Esas No: 2021/357
Karar No: 2022/225
Karar Tarihi: 30.03.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2021/357 Esas 2022/225 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2021/357 E. , 2022/225 K."İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 336-75
Suça sürüklenen çocuk ...’nin mağdur ...’e yönelik nitelikli hırsızlık suçundan TCK’nın 142/1-b, 31/3, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 1 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna, katılan ... ve mağdur ...’a yönelik nitelikli hırsızlık suçundan ise iki kez aynı Kanun’un 142/1-b, 31/3, 168/1, 62, 50/1-a ve 52/2. maddeleri uyarınca 2.660 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin ... 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 23.02.2009 tarihli ve 336-75 sayılı hükümlerin, suça sürüklenen çocuk müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 02.04.2013 tarih ve 251-9213 sayı ile mağdur ...’e yönelik nitelikli hırsızlık suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün TCK’nın 53. maddesi yönünden düzeltilerek onanmasına, diğer hükümlerin ise onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 15.06.2021 tarih ve 73001 sayı ile;
“Karar tarihinde başka suçtan tutuklu bulunan ve duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutulmayı talep etmeyen ve bu hususta karar verilmemiş olan SSÇ ...'nin yokluğunda yargılamaya devamla hüküm kurulmak suretiyle, CMK’nın 196. maddesine aykırı davranılarak savunma hakkının kısıtlandığı,” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 28.09.2021 tarih ve 20500-14410 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yargılama aşamasında başka bir suçtan tutuklu olarak ceza infaz kurumunda bulunan ve duruşmadan bağışık tutulma hususunda beyanı bulunmayan suça sürüklenen çocuğun, hükmün açıklandığı oturuma katılımı sağlanmadan karar verilmesinin savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
... Cumhuriyet Başsavcılığının 19.06.2008 tarihli iddianamesi ile suça sürüklenen çocuk hakkında nitelikli hırsızlık suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,
Suça sürüklenen çocuğun sorgusunun 26.09.2008 tarihinde istinabe suretiyle ... 1. Çocuk Mahkemesince gerçekleştirildiği ancak sorgusu sırasında suça sürüklenen çocuğa duruşmalardan bağışık tutulmak isteyip istemediğinin de sorulmadığı, suça sürüklenen çocuğun da duruşmalardan bağışık tutulmak istediği yönünde herhangi bir beyanda bulunmadığı, suça sürüklenen çocuğun ... E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda başka bir suçtan tutuklu olarak bulunmasına rağmen, yokluğunda duruşmaya devam edildiği, 23.02.2009 tarihli oturumda da duruşmanın bitirilerek hüküm kurulduğu,
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden suça sürüklenen çocuk ...’nin tutukluluk bilgilerinin incelenmesinde, suça sürüklenen çocuğun başka bir suçtan tutuklu olarak 02.02.2009 tarihinde ... E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna alındığı, Yerel Mahkemece hükmün kurulduğu 23.02.2009 tarihinde de sanığın aynı Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu,
Anlaşılmaktadır.
Sanık hazır olmaksızın duruşma yapılamayacağı kuralını düzenleyen 5271 sayılı CMK’nın “Sanığın duruşmada hazır bulunmaması” başlıklı 193. maddesinin birinci fıkrası; “Kanunun ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz. Gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanığın zorla getirilmesine karar verilir.” hükmünü amirdir. Bu kuralın istisnaları da aynı maddenin ikinci fıkrasında; “Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir.”,
194. maddenin ikinci fıkrasında; “Sanık savuşur veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse, önceden sorguya çekilmiş ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmezse, dava yokluğunda bitirilebilir.”,
195. maddede; “Suç, yalnız veya birlikte adlî para cezasını veya müsadereyi gerektirmekte ise; sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hâllerde sanığa gönderilecek davetiyede gelmese de duruşmanın yapılacağı yazılır.”,
200. maddenin birinci fıkrasında; “Sanığın yüzüne karşı suç ortaklarından birinin veya bir tanığın gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilirse, mahkeme, sorgu ve dinleme sırasında o sanığın mahkeme salonundan çıkarılmasına karar verebilir.”,
204. maddesinde; “Davranışları nedeniyle, hazır bulunmasının duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokacağı anlaşıldığında sanık, duruşma salonundan çıkarılır. Mahkeme, sanığın duruşmada hazır bulunmasını dosyanın durumuna göre savunması bakımından zorunlu görmezse, oturumu yokluğunda sürdürür ve bitirir. Ancak, sanığın müdafii yoksa, mahkeme barodan bir müdafi görevlendirilmesini ister. Oturuma yeniden alınmasına karar verilen sanığa, yokluğunda yapılan işlemler açıklanır.”,
Şeklinde gösterilmiştir.
Uyuşmazlık konusunun çözümüne ışık tutan “Sanığın duruşmadan bağışık tutulması” başlıklı 196. maddesi ise;
“(1) Mahkemece sorgusu yapılmış olan sanık veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafii isterse, mahkeme sanığı duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutabilir.
(2) Sanık, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, istinabe suretiyle sorguya çekilebilir. Sorgu için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısı ile sanık ve müdafiine bildirilir. Cumhuriyet savcısı ile müdafiin sorgu sırasında hazır bulunması zorunlu değildir. Sorgusundan önce sanığa, ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulur.
(3) Sorgu tutanağı duruşmada okunur.
(4) Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun yapılabilmesi olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak sorgu yapılır.
(5) Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastahane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak koşuluyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebilir.
(6) Yurt dışında bulunan sanığın, belirlenen duruşma tarihinde hazır bulunmasının zorluğu halinde, bu tarihten önce duruşma açılarak veya istinabe suretiyle sorgusu yapılabilir.” şeklinde iken 25.08.2017 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 147. maddesi ile anılan maddenin dördüncü fıkrası; "Hâkim veya mahkemenin zorunlu gördüğü durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle yurt içinde bulunan sanığın sorgusu yapılabilir veya duruşmalara katılmasına karar verilebilir." şeklinde değiştirilmiş ve bu değişiklik 08.03.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7078 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 142. maddesi ile kanunlaşmıştır.
Maddenin birinci fıkrasında, mahkemece sorgusu yapılmış olmak şartıyla sanığın veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafisinin istemi ile duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutulabileceği kabul edilmiş,
Beşinci fıkrasında ise, hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak şartıyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebileceği düzenlenmiştir.
Her iki fıkrada da sanığın sorgusunun yapılmış olması hâli bağışık tutulmanın şartı olarak belirtilmiş, ancak sanığın sorgusunun ne şekilde yapılacağı hususunda iki fıkrada da herhangi bir açıklamaya yer verilmemiş olup, bu konu maddenin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeye göre, alt sınırı beş yıldan az hapis cezasını gerektiren bir suçtan yargılanan sanığa, sorgusundan önce ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulduktan sonra istinabe suretiyle sorguya çekilebilecektir. Alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı ise sanıkların sorgusunun mutlaka yargılamayı yapan mahkemece gerçekleştirilmesi zorunludur.
Sorgusundan önce sanığa, ifadesini yargılamayı yapan mahkeme huzurunda vermek isteyip istemediğinin sorulmaması veya sorulması üzerine duruşmadan bağışık tutulmak istemediğini belirtmesine karşın istinabe ile alınan ifadesiyle yetinilmesi savunma hakkının sınırlanması sonucunu doğuracaktır.
Sanığın duruşmada hazır bulunabilmesi, yükümlülük yönü olmakla birlikte öncelikle kendisi açısından bir hak olup, bu hak adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birini oluşturmaktadır. Tarafı olduğumuz ve onaylamakla iç hukuk mevzuatına dahil ettiğimiz Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesinin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendinde, sanığın en azından kendi kendini savunma hakkı bulunduğu belirtilmekle, mahkeme huzurunda doğrudan savunmasını yapabilmesi için duruşmada hazır bulunma hakkının varlığı da zımnen kabul edilmiştir.
Kendisi yönünden hak olarak düzenlendiği kabul edilen bir hususta sanığın, bu hakkı ne şekilde kullanacağı konusunda hiçbir insiyatifinin olmadığının kabulü hâlinde hakkın varlığından da söz edilemeyecektir.
Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 12 Şubat 1985 tarihli Colozza ve Rubinat/İtalya ile 25 Kasım 1997 tarihli Zana/Türkiye kararlarında, sözleşmeyle garanti altına alınan bir hakkın kullanılmasından vazgeçilmesinin, bunun açıkça söylenmesiyle mümkün olabileceği belirtilmiş olup, buna göre sanığın duruşmada hazır bulunma hakkından feragat etmesi de ancak bu hususu açıkça söylemesiyle mümkün olacaktır.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun 31.01.2017 tarihli ve 449-32 sayılı ile 03.04.2018 tarihli ve 851-144 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
... E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda başka bir suçtan tutuklu olarak bulunan ve istinabe suretiyle yapılan sorgusu sırasında duruşmadan bağışık tutulma isteğinde bulunmayan suça sürüklenen çocuk ...’nin, hükmün açıklandığı 23.03.2009 tarihli son oturumda hazır bulundurulmayıp yokluğunda yargılama yapılarak mâhkumiyetine karar verilmesi savunma hakkının sınırlandırılması niteliğindedir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin düzeltilerek onama ve onama kararlarının kaldırılmasına, diğer yönleri incelenmeyen hükümlerin saptanan bu usulü nedenle bozulmasına ve ulaşılan bu sonuç karşısında sanığın mağdur ...’e yönelik nitelikli hırsızlık suçuna ilişkin cezasının infazının durdurulması ile tahliyesine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 02.04.2013 tarihli ve 251-9213 sayılı suça sürüklenen çocuk ... hakkında nitelikli hırsızlık suçundan kurulan hükümlere yönelik düzeltilerek onama ve onama kararlarının KALDIRILMASINA,
3- ... 2. Asliye Ceza Mahkemesince 23.02.2009 tarih ve 336-75 sayı ile suça sürüklenen çocuk ... hakkında nitelikli hırsızlık suçundan kurulan hükümlerin saptanan bu usulü nedenden dolayı diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
4- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabul edilip, Özel Daire düzeltilerek onama kararının kaldırılarak Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi nedeniyle suça sürüklenen çocuk hakkında mağdur ...’e yönelik nitelikli hırsızlık suçuna yönelik cezanın İNFAZININ DURDURULMASINA ve atılı suçtan suça sürüklenen çocuğun TAHLİYESİNE, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olmadığı takdirde derhal salıverilmesi için YAZI YAZILMASINA,
5- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 30.03.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.