aramaya başladıklarını, saat 02.00 sıralarında pompacının vermiş olduğu eşkal bilgilerine uyan şahısları ve aracı 1957 Sokak girişinde gördüklerini, otoyu takip ederek yanlarına geldiklerini, otonun camlarının açık olduğunu, yüksek sesle bağırarak polis olduklarını, durmalarını söylediklerini, aracın içerisindeki şahısların kendilerinin dur ihtarını dikkate almayarak araçlarını hızla sürmeye başladıklarını, aracı takiple havaya 2 el uyarı ateşi açtıklarını, aracın yanına tekrar yaklaşıp yine aracın durmasını ihtar ettiklerini bu sırada aracın durduğunu, duran araç içerisindeki şahıslara araçtan inmelerini söylediklerini, kısa bir süre sonra aracın tekrar hareket ederek hızla ekip otosunun üzerine geldiğini, hızla üzerlerine gelen otonun ekip otosunun sağ kapısına çarpıp araçla birlikte kendilerini sürüklemeye başladıklarını, bunun üzerine sanığın önce uyarı amaçlı havaya birkaç el ateş ettiğini, şahısların üzerlerine doğru araçlarını sürmeleri ve kendilerini sürüklemeye başlaması nedeniyle sanığın aracın lastiklerini hedef alarak birkaç el daha ateş ettiğini, aracın ekip otosunu 50 metre sürüklediğini,
Savcılıkta; arabanın durması için birkaç defa selektör yaptığını, otonun durmadığını, hızlanarak otoyla yan yana geldiklerini, sağ tarafında oturan sanığın camı indirdiğini, şahısların araçlarının camının açık olduğunu, arkadaşı sanığın polis olduklarını, durmaları gerektiğini şahıslara söylediğini, buna rağmen şahısların arabasını sürmeye devam ettiklerini, sanığın durmaları için havaya iki el ateş ettiğini, bunun üzerine aracın durduğunu, kendisinin de kullandığı ekip otosu ile arabanın 5 metre kadar önüne geçip çapraz bir vaziyette durduğunu, otodan inmek üzere olan şahsın hızlı bir şekilde hareket ederek kendi otosunun sol ön yanıyla ekip otosunun sağ arka kapının ortalarından başlamak üzere sürter vaziyette ekip otosuna çarptığını, otonun bir müddet sürüklendiğini, şahısların kullandığı otonun ön camıyla sol ön kapı camının döküldüğünü, oto üzerlerine doğru hareket ederken sanığın bir el yere doğru ateş ettiğini, otonun kendi otolarını sürtmeye ve kendilerini sürüklemeye başlaması ile tabancayla 4-5 el ateş ettiğini hatırladığını, atışların ne şekilde yapıldığını o anın heyecanı ile hatırlamadığını, silahın namlusunun aşağıya doğru olduğunu, bu sırada otonun durduğunu, sağ ön koltukta olan şahsın aşağıya atladığını, arkaya doğru kaçmaya çalıştığını, yine şoför mahallinde oturan şahsın da kaçmaya çalıştığını, kendisinin ayağı yaralanan şahsı yakaladığını, şoförü sanığın yakaladığını, şahısların yaralı olduklarını görünce ambulans çağırdıklarını, sanığın bu şahıslara ateş etme niyetinin olmadığını, ancak son dönemde hırsızların üzerinde sürekli tabanca olduğunu, sık sık da polis memurları ile çatışmaya girdiklerini, bu şahıslar da durmayıp arabalarına çarpıp sürükledikleri ve arkasından da ateş eder düşüncesiyle rastgele ateş edildiğini, otonun çarpması ve sürüklemesi esnasında şahısların otosunun sol ön kapı camı, ekip otosunun da ön sağ kapı camının döküldüğünü, sanığın atışının şahıslara ait otonun dökülen ön sol kapı camından oto içerisine girmiş olabileceğini, mermi çekirdeklerinin katılanın vücudunda kaldığından çıkış deliği meydana gelmemiş olabileceğini,
İstinabe olunan Mahkemede; suç tarihinde sanıkla birlikte görev yaptıklarını, saat 23.00 sıralarında 155'ten anons geldiğini, anons üzerine belirtilen petrol istasyonuna gittiklerini, tanık ...'in durumu kendilerine anlattığını, bunun üzerine şahısları aramaya başladıklarını, gece saat 02.00 sıralarında katılanın kullandığı araçla karşılaştıklarını, aracı takip etmeye başladıklarını, defalarca dur ihtarı yaptıktan sonra katılanın durduğunu, aracın durması üzerine ekip otosunu katılanın aracının önüne kırdığını, tam araçtan inmek üzere iken katılanın kullandığı araçla aniden hızlanarak üzerlerine doğru geldiğini, ekip otosunun sağ tarafından çarpmak suretiyle ekip otosunu sürüklemeye başladığını, yanında bulunan beraber çalıştıkları sanığın şahısların aracı ısrarla üzerlerine sürmesi üzerine zati silahıyla 4-5 el ateş etmeye başladığını, ateş etmesi sonucunda aracın durduğunu, sanık ateş ettiğinde katılanın aracının hareket hâlinde olduğunu ve kendilerini sürüklediğini, kendilerine zarar verdiğini, sanığın canlarını korumak için ateş ettiğini, herhangi bir kasıtlarının olmadığını,
Tanık ... ... Kollukta; benzin istasyonundan çıktıktan sonra 2 adet bira aldıklarını, bunları içtiklerini, 20 dakika kadar sonra araçlarının yanına yaklaşan otonun içindeki şahsın bağırarak polis olduklarını söylediğini, her ikisinin de duyduklarını, bunun üzerine katılan ...'e "Duralım." dediğini, kendilerini durduran otodan inen bir şahıslardan bir tanesinin elinde telsiz ve silah olduğu hâlde aracından indiğini, kendilerine tekrar, "Polis olduğunu ve araçtan inmelerini," söylediğini, Çetin'e "İnelim." dediğini, katılanın biraz düşünür gibi yaptığını, sonra aniden polis memurunun ve otosunun üzerine doğru aracı hızla sürdüğünü, polis otosuna çarptığını, bu sırada silah sesleri geldiğini, kendisini araçtan attığını, daha sonra bacağından yaralandığını anladığını, polislerin kendilerini yakaladıklarını, yaralı olduklarını anlayınca hemen hasateneye götürüp tedavilerini yaptırdıklarını, kimseden şikâyetçi olmadığını,
Mahkemede; olay tarihinde arkadaşı olan katılanın kendisine aracı ile misafir olarak geldiğini, aracın kendisine ait olduğunu söylediğini, daha sonra araçla dolaşmaya başladıklarını, aracın gazı bittiğinde kendisinin araçta oturduğunu, katılanın benzin istasyonuna gittiğini, gazı aldığını, ancak iddianamede bahsedildiği şekilde polis olduğunu söylerek gaz aldığını duymadığını, çünkü araçta oturduğunu, kendisinin bir tane bira aldığını, katılanın alkollü olduğunu, daha sonra araçla gezerken polisin geldiğini, "Polis" diye seslendiğini, katılana "Dur" demesine rağmen gaza basıp kaçmaya başladığını, polis aracının peşlerinden geldiğini, yan yana gittiklerini, camı açıp durmalarını söylediklerini, buna rağmen katılanın gaza bastığını, o arada diğer polis aracına sürttüğünü, sağ taraf toprak olduğu için kaçamadıklarını, polis aracının kendilerini sıkıştırdığını, silah sesi duyduğunu, katılana isabet eden merminin ondan çıkıp kendi bacağına saplandığını, araçlarının hareket hâlinde olduğunu, katılanın kolundan giren merminin kolundan girip çıktığını ve kendi bacağına isabet ettiğini, kısmi çelişki nedeniyle sorulduğunda, Cumhuriyet savcılığında verdiği ifadesinin doğru olduğunu, ekip otosu ile kendi arabaları yan yana geldiğinde polislerin kendilerine durmalarını söylediğini, buna rağmen katılanın kaçmaya devam ettiğini,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... müdafisiz Kollukta; Asayiş Büro Amirliğinde polis memuru olarak çalıştığını, 03.02.2007 tarihinde 18.30 ile 08.00 saatleri arasında 04.02.2007 tarihinde saat 01.30'da Haber Merkezinin görevli bulundukları... kod no'lu ekip olarak kendilerini ... benzin istasyonuna yönlendirdiğini, ekip olarak benzin istayonuna geldiklerinde pompacı olarak çalışan tanık ...'