Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/609 Esas 2022/239 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2018/609
Karar No: 2022/239
Karar Tarihi: 05.04.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/609 Esas 2022/239 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2018/609 E.  ,  2022/239 K.

    "İçtihat Metni"



    Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi


    Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan sanık ...'un TCK'nın 109/2, 109/3-e ve 53/1. maddeleri uyarınca 8 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin... Asliye Ceza Mahkemesince verilen 26.03.2014 tarihli ve 101-469 sayılı hükmün, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 09.07.2014 tarih ve 17927-18245 sayı ile;
    "Sanığın eşi olan ve birlikte aynı evde yaşadıkları mağdurun ellerini eşarpla bağlayıp yine ağzına eşarp sokarak kızgın demirle bacaklarında ve kalçasında yanıklar oluşturacak şekilde yaralaması sırasında mağdurun ellerini bağlamasının yaralama fiiline direnmeyi engelleyerek eylemi kolaylaştırma amacı taşıdığı, aynı evde yaşadığı mağduru bir yere gitmek veya kalmak hürriyetinden yoksun bırakmak amacının bulunmadığı, bu nedenle sanığın eyleminde atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,
    " isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Dosyanın devredildiği... 3. Asliye Ceza Mahkemesi ise 18.11.2014 tarih ve 217-85 sayı ile;
    "Somut olayda, yasal tanımdaki haksızlığın bütün unsurları ile oluştuğunu bilerek ve tipe uygun hareketi isteyerek gerçekleştiren sanık, kasten hareket etmiştir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu genel kastla işlenebilen seçimlik hareketli bir suç olduğuna göre, sanığın eylemini gerçekleştirirken hangi amaç veya güdü ile hareket ettiğinin bir önemi yoktur.
    Amaç veya güdünün söz konusu suçta önem arz ettiği hâller, suçu düzenleyen maddenin beşinci fıkrasında yer alan cinsel amaç ile 3713 sayılı Yasa kapsamına giren amaçtır. Mesela; bu suçun cinsel amaçla gerçekleştirilmesinde failde bulunan öncül düşünce, asıl hedeflediği cinsel istismar veya saldırı suçunu kolaylaştırma ve eylemi başkalarından gizlemedir. Görüldüğü gibi, sanığın bu öncül düşüncesi, asıl hedeflenen cinsel suçtan ayrı olarak cezalandırıldığı gibi nitelikli bir hâl olarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda cezanın daha fazla olmasının sebebidir.
    Yine sanığın hedeflediği eziyet suçunu, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuyla ilgili tipe uygun hareketi gerçekleştirmeden, yani mağduru bağlamadan işleme imkânı da vardır. Eziyet suçunu işlediği zaman zarfıyla sınırlı olmak kaydıyla mağduru tutarak, yere yatırarak veya üzerine abanarak asıl hedeflediği eylemi gerçekleştirme yollarını tercih etme imkânı bulunan sanığın, tipe uygun bağlama yöntemini eziyet oluşturan eylemlere başlamadan önce gerçekleştirip eziyet oluşturan eylemlerini tamamladıktan sonraya kadar sürdürmesi nedeniyle suçun oluştuğu kabul edilmelidir.
    Bütün bu açıklamaların ışığı altında, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda sanığın amacı önem taşımamakta ve suçun oluşumunda rol oynamamaktadır. Bu nedenle, Yüksek Daire kararının yerinde olmadığı değerlendirilmiştir.
    Yine Yüksek Daire kararında, eylemin mağdurun kendi evinde gerçekleştirilmiş olmasına vurgu yapmıştır. Ne var ki, eylemin gerçekleştirildiği yerin suçun oluşumu için herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Zira eşi tarafından kendi evinde kilitli bırakılan kişilerle ilgili bu suçun oluştuğu yönünde birçok Yargıtay uygulaması da bulunmaktadır.
    Yüksek Daire, eziyet suçundan kurulan hükmü onadığı hâlde, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hükmü bozmuştur. Mahkememizin düşüncesi, bu durumun çelişki oluşturduğu yönündedir.
    Şayet somut olayda Yüksek Dairenin kabulü doğrultusunda, sanığın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma amacının bulunmadığı kabul edilirse ve sanığın mağduru bağlaması asıl hedeflenen eziyet suçunu kolaylaştırma amacı taşıyorsa, hukuka aykırı olarak kasten gerçekleştirilen bağlama eyleminin eziyet suçunun içerisinde eridiği ve mağdurun bağlanması, kızgın demirle yakılması ve çözülmesi şeklinde temadi eden eylemlerinin bir bütün olarak eziyet suçunu oluşturduğunun kabul edilmesi gerekmektedir. Çünkü Yüksek Dairenin belirttiği gibi kabul edilse dahi, sanığın bilerek ve isteyerek mağduru bağlaması hukuka aykırı olmaya devam edecektir. Maddi ve manevi unsuru ile hukuka aykırılık unsurları bulunan bu eylemle ilgili beraat kararı verilmesi mümkün değildir. Ancak eylemlerin bir bütün olarak tek bir suç oluşturduğu kabul edilerek birleşik suç oluşturduğundan bahisle tek bir hüküm kurularak sorun çözümlenebilecektir. Bu durumda da, hem eziyet, hem de kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan hükümlerin bozulması ve Yerel Mahkemeden tek bir hüküm kurulması istenmelidir.
    Ancak Yüksek Dairenin kararına göre, davaya yeniden bakacak olan Mahkeme bozmaya uyduğu takdirde, beraat kararı vermek durumunda kalacaktır. Hâlbuki, 5271 sayılı Yasa'nın 223/2. maddesinde beraat kararının hangi hallerde verilebileceği tahdidi olarak sayılmıştır. Mezkur madde incelendiğinde, somut olaya göre beraat kararı verilirken ancak (c) bendinde gösterilen sebeple hüküm kurulması akla gelebilecektir. Ne var ki, yukarıda izah edildiği üzere kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu genel kastla işlenebilen bir suç olup failin 'amaç veya saiki' suçun unsuru da değildir. Genel kastı bulunduğu kabul edilen sanıkla ilgili 5271 sayılı Yasa'nın 223/2. maddesinin hangi bendine göre beraat kararı verilebileceği sorusunun cevabı yoktur." şeklindeki gerekçe ile bozmaya direnerek sanığın önceki hüküm gibi mahkûmiyetine karar vermiştir.
