Esas No: 2021/63
Karar No: 2022/249
Karar Tarihi: 07.04.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2021/63 Esas 2022/249 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2021/63 E. , 2022/249 K."İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Sanık ... hakkında kasten öldürme suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, eylemin olası kasıtla nitelikli öldürme suçunu oluşturduğu kabul edilerek sanığın, TCK'nın 82/1-e, 21/2, 53, 63 ve 54. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye ilişkin ... 9. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 29.12.2015 tarihli ve 339-483 sayılı resen temyize tabi hükmün sanık ve müdafisi ile katılan ... vekili tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 01.10.2018 tarih ve 2456-3806 sayı ile;
"...Oluşa ve dosya içeriğine göre, sanığın husumet beslediği ve fiilen ayrı yaşadığı eşi ve çocuklarının ikametinin bulunduğu sokağa olay günü temin etmiş olduğu av tüfeğini de yanına alarak alkollü bir şekilde gittiği ancak eşi ve çocuklarının kalmış olduğu evi karıştırması nedeniyle çocuk olan maktul ...'nın içinde olduğu ikameti hedef alarak yakın mesafeden birden fazla ateş ettiği ve yapmış olduğu atışlar nedeniyle evin içerisinde olan maktulün göğüs bölgesine almış olduğu tek isabetle yaşamını yitirdiği olayda;
1- Sanığın ateş ettiği yer ile maktulün ikamet içerisindeki konumunun belirlenmesi, olayın olduğu zaman dilimi ile maktulün içinde bulunduğu yerin fiziki koşulları gözetilerek, sanığın ikamete yönelik yapmış olduğu atışlar sırasında ikamet içinde bulunan maktulün isabet alıp yaralanmasının mutlak olup olmadığı hususunun belirlenmesi yönünden temsili ve tatbiki gece keşfi yapılması ve sonucuna göre sanığın eylemini doğrudan kastla gerçekleştirip gerçekleştirmediği hususunun belirlenmesi suretiyle suçun nitelendirmesinin yapılması gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. ve 2015/85 K. sayılı kararı ile TCK'nın 53. maddesinin iptal edilen bölümlerinin değerlendirilmesi zorunluluğu" nedenlerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan ... 9. Ağır Ceza Mahkemesince 28.03.2019 tarih ve 492-142 sayı ile sanığın nitelikli kasten öldürme suçundan TCK'nın 82/1-e, 53, 63 ve 54. maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye karar verilmiştir.
Resen temyize tabi bu hükmün sanık ve müdafisi tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 19.02.2020 tarih, 4046-631 sayı ve oy çokluğuyla onanmasına karar verilmiş,
Daire Üyeleri O. Erdim ve T. Ateş; "Sanık tarafından 13.09.2015 tarihinde tüfekle 5 kez ateş edilip maktulenin öldürüldüğü olayda Yerel Mahkemece olası kasıtla nitelikli adam öldürmeden sanığın cezalandırılmasına dair verilen karar Dairemizin 2018/2456-3806 sayılı kararı ile olay mahallinde temsili ve tatbiki keşif yapılarak karar vermek gerekir iken eksik incelemeyle hüküm kurulduğundan bahisle bozulmuş, yerel mahkeme bozma kararına uymakla olay mahallinde keşif yapılarak bu kez sanığın nitelikli adam öldürme suçundan cezalandırılmasına (TCK. 82/1-e) karar verilmiş ve bu karar Dairemiz tarafından onanmış olup Dairemiz kararına katılmıyoruz.
Şöyle ki; Yerel Mahkemece Dairemizin bozma kararında tatbiki keşif yapılmasını bozma nedeni yapmış olması nedeniyle mahallinde keşif yapmıştır. Ancak;
1) Keşifte hazır bulunan polis bilirkişinin hangi vasıfla oraya bilirkişi olarak götürüldüğü belli değildir.
2) Bilirkişi polis memuru raporunu düzenlerken olayın oluşundan sonra düzenlenen hiçbir belgeyi, tutanağı, beyanı (olay yeri inceleme raporu, krokisi, fotoğrafları, video kayıtları) dikkate almadan olaydan 3,5 yıl sonra davanın taraflarının keşif anındaki beyanları ile maktulün ölümünün mutlak olduğunu tesbit etmiştir.
3) Olay anında maktulün bulunduğu konum, odadaki TV'nin açık olup oda ışığının yanmaması, perdenin durumu, kalınlığı, inceliği, içerisinin olay anında görülüp görülmediği yönünde hiçbir araştırma yoktur (Keşif mahallinde hazır olan kişilerin beyanları esas alınmıştır).
4) Olay sırasında duvarda evde vs oluşan saçma izleri bile araştırılıp bilirkişi raporunda eklenmemiştir (Yapılan keşif temsili ve tatbiki değil hayalidir).
5) Yerel Mahkemece olay yeri krokisi, tutanakları, saçma izleri, perdenin kalın-ince olup olmadığı, perdede saçma izi olup olmadığı, sanığın silah sıktığı yerin konumu, maktulün içeride olduğunu görüp göremeyeceği hususlarında hiçbir tespit yapılmamış, bilirkişilik vasfının neden geldiği belli dahi olmayan polis memurunun raporuna itibar edilmiştir.
Dairemizin ilk kararında yapılması istenen temsili ve tatbiki keşfin maddeten yapıldığı aşikar ise de maddi gerçeğin tespitine yönelik gerçek bir keşiften uzak olması nedeniyle Yerel Mahkeme kararının bir kez daha eksik inceleme ile bozularak olayda TCK'nın 21/2. maddesindeki olası kastın şartlarının tespitine yönelik, hazırlık evrakındaki tespitler ve delillerden de yararlanarak yeniden temsili, tatbiki keşif yapılması gerektiğini düşündüğümüzden Dairemiz çoğunluğunun kasten nitelikli adam öldürme suçundan verilen kararı onaylayan görüşüne katılmıyoruz." şeklindeki düşüncelerle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 12.06.2020 tarih ve 59906 sayı ile;
“...Sanık ...'ın gayriresmî hayat yaşadığı kadının, sanık ...'in öz oğlu tarafından öldürüldüğü. Bunun üzerine, sanık ...'ın bu olayın intikamını almak istediği, uzun süredir ayrı yaşadığı resmî nikâhlı eşinin ve çocuklarının oturduğu eve av tüfeği ile ateş etmek istediği, ancak olay günü alkollü olan sanık ...'in resmî nikâhlı karısının ve çocuklarının oturdukları evi karıştırdığı, olay günü çocuk yaştaki maktule ... evlerinin yaklaşık 10 metrekare büyüklüğündeki odada televizyon izlediği bir sırada sanık ...'ın saat 22.00 sıralarında maktulenin bulunduğu alana yakın mesafeden yarı otomatik av tüfeğiyle 5 el ateş ederek maktulün göğsünden yaralanmasına ve bu yaralanma neticesinde hayatını kaybetmesine neden olduğu anlaşılan olayda;
Maddi olayımıza baktığımızda, sanığın bulunduğu konum itibarıyla odanın içinde bir çocuk mu, yoksa büyük bir şahsın mı olduğunu bilmediği anlaşılmaktadır.