ın kendilerine, "Gece saat 01.00 sıralarında otogaz verdiği içinde iki şahıs olan plakasının da 34 YH 0463 olduğu ...marka bir otonun kendisinden 20 TL'lik LPG aldığını, içindeki şahısların biz ... Emniyeti Asayiş Şubesinde polisiz, araçda çalıntı arabayı merkeze götürüyoruz, paranı yarım saat sonra getiririz." diyerek para vermeden acele ile istasyondan ayrıldıklarını, bu şahısların polis olamayacağını düşündüğü için 155'i arayarak ihbar ettiğini söylediğini, ekip olarak pompacının vermiş olduğu bilgiler doğrultusunda arama çalışmalarına başladıklarını, saat 02.00 sıralarında bahse konu araç markasına uyan içindeki iki şahsın benzinlik görevlisinin vermiş olduğu eşkale ve plakaya yakın olan.... plakalı ...marka aracı.... Mahallesi, 1957 Sokak girişinde sokağa girdiğini görmeleri üzerine otonun arkasından takip ederek otonun yanına geldiklerini, otonun camlarının açık olduğunu, bu sırada "Polis" olduklarını yüksek sesle bağırarak aracın durmasını istediklerini, araç içerisindeki şahısların dur ihtarlarını dikkate almayarak aracı hızla sürmeye başladıklarını, bu sırada söz konusu aracı takiple havaya iki el uyarı ateşi yaptıklarını, aracın yanına tekrar yaklaşarak dur ihtarı yaptıklarını, bu sırada aracın durduğunu, araç içerisindeki şahıslara "Araçtan inmelerini," söylediklerini, kısa bir süre sonra araç tekrar hareket ederek kendilerinin bulunduğu ekip otosunun üzerine doğru hızlı bir şekilde geldiği sırada kendisinin ekip otosunun dışında olduğunu, aracın hızlı bir şekilde geldiğini görünce tekrar ekip otosuna bindiğini, üzerlerine hızlı bir şekilde gelen otonun ekip otosunun aracının sağ kapısına çarptığını, çarpmayla ekip otosunu sürüklemeye başladığını, aracı kullanan şahsın bu hareketini defetmek ve kendilerini korumak amacıyla üzerine zimmetli zati demirbaş silahı ile aracın lastiklerini hedef alarak birkaç el ateş ettiğini, aracın kendilerini 50 metre sürüklediğini, aracın durduğunu, içerisinde bulunan şahısların araçlarının sağ kapısını açarak araçtan inip kaçmaya başladıklarını, şahısları yakaladıklarında ateş etmesinden dolayı yaralı olduklarını gördüğünü, daha sonra ilgili yerlere haber vererek hastaneye sevk ettiklerini, ekip otosunu polis memuru...'in kullandığını, kendisinin ateş ettiğini, şahısların taraflarına yaptıkları fiili saldırı, üzerlerinde silah olabileceği şüphesi ve araç ile ekip otosuna kasıtlı olarak çarpmasından dolayı savunma amaçlı silah kullandığını, silahı kullanırken şahısların aracının lastiklerini hedef aldığını, ancak şahısların araçları ile çarpmaları sonucu kendilerine denk gelmiş olabileceğini, katılanın kullanmış olduğu aracın motor numarası sorgusundan otonun ....plakalı 1987 model bordo renkli ... marka otoya çıktığını tespit ettiklerini, ayrıca otonun torpido gözü içerisinde biri ..... biri de ..... plakalı otoya kesilmiş olan akaryakıt fişi elde ettiklerini, bu fişlerden 04.02.2007 tarih ve 00.58 saat itibarıyla kesilmiş olan fişte yazılı .... sayılı plakanın şahıslar tarafından benzin alınırken pompacıya vermiş oldukları plaka olduğunu tespit ettiklerini,
Savcılıkta; .... plakadan sorguladıklarında otonun ...marka olmayıp, Skoda marka olduğunun çıktığını, fakat pompacının kendilerine ...marka araç olduğunu söylediğini, olay yerinden ayrıldıklarını, mıntıkalarına döndüklerini, yarım saat sonra tarif edilen otonun karşılarından geldiğini gördüklerini, içerisindeki iki şahsın da eşkale uyduğunu, ancak plakasının .....olduğunu, arabanın çalıntı olabileceğini de düşünerek araba yanlarından geçtikten sonra arkasından geriye döndüklerini, aracın durması için birkaç defa selektör yaktıklarını, otonun durmadığını, bunun üzerine hızlanarak otonun sol tarafına yanaşarak kendisinin camı indirdiğini, elindeki telsizi ve polis kimliğini göstererek şahıslara durmasını söylediğini, buna rağmen şahısların durmadan arabalarını sürmeye devam ettiklerini, bunun üzerine havaya iki el uyarı ateşi yaptığını, şahısların durduğunu, kendilerinin de ekip otosu ile duran otunun 5 metre kadar ilerisine geçip çapraz vaziyette otonun önüne durduklarını, otodan inmelerini söylediklerini, tam kendileri inecekken otoyu kullanan şahsın hızlı bir şekilde hareket ettiğini, otonun sol yanıyla ekip otosunun sağ arka kapının ortalarından başlamak üzere sürter vaziyette ekip otosuna çarptığını, otonun bir müddet sürüklendiğini, bu esnada şahısların içerisinde bulunan otonun ön camı ile ön sol kapı camları ile ekip otosunun sağ ön kapı camının döküldüğünü, oto ekip otosuna doğru hareket ederken lastiğe doğru bir el ateş ettiğini, isabet etmediğini, buna rağmen otonun kendi otolarına çarpıp sürüklemeye başlayınca bu durumu önlemek için ve ayrıca bu şahıslarda silah olup, silahla kendilerine ateş edeceğini düşünerek olayın da heyecanıyla birkaç el ateş ettiğini, çünkü son zamanlarda hırsızların genellikle üzerlerinde silah bulundurduklarını ve polisle çatışmaya girdiklerini, ayrıca şahısların kendilerine polis süsü verdiği için üzerlerinde silah olabileceğini düşündüğünü, bu nedenle pek hedef gözetmeksizin birden çok ateş ettiğini, silahın ağzının daha çok yere doğru olduğunu, şahısların kullandığı otoyla ekip otosuna çarpması ve sürüklemesi anında hem kendisinin oturmakta bulunduğu otonun ön sağ kapı camının döküldüğünü, hem de diğer şahısların otolarının ön sol kapı yani şoför mahalli camının döküldüğünü, ateş ettiği sırada mermilerin dökülen camdan içeriye girmiş olabileceğini,
Mahkemede; olay günü ekipte görevli olarak bulunduğunu, benzin istasyonuna giden şüphelilerin polis olduklarını beyan ederek 20 TL tutarında benzin aldıklarını, bindikleri arabanın çalıntı araba olduğunu, emniyete götürdüklerini, parayı daha sonra ödeyeceklerini söylediklerini, kullandıkları aracın plakasını yanlış verdiklerini, pompacının şüphelenip 155'e haber verdiğini, asayiş ekibi olarak kendilerine bildirildiğinden yakın çevrede araştırmaya başladıklarını, arabayı tespit ettiklerini, selektör ve sirenle uyardıklarını, önünü kesip durdurduklarını, "Polis, aşağıya in." dediklerini, ekip arabasının sağ kapısını açıp aşağıya indiğini, ihtaren, "Polis aşağıya inin." dediğini, dur ihtarına rağmen katılanın aracı hareket ettirip üzerine sürdüğünü, can havliyle ekip arabasına binip kapısını kapattığını, kapatması ile birlikte katılanın kendi arabasıyla ekip otosunun sağ kapısına çarptığını, 50 metre kadar ekip otosunu sürüklediğini, çarpmanın etkisiyle ekip otosunun ön camı ve sağ ön kapı camının kırıldığını, katılanın kullandığı aracı durdurmak için silah kullanmak zorunda kaldığını, önce lastiklerine ateş ettiğini, sürüklendikleri sırada durdurmak amacıyla sürekli ateş ettiğini, kaç el olduğunu bilmediğini, saldırı olduğunu, PVK Hakkında Kanun'un 16. maddesi gereğince yaptığı bir eylem olduğunu,
Bozmadan sonra Mahkemede; Yargıtay 3. Ceza Dairesinin bozma ilamındaki gerekçeye katılmadığını, bu kararın dosyanın yeterince incelenmeden verilmiş olduğunu düşündüğünü, mahkemenin önceki kararında ısrar etmesi ve beraat kararı verilmesini talep ettiğini,
Savunmuştur.