    Direnme kararına konu bu hükmün de Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04.01.2015 tarihli ve 408784 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 tarih ve 36-1646 sayı ile; 6763 sayılı Kanun'un 38. maddesiyle 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 28.11.2018 tarih ve 516-13466 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanık hakkında eziyet, silahla tehdit ve 6136 sayılı Kanun’a aykırılık suçlarından verilen mahkûmiyet hükümleri Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme, kişiyi hürriyetin yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Kolluk tarafından düzenlenen arama tutanağına göre; 03.12.2013 tarihinde kolluğa müracaat eden tanık ... tarafından, babası olan sanık ...'un annesi olan mağdur ...'a eziyet ettiğinin ayrıca evde bulunan tabanca ve av tüfeği ile de kendilerini tehdit ettiğinin beyan edilmesi üzerine aynı gün saat 17.10 sıralarında sanığın ikametine gidildiği, elektriklerin kesik olması nedeniyle el feneri yardımı ile yapılan aramada evin salon kısmında sobanın yanında bulunan tek kişilik yatakta sanık ...'un yattığının görüldüğü, sanık kaldırıldıktan sonra yastık kısmı arandığında bir adet Browning marka ... seri numaralı tabanca ile iki adet şarjörün ele geçirildiği, duvarda ise 1 adet tek kırma av tüfeği ile bu tüfeğe ait fişeklerin asılı olduğunun tespit edildiği, evin soğuk olan diğer odasında yerde yatar vaziyette mağdur ...'un olduğunun görüldüğü, ardından mağdurun kaldırılarak rapor alınması için... Devlet Hastanesine sevk edildiği,
    Erciş Devlet Hastanesince mağdur ... hakkında düzenlenen 03.12.2013 tarihli ve 2430 sayılı raporun; "Darp cebir izine rastlanıldı. BTM ile giderilebilir. Hayati tehlikesi yoktur. Sol kulakta ve kulak memesinde kesi, kalıcı iz, sağ ve sol kalçada ve bacak arkasında 4 adet ortalama 1x4 cm boyutunda yanık izleri (Demirle yapılmış.). Kafaya alınan darbe sonucunda BT istenmiştir. BT sonucuna göre normal olup çekilen direkt grafide şüpheli lezyonlar bulunmaktadır." şeklinde olduğu,
    Mağdur ... hakkında ... Adli Tıp Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen 19.12.2013 tarihli ve 3501 sayılı raporda; mağdurun yapılan muayenesinde her iki kalçada 10-20 cm'lik yanık skarlarının olduğunun, söz konusu yaralanmasının yaşamını tehlikeye sokmadığının ve basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığının belirtildiği,
    Tanık ...'un ... Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla... Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği 21.01.2014 havale tarihli dilekçesi ile sanık ... hakkındaki şikâyetinden vazgeçtiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Mağdur ... kollukta; Türkçe bilmediğini, ağrıları nedeniyle oturamadığı için ifadesini ayakta vermek istediğini, sanık ...'un eşi olduğunu, sanığın kendisine hakaret ve zulüm ettiğini, üç gün önce şişi kızdırarak elini ayağını bağlayıp eşarbını ağzına soktuğunu, bağırmasını engellediğini, kızgın şiş ile ayaklarına ve kalçalarına vurduğunu, suratına ve göğsüne ise yumruk ile vurduğunu, kızgın şiş ile yakmak isterken sanığı engellediği için kendisini darp ettiğini, daha önce de kendisini darp etmesi nedeniyle kafasında çatlak olabileceğini, korktuğu için sesini çıkaramadığını, son olayın gerçekleştiği sırada yanlarında kimse olmadığını, kızı ve gelini evde olduğu zaman da kendisini dövdüğünü ancak bu kişilerin sanığın üzerine atlayıp ağladıkları için fazla dövmediğini, sanıktan şikâyetçi olmadığını ancak oğlu olan tanık ...'un yanında kalmak istediğini, kadın sığınma evine gitmek istemediğini,
    Savcılıkta; sanık ...'un en az 50 yıllık eşi olduğunu, her karı koca gibi zaman zaman tartıştıklarını, bu tartışmalar sırasında zaman zaman sanığın yumruğu ile kendisine vurup darp ettiğini, kendisine hakaret ettiğini ancak devamlı olarak darp etmediğini, kafasında bulunan yara izlerinin yıllar önce hatırlayamadığı bir tarihte düşmesi nedeniyle olduğunu, kulağındaki yara izinin ise sürekli küpe takmasından kaynaklandığını, soruşturma konusuna esas teşkil eden olay günü de akşam yatsı namazından sonra sanığın kendisinden sobayı yakmasını istediğini, sanığa torununu uyuttuktan sonra yakacağını söylediğini, bunun üzerine sanığın sinirlendiğini, tartışmaya başladıklarını, ardından sobayı yakıp diğer odada bulunan torununun yanına gittiğini, onu uyutup döndüğünde sobanın sönmüş olması nedeniyle sanığın elinde bulunan soba şişi ile sobayı karıştırdığını gördüğünü, "Ne yapıyorsun?" diye sorduğunda biraz sinirlenmiş olan sanığın sobanın söndüğünü söylediğini, ardından tekrar tartışmaya başladıklarını, daha sonra sanığın elinde bulunan soba şişini vücuduna değdirdiğini, bunun üzerine bu soba şişini tuttuğunu, tutarken de yanlışlıkla, iki üç kez bu şişi bacak bölgesine değdirdiğini, tartışma sırasında sanığın, eşarbını ağzına soktuğunu, ellerini eşarpla bağladığını ancak sağlam bağlayamadığı için elini çözüp ağzındaki eşarbı çıkardığını, sanık tarafından soba şişi ile bir kez vücudunın yakılması nedeniyle olayın verdiği kızgınlık ve öfke ile kollukta ifade verdiğini, bu ifadesinin doğru olmadığını, sanığın kendisine zulüm ve eziyet etmediğini, sanık tarafından sürekli olarak darp edilmediğini, kötü söz söylemediğini, sanığa yönelik tahrik edici hiçbir hareketinin olmadığını, sanıktan şikâyetçi olmadığını,