Öncelikle tartışılması gereken husus olası kasıtla işlenen öldürme suçlarında nitelikli hâlin uygulanıp uygulanamayacağı hususudur. Kuşkusuzdur ki koşulları varsa olası kasıtla işlenen öldürme suçlarında da nitelikli hâlin uygulanması mümkündür. Çocukların isabet alacağı ortamlarda bir şahsa ateş edilmesi ve çocuklardan birinin isabet alıp ölmesi durumlarında bu nitelikli hâl uygulanabilir. Bu cümleden hareketle çocukların yoğun olarak bulunduğu okul bahçesinde ya da kreşte ya da çocukların isabet alabileceğinin öngörüldüğü başka bir ifadeyle çocukların hedefte olduğunun görüldüğü durumlarda eyleme devam edilmiş ve bir çocuk ölmüş ise nitelikli hâl uygulanabilir.
Ancak olayımızda nitelikli hâlin uygulanmasını gerektirecek böyle bir durum bulunmamaktadır.
5237 sayılı TCK'nın 30. maddesinde hata düzenlenmiştir. Bu sorunun çözümünde hata düzenlemesine bakmak gerekmektedir. TCK'nın 30/2. maddesine baktığımızda; 'Bir suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hallerinin gerçekleştiği hususunda hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.' denilmiştir.
Olayımızda da sanığın nitelikli hâl konusunda hataya düştüğü kabul edilmelidir. Somut olaya göre düşündüğümüzde, oda içinde beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak bir kişi olması durumunda yine nitelikli hal uygulanacak mıdır, diye sormak durumundayız. Herhâlde bu soruya olumlu cevap vermek mümkün değildir. Maktulenin hedef içerisinde olduğunu görmeyerek eylemine devam eden sanık hakkında TCK'nın 82/1-e maddesinden değil TCK'nın 81. maddesinden hüküm kurulmalıdır.
Nitekim Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine Dairenizin 2016/2184 esas ve 2016/1754 karar sayılı kararında, hırsız zannıyla perde gerisinde bulunan eşine ateş ederek öldüren sanığın hatasından yararlanacağı nitelikli hâlin sanığa sirayet etmeyeceği kabul edilmiştir.
Çocuk maktulenin oda içinde olup görünmüyor olması ve orada bir kişinin olduğu öngörülse bile bir çocuğun olduğunun sanık tarafından öngörülememesi, çocuğun isabet alıp ölebileceği gibi bir başka şahsında isabet alıp ölmesi mümkün olduğundan ve bunlar arasında fark gözetilemeyeceğinden, nitelikli öldürme suçundan ceza verilemeyeceği ancak niteliksiz öldürme suçundan ceza verilebilecektir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle eylem, 5237 sayılı TCK'nun 30. maddesi delaletiyle 81, 21/2. maddelerindeki olası kasıtla öldürme suçunu oluşturduğu" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 26.01.2021 tarih, 2883-389 sayı ve oy çokluğu ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire çoğunluğuyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Sanığın, 14 yaşındaki maktuleye yönelik öldürme suçunu olası kasıtla mı yoksa doğrudan kasıtla mı işlediği, bu bağlamda sanık hakkında TCK'nın 82/1-e maddesinin uygulanma koşullarının,
2- Sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının,
Oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
13.09.2015 tarihinde saat 00.00'da düzenlenen olay tutanağında; ...Mahallesi, 69054. Sokak, 32 sayılı ikametin birinci katında ... isimli şahsın yaralandığı ve komşuları tarafından ... Devlet Hastanesine götürüldüğünün öğrenildiği, sokak içinde 5 adet 12 kalibrelik boş kartuş olduğu, olayla ilgili ..., Umut Sertdemir isimli şahısların bilgi sahibi olarak ifadelerinin alındığı, olay yerinde kamera sisteminin olmadığı, olay yerinde yapılan görgü tespitte olayın...Mahallesi, 69054. Sokak, 32 sayılı ikametin birinci katında meydana geldiği, sokak içinde 5 adet 12 kalibrelik tüfek kartuşu, ikametin duvarında pencere üst kısmında saçma içleri olduğu, televizyon pano kısmında saçma delikleri olduğu, oturma odası kısmında açılır kapanır pencere kapaklarının açık olduğu, perdelerin sol tarafta saçma delikleri olduğu, giriş kapısından içeri girildiğinde yerlerde kan izleri ve sağ taraftaki odada iki adet çekyat ve TV olduğu, yatak şeklinde duvar kenarında açık olan çekyat üstünde duvar döküntülerin olduğu, duvarda saçma izleri görüldüğü, ...’in babası ...’in olay esnasında ikamette olmadığı, sonradan geldiğinin belirtildiği,
14.09.2015 tarihli olay yeri inceleme rapor formunda; 13.09.2015 tarihinde saat 22.40 sıralarında...Mahallesi, 69054. Sokak, 32 sayılı ikamete av tüfeği ile ateş edilmesi sonucu ... isimli 2001 doğumlu bayanın yaralanmış olduğu, yaralı şahsın komşuları tarafından özel arabaları ile ... Devlet Hastanesine kaldırıldığı, olay yerinde 5 adet av tüfeği kartuşu ile ikamet içerisinde kan lekelerinin olduğu bilgisinin alındığı, olay yerinde yapılan incelemede, ikametin önünde sokak üzerinde sabit nokta olarak ikametin giriş kapısına 8 metre mesafede 5 adet JET marka 12 ibareli av tüfeği kartuşu, ikametin giriş kapısı önünde ikamet iç kısmında kan olduğu sanılan kırmızı şüpheli lekeler, ikametin oturma odası sokağa bakan pencere dışı duvar yüzeyinde ve duvara monteli Uydu Net plastik kutusu üzerinde isabet izleri, ikametin oturma odası içerisi sokağa bakan pencere karşısında duvar yüzeyinde isabet izleri olduğu, ikametin oturma odası sokağa bakan pencere perdesi üzerinde isabet izleri olduğunun bildirildiği,