Uyuşmazlık konusunun sağlıklı bir şekilde çözümlenmesi için kanun hükmünü yerine getirme, meşru savunma ve sınırın aşılması konularının ayrı ayrı değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
TCK'nın 24. maddesinin 1. fıkrasında; "Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez" denilmektedir.
Burada esas olarak görevi yerine getirme düzenlenmiştir. Çünkü kanun hükmünü yerine getiren kimse gerçekte görevini ifa etmektedir. Bu görev kaynağını doğrudan doğruya kanundan alıyorsa kanun hükmünü yerine getirmeden, eğer görevli ve yetkili amirin hukuka uygun emrinin yerine getirilmesi söz konusu ise amirin emrini ifadan bahsedilir.
TCK'nın 24. maddesinin 1. fıkrasında, hak ve yetkiden değil bir "kanun hükmü"nden söz edildiğine dikkat edilmelidir. Bilindiği gibi bir kanun hükmüyle diğer hususların yanında bir yetki veya hak düzenlenmiş olabilir. Bu şekliyle kanun hükmünü yerine getirme geniş kapsamlı bir kavramdır. Kişiye, herhangi bir konuda hak veya yetki veren bir kanun hükmünün usulüne uygun tarzda icra edilmesi durumunda, hukuka aykırılık söz konusu olmaz. Örneğin; Göreviyle bağlantılı olarak öğrendiği bir suçu yetkili makamlara bildiren kamu görevlisinin (m.279), şikâyete bağlı suçlarda şikâyet hakkını kullanan müştekinin (m.73), sanığın savunmasını yapan müdafiin veya faile ceza veren hâkimin, usulüne uygun olarak bu işleri yapmasından dolayı cezalandırılması mümkün değildir. Aynı şekilde kolluk kuvvetlerinin görevleri sırasında şartları dâhilinde silah kullanma yetkisine başvurmaları halinde de, fiil hukuka uygun kabul edilir. Ceza Muhakemesi Kanunundaki koruma tedbirlerinin usulüne uygun olarak icra edilmesi durumunda da bu hukuka uygunluk sebebi söz konusu olur.
Kanunun, belli durumdaki kişilere muayyen bir davranışta bulunabilmeleri konusunda doğrudan doğruya yetki vermesine kanun hükmünü icra denir. Örneğin, CMK suçüstü hallerinde (m.90) herkese, faili yakalama yetkisi tanımıştır. Kanunun verdiği yetkiye dayanılarak gerçekleştirilen bu özgürlüğü kısıtlamanın hukuka uygunluk sebebini oluşturabilmesi, failin suçüstü durumunda bulunması, kaçacağından korkulması ya da kimliğinin hemen tespitinin mümkün olmaması, suç şikâyete bağlı ve yakalama şikâyetten önce gerçekleşmiş ise, şikâyet hakkı olanlara durumun bildirilmesi üzerine onların bu haklarını kullanmaları şartlarına bağlıdır.
Kanunun belirli şekilde hareket etme görevini yalnızca belirli kişi veya kamu görevlilerine yüklediği durumlarda ancak bu kişi veya görevlilerin fiileri bakımından hukuka uygunluk sebebi söz konusu olacaktır.
Görüldüğü üzere CMK'nın 90. maddesinin tanıdığı yetkiyi kullanarak, kişi hürriyetini sınırlayan kimse, TCK m. 109'daki hürriyeti kısıtlama suçunu işlemiş olmaz. Çünkü TCK'nın yasakladığı fiile CMK, belli şartlarda izin vermiştir. Kanun koyucunun hem fiilin yapılmasına müsaade etmesi, hem de onu işleyeni cezalandırması mümkün değildir.
Konuyla ilgili diğer bir örnek de İcra ve İflas Kanunu'ndan verilebilir. Bu kanundan ...yetkisini kullanan icra memurunun, haciz işlemleri için başkasının konutuna hak sahibinin rızası olmadan girmesi, konut dokunulmazlığını ihlal fiilinden sorumlu tutulmasını gerektirmez. İcra memuru, kanunun kendisine verdiği yetkiyi kullanmıştır. Buna karşılık kanun, icra memuru sıfatını taşımayan bir kimseye yetki vermediğinden başkasının aynı amaçla konuta girmesi konut dokunulmazlığını ihlal suçunu oluşturur (m. 116)
Fıkra metninde kullanılan "kanun hükmü" ibaresinden "kanun kuralı" anlaşılmalıdır. Bu kanun hükmüne, TCK'nda (örneğin, m. 279) tesadüf edilebileceği gibi diğer kanunlarda da rastlanabilir (CMK m. 90). Yetkili makamlarca usulüne uygun tarzda yürürlüğe konulan tüzükler ve yönetmelikler söz konusu olduğunda da konu TCK'nın 26. maddesinin 1. Fıkrası çerçevesinde değerlendirilmelidir.
"Kanun" terimini esas itibarıyla Türk kanunlarını ifade etmekle birlikte, yabancı kanunların Türkiye'de uygulanmasına müsaade edildiği hallerde (örneğin, TCK m. 19), "yabancı kanun hükmüne riayet" hukuka uygunluk nedeni olarak nazara alınmalıdır.
Kanun hükmünün yerine getirilmesinde, kanunun çizdiği sınırın aşılmaması gerekir. Aksi takdirde hukuka aykırılık yeniden ortaya çıkar ve faile şartları mevcutsa sınırın aşılmasına ilişkin TCK'nın 27. maddesi doğrultusunda ceza verilir. Örneğin, herkesin yakalama yapabildiğin hallerde faili yakalayanların, ona halin icap ettirdiği, hukukun cevaz verdiği sınırı aşmak suretiyle cebir kullanmaları. (Prof. Dr. M. Emin Artuk, Prof. Dr. ... Gökcen, Yrd. Doç. Dr. M. Emin Alşahin, Yrd. Doç. Dr. Kerim Çakır, ... Yayınevi, 11. Baskı, ..., 2017, .... 410, 411, 413, 414)
Meşru savunma, 5237 sayılı TCK'nın birinci kitabının, ikinci kısmının, "Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler" başlıklı ikinci bölümünde, 25. maddenin 1. fıkrasında;
"Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez" şeklinde bir hukuka uygunluk nedeni olarak düzenlenmiştir. Anılan düzenlemeye göre, meşru savunmanın kabulü için saldırının "korunmaya değer nitelikteki herhangi bir hakka yönelmiş olması" yeterli görülmüştür.
Öğretide; "Bir kimsenin, kendisini veya başkasını hedef alan bir tecavüz, saldırı karşısında, savunma amacına matuf olarak ve bu saldırıyı defedecek ölçüde kuvvet kullanması" (İzzet Özgenç, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, ... Bakanlığı Yayınları, 3. Bası, ..., 2006, .... 364.); "Bir kimsenin kendisine veya başkasına yöneltilen ağır ve haksız bir saldırıyı uzaklaştırmak amacıyla gösterdiği zorunlu tepki" (Kayıhan İçel, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınları, ..., 2014, .... 307.); "Kişilerin saldırıya karşı verdikleri kendini veya diğer bir insanı koruma içgüdüsünden kaynaklanan doğal tepkinin hukuken meşru görülmesi" (... Yaşar-... Tahsin Gökcan-... Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, ... Yayınevi, 2. Bası, ..., 2014, .... 697.) şeklinde, 765 sayılı TCK'nın yürürlükte olduğu dönemde Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında "Bir kimsenin ağır ve haksız bir tecavüzü kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak amacı ile gösterdiği zorunlu tepki" olarak tanımlanan meşru savunma; bir kimsenin, gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakkı hedef alan, gerçekleşen ya da gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı, saldırı ile eşzamanlı olarak hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde, kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak mecburiyetiyle saldırıda bulunan kişiye karşı işlediği ve hukuk düzenince meşru kabul edilen fiillerdir.
