Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/552 Esas 2022/192 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2019/552
Karar No: 2022/192
Karar Tarihi: 22.03.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/552 Esas 2022/192 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2019/552 E.  ,  2022/192 K.

    "İçtihat Metni"

    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 15. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Asliye Ceza
    Sayısı : 417-76

    Nitelikli mala zarar verme suçundan sanık ...'nin TCK’nın 152/1-c, 62, 50/1-a ve 52/4. maddeleri uyarınca 6.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye ilişkin ... 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 07.10.2013 tarihli ve 1066-947 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 15. Ceza Dairesince 11.05.2016 tarih ve 10544-4770 sayı ile;
    "Sanık ...'nin sahibi olduğu inşaat firmasının katılanın arazisinin bitişiğindeki arsada inşaat çalışması yaparken, katılana ait arsada bulunan 3 adet dut ağacını kökünden keserek, mala zarar verme suçunu işlediği iddia edilen olayda;
    Sanık ...'nin inşaatı yaptığı arazinin sahibinin katılandan izin aldığı, arazi malikinin onayına uygun olarak hareket ettiği anlaşılmakla, sanığın suç işleme kastı olmadığından beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel Mahkeme ise 16.03.2017 tarih ve 417-76 sayı ile;
    "Yargıtay 15. Ceza Dairesi bozma kararında, sanığın inşaatı yaptığı arazi sahibinin katılandan izin aldığı, arazi malikinin onayına uygun olarak hareket ettiği şeklinde Mahkememiz kararının bozulmasına karar vermiş ise de; Mahkememizce duruşmada dinlenilen katılan ... beyanında olaydan hiç haberinin olmadığını, Hayri isimli şahsın kendisi ile görüşmediğini, Mahkememizce keşifte dinlenilen katılanın babası ... beyanında kimsenin ağaçların kesilmesi konusunda izin almadığını, torunu ... aracılığıyla da kimsenin kendisinden bu konuda izin almadığını belirttiği, yine keşifte dinlenilen ...n beyanında ağaçlar kesildikten bir buçuk ay sonra komşusunun gelerek ağaçların kesildiğini söylediğini, araba ile gittiklerinde ağaçların köklerinin greyder ile çıkarıldığını, tellerin kesildiğini, duvarların örüldüğünü gördüğünü tüm bu anlatılanlardan katılan ..., katılanın babası tanık Ali, katılanın kızı ...'ın herhangi bir şekilde sanığa veya arazinin sahibi olan kişiye veya herhangi bir kişiye ağacın kesilmesi konusunda izin vermediği kanaatine varılarak Mahkememizin 2012/1066 esas, 2013/947 karar ve 07.10.2013 tarihli kararı usul ve yasaya uygun olduğu," şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
    Direnme kararına konu bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.10.2017 tarihli ve 26667 sayılı "Bozma" istekli tebliğnamesiyle dosya, 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesiyle değişik CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 15. Ceza Dairesince 08.10.2019 tarih ve 6050-9567 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın, katılana ait 3 adet dut ağacını kestiği iddia edilen somut olayda ilgilinin rızasının olup olmadığı ve bu bağlamda TCK’nın 26/2. maddesinde düzenlenen hukuka uygunluk nedeninin bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkin ise de öncelikle bu konuda eksik araştırma ile karar verilip verilmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Kolluk tarafından hazırlanan 08.10.2012 tarihli tahkikat evrakı ekinde yer alan tapu senedi fotokopilerine göre; ... ili, Merkez ilçesi, Baş Mahallesi, Çıkmaz Sokak Mevkisi, 81 pafta, 1383 Ada, 156, 157 ve 158 parsel sayılı arsa niteliğindeki taşınmazların katılan ... adına kayıtlı olduğu,
