Esas No: 2022/28
Karar No: 2022/187
Karar Tarihi: 17.03.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2022/28 Esas 2022/187 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2022/28 E. , 2022/187 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi:Asliye Ceza
Suça sürüklenen çocuk : ...
Suça sürüklenen çocuk ...’in nitelikli hırsızlık suçundan TCK’nın 142/1-e, 143, 31/3 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 5 ay 23 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Mustafakemalpaşa Asliye Ceza Mahkemesince verilen 23.01.2014 tarihli ve 308-36 sayılı hükmün, suça sürüklenen çocuk müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay(Kapatılan) 13. Ceza Dairesince 12.04.2018 tarih ve 16520-5697 sayı ile yargılama gideri bakımından düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 15.09.2021 tarih ve 82162 sayı ile;
“Dosyanın incelenmesinde, Mustafakemalpaşa Cumhuriyet Başsavcılığının 16.04.2013 tarihli ve 2013/223 sayılı iddianamesi ile suça sürüklenen çocuk hakkında kullanımları gereği açıkta bırakılan eşya hakkında hırsızlığa teşebbüs suçundan eylemine uyan 5237 sayılı TCK'nın 142/1-e, 143, 35, 31/3. maddeleri gereğince cezalandırılması talebiyle kamu davası açıldığı, Mahkemece yapılan kovuşturma neticesinde ise suça sürüklenen çocuk hakkında, iddianamede 5237 sayılı TCK'nın 35. maddesinin uygulanmasının istenmesi karşısında 5271 sayılı CMK'nın 226. maddesi uyarınca ek savunma hakkı verilmeden anılan madde uygulanmayarak, yazılı şekilde hüküm kurulması suretiyle savunma hakkının kısıtlandığı,” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 14.12.2021 tarih ve 23757-19382 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; iddianamede suça sürüklenen çocuk hakkında uygulanması istenen TCK'nın 35. maddesinin, suça sürüklenen çocuğa ek savunma hakkı verilmeden uygulanmamasının, CMK'nın 226. maddesine aykırılık oluşturup oluşturmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;Suça sürüklenen çocuk hakkında teşebbüs aşamasında kalmış nitelikli hırsızlık suçundan TCK'nın 142/1-e, 143, 35 ve 31/3. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,
İlk oturuma katılan suça sürüklenen çocuğa, iddianame okunarak kanuni haklarının hatırlatıldığı, bu doğrultuda suça sürüklenen çocuğun isnat olunan suç ve sevk maddelerinden haberdar olarak müdafisi huzurunda savunmasını yaptığı,
Suça sürüklenen çocuğun hazır bulunmadığı ancak müdafisinin hazır olduğu son oturumda Yerel Mahkemece suça sürüklenen çocuk hakkında TCK'nın 142/1-e, 143, 31/3 ve 62. maddeleri uyarınca mahkûmiyet hükmü kurulduğu,
İddianamede sevk maddeleri arasında gösterilen ve suçun teşebbüs aşamasında kalması hâlinde cezada indirim yapılabilmesini öngören TCK'nın 35. maddesinin uygulanmadığı ve bu yönde suça sürüklenen çocuğa ek savunma hakkı verilmediği,
Anlaşılmaktadır.
CMK’nın “Hükmün konusu ve suçu değerlendirmede mahkemenin yetkisi” başlıklı 225. maddesinde;
"(1) Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.
(2) Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.",
Aynı Kanun'un "Suçun niteliğinin değişmesi" başlıklı 226. maddesinde ise;
"1) Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.
2) Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.
3) Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.
4) Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır." şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir.Oldukça geniş bir kavram olan savunma hakkı, şüpheliyi ve sanığı ilgilendirdiği kadar, bir gün şüpheli veya sanık konumuna düşebilecek, toplumda yaşayan herhangi bir ferdi, dolayısıyla da toplumu ve yine adaleti sağlama yükümlülüğü bulunan Devleti de ilgilendirmektedir. Çünkü ceza yargılamasında savunma, yargılamanın sonucunda verilen ve iddia ile savunmanın değerlendirilmesinden ibaret olan hükmün doğru olmasını sağlar. Bu yönüyle, geniş bir bakış açısı ile değerlendirilmesi gereken savunma hakkı, müdafi yardımından yararlanma, susma, soru sorma, kendi aleyhine işlemlere katılmama, tercümandan yararlanma, kanıtların toplanmasını isteme, duruşmada hazır bulunma, kanun yoluna başvurma gibi hakları içerir.
Savunma hakkı, 1982 Anayasası'nın 36. maddesinde "Temel Haklar ve Ödevler" başlıklı ikinci kısmın ikinci bölümünde “Kişinin Hakları ve Ödevleri” başlığı altında; "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." şeklinde düzenlenmiş olup, bu hakkın “temel hak” niteliğine uygun olarak, savunma hakkının verilmemesi veya sanığın savunma hakkının sınırlandırılması hâlinde, hüküm daima hukuka aykırı olacaktır.Buna göre, sanığın ceza yargılamasındaki en önemli haklarından birisi de; yargılamanın her aşamasında göz önünde bulundurulması gereken savunma hakkıdır. Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış olan bu hakkın, herhangi bir nedenle sınırlandırılması mümkün değildir. Nitekim 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi uyarınca hâlen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nın 308/8. maddesine göre de savunma hakkının sınırlandırılması mutlak bozma nedenlerindendir.
Savunma hakkının sınırlandırılamayacağı temel ilke olmakla birlikte, kanun koyucunun, yargılamanın uzamasını önlemek, gereksiz emek ve gider kaybına neden olmamak ve usul ekonomisi açısından bazı sınırlamalara gittiği de bir gerçektir. Ancak bu sınırlamalar istisna olup, bu gibi hâllerde dahi, Usul Kanunumuz bazı şartların varlığını aramaktadır.Öte yandan, savunma hakkının sınırlandığından söz edebilmek için, savunmanın hükmü etkileyecek nitelik taşıması ve yargılaması yapılan fiile ilişkin olması gerekir. CMK’nın 226. maddesi, yargılaması yapılan ve iddianamede kanuni unsurları gösterilen suçun temas ettiği kanun maddelerinden başkasıyla mahkûmiyet durumunda veya cezanın arttırılmasını gerektiren nedenlerin ilk defa duruşma sırasında ortaya çıkması hâllerinde savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesi uyarınca, sanığın ek savunmasını yapabilmesi için bir takım usullere uyulması yükümlülüğünü getiren özel bir düzenlemedir. Belirtilen bu hâller ortaya çıktığında mahkemelerin, bu konuda kanunun öngördüğü biçimde savunmasını yapamayan kişiler hakkında mahkûmiyet hükmü kurmaları mümkün değildir.Bu konuya ilişkin olarak Ceza Genel Kurulunun 29.12.1998 tarihli ve 321–393 sayılı kararında; "iddianamede gösterilen eylemin hukuki niteliğinin değişmesi ya da cezanın artırılmasını gerektiren hâllerin, ilk defa duruşma sırasında ileri sürülmesi hâlinde, sanık veya müdafisine ek savunma hakkı verilmeden, sanığın iddianamede gösterilen suçun temas ettiği kanun hükmünden başkasıyla cezalandırılamayacağı" sonucuna ulaşılmıştır.Diğer taraftan TCK’nın "Suça teşebbüs" başlıklı 35. maddesinde yer alan;
"(1) Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir." şeklindeki düzenleme ile eylemin teşebbüs aşamasında kalması hâlinde verilecek cezadan belli bir oranda indirim yapılması öngörülmüştür.Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;. Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianamede suça sürüklenen çocuğun eyleminin teşebbüs aşamasında kaldığından bahisle hakkında TCK’nın 35. maddesinin uygulanması istenilmiş, atılı suç ve sevk maddeleri uyarınca savunmasını yapan suça sürüklenen çocuğun yargılama sonucunda tamamlanmış nitelikli hırsızlık suçundan cezalandırılmasına karar verilmiştir. Suça sürüklenen çocuk hakkında düzenlenen iddianamede sevk maddesi ile iddianame metni arasında bir uyumsuzluk bulunmayıp, sevk maddesinin bir yanılgı sonucu olarak değil, aksine hukuki değerlendirmeye dayalı olarak belirlenmiş olması ve söz konusu indirim maddesinin faile ilişkin olmayıp fiile yönelik olması karşısında, suça sürüklenen çocuk hakkında uygulanması istenen bir indirim hükmünün suça sürüklenen çocuk aleyhine olacak şekilde uygulanmaması hâlinin ilk defa duruşma sırasında ortaya çıkması söz konusu olup, suça sürüklenen çocuğa ek savunma hakkı verilmesi gerekmektedir. Aksi uygulama savunma hakkının sınırlanması niteliğindedir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin düzeltilerek onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün, suça sürüklenen çocuğa ek savunma hakkı verilmeden, iddianamede talep edilen TCK’nın 35. maddesinin uygulanmaması suretiyle CMK'nın 226. maddesine aykırı davranılması isabetsizliğinden bozulmasına ve suça sürüklenen çocuk hakkındaki cezanın infazının durdurulması ile tahliyesine karar verilmelidir.Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi; "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmesi gerektiği," düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Basavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay(Kapatılan) 13. Ceza Dairesinin 12.04.2018 tarihli ve 16520-5697 sayılı düzeltilerek onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Mustafakemalpaşa Asliye Ceza Mahkemesinin 23.01.2014 tarihli ve 308-36 sayılı hükmünün, suça sürüklenen çocuğa ek savunma hakkı verilmeden, iddianamede talep edilen TCK’nın 35. maddesinin uygulanmaması suretiyle CMK'nın 226. maddesine aykırı davranılması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabul edilip, Özel Daire düzeltilerek onama kararının kaldırılarak Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi nedeniyle suça sürüklenen çocuk ... hakkındaki cezanın İNFAZININ DURDURULMASINA ve suça sürüklenen çocuğun TAHLİYESİNE, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olmadığı takdirde derhal salıverilmesi için YAZI YAZILMASINA,
5- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 17.03.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.