Gerek öğretide, gerekse yargısal kararlarda vurgulandığı üzere; 5237 sayılı TCK'nın 25/1. maddesinde düzenlenen ve hukuka uygunluk nedenlerinden birini oluşturan meşru savunma, hukuka aykırılığı ortadan kaldırmakta ve bu nedenle eylemi suç olmaktan çıkarmaktadır. Bir olayda meşru savunmanın oluştuğunun kabul edilebilmesi için saldırıya ve savunmaya ilişkin şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
1- Saldırıya ilişkin şartlar:
a) Bir saldırı bulunmalıdır.
b) Bu saldırı haksız olmalıdır.
c) Saldırı meşru savunma ile korunabilecek bir hakka yönelik olmalıdır. Bu hakkın, kişinin kendisine veya bir başkasına ait olması arasında fark yoktur.
d) Saldırı ile savunma eş zamanlı bulunmalıdır.
2- Savunmaya ilişkin şartlar:
a) Savunma zorunlu olmalıdır. Zorunluluk ile kastedilen husus, failin kendisine veya başkasına ait bir hakkı koruyabilmesi için savunmadan başka imkânının bulunmamasıdır.
b) Savunma saldırana karşı olmalıdır.
c) Saldırı ile savunma arasında oran bulunmalıdır.
Savunmanın, meşru savunma şartlarının bulunduğu sırada başladığı, ancak orantılılık ilkesinin ihlal edilmesi nedeniyle meşru savunmanın gerçekleştiğinin kabul edilmediği durumlarda, "sınırın aşılması" söz konusu olabilmektedir.
Sınırın aşılması, 5237 sayılı TCK’nın 27. maddesinde;
"(1) Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yer alan cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.
(2) Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez" şeklinde düzenlenmiştir.
Her ne kadar madde metninde "ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması" ibaresine yer verilmişse de, bundan maksat, "hukuka uygunluk sebeplerinde sınırın aşılması"dır. Bilindiği gibi "ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler" başlığı altında "hukuka uygunluk sebepleri" ile "kusurluluğu etkileyen sebepler" birlikte düzenlenmiştir. Kusurluluğu etkileyen hallerin söz konusu olduğu durumlarda (haksız tahrik, zaruret hali gibi) kişinin işlediği fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneği etkilenmekte ancak kişi, kasten hareket etmektedir. Bu bakımdan bir olayda örneğin, hem zaruret halinden hem taksirden bahsedilmez.
Hukuka uygunluk sebebinde sınırın aşılması hâlinde ise, somut olayda bir hukuka uygunluk sebebi mevcuttur, ama hukuka uygunluk sınırı aşılmıştır. Böyle hallerde sınırı aşan fiil, hukuka aykırı olur.
Sınırın aşılması kasten ya da taksirle olabilir. Eğer kişi sınırı kasten aşmışsa, artık hukuka uygunluk sebebinin varlığı önemli değildir. Kişi kasten işlediği suçtan sorumlu olur.
Hukuka uygunluk sebebi taksirle de aşılmış olabilir. Yukarıda da açıkladığımız gibi kanun hükmü gereği görevini ifa etmekte olan zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlileri, zor kullanma yetkilerini taksirli bir biçimde aşar ve ölüm meydana gelirse TCK'nın 27. maddesinin 1. fıkrası hükmü uygulama alanı bulur ve sınırı aşan kimse taksirle öldürmeden 27. maddenin 1. fıkrası uyarınca sorumlu tutulur.
Meşru müdafaada sınır kasten aşıldığında, örneğin, meşru savunmada bulunan kişi vaki saldırıyı defetmek için saldırganı öldürmenin şart olmadığını bile bile ve sırf tecavüze uğramış olması fırsatından yararlanarak saldırganı öldürdüğü takdirde hukuka aykırılığın kalkmayacağı ve failin bu maddedeki herhangi bir ceza indiriminden yararlanamayacağı şüphesizdir.
Yukarıda verilen örnekte fail, maruz kaldığı saldırı dolayısıyla ve içinde bulunduğu durum itibarıyla esasta gerekli olandan fazla bir savunmada bulunmuş olabilir. Sınırın aşılmasındaki bu taksir kendisinin cezalandırılmasına yol açabilirse de, bunun için işlenen suçun taksirle işlendiği takdirde de cezalandırılabilen bir fiil olması zorunludur. Demek oluyor ki, bu gibi hâllerde işlenen suçun niteliğine bakılacak ve sadece kasten işlendiği takdirde cezalandırılabilen bir suç söz konusu ise faile ceza verilmeyecek buna karşılık, suç taksirle işlendiği takdirde de cezalandırılabilen fiillerden birini oluşturduğunda, maddede öngörülen biçimde cezadan indirim yapılarak faile taksirle suçtan dolayı ceza verilecektir. ( Prof. Dr. ... Gökcen- Yrd. Doç. Dr. ... Balcı, Kasten Öldürme Suçları, ... Yayınevi, 2013, ..., 2013, .... 70, 71.)
Hukuka uygunluk nedeninin bulunması, eylemin suç olmasını engelleyeceğinden, fail hakkında 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendi uyarınca beraat kararı verilecektir. Buna karşın, "sınırın aşılması" bir hukuka uygunluk nedeni olmayıp TCK’nın 27.maddenin 1. fıkrasındaki durum itibarıyla kusurluluğu azaltan, 27. maddenin 2. fıkrasındaki durum itibarıyla da kusurluluğu ortadan kaldıran nedenlerden biridir. Başka bir deyişle, hukuka uygunluk nedenlerinde sınırın kast olmaksızın aşılması hâlinde "beraat" kararı değil, anılan maddenin 1. fıkrasına göre indirimli ceza veya 2. fıkrasına göre CMK’nın 223. maddesinin 3. fıkrasının (c) bendi gözetilerek "ceza verilmesine yer olmadığı" kararı verilecektir.
TCK’nın 27. maddesinin 1. fıkrasında, fail bir hukuka uygunluk nedeninin sınırını aşmakta ise de, bunu bilerek ve isteyerek yani kasten yapmamaktadır. Ancak, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılabiliyorsa, fail sınırı kast olmaksızın aşmış olması dolayısıyla taksirinden sorumlu tutulmaktadır.
5237 sayılı TCK’nın 27. maddesinin 2. fıkrasında, hukuka uygunluk nedenlerinden sadece meşru savunma için sınırın aşılmasına ilişkin özel bir düzenleme öngörülmüştür. Buna göre bu hükmün uygulanabilmesi için;
1- Meşru savunma ile korunabilecek bir hakkın bulunması,
2- Saldırıya ilişkin şartların var olması,
3- Savunmaya ilişkin şartlardan "ölçülülük ya da orantılılık" şartının, savunma lehine ihlal edilmesi suretiyle sınırın aşılması,
4- Sınırın aşılmasının mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmesi gerekmektedir.
Tüm bu şartların birlikte gerçekleşmesi hâlinde, meşru savunmada sınırı aşan faile CMK’nın 223/3-c maddesi uyarınca ceza verilmeyecektir. Bu durumda, kişinin, maruz kaldığı saldırı karşısında içine düştüğü heyecan, korku veya telaş dolayısıyla davranışlarını yönlendirme yeteneğinin ortadan kalkması söz konusu olacağından, meşru savunmada sınırın aşılmasından dolayı kusurlu sayılmayacağı kabul edilir. Dolayısıyla, belirleyici olan maruz kalınan saldırının kişiyi içine düşürdüğü psikolojik durumdur. Zira kişi sırf maruz kaldığı saldırının etkisiyle, "heyecan, korku veya telaşa" kapılarak meşru savunmanın sınırlarını aştığında bu maddeden yararlanabilecek, buna karşılık saldırının etkisinin yanında, saldırıdan kaynaklanmış olsa bile, öfke gibi nedenlerle sınır aşıldığında ise aynı korumadan faydalanılması söz konusu olmayacaktır. Başka bir deyişle, failin amacı, saldırının defedilmesinden çok, kin duygusunu tatmine yönelik ise meşru savunmada sınırın aşılması değil, ancak haksız tahrik söz konusu olabilecektir.
Öte yandan, uyuşmazlığın çözümü için polisin hangi hâllerde silah kullanma yetkisinin bulunduğunun da üzerinde durulmalıdır.
2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'nun “Zor ve Silah Kullanma” başlıklı 16. maddesi;
"(1) Polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir.
(2) Zor kullanma yetkisi kapsamında, direnmenin mahiyetine ve derecesine göre ve direnenleri etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedenî kuvvet, maddî güç ve kanunî şartları gerçekleştiğinde silah kullanılabilir.
(3) İkinci fıkrada yer alan;
a) Bedenî kuvvet; polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde doğrudan doğruya kullandığı bedenî gücü,
b) Maddî güç; polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde bedenî kuvvetin dışında kullandığı kelepçe, cop, basınçlı ve/veya boyalı su, göz yaşartıcı gazlar veya tozlar, fizikî engeller, polis köpekleri ve atları ile sair hizmet araçlarını,
ifade eder.
(4) Zor kullanmadan önce, ilgililere direnmeye devam etmeleri halinde doğrudan doğruya zor kullanılacağı ihtarı yapılır. Ancak, direnmenin mahiyeti ve derecesi göz önünde bulundurularak, ihtar yapılmadan da zor kullanılabilir.
(5) Polis, zor kullanma yetkisi kapsamında direnmeyi etkisiz kılmak amacıyla kullanacağı araç ve gereç ile kullanacağı zorun derecesini kendisi takdir ve tayin eder. Ancak, toplu kuvvet olarak müdahale edilen durumlarda, zor kullanmanın derecesi ile kullanılacak araç ve gereçler müdahale eden kuvvetin amiri tarafından tayin ve tespit edilir.
(6) Polis, kendisine veya başkasına yönelik bir saldırı karşısında, zor kullanmaya ilişkin koşullara bağlı kalmaksızın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun meşru savunmaya ilişkin hükümleri çerçevesinde savunmada bulunur.
(7) Polis;
a) Meşru savunma hakkının kullanılması kapsamında,
b) Bedenî kuvvet ve maddî güç kullanarak etkisiz hale getiremediği direniş karşısında, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde,
c) Hakkında tutuklama, gözaltına alma, zorla getirme kararı veya yakalama emri verilmiş olan kişilerin ya da suçüstü halinde şüphelinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde,
d) Kendisine veya başkalarına, işyerlerine, konutlara, kamu binalarına, okullara, yurtlara, ibadethanelere, araçlara ve kişilerin tek tek veya toplu halde bulunduğu açık veya kapalı alanlara molotof, patlayıcı, yanıcı, yakıcı, boğucu, yarlayıcı ve benzeri silahlarla saldıran veya saldırıya teşebbüs edenlere karşı, saldırıyı etkisiz kılmak amacıyla ve etkisiz kılacak ölçüde, (Bu bent 27.03.2015 tarihli ve 6638 sayılı Kanun'la, fıkra metnine eklenmiştir.)
silah kullanmaya yetkilidir.
(8) Polis, yedinci fıkranın (c) bendi kapsamında silah kullanmadan önce kişiye duyabileceği şekilde ‘dur’ çağrısında bulunur. Kişinin bu çağrıya uymayarak kaçmaya devam etmesi halinde, önce uyarı amacıyla silahla ateş edilebilir. Buna rağmen kaçmakta ısrar etmesi dolayısıyla ele geçirilmesinin mümkün olmaması halinde ise kişinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde silahla ateş edilebilir.
(9) Polis, direnişi kırmak ya da yakalamak amacıyla zor veya silah kullanma yetkisini kullanırken, kendisine karşı silahla saldırıya teşebbüs edilmesi halinde, silahla saldırıya teşebbüs eden kişiye karşı saldırı tehlikesini etkisiz kılacak ölçüde duraksamadan silahla ateş edebilir” şeklinde düzenlenmiştir.
5681 sayılı Kanun'a değişik 16. maddenin Kanun teklifindeki gerekçesinde;
"...Yedinci fıkrada üç temel durumda polis silah kullanma yetkisinin olduğu belirtilmektedir. Bunlardan ilki meşru savunma hakkının kullanılması kapsamında silah kullanma; ikincisi bedeni kuvvet ve maddi güç kullanarak etkisiz hale getiremediği direniş karşısında, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde silah kullanma; üçüncüsü ise yakalanması gereken kişinin yakalanması amacıyla ve yakalanmasını sağlayacak ölçüde silah kullanmasıdır.
Silah kullanılacak hallerden üçüncüsü olarak gösterilen durumla ilgili olarak sekizinci fıkrada ayrıca bir sınırlamaya gidilmiş; bu durumlarda öncelikle 'dur' çağrısının yapılması, buna rağmen kişinin kaçması halinde uyarı amacıyla silahla ateş edilebilmesi, bu uyarı atışına rağmen hala kaçmakta ısrar etmesi ve kaçması dolasıyla ele geçirilmesinin mümkün olmaması halinde, yakalanmasının sağlanması amacıyla ve sağlayacak ölçüde silahla ateş edilmesi öngörülmüştür..." açıklanmasına yer verilmiştir.
Silah kullanma ile ilgili değinilen hususlar özetlenecek olursa, bu konudaki temel ilkeler şunlardır:
- Yaşama hakkı tehlikeye girmedikçe (meşru müdafaa ve zorda kalma hali) başkasının yaşam hakkı tehlikeye sokulmamalıdır,
- Silah öldürmek kastıyla kullanılmamalıdır,
- Başka surette saldırıyı ya da direnişi def etme veya kaçan kişiyi yakalama imkanı yoksa sağlığa en az zarar verecek şekilde silah kullanılmalıdır,
- Kaçan kişiler bakımından, anılan kişiler açıkça ve ısrarla ikaz edilmedikçe silah kullanılmamalıdır,
- Mutlaka her olayda ölçülü (orantılılık) olunmalıdır. (M. B.Eryılmaz / A. Bozlak, TBB Dergisi, Sayı 83, 2009, sayfa 247)
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ... Altındaş ve tanık...'in polis memuru oldukları, 03.02.2007 tarihinde saat 19.00 ila 08.00 arasında 3. grup olarak ... kod no ile 41 L 2192 plakalı gri renkli Clio marka sivil ekip otosunda asayiş ekibi olarak görev yaptıkları, olay günü gece saat 23.00 sıralarında katılan ...'in kendi kullandığı araca tanık ... ...'i de alarak şehir içerisinde dolaşmaya başladıkları, bir taraftan da araç içerisinde bira içtikleri, dolaşırken aracın gazının bitmek üzere olduğunu gören katılan ...'in saat 00.30 sıralarında..... Mahallesi, ...Caddesi üzerinde bulunan ... isimli benzin istasyonuna girdiği, tanık ...'nin araçta kaldığı, katılanın ise araçtan inerek petrolde pompacı olarak çalışan tanık ...'e, kendisinin polis olduğunu, geldikleri aracın çalınarak terk edildiğini, aracı Emniyet Müdürlüğü önüne götürmeleri gerektiğini, ancak aracın gazının bittiğini, yarım saat sonra ödemek üzere 20 TL'lik otogaz koymasını istediği, katılanın sözüne inanan tanık ...'ın araca 20 TL'lik otogaz koyduğu, yarım saat sonra katılanın parayı getirmemesi üzerine dolandırıldığını anlayarak 155 Polis İmdat hattını arayarak ihbarda bulunduğu ve aracın plakasını verdiği, bunun üzerine Emniyet Haber Merkezi'nden sanık polis memurunun görevli bulunduğu ... kod no'lu ekibe anons edilerek olayın araştırılmasının istendiği, şoförlüğünü polis memuru tanık...'in yaptığı emniyete ait .... plaka sayılı araç ile polis merkezinin bildirdiği.... plaka sayılı aracı aramaya başladıkları, gece saat 02.00 sıralarında aracın İnönü Mahallesi, 1957 Sokak üzerinde yolun karşısından gelirken gördükleri, dur ihtarı ve selektör yapmalarına rağmen aracın durmayarak kaçması üzerine ekip aracını döndürerek katılanın kullandığı aracı takibe başladıkları, aracın arkasından yeniden selektör yapıp dur ihtarına devam ettikleri, ancak aracın durmadığı, polis aracının katılanın kullandığı aracın önüne durmak amacıyla önüne geçtiğinde katılanın aracı hızlı bir şekilde sanık polis memuru ...'ın içinde bulunduğu ekip aracının üzerine sürdüğü, polis aracına yandan sürtünmek süretiyle çarptığı, polis aracını sürüklediği, çarpmanın etkisiyle polis aracının sağ ön camının kırıldığı, bu esnada sanık ...'ın içinde bulunduğu araçtan katılan ve tanık ...'nin içerisinde bulunduğu aracı durdurmak amacıyla tabancayla 4-5 el ateş etmesi sonucu katılanın vücuduna isabet eden üç mermi çekirdeği sonucu hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığı, katılanın kullandığı aracın motor numarası üzerinden yapılan sorgulamada başka bir araca ait olduğunun tespit edildiği olayda;
Oluşa göre, gece saat 02.00 sıralarında katılanın takibini gerektiren eyleminin kısa süre önce gerçekleştirilen CMK.nın 90/3 md. gereğince yakalama müzekkeresi düzenlenebilecek dolandırıcılık suçu olduğu, katılanın sanık ve tanık polis memurlarının ısrarlı uyarı ve takibe rağmen kullandığı araçla polis aracına yandan çarparak ve sürüklemek suretiyle kaçmaya çalıştığı, sanık ve tanığın aksi ispatlanamayan anlatımlarına göre olay tarihlerinde hırsızlık ve dolandırıcılık suçlarının faillerinin polisle silahlı çatışmaya girdiklerinin bilindiği ortamda; sanık polis memurunun son çare olarak katılanın aracını durdurmak amacıyla ateş etmesi yasaya uygun ise de katılanın yaşamsal tehlike oluşturacak vücut bölgesini hedef alıp birden çok ateş ederek gerekli olandan fazla bir savunmada bulunmak suretiyle kanun hükmünün yerine getirilmesinde kanunun çizdiği sınırı aştığı olayın oluşuna göre kasten hareket ettiği sonucuna varılamaycağının anlaşılması karşısında; sanığın eyleminin TCK'nın 27/1. maddesine uyduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin sanığın eyleminde TCK'nın 27/2. maddesi uygulama koşullarının oluştuğuna ilişkin direnme gerekçesinin sanığın eyleminde TCK'nın 27/1. maddesinin uygulanma koşullarının oluştuğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ..., ... ve
"Direnme üzerine incelenen dosyada genel kurulun çoğunluk görüşüne muhalefetimiz katılan ...’in sanık polis memuru ... tarafından silahla ateş edilmek suretiyle kasten yaralandığı olayda, sanık lehine 5237 sayılı TCK’nın 27/1. maddesindeki ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması ya da 27/2. maddesindeki meşru savunmada sınırın aşılmasının mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmesi koşullarının oluşmadığı yönündeki düşüncemize dayanmaktadır.