    Mahkemede; karakolda ifade verdiğini, ne anlattıysa doğru olduğunu, sanık tarafından ellerinin ve kollarının bağlandığını, eşarbının ağzına sokulup bacaklarının şişlendiğini, evlendiğinden beri sanığın kendisini sürekli dövdüğünü, yaklaşık on yıl kadar önce sanık tarafından kafasına taş ile vurulunca başının yarıldığını ancak kürek ile kulağına vurulması olayının doğru olmadığını, sinirlenmesi nedeniyle bu şekilde beyanda bulunduğunu, kulağındaki kesinin küpeden kaynaklandığını, kulağının küpenin ağırlığını taşımayınca koptuğunu, çocukları da dahil bütün ev halkının sanıktan korktuğunu ancak sanığın çocuklarını dövmediğini, şikâyetçi olmadığını, davaya katılmak istemediğini,
    İnceleme dışı mağdur ... kollukta; babası olan sanık ...'un annesi olan mağdur ...'a devamlı olarak şiddet uyguladığını, sanığın yaptıklarının işkence boyutuna ulaştığını, daha önceden sanığın mağdur ...'un kafasına baltayla vurması nedeniyle mağdurun kafasının yarıldığını, yine önceki bir tarihte sanığın mağdur ...'un kulağına kürekle vurduğunu, bu nedenle de mağdurun kulağının kesildiğini, mağdurun bu izleri hâlen taşıdığını, mağdurun vücudunda detaylı bir inceleme yapıldığı takdirde bu izlerin tespit edilebileceğini, 03.12.2013 tarihinde gece saat 01.00 sıralarında, mağdur ...'tan öğrendiği kadarıyla sanığın evde sobayı yakması üzerine mağdur ...'un "Hayırdır gece sobayı neden yaktın?" dediğini, bunun üzerine sanığın mağdurun ellerini ayaklarını ve ağzını bir bezle bağladığını, ardından da sobaya demir şiş soktuğunu, bu şişi sobada kızdırdıktan sonra da mağdurun bacaklarını ve sırtını bu kızgın demir ile dağladığını, bu durumdan sonra mağdurun fenalaştığını, bunun üzerine sanığın mağdura bir şişe su verdiğini, mağdurun hâlen evde bu işkenceden dolayı yatar durumda olduğunu, bu olaylara eşi olan tanık ... ile kız kardeşi olan tanık ...'un şahit olduğunu, sanığın aynı zamanda evde terör estirdiğini, mağdura sürekli işkence uyguladığını, "Sen orospusun, seni bir gün öldüreceğim." diyerek hakaret ve tehdit ettiğini, annesi olan mağdurun gariban bir insan olduğunu, korkudan sesini çıkaramadığını, kendilerinin de korkudan hiçbir yere başvuramadıklarını, aynı zamanda sanığın ruhsatsız bir tabancası olduğunu, bu tabancayı çekerek kendisine ve kardeşlerine hibaben "Cinnet geçirtmeyin hepinizi öldürür çeker giderim." dediğini, bu tehditleri silah doğrultarak ve namluya mermi sürerek yaptığını, evdeki tüm ev halkının korktuğunu, bu olaylar nedeniyle de eşi ile düzenlerinin alt üst olduğunu, babasının zorla eşine hizmet ettirmesi nedeniyle eşinin "Ben artık bu durumu çekemiyorum çıkıp gideceğim bu evden." dediğini, sanığın silahının ya yatak odasında yastığın altında ya da evin içinde olan bir küçük sandıkta bulunduğunu,
    Mahkemede; olay tarihinde ... ili, ... ilçesinde bulunan inşaatta çalıştığını, hem annesinin hem de ... isimli kardeşinin kendisine telefon açarak sanık ve mağdurun kavga ettiklerini söylediklerini, bunun üzerine... ilçesine geldiğini, eve uğramadan öfke ile babası olan sanığı şikâyet ettiğini, şikâyet ettiği sırada henüz annesini bile görmediğini, babasının kendisine silah doğrulttuğu iddiasının doğru olmadığını, söz konusu silahın dedesinden babasına yadigâr kaldığını duyduğunu, ancak hiç görmediğini, babasının ceza alması için öfke ile o şekilde ifade verdiğini, pişman olduğunu, her ne kadar kollukta sanığın mağdurun kafasına balta ile vurduğunu, kulağını kürek ile kopardığını, mağduru bağlayıp şiş ile dağladığını, sürekli işkence yaptığını, korkudan bir şey yapamadıklarını, kendisine de silah doğrultup tehdit ettiğini söylemiş ise de bu ifadelerinin doğru olmadığını, annesi olan mağdurun uysal biri olmadığını, babası bir şey söyleyince ona da iki kez cevabını verdiğini, annesinin babasına yeterince bakmadığını, karılık görevlerini yerine getirmediğini, davaya katılmak istemediğini,
    Tanık ... kollukta; 2-3 gündür ağabeyinin evinde kaldığını, babası olan sanığın annesi olan mağduru kızgın şiş ile yaktığını görmediğini, annesinin ağabeyi olan tanık ...'un evine gelip yanık olan yerlerini gösterdiğini, "Bunları babanız yaptı." dediğini, eskiden beri babasının annesini dövdüğünü ve ona hakaret ettiğini ancak son olarak meydana gelen şiş olayını bilmediğini, bunu annesinin söylediğini, ele geçirilen silahın uzun zamandır evde bulunduğunu ancak bu silahla babasının annesini veya kendilerini tehdit etmediğini, silahı kendilerine doğrultmadığını,
    Mahkemede; her ne kadar karakolda babasının annesini zaman zaman dövdüğünü ve ona küfür ettiğini söylemiş ise de bu ifadeyi öfkeyle verdiğini, beyanın doğru olmadığını, annesinin yanıkları kendilerine gösterip babalarının yaptığını söylemesi nedeniyle sinirlenerek o şekilde ifade verdiğini, annesinin kulağındaki kesiğin ne şekilde olduğu bilmediğini, silahla ilgili olarak da bilgi sahibi olmadığını, bahse konu silahı hiç görmediğini,
    Tanık ... Savcılıkta; gerek anne ve babası ile birlikte yaşadığı süre içinde gerekse evlenip onlardan ayrıldıktan sonra babasının annesini darp ettiğini, ona kötü söz söylediğini ve eziyet ettiğini görmediğini, duymadığını, her karı koca gibi aralarında zaman zaman ufak tefek tartışmalar olduğunu ancak bu tartışmaların büyüdüğüne şahit olmadığını, sadece üç gün önce babası ile annesinin bilmediği bir sebepten dolayı tartıştıklarını, babasının da sinirlenerek sobada kızdırdığı şişi annesinin vücuduna sürdüğünü duyduğunu, bu olayı babasının tutuklanmasından sonra öğrendiğini, annesinin kafasında bulunan yara izinin sebebinin babası olduğunu düşünmediğini, daha önceki bir tarihte annesinin bir yerde düşmüş veya bir kazaya uğramış olabileceğini, bu iz ile ilgili annesi ile konuşmadığını, yine annesinin kulağındaki kesi izi hakkında bilgisi bulunmadığını, kendisini bildiğinden beri söz konusu yaranın olduğunu, zaman zaman annesinin babasına karşı uyumsuzluğu olduğunu, aralarında bir tartışma çıkarsa annesinin tartışmayı sonlandırmak için anlayışlı olmak yerine sürekli konuştuğunu, karşı tarafı sinir ettiğini,
