Esas No: 2018/540
Karar No: 2022/207
Karar Tarihi: 24.03.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/540 Esas 2022/207 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2018/540 E. , 2022/207 K."İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
Taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve bir kişinin yaralanmasına neden olma suçundan sanıklar ... ve ...'ın CMK'nın 223/2-c maddesi uyarınca beraatlerine ilişkin ... 10. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 25.12.2014 tarihli ve 210-508 sayılı hükümlerin Cumhuriyet savcısı ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 15.02.2018 tarih, 3812-1643 sayı ve oy çokluğu ile onanmasına karar verilmiş,
Çoğunluk görüşüne katılmayan Daire Başkanı
"Olayda ölenin tam kusurlu olduğunu sanıklara kusur izafe edilemeyeceğini kabul eden sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.
34 BU 2050 plakalı kamyon emniyet şeridi ve banket olmayan park yasağı olan yerde bir şeridi kapatacak şekilde park etmişken ölen ...'in kullandığı araç bu kamyona sol arka tekerlek kısmından çarpmış bu çarpma sebebiyle 3 kişi ölmüş 1 kişi yaralanmıştır.
16.01.2014 günü yapılan keşif sonucunda trafik polisi bilirkişi tarafından 04.02.2014 tarihli rapor ve 11.04.2014 tarihli ek raporda 34 BU 2050 plakalı araç şoförü sanık ...'e ve aracın sahibi şirket sorumlusu ...'e tali kusur verilmiştir
Adli tıp kurumu trafik ihtisas dairesinden alınan 31.10.2014 tarihli raporda sanıklara kusur izafe edilmemiştir.
İTÜ Makine Mühendisliği Fakültesinden 3 Makine mühendisi öğretim görevlilerinden oluşan yetersiz trafik kazalarında deneyimi olmayan bilirkişi kurulu tarafından verilen raporda da sanıklara kusur izafe edilmemiştir.
Kaza tespit tutanağında park etmiş kamyonun bulunduğu yerde park yasağı olduğu 23 metre geride park yasağı levhası bulunduğu işaretlenmiş olup hiçbir önlem almadan emniyet şeridi ve banket bulunmayan yere bir şeridi kapatacak şekilde park edildiği sabittir.
Dairemizin incelenmesinden geçen bir çok olayda Adli Tıp Kurumu trafik ihtisas dairesinden park yasağı bulunan yere araç park edilmesinden dolayı aracı park eden sürücüye tali kusur izafe edilmiştir.
Mahkemenin maktulün kullandığı aracın kamyon orada olmasa bile bir yerlere çarpacağı takla atacağı kamyonun orada olmasının kazanın oluşumunda etkili olmadığı şeklindeki kabulu tam bir niyet okuma varsayımlardan hareket etme ve ihtimal üzerine karar vermedir.
Kontrolden çıkan araç çarpma olmadan tekrar kontrol altına alınamaz mı, kontrolden çıkan araç mutlaka takla mı atar veya kamyon olmasa bile bir yerlere mi çarpar, mahkemenin bu ifadelerini anlamak mümkün değildir. Yani park yasağı olan yere hiçbir önlem olmadan aracı park eden sanığın hiç mi kusuru yoktur.
İTÜ den alınan rapor çok yetersizdir. Trafik kurallarını ve kazalarını bilmeyen Makine fakültesinden görevli öğretim görevlileri tarafından verilmiştir. Söz konusu üniversitenin trafik kürsüsü varken ve dairemiz tarafından da buradan alınan raporlara itibar edilirken bu dosyada rapor buradan alınmamıştır.
Kontrolden çıkan ölenin kullandığı araç kamyonun sol arka tekerlek kısmına çarpmıştır. Yani kamyon orada olmasaydı hiçbir yere çarpmayacak bu kaza meydana gelmeyecek ve 3 kişi ölmeyecekti. Kamyon yolun en az 3 metrelik bölümünü kapatmış durumdadır.
Ölen ... olayda asli kusurludur ama tamamen kusurlu değildir. Hızını mahal şartlarına göre ayarlamamıştır. Yanlış doğrultu değiştirme manevrası yapmıştır. Bu onu tamamen kusurlu hale getirmeyeceği aşikardır.
Olayı gören ..
ve ...'dür.
... soruşturmada kovuşturmada ve keşifte birbiriyle çelişen ifadeler vermiş bu çelişkiler mahkeme tarafından giderilmemiştir.
Serkan Ural ve Yusuf Temürcü ise olayın başından beri tutarlı ifade vermişlerdir. Mahkeme bu ifadeleri dikkate almamıştır.
Bu ifadelere göre araçlar arası bir yarış yoktur. Virajı döner dönmez kamyonla karşılaşıldığı söylenmektedir. Ölen ... park yasağı olan yerde park etmiş, kazaya karışan kamyonu görünce paniklemiş bu ise güvenli sürüşünü ve seyrini etkilemiş emniyetli bir şekilde aracı sürme durumu ortadan kalkmıştır. Bunun sonucunda da kaza meydana gelmiştir.
Mahkemenin kabulündeki gibi illa bir yere çarpacaktı takla atacaktı demek mümkün değildir.
Birde park yasağı olan, emniyet şeridi ve banket olmayan yere 3 metre kapatacak hiçbir önlem almadan park edilen kamyon olmasaydı kaza olmayacaktı denmesi de mümkündür ve doğrusuda budur.
Yukarıda arz ettiğimiz hususlar dikkate alındığında sanıkların tali kusurlu olduklarının kabulü gerekmektedir. Bu sebeplerle sayın çoğunluğun görüşüne saygılarımızla katılmıyoruz." düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 24.05.2018 tarih ve 75793 sayı ile;
“...... Nakliyat Gıda Tekstil İnşaat San. Tic. Ltd. Şti. adına kayıtlı olan ve sürücülüğünü sanık ... ...'nun yaptığı... plaka sayılı... kamyonun işletme sorumluluğunun, sanık ...'a ait olduğu ve suça konu .... plaka sayılı aracın suç tarihinden bir kaç gün önce arıza yaptığı nedenle sürücüsü sanık ... tarafından... İlçesi...a Açık otoparkı önünde bulunan karayolu kenarına park edilerek bırakıldığı ve suç tarihinde park halindeki bu araca, Merter istikameti yönünde ilerlemekte olan sürücü ...'ın 34 UP 3215 plaka numaralı aracın içinde hamile eşi ... ve mağdur ...'ında bulunduğu halde kamyonun arka sol tarafında çarpması suretiyle meydana gelen trafik kazısında, sürücü Yasin ve eşi ... ile kaza sonrası hamile ... dan canlı olarak doğan ...' ın ölümü ve ...'ın yaralanması ile sonuçlanan trafik kazasında;
16.01.2014 günü yapılan keşif sonucunda trafik polisi bilirkişi tarafından 04.02.2014 tarihli rapor ve 11.04.2014 tarihli ek raporda ....plakalı araç şoförü sanık ...'e ve aracın sahibi şirket sorumlusu ...'e tali kusurlu olduğunun belirtildiği,
Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden alınan 31.10.2014 tarihli raporda sanıklara yönelik herhangi bir kusur izafe edilmediği,
İTÜ Makine Mühendisliği Fakültesinden 3 Makine mühendisi öğretim görevlilerinden oluşan bilirkişi kurulu tarafından verilen raporda da sanıklara kusur izafe edilmemiştir.
Kaza tespit tutanağında park etmiş kamyonun bulunduğu yerde park yasağı olduğu 23 metre geride park yasağı levhası bulunduğu işaretlenmiş olup hiçbir önlem almadan emniyet şeridi ve banket bulunmayan yere bir şeridi kapatacak şekilde park edildiği ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 61/b maddesinde yazılı dikkatsiz ve tedbirsiz olarak park yasağı trafik işaret levhasıyla belirtilmiş olan yere park yapıldığı nedenle, aracın sürücüsü ve sorumlusunun tali kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Ayrıca Adli Tıp Kurumu trafik ihtisas dairesinden alınan başka bilirkişi raporlarında, park yasağı bulunan yere araç park edilmesinden dolayı aracı park eden sürücüye tali kusur izafe edildiğine ilişkin kararlar bulunmaktadır.
Mahkemenin maktulün kullandığı aracın kamyon orada olmasa bile bir yerlere çarpacağı takla atacağı kamyonun orada olmasının kazanın oluşumunda etkili olmadığı şeklindeki kabulünün varsayımlara göre hareket etme ve ihtimal üzerine değerlendirme yapılması şeklinde olduğu açıkça görülmektedir.
Kontrolden çıkan araç çarpma olmadan tekrar kontrol altına alınabilme yada kontrolden çıkan araç mutlaka takla mı atar veya kamyon olmasa bile bir yerlere mi çarpacağına ilişkin değerlendirmenin kabul edilebilir olduğu söylenemez.
Olayda, park yasağı olan yere hiçbir önlem olmadan aracı park eden sanıkların, tali kusurlu oldukları kabul edilmelidir.
Kontrolden çıkan ölenin kullandığı araç kamyonun sol arka tekerlek kısmına çarpmıştır. Suça konu Kamyon yolun en az 3 metrelik bölümünü kapatmış durumda olup İki şeritli yol bir anda tek şeride düşmektedir. Bu durumda trafik akışı ve sürücünün manevra kabiliyetini olumsuz etkilendiği tartışmasızdır.
Ölen ... olayda asli kusurludur ama tamamen kusurlu değildir. Hızını mahal şartlarına göre ayarlamamıştır. Yanlış doğrultu değiştirme manevrası yapmıştır. Bu onu tamamen kusurlu hale getirmeyeceği açıktır.
Olayı gören ...,...ve ...'dür.
... soruşturmada kovuşturmada ve keşifte birbiriyle çelişen ifadeler vermiş bu çelişkiler mahkeme tarafından giderilmemiştir.
.... ise olayın başından beri tutarlı ifade vermişlerdir. Mahkeme bu ifadeleri dikkate almamıştır.
Bu ifadelere göre araçlar arası bir yarış yoktur. Virajı döner dönmez kamyonla karşılaşıldığı söylenmektedir. Ölen ... park yasağı olan yerde park etmiş, kazaya karışan kamyonu görünce paniklemiş bu ise güvenli sürüşünü ve seyrini etkilemiş emniyetli bir şekilde aracı sürme durumu ortadan kalkmıştır. Bunun sonucunda da kaza meydana gelmiştir.
Bu itibarla, park yasağı olan, emniyet şeridi ve banket olmayan yere 3 metre kapatacak hiçbir önlem almadan park edilen kamyonun mevcudiyeti, sürücüyü olumsuz etkilediği ve kazanın meydana gelmesinde etkili olduğu tartışmasızdır bu nedenle sanıkların tali kusurlu oldukları kabul edilerek cezalandırılmaları gerektiği..." görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 20.09.2018 tarih ve 3713-8485 sayı ile; itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Dairece katılan ... vekilinin süresinden sonra yapıldığı gerekçesiyle temyiz isteminin reddine karar verilmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, Cumhuriyet savcısı ve katılanlar ... ve ... vekilinin temyiz istemleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; üç kişinin ölümü ve bir kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan olayda sanıkların kusurunun bulunup bulunmadığı belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Trafik kazası tespit tutanağına göre; 23.06.2013 tarihinde saat 17.30 sıralarında ...’ın, sevk ve idaresindeki 34 UP 3215 plaka sayılı aracıyla ... Caddesinden... istikametine doğru seyir hâlinde iken ... Caddesi üzerindeki...Açık Otoparkı önüne geldiğinde direksiyon kontrolünü kaybederek aracın sol ön yan kısımlarıyla otoparkın önünde park hâlinde bulunan 34 BU 2050 plaka sayılı aracın arka tampon kısımlarına çarpması neticesinde kaza meydana geldiği, kazanın oluşumunda ...’ın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 84. maddesi ve 52/1-a maddesinde sayılan kuralları; 34 BU 2050 plakalı aracın sahibinin ise ile aynı Kanun’un 61/1- b maddesinde belirtilen kuralı ihlâl ettiği; kazanın, yerleşim yeri içerisinde, gündüz vakti, açık havada, görüşe engel cismin bulunmadığı, tek yönlü, eğimli, virajlı, azami hız limitinin 30 km/saat olduğu, 37 metre uzaklıkta sağa viraj levhasının, 23 metre uzaklıkta ise park yasağı levhasının bulunduğu, 10,60 metre genişliğindeki asfalt kaplama yolda gerçekleştiği,
23.06.2013 tarihli olay yeri inceleme raporuna göre; ölen ... yönetimindeki 34 UP 3215 plaka sayılı sarı renkli "Megan" marka aracın olay yerinden çekici marifetiyle kaldırıldığı, olay yerindeki 34 BU 2050 plaka sayılı "Man" marka kapalı kasa kamyonun ise olay yerinde park hâlinde bulunduğu, bahse konu kamyonun arka kasa stop lambalarının kırık, arkasındaki demirin yamuk hâlde olduğu, kamyonun bulunduğu yerde kırık cam parçaları ve stop lamba parçalarının bulunduğu, cadde üzerinde fren izine rastlanmadığı,
Adli Tıp Kurumu ... Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 25.07.2013 tarihli rapora göre; müşteki ...’ın araç içi trafik kazası sonucu meydana geldiği bildirilen yumuşak doku lezyonlarına neden olan yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu,
Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesince düzenlenen 20.09.2013 tarihli otopsi raporuna göre; ölen ...’in ölümünün, künt kafa travmasına bağlı kafatası ve yüz kemik kırıkları ile birlikte beyin kanaması, beyin doku harabiyeti ve gelişen komplikasyonlar sonucu meydana geldiği,
Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesince düzenlenen 29.07.2013 tarihli otopsi raporuna göre; ölen ...’in ölümünün, künt kafa travmasına bağlı kafatası kemik kırıkları ile birlikte beyin kanaması, beyin doku harabiyeti sonucu meydana geldiği,
Mahkemece yapılan keşfe istinaden trafik bilirkişisi tarafından düzenlenen 04.02.2014 tarihli bilirkişi raporuna göre; kazanın 23.06.2013 tarihinde saat 17.28.47 sıralarında... Sanayi Mahallesi Şehit Orgeneral ... Caddesi üzerinde bulunan...Otoparkı önünde meydana geldiği, otoparkın kenarının ağaçlarla çevrili olduğu, otoparkın önünde yolun sağında arka arkaya park etmiş iki kamyonun bulunduğu, burada bulunan ağaçların ve kamyonların görüş açısını kapattığı, bu nedenlerle kazanın meydana geldiği yer ve kazanın oluş şeklinin sağlıklı bir şekilde olay görüntülerini içerir CD’den görülmediği; bu kapsamda kaza yerini gösteren CD kayıtlarına göre; saat 17.28.47’de beyaz renkli bir aracın ... Caddesi üzerinden... istikametine doğru çok süratli bir şekilde gelip virajı alamayarak doğrudan doğruya park hâlindeki iki kamyonun arasına girip öndeki kamyonun arka kısmına çarptığı, saat:17.29.10’da otoparkın sağından bir şahsın yürüyerek kaza yerine geldiği, saat:17.29.34’de cadde üzerinde yolun solunda aşağıdan yukarı doğru koşarak birkaç kişinin kaza yerine gelip yaralılara yardım etmeye çalıştığı, saat:17.30.31’de ... Caddesi üzerinden yolun solundan beyaz renkli bir aracın kaza yerinin yaklaşık 8-10 metre gerisinde durup araç içerisinden çıkan birkaç kişinin araçtan inip kaza yerine koşarak geldiği, saat:17.40.08’de itfaiye aracının kaza yerine geldiği, saat:17.42.27’de ise ambulansın olay yerine gelerek yaralılara yardım ettiğinin görüldüğü,
Dosya içerisindeki kaza yerine ait CD görüntüleri, kazanın oluş şekli, çarpma noktası, sanıklar ve tanıkların beyanlarına göre yapılan değerlendirme sonucunda;.....plaka sayılı aracın sürücüsü olan ölen ...’in 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 84. maddesinde belirtilen ve asli kusur hâllerinden sayılan “Doğrultu değiştirme, manevraları yanlış yapma” ile aynı Kanun’un 52. maddesinin (a) fıkrasında belirtilen “Sürücüler kavşaklara yaklaşırken, dönemeçli yollarda ilerlerken, yaya geçitlerine hem zemin geçitlerine, dar köprü ve menfezlere yaklaşırken, yapım ve onarım alanlarına girerken hızlarını azaltmak zorundadırlar.” kuralına aykırı hareket ederek olay yerindeki viraja girerken hızını azaltmayıp, dikkatsiz ve tedbirsiz araç kullanması sebebiyle kazanın oluşumunda asli kusurlu olduğu; 34 BU 2050 plakalı kamyonun sürücüsü olan sanık ... ve kamyonun bağlı olduğu şirketin ortağı olan ve aracın park yasağı olan yere park edildiğinden haberdar olan olarak gerekli tedbirleri almayan sanık ...’in ise, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 61.maddesinin (b) fıkrasında belirtilen “Park etmenin trafik işaretleri ile yasaklandığı yerlerde park etme” kuralını ihlâl etmeleri nedeniyle tali kusurlu oldukları,
24.07.2014 tarihli Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi raporuna göre; trafik kazası tespit tutanağı, kaza yeri krokisi, krokideki araçların son konumları, olay yeri inceleme raporu içeriği, olay yeri fotoğrafları ve olay anını gösterir CD içeriği ile taraf beyanları birlikte değerlendirildiğinde; ölen sürücü Yasin’in otomobili ile seyir hâlindeyken yerleşim yerinde, gündüz vakti, orta ayırıcı ile bölünmüş ... Caddesini takiben ... istikametinden... istikametine doğru seyir hâlindeyken gereken dikkati yola vermediği, mahal şartlarına göre kontrolsüz seyir hâlinde olduğu, bilgisi alınan tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere sevk ve idare hatası sonucu direksiyon hâkimiyetini kaybederek sağ tarafta park hâlinde olan kamyona çarpmak suretiyle olaya sebebiyet verdiğinden, dikkatsiz ve özensiz davranışlarından dolayı olayda asli kusurlu olduğu; olay mahallinin yerleşim yeri olduğu, vaktin gündüz olduğu ve olay anı görüntülerindeki olayın oluş şekli dikkate alındığında park hâlindeki kamyonun olayda etkenliğinin bulunmadığı,
... Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi Öğretim Üyeleri tarafından düzenlenen üç kişilik bilirkişi raporuna göre; Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi tarafından 24.07.2014 tarihinde düzenlenen rapora iştirak edildiği, ölen ...’in tedbirsiz, dikkatsiz bir şekilde hız limiti olan meskun mahalde aşırı bir süratle seyrettiğinden, direksiyon hâkimiyetini kaybederek kazaya sebebiyet vermesi nedeniyle kazanın oluşumunda tam ve asli kusurlu olduğu; yolun sağında park hâlinde bulunan kamyon sürücüsü ve sahibinin ise kaza ile bir ilgisinin bulunmadığı,
Anlaşılmaktadır.
Katılanlar ..., ..., ... ve ...; olayı görmediklerini, sanıklardan şikâyetçi olduklarını,
Mağdur ...’ın babası olduğunu, olayı görmediğini, kimseden şikâyetçi olmadığını,
Mağdur ... kollukta; Olay günü saat17.30 sıralarında amcasının oğlu olan ölen ...’in kullandığı araç ile ... Caddesi üzerinde seyir hâlinde oldukları sırada virajdan dönerken aracın arkasının birden savrularak dönmeye başladığını ve akabinde aracın yol kenarında park hâlindeki kamyona çarptıklarını, çarpmanın etkisiyle oturduğu arka koltuktan savrulup kafasını bir yerlere vurduğunu, gözünü hastanede açtığını,
Mahkemede; ölen ...’in kullandığı aracın içerisinde bulunduğu sırada kendisini rahatsız eden bir hız, sağa sola yalpalama ya da kontrolsüz bir seyir olayının yaşanmadığını, hatırladığı en son şeyin aracın savrulması olduğu,
Tanık ... kollukta; Davutpaşa Açık Otoparkında görevli olarak çalıştığını, olay günü saat 15.30 sıralarında otoparkı kontrol etmek için dışarı çıktığında cadde üzerinde... istikametine doğru gelen iki araç gördüğünü, araçlardan birinin sarı renkli diğerinin ise beyaz renkli olduğunu, bu araçların yarış hâlinde bulunduğunu, sarı renkli olan aracın virajı alamayarak yolun sol kenarında park hâlinde olan kamyonun sol arka tarafındaki lastiklerinin olduğu yere vurduğunu, akabinde olay yerine koşarak yardım etmeye çalıştığını,
Mahkemede ise; kamyonun önünde ve arkasında park edilmiş hâlde başka araçların da bulunduğunu, ancak virajın başladığı yerde park hâlinde bir aracın bulunmadığını, kaza yapan aracın kamyona doğru yalpalayarak geldiğini, aracın önce sağa doğru döndüğünü, ardından şöför mahallinden kamyonun sol arka tarafına çarptığını, aracın hızlı bir şekilde viraja girmesi nedeniyle kazanın meydana geldiğini, olay yerinde her hafta bir kaza olayının yaşandığını, araçların ya otopark duvarına yada park eden araçlara çarptığını, kollukta araçların yarış hâlinde olduğu şeklindeki beyanının doğru olmadığını, viraja hangi aracın önce girdiğini görmediğini,
Tanık ... kollukta;...gece görevlisi olarak çalıştığını, 22.06.2013 tarihinde akşam üzeri nakliye ofisinden aranarak otoparkın önünde cadde üzerinde park hâlinde bulunan ....plaka sayılı kamyonu parkın içine alması gerektiğinin söylendiğini, aracı çalıştırdığını ancak frenlerinin boşalmış olması nedeniyle aracı hareket ettiremediğini ve durumu nakliye ofisine bildirdiğini, kendisine bir ustanın gelip araca bakacağının söylendiğini, kazayı görmediğini,
Tanık...; olay günü ölen ... ile birlikte pikniğe gitmeye karar verdiklerini, kendi kullandığı araçta eşi, Yusuf ve kızının bulunduğunu, ölen ...’in aracında ise, ölen eşi Filiz ve mağdur ...’ın bulunduğunu, kendi hızının tahminen 70 km/saat, ölen ...’in ise 70-80 km/saat olduğu, ölen ...’in nedenini bilmemekle birlikte frene başmış olabileceğini, aracın önce sağa doğru döndüğünü sonra da park hâlinde olan kamyonun sol arka uç kısmına vurduğunu, kendisine göre ölen ...’in virajı alamama gibi bir durumunun söz konusu olmadığını, olay anındaki hızının da virajı almasına engel boyutta olmadığını,
Tanık ... kollukta; olay sırasında ölen ...’ın eniştesi olan tanık...’ın kullandığı aracın içerisinde olduğunu, ölen ...’in kullandığı araç içerisinde de ölen ... ve yaralanan ...’ın bulunduğunu, ölen ...’in bulunduğu aracın önlerinde seyir hâlinde olduğunu, bir ara selektör yaparak ölen ...’in yavaşlamasını istediklerini, önce yavaşlayan adı geçen ölenin daha sonra tekrar hızlandığını ve önlerinde bulunan virajı dönerken aracın sağ tarafa doğru kaydırdığını, akabinde aracı toplayamadan sol tarafa doğru kaymaya başladığını, durduramayıp aracın kayarak yolun solunda park halinde bulunan kamyonun arka kısmına çarptığını,
Mahkemede ise; virajı döndükleri sırada bir anda karşılarına kamyonun çıktığını, tahminince ölen ...’in bu manzara ile karşılaşınca panikleyerek direksiyon hâkimiyetini kaybettiğini, yarış hâlinde olmadıklarını, ölen ...’in çarptığı kamyonun önünde bir kamyonun daha olduğunu hatırladığını,
Tanık ... kollukta; olay günü saat 15.30 sıralarında kardeşi olan ölen ... ile birlikte pikniğe gitmek için yola çıktıklarını, ölen ...’in kullandığı araçta hamile olan eşi Filiz ve yeğeni ...’ın da olduğunu, kendisinin ise eşi tanık Serkan’ın kullandığı araçta bulunduğunu, Davutpaşa Caddesi üzerinde seyir hâlinde oldukları sırada ölen ...’in aracıyla önlerine geçtiğini, olay yerine geldiğinde ise yavaşlayarak kendilerine yol verdiğini, daha sonra da tekrar önlerine geçtiğini, bu sırada ölen ...’in direksiyon hâkimiyetini kaybederek yolun kenarında park hâlinde bulunan kamyona çarptığını,
Mahkemede ise; ölen ...’in virajı tam alamayıp park hâlindeki kamyonun sağ tarafına çarptığını, kamyonun önünde ve arkasında başka araçların da park hâlinde bulunduklarını, tahminince ölen ...’in kamyonu görünce paniklediğini ve ardından kamyona çarptığını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık ...; ... Nakliyat isimli şirkette olaydan bir hafta kadar önce işe başladığını, kazaya karışan kamyonun arızalı ve muayenesinin olmaması nedeniyle kamyonu...Otoparkının yanına park ettiğini, bu kamyonun önünde de park hâlinde başka bir araç daha olduğunu, park ettiği kamyonun aracın arkasına reflektör de bıraktığını, daha sonra kamyonun anahtarını ... yerine bırakarak evine gittiğini, çalıştığı şirkete durumu anlattığını, aracın tek şoförünün kendisi olduğunu,
Sanık ... kollukta; ... Nakliyat isimli şirkette çalıştığını, kazaya karışan kamyonun da adı geçen şirkete ait olduğunu, kamyonun arızalı olması nedeniyle otoparka alınamadığını, hafta sonu olduğu için de park hâlindeki bu kamyonun arızasının giderilemediğini,
Mahkemede ise; şirket sahibi olan kardeşinin cezaevinde olması nedeniyle şirket işleriyle kendisinin ilgilendiğini, kamyonun park hâlinde olduğunu kaza ile birlikte öğrendiğini, çelişki nedeniyle sorulduğunda; diğer sanık ...’in kamyonu Cumartesi gününden itibaren olay yerine park ettiğini, kamyonun arızalı olması nedeniyle usta da bulunamadığından orada bıraktıklarını, kazadan sonra aracı çektirdiklerini, sanık ...’in araç ile ilgili söylediklerinin doğru olduğunu,
Savunmuşlardır.
Uyuşmazlık konusunda isabetli bir hukuki çözüme ulaşılması bakımından, öncelikle taksir ve unsurları üzerinde durulması gerekmektedir.
5237 sayılı TCK'nın hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde "Kanunda tanımlanmış haksızlık" olarak ifade edilen suç; kural olarak ancak kastla, kanunda açıkça gösterilen hâllerde ise taksirle de işlenebilir. İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksirde, failin cezalandırılabilmesi için mutlaka kanunda açık bir düzenleme bulunması gerekmektedir.
TCK’nın 22/2. maddesinde taksir; “Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla bir davranışın, suçun yasal tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.” şeklinde tanımlanmıştır. Toplumsal yaşamda belli faaliyetlerde bulunan kimselerin başkalarına zarar vermemek için birtakım önlemler alma ve bazı davranış kurallarına uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bu kurallar toplum olarak yaşama mecburiyetinden doğabileceği gibi, Devletin müdahalesiyle de ortaya çıkabilmektedir.
Taksirli suç, bu kuralların ihlal edilmesi sonucu belirmekte, fail; dikkatli, tedbirli ve öngörülü davranmamış olduğu için cezalandırılmaktadır. Bu bakımdan sorumluluğun nedeni, öngörebilme imkân ve ödevinin varlığına rağmen, sonuca iradi bir hareketle neden olmaktan kaynaklanmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun birçok kararında vurgulandığı ve öğretide de benimsendiği üzere taksirli suçlarda ayrıca aranması gereken unsurlar;
1- Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
2- Hareketin iradi olması,
3- Sonucun istenmemesi,
4- Hareket ile sonuç arasında nedensellik bağının bulunması,
5- Sonucun öngörülebilir olmasına rağmen öngörülmemiş olması,
Şeklinde kabul edilmektedir.
Taksirli suçlarda da, gerek icrai hareketin gerekse ihmali hareketin iradi olması ve meydana gelen neticenin öngörülebilir olması gerekmektedir. İradi bir davranış bulunmadığı takdirde taksirden bahsedilemeyeceği gibi, öngörülemeyecek bir sonucun gerçekleşmesi hâlinde de failin taksirli suçtan sorumluluğuna gidilemeyecektir.
Sonucun gerçekleşmesinde, mağdurun taksirli davranışının da etkisinin bulunması hâlinde, diğer taksirli davranış nedensellik bağını kesmediği sürece bu durum failin taksirli sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi, taksirin niteliğini de değiştirmeyecektir. TCK’da kusurun derecelendirilmesi suretiyle herhangi bir ceza indirimi söz konusu olmadığından, bu hâl ancak temel cezanın tayininde dikkate alınabilecektir.
5237 sayılı TCK'nın 22. maddesinin gerekçesinde; "...Taksirle işlenen suçlardan dolayı kusurluluk, bir değerlendirmeyle ancak olay hâkimi tarafından yapılabilir. Bu nedenle, taksirden dolayı kusurluluğun matematiksel olarak ifadesi mümkün değildir. Ancak, normatif değerlendirmeyle hâkim tarafından belirlenen kusurluluk göz önünde bulundurulmak suretiyle, suçun cezasında belli bir oranda indirim yapılabilir.
Taksir dolayısıyla kusurun belirlenmesi normatif bir değerlendirmeyle mümkün olmakla birlikte, somut olayda dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlâl edilip edilmediğinin belirlenmesi açısından bilirkişi incelemesi yaptırılabilir. Örneğin ölümle sonuçlanan bir ameliyat sırasında hastaya yapılan tıbbi müdahalenin tekniğine uygun olarak yapılmış olup olmadığının belirlenmesi açısından bilirkişi incelemesine gerek bulunduğu muhakkaktır. Keza, ölüm veya yaralanma ile sonuçlanan bir trafik kazasında, sürücülerin trafik kurallarına uyup uymadıklarının, hangi trafik kuralının ne suretle ihlâl edildiğinin, trafiğe çıkarılan aracın teknik bakımdan herhangi bir arızasının olup olmadığının belirlenmesi açısından da bilirkişi incelemesi yapılabilir. Ancak, bu durumlarda, bilirkişinin yapacağı inceleme, işin tekniği ile sınırlı olmalıdır. Bunun dışında, bilirkişi tarafından münhasıran hâkimin yetkisinde bulunan kusurluluk konusunda herhangi bir değerlendirme yapılmamalıdır. Aksi yöndeki tutum, bilirkişilik görevinin sınırını aşmayı ve hâkimin yerine geçmeyi ifade eder..." şeklinde açıklamalara yer verilmiştir.
Buna göre; yargılamayı gerçekleştiren hâkimin, bilirkişilerin tespit ettikleri kusurun varlığı ya da yokluğu ve kusur oranları ile bağlı olmayıp, bilirkişilerin yapacakları teknik belirlemeler çerçevesinde failin kusurunun bulunup bulunmadığının, varsa kusurunun ne olduğunun ve bu kusurun cezanın belirlenmesinde ne derece etkin olacağının, her olayın özelliklerine göre ve kanuni gerekçelerle bizzat belirlemesi gerekmektedir. Bu kapsamda olayın gerçekleşme şeklini belirleme görevi de hâkime ait olup bilirkişi ancak bu hususta ortaya koyacağı teknik veriler ile hâkime yardımcı olabilecek ve tarafların taksirli davranışlarının ve kusur durumlarının nelerden ibaret olduğunu gösterecektir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 26.11.2013 tarihli ve 422-519 ile 25.03.2014 tarihli ve 9-138 sayılı kararları da aynı doğrultudadır.
Diğer taraftan, uyuşmazlığa ilişkin 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “tanımlar” başlıklı 3. maddesinde park yeri; “Araçların park etmesi için kullanılan açık veya kapalı alandır.” şeklinde tanımlanmış, "Park etmenin yasak olduğu yerler ve haller" başlıklı 61. maddesinde;
“Taşıt yolu üzerinde;
a) Duraklamanın yasaklandığı yerlerde,
b) Park etmenin trafik işaretleri ile yasaklandığı yerlerde,
c) Geçiş yolları önünde veya üzerinde,
d) Belirlenmiş yangın musluklarına her iki yönden beş metrelik mesafe içinde,
e) Kamu hizmeti yapan yolcu taşıtlarının duraklarını belirten levhalara iki yönden onbeş metrelik mesafe içinde,
f) Üç veya daha fazla ayrı taşıt yolu olan karayolunda ortadaki taşıt yolunda,
g) Kurallara uygun şekilde park etmiş araçların çıkmasına engel olacak yerlerde,
h) Geçiş üstünlüğü olan araçların giriş ve çıkışının yapıldığının belirlendiği işaret levhasından onbeş metre mesafe içinde,
i) İşaret levhalarında park etme izni verilen süre veya zamanın dışında,
j) Kamunun faydalandığı ve yönetmelikte belirtilen yerlerin giriş ve çıkış kapılarının her iki yönde beş metrelik mesafe içinde,
k) Park için yer ayrılmamış veya trafik işaretleri ile belirtilmemiş alt geçit, üst geçit, üst geçit ve köprüler üzerinde veya bunlara on metrelik mesafe içinde,
l) Park etmek için tespit edilen süre ve şeklin dışında,
m) Belirli kişi, kurum ve kuruluşlara ait araçlara, yönetmelikteki esaslara göre ayrılmış ve bir işaret levhası ile belirlenmiş park yerlerinde,
n) Ayrıca yönetmelikte belirtilen haller dışında yaya yollarda,
o) (Ek: 1/7/2005-5378/31 md.) Engellilerin araçları için ayrılmış park yerlerinde,
Park etmek yasaktır.” hükümlerine yer verilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
... Nakliyat Gıda Tekstil İnşaat San. Tic. Ltd. Şti. adına kayıtlı olan ve sürücülüğünü sanık ...'nun yaptığı... plaka sayılı kamyonun işletme sorumluluğunun sanık ...'a ait olduğu, sanık ...’in söz konusu bu kamyonu arıza yapması nedeniyle olay tarihinden bir kaç gün önce ... Caddesi üzerinde bulunan...isimli açık otoparkın önündeki karayolu kenarına park ederek bıraktığı ve durumu sanık ...’e bildirdiği, olay tarihinde saat 17.30 sıralarında ise otomobiliyle seyir hâlinde olan sürücü ...'ın, aracın içinde hamile eşi ... ile mağdur ... da bulunduğu hâlde park hâlindeki kamyonun arka sol kısımlarına çarptığı, kaza neticesinde otomobil sürücüsü Yasin ve eşi ... ile kaza sonrası hamile ...’dan canlı olarak doğan ...'ın hayatlarını kaybettikleri, mağdur ...'ın ise basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığı olayda;
Dosya kapsamı ile uyumlu olduğu görülen trafik kaza tespit tutanağı ve yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, ölen ...’in azami hız limitinin 30 km/saat olduğu meskûn mahalde, hızını gerekli şartlara uydurmamak ve viraja girerken hızını azaltmamak suretiyle dikkatsiz ve tedbirsiz davranması neticesinde direksiyon hâkimiyetini kaybederek sanık ...’in cadde kenarına park ettiği kamyona arkadan çarpması nedeniyle asli kusurlu olduğu anlaşılmaktadır.
Kazanın meydana gelmesinde sanıkların kusurunun olup olmadığının belirlenmesine gelince; her ne kadar sanık ...’in kamyonu park ettiği kaza mahallinin 23 metre ilerisinde park yasağını gösteren trafik işaret levhası bulunmakta ise de, olay yeri keşfi, keşfe ve olay görüntülerini içerir CD’nin de incelenmesi neticesinde düzenlenen bilirkişi raporları ile mahal durumunu gösteren fotoğraflara göre, sanık ...’in söz konusu kamyonu nizami bir şekilde park etmesi, kaza sırasında park hâlindeki bu kamyonun arkasında ve önünde park hâlinde olan başka araçlarında bulunduğunun anlaşılması, yol genişliği ve çarpma noktası dikkate alındığında park hâlinde bulunan aracın trafik akış ve güvenliğini olumsuz şekilde etkileyecek nitelikte olmaması ve ölen ...’in, kullandığı aracın direksiyon hâkimiyetini kaybederek park hâlindeki kamyona arkadan çarpması hususları dikkate alındığında, kazanın meydana gelmesinde sanıkların bir etkisinin ve kusurunun bulunmadığının kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyeleri ... ve ...; "Yüksek Genel Kurulun sayın çoğunluğu ile aramızdaki uyuşmazlık, aracını park yasağı olan, emniyet şeridi ve banket bulunmayan yere hiçbir önlem almadan yolu kapatacak biçimde parkeden kamyon sürücüsü sanık ...’nun tali kusuru ile birden fazla kişinin ölümüne ve bir kişinin yaralanmasına sebep olup olmadığına ilişkindir.
İnceleme konusu olayda, sürücülüğünü sanık ... ...'nun yaptığı ... plaka sayılı kamyonunun suç tarihinden bir kaç gün önce arıza yaptığı bu nedenle sanık ...’in aracı kara yolunda park ederek bıraktığı, suç tarihinde de park halindeki bu araca kendi yolunda hızla ilerleyen sürücüsü ... olan ... plaka numaralı aracın içinde hamile eşi ... ve mağdur ...'ın da bulunduğu halde kamyonun arka sol tarafından çarptığı, meydana gelen kazada araçta bulunan sürücü Yasin ve eşi ... ile kaza sonrası hamile ...den canlı olarak doğan çocuğu ...'ın öldüğü ve ...'ın yaralandığı açıktır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun kararlarında işaret ettiği gibi taksirli suçlarda gerek icrai, gerekse ihmali hareketlerin iradi ve meydana gelen neticenin öngörülebilir olması gerekmektedir. Bunun yanında hareketle netice arasında illiyet bağı bulunması şarttır. İradi bir davranışın bulunmadığı takdirde taksirden söz edilemeyecek, öngörülemeyen neticenin gerçekleşmesi durumunda da failin taksirli suçtan sorumluluğuna gidilemeyecektir. Burada sözü edilen 'öngörme' somut olaydaki sonucun öngörülmesi değil, kanuni tanımdaki neticenin öngörülmesidir. Meydana gelebilecek netice objektif olarak öngörülebiliyorsa dikkat ve özen yükümlülüğünden söz edilecektir.
Neticenin gerçekleşmesinde, bir diğer taksirli davranışının da etkisinin bulunması halinde, bu taksirli davranış nedensellik bağını kesmediği sürece failin taksirli sorumluluğu ortadan kalkmayacağı gibi taksirin niteliğini de değiştirmeyecektir. Birden fazla kişinin taksirli davranışı ile netice meydana gelmişse bu durum kusurun durumuna göre temel cezanın belirlenmesinde dikkate alınabilecektir.
TCK'nın 22. maddesinin gerekçesi '...Taksirle işlenen suçlardan dolayı kusurluluk, bir değerlendirmeyle ancak olay hâkimi tarafından yapılabilir. Bu nedenle, taksirden dolayı kusurluluğun matematiksel olarak ifadesi mümkün değildir. Ancak, normatif değerlendirmeyle hâkim tarafından belirlenen kusurluluk göz önünde bulundurulmak suretiyle, suçun cezasında belli bir oranda indirim yapılabilir.
Taksir dolayısıyla kusurun belirlenmesi normatif bir değerlendirmeyle mümkün olmakla birlikte, somut olayda dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlâl edilip edilmediğinin belirlenmesi açısından bilirkişi incelemesi yaptırılabilir. Örneğin ölümle sonuçlanan bir ameliyat sırasında hastaya yapılan tıbbi müdahalenin tekniğine uygun olarak yapılmış olup olmadığının belirlenmesi açısından bilirkişi incelemesine gerek bulunduğu muhakkaktır. Keza, ölüm veya yaralanma ile sonuçlanan bir trafik kazasında, sürücülerin trafik kurallarına uyup uymadıklarının, hangi trafik kuralının ne suretle ihlâl edildiğinin, trafiğe çıkarılan aracın teknik bakımdan herhangi bir arızasının olup olmadığının belirlenmesi açısından da bilirkişi incelemesi yapılabilir. Ancak, bu durumlarda, bilirkişinin yapacağı inceleme, işin tekniği ile sınırlı olmalıdır. Bunun dışında, bilirkişi tarafından münhasıran hâkimin yetkisinde bulunan kusurluluk konusunda herhangi bir değerlendirme yapılmamalıdır. Aksi yöndeki tutum, bilirkişilik görevinin sınırını aşmayı ve hâkimin yerine geçmeyi ifade eder...' şeklindedir.
CMK’nın 63. maddesinde bilirkişinin hangi hallerde atanacağı gösterilmiştir. Gerek bu madde gerekse TCK’nın 22. maddesi gerekçesine göre, yargılamayı gerçekleştiren hâkimin, bilirkişilerin tespit ettikleri kusurun varlığı ya da yokluğu ve kusur oranları ile bağlı olmayıp, bilirkişilerin yapacakları teknik belirlemeler çerçevesinde failin kusurunun bulunup bulunmadığının, varsa kusurunun ne olduğunun ve bu kusurun cezanın belirlenmesinde ne derece etkin olacağının, her olayın özelliklerine göre ve kanuni gerekçelerle bizzat belirlemesi gerekmektedir. Bu kapsamda olayın gerçekleşme şeklini belirleme görevi de hâkime ait olup bilirkişi ancak bu hususta ortaya koyacağı teknik veriler ile hâkime yardımcı olabilecek ve tarafların taksirli davranışlarının ve kusur durumlarının nelerden ibaret olduğunu gösterecektir.
Bunun yanında 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun belirtilen bazı yasaklara değinmek gerekmektedir. 2918 sayılı Kanun'un 'duraklama ve park etme' başlıklı 59. maddesi 'yerleşim birimleri dışındaki kara yolunda zorunlu haller dışında taşıt yolu üzerinde duraklamak veya park etmenin yasak olduğunu' göstermiş, duraklamanın yasak olduğu yerleri de 60. maddesinde saymıştır.
Somut olayımızdaki duruma uygun kural ihlalini de, 'Park etmenin yasak olduğu yerler ve haller' başlığında,
'Madde 61 – Taşıt yolu üzerinde;
a) Duraklamanın yasaklandığı yerlerde,
b) Park etmenin trafik işaretleri ile yasaklandığı yerlerde,
c) Geçiş yolları önünde veya üzerinde,
d) Belirlenmiş yangın musluklarına her iki yönden beş metrelik mesafe içinde,
e) Kamu hizmeti yapan yolcu taşıtlarının duraklarını belirten levhalara iki yönden onbeş metrelik mesafe içinde,
f) Üç veya daha fazla ayrı taşıt yolu olan karayolunda ortadaki taşıt yolunda,
g) Kurallara uygun şekilde park etmiş araçların çıkmasına engel olacak yerlerde,
h) Geçiş üstünlüğü olan araçların giriş ve çıkışının yapıldığının belirlendiği işaret levhasından onbeş metre mesafe içinde,
i) İşaret levhalarında park etme izni verilen süre veya zamanın dışında,
j) Kamunun faydalandığı ve yönetmelikte belirtilen yerlerin giriş ve çıkış kapılarının her iki yönde beş metrelik mesafe içinde,
k) Park için yer ayrılmamış veya trafik işaretleri ile belirtilmemiş alt geçit, üst geçit, üst geçit ve köprüler üzerinde veya bunlara on metrelik mesafe içinde,
l) Park etmek için tespit edilen süre ve şeklin dışında,
m) Belirli kişi, kurum ve kuruluşlara ait araçlara, yönetmelikteki esaslara göre ayrılmış ve bir işaret levhası ile belirlenmiş park yerlerinde,
n) Ayrıca yönetmelikte belirtilen haller dışında yaya yollarda,
o) (Ek: 1/7/2005-5378/31 md.) Engellilerin araçları için ayrılmış park yerlerinde,
(1) Park etmek yasaktır...' şeklinde göstermiştir.
Her trafik kuralına uymamak taksirle işlenen suçta kusurluluğa neden olmayacak ise de, her somut olayda objektif olarak öngörülebilinir zararlı neticeye gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek neden olup olunmadığı araştırılacaktır.
Bu tespitler, dosyada bulunan kaza tespit tutanağı, tanık anlatımları, bilirkişi raporları ve tüm deliller kapsamında oluşa göre somut olay değerlendirildiğinde;
Sürücülüğünü sanık ...’in, kazaya karışan kamyonu emniyet şeridi ve banket bulunmayan ve park yasağı olan yere hiçbir önlem almadan üç şeritli yolun bir şeridini kapatacak şekilde ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 61/b maddesine aykırı biçimde park ettiği, dikkatsiz ve hızlı biçimde yolda seyir eden ölen ...’in kullandığı araç ile kamyonun sol arka tekerlek kısmına çarptığ anlaşılmaktadır. Bu olayda ölen ...’in hızını mahal şartlarına göre ayarlamaması ve yanlış doğrultu değiştirme manevrası yapması onu tamamen kusurlu hâle sokmayacaktır. Sanık ...’in yoğun bir trafik akışına sahip olan ve park yasağı olan yerde kamyon ile yolun en az 3 metrelik bölümünü kapatarak üç şeritli yolu neredeyse iki şeride düşürmesinin, güvenli sürüşü ortadan kaldıracağı ve kazaya sebebiyet verebileceğinin düşünülmemesi imkânsızdır. Tüm bu nedenlerle sanık ...’in kazanın ve neticesinde de ölümler ile yaralanmaya tali kusuru ile neden olduğu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazın bu nedenle kabul edilmesi gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun görüşüne iştirak edememekteyiz." görüşüyle,
Bir Ceza Genel Kurulu Üyesi ise; benzer düşüncelerle,
Karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 24.03.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.