İncelenen dosya kapsamına göre;
Suç tarihinde katılan ... ile arkadaşı tanık ... ...’in, katılanın yönetimindeki ... plakalı otomobille birlikte alkol alarak dolaştıkları, bir süre sonra aracın deposundaki LPG’nin azaldığını görünce tanık ...’in pompa görevlisi olarak çalıştığı akaryakıt istasyonuna girdikleri, kendisini polis olarak tanıtan katılanın bir bahaneyle parasını yarım saat sonra sonra ödemek üzere araca otogaz aldığı ve yanındaki arkadaşıyla birlikte oradan ayrıldığı, ancak katılanın söz vermesine rağmen parayı getirmemesi nedeniyle dolandırıldığını düşünen tanık ...’ın 155 polis imdat hattını arayarak ihbarda bulunduğu ve araç plakasını görevlilere verdiği, polis haber merkezinin anonsu üzerine... kod nolu ekipteki görevlilerden polis memuru sanık ... ile yanındaki mesai arkadaşı polis memuru...’in emniyete ait .... plakalı sivil araçla sorumluluk alanlarında katılan ve tanığın bulundukları aracı aramaya başladıkları, nitekim gece 02.00 sıralarında karşılaştıkları otomobili takibe aldıkları, dur ihtarında bulunmalarına rağmen katılan ve tanığın bulundukları otomobilin durmadığı ve hızını artırdığı, süregelen kovalamaca sırasında yan yana gelen, direksiyonlarını birbirleri üzerine kırmalarından kaynaklanan şekilde birbirlerine sürten ve çarpan araçların sonunda birbirine bitişik ve aynı yöne bakar şekilde durdukları, bu aşamada araçta bulunduğu konum itibariyle ön yolcu koltuğunda ve şoförün sağında oturan sanık ...’ın görevi gereği üzerinde taşıdığı tabancasıyla doğrudan katılanı hedef alarak 4 el ateş ettiği, bu atışlardan üçünün katılana isabetiyle göğüs ve batın boşluğuna nafiz, akciğer, mide, ince ve kalın bağırsakta ateşli silah mermi çekirdeği yaralanması oluşturacak şekilde yaralanan katılanın yaşamsal tehlike geçirdiği, skapula (kürek kemiği) üzerindeki parçalı kırığın hayat fonksiyonlarına (3) orta derecede etkili olduğu anlaşılmaktadır.
Dosyadaki bulgu ve tespitler özetle şu şekildedir;
-... İlçe Emniyet Müdürlüğü olay yeri inceleme büro amirliğinin 04.02.2007 tarihli ve saat 07.30’de düzenlenen olay yeri inceleme raporunda .... kod nolu ekibin kullandığı .plakalı gri renkli Clio marka otonun .... plakalı gri renkli ...marka oto ile aynı istikamete bakar vaziyette sürtünme sonucu kaza yaptıkları,.... plakalı otonun kaldırıma çıkmış olduğu,,,,, plakalı otonun ise bu aracın ön kısmına gelecek şekilde bu otoya yaslanmış olduğu ifade edilmiştir. (olay yeri basit krokisinde de aynı tespitlerin çizim hali yer almaktadır)
-Aynı tutanakta, .. plakalı otomobilin ön sol kapısının hasarlı olduğu, camının kırık olduğu, ön camın ise tamamen kırık olduğu belirtilmiş, oto etrafında yerde araca 230 cm mesafede 9 mm. çapında kovan ve biraz ileride yerde bir mermi çekirdeğinin bulunduğu tespit edilmiştir.
-Sanık polis memuru ... ile araç şoförü polis memuru... tarafından düzenlenen aynı tarihli ve 04.30 saatli tutanakta ise katılanın kullandığı .... plakalı aracın dur ihtarına uymayarak kaçmaya devam etmesi üzerine yaşanan kovalamacada ilgili araç ve şahısların alındığı hususuna yer verilmiş, ancak polis memurlarının can güvenliğine yönelen herhangi bir saldırıdan söz edilmemiştir.
.... plakalı araç içinde veya dışında, olay mahallinde, katılan ... ile olay esnasında aynı araçta bulunan tanık ... ... üzerinde ateşli silaha, kesici-delici nitelikte bir alete rastlanmamıştır.
-... Cumhuriyet Başsavcılığının 04.02.2007 tarihli otolar üzerinde yapılan keşif ve inceleme tutanağında.... plakalı otomobilin ön camının ve sol ön kapı camının tamamen dökülmüş olduğu, sol ön çamurluğun ön lastik hizasından başlayarak sol kapının sonuna kadar devam eden çarpmadan mütevellit içeriye çökme ve boya çiziklerinin bulunduğu, başkaca hasar bulunmadığı, aracın hiçbir noktasına kurşun çekirdeğinin isabet etmediği,.... plakalı araçta ise sağ ön farın yerinde olmadığı, ön tamponun yerinden çıktığı, sağ ön far kısmından başlayarak sağ arka kapının tahminen 30 cm. ilerisine devam edecek şekilde kapının içeriye çöktüğü, sağ ön kapı camının tamamen kırılmış olduğu hususlarına yer verilmiştir.
-... plakalı araçta bulunan tanık ... ...’in ... Cumhuriyet Başsavcılığında müşteki-şüpheli sıfatıyla verdiği 04.02.2007 tarihli ifadesinde, polis arabasının arkadan geldiğini, sol taraflarına yanaştığını ve durmalarını istediğini, kendisinin...’e durmasını söylediğini ancak...’in gaza basıp hızlandığını, bunun üzerine polis arabasının hızlanarak önlerine geçtiğini ve kendi önlerine doğru kırdığını, bu sırada kendi arabalarının polis arabasının sağ tarafına çarptığını ve durduğunu, arabanın başka yere kaçma durumunun olmadığını zira yolun bittiğini beyan ettiği anlaşılmıştır.