    Tanık ... kollukta; babası olan sanıktan ayrı olarak yaşadığını, anne ve babasının arasının iki üç gün öncesine kadar iyi olduğunu, babasının annesine işkence ettiğini görmediğini ve duymadığını, karakola annesini teslim almaya geldiğini,
    Mahkemede; anne ve babasının uzun süren evlilik hayatlarında büyük kavgalarına hiç şahit olmadığını, uyumlu bir çift olduklarını, babasının öfkeli bir insan olmadığını, sobayı karıştırırken kaza ile annesinin bacaklarına şiş değdiğini öğrendiğini, ufak tartışmalar dışında babasının annesini dövdüğüne veya ona kötü muamelede bulunduğuna şahit olmadığını, şimdiye kadar sanığın kimseye silah çektiğini de görmediğini,
    Tanık ... Savcılıkta; yaklaşık 11 yıldır evli olduğunu, gerek bekâr olduğu süre içerisinde anne ve babası ile birlikte yaşadığı dönemde gerekse evlendikten sonra babasının annesini darp ettiğini, ona kötü söz söylediğini, ona eziyet ettiğini görmediğini ve duymadığını, her karı koca gibi aralarında zaman zaman ufak tefek tartışmalar olduğunu ancak bu tartışmaların büyüdüğüne şahit olmadığını, babası olan sanığın biraz sinirli olduğunu, bu nedenle bir şey söylediği zaman karşı tarafın onun üzerine gitmemesi, ona itiraz etmemesi gerektiğini, eğer karşı taraf onun üzerine giderse sanığın çabuk öfkelendiğini, babasının bunun dışında bir kusuru olmadığını, yaklaşık üç gün önce bilmediği bir sebeple anne ve babasının tartıştıklarını, annesinin sözleri ile babasının üzerine gittiğini, babasının da sinirlenerek sobada kızdırdığı şişi annesinin vücuduna sürdüğünü, bu olayı babasının tutuklanması üzerine öğrendiğini, annesinin kafasında bulunan yara izinin sebebinin babası olduğunu düşünmediğini, daha önceki bir tarihte annesinin bir yerde düşmüş veya kaza geçirmiş olabileceğini, bu yara izi ile ilgili annesi ile konuşmadığını, annesinin kulağındaki kesi izinin ise sürekli küpe takmasından dolayı meydana gelmiş olabileceğini, zaman zaman annesinin babasına karşı uyumsuzluğu olduğunu, örneğin bazen babasının hizmetini görmediğini, babası ile ilgilenmediğini,
    Mahkemede; babasının öfkeli bir insan olduğu ve korkudan herkesin titrediği hususunun doğru olmadığını, babasının annesini tehdit edip dövdüğünü hiç görmediğini, annesinin bacaklarındaki yanık izlerinin nasıl meydana geldiğinin görmediğini ayrıca bu olayın ne şekilde olduğunu da annesine hiç sormadığını, babasının silahı ile ilgili bilgisinin bulunmadığını, babasının silah doğrulttuğunu görmediğini,
    Tanık ... Savcılıkta; yaklaşık on bir yıldır evli olduğunu, gerek bekâr olduğu süre içerisinde anne ve babası ile birlikte yaşarken, gerekse evlendikten sonra babasının annesini darp ettiğini, ona kötü söz söylediğini veya eziyet ettiğini görmediğini ve duymadığını, her karı koca gibi aralarında zaman zaman ufak tefek tartışmalar olduğunu ancak bu tartışmaların büyüdüğüne şahit olmadığını, yaklaşık üç gün önce annesinin babasının yanında uyumak istememesi nedeniyle aralarında tartışma çıktığını, tartışırlarken babasının sobanın üzerinde bulunan kızgın şişi annesinin vücudunun çeşitli yerlerine sürdüğünü kardeşi olan tanık ...'ın kendisine telefonda anlatması üzerine öğrendiğini, öğrenir öğrenmez de annesinin yanına gittiğini, annesinin kalça bölgesinde yanık izleri olduğunu gördüğünü, bunun dışında annesinin kafasında bulunan yara izinin sebebinin ne olduğu hususunda bilgisi olmadığını, kulağındaki kesi izinin ise sürekli küpe takmasından kaynaklandığını, babası ile ilgisi olduğunu düşünmediğini, annesinin babasına karşı herhangi bir uyumsuzluğunu görmediğini, aralarında sadece birlikte uyumama nedeniyle anlaşmazlık olduğunu, annesinin babasını bir koca olarak görmediğini, bu durumu babasının kendisine anlattığını,
    Mahkemede; babasının annesine eziyet ettiği iddiasının doğru olmadığını, babasının annesine iki kez şiş basmış olabileceğini çünkü annesinin babasının istediklerini yerine getirmediğini ve uyumsuz davrandığını, annesinin kafasında bulunan kırıktan haberi olmadığını, kulağındaki kesiğin ise küpeden kaynaklandığını, ele geçirilen silahtan haberinin olmadığını, babasının bu silahı kullandığını da görmediğini,
    Tanık ... Savcılıkta; ailesi ile birlikte kaldığı süre boyunca babasının annesini darp ettiğini, ona kötü söz söylediğini veya eziyet ettiğini görmediğini ve duymadığını, her karı koca gibi aralarında zaman zaman ufak tefek tartışmalar olduğunu ancak bu tartışmaların büyümediğini, babasının biraz sinirli olduğunu, bu nedenle de bir şey söylediği zaman karşı tarafın onun üzerine gitmemesi, ona itiraz etmemesi gerektiğini, eğer karşı taraf onun üzerine giderse babasının çabuk öfkelendiğini, babasının tek kusurunun bu olduğunu, inceleme konusu olayın olduğu tarihte ... ilinde inşaatta çalıştığını, bu nedenle de olayın nasıl olduğu hususunda bir görgüsünün bulunmadığını, babasının annesini darp etmesi nedeniyle tutuklandığını telefonda öğrendiğini, annesinin kulağındaki kesi izinin sürekli küpe takmasından kaynaklandığını düşündüğünü, babası olan sanık ...'un kendisine karşı herhangi bir darp ve hakaret eyleminin olmadığını,
    Tanık ... istinabe olunan Mahkemede; 1998 yılından beri ... ilinde ikamet ettiğini, tatillerde bile memleketine gitmediğini, sadece kızının düğünü nedeniyle üç dört ay önce gittiğini, bu süre zarfında da anne ve babasının bir huzursuzluğuna şahit olmadığını, babasının böyle bir şey yapacağını düşünmediğini,
    İfade etmişlerdir.
    Sanık ... kollukta; eşi olan mağdurun kendisinden iki yaş büyük olduğunu, 50 yıldır evli olduklarını, mağdurun akli dengesinin yerinde olmadığını, 10 yıl öncesine kadar idare etmeye çalıştığını, çocukları büyüyünce evden ayrıldıklarını, ...Mahallesinden satın aldığı arsa nedeniyle çocukları ile arasında sorun olduğunu, oğlu olan ...'un eşi olan mağdur ile birlikte hareket edip kendisine boşanma davası açıldığını, eşinin kendisine her gün işkence ve küfür ettiğini, ağzına geleni söylediğini, bu nedenle de eşi ile kavga etmeye başladığını, eşine nasihatta bulunduğunu ancak ona hiç vurmadığını, yaklaşık bir aydır cinsel ilişkiye girmediğini, eşinin her gün banyo yapıp kendisini çileden çıkartmak istediğini, şuurunu kaybettiğini, eşini soba şişi ile korkutmak istediğini, kızgın demiri gösterince eşinin korkarak geri kaçmaya çalıştığını, bu sırada demirin eşine temas ettiğini, ondan sonra yine yalvardığını, "Bu yaştan sonra ne yapmaya çalışıyorsun?" dediğini, eşinin ise kendisine "Çocuklarımı çağırırım seni öldürür veya sürgün ederler." dediğini, daha sonra yatıp uyuduğunu, eşinin de çocuklarına telefon açtığını, eşinin kafasına vurmadığını, ona şiddet uygulamadığını sadece susması için eli ile çenesini dürttüğünü, evinde ele geçirilen ruhsatsız tabancanın kendisine babasından kaldığını, bu silahı hiç kullanmadığını, ele geçirilen av tüfeğinin ise ruhsatlı olduğunu,
    Savcılıkta; kolluk ifadesini aynen tekrar ettiğini, 45 yıllık eşi olan mağdur ...'un evlendiği tarihten itibaren aklının bir karış havada olduğunu, kendisini ve ailesini umursamadığını, nereye giderse gitsin onu refakatine almak zorunda kaldığını örneğin çeşmeye gitse orada biriyle karşılaşsa, karşılaştığı kişi ona herhangi bir söz söylese hemen etkisi altında kaldığını, eşinden 12 çocuğu bulunduğunu, bu çocuklardan ikisinin küçük yaşta eşinin umursamazlığı yüzünden tandıra düşüp yandıklarını, hatta bu çocukların üzerlerindeki yanık izlerinin mevcut olduğunu, bunun gibi sebeplerden dolayı eşini sürekli olarak gözetimi altında tuttuğunu, birkaç yıl öncesinde satın aldığı arsayı çocuklarının kendisinden istemeleri nedeniyle aralarında sorun çıktığını, 2011 yılında anneleri olan mağduru arkalarına alıp arsayı kendisinden yine istediklerini, vermeyince mağdurun kendisine karşı boşanma davası açtığını, bu davadaki amacının boşanıp üzerine kayıtlı olan malların bir kısmını almak ve çocuklarına vermek olduğunu, daha sonra ne olduysa mağdurun boşanma davasından vazgeçtiğini ancak davadan vazgeçtikten sonra dahi birlikte yaşadıkları eve gelmeyip çocukları ... yanında sırasıyla kaldığını, 2013 yılında aile büyüklerinin araya girmesi ile barıştıklarını, o tarihten sonra da mağdur ile aynı evde yaşamaya başladığını, ardından tekrar aralarında huzursuzluk çıktığını, mağdurun kendisinden sürekli olarak arsalarını çocukları arasında pay etmesini istediğini, kendisinin ise zamanı geldiğinde yapacağını söylediğini, bu nedenle aralarında sık sık tartışma çıktığını ancak bu tartışmalar sırasında mağduru hiçbir şekilde darp etmediğini, ona kötü bir söz söylemediğini yalnızca yaklaşık 10 gün kadar önce mağdurun kötü kötü hareketler yapmaya başladığını, bu hareketlere dayanamadığı için kendisini uyardığını ancak uyarılarını dikkate almaması üzerine yaklaşık üç gün önce sobanın üzerinde bulunan alüminyum şişi sobanın içine atıp kızdırarak vücudunun çeşitli yerlerine değdirdiğini, ağzına eşarp bağlamadığını sadece sobada kızdırdığı demir şişi onu korkutmak için bacağına doğru uzattığını, korkup geri çekilince de şişin yanlışlıkla mağdurun bacağına değdiğini, olay sırasında kendini kaybettiğini, bu nedenle de mağdura kaç kez şiş değdiğini hatırlamadığını, mağdurun kulağındaki yaralar hakkında bilgisi olmadığını, mağdur ile 45 yıldır evli olduğunu ve evlendiği ilk gün kafasında kırıklar bulunduğunu gördüğünü, bu kırıklar ile kendisinin bir ilgisi olmadığını, çocuklarına kötü muamelede bulunmadığını, onları korkutmadığını, evde bulunan silahı çocuklarına gösterip "Sizi öldüreceğim." demediğini, yine evinde yapılan aramalar sonucu ele geçirilen av tüfeğin ruhsatlı olup herhangi bir suçta kullanmadığını, tabancayı ise atalarından kaldığı için sakladığını, herhangi bir suçta kullanmadığını,
    Mahkemede; 46 yıllık evlilikleri boyunca eşi olan mağdur ile hiç sıkıntı yaşamadığını, sadece olay günü kendini kaybettiğini, sobanın yanında demir şişler olduğunu kabul ettiğini ancak mağdurun ne şekilde yaralandığını hatırlamadığını, her ne kadar hazırlık ifadelerinde mağduru korkutmak için şişi ona doğru uzattığını ve kaçmaya çalışan eşine bu şişin yanlışlıkla birkaç kez değdiğini söylemiş ise de olayı hatırlamadığını, eşinin kulağında herhangi bir kesik görmediğini, kafasında kırık olduğunu da kabul etmediğini, bu tür eylemleri gerçekleştirmediğini, huzurda bulunan inceleme dışı mağdur ... ile herhangi bir tartışması olmadığını, kendisine silah doğrultmadığını, evde yapılan aramada ele geçen silahın babasından kaldığını, bu silahı hiç dışarı çıkartıp kullanmadığını, söz konusu silahı babası köyde vefat ettiği için köyden alıp... ilçesinde bulanan evine getirdiğini, eşinin tartışma sırasında sobayı devirdiğini, nasıl yaralandığını bilmediğini,
