Esas No: 2018/605
Karar No: 2022/172
Karar Tarihi: 15.03.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/605 Esas 2022/172 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2018/605 E. , 2022/172 K."İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 3. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 392-157
Sanık ... hakkında katılan ...'e karşı kasten yaralama suçundan TCK'nın 86/1, 86/3-e ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna; katılan ...'e karşı kasten yaralama suçundan TCK'nın 86/1, 86/3-e, 87/1-d, 87/1-d-son ve 53. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna; 6136 sayılı Yasa'ya muhalefet suçundan 13/1 ve TCK'nın 53. maddeleri uyarınca 1 yıl hapis cezası ve 30 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin ... 26. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 12.03.2015 tarihli ve 392-157 sayılı hükümlerin sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyası inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 3. Ceza Dairesince 20.09.2018 tarih, 18848-13403 sayı ve oy çokluğu ile kasten yaralama suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümlerinin onanmasına; 6136 sayılı Yasa'ya muhalefet suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün düzeltilerek onanmasına karar verilmiş,
Daire üyeleri ... ve ...;
" 1-Sanık ...'ın yurt dışından yabancı uyruklu kişileri getirip çalıştırılmasına aracılık ettiği, olay tarihinde işçilerin çalıştırılması konusunda müştekilerle anlaşmazlığa düştüğü, sanığın müştekileri telefonla arayarak havuzlar Çiftehavuzlar Parkı'na çağırdığı, tartışmanın büyümesi üzerine sanığın; kaçmakta olan müştekilere arkadan silahla ateş ederek mağdur müşteki ...'i tabanca ile Adlı Tıp Kurumu'ndan alınan rapora göre, belinden 'L-5 vertebra kırığı ve buna bağlı olarak gelişen nörolojik tabloya neden olan yaralama nedeni ile hayati tehlikeye neden olacak' şekilde ve belinde tabanca yaralanmasına bağlı olarak L-5 vertebrada ağır (4) derecede kırık olacak şekilde yaraladığı,
Yine Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Dairesinin raporuna göre, 'nörolojik tablonun organlardan birinin sürekli zayıflamasına' sebep olduğunun belirlendiği,
Olayda sanığın kullandığı silah, mağdurun hayati tehlike geçirecek şekilde yaralanması, organların birinin sürekli zayıflaması, ateş edilen bölge, silahın öldürmeye elverişli 7,65 silah olması, mağdur müştekinin kaçarak kurtulması da dikkate alındığında;
Olayın adam öldürmeye teşebbüs suçu olup olmadığının belirlenmesi açısından CMK'nın 5. maddesi gereği, dosyanın Ağır Ceza Mahkemesi'ne 'Görevsizlik Kararı' verilerek gönderilmesi gerekirken, bu değerlendirme yapılmadan görevsiz olan Asliye Ceza Mahkemesince karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan,
2- Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 09.04.2013 tarih ve 1386 Esas 129 sayılı kararında ' Yerel Mahkemenin serbest değerlendirme hak ve yetkisinin bulunduğu durumlarda, bu hak ve yetki yerel mahkemeye kullandırılmadan, hükmün temyiz makamınca düzeltilmek suretiyle onanması CMUK'nun 326/3. maddesine aykırı ve mahkemenin direnme hakkının ortadan kaldırılması niteliğinde olup, hükmün bozulmasına karar verilmesi gerektiği' belirtilmektedir.
Olayımızda mahkemece sanık ... hakkında ruhsatsız silah taşımak suçundan 6136 sayılı Kanun'un 13/1. maddesi uyarınca 1 yıl ve 30 gün adli para cezasına karar verildiği,
Ancak 30 gün adli para cezası TCK'nın 52/2. maddesi uyarınca sanığın sosya-ekonomik durumu dikkate alınarak 20 TL ile 100 TL bir miktar seçilerek sonuç adli para cezasının belirlenmediği,
Olayda aleyhe temyiz olmadığı CMUK'nın 326/son maddesi gereğince kazanılmış hakkın sonuç ceza açısından söz konusu olabileceği, mahkemenin kararında 30 gün adli para cezası denilerek, TCK'nın 52/2. maddesi uygulanarak (20 TL-100 TL) arasında belirli bir miktar seçilerek sonuç adli para cezası belirlenmediğinden, burada kazanmış hakkın söz konusu olamayacağı,
Kararın bozularak yerel mahkemeye gönderilmesi ve mahkemenin TCK'nın 52/2. maddesi gereği kişinin sosyo-ekonomik durumunu dikkate alarak sonuç cezayı belirlemesi gerektiği, ayrıca TCK'nın 52/4. maddesi gereği 4 taksit ile 24 taksit arasında bir taksiti de belirleyebileceğinden, bu konuda Yargıtayca 'Düzeltilerek Onama' yapılamayacağı bozma kararı verilmesi gerektiği nedeniyle,
Sayın çoğunluğun onama ve düzelterek onama kararına muhalifiz." düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise; 12.10.2018 tarih ve 234096 sayı ile;
"Yargıtay 1. Ceza Dairesinin, 3. Ceza Dairesinin ve Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanan içtihatlarına göre bir eylemin kasten öldürme olarak vasıflandırılabilmesi için, esasen failin iç dünyasını ilgilendiren kastı belirlenmeli, bunun için de failin dış dünyaya yansıyan davranışlarından hareketle sonuç çıkarılmalıdır. Başka bir ifadeyle, failin olay öncesi, sırası ve sonrasındaki davranışları kastının belirlenmesinde ölçü olarak alınmalıdır.
Buna göre;
- Fail ile ölen arasında olay öncesine dayalı, ciddi bir husumet bulunup bulunmadığı,
- Failin olayda kullandığı aracın öldürmeye elverişli olup olmadığı,
- Ölendeki darbe sayısı ve şiddeti,
- Darbelerin vurulduğu bölgelerin hayati bakımdan önemi,
- Failin davranışlarına kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenin etkisiyle mi son verdiği,
- Failin suç aletini kullanış biçimi,
- Olay öncesi, esnası ve sonrasında failin mağdura yönelik davranışları ve sarfettiği sözler gözetilmeli, tüm bu kıstaslar birlikte değerlendirilerek sanığın kastı ortaya çıkarılmalıdır. Kastının öldürme olduğunun tespiti hâlinde TCK'nın 81/1. maddesine göre 'müebbet hapis cezası' ile cezalandırılmalı, eylem teşebbüs aşamasında kalmış ise aynı Kanun'un 35. maddesine göre indirim yapılmalıdır. Ancak suç vasfının kesin olarak tayininden önce bu tartışmanın hangi mahkemece yapılacağının tespiti de çok önemlidir. Çünkü görevsiz mahkemece suç vasfının tartışılması kanaatimizce mümkün değildir. 5235 sayılı Kanun'un 12. maddesine göre müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda ağır ceza mahkemesi görevlidir. Bu nedenlerle eylemin kasten öldürmeye teşebbüs veya kasten yaralama suçunu oluşturup oluşturmayacağının takdiri üst dereceli mahkeme olan ağır ceza mahkemesine aittir.
Dosya kapsamına göre; sanık ...'ın olay tarihinde yaşanan tartışmanın akabinde mağdurlar ... ve ...'yi parka çağırdığı, yanında getirdiği ruhsatsız tabanca ile ateş etmeye başlayınca mağdurların kaçmaya başladıkları, atışlar sonucunda mağdur ...'ün sağ uyluk ve bel, mağdur ...'nin ise sağ baldır bölgelerinden yaralandıkları, bel bölgesinden giren ve kemik kırığına yol açarak L5-S1 düzeyinde omurilik kanalı içinde kalan kurşun parçası nedeniyle mağdur ...'ün hayati tehlike geçirdiği ve yaralanmanın organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflaması niteliğinde olduğu olayda; suçta kullanılan alet, kullanılış şekli, ateş edilen vücut bölgesi ve mağdurların kaçarak kurtulmaları birlikte göz önüne alınarak, eylemin kasten öldürme suçuna teşebbüs niteliğinde olup olmadığının belirlenmesi açısından görevsizlik kararı verilerek dosyanın ağır ceza mahkemesine gönderilmesi gerekmektedir.
Uyuşmazlık konusu olayda;
1-) Kasten silahla yaralama suçundan hüküm kurulmadan önce Yerel Mahkemece delillerin takdirinin üst dereceli mahkemeye ait olduğu vurgulanarak 5271 sayılı CMK'nın 5. maddesi gereğince görevsizlik kararı verilerek, dosyanın ağır ceza mahkemesine gönderilmesi gerektiğinin gözetilmemesi;
2-) 6136 sayılı Yasa'ya aykırılık suçundan kurulan hükümde Yerel Mahkemenin direnme hakkını elinden alacak ve sanık lehine olarak TCK'nın 52/4. maddesine göre adli para cezasınını taksitlendirilmesine ilişkin imkânı ortadan kaldıracak mahiyette hükmün düzeltilerek onanması olduğundan hükümlerin bozulmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kasten yaralama suçundan kurulan hükümlerin onanmasına, 6136 sayılı Yasa'ya aykırılık suçundan kurulan hükmün ise düzeltilerek onanmasına karar verilmesi Yasaya aykırıdır..." görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 3. Ceza Dairesince 01.11.2018 tarih ve 6652-16429 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay (Kapatılan) 3. Ceza Dairesi çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Sanık ...'ün katılanlar ... ve ...'e yönelik kasten yaralama eylemlerinin, teşebbüs aşamasında kalan kasten adam öldürme suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delilleri takdir ve değerlendirme görevinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekip gerekmediğinin,
2- Aleyhe temyiz bulunmayan ve 6136 sayılı Kanun'un 13/1. maddesi uyarınca hükmolunan gün para cezasının TCK'nın 52/2. maddesine göre Türk Lirasına çevrilmesinin unutulduğu karara ilişkin olarak; sanığın ekonomik ve diğer şahsi hâlleri dikkate alınarak ve günlüğü 20 ile 100 TL arasında takdir edilmek suretiyle gün para cezasının özel Dairece belirlenmesinin mümkün olup olmadığının,
Belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
17.01.2012 tarihli olay yeri inceleme raporunda; Çiftehavuzlar Parkı'nda ateşli silahla yaralanma olayının olduğu, yaralı şahısların Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tedavi altında olduklarının bildirilmesi üzerine olay yerine intikal edildiği, olay yerinin ekipler tarafından muhafaza altına alındığı, olayın Çiftehavuzlar Parkı'nın Sebil ve Han Sokakların kesişiminde bulunan giriş kapısının sol tarafındaki oturma bankları önünde gerçekleştiği, bankların önünde yerde 2 adet "MKE 7,65 04" ibareli kovanın olduğu, merdivenlerin önünde bulunan bankın oturma yeri üzerinde kana benzer kırmızı lekelerin olduğu, olay yerinden elde edilen bulguların usulüne uygun olarak paketlendiği, olay yerinin fotoğraflarının çekildiği, gerekli ölçümlerin yapıldığı, başkaca iz ve bulguya rastlanmadığı, olay yerinden yaralı şahısların bulunduğu Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesine geçildiği, yaralı şahısların ellerinden usulüne uygun olarak svap örneği alındığı, yaralı şahıslarda ...'in sağ bacak diz üstünden, ...'in sağ bacak baldırdan ve sol arka karın boşluğundan tahminen ateşli silah mermisi ile yaralandıkları, tedavi altında olduklarının görüldüğünün belirtildiği,
Katılan ... hakkında ... Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 10.02.2012 tarihli raporda; katılanın Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesince düzenlenen 18.01.2012-27.01.2012 yatış çıkış tarihli ve 12461 protokol sayılı Beyin Cerrahi Servisinin epikriz raporunda; ateşli silah yaralanması nedeniyle acile başvuran hastanın değerlendirildiği, ayrıca sağ uyluk orta kısmında muhtemel giriş deliği, sağ arka baldırda muhtemel çıkış deliği mevcut hastanın spinal BT de L5 seviyesinde kanal içerisinde 1 adet kurşun görüldüğü, ayrıca L1 ve L2 seviyesinde kanal içinde görülen şüpheli kemik fragmanların kurşunun kanal içerisinde ilerleyip alt segmentlere indiğini düşündürdüğü, bu hâliyle nörolojik defisitin primer yaralanmaya bağlı olduğu, L5 seviyesindeki kurşunun bası etkisinin olmadığı görüldüğünden acil dekompressif cerrahi düşünülmediği, sağ bacakta femoral ve siyatik sinir yaralanması düşünülmediği, dorsal bölgedeki giriş deliğinin primer sütüre edilmesi, bu hâliyle takip ve tedavi amaçlı servise yatırıldığı, hastanın genel durumunun orta-iyi, bilinç açık koopere, oryante, kranial sinirler intakt üst ekstremitede motor defisit olmadığı, sağ bacak 3/5, sol bacak 2/5 kas kuvvetinde sağ EHL 2/5, sağ DF:2/5 kas kuvvetinde, sağ T10-L3 arasında hipoestezi tariflendiği, anal sfinkter tonus kaybı, sondalı idrarını hissetmediğini ifade ettiği, hastanın yaklaşık L1 hizasında 15 cm sol lateralde kurşun giriş deliğinin mevcut olduğu, hastanın servise alındığı, yakın nörolojik muayene yapıldığı, hasta opere olduğu intramedüler kurşun çıkarıldığı, hastanın şiddetli olan ağrılarının geçtiği ve nörolojik muayenede defisitinin düzelmeye başladığının izlendiği, mesane jimnastiği yapıldığı, idrarını hissetmediği, kabızlık probleminin devam ettiği ve anal tonus olmadığı, hastanın fizik tedavi rehabilitasyon merkezine gitmesi önerisiyle taburcu edildiği, katılanın mevcut tıbbi evrakta tarif edilen bulgulara göre L5 vertebra kırığı ile buna bağlı olarak gelişen nörolojik tabloya neden olan yaralanmasının yaşamını tehlikeye sokan bir durum olduğu, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olmadığı, vücuttaki kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına etkisi hafif (1), orta (2-3), ağır (4,5,6) olarak sınıflandırıldığında; katılanda saptanan kırığın hayat fonksiyonlarını ağır (4) derecede etkileyecek nitelikte olduğu,1 yıl geçtikten sonra Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 2. İhtisas Kuruluna sevk edilerek yaralanmasının duyulardan veya organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflaması veya yitirilmesi niteliğinde olup olmadığının tespiti için rapor alınmasının uygun olacağının mütalaa edildiğinin belirtildiği,
Katılan ... hakkında ... Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 10.02.2012 tarihli raporda; katılan hakkındaki Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 17.01.2012 tarih ve 123162 protokol sayılı raporunun tetkikinde, hastanın ateşli silah yaralanması öyküsüyle getirildiği, yapılan muayenesinde; ortopedi notunda sağ femur orta 1/3 anteriorda 1 cm kurşun giriş deliği parieto medialden 1 cm kurşun çıkış deliği saptandığı, nörovasküler patoloji olmadığı, KVC notunda distal nabızlar palpabl acil vasküler müdahale gerektirecek patoloji düşünülmediğinin kayıtlı olduğu, katılanın 10.02.2012 tarihinde Şube Müdürlüğünde yapılan muayenesinde; tıbbi evrakında tarif edilen ateşli silah yaralanmasına ait nedbe dokuları dışında harici travmatik değişim görülmediğine, büyük damar, sinir yaralanması tarif edilmeğine göre, mevcut tıbbi evrakta tarif edilen bulgulara göre yumuşak doku seyirli ateşli silah yaralanmasının; kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olmadığı, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığının belirtildiği,
Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Polis Laboratuvarları Dairesi Başkanlığınca düzenlenen 19.01.2012 tarihli ekspertiz raporunda; 1 ve 2 numaralı delil zarflarında gönderilen 7,65 mm çaplı Browning tipi iki (2) adet MKE yapısı kovanın yapılan incelenmesinde; 7,65 mm çaplı Browning tipi fişek atar silahlarda kullanılmak üzere imal edildiği, 6136 sayılı Yasa'ya göre yasak niteliğini haiz fişeklere ait olduğu, iki adet kovanın kendi aralarında yapılan tetkikinde; 7,65 mm çaplı Browning tipi fişek atar aynı silahtan atılmış olduklarının tespit edildiği, suç konusu 7,65 mm çaplı Browning tipi iki adet kovanın laboratuvarın silahı tespit edilemeyen olaylar arşivi kod no:34104 sırasına geçici olarak beklemeye alındığının belirtildiği,
Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Polis Laboratuvarları Dairesi Başkanlığınca düzenlenen 24.01.2012 tarihli ekspertiz raporunda; katılan ...'in vücudundan çıkartıldığı belirtilen 7,65 mm çaplı Browning tipi bir (1) adet deforme mermi çekirdeğinin incelenmesinde; 7,65 mm çaplı Browning tipi fişek atar silahlarda kullanılmak üzere imal edilmiş, 6136 sayılı Yasa'ya göre yasak niteliğini haiz fişeklere ait olduğu, bir (1) adet mermi çekirdeğinin yapılan tetkikinde; 7,65 mm çaplı Browning tipi fişek atar içerisinde setler bulunan ateşli silah namlusundan çıkmış olduğunun tespit edildiği, suç konusu bir (1) adet mermi çekirdeğinin laboratuvarın silahı tespit edilemeyen olaylar arşivi kod no:34104 sırasında geçici olarak beklemeye alındığının belirtildiği,
10.02.2012 tarihli açık kimlik-adres tespit ve teşhis tutanağında; konu ile ilgili çalışmalar devam ederken ... isimli şahsın soy isminin Düygün olduğunun öğrenildiği, şüphelinin aslen ... Merkez nüfusuna kayıtlı ... ve ... oğlu 1982 doğumlu ... (T.C. Kimlik No: ...) isimli şahıs olduğu, AKS kayıt sisteminde şahsın ... Mahallesi, Fabrikalar Caddesi, No:41/13 ... adresinde ikamet ettiğinin tespit edildiği, bahse konu adrese gidildiği, adreste Mahmut ... Sam isimli şahsın oturduğu, şahısla yapılan görüşmede," Yaklaşık 25 yıldır bu adreste ikamet ettiğini, aynı zamanda mülk sahibi olduğunu, adı geçen ...'ü tanımadığını, ara sıra polislerin gelerek bu şahsı kendisine sorduklarını," beyan ettiği, yapılan çalışmalarda ...'ın 26.01.2010 tarihinde Büyükçekmece Nüfus Müdürlüğünden kimlik çıkartmış olduğunun tespit edildiği, yapılan yazışmada ... isimli şahsın nüfus cüzdanı talep belgesi fotokopisinin istendiği, Turkcell ile yapılan yazışmada ... numaralı hattın sahibinin ...'a ait olduğu, Turkcell'den hattı alırken ismi geçen kişinin pasaport fotokopisinin istendiği, hat sahibinin E0771301 seri numaralı 2205/1986 doğumlu, Moğolistan uyruklu ... olduğunun anlaşıldığı, ... ve ...'ın kimlik fotokopileri katılan ...'e gösterildiğinde kendisini ve amcasının oğlu ...'i silahla yaralayan şahsın ..., Polis Merkezinde gördüğü ve isminin ... olduğunu öğrendiği bayan şahsın ise iş yerine iş istemek için gelen 3. şahıs olduğunu kesin ve net olarak teşhis ettiği bilgilerine yer verildiği,
Katılan ... 18.01.2012 tarihinde saat 01.30'da Kolluk tarafından Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesinde alınan ifadesinde; 17.01.2012 tarihinde saat 19.30 sıralarında iş yerinde çalıştığını, yanına üç gün önce iş yerine iş isteyen 3 şahsın geldiğini, yanında çalışmaya başladıklarını, şahıslardan kimlik istediğini, şahısların kendisine yabancı olduklarını söylediklerini, şahıslara "Yabancı çalıştırmak istemiyorum, gelmeyin." dediğini, 17.01.2012 tarihinde şahısların kendisine verdiği ... numaralı telefonu aradığını, telefona ... isimli bir şahıs çıktığını, kendisine "Sen bu şahısları neden arıyorsun?" dediğini, ...'a "Şahısların dükkânda eşyaları kaldı, gelsin alsınlar." dediğini, şahsın kendisine telefonda çeşitli küfürler ettiğini, kendisine "Terbiyeli ol." dediğini, bunun üzerine "Tamam o zaman Çifteler Parkı'na gel." dediğini, kendisinin de "Tamam" dediğini, daha sonra amcasının oğlu katılan ...'ü aradığını, birlikte parka gittiklerini, oturmaya başladıklarını, oturdukları esnada işe başvuran ismini ... olarak bildiği yabancı şahıs ile isminin ... olduğunu söyleyen şahsın geldiklerini, ... isimli şahısla konuşmaya başladığı esnada küfrettiğini, kendisinin de karşılık verdiğini, aralarında ağız dalaşının devam ettiğini, şahsın üzerinde bulunan montun sağ cebinden çıkardığı siyah renkli tabanca ile 4-5 el kendisine ve amcasının oğlu ...'e ateş ettiğini, sonrasında iki şahsın da Yıldız Teknik Üniversitesi yönüne doğru kaçtıklarını, görse tanıyabileceğini, açık adresini ve kimliğini bilmediği sadece telefonda ... olarak bildiği ve yanında bulunan yabancı şahıstan şikâyetçi olduğunu,
10.02.2012 tarihli ek ifadesinde; 17.01.2012 tarihinde Çiftehavuzlar Parkı'nda amcasının oğlu olan ... ile birlikteyken 2 şahıs gelerek şahıslardan ismini ... olduğunu bildiği şahsın kendilerine silahla ateş ettiğini, Asayiş Büro görevlilerince tarafına gösterilen ve açık kimlik bilgilerine ulaşılan ... isimli şahsı kesin ve net olarak teşhis ettiğini, kendilerine silah sıkan şahsın bu kişi olduğunu, aynı zamanda Asayiş Büro görevlilerince tarafına gösterilen pasaport fotokopisindeki resimde görmüş olduğu bayanın da olay öncesinde iş yerine iş aramak için gelen 3 şahıstan biri olduğunu, bayanı da kesin ve net olarak teşhis ettiğini,
01.03.2012 tarihinde Savcılıkta; Esenler'de Hilal Konfeksiyon isimli tekstil atölyesini işlettiğini, yaralama olayından birkaç gün önce bir kadın, iki erkek şahsı işe aldığını, ütü işleri yaptıklarını, daha sonra resmi işlemlerini bildirmek üzere kimliklerini istediğini, bu şahıslar kimliklerini vermeyince yabancı uyruklu olduklarını anladığını, Türkçeleri çok düzgün olduğu için ilk başta fark etmediğini, sonradan Moğolistan'dan geldiklerini ve kaçak olarak çalıştıklarını öğrendiğini, bunu üzerine işten çıkardığını, onları işten çıkardıktan sonra bir kısım eşyalarının iş yerinde kaldığını gördüğünü, kendileri ile irtibat kurduğu numaradan "Gelin, eşyalarınızı alın." demek için aradığını, ancak telefona ismini sonradan ... olarak öğrendiği kişinin çıktığını, daha hiçbir şey demeden küfürlü konuşmaya başladığını, kendisine "Yakın bir yerdeyiz, buraya gel, burada konuşalım." dediğini, amcasının oğlu katılan ... ile onların evinin önüne doğru gittiklerini, evin yakınındaki parkın önünde durup beklediklerini, bu sırada sanığın yanında kendi iş yerinde çalışmış olan ismini bilmediği iki erkek şahısla geldiğini, gelir gelmez ana avrat sinkaflı küfrettiğini, "Sen bunları niye arıyorsun?" dediğini, sanığa "Küfredecek ne var? Niye küfrediyorsun?" der demez montunun cebinden çıkardığı silahı o sırada kendisine daha yakın olan katılan ...'ün ayaklarına doğru ateş ettiğini, daha sonra katılan yere düştükten sonra peş peşe defalarca ateş ettiğini, mermilerden birisinin kendi sağ bacak baldır kısmının önünden girip arkasından çıktığını, daha sonra kaçıp gittiklerini, yanındaki yabancı iki şahsın olaya herhangi bir şekilde karışmadıklarını, ancak sanıkla birlikte gelip sanıkla birlikte kaçtıklarını, daha sonra bir arkadaşının kendilerini hastaneye götürdüğünü, sonradan anladığı kadarıyla sanığın bu yabancılara iş bulup çalıştırdığını,
Sanık ... hakkında ... 14. Sulh Ceza Mahkemesince 01.03.2012 tarih ve 273 değişik iş sayılı karar ile CMK'nın 98. maddesi uyarınca savunmasının alınması amacına yönelik olarak yakalama emri çıkartıldığı,
... Cumhuriyet Başsavcılığınca 12.03.2012 tarihli ve 11446-441 sayılı iddianame ile; "Dosyadaki bilgilere göre; Olay günü tam olarak belirlenemeyen bir sebeple taraflar arasında Esenler Çiftehavuzlar Parkı'nda meydana gelen kavgada şüpheli ...'ün yanında taşıdığı ruhsatsız silahla ateş ederek müşteki ...'i sağ uyluk orta kısmından girip arka baldırdan çıkan ve ayrıca bel bölgesine isabet eden başka bir mermi ile L-5 vertebra-omurga kırığı ile buna bağlı olarak gelişen nörolojik tablo sebebiyle hayati tehlike geçirecek ve vücudundaki kemik kırığının hayat fonksiyonlarını ağır (4) derecede etkileyecek nitelikte yaraladığı, diğer müşteki ...'i ise sağ bacak baldır kısmından girip çıkan mermi ile basit tıbbi müdahale ile iyileşebilecek şekilde yaraladığı ve olay yerinden kaçtığı, ortalıktan kaybolduğu, bulunması muhtemel yerlerde arandığı hâlde bulunamadığı, hakkında yakalama kararı çıkarıldığı, şüphelinin bu şekilde iki kişiyi silahla yaralama ve ruhsatsız silah taşıma suçlarını işlediği delillerle anlaşıldığından," sanık ... hakkında, katılan ...'e yönelik eylemi nedeniyle TCK'nın 86/1, 86/2-3, 87/1-d-3 ve 53. maddeleri, katılan ...'e yönelik eylemi nedeniyle TCK'nın 86/2, 86/3-e ve 53. maddeleri, 6136 sayılı Yasa'ya muhalefet suçundan 13/1 ve TCK'nın 53. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,
Yargılama aşamasında Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 2. İhtisas Kurulunca düzenlenen 05.05.2014 tarihli raporda; katılan ...'e ait 3 adet grafinin ve 2 adet CD'nin kurulca incelenmesinde; 17.01.2012 tarihli grafide, L5-S1 düzeyinde spinal kanal içinde metalik yabancı cisim materyali, L3 vertebra posterior superior köşesinde korpus bütünlüğünü bozmayan fraktür, kanal içinde deplase kemik fragmanları, 01.12.2013 tarihli grafide, S1 sakral düzeyde posterior paraspinal yumuşak dokuda postoperatif sinyal değişiklikleri, aynı düzeyde dural kese içinde yapışıklıklara sekonder görünüm, L3 düzeyinden itibaren kauda eguina liflerinde agnutine görünüm izlendiği,kolumna vertebralis hasarına neden olan ateşli silah yaralanmasına bağlı gelişen nörolojik tablonun organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflaması niteliğinde olduğunun bildirildiği,
26.06.2012 tarihli duruşmada Mahkemede katılan ...; daha önce verdiği ifadelerinin doğru olduğunu, iş yerine çalışmak isteyen üç şahsın geldiğini, evraklarını ve kimliğini istediğini, yabancı uyruklu olup çalışma izinlerinin olmadığını görünce kabul etmediğini, iş yerinde eşyalarının kalmadığını, kendisine verdikleri ... numaralı telefonu aradığını, ... isimli şahsın çıktığını, sanığın kendisine küfredip Çiftehavuzlar Parkı'na çağırdığını, konuşmak amacıyla amcasının oğlu katılan ... ile birlikte parka gittiklerini, sanıkla aralarında tartışma çıktığını, katılan ...'ün kendilerini ayırmaya çalıştığını, sanığın silahla önce katılan ...'e iki el ateş ettiğini, daha sonra kendisinin ayağına doğru bir el ateş ettiğini, baldırından yaralandığını, sağa sola 4-5 el ateş ettiğini, daha sonra kaçıp gittiğini, maddi zarar giderim talebinin olmadığını,
26.06.2012 tarihli duruşmada Mahkemede katılan ...; olayın amcasının oğlu katılan Veysel'in anlattığı şekilde olduğunu, aralarında tartışmaları nedeniyle araya girdiğini, iki kez hedef gözetmeksizin sanığın ateş ettiğini, sırtından ve ayağından yaralandığını, daha sonra amcasının oğlu katılan ...'ye bir el ateş ettiğini, sağa sola doğru ateş ettiğini, sanığın ilk kendisine ateş ettiğinde merminin tabancanın ağzında olduğunu,
15.07.2012 tarihli duruşmada sanık ...; suçlamaları kabul etmediğini, katılanları tanımadığını, kesinlikle yaralama olayına karışmadığına, ruhsatlı veya ruhsatsız tabancasının olmadığını, ... numaralı telefonu kullanmadığını,
Aynı tarihli duruşmada bilirkişi tarafından sanığın rötüşsüz fotoğraflarının çekildiği ve ayrıca görüntülerinin kayıt edildiği,
12.09.2012 tarihli duruşmada sanık ve katılanların yüz yüze geldiği, katılanların kendilerini silahla yaralayan şahsın huzurdaki sanık olduğunu kesin ve net olarak teşhis ettikleri,
12.03.2015 tarihli karar duruşmasında sanık müdafisinin daha önce yazılı olarak verdiği dilekçelerini aynen tekrar ettiğini, müvekkilinin atılı suçu işlemediğini, öncelikle beraatine karar verilmesini, mahkeme aksi kanatta ise lehe olan hükümlerin uygulanmasını talep ettiği,
... 26. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, sanığın katılan ...'i kasten yaralama suçundan TCK'nın 86/1, 86/3-e ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına; katılan ...'i kasten yaralama suçundan TCK'nın 86/1, 86/3-e, 87/1-d, 87/1-d-son ve 53. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna, 6136 sayılı Yasa'ya muhalefet suçundan 13/1 ve TCK'nın 53. maddeleri uyarınca 1 yıl hapis ve 30 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kurulan bu hükümlerin de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 3. Ceza Dairesince 20.09.2018 tarih, 18848-13403 sayı ve oy çokluğu ile kasten yaralama suçlarından kurulan hükümlerin onanmasına, 6136 sayılı Yasa'ya muhalefet suçundan kurulan hükmün ise; “Sanığın ekonomik ve sosyal durumu göz önüne alınarak hükmolunan 30 gün adli para cezasının TCK'nin 52/2. maddesi uyarınca 20 TL gün para cezası üzerinden 600 TL olarak ödenmesine” ibaresinin eklenmesi suretiyle düzeltilerek onanmasına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
1- Sanık ... Dülger'in katılanlar ... ve ...'e yönelik kasten yaralama suçlarının teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delilleri takdir ve değerlendirme görevinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekip gerekmediğinin belirlenmesi bakımından;
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin "Adil yargılanma hakkı" başlıklı 6. maddesinde; "Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir...",
Anayasanın 142. maddesinin birinci fıkrasında ise; "Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir”,
Hükümlerine yer verilmiştir.
Bu düzenlemelere uygun olarak yürürlüğe konulan 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yetkileri Hakkında Kanun'un “Ceza mahkemeleri” başlıklı 8. maddesi “Ceza mahkemeleri, sulh ceza, asliye ceza ve ağır ceza mahkemeleri ile özel kanunlarla kurulan diğer ceza mahkemeleridir” şeklindeyken 28.06.2014 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'un 46. maddesiyle ‘‘sulh ceza ” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
Asliye ceza mahkemesinin görevi 5235 sayılı Kanun'un 11. maddesinde; “Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, sulh ceza mahkemesi ve ağır ceza mahkemelerinin görevleri dışında kalan dava ve işlere asliye ceza mahkemelerince bakılır” şeklinde düzenlenmişken 6545 sayılı Kanun'un 49. maddesiyle maddeye "sulh ceza” ibaresinden sonra gelmek üzere “hâkimliği” ibaresi eklenmiş ve söz konusu madde 6545 sayılı Kanun'la yapılan diğer değişikliklerle uyumlu hâle getirilmiştir.
Ağır ceza mahkemesinin görevi ise 5235 sayılı Kanun'un 12. maddesinde; "Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, Türk Ceza Kanununda yer alan yağma (m. 148), irtikâp (m. 250/1 ve 2), resmî belgede sahtecilik (m. 204/2), nitelikli dolandırıcılık (m. 158), hileli iflâs (m. 161) suçları, Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısmının Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (318, 319, 324, 325 ve 332. maddeler hariç) ve 12.4.1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun kapsamına giren suçlar dolayısıyla açılan davalar ile ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçlarla ilgili dava ve işler" şeklinde belirlenmiştir.
Öte yandan, 5271 sayılı CMK’nın "Görev" başlıklı 3. maddesinin birinci fıkrası;
"Mahkemelerin görevleri kanunla belirlenir.",
"Re'sen görev kararı ve görevde uyuşmazlık" başlıklı 4. maddesi;
"Davaya bakan mahkeme, görevli olup olmadığına kovuşturma evresinin her aşamasında re'sen karar verebilir. 6 ncı madde hükmü saklıdır.
Görev konusunda mahkemeler arasında uyuşmazlık çıktığında, görevli mahkemeyi ortak yüksek görevli mahkeme belirler.”,
"Görevsizlik kararı verilmesi gereken hâl ve sonucu" başlıklı 5. maddesi;
“İddianamenin kabulünden sonra; işin, davayı gören mahkemenin görevini aştığı veya dışında kaldığı anlaşılırsa, mahkeme bir kararla işi görevli mahkemeye gönderir.
Adlî yargı içerisindeki mahkemeler bakımından verilen görevsizlik kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir ”,
"Görevli olmayan hâkim veya mahkemenin işlemleri" başlıklı 7. maddesi ise;
"Yenilenmesi mümkün olmayanlar dışında, görevli olmayan hâkim veya mahkemece yapılan işlemler hükümsüzdür.”,
Şeklindedir.
Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında ilgililer, yargılama yapan mahkemeye görev itirazında bulunabilirler. Davaya bakan mahkeme de görevli olup olmadığını kovuşturma evresinin her aşamasında resen dikkate alır. Görevsiz mahkeme işlem tesis etmişse, yargılamaya bakacak olan mahkemenin bütün işlemleri yenilemesi gerekir. Burada sadece yenilenmesi mümkün görülmeyen işlemler varlığını koruyacaktır. (Ahmet Gökcen, ... Balcı, M. Emin Alşahin, Kerim Çakır, Ceza Muhakemesi Hukuku, Adalet, 2. Baskı, 2017, l.Cilt, .... 195) Mahkemelerin kanunen görevli olmadıkları hâlde davaya bakmaları,1412 sayılı CMUK'nın 308. maddesinde “Kanuna mutlak aykırılık”, 5271 sayılı CMK'nın 289. maddesinde de “hukuka kesin aykırılık hâli” olarak düzenlenmiştir.
Bu aşamada suça teşebbüs ile ilgili düzenlemelere de yer vermekte fayda bulunmaktadır.
1-5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun "Suça teşebbüs" başlıklı 35. maddesinde;
“Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur” hükmü yer almaktadır.
Buna göre suça teşebbüs, işlenmesi kast olunan bir suçun icrasına elverişli araçlarla başlanmasından sonra, elde olmayan nedenlerle suçun tamamlanamamasıdır. Maddenin açık hükmüne göre, icra hareketlerinin yarıda kalması ya da sonucun meydana gelmemesi failin iradesi dışındaki engel nedenlerden ileri gelmelidir.
Öte yandan, suça teşebbüsle ilgili değerlendirme yapılabilmesi, failin hangi suçu işlemeyi kastettiğinin belirlenmesini gerektirir ki buna "subjektif unsur" denir. Failin gerçekleştirdiği davranış ile bir suçu işlemeye teşebbüs edip etmediğini, eğer etmişse hangi suça teşebbüs ettiğini belirleyebilmek için öncelikle kastın varlığının belirlenmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, tıpkı tamamlanmış suçta olduğu gibi, teşebbüs aşamasında kalan suçta da, işlenmek istenen suç tipindeki bütün unsurlar failce bilinmelidir. (İçel Suç Teorisi, Kayıhan İçel, ... Sokullu-Akıncı, İzzet Özgenç, Adem Sözüer, Fatih .... Mahmutoğlu, Yener Ünver 2. Kitap, 2. Baskı, ..., 2000, ....315.)
Bu husus, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 765 sayılı TCK'nın yürürlükte olduğu dönemde verilmiş olup kabul edilen ilkeler açısından 5237 sayılı TCK'nın teşebbüse ilişkin 35. maddesi yönüyle de varlığını devam ettiren 04.06.1990 tarihli ve 101-156 sayılı kararında da; “Teşebbüste aranan kast, icrasına başlanmış cürmü teşebbüs aşamasında bırakma kastı olmayıp, söz konusu suçu tamamlamaya yönelmiş kasttır” şeklinde açıklanmıştır.
Kasten yaralama suçu ile kasten öldürme suçuna teşebbüs arasındaki ayırıcı kriter manevi unsurun farklılığına dayandığından, sanığın kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğunun çözülmesi gerekmektedir.
5237 sayılı TCK’nın 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir.
İlkeleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında açıklandığı üzere, bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüs mü, yoksa kasten yaralama mı sayılacağının belirlenmesinde; fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmalıdır.
Kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken ölçütler farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak ele alınması gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında birinci uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Dosyadaki bilgilere göre; olay günü tam olarak belirlenemeyen bir sebeple taraflar arasında Esenler Çiftehavuzlar Parkında meydana gelen kavgada şüpheli ...'ün yanında taşıdığı ruhsatsız silahla ateş ederek müşteki ...'i sağ uyluk orta kısmından girip arka baldırdan çıkan ve ayrıca bel bölgesine isabet eden başka bir mermi ile L-5 vertebra-omurga kırığı ile buna bağlı olarak gelişen nörolojik tablo sebebiyle hayati tehlike geçirecek ve vücudundaki kemik kırığının hayat fonksiyonlarını ağır (4) derecede etkileyecek nitelikte yaraladığı, diğer müşteki ...'i ise sağ bacak baldır kısmından girip çıkan mermi ile basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaraladığı ve olay yerinden kaçtığı, aramalara rağmen bulunamadığı, hakkında yakalama kararı çıkarıldığı, şüpheli hakkında iki kişiyi silahla yaralama ve ruhsatsız silah taşıma suçlarını işlediği iddiasıyla ... 26. Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açılan olayda;
Sanık ...'ın yurt dışından yabancı uyruklu kişileri getirip çalıştırılmasına aracılık ettiği, olay tarihinde işçilerin çalıştırılması konusunda katılan ... ile anlaşmazlığa düştüğü, önce tarafların telefonda tartıştığı, sanığın katılanları Çiftehavuzlar Parkı'na çağırdığı, aralarındaki tartışmanın büyümesi üzerine yanında getirdiği ruhsatsız tabanca ile katılanlara ateş etmeye başladığı, sanığın ateşi sonucu katılan ...'ün sağ uyluk ve bel bölgesinden (sol karın boşluğundan) yaralandığı, bel bölgesinden giren ve kemik kırığına yol açarak L5-S1 düzeyinde omurilik kanalı içinde kalan kurşun parçası nedeniyle katılanın hayati tehlike geçirdiği ve yaralanmasının organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflamasına neden olduğu, katılan ...'nin de sağ baldır bölgesinden basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaralandıkları olayda; suçta kullanılan alet, kullanılış şekli, ateş edilen vücut bölgesi, atış sayısı ve katılanların kaçarak kurtulmaları göz önüne alınarak kasten yaralama suçlarından açılan kamu davalarına ilişkin olarak Yerel Mahkemece görevsizlik kararı verilip dosyanın üst dereceli ağır ceza mahkemesine gönderilmesi yerine yargılamaya devamla hüküm kurulmasında isabet bulunmamaktadır.
Bu itibarla, haklı nedene dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne, Yerel Mahkeme hükümlerinin, sanığın katılanlara yönelik eylemlerinin kasten öldürme suçuna teşebbüs niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi bakımından görevsizlik kararı verilerek dosyanın üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
2- Aleyhe temyiz bulunmayan ve 6136 sayılı Kanun'un 13/1. maddesi uyarınca hükmolunan gün para cezasının TCK'nın 52/2. maddesine göre Türk Lirasına çevrilmesinin unutulduğu karara ilişkin olarak; sanığın ekonomik ve diğer şahsi hâlleri dikkate alınarak ve günlüğü 20 ile 100 TL arasında takdir edilmek suretiyle gün para cezasının özel Dairece belirlenmesinin mümkün olup olmadığının belirlenmesi bakımından;
1412 sayılı CMUK’nın karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 320. maddesi; "Yargıtay temyiz dilekçe ve layihasında irat olunan hususlar ile temyiz talebi usule ait noksanlardan dolayı olmuş ise temyiz dilekçesinde bu cihete dair beyan edilecek vakıalar hakkında tetkikler yapabileceği gibi hükme tesiri olacak derecede kanuna muhalefet edilmiş olduğunu görürse talepte mevcut olmasa dahi bu hususu tetkik eder.
313. maddenin ikinci fıkrasında gösterilen müstenidattan başka temyiz müddeasını teyit için yeniden müstenidat göstermeye lüzum yoktur.
Bununla beraber böyle müstenidat gösterilmişse kabul olunur" şeklinde düzenlenmiş,
Maddenin konuluş amacı hükmün gerekçesinde; "Temyiz Mahkemesi kanunun doğru tatbik edilip edilmediğini araştırmakla mükellef olduğundan velevki lâyîhası temyiziyede dermayan edilmemiş olsa bile kanunun herhangi bir suretle ihlal edildiğini gördüğü takdirde hükmü nakzedebilir, Hukuk Usulü Muhakemelerinin terviç ettiği dairede mahkemei temyizin kendisine sevk olunan işlerde resen tetkikatını teşmil edecek lâyîhada serdedilmemiş olan ve fakat muhalifi kanun görülen esbaptan dolayı da hükümlerin nakzolunabilmesi kabul edilmiştir” biçiminde açıklanmıştır.
“Yargıtayca hükmün bozulması” başlıklı 321. maddesi;
“Yargıtay, aleyhine itiraz olunan hükmü hangi cihetten kanuna muhalif görmüşse o cihetten bozar.
Hükmün bozulmasına sebep olan kanuna muhalefet keyfiyeti, bu hükme esas olarak tespit edilen vakıalarda olmuş ise bu muameleler dahi aynı zamanda bozulur”,
"Davaya yeniden bakacak mahkemenin hak ve mecburiyetleri" başlıklı 326. maddesi;
"...Yargıtaydan verilen bozma kararına mahkemelerin ısrar hakkı vardır. Israr üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir.
Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291’inci madde de gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tâyin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz" şeklinde düzenlenmiştir.
Temyiz yargılama makamı olan Yargıtayın görevi, kural olarak, denetimini yaptığı hükümde hukuka aykırılık bulunup bulunmadığını belirleyerek, sonucuna göre gereken kararı vermektir. Temyiz incelemesi sırasında Yargıtay, temyiz nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığı çözecek nitelikte bir karar verecektir. Temyiz edilen hükümde hukuka aykırılık bulunmaması hâlinde hüküm onanacak, hukuka aykırılık tespit edilmesi hâlinde ise CMUK'nın 321. maddesine göre hüküm bozulacak ya da bozulan hüküm yerine aynı Kanun'un 322. maddesine göre davanın esasına hükmedilecektir. Buna göre; Yargıtay, temyiz dilekçesinde ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın son karara etkili olan tüm kanuna aykırılıkları belirleyip bozma kararı verme hak ve yetkisine sahiptir. Bu konuyla ilgili olarak getirilen sınırlamalar, 1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken 326. maddesinin son fıkrasında yer alan; “Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz” kuralı ile 05.03.1941 tarihli ve 50-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, katılanın münhasıran kendi şahsi haklarına hasrettiği temyiz istemi üzerine, sanık lehine bozma yapılamamasıdır. Bu iki istisna dışında, Yargıtayca incelenen ve kanuna aykırılık taşıdığı saptanan bir hükmün, temyiz edenin sıfatı nazara alınarak sanık lehine veya aleyhine bozulmasına bir engel bulunmamaktadır. Bununla birlikte CMUK'nın 326/3. maddesi uyarınca Yargıtayın bozma kararlarına karşı mahkemelerin ısrar hakkı da bulunmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü açısından 1412 sayılı CMUK'nın 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken 322. maddesi üzerinde de durulmalıdır.
Temyiz makamı olan Yargıtayın hukuksal denetimini yaptığı davanın esasına karar vermesi ve davayı bu aşamada bitirmesi, 1412 sayılı CMUK’nun 322. maddesinde dokuz bent hâlinde sayılan hâllerle sınırlı ve istisnai bir durumdur. Yargıtayın bu yetkisini kullanması, işi yeniden mahkemeye göndermeye gerek olmadığını gösteren iki temel şartın bulunmasına bağlıdır. Buna göre:
a) Maddi sorunun daha ziyade aydınlatılması için bir soruşturma gerekmemelidir.
b) Maddi sorun bakımından mahkemeye bırakılmış serbest değerlendirme yetkisi söz konusu olmamalıdır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 15.06.2004 tarihli ve 115-138 sayılı kararında da belirtildiği üzere; bu düzenleme ile temyiz aşamasında belirlenen hukuka aykırılıkların doğrudan Yargıtayca giderilmesi, yeni bir karar verilmek üzere dosyanın esas mahkemesine gönderilmesine ihtiyaç duyulmadığı durumlarda, yargılamanın gereksiz yere uzamasına engel olunması ve işin temyiz denetimi aşamasında bitirilmesi amaçlanmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında ikinci uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Yerel mahkemece 6136 sayılı Yasa'nın 13/1. maddesi uyarınca 1 yıl hapis ve 30 gün adli para cezasına karar verildiği, ancak 30 gün adli para cezasının TCK'nın 52/2. maddesi uyarınca sanığın sosyal ekonomik durumu dikkate alınarak 20 TL ile 100 TL arasında bir miktar seçilerek sonuç adli para cezasının belirlenmediği, hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece hükmün TCK'nın 52/4. maddesine göre taksitlendirmeye ilişkin imkânı da ortadan kaldırarak “Sanığın ekonomik ve sosyal durumu göz önüne alınarak hükmolunan 30 gün adli para cezasının TCK'nin 52/2. maddesi uyarınca 20 TL gün para cezası üzerinden 600 TL olarak ödenmesine” ibaresinin eklenmesi suretiyle hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkemenin 30 gün adli para cezasını TCK'nın 52/2. maddesi uyarınca sanığın ekonomik ve diğer şahsî hâlleri göz önünde bulundurarak 20 ile 100 TL arasında bir miktar seçerek serbestçe belirleme ve belirlenen bu adli para cezasının TCK'nın 52/1. maddesi gereği 4 taksit ile 24 taksit arasında ödenmesine karar verme yetkisinin bulunduğu hususları hep birlikte değerlendirildiğinde, temyiz incelemesi sırasında Yargıtayca belirlenen hukuki aykırılığa ilişkin olarak Yerel Mahkemenin serbest değerlendirme hak ve yetkisinin bulunduğu durumlarda, bu hak ve yetki Yerel Mahkemeye kullandırılmadan, hükmün temyiz makamınca düzeltilmek suretiyle onanması CMUK'nın 326/3. maddesine aykırı ve mahkemenin direnme hakkının ortadan kaldırılması niteliğindedir. Bu nedenle, Yerel Mahkemenin direnme hakkının bulunduğu ahvalde Özel Dairece tespit edilen hukuka aykırılıklar belirtilmek suretiyle hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, yerinde görülen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay (Kapatılan) 3. Ceza Dairesinin 20.09.2018 tarihli ve 18848-13403 sayılı"onama" ve "düzeltilerek onama" kararının KALDIRILMASINA,
3- ... 26. Asliye Ceza Mahkemesinin 12.03.2015 tarihli ve 392-157 sayılı hükümlerinin;
A)- Sanık ...'ün katılanlar ... ve ...'e yönelik suçlarının kasten öldürme suçuna teşebbüsü oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delilleri takdir ve değerlendirme görevinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
B)- Sanık hakkında 6136 sayılı Yasa'ya muhalefet suçundan hüküm kurulurken 30 gün adli para cezasının TCK'nın 52/2. maddesi uyarınca sanığın ekonomik ve şahsî hâlleri göz önüne alınarak 20 ile 100 TL arasında olan bir gün karşılığı adli para cezasına çevrilmemesi isabetsizliklerinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 15.03.2022 tarihinde yapılan müzakerede her iki uyuşmazlık yönünden oy birliği ile karar verildi.