- Tanık polis memuru..., 05.02.2007 tarihinde ... Cumhuriyet Başsavcılığında verdiği ifadesinde, ... plakalı araca durması için birkaç kez selektör yaptığını ancak durmadığını, hızlanarak otoyla yanyana geldiklerini, sağ tarafında oturan polis memuru arkadaşının camı indirdiğini, polis olduklarını ve telsizini göstererek durmalarını söylediğini, buna rağmen durmayınca sanık arkadaşı ...’ın durmaları için havaya iki el ateş ettiğini, bunun üzerine aracın durduğunu, kendisinin de 5 metre ileri giderek çapraz şekilde aracı durdurduğunu, arkadaşı ...’ın tam kapıdan inmek üzere olduğu anda katılanın hızlı şekilde aracı hareket ettirdiğini, kendi otosunun sol ön yanıyla araçlarının sağ arka kapısına sürter vaziyette çarptığını ve arabalarının bir müddet sürüklendiğini, oto üzerlerine doğru hareket ederken sanık polis memuru ...’ın yere doğru bir el ateş ettiğini, yine oto kendi arabalarına sürtmeye başlayınca tabancasıyla 4-5 el ateş ettiğini hatırladığını ancak silahın namlusunun paralel olmadığını, daha çok aşağıya doğru olduğunu belirtmiştir.
-Sanık ... ile tanık polis memuru... olay günü ve saatinde... kod nolu ekip olarak 3. grup kapsamında saat 19.00-08.00 saatleri arasında görevlidirler.
-12.02.2007 günlü telsiz muharebesi analiz tutanağında... kod nolu ekibin haber merkeziyle yaptığı telsiz görüşmesinde “kaza yaptık, aracımıza çarptılar, silah kullandık, ...aracı üzerimize sürdüler” ifadelerini kullandığı anlaşılmaktadır.
-... Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığının 27.11.2007 tarihli kesin raporunda, “...göğüs ve batın boşluğuna nafiz, akciğer, mide, ince ve kalın bağırsakta ateşli silah mermi çekirdeği yaralanması oluşturacak şekilde yaralanan katılanın yaşamsal tehlike geçirdiği, basit tıbbi müdahaleyle giderilemeyeceği, skapula (kürek kemiği) üzerindeki parçalı kırığın hayat fonksiyonlarına (3) orta derecede etkili olduğunun” belirtildiği anlaşılmaktadır.
Bu tespitlere göre, konunun daha isabetli değerlendirilmesi bakımından TCK’nın ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler arasında 27. maddesinde “sınırın aşılması” başlığıyla yapılan düzenlemeyi ele almak gerekecektir. İlgili maddenin 1. fıkrasında, kamu adına zor kullanma yetkisine sahip kolluk görevlilerinin, TCK’nın 25. maddesindeki meşru savunma koşullarının bulunduğu noktada gerek kendisini, gerekse üçüncü şahısları savunurken ya da zor kullanma yetkisini kullanırken kast olmaksızın sınırı aşması halinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur. Aynı maddenin 2. fıkrasında ise, meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmişse faile ceza verilmeyeceği hükme bağlanmıştır. Yargıtayımız çeşitli kararlarında hukuka uygunluk hallerinde sınırın aşılmasını “savunmanın yasal savunma koşullarının bulunduğu sırada başladığı, ancak orantılılık ilkesinin ihlal edilmesi nedeniyle yasal savunmanın gerçekleştiğinin kabul edilmediği durumlarda uygulanabilecek bir kavram olarak tanımlamıştır. Muhtelif kararlarında Yargıtay, sınırın aşılmasını “savunmanın meşru müdafaa koşullarında başladığı, fakat ölçülülük ilkesinin ihlal edilmesi nedeniyle meşru müdafaanın kabul edilmediği hallerde” kabul ettiği anlaşılmaktadır. İşte bu ölçülülük ilkesinin kast olmaksızın taksirle aşıldığı hallerde 27/1. maddenin, mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelen nedenlerle aşıldığı hallerde 27/2. maddenin uygulanması gündeme gelecektir.
Sınırın aşılması kavramının, meşru savunma koşullarından bağımsız değerlendirilmesi olanaklı olmadığından TCK’nın 25/1. maddesindeki meşru savunma hukuka uygunluk nedeni üzerinde de durulması gerekecektir. Meşru savunma, 5237 sayılı TCK'nın 25. maddesinin 1. fıkrasında; "Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez." şeklinde bir hukuka uygunluk nedeni olarak düzenlenmiştir. Anılan düzenlemeye göre, meşru savunmanın kabulü için saldırının "korunmaya değer nitelikteki herhangi bir hakka yönelmiş olması" yeterli görülmüştür. Öğretide; "Bir kimsenin, kendisini veya başkasını hedef alan bir tecavüz, saldırı karşısında, savunma amacına matuf olarak ve bu saldırıyı defedecek ölçüde kuvvet kullanması" (İzzet Özgenç, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, ... Bakanlığı Yayınları, 3. Bası, ..., 2006, .... 364.); "Bir kimsenin kendisine veya başkasına yöneltilen ağır ve haksız bir saldırıyı uzaklaştırmak amacıyla gösterdiği zorunlu tepki" (Kayıhan İçel, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınları, ..., 2014, .... 307.); "Kişilerin saldırıya karşı verdikleri kendini veya diğer bir insanı koruma içgüdüsünden kaynaklanan doğal tepkinin hukuken meşru görülmesi" (... Yaşar-... Tahsin Gökcan-... Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, ... Yayınevi, 2. Bası, ..., 2014, .... 697.) şeklinde, 765 sayılı TCK'nın yürürlükte olduğu dönemde Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında "Bir kimsenin ağır ve haksız bir tecavüzü kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak amacı ile gösterdiği zorunlu tepki" olarak tanımlanan meşru savunma; bir kimsenin, gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakkı hedef alan, gerçekleşen ya da gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı, saldırı ile eş zamanlı olarak hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde, kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak mecburiyetiyle saldırıda bulunan kişiye karşı işlediği ve hukuk düzenince meşru kabul edilen fiillerdir. Gerek öğretide, gerekse yargısal kararlarda vurgulandığı üzere; 5237 sayılı TCK'nın 25. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen ve hukuka uygunluk nedenlerinden birini oluşturan meşru savunma, hukuka aykırılığı ortadan kaldırmakta ve bu nedenle eylemi suç olmaktan çıkarmaktadır. Bir olayda meşru savunmanın oluştuğunun kabul edilebilmesi için saldırıya ve savunmaya ilişkin şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. 1- Saldırıya ilişkin şartlar: a) Bir saldırı bulunmalıdır. b) Bu saldırı haksız olmalıdır. c) Saldırı meşru savunma ile korunabilecek bir hakka yönelik olmalıdır. Bu hakkın, kişinin kendisine veya bir başkasına ait olması arasında fark yoktur. d) Saldırı ile savunma eş zamanlı bulunmalıdır. 2- Savunmaya ilişkin şartlar: a) Savunma zorunlu olmalıdır. Zorunluluk ile kastedilen husus, failin kendisine veya başkasına ait bir hakkı koruyabilmesi için savunmadan başka imkânının bulunmamasıdır. b) Savunma saldırana karşı olmalıdır. c) Saldırı ile savunma arasında oran bulunmalıdır. Savunmanın, meşru savunma şartlarının bulunduğu sırada başladığı, ancak orantılılık ilkesinin ihlal edilmesi nedeniyle meşru savunmanın gerçekleştiğinin kabul edilmediği durumlarda ise "sınırın aşılması" söz konusu olabilmektedir.
İç mevzuatta kolluk kuvvetlerinin zor ve silah kullanma yetkisinin sınırları PVSK (md.16) ve Jandarma Teşkilat ve Görevleri Kanunu (md.11) başta olmak üzere farklı hukuki metinlerde düzenlenmiştir. Konumuzla ilgisi yönünden, polis mevzuatına bakıldığında yakalama amaçlı zor ve silah kullanma yetkisinin sınırlarının direnmenin mahiyeti ve derecesiyle ilgili olduğu kadar, isnat edilen suç konusu fiille de bağlantılı olduğu kabul edilmelidir. Kaçmakta olan şüphelinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde silah kullanma yetkisi PVSK’nın 16/7-c maddesinde düzenlenmiştir. Yasadaki düzenleme orantılılık ilkesiyle birlikte değerlendirildiğinde, eğer şüphelinin direnme şekli meşru savunmanın daha üstün bir zor kullanma derecesini gerektiren şartlarını oluşturmuyorsa, yakalanmayı sağlamak için ve sağlayacak ölçüde silah kullanmanın üst sınırı, yaralama amaçlı silah kullanma olmalıdır. Ayrıca, zor kullanma yetkisi kullanılırken korunmak istenen hak ile ihlal edilen hak arasında bir denge olmalıdır. Bu bağlamda, kişinin etkisiz hale getirilmesi veya yakalanması sonucu elde edilecek fayda ile silah kullanarak şüpheliye verilecek zarar karşılaştırılmalıdır.
Anayasamızın 90/5. maddesinde “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7/5/2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” hükmüne yer verilmesi karşısında hükümlerini kabul ederek taraf olduğumuz en temel hukuksal metinlerden olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin konuya ilişkin bağlayıcı hükümleri de bu konudan bağımsız düşünülemez.
AİHS’nin 1. maddesi uyarınca herkesin yaşam hakkı yasanın koruması altındadır. Sözleşmenin 2/1. maddesinin ilk cümlesi, devleti yalnızca kasten ve yasa dışı yoldan ölüme sebebiyet vermekten kaçınmakla değil, aynı zamanda iç hukuk düzeninde kendi yargısına tabi kişilerin yaşam haklarının korunması için gerekli önlemleri almakla yükümlü kılmaktadır. Sözleşmede güvenlik güçlerinin hangi hallerde öldürücü güç kullanmasının meşru sayılacağı açıkça gösterilmiştir. Buna göre, bir kimsenin kanun dışı şiddete karşı korunması, kanuna uygun olarak tutuklama yapılması veya kanuna uygun olarak tutuklu bulunan kişinin kaçmasının önlenmesi, ayaklanma veya isyanın kanuna uygun olarak bastırılması hallerinde kolluk kuvvetlerinin yaşam hakkına yönelik eylemleri meşru kabul edilmiştir. Güç kullanma yetkisi bakımından kabul edilen ilkeler ise yasallık, gereklilik/mutlak zorunluluk ve orantılılık olarak sayılmaktadır. AİHM kararları incelendiğinde, kolluk kuvvetlerinin yaptığı operasyonlarda ölümcül güç kullanımının istenmeyen ölüm ihtimalini mümkün olan en alt seviyede tutacak şekilde planlanması ve icra edilmesi gerekliliğine vurgu yapılmaktadır. Bu bağlamda, zor ve silah kullanma yetkisine sahip olanların sınırı aşmaları durumunda sorumlu olacakları da kuşkusuzdur.
1990 yılında Havana’da toplanan sekizinci Birleşmiş Milletler Konferansında kanun adamlarının zor ve silah kullanmalarına dair temel prensipler belirlenmiştir. Buna göre, kanun adamları kendilerinin ve başkalarının öldürülmelerine veya ağır bir biçimde yaralanmalarına yönelik yakın bir tehlikeye karşı müdafaa halleri ile yaşama karşı ağır bir tehdit içeren ağır nitelikteki özel suçların işlenmesini önlemek, bu tür tehlike gösteren veya emirlere direnen bir kimseyi yakalamak veya böyle bir kimsenin kaçmasını önlemek amacı dışında ve bu amaçları gerçekleştirmek için daha hafif yöntemler yetersiz kalmadıkça başkalarına karşı silah kullanamazlar. Her halukarda, sadece yaşamı korumak için kesinlikle kaçınılmaz olduğu zaman öldürmeye yönelik silah kullanılabilir.
Tüm bu açıklamalar, yukarıda özetlenen oluş ve kanıtlarla birlikte değerlendirildiğinde;
Olay tarihinde dolandırıcılık suçunu işledikleri iddiasıyla haklarında kolluğa ihbarda bulunulan katılan ... ile arkadaşı tanık ...’nin durumun bildirildiği sivil polis ekibinde görevli sanık ... ve tanık... tarafından takibe alındığı, adı geçen görevlilerin dur ihtarına rağmen araçlarını durdurmayan ve kaçmayı tercih eden katılan ... ve tanık ... ile polis ekibinin aracı arasındaki kovalamacanın zaman zaman önlü arkalı, zaman zaman da yan yana ve araçların birbirine çarpacak şekilde temasta bulunmasıyla devam ettiği, araçları sevk ve idare eden şoförlerin direksiyonlarını birbirleri üzerine kırmalarından kaynaklanan şekilde birbirlerine sürten ve çarpan araçların sonunda birbirine bitişik ve aynı yöne bakar şekilde durdukları, bu aşamada araçta bulunduğu konum itibariyle ön yolcu koltuğunda ve şoförün sağında oturan sanık ...’ın görevi gereği üzerinde taşıdığı tabancasıyla doğrudan katılanı hedef alarak 4 el ateş ettiği, bu atışlardan üçünün katılana isabetiyle göğüs ve batın boşluğuna nafiz, akciğer, mide, ince ve kalın bağırsakta ateşli silah mermi çekirdeği yaralanması oluşturacak şekilde yaralanan katılanın yaşamsal tehlike geçirdiği, skapula (kürek kemiği) üzerindeki parçalı kırığın hayat fonksiyonlarına (3) orta derecede etkili olduğu, katılanın veya olay tanığı olan arkadaşı ...’nin olay sırasında silahsız oldukları, her iki otomobilin çarpışma ve durma açıları ile hasar gören yerleri gözetildiğinde, özellikle sanık polis memuru ...’ın dile getirdiği katılan ... ve tanık ...’nin bulunduğu aracın kendilerine zarar vermek veya başka bir amaçla üzerlerine sürüldüğüne ilişkin savunmaların itibar edilebilir yanının bulunmadığı, öte yandan bir kimsenin kanun dışı şiddete karşı korunması, kanuna uygun olarak tutuklama yapılması veya kanuna uygun olarak tutuklu bulunan kişinin kaçmasının önlenmesi, ayaklanma veya isyanın kanuna uygun olarak bastırılması koşullarının gerçekleşmediği olayda, suç işlediği şüphesiyle takip edilen katılanın kaçmasını önlemek amacıyla öncelikle sözlü/anonslu uyarıda bulunmak, sonrasında uyarı atışı yapmak, gerektiği takdirde takip edilen aracın tekerlerini hedef alarak yavaşlatmayı veya durdurmayı sağlamak, son aşamada ise ölüm sonucunu doğurmayacak vücut bölgeleri seçilerek silah kullanmak gibi daha makul yöntemleri kademeli olarak artan şekilde kullanmak yerine doğrudan katılanın vücudunun hayati önem taşıyan bölgeleri hedef alınarak ağır şekilde yaralanmasına neden olunan olayda, TCK’nın 27/1. maddesindeki zor kullanma yetkisinin kullanılması sırasında sınırın kast olmaksızın aşılmasından bahsedilemeyeceği, zira sanığın yaşam hakkına veya vücut dokunulmazlığına yönelik somut bir tehdit yöneltmeyen ve silah taşımayan katılana doğrudan kast altında üç isabet kaydederek eylemini gerçekleştirdiği, diğer yandan somut olayın özellikleri dikkate alındığında TCK’nın 27/2. maddesi uyarınca sınırın aşılmasının mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri geldiğine ilişkin bir tespitin de yapılamadığı, katılanın etkisiz hale getirilmesi veya yakalanması sonucu elde edilecek fayda ile silah kullanarak verilen zarar karşılaştırıldığında açık bir ölçüsüzlük ve dengesizlik bulunduğu, tüm bu hususlar karşısında sanık polis memurunun eyleminin gerçekleşen takip ve kovalama esnasında katılandan kaynaklanıp kendilerine yönelen davranışların yarattığı tesir altında haksız tahrikle kasten yaralama suçunu oluşturduğu görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun TCK’nın 27. maddesindeki sınırın aşılması koşullarının bulunduğuna ilişkin görüşüne katılmıyoruz."
düşüncesiyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Ceza Genel Kurul Üyesi; sanığın eylemi haksız tahrik altında hayati tehlike geçirecek şekilde yaralama suçunu oluşturduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- ... 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 20.05.2015 tarihli ve 433-625 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanığın eyleminde TCK'nın 27/1. maddesi koşullarının oluştuğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 15.02.2022 tarihinde yapılan birinci müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamadığından, 03.03.2022 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.