Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/260 Esas 2022/183 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2020/260
Karar No: 2022/183
Karar Tarihi: 17.03.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/260 Esas 2022/183 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Ceza Genel Kurulu, karşılıksız yararlanma suçuyla suça konu yerde ne kadar süre oturulduğunun ve kaçak kullanımın ne zaman başladığının kesin bir biçimde belirlenmesi gerektiğine ve katılan kurumun normal tarifeye göre vergili ve cezasız gerçek zararının bilirkişi tarafından hesaplanması gerektiğine karar vermiştir. Ayrıca, bilirkişi raporunda belirlenen zararın sanık tarafından tazmin edilmesi halinde ceza verilmesine yer olmadığına dair bildirim yapılmadan mahkumiyet kararı verilemeyeceği belirtilmiştir. Dosyanın mahalline gönderilmesine karar verilmiştir. Kanun maddeleri ise şu şekildedir: TCK'nın 163/3, 43/1, 62, 53 ve 63. maddeleri, CMK'nın 223/8. maddesi ve 6352 sayılı Kanun'un Geçici 2/2. maddesi.
Ceza Genel Kurulu         2020/260 E.  ,  2022/183 K.

    "İçtihat Metni"



    Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 17. Ceza Dairesi


    Sanık ...'ın karşılıksız yararlanma suçundan TCK'nın 163/3, 43/1, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 1 yıl 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin ... 24. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 02.03.2016 tarihli ve 76-346 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 17. Ceza Dairesince 15.06.2017 tarih ve 16714-7752 sayı ile;
    "1- Sanık hakkında sayaç olmadan kullanım yapıldığına dair, kaçak su kullanım tutanağının düzenlenmesi karşısında; sanığın suça konu yerde ne kadar süre oturduğunun ve kaçak kullanımın ne zaman başladığının kesin bir biçimde belirlenmesinin ardından, sanık suça konu yerde hâlen oturmakta ise kaçak kullanım ve kurulu güç belirlenmek suretiyle, oturmuyor ise ulaşılması hâlinde önceki dönem tüketim değerlerine göre, tüketim miktarının tespiti ve kaçak kullanım bedeli konusunda teknik bilirkişiden rapor alınmadan eksik kovuşturma ile uygulama yapılması,
    2- Alınan bilirkişi raporu sonucunda, katılan kurumun normal tarifeye göre vergili ve cezasız gerçek zararının ne olduğunun bilirkişiye hesaplattırılarak, sanık hakkında kamu davası açılmadan önce katılan kurum tarafından talep edilen zararı soruşturma aşamasında tazmin eden sanık hakkında kamu davası açılamayacağından, CMK'nın 223/8. maddesi uyarınca kovuşturma şartının gerçekleşmemesi nedeniyle sanık hakkındaki kamu davasının düşürülmesi, zarar karşılanmıyor ise sanığa kaçak su kullanım bedelini hükümden önce ödemesi hâlinde TCK'nın 168/5. maddesi uyarınca etkin pişmanlıktan yararlanabileceği hususu hatırlatılıp, talep etmesi durumunda zararı gidermesi için kendisine makul bir süre verilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken eksik kovuşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması," isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Bozma ilamı sonrasında devam olunan yargılama sonucunda, ... 24. Asliye Ceza Mahkemesince 06.12.2017 tarih ve 1388-1599 sayı ile; her iki bozma nedenine uyulmayarak önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar verilmiştir.
    Bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 17. Ceza Dairesince 13.05.2019 tarih ve 6678-8190 sayı ile, mahkemece verilen kararın direnme kararı niteliğinde olmadığı, yeni hüküm olduğu değerlendirilerek yapılan inceleme sonucunda, önceki bozma sebepleri doğrultusunda hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel Mahkeme ise 19.07.2019 tarih ve 773-1014 sayı ile; "...Yargıtay bozma ilamında belirtilen hususların tespiti hayatın olağan akışına göre oldukça zordur. Zira, suç tarihi olarak 11.06.2015 ve 09.07.2015 tarihleri gösterilmektedir. Aradan geçen yaklaşık 2,5 yıllık sürede sanığın söz konusu yerde ne zamandır oturduğu ve ne kadar su tükettiği, kaçak kullanıma ne zaman başladığı hususları suçu düzenleyen TCK'nın 163. maddesindeki ceza miktarını etkileyecek bir husus değildir. Dosyada mevcut ASKİ'nin kaçak su fişlerinden, sanığın kullandığı kaçak su miktarları belirlenmiştir. Sanık gerek hakkında kamu davası açılmadan önce gerekse yargılama aşamasında bu miktarları ödeyeceği konusunda herhangi bir çaba göstermemiştir. Bu nedenle Yargıtay bozma ilamında belirtilen tespitler yaptırılsa bile sanığın bu miktarları ödeyerek TCK'nın 168. maddesindeki etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanması söz konusu değildir. Sanığa yargılama aşamasında zaten mahkememizce bu husus hatırlatılmış ancak sanık bu yönde bir çaba göstermemiştir. Katılan vekilleri aracılığıyla açılacak bir hukuk davası ile Yargıtay bozma ilamında belirtilen tespitler yapılarak kaçak kullanılan su miktarının tahsili yoluna gidilmesi mümkündür. Ceza mahkemesi, hukuki alacağın tahsili işlemlerini gerçekleştirmekle görevli değildir. Kaldı ki, daha önceki yargılama aşamalarında sanık maddi durumunun müsait olmadığı nedeni ile su kullanımı yaptığını belirterek ödemeye istekli olduğuna dair bir beyanda bulunmadığı gibi bir çaba da göstermemiştir." şeklindeki gerekçe ile bozmaya direnerek önceki hüküm gibi atılı suçtan sanığın cezalandırılmasına karar vermiştir.
    Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.02.2020 tarihli ve 85958 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle dosya, kararına direnilen Özel Daireye gönderilmiş, yeniden inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 17. Ceza Dairesince 02.06.2020 tarih ve 11484-4478 sayı ile; direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 6352 sayılı Kanun'un Geçici 2/2. maddesi gereğince bilirkişi tarafından tespit edilecek olan katılan kurumun zararını gidermesi hâlinde hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine dair sanığa bildirimde bulunulmadan atılı suçtan mahkûmiyet kararı verilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, sanığın ve katılanın bozmaya karşı diyeceklerinin tespiti amacıyla duruşmadan haberdar edilmeleri gerekliliğine uyulmadan ve duruşma açılmadan tensiben direnme kararı verilmesinin isabetli olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Özel Dairenin bozma kararından sonra, Yerel Mahkemece, sanık ve katılana Yargıtay bozma ilamı ile duruşma gün ve saatini bildirir davetiye tebliğ edilmeden ve duruşma açılmadan tensiben önceki hükümde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
    5271 sayılı CMK'nın “Davaya yeniden bakacak mahkemenin işlemleri” başlıklı 307. maddesinde;
    "Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak bölge adliye veya ilk derece mahkemesi, ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar.
    Sanık, müdafisi, katılan ve vekilinin dosyada var olan adreslerine de davetiye tebliğ olunamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle bozmaya karşı beyanları saptanmamış olsa da duruşmaya devam edilerek dava yokluklarında bitirilebilir. Ancak, sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise her hâlde dinlenilmesi gerekir." düzenlemesi yer almaktadır.
    Bu hüküm gereğince, bozma kararı sanık lehine olsa dahi, bozmadan sonra yapılan yargılamada yerel mahkemece sanık, katılan, varsa müdafisi ve vekillerine duruşma gün ve saatini bildirir davetiye tebliğ edilip, duruşmadan haberdar olmaları sağlanmalıdır. Yerleşik yargısal kararlarda da açıkça vurgulandığı üzere, tebligat yapılamaması ya da davetiye tebliğ olunmasına rağmen sanığın duruşmaya gelmemesi durumunda, verilecek cezanın, bozmaya konu cezadan daha ağır yaptırım içermemesi hâlinde yargılamaya devam olunarak bir karar verilebilecektir.
    Nitekim Ceza Genel Kurulunun 31.05.2016 tarihli ve 5-296; 08.05.2018 tarihli ve 1057-197; 07.05.2019 tarihli ve 382-385 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
    Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin yapılan değerlendirmede;
    Özel Dairenin bozma kararından sonra Yerel Mahkemece, sanığın ve katılanın bozmaya karşı diyeceklerinin tespiti amacıyla duruşmadan haberdar edilmeleri gerekliliğine uyulmadan ve duruşma açılmadan tensiben önceki kararda direnilmesi 5271 sayılı CMK'nın 307. maddesinin birinci fıkrasına aykırıdır.
    Bu itibarla, direnme kararına konu hükmün, belirlenen bu usuli nedenden dolayı sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmedir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- ... 24. Asliye Ceza Mahkemesinin 19.07.2019 tarihli ve 773-1014 sayılı direnme kararına konu hükmünün, bozma sonrası sanık ve katılanın usulüne uygun şekilde duruşmadan haberdar edilerek bozmaya karşı diyeceklerini bildirme olanağı sağlanmadan ve duruşma açılmadan tensiben hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
    2- Dosyanın mahalline gönderilmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 17.03.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.


    Hemen Ara