15.09.2015 tarihli olay, yakalama ve muhafaza altına alma tutanağında; aynı tarihte saat 11.20 sıralarında sanık ...’ın... Polis Merkezimize kendiliğinden gelerek teslim olduğu, ...’la yapılan ilk görüşmede, “...ilçesi, ...Mahallesi’ndeki yaralama olayını kendisinin gerçekleştirdiğini, 13.09.2015 tarihinde akşam ayrı yaşadığı eşinin ...ilçesi, ...Mahallesindeki evinde kimi yaraladığını bilmediğini, yaralama olayında kullandığı otomatik tüfeğini de... ilçesi Alemdar yolu üzerindeki asma su kanalının altına koyduğunu, tüfeğin yerini gösterebileceğini” beyan etmesi üzerine, ...’ın Yenidoğan Mahallesi, Mevlana Caddesi, Çatalhöyük Caddesi’nden Alemdar Mahallesi yolu 9. km’de Alemdar Mahallesi’ne yaklaşık bir km mesafede yolun sağında beton asma beton su kanalının altına koyduğu tüfeğin yerini gösterdiği, üzerinde herhangi bir yazı ve marka bulunmayan, ahşap kundak kısmı iki parçaya kırılmış, içerisinde fişek bulunmayan, kısa dipçikli siyah renkli ruhsatı bulunmayan otomatik tüfeği görevlilere teslim ettiği ve tüfeğin muhafaza altına alındığının belirtildiği,
16.09.2015 tarihli canlı teşhis tutanağında; bilgi sahibi ...’a aralarında sanık ...’ın da bulunduğu 4 kişi gösterildiğinde, “Teşhis odasında bulunan şahısları net olarak görmekteyim, teşhis odasında bulunan şahıslardan 2 numarada bulunan şahıs olay günü ve saatinde olay yerine mavi renkli eski kasa Şahin marka araç ile gelerek evin önünde durduktan sonra araçtan aşağıya elinde av tüfeği ile inerek olay yerindeki eve baktıktan sonra beklemeden 5 el ateş ederek tekrar geldiği mavi renkli Şahin marka eski kasa araca binerek hızlı bir şekilde uzaklaştı, hızla uzaklaştığından dolayı aracın plakasını alamadım” dediği, şahısların sıralaması değiştirildiğinde ...’ın tekrar sanık ...’ı teşhis ettiğinin belirtildiği,
... Devlet Hastanesince düzenlenen 13.09.2015 tarihli geçici genel adli muayene formunda; ateşli silah yaralanması ile getirilen ...'in, genel durumunun kötü, şuurunun konfüze olduğu, göğüs solunda meme üzerinde çok sayıda ateşli silah giriş deliği, sol omuz civarında 3-4 adet saçma giriş deliği, sırtta birkaç adet saçma deliği bulunduğu, acil ameliyata alınan hastanın yüksek hayati riskinin olduğu, yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilemeyeceğinin ifade edildiği,
... Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ölü muayene tutanağında; 170 cm boyunda, 14-15 yaşlarında, siyah saçlı, kahverengi gözlü, buğday tenli, 55-60 kg ağırlığında bir kız çocuk cesedinde ölü katılığının oluştuğu, ölü lekelerinin sırtta mutat yerlerde oluşmaya başladığı, batında yukarıdan aşağıya yaklaşık 25 cm’lik sütürlü yara, batın sağda ve solda her biri 1,5 cm’lik 2’şer adet olmak üzere toplam 4 adet sütürlü yara, sol meme üzerinde her biri 2 cm’lik 4 adet sütürlü yara, göğüs sol üstte 2 cm’lik sütürlü yara, sol kolda 1,5 cm’lik 4 adet sütürlü yara, sol kol arka kısımda yaklaşık 15x8 cm’lik ekimoz, sırtta torakal bölgede 15 cm’lik sütürlü yara ve her biri 1,5 cm’lik sütürlü yaralar olduğu, ekstremitelerde iğne delik izleri olduğu, genital bölgede özellik görülmediği, ölü muayenede tespit edilen harici muayene bulguları dışında telem ve boğma izine rastlanmadığı, ... Devlet Hastanesine ait hastane evrakında “Ateşli silah yaralanması, akciğerde kanama, dalak ruptürü, diyafragma ruptürü, mide ruptürü olduğu, sol hemitoraks anteriorda sol meme üzerinde 5 adet kurşun yarası, sol hemitoraks posteriorda skapula altından aşağıya doğru 5 adet kurşun çıkış yarası olduğu, genel durum kötü, şokta olduğu”, 13.09.2015 tarihli ameliyat notunda “Genel durum kötü, şokta olduğu, sol posterolateral torakotomi ile girildiği, toraks içerisinde 2500 cc kan ve hematom boşaltıldığı, alt lobda 4 adet kurşun giriş yeri, 4 adet kurşun çıkış yeri olduğu, alt lob tama yakın parçalanmış olduğu, aktif kanadığı, kaçaktan masif bronşial ruptürler olduğu, inferiyor pulmoner vende yaralanma olduğu, diyafragmada 2 adet kurşun yarası, 3 lobda 1 adet kurşun giriş deliği ve bir adet kurşun çıkış deliği olduğu, burada masif kanama ve hava kaçakları olduğu, alt lobektomi yapıldığı, üst lobtaki kanama ve hava kaçakları onarıldığı, 2 adet göğüs tüpü konularak ameliyata son verildiği, göğüs cerrahi işleminden sonra batın açıldığı, batında bolca kan ve mide muhtevası olduğu, mide korpusunda 2 adet perferasyon, primer sütüre edildiği, karaciğer sol lob lateral ucu parçalanmış spontan ampüte olduğu, karaciğer rezeksiyonu yapıldığı, dalak pedikülünden parçalanmış olduğu, splenektomi yapıldığı, başkaca pataloji olmadığı, dren konulup ameliyata son verilmediği, 3 adet diyafragma deliği onarıldığı, sol meme dokusunda 5 adet giriş deliği olduğu, kanama durmuş olduğu, sıkı tampon yapıldığı, aynı ameliyat seansında ortopedi ameliyat notunda sol üst kol ve medialanteriorda ve posteriyorda ikişer adet olmak üzere toplam 4 adet ateşli silah giriş çıkış delikleri olduğu, aktif kanama olduğu, şok tablosunda olduğu, distal nabızlar zayıf olduğu, kapiller dolaşım iyi olduğu, skopi ile bakıldığı, fraktür gözlenmediği, yabancı cisim gözlenmediği, sütüre edildiği”nin kayıtlı olduğu belirtilerek, kesin ölüm sebebi tespit edilemediğinden cesedin klasik otopsi yapılmak üzere Adli Tıp Kurumuna gönderilmesine karar verildiği,
19.10.2015 tarihli otopsi raporunda; 160 cm boyunda, 60-65 kg ağırlığında, uzun kahverengi saçlı, kahverengi gözlü, buğday tenli, 14-15 yaşlarında kadın cesedinde ölü katılığının devam ettiği, ölü lekelerinin sırtta basıya uğramayan bölgelerde soluk mor renkte meydana geldiği, göğüs solda memeyi ve sol üst kol iç yüz koltuk altı komşuluğu, üst kol orta seviyeyi içine alan 20 cm çapındaki bir alanda beşi göğüste ikisi kolda olmak üzere toplam yedi adet sütüre av tüfeği iri saçma tanesi giriş yarası, sırtta sol skapula altı bölgede bir tanesi torakotomi kesisi üzerinde olan, dağınık toplam beş adet sütüre av tüfeği iri saçma tanesi çıkış yarası, sol üst kol iç yüzde arka bölgede iki adet sütüre av tüfeği iri saçma tanesi çıkış yarası, sol midklavikular hattın 5-6. kotu kestiği yerden başlayarak sırtta sol skapula altı bölgeye kadar uzanan metal sütüre torakotomi kesisi, sol torakolomber bölgede sütüre iki adet tüp torakostomi kesisi, batın orta hatta epigastrik bölgeden başlayarak göbek üstü bölgeye uzanan metal sütüre operasyon kesisi, batın her iki tarafta ikişer adet sütüre dren kesisi, dirsek iç yüze, el ve ayak sırtlarında ekimozlu tıbbi girişim izleri, ağız çevresinde boyuna doğru uzanan hat şeklinde entübasyon tüpü tespit materyaline bağlı 2 cm genişliğinde cilt lezyonu olduğu, skopide ateşli silah metalik cismine ait imaj izlenmediği, kişinin vücudunda tek atışla husulü mümkün av tüfeği iri saçma tanesi yaralanmasının olduğu, tek başına ölüm meydana getirir nitelikte olduğu, giriş yarasının özelliklerine göre atışın uzak atış mesafesinden yapılmış olduğu, cesetten ateşli silah metalik cismi elde edilmediği, kişinin ölümünün av tüfeği iri saçma tanesi yaralanmasına bağlı kot kırıklarıyla birlikte iç organ yaralanmasından gelişen kanama sonucu meydana gelmiş olduğu kanaatinin bildirildiği,
... Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen 07.10.2015 tarihli uzmanlık raporunda; tetkik için gönderilen üzerinde herhangi bir rakam ve ibare bulunmayan silahın, 12 numara av fişeği atan, plastik kabzalı, tüp şarjörlü, yivsiz tek namlulu, yarı otomatik bir av tüfeği olduğu, yapılan muayenesinde atışına mani mekanik herhangi bir arızasının bulunmadığı, yapılan deneme ve mukayese atışlarında çapına uygun av fişeklerini normal olarak patlattığının görüldüğü, söz konusu yivsiz av tüfeği, münhasıran avda ve sporda kullanılmak amacıyla imal edilmiş olup, 6136 sayılı Kanun’a göre yasak nitelikteki ateşli silahlardan olmadığı ancak taşınması ve bulundurulması bakımından 2521 sayılı Kanun hükümlerine tabi olduğu, birlikte gönderilen 12 numara 5 adet kartuşun, tetkik konusu av tüfeğinden elde edilen mukayese kartuşları ile mikroskopta yapılan karşılaştırılmalarında; söz konusu 5 adet kartuşun, inceleme konusu av tüfeği ile atıldıkları ifadelerine yer verildiği,
... Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen 14.10.2015 tarihli uzmanlık raporunda; maktul ...’e ait koyu gri renkli kumaş pantolon ile siyah renkli alt içlik üzerinde atış artıklarından antimonun tespit edildiği, maktule ait içlik atletin sol göğüs bölgesinde dağınık vaziyette saçma taneleri giriş delikleri görüldüğü, söz konusu giriş deliklerinin uzak atış sonucu meydana geldiğinin belirtildiği,
Mahkemece yapılan keşif sonrasında polis memuru bilirkişi tarafından düzenlenen 11.03.2019 tarihli bilirkişi raporunda; “Yapılan incelemede, olası kasıtla öldürme olayının meydana geldiği...Mahallesi, 69054. Sokak genişliğinin (bir evin duvarından diğer evin duvarı arası) 5 metre, sokağın doğu kısmının Karafatma Caddesi’ne, batı kısmının ise İboosman Caddesi’ne bağlandığı, zemini asfalt olan sokak üzerinde 50 metre aralıklarla aydınlatma direklerinin bulunduğu ancak sokağın tamamında aydınlatmanın yetersiz olabileceğinin söylenebileceği, söz konusu sokağın oldukça dar bir sokak olması ve sokak sakinlerinin araçlarını park etmiş olmaları nedeni ile karşılıklı iki aracın geçmesinin zor olduğu, hatta geçemediği, bu sokakta bulanan evlerin 3 ve 4 katlı, yer yer 2 katlı evler olduğu, 3 ve 4 katlarda balkonlar bulunduğu, sokağın dar olması nedeni ile olayın meydana geldiği 32 nolu ikamet ile sanığın nikâhlı eşi ...'ın oturduğu 38 nolu evin aynı fotoğraf karesine sığmadığı, bu iki ev arası mesafenin ise tam 30 metre olup, bu evlerin arasında 34 ve 36 nolu ikametlerin bulunduğu, 69054 Sokak üzerinde evlerin fiziki durumlarına bakıldığında maktul ... ile sanık ...'ın nikâhlı eşi ...'ın oturduğu evin aynı katlarda ve sol kısımda oldukları, pencerelerinin sokağa bakan kısımlarının aynı olduğu, evlerin yapısal özelliği nedeni ile birbirlerine çok benzediği, sözü edilen her iki evin de betonarme binalar olup, sokak cümle kapılarının benzer olduğu, evlere girişe göre kapının orta kısımlarda olup, kapı açılınca doğrudan koridor görüldüğü, koridorun yaklaşık 7 metre uzunluğunda olduğu, ...Mahallesi, 69054. Sokak, 32 sayılı ikamette ...'in vurulduğu odanın ana giriş kapısından koridora girince yaklaşık 2,5 metre ilerledikten sonra solda giriş kapısının bulunduğu ve oda genişliğinin (3,20x3,15=10.80 m2) olduğu, sözü edilen odanın girişe göre sol kısımda TV sehpası üzerinde televizyon bulunduğu, televizyonun kapıya uzaklığının 1 metre olduğu ancak olay tarihinde televizyonun oda giriş kapısının hemen kenarında olduğunun ifade edildiği, yine olay tarihinde ...'in bulunduğu odanın sokağa bakan penceresi altında ve bu pencerenin tam karşısında karşılıklı 2 adet koltuk bulunduğu, keşif anında ise koltukların yerinde olmadıklarının evde başka birisinin ikamet ettiğinin görüldüğü, oda içerisinde inceleme devam ederken mahkeme keşif heyeti hâkim tarafından...'nın babası ... ve yine komşuları olan ...'a odanın nerelerine saçma/kurşun isabet ettiğinin sorulması üzerine özellikle ... tarafından koridordan odaya girişe göre sağ taraftan başlamak üzere pencerenin odaya hâkim olan yerlerine kurşun/saçma izlerinin isabet ettiği yerleri, eli ile göstererek buraların kameraya alındığı, yine olayın vuku bulduğu odanın 69054. Sokak’a bakan penceresinin metre ile yapılan ölçümünde, oda zemininden yüksekliğinin 72 cm olduğu, genişliğinin ise 143 cm yükseklikte ve 162 cm eninde olup iki kanatlı orta bölümünün sabit cam ve pencerenin alt kısmında 30 cm yüksekliğinde (ekli fotoğrafta görüldüğü gibi) kağıt yapıştırması ile kapatıldığı, pencerenin dış kısmında ise demir şebeke bulunup beyaz renkli olduğu, pencerenin olay tarihinde yaz ayı olması nedeni ile sadece tül perde bulunduğu ve yarım kapalı olduğu, keşfe katılan ... tarafından tül perdenin ...’in ailesinin maddi durumlarının iyi olmaması nedeni ile kendilerinin onlara verdiklerini, tül perdenin deliklerinin aralıklı (çok seyrek) olup dışarıdan bakıldığında içerisinin rahatlıkla görüldüğünün keşif heyetine iletildiği, burada yapılan inceleme bittikten sonra...'nın vurulduğu odadan koridora çıkılarak koridor üzerinde...'ya ait kan izlerinin yerleri keşif heyetine gösterilmiş ve buralar video çekimi ile kayıt altına alınmış, ... tarafından...'nın vurulduktan sonra çıkış kapısı önünde koridor duvarına yaslanarak yarım oturur yarı ayakta şekilde kaldığı, sesinin çıkmadığı, o anda kapının kapalı olduğunu ve kendisinin levye yardımı ile kapıyı açtığını beyan ederek burada yapılan inceleme bitimi keşif heyeti ile birlikte dışarı çıkılarak olayın görgü tanığını ...’ın dinlenmesine ve yer gösterme işlemine geçilmiştir görgü tanığı ... mahkeme keşif heyetine ve tarafıma; olayın meydana geldiği tarih ve saatte kendisinin aynı sokakta olan evlerinin önünde (yaklaşık 25-30 metre mesafede) bulunduğu sırada sanık ...'ın otomobil ile Karafatma Caddesi istikametinden geldiğini gördüğünü, aracı maktul ...' nın evinin önünde durdurarak birkaç el ateş ettikten sonra (5 el olarak söyleyip) aracına binerek hızla İboosman Caddesi istikametine gittiğini beyan ederek sanık ...'ın ateş ettiği yer şurasıdır diye Sokak kenarı, 32 nolu evin ana giriş kapısının tam karşısı olduğunu göstermiş (ekli krokide ve resimlerde gösterildiği gibi) tarafımdan burası fotoğraflanarak video kamerasına alınmış, Aleyna'nın bulunduğu oda penceresi ile arası mesafe yapılan ölçüm sonucu tam 5 metre olarak tespit edilmiştir. Yapılan keşif, olay yerinin incelenmesi, tarafların dinlenmesi, sokak ve pencerenin konumları, maktul ... ve ...'ın oturdukları evlerin konumları ve tüm tespitler sonucu Bilirkişi Gözlemi; yukarıda yapılan tespitler ve dinlenen tanık beyanları ile olayın meydana geldiği oda ve bu odanın sokağa bakan penceresinin konumu, odanın genişliği ve pencerenin oda içerisinden yüksekliği, kurşun/saçma izlerinin odanın içerisindeki isabet alan yerleri hep birlikte incelenerek durum değerlendirmesi yapıldığında, tanık ...'ın olay tarih ve saatinde 69054. Sokak üzerinde evlerinin önünde bulunduğu sırada sanık ...'ın otomobil ile Karafatma Caddesi istikametinden gelip 32 nolu evin önünde aracı durdurarak ateş ettiğini yer olarak gösterdiği yerin 32 nolu evin...’nın bulunduğu pencerenin konumuna göre hafif sağında kaldığı, tanığın gösterdiği yerden ateş edilmesi durumunda yine de...'nın bulunduğu odanın büyük bir kısmı saçma izlerine hedef olabileceği ancak olay yeri inceleme görevlilerinin çektikleri resimler ve tanık ...'un saçma izlerinin bulunduğu yerleri eli ile gösterdiği bölümler, tanık... Can'ın o anki heyecanı ve paniği de dikkate alındığında tanığın belirttiği yerden ateş edildiği gibi sanık tarafından 1,2 metre kadar sola doğru gidilerek merdivenin bulunduğu kısımdan oda penceresinin tam karşısından da ateş edildiğinin anlaşıldığı, oda içerisinde saçma isabet eden yerler dikkate alındığında tanık... Can'ın gösterdiği yerden 2 metre kadar sapmanın olduğu, çünkü tanık..."in gösterdiği yerin pencerenin biraz çaprazında kalması nedeni ile odanın kapıya yakın bölümlerine isabet etmeyeceği, olay anının gece olması ve tanığın olay yerine mesafesi de dikkate alındığında 1-2 metre yanılabileceğinin olağan olduğu, mevsimin yaz olup pencerelerin açık, bu durumda penceredeki tül perdenin tam kapatılamayacağı, oda içerisinde maktulün konumu her ne kadar belirsiz ise de, tahmini olarak maktulün pencere karşısındaki koltukta oturuyor veya olay anında ayakta bulunduğunun karın bölgesinden ağırlıklı olarak hedef alması nedeni ile anlaşıldığı, yine odanın çok küçük bir oda olup penceresinin odaya göre büyükçe olması, oda içerisinde TV ve koltukların da bulunduğu, bu durumda hareket alanın dar ( 2-3 metre kadar) olduğu, bu nedenle saçma isabet etme oranın çok yüksek olduğu, maktulün gerek pencere karşısı koltuk, gerek ayakta dolaşıyorken dışarıdan 5 el pompalı tüfekle ateş edilmesi nedeni ile tüfekten çıkan saçmaların maktul ...'e değmesi mutlaktır” şeklinde ifadelere yer verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ... Kollukta; “Ben 13.09.2015 günü saat 17.15 sıralarında mahallemizde bulunan... Kıraathanesi’nden kalkarak...Mahalesi, 69054. Sokak, 32 sayılı adresime geldim. Evde eşimden ayrı yaşadığım için yanımda kızım ...’le birlikte ikamet etmekteyiz. Kızım... evde yoktu teyzesigile gittiğini biliyordum. Ben de yemek hazırladım. Kızım da saat 19.30 sıraları evimize geldi. Beraber yemek yedik. Ben de 21.45 sıralarında evimden ayrılarak kanal kenarında bici bici yemeye gittim. Kızım... evde yalnız kaldı zaten her zaman kalıyordu. Saat 22.40 sıralarında mahalleden yakınen tanıdığım ... isimli arkadaşım beni telefonla arayarak kızımın ateşli silahlı yaralandığını söylemesi üzerine hemen olay yerine saat 22.50 sıralarında geldim. Ben bu olayın kim veya kimler tarafından yapıldığını bilmiyorum. Olayı görmedim. Kimseyle herhangi bir husumetimiz yoktur. Kimseden şüphelenmiyorum. Ben yaklaşık 23 yıldır resmî nikâhlıyım ancak... benim nikâhsız yaşadığım ... isimli şahıstandır. ... Hanım’dan yaklaşık 2-3 yıldır ayrı yaşamaktayım. Resmî nikâhımız olmadığı için velayet bende gözüküyor. Resmî nikâhlı eşim ile henüz boşanmadık. Aramızda herhangi bir problem yok. Sadece bir müddet ayrı yaşamaktayız. Benim kızımı yaralayan şahıs ve şahıslardan davacıyım.”,
Ölü muayene işlemi sırasında kimlik tanığı olarak; “Bana göstermiş olduğunuz ceset kızım ...'e aittir. Baba adı Faruk, anne adı ... olup 05.03.2001 ...doğumludur. Olay günü kızım ile birlikte evde otururken havanın çok sıcak olması nedeniyle ben dışarı çıktım. Ben ayrıldıktan yaklaşık 40 dakika sonra beni arayarak ikametimize kimliği tespit edilemeyen 2 şahsın bir araç ile gelerek pompalı tüfeklerle ateş etmeleri nedeniyle kızımın yaralandığını söylemeleri üzerine olaydan haberdar oldum. Benim herhangi bir husumetli olduğum kişi yoktur. Ancak ikametimizin 3 ev ötesinde olan bir şahsın... ilçesinde bir cinayet olayına karıştığını öğrendim. Evimizin bu nedenle kurşunlanmış olabileceğini düşünüyorum. Benim olayla ilgili söyleyeceklerim bundan ibarettir.”,
Mahkemede; “Ben olayı görmedim, olay günü canım sıkkındı, evde duramayacağım dedim bir arkadaşımla beraber kanal boyuna çay içmeye indik. Ben ayrıldığım sırada kızım... evdeydi, ben evden çıkarken holün ışığı yanıyordu, televizyon açıktı, pencereler de açıktı, televizyonlu odanın ışığı açık değildi, televizyon açıktı, tül çok ince bir tül vardı ve içeri aydınlıktı, pencere televizyonun karşısında değildi hafif sağ tarafında, Aleyna'nın ben çıkarken oturduğu yerde tam pencerenin karşı cephesidir. Biz çay içerken mahalleden bir başka tanıdığımız benimle beraber gelen arkadaşa telefon etmiş oradan haberim oldu. Olay yerine gittiğimde 20 tane polis arabası vardı. Sanık yalan söylemektedir, mahalleden duyduğum kadarı ile 2-3 gün olay yerinde gezmiş, oğlunun çalıştığı fırına gitmiş.”,
22.02.2019 tarihinde Mahkemece yapılan Keşifte; “Ben daha önceki beyanlarımı tekrar ediyorum. Sanıktan şikâyetçiyim, cezalandırılmasını istiyorum. Sanığın eski eşi benim ve...’nın oturduğu evin iki ev ilerisindedir. Bizim bina da 4 katlıydı. Onların oturduğu bina da 4 katlıdır. Biz de zemin katta oturmaktaydık. Sanığın eşi ... de bildiğim kadarıyla zemin katta oturmaktaydı. ...’nin oturduğu binada benim bacanağım İbrahim de 3. katta oturmaktadır. Hâlen de orada oturmaktadır.”,
Katılan ... Kollukta; “... benim öz kızım olur. Ben yaklaşık 6 yıldır eşim ...’den boşandım. Kızım... eski eşim Faruk ile yaralandığı adreste ikamet eder. Kızımın velayeti ...’dedir. Ancak ben kızımı istediğim zaman görebiliyordum. Eski eşim ve kızım... ile hiçbir sıkıntımız yoktur. Kızım...’nın yaralandığını ve ameliyata alındığını teyzemin kocası ... Karakuş....nolu telefonla bana bildirdi. Ben de hemen hastaneye geldim. Ben olayı görmedim kimin veya kimlerin yaptığını bilmiyorum. Kızımı yaralayan şahıs ya da şahıslardan davacı ve şikayetçiyim.",
Mahkemede; “Ben...'nın babası eşimden 6 yıldır ayrıyım. Telefonla haber verdiklerinde olayı öğrendim.”,
Tanık ... Kollukta; “13.09.2015 günü saat 22.00 sıralarında ikametimde uyku hâlinde iken bir erkek şahsın bağırma sesini duydum fakat ne dediğini anlamadım. Daha sonra 4-5 el silah sesi duydum ve balkona çıktığımda kimseyi görmedim. Komşular ‘Kız öldü’ diye bağırıyorlardı. Ben de evde bulunan levye ile ikametin demir kapısının kilidini kırarak açtım ve araçla hastaneye götürdüler ve polisler geldikten sonra ikametten ayrıldım.”,
Mahkemede; “Ben müşteki Faruk'un ev sahibinin oğluyum. Akşam saat 22.00-22.30 gibi balkondan içeri girdik. İçeri girdikten yaklaşık 5-10 dakika sonra bir erkek tarafından yüksek sesle bağırıltı duydum. Bağrıltının hemen ardından da hemen sonra 5-6 el silah sesi duydum. Bağrıltı duyduğumda kalkmadım. Ne dediğini anlamadım. Silah sesi ile beraber kalkıp balkondan baktım. Komşular olay olduğunu söylediler. ‘Biri silah sıktı’ dediler. Bunun üzerine içeri girip üzerimi giyinip aşağıya indim. Faruk abinin evinin etrafında insanlar toplanmıştı. Kapı kapalıydı. Komşular kapının altından bakmışlar kanı gördüklerini söylediler. Ben de bunun üzerine ikinci kata çıktım. Kapıyı açmak için levye keser gibi aletler alıp aşağıya indim. Kapıyı kırarak açtım karşıda...'yı gördüm. 10 metrelik bir ara holdür. Aleyna kapının hemen dibindeydi. Can havliyle oraya kadar gelmiş. Kırdığım kapı panjurlu demir kapıydı, levyeyi sokarak kilit kısmını kırdım. Hatırladığım kadarıyla demir kapının üzerinde mermi izi ve deliği yoktu. Ara holün ışığı yanıyordu. İçeri odanın ışığı yanmıyordu ancak televizyon çalışıp çalışmadığını bilmiyorum, içeri girmedim. Orada bulunan komşulardan ... Aleyna'yı kucaklayarak hastaneye götürdü. Götürmeden önce 2-3 defa... diye seslendik sesimizi duymadı.”,
22.02.2019 tarihinde Mahkemece yapılan Keşifte; “Ben daha önceki beyanlarımı tekrar ediyorum. Ben sanığın ateş ettiği yeri tam olarak görmedim. Ateş edilme olayından sonra balkona çıktım. Baktığımda bir aracın gittiğini gördüm. Hemen aşağıya indim. ... ile birlikte hemen maktulün ikamet ettiği kapıyı levye ile zorlayarak açtık. Kapının bitişiğinde maktulü yaralı bir şekilde gördük. Tam olarak maktulü gördüğüm yeri Mahkeme heyetine gösteriyorum.”,
Tanık ... Kollukta; “13.09.2015 günü saat 22.30 sıralarında ikametimde istirahat hâlindeyken 4-5 el patlama sesi duyduk. Havai fişek zannettim. Çıkmayacaktım, komşu gürültüsünden çıktığımda ‘Aleyna vuruldu kapının arkasında’ dediler. Demir kapıyı levye ile kırıp...’yı alarak ... Devlet Hastanesine getirdik.”,
Mahkemede; “Benim kulaklarım az duyar. Olay günü 4-5 defa patlama sesi duydum. Ben havai fişek olduğunu düşündüm. Oğlum ‘Yok baba bu pompalı sesi’ dedi. Balkona çıkıp baktım. Komşular ‘Aleynaların evine doğru silah sıkıldı’ dedi. Ben bunun üzerine bir çırpıda aşağıya indim. Aleyna’nın demir kapısını kırdım, kucaklayıp arabaya koyup Devlet Hastanesine götürdüm. Demir kapıyı kanırtıp anahtarını kırıp içeri girdik. Kapının üzerinde mermi izi olup olmadığını dikkat etmedim. Aleyna kapının arkasında duvara yaslanmış dizleri bükük durumdaydı. Holün ışığı yanıyordu, televizyon çalışıyordu, televizyonlu odanın ışığının yanıp yanmadığını bilmiyorum.”,
22.02.2019 tarihinde Mahkemece yapılan Keşifte; “Ben olayın gerçekleştiği evin iki ev ilerisinde 3. katta oturmaktayım, maktul benim eşimin yeğenidir. Ben sanığın eski eşi olan ... ve çocuklarının oturduğu binanın 3. katında oturmaktayım. Sanık olay tarihinde aslında sonradan öğrendiğimize göre bizim binanın alt katında olan eşi ve çocuklarına ateş etmek istemiş, olay tarihinde ben evimdeydim, dışarıdan silah sesi duydum. Baktığımda ‘Aleyna'nın evine ateş edildi’ sözlerini işitince hemen...'nın evine koştum. Ben geldiğimde sanık gitmişti. Evinde de demir kapısı kitliydi televizyonun olduğu odanın tül perdesi çekiliydi ancak yaz günü olduğu için tül perde tam örtük değildi. Hatta hatırladığım kadarıyla bir tarafı da yarım açıktı ve tül perde çok seyrek bir tül perdeydi, içeriyi göstermekteydi. Çünkü tül perde bizim eski perdeydi. Hatta biz bu perdeyi...'nın babasına vermiştik. Evin yanına geldiğimde, şu an tanık olarak dinlenen kişiler de kapıdaydılar. Demir kapı kitliydi, kapıyı zorlayarak kırıp açtık. Açtığımızda...'nın kapının hemen arkasında mahkeme heyetine gösterdiğim noktada yarım oturur şekilde çömelmiş bir şekilde gördüm. Duvarlarda kan izi vardı. Hemen kendisini alıp hastaneye götürdük, daha sonra eve geldiğimde evin her tarafı saçma iziydi. Camlarda kırıklar vardı, hatırladığım kadarıyla televizyon hemen odanın girişinde idi. Girişe göre sol taraftaydı, bir koltuk pencerenin altındaydı bir koltuk da tam karşıdaki pencerenin altındaydı. Evin hol ışığı yanıyordu, bir de televizyon açıktı, ancak yaz günü olduğu için hava daha aydınlıktı. Sokak lambaları da yanıyordu, insanlar da dışarlardaydı veya balkonlardaydı.”,
Tanık ... Kollukta; “...'i mahalleden komşumuz olduğu için tanırım. 13.09.2015 günü saat 22.30 sıralarında evimin önünde oturuyordum. Karafatma Caddesi istikametinden bir araç hızla geldi, olay yerinde araç durdu ve araçtan inen şahıs kısa saçlı, saçının ön tarafı dökük, göbekli, rengini hatırlamadığım yakalı kısa kollu tişörtlü, kot pantolonlu, 50-55 yaşlarında şahıs araçtan indi. Ben bu şahsı görsem tanırım. Şahsın elinde av tüfeği vardı. Elindeki av tüfeği ile ...'in evine doğru 5 el ateş etti. Daha sonra yine aynı araca bindi ve hızlı bir şekilde İboosman Caddesi istikametine doğru gitti. Araç hızla yanımdan geçerken aracın plakasının sadece 33 olduğunu ve mavi renkli eski tip bir araç olduğunu görebildim. İboosman Caddesi’nden Gülek Cami istikametine doğru gitti. Ben de olay yerine gittiğimde komşuların hepsi oraya gelmişti. Yaralı kızın yerde yattığını ve üzerinin kanlı olduğunu gördüm. Komşular yaralı kızın evinin kapısını levye ile açtılar. Mahallede birisi özel arabası ile yaralıyı hastaneye götürdü. Olayın neden gerçekleştiğini bilmiyorum. Olay yerinde bulunduğum esnada İsa İsrafil... bana cep telefonundan aracın fotoğraflarını gösterdi. ‘Bu araç mıydı?’ dedi. Ben de ‘Evet bu araçtı’ dedim.”,
22.02.2019 tarihinde Mahkemece yapılan Keşifte; “Ben daha önceki beyanlarımı tekrar ediyorum. Olayın gerçekleştiği sokakta birkaç ev ilerde oturmaktayım. Sanığın araba ile geldiğini gördüm. Ben de dışarıda oturuyordum. Sanık araba ile geldi. Hemen indikten sonra mahkeme heyetine gösterdiğim noktada birkaç el maktulün oturduğu eve doğru tüfekle ateş etti. Sonra aracına binerek hızla benim önümden geçti gitti. Sanığın eşi ve çocukları ise bu evin iki üç ev ilerisindedir. Onu da mahkeme heyetine gösteriyorum. Sanık arabasıyla geldikten sonra hiç bağırıp çağırdığını duymadım. Tüfekle ateş etti ve arabasına binip gitti.”,
Tanık İsa İsrafil... Kollukta; “... isimli şahsı tanımıyorum. ... benim öz babam olur. ... ise benim öz annem olur. Biz dört kardeşiz. Ben bir buçuk yaşındayken annemle babam ayrı yaşamaya başlamışlar. Babam ... isimli bayan ile ... ili... ilçesinde birlikte yaşamaya başlamış. Yine tarihten bir yıl kadar önce babam ... en büyük abim ... ...'ı yanına çağırdı. Kendisinin orada çalışmasını istiyordu ve abimi oradan evlendirecekti. Abim babamın yanına gitti orada çalışmaya başladı. 07.09.2015 günü abim ... ...’ın babamın birlikte yaşadığı ... isimli bayanı öldürdüğünü duydum ancak abimin neden ...'ı öldürdüğünü bilmiyorum. 12.09.2015 günü saat 19.30 sıralarında halam Birsen Denizhan'ın ikamet ettiği...Mahalesi, 69094 Sokak, 19 sayılı evine yanımda annem ... ile birlikte misafirliğe gitmiştim. Saat 22.30 sıralarında halamlardan çıktık. Eniştem Hacı ..., eşi ve çocukları da bizimle birlikte evimize giderken, annem ile ikamet ettiğim...Mahallesi, 69054 Sokak girişinde ismini bilmediğim bir kıraathane önünden yaya olarak geçtik. Bir ara eniştem geri ... kıraathanenin önüne gitti. Geri dönüp baktığımda eniştem ...'ın babam ... ile ayaküstü kahvenin önünde konuşurken gördüm. Anneme hitaben ‘Sen eve git’ dedim. Hatta annem yalnız gitmesin diye annem ile birlikte eve gittim. Eniştem hâlen babam ...'ın yanında kalmıştı. 13.09.2015 günü saat 22.00 sıralarında evimde annem, ablam ... ile birlikte bulunduğumuz sırada ben yattım, uyumuşum. Saat 23.00 sıralarında annem ... evimizin içerisinde birileri ile konuştuklarından uyandım. Evimizin aynı sırasında bulunan üç ev ileride oturan ... isimli kızın av tüfeği ile vurulduğunu duydum. Annem de konuştuğu bayana ‘Herhalde bizim ev sanmış, bizim ev diye ateş etmiş’ diye konuşuyordu. Ben de olaydan sonra ...'i yaralayan şahsın mavi renkli eski tip bir araçla kaçtığını duyunca babamın aracı olabilir düşüncesi ile kaçan arabayı gören arkadaşım ...'a telefonumda bulunan babama ait aracı olan 33 KBP 37 plakalı mavi renkli eski kasa Şahin aracın fotoğrafını gösterdiğimde ve ‘Bu araçla mı kaçtı?’ diye sorduğumda ‘Evet bu araçtı’ dedi. Ayrıca birkaç gün önce büyük abim ... Ebrail’in öldürmüş olduğu babamın birlikte yaşadığı ...’ın cenazesini gömdükten sonra babam ...'ın bizim köy olan Çaylı'ya geldiğini ve burada anneme ve bize hitaben ‘Onