Esas No: 2022/12937
Karar No: 2022/14566
Karar Tarihi: 21.11.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/12937 Esas 2022/14566 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2022/12937 E. , 2022/14566 K.Özet:
Davacı bir işçi, davalı işyerinde çalıştığı süre boyunca sigortasız geçirdiği günlerin tespitini istemişti. İlk derece mahkemesi davayı kabul etmiş, ancak davalı ve feri müdahil kurum istinaf başvurusunda bulunmuştu. İstinaf başvurusu kabul edilerek ilk derece mahkemesi kararı kaldırılmış ve davacının talebi kabul edilmişti. Sonrasında yapılan temyiz başvurusu da reddedilmiştir. Kararın karşı oyunda ise hak düşürücü süre konusu ele alınarak, hiç bildirimi olmayan sigortalılar ile kısmi bildirim yapılan sigortalıların aynı haklara sahip olması gerektiği belirtilmiştir. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 79. maddesi ve yönetmeliğinde belirtilen belgelerin işveren tarafından Kuruma verilmesinin hak düşürücü süreyi ortadan kaldırdığı açıklanmıştır.
"İçtihat Metni"
Bölge Adliye
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
No :
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı ve feri müdahil Kurum vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemiz bozma kararı sonrası, ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi'nce bozmaya uyularak verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, Üye ...'in muhalefetine karşı, Başkan ... ve Üyeler ..., ... ve ...'ün oyları ve oy çokluğuyla, 21/11/2022 tarihinde karar verildi.
(M)
KARŞI OY
Davacı, davalıya ait işyerinde 15.07.1999 ile 15.04.2003 tarihleri arasında çalıştığını ve bu tarihler arasında sigortasız geçen çalışmalarının tespitini talep etmiştir. Davacının 11.03.2022 öncesi çalışmalarının hak düşürücü süre nedeniyle reddine dair verilen hükmün onanmasına ilişkin verilen karara Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin çoğunluk görüşüne aşağıda belirtilen nedenlerle katılamamaktayım.
Hak düşürücü süre ile ilgili olarak;
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi son olarak bildirilminin yapıldığı yıldan itibaren beş yıl içinde dava açılması halinde, aynı şekilde yıllar önce verilen işe giriş bildirgesinden önceki sürelerin tesbitini kabul etmektedir.
Sigortaya işveren tarafından hiç bildirimi olmayan sigortalıların işten ayrıldıkları tarihten itibaren beş yıl içine dava açmaları halinde, geçmişe doğru kesintisiz olarak 10 yıl 15 yıl hatta 20 yıl hizmet tesbitine karar verilmesi halinde hakdüşürücü süre sözkonusu olmamaktadır.
Somut olay ve benzer durumdaki olaylarda, işveren dilediği zaman işe giriş bildirgesi düzenleyerek vermekte ve hizmetleri kısmen bildirmektedir. Sigortalının bu bildirime itiraz etme şansı yoktur. İşe bildirgesini imzalamak zorunda kalmaktadır.
Hiç bildirimi olmayan ve kısmen çalışmaları bildirilen sigortalıların çalışmalarının kesintisiz olarak devam ettiği durumlarda, hukuk önünde aynı haklara sahip olması gerekir.
Sigortalı hizmetin tespiti davaları kamu düzenini ilgilendirmekte olup, bu niteliği gereği özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerekmektedir. Bu davaların kanuni dayanağı Mülga 506 sayılı Kanun'un 79. maddesinin 10. fıkrası olup bu bentte “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tespit edilmeyen sigortalıların hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak hizmet tespiti isteyebilecekleri” açıklanmıştır.
Bu kapsamda işe giriş bildirgesi düzenlenmediği veya düzenlenmesine karşın kanuni hak düşürücü süre içerisinde Kuruma verilmediği, bu süre içerisinde Kuruma verilen dönem bordroları ile bildirimin yapılmadığı, sigorta primlerinin Kuruma yatırılmadığı, çalışmanın varlığı yönünde sigorta müfettişince herhangi bir saptamanın söz konusu olmadığı durumlarda, hizmetin varlığını ileri süren kişilerin hak düşürücü süre gerçekleşmeden yargı yoluna başvurması zorunludur.
İşverenin, çalıştırmış olduğu sigortalılara ait hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği 506 sayılı Kanun'un 79. maddesinin 1. fıkrasında açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde işverence verilecek belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi, dört aylık sigorta primleri bordrosu, sigortalı hesap fişi vs.dir. Yönetmelikte sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması halinde artık Kanun'un 79. maddesinin 10. fıkrasında yer alan hak düşürücü süreden söz edilemez. Yargıtay uygulamasında anılan maddenin yorumu geniş tutulmakta; eğer sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada kurumun işçinin çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir. Diğer taraftan, Kurum tarafından yapılan bir tespitin olması halinde de aynı kabul şekline ulaşılmaktadır. Bu kabul şeklinin temelinde yatan neden, hiç bildirim yapılmayan sigortalılarla, kısmi bildirim yapılan sigortalıların aynı hukuksal statüye tabi tutulmalarının hukuka ve hakkaniyete aykırı olacağının düşünülmesidir.
Somut olayda, davacının kısmi çalışmalarının bildirilmesi nedeniyle kesintisiz devam eden birleşen blok çalışmalarının bulunması hâlinde 506 sayılı Kanun'un 79. maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin dolduğundan söz edilemez. (HGK 02.07.2019 gün 2016/10-917 E-2019/833 K ) sayılı kararı da aynı yöndedir.
Bu nedenlerle, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin hak düşürücü süre nedeniyle onama yönündeki çoğunluk görüşüne katılamamaktayım.