    Bozma sonrası Mahkemede; açıklamadığı bir şey olduğunu ancak onu da açıklamak istemediğini, kendisini bu hâle sokan kişinin oğlu olan tanık ... olduğunu, kumar ve içkiden dolayı oğlunun evinin ...'da bulunduğunu, oğlunun eşini yoldan çıkardığını, arazisini elinden almaya çalıştığını, eşinin 70 yaşında ve akıl hastası olduğunu, bunca zaman onu idare ettiğini, olay tarihinde çıldırmak üzere olduğunu o gün onu öldürebileceğini, kendisini ve ailesini perişan etmemek için onu korkutmak istediğini, olay sırasında şişin kızgın olmadığını, eşinin kendisine "Köpeksen yapabilirsin." dediğini, oğlunun korkusundan bir şey yapamadığını,
    Savunmuştur.
    TCK’nın “Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” başlıklı 109. maddesi;
    “(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
    (2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
    (3) Bu suçun;
    a) Silahla,
    b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
    c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
    d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
    e) Üstsoy, altsoy veya eşe karşı,
    f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
    İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat arttırılır.
    (4) Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
    (5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.
    (6) Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.” şeklinde düzenlenmiş iken 14.07.2021 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanmak suretiyle yürürlüğüne giren 7331 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 9. maddesiyle anılan maddenin 3. fıkrasının (e) bendine "eşe" ibaresinden sonra gelmek üzere "ya da boşandığı eşe" ibaresi eklenmek suretiyle madde son şeklini almıştır.
    Maddenin birinci fıkrasında; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun temel şekli düzenlenmiş, ikinci fıkrasında; suçun cebir, tehdit veya hile ile işlenmesi ve üçüncü fıkrasında ise; altı bent hâlinde, suçun silahla, birden fazla kişi ile birlikte, kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanmak suretiyle, üstsoy, altsoy veya eşe ya da boşandığı eşe karşı, çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi nitelikli hâller olarak yaptırıma bağlanmış, dördüncü fıkrasında; suçun netice sebebiyle ağırlaşmış hâline, beşinci fıkrasında; cinsel amaçla işlenen özgürlüğü kısıtlama suçuna yer verilmiş, altıncı fıkrasında ise; suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun sonucu itibarıyla ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca bu suça ilişkin hükümlerin de uygulanacağı belirtilmiştir.
    Bu suç ile cezalandırılmak istenen husus, bireylerin hareket özgürlüğünün hukuka aykırı biçimde kaldırılması veya sınırlanmasıdır. Nitekim bu husus madde gerekçesinde; "Bu suç ile korunan hukuki değer, kişilerin kendi arzusu ve iradesi çerçevesinde hareket edebilme hürriyetidir." şeklinde belirtilmiştir. Suçun maddi unsuru, kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasıdır. Bu fiil, failin doğrudan doğruya veya dolaylı hareketleriyle ve çeşitli araçlar kullanılarak gerçekleştirilebileceği gibi serbest hareketli bir suç olduğundan, bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması neticesini doğurabilecek her türlü hareket ile işlenebilecektir. Maddede sadece "bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakmak"tan söz edilmiş, fiilin işleniş şekli, yeri, zamanı ve süresi konusunda bir sınırlama getirilmemiştir. Bu nedenle suç, mağdurun bir yere gitme veya kalma özgürlügünün ihlal edilmesi sonucunun doğması kaydıyla, her zaman her yerde işlenebilir. Fiilin herkesin girebileceği bir yerde, özel, kapalı veya açık alanda gerçekleştirilmesinin yahut uzun veya kısa süreli olmasının bir önemi bulunmamaktadır. Suçun oluşması için mutlaka mağdurun bir yere kapatılmış olması gerekmemekte, aleni bir yerde tutma veya böyle bir yere götürme durumunda dahi diğer unsurların da varlığı hâlinde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu oluşacaktır. Kesintisiz bir suç olması sebebiyle suçun tamamlanma ve bitme zamanları farklı olabilmektedir. Mağdurun hürriyetinin kısıtlanması ile suç tamamlanır ancak sona ermez. Mağdurun tekrar hürriyetine kavuştuğu an ise suçun sona erme zamanıdır. Suç tamamlandıktan sonra kısa sürede sona erdirilebileceği gibi, günlerce de sürdürülebilir. Öte yandan özgürlükten yoksun bırakma kavramı, anlık olmayan bir süreyi zorunlu olarak içerdiğinden, suçun tamamlanması için fiil ile sonucun hukuken kabul edilebilecek bir süre devam etmesi gerekmektedir. Sürenin çok kısa olup olmadığı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma niteliği taşıyıp taşımadığı, hareketin ağırlığı, önemi ve ciddiyeti ile birlikte hâkim tarafından değerlendirilip belirlenecektir. Sonuç ise, mağdurun bir yere gitme ya da bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması biçiminde ortaya çıkmaktadır.
    Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun manevi unsuru, failin, mağduru kişisel özgürlüğünden yoksun bırakmaya yönelik hareketleri gerçekleştirmeyi istemesi ve bilmesi, yani genel kasttır. Kanunun metninden de anlaşılacağı üzere, suçun temel şeklinin oluşumu için saik (özel kast) aranmamıştır. Bu görüş öğretide (Erman-Özek, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, ...-1994, .... 130, Ayhan Önder, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 4. Bası, ...-1994, .... 31; Durmuş Tezcan-M. Ruhan Erdem-... Önok, Teorik-Pratik Ceza Hukuku, ...-2008, .... 363 vd.; Recep Gülşen, Hürriyeti Tahdit Suçları, ...-2002, .... 87.) ve yargısal kararlarda da (Ceza Genel Kurulunun 29.06.2010 tarihli ve 110-161 sayılı, 23.01.2007 tarihli ve 275-9 sayılı, 03.12.2002 tarihli ve 288-419 sayılı kararları) benimsenmiştir.
    Diğer taraftan kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, cinsel saldırı suçu gibi bazı suçların icrası sırasında zorunlu olarak eşlik eden bir fiil olarak yer alabilir. Cinsel saldırı suçunda failin fiilini icra edebilmesinin zorunlu sonucu olarak mağdurun kısa bir süre özgürlüğünden yoksun kaldığı bu gibi hâllerde işlenen suç dışında failin sorumluluğunu gerektiren ayrı bir fiilin varlığından bahsetmek mümkün değildir. Ancak işlenen fiilin zorunlu sonucu olmamakla birlikte, amaç suçun işlenebilmesi için mağdurun hürriyetinden yoksun bırakıldığı hâllerde, fail amaç suçun yanında ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan da cezalandırılacaktır (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, ... Yayınevi, 6. Bası, ..., 2019, .... 465.). Cinsel saldırı öncesi ya da sonrasında eğer mağdurun özgürlüğü sınırlandırılmışsa, fail kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan da sorumlu tutulmalıdır (M. Emin Artuk-... Gökçen-M. Emin Alşahin-Kerim Çakır, Ceza Hukuku Özel Hükümler, ... Yayınevi, 18. Baskı, ..., 2019, .... 375.).
    Yargıtay uygulamalarına göre de kişinin vücut dokunulmazlığı amaç suçun konusu olması durumunda hürriyeti sınırlandırmadan bu suçların işlenmesine olanak bulunmadığı için suç süresiyle sınırlı olarak kişilerin tutulması hâlinde, örneğin cinsel saldırı (cinsel istismar) veya yaralama eylemini gerçekleştirirken sadece bu suçların işlendiği süre boyunca bekletme veya tutma eylemleri ayrı bir suç oluşturmamaktadır. Ancak amaç suç öncesinde veya sonrasında mağdurun bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğü kaldırıldığında ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu oluşmaktadır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Yerel Mahkemece sanığın "Olay günü vücudunun çeşitli yerlerine çıplak elle vurup ellerini ve ayaklarını bağladığı ...'un ağzına eşarp sokup sobada kızdırdığı demir çubukları bacaklarına vurduğu ve mağduru basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaraladığı" kabul edilen somut olayda;
    Mağdur ...'un kovuşturma aşamasında alınan ifadesi sırasında doğru olduğunu beyan ettiği kolluk ifadesinde sanığın elini ve ayağını bağlayıp eşarbını ağzına soktuğunu, bağırmasını engellediğini, kızgın şiş ile ayaklarına ve kalçalarına vurduğunu, suratına ve göğsüne ise yumruk ile vurduğunu, kızgın şiş ile yakmak isterken engellediği için sanığın kendisini darp ettiğini, savcılık aşamasında ise sanığın kendisinden sobayı yakmasını istediğini, sanığa torununu uyuttuktan sonra yakacağını söylediğini, bunun üzerine sanığın sinirlendiğini, tartışmaya başladıklarını, ardından sobayı yakıp diğer odada bulunan torununun yanına gittiğini, onu uyutup döndüğünde sobanın sönmüş olması nedeniyle sanığın elinde bulunan soba şişi ile sobayı karıştırdığını gördüğünü, "Ne yapıyorsun?" diye sorduğunda biraz sinirlenmiş olan sanığın sobanın söndüğünü söylediğini, ardından tekrar tartışmaya başladıklarını daha sonra sanığın elinde bulunan soba şişini vücuduna değdirdiğini, bunun üzerine bu soba şişini tuttuğunu, tutarken de yanlışlıkla, iki üç kez bu şişi bacak bölgesine değdirdiğini, tartışma sırasında sanığın, eşarbını ağzına soktuğunu, ellerini eşarpla bağladığını ancak sağlam bağlayamadığı için elini çözüp ağzındaki eşarbı çıkardığını, sanık tarafından soba şişi ile bir kez vücudunun yakılması nedeniyle olayın verdiği kızgınlık ve öfke ile kollukta o şekilde ifade verdiğini, bu ifadesinin doğru olmadığını beyan etmesi, olaya ilişkin görgü tanığının bulunmaması, düzenlenen doktor raporlarında ellerinin veya ayaklarının bağlandığına ilişkin bir bulguya rastlanmayan mağdurun kalça bölgesi ile bacak arkasında yanık izleri oluşacak şekilde yaralanması hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanığın kızgın şiş ile bacaklarını yakmak isterken mağdurun direnmesi üzerine mağduru darbettiği ardından da direncini kırmak amacıyla mağdurun ellerini bağladığı ancak sağlam bağlayamadığı için mağdurun ellerini çözdüğü, tartışmanın devamında da sanığın elindeki kızgın şiş ile ayakta duran mağduru kalça bölgesinden ve bacak arkasından yaraladığı, bu anlamda sanığın mağdurun serbestçe hareket etme olanağını ortadan kaldıracak biçimde bağladığı sabit olmadığı, bağlama eylemini devamlılığı gerektiren eziyet suçunu işleme süresi ile sınırlı olarak gerçekleştirdiği, bu eyleminin öncesinde veya sonrasında ayrıca mağdurun bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılmadığı bu nedenle de sanığa atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun yasal unsurları itibarıyla oluşmadığı kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanığa atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; "Olay tarihinde sanığın eşi olan birlikte aynı evi paylaştıkları mağdurun ellerini ve ayaklarını eşarpla bağlayıp, ağzına eşarp sokarak kızgın demirle bacaklarında ve kalçasında yanıklar oluşacak şekilde yaralayıp eziyet etmesi nedeni ile sanık hakkında eziyet ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından verilen mahkûmiyet kararı, yapılan temyiz incelemesi sonucu Yargıtay 8. Ceza Dairesince incelenerek, sanık hakkında eziyet suçundan verilen ceza onanmış, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun oluşmadığı gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiş olup, Yerel Mahkeme kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan mahkûmiyet kararı vererek direnmiştir.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunda çoğunluk kararı ile olayda kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun oluşmadığı gerekçesi ile direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun sayın çoğunluğu ile aramızdaki görüş ayrılığı, olayda kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun oluşup oluşmadığına ilişkindir.
    Mağdur jandarmada sıcağı sıcağına verdiği ilk ifadede, sanığın birlikte yaşadıkları evde ellerini ve ayaklarını eşarpla bağlayıp yine ağzına eşarp sokarak kızgın demirle bacaklarına ve kalçasında yanıklar oluşacak şekilde yaralayıp işkence ve eziyet yaptığını, evlendiğinden beri kendisini sürekli dövdüğünü beyan ederek şikâyette bulunmuştur. Mağdur jandarmada kalçalarındaki yaraların oturunca acıması nedeniyle ifadesini ayakta vereceğini söylemiştir. Sanığı suçtan kurtarmak veya olayı kapatmak için sonradan verilen farklı ifadeler yerine mağdurun sıcağı sıcağına jandarmada verilen bu ifadesini doğru kabul etmek gerekir.
    Somut olayda, yasal tanımdaki haksızlığın bütün unsurları ile oluştuğunu bilerek ve tipe uygun hareketi isteyerek gerçekleştiren sanık, kasten hareket etmiştir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu genel kastla işlenebilen seçimlik hareketli bir suç olduğuna göre, sanığın eylemini gerçekleştirirken hangi amaç veya güdü ile hareket ettiğinin bir önemi yoktur.
    Sanığın eziyet amacıyla mağdurun ellerini ve ayaklarını bağlayıp eşarpla ağzını kapatması yaralama ve eziyet suçunu işlemesi için zorunlu olmazsa olmaz bir durum değildir. Sanığın hedeflediği eziyet suçunu, mağdurun el ve ayaklarını bağlamadan kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna uygun hareketi gerçekleştirmeden işleme imkânı da vardır.
    Eziyet suçunu işlediği zaman zarfıyla sınırlı olmak kaydıyla mağduru tutarak, yere yatırarak veya üzerine abanarak asıl hedeflediği eylemi gerçekleştirme yollarını tercih etme imkânı bulunan sanığın, mağdurun ellerini ve ayaklarını bağlama ve ağzına eşarp tıkama yöntemini eziyet oluşturan eylemlere başlamadan önce gerçekleştirip eziyet oluşturan eylemlerini tamamladıktan sonraya kadar sürdürmesi nedeniyle, sanığın mağdurun ellerini ve ayaklarını kaçmasını önlemek için bağlaması ve bağırıp yardım istemesini önlemek için ağzına eşarp sokması sadece yaralama fiiline direnmeyi engelleyerek eylemi kolaylaştırma amacı taşımaz, aynı zamanda kişi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturur.
    Yukarıda izah edilen nedenlerle sanığı isnat edilen olayda, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun oluştuğuna dair direnme kararının isabetli olduğu," düşüncesiyle,
    Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; "Oluşa, kabule ve dosya içeriğine göre sanığın 46 yıllık eşi ve 12 evladının annesi olan 65 yaşındaki mağdureye evlilikleri boyunca sürekli şiddet uygulayıp darp ederek, tehdit ve kötü sözler sarf ederek cebir altında tutarak yaşadığı, olay gecesi normal psikolojide ve normal zekaya sahip bir insanın yapamayacağı şekilde el ve ayaklarını bağlayıp, ağzına eşarbını sokarak sobada kızdırdığı demir sopayla bacaklarını, sırtını dağlayarak eziyet ettiği, mağdurenin kendi çabasıyla bağları çözüp evlatlarına durumunu haber vererek, evine gelen kolluk tarafından hastaneye kaldırıldığı anlaşılmaktadır. Sanığın bu yaşamı alışkanlık hâline getirdiği, mağdurenin de yılların verdiği yorgunluk, bıkkınlık ve korkuyla sanıkla yaşamaya devam ettiği, sanığın da bunu bildiği ve fırsat kollayarak eziyetlerine devam ettiği sabittir.
    Somut olay içeriğinde sanığın eşe karşı hürriyeti tahdit suçunun tipikliğindeki tüm kanuni unsurları bilerek ve isteyerek gerçekleştiren sanığın, eziyet fiilini el ayak bağlamadan, ağzını eşarpla kapatmadan dahi yapma imkânı varken, bunu tercih etmemesi nedeniyle ve ayrıca olayda geçen süre de düşünüldüğünde özel kastı taşıyan sanığın hürriyeti tahdit suçunu da işlediği kanısında olduğumdan, bu suçtan da ayrıca cezalandırılması yolundaki direnme hükmünün isabetli olduğu," görüşüyle,
    Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi de; benzer gerekçelerle,
    Karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Erciş 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 18.11.2014 tarihli ve 217-85 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanığa atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 05.04.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.



    Hemen Ara