    Kolluk tarafından düzenlenen olay yeri tespit tutanağının; "08.10.2012 günü saat 13.00 sıralarında Ulaşlı Mah. 11526 Sokak ile 11527 Sokak kesişiminde bulunan arsaya müracaatçılar ile birlikte gidilmiş; bahse konu arsada üç adet ağaç kökü ve köklere ait olan ağaç köklerine ait kök parçaları söküldüğü yerin bir kısmı toprağa gömülü, bir kısmı da dışarıda gözle görülür şekilde tespit edilmiştir. Ayrıca arsa içerisinde 1 (Bir) adet kesilmiş dut ağacının kök kısmı çıkarılmış ve kenara atılmış olarak görülmüştür." şeklinde olduğu ve aynı tarihli olay yeri basit krokisine göre de birinci ağacın bahse konu binanın sol köşesine yakın bir yerden, ikinci ağacın bahse konu binanın ortasından, üçüncü ağacın ise bahse konu binanın sağ köşesine yakın bir yerden söküldüğü,
    Sanık ... tarafından ibraz edilen ve ... Belediyesi İmar Müdürlüğü tarafından tanık ... ile Ali Yüce isimli şahsa hitaben düzenlenen 30.03.2011 tarihli imar durum kağıdında bahse konu bina ile bu binanın güneydoğusunda bulunan ihata duvarı arasında 3,5 metre mesafe olduğu,
    Dosya içinde yer alan fotoğrafların incelenmesinde; üzerinde "... İnş" ibaresi bulunan 4 katlı binanın etrafında ihata duvarı bulunmadığı ve çevre düzenlemesinin yapılmadığı, birinci ağacın söküldüğü yer olarak değerlendirilen çukurun bina duvarına ve binanın fotoğrafa göre sol köşesine yakın bir alanda; ikinci ağacın söküldüğü yer olarak değerlendirilen çukurun binanın ortasında ve binaya bitişik vaziyette; üçüncü ağacın söküldüğü yer olarak değerlendirilen çukurun ise bina duvarına ve binanın fotoğrafa göre sağ köşesine yakın bir alanda bulunduğu,
    Sanık ... tarafından ... 1. Asliye Ceza Mahkemesine hitaben düzenlenen 11.04.2013 havale tarihli dilekçe içeriğinin; "... ilinde inşaat işi ile iştigal etmekteyim. ... Merkez Başmahalle 1383 ada, 161 parsel sayılı yerin bir kısmı bize ait iken diğer kısmın sahibi olan ... ile kat karşılığı olmak üzere anlaşarak inşaat yapmaya karar verdik. İnşaat alanını inşaata başlamadan önce ..., Merkez, Adnan Menderes Bulvarı, Sefa Evler civarında faaliyet gösteren Likap kadastro ölçüm işi yapan şirkete resmî olarak ölçtürdük. İnşaat ve parsel alanımızı belirledik, buna ilişkin inşaat ruhsatımızı aldık. İnşaatımızı yapıp bitirdikten sonra çevre düzenlemesi sırasında inşaat alanımız yani bize ait parselin içinde bulunan 2 adet dut ağacının kime ait olduğunu ve bu ağaçları yıkmamız gerektiğini parseli aldığımız şahıs olan ... isimli kişiye söyledik. ... parsel sahiplerine söylediğini ve inşaat aşamasında dut ağaçlarının sökülebileceğini bize söyledi. Biz de çevre düzeni yaptığımız esnada bu dut ağaçları kepçe aracılığıyla parselimizin dışına sahibi olduğunu düşündüğümüz parsel içine itildi, bu ağaçlar parsel sahipleri tarafından bulundukları yerden kesilip parçalanmak suretiyle taşınmıştır. Bu işlemden takriben bir hafta veya on gün kadar sonra tanımadığımız üç bayan inşaat alanına gelerek dut ağaçlarının kendilerine ait olduğunu söyleyerek tarafıma ve aile efratlarıma türlü hakaretlerde bulundular. Ben bu dut ağaçlarının o kişilere ait olduğunu o aşamada öğrendim.
    İddia konusu dut ağaçları bizim maliki olduğumuz 1383 ada, 161 nolu parsel içerisinde bulunmaktaydı, buna ilişkin parsel sahibi ... ve ağaçların yıkılma aşamasında inşaatta çalışan ve olay yerinde bulunan ... tanıktır hatta olay yerinde Mahkemenizce keşif yapılmak suretiyle bu dut ağaçlarının bulunduğu yer tespiti yapılabilir.
    Biz ne inşaat aşamasında ne inşaat sonrasında inşaat alanımızın çevresinde bulunan hiçbir ağaç veya mala zarar vermedik. İnşaatla ilgili tüm ruhsat işlemlerimizin tamamı usulüne uygun olarak ... Belediyesinden alınmıştır. Hatta inşaat alanını ölçme işlemi yaptırdıktan sonra bizim parsel içerisinde bulunan 154 nolu parsele ait duvar bizim parsel içerisinde olması nedeniyle parsel sahibinin bilgisi dahilinde tarafımızdan yıkılarak yapılan ölçüm sonucu tespit edilen sınırdan yeniden gerekli duvarı yaptırılmış ve hiçbir şekilde zarar verilmemiştir.
    İddia konusu suç kasten işlenebilen bir suçtur ve söz konusu olayda benim hiçbir şekilde suç işleme kastım bulunmamaktadır. Ben iyiniyetli olarak satın aldığım ve inşaat yaptığım alan içerisinde bulunan dut ağaçlarının sahibini hiç aramadan da satın aldığım yer içerisinde bulunduğu gerekçesiyle yıktırabilirdim, ancak bunu yapmayarak her ihtimale karşı parseli aldığım şahsa bu dut ağaçlarının olması muhtemel sahiplerini sordum, o da gerekli kişilere söylediğini beyan edince ben de yıktım..." şeklinde olduğu,
    Ziraat bilirkişisi tarafından düzenlenen 17.06.2013 tarihli raporda; katılan ...'e ait olup ... ili, Merkez ilçesi, Başmahalle Mahallesi, Çıkmaz Sokak mevkisinde bulunan taşınmazın arsa vasfında olduğunun, üzerinde portakal ağaçlarının bulunduğunun, doğusu ve güneyinde yol, kuzeyinde müstakil evler olduğunun, batısında ise sanık tarafından yapılmış olan apartmanın bulunduğunun, katılanın 2012 yılı Ekim ayında emniyete müracaat etmesi üzerine düzenlenen 08.10.2012 tarihli kroki ve olay yeri tespit tutanağı ile keşif tarihinde bahçe içerisinde görülen dut ağacı kökü üzerinde yapılan incelemeye göre kesilen dut ağaçlarının 70-80 yaşlarında olduğunun ve kuturuna bakılarak odun değerlerinin toplam 1.350 TL olduğunun belirtildiği, ayrıca söz konusu raporda yer alan fotoğrafa göre de bahse konu binanın çevresine ihata duvarı yapıldığı,
    Kadastro bilirkişisi tarafından düzenlenen 18.06.2013 tarihli raporun;
    "Keşif sırasında yanımızda getirdiğimiz ölçü aletiyle, dava konusu ağaçların çıkarıldığı iddia edilen yerleri, zeminde ağaçların söküldüğü yerler belli olmadığı için davacının gösterdiği yerlerden ve 161 nolu parsel ile 158 nolu parsel arasındaki duvarı ölçtük.
    Yaptığımız ölçümler ve arazide gözlemlerimiz sonucu;
    Dava konusu ağaçların söküldüğü iddia edilen yerler 1383 ada, 158 nolu parsel içinde kalmaktadır. Dava konusu 158 parsel ile 161 nolu parsel arasında bulunan duvar ise iki parselin arasındaki sınırda olup herhangi bir tecavüzü söz konusu değildir.
    Sonuç: Dava konusu, söküldüğü iddia edilen üç adet dut ağaçlarının yeri 1383 ada, 158 nolu parsel içerisinde kalmaktadır.
    Krokide ağaçların çıkarıldığı iddia edilen yerler kırmızı renkle işaretlenerek, 1383 ada, 161 parselin 158 nolu parsele olan sınırında bulunan duvar ise mavi renkle çizilerek gösterilmiştir." şeklinde olduğu, ekinde yer alan krokiye göre ise inşaatın yapıldığı 161 numaralı parsele komşu parsellerin 154, 155 ve 158 numaralı parseller olduğu,
    Anlaşılmaktadır.
    Katılan ... kollukta; 81 pafta ve 1383 ada üzerinde bulunan 156, 157 ve 158 parsel numaralı taşınmazların kendisine ait olduğunu, yaklaşık iki ay kadar önce arsasının sınırında yer alan ağaçlarının ... İnşaat'ın müteahhidi olan sanık ... tarafından kendisine haber vermeden kesilip boş vaziyette bulunan arsasının içine atılmış olduğunu öğrenmesi üzerine söz konusu yere gittiğinde ağaçlarının kesildiğini ve köklerinin çıkarılmış olduğunu gördüğünü, ardından kesilen bu ağaçların parçalarını alarak ikametine götürdüğünü, sanık ...'ye ağaçlarını neden kestiğini sorduğunda "Biz arsa sahibi ...'e söyledik, o da sökün atın dedi." şeklinde beyanda bulunduğunu, tanık ...'in kayınbiraderi olduğunu, bu kişiye olanları anlattığında kendisinin böyle bir şey söylemediğini belirttiğini, sanığın kesmiş olduğu üç adet dut ağacının yaklaşık 75 yaşında olduğunu, sanığın ilk olarak "Anlaşalım ve zararınızı ödeyeyim." dediğini, daha sonra ise "Git, kime şikâyet edersen et." diyerek zararını karşılamadığını, boş arsasında bulunan dikenli tellerin de sökülerek atıldığını, bu olayla ilgili olarak kızı olan tanık ...'in fotoğrafçı getirerek arsanın ve kesilmiş olan ağaçların parçalarının resimlerini çektirdiğini, bu resimleri kolluk görevlilerine teslim ettiğini, sanık ...'den şikâyetçi olduğunu,
    Mahkemede; ağaçların kesilmesine ilişkin olarak tanık ...'ın kendisi ile hiç görüşmediğini, olaydan dolayı meydana gelen zarar miktarını bilmediğini, ancak hesap ettirip bildireceğini, şikâyetçi olduğunu ve davaya katılmak istediğini,
    Tanık ... kollukta; bahse konu boş arsanın kardeşinin eşi olan katılan ...'e ait olduğunu, bu taşınmazın yanına inşaat yapıldığını bildiğini, katılan ...'in arsasında bulunan ağaçları kesmek için hiç kimsenin kendisinden izin istemediğini, zaten söz konusu arsanın kendisine ait olmadığı,
    Keşifte; ağaçların kesilmesi konusunda torunu olan tanık ... aracılığıyla kimsenin kendisinden izin almadığını, tanık ...'ın keşifte alınan beyanının doğru olmadığını,
    Tanık ... keşifte; ismini sonradan öğrendiği ...'ün evde bulunduğu sırada gelerek ağaçların sınırda olduğunu, kesileceğini söylediğini, kendisinin de dedesinin evde olmadığını, çarşıda olduğunu, telefon numarasını da bilmediğini söylediğini, ancak ağaçların kesilmesi yönünde bir şey söylemediğini, tanık ...'ın keşifte alınan beyanının doğru olmadığını,
    Tanık ... keşifte; ağaçların kesildiğini yaklaşık 1,5 ay sonra komşularından öğrendiklerini, amcasına durumu sorduğunda kendisine bu konuda bir şey söylenmediğini belirttiğini, olay yerine gittiğinde ağaç köklerinin greyder ile çıkarıldığını, bahçenin çevresini boydan boya kaplayan tellerin de kesilip yerine duvar örüldüğünü gördüğünü,
    Tanık ... Mahkemede; bahse konu ağaçların müteahhitlik yapan sanığa sattığı arsa içinde olduğunu tespit ettiğini, bu ağaçların tanık ...'e ait olduğunu öğrenmesi üzerine de onunla görüşüp ağaçların kesilmesi gerektiğini söylediğini, tanık ...'in de "Ağaçları sökün biz alırız." dediğini, bunun üzerine ağaçların sökülebileceğini sanığa ilettiğini,
    Keşifte; tanık ...'e bahse konu dut ağaçlarını kesmesini söylediğini, ancak bu kişinin kendisine kesin bir şey söylemediğini, ardından tanığın evine gittiğini, evde olmadığını öğrenmesi üzerine de torununun yanına gittiğini, torununun da "Abi sökün oraya yığın biz oradan alırız." dediğini,
    Tanık ... Mahkemede; kendisinin duvar örme işi yaptığını, bahse konu binanın çevre düzenlemesini yaparken müteahhit sanığı çağırdıklarını, dut ağaçlarının duvar örülmesine engel olduğunu söylediklerini, sanığın da arsa sahibi ile görüştüğünü, kendilerine haber gelince de dut ağacını söktüklerini, arsa sahibini tanımadıklarını, dut ağacının kendi arsa sınırları içinde bulunduğunu,
    İfade etmişlerdir.
    Sanık ... kollukta; ... İnşaat isimli firmanın sahibi olduğunu, yaklaşık 15 ay kadar önce Ulaşlı Mahallesi, 1383 ada, 161 parsel numaralı taşınmaz üzerinde bina yapmak için inşaata başladığını, 10.09.2012 tarihinde ... Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğüne söz konusu arsasının etrafına ihata duvarı çekmek için müracaat ettiğini, ardından da arsanın sınırları içerisinde ihata duvarı çektirdiğini, katılan ...'in kesildiğini iddia ettiği dut ağaçlarının inşaat yaptığı arsanın sınırları içerisinde kaldığını, bununla ilgili ... Kadastro Müdürlüğünden temin ettiği aplikasyon krokisini delil olarak ibraz ettiğini, ayrıca bahse konu ağaçların kendi sınırları içinde kaldığına ilişkin olarak sınır komşusu olan arsanın sahibi tanık ...'in oğluna inşaat yaptığı arsa sahibinin aracı ile haber gönderdiğini, kendilerine "Ağaçları kesin bizim arsaya bırakın." şeklinde haber gelmesi üzerine de ağaçları keserek boş arsaya bıraktıklarını,
    Mahkemede; tanık ... ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzaladıklarını, komşu taşınmazın maliklerini tanımadıkları için bu kişiden onlarla irtibata geçmesini istediklerini, onun da arsa sahibi ile görüştüğünü, arsa sahibinin ağaçları kendi taraflarına yıkabileceklerini söylediğini öğrenmesi üzerine de bu beyana istinaden ağaçları yıktıklarını,
    Savunmuştur.
    TCK’nın 151. maddesinin birinci fıkrasında; "Başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkan, tahrip eden, yok eden, bozan, kullanılamaz hâle getiren veya kirleten kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır." şeklinde mala zarar verme suçunun temel şekli düzenlenmiş, aynı Kanun'un 152. maddesinde ise suçun nitelikli hâlleri sayılmıştır.
    Anılan Kanun'un uyuşmazlık konusuyla ilgili 152. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi ise suç tarihi itibarıyla;
    “Mala zarar verme suçunun;
    ...
    c) Devlet ormanı statüsündeki yerler hariç, nerede olursa olsun, her türlü dikili ağaç, fidan veya bağ çubuğu hakkında,
    ...
    İşlenmesi halinde, fail hakkında bir yıldan altı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur." şeklinde iken, 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 65. maddesiyle birinci fıkradaki nitelikli hâllerin yaptırımının üst sınırı "dört yıl" olarak değiştirilmiştir.
    Mala zarar verme suçunun konusu, başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz maldır. Suç, başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yokedilmesi, bozulması, kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, seçimlik hareketli bir suçtur.

    Kanuni düzenleme göz önüne alındığında mala zarar verme suçu genel kastla işlenebilen bir suç olup, suçun oluşması için failin belirli bir amaç ya da saikle (özel kast) hareket etmesine gerek yoktur.
    Öte yandan Medeni Kanun'un 683. maddesinin birinci fıkrası;
    "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir.",
    684. maddesi;
    "Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur.
    Bütünleyici parça, yerel âdetlere göre asıl şeyin temel unsuru olan ve o şey yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına olanak bulunmayan parçadır.",
    685. maddesi;
    "Bir şeyin maliki, onun ürünlerinin de maliki olur.
    Ürünler, dönemsel olarak elde edilen doğal veya hukukî ürünler ile bir şeyin özgülendiği amaca göre âdetler gereği ondan elde edilmesi uygun görülen diğer verimlerdir.
    Doğal ürünler asıl şeyden ayrılıncaya kadar onun bütünleyici parçasıdır."
    718. maddesi;
    "Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar.
    Bu mülkiyetin kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer." şeklinde düzenlenmiştir.
    Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur (TMK m. 684/1.). Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını da kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer (TMK m. 718.). 22.12.1995 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi eşya hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde kalıcı yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, şahsi bir hak olup sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. "Taşınmaz üzerindeki kalıcı yapı, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez." (Hukuk Genel Kurulunun 22.10.2019 tarihli ve 1854-1096 sayılı kararı.).

    Bu aşamada, uyuşmazlıkla yakından ilgili olan hukuka uygunluk nedenleri üzerinde durulması gerekmektedir.
    TCK'nın esas aldığı ve suçun bir haksızlık olarak adlandırıldığı suç teorisinde suçun unsurları; maddi unsurlar, manevi unsurlar ve hukuka aykırılık unsuru olmak üzere üç başlık altında toplanmaktadır.
    Hukuka aykırılık, suçu oluşturan haksızlığın niteliği olup hukuka aykırılık ile kastedilen husus, fiilin hukuk sistemiyle çatışması ve hukuk sistemine aykırı olmasıdır. Ancak, bir olayda hukuka uygunluk sebebinin varlığı hâlinde, artık fiilin hukuka aykırılığından söz edilemeyecektir. Hukuka uygunluk sebepleri, fiilin ve dolayısıyla suçun hukuka aykırılığını ortadan kaldırmaktadır.
    TCK'da hukuka uygunluk sebepleri;
    a- Kanunun hükmünü yerine getirme (m. 24/1),
    b- Meşru savunma (m. 25/1),
    c- İlgilinin rızası (m. 26/2),
    d- Hakkın kullanılması (m. 26/1),
    Olarak kabul edilmiştir.
    Sayılan hukuka uygunluk nedenlerinden konumuzla ilgili olan "ilgilinin rızası" hükmünün açıklanmasında yarar bulunmaktadır.
    İlgilinin rızası, TCK'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında; “Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez.” şeklindeki düzenleme ile bir hukuka uygunluk nedeni olarak sayılmıştır. Sözü edilen hukuka uygunluk nedeninin doğabilmesi, rızanın kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakka ilişkin olmasına ve kişinin bu hakla ilgili olarak rıza açıklama ehliyetinin bulunmasına bağlıdır. Yine rızanın bir hukuka uygunluk nedeni olabilmesi için fiilin işlenmesinden önce ve en geç işlendiği sırada mevcut olması gerekir. Fiilin işlendiği sırada olmayıp sonradan ortaya çıkan rıza bir hukuka uygunluk nedeni değildir (İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 9. bası, ..., 2013, s. 285 vd.; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 7. bası, ..., 2014, s. 269 vd.).
    Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    ... ilinde faaliyet gösteren ... isimli inşaat firmasının sahibi olan sanık ...'nin ... ili, Merkez ilçesi, Ulaşlı Mahallesi, 1383 ada, 161 parsel numaralı taşınmaz üzerinde bina yapmak için inşaata başladığı sırada komşu parselde bulunan ve katılana ait olan yaklaşık 75 yaşındaki 3 adet dut ağacını katılandan izin almadan kesmek suretiyle nitelikli mala zarar verme suçunu işlediği iddia ve kabul edilen somut olayda;
    Katılan ...'in kızı olan tanık ... tarafından çektirilen fotoğraflar incelendiğinde o tarih itibarıyla üzerinde "... İnş" ibaresi bulunan 4 katlı binanın etrafında ihata duvarı bulunmadığı ve çevre düzenlemesinin yapılmadığı, fotoğraflarda birinci ağacın söküldüğü yer olarak değerlendirilen çukurun bina duvarına ve binanın fotoğrafa göre sol köşesine yakın bir alanda; ikinci ağacın söküldüğü yer olarak değerlendirilen çukurun binanın ortasında ve binaya bitişik vaziyette; üçüncü ağacın söküldüğü yer olarak değerlendirilen çukurun ise bina duvarına ve binanın fotoğrafa göre sağ köşesine yakın bir alanda bulunduğu, kolluk tarafından düzenlenen olay yeri basit krokisinin de bu fotoğraflar ile uyumlu olduğu, kadastro bilirkişisi tarafından düzenlenen 18.06.2013 tarihli raporda suça konu üç adet dut ağacının katılana ait 158 parsel numaralı taşınmaz içinde kaldığı belirtilmiş ise de aynı raporda "...dava konusu ağaçların çıkarıldığı iddia edilen yerleri, zeminde ağaçların söküldüğü yerler belli olmadığı için davacının gösterdiği yerlerden" ölçüm yapıldığının belirtildiği, ekinde yer alan krokide inşaatın yapıldığı 161 numaralı parsele komşu parsellerin 154, 155 ve 158 numaralı parseller olmasına karşın sökülen 3 adet dut ağacının dosya kapsamında bulunan fotoğraflar üzerinden yapılan tespit ve kolluk tarafından düzenlenen olay yeri basit krokisi ile çelişecek şekilde sadece 158 numaralı parsel sınırı içinde gösterildiği, sanık ...'nin aşamalarda bahse konu ağaçların inşaat yapılan 161 parsel numaralı taşınmaz içinde kaldığına yönelik savunmada bulunduğu, ... Belediyesi İmar Müdürlüğü tarafından tanık ... ile ... isimli şahsa hitaben düzenlenen 30.03.2011 tarihli imar durum kağıdında bahse konu bina ile bu binanın güneydoğusunda bulunan ihata duvarı arasında 3,5 metre mesafe olduğu, ziraat ve kadastro bilirkişileri tarafından düzenlenen raporlara göre de keşif sırasında mevcut bulunan bahse konu ihata duvarının katılanın parseline tecavüzünün bulunmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, dosya kapsamında yer alan fotoğraflar ve kolluk tarafından düzenlenen olay yeri basit krokisi de göz önünde bulundurulmak suretiyle söz konusu ağaçların söküldükleri yerlerin hangi parsel sayılı taşınmaz veya taşınmazlar içinde bulunduğuna ilişkin kadastro bilirkişisinden yeniden rapor alınarak bu husus tespit edilmeye çalışılıp, olay tarihi itibarıyla 154, 155 ve 161 parsel numaralı taşınmazların kime veya kimlere ait olduğu araştırılıp taşınmaz üzerinde bulunan bütünleyici parça niteliğindeki ağacın taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyet hakkına konu olamayacağı da dikkate alınarak sonucuna göre TCK’nın 26/2. maddesinde düzenlenen hukuka uygunluk nedeninin bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
    Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, eksik araştırmayla hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- ... 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 16.03.2017 tarihli ve 417-76 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanık hakkında eksik araştırmayla hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 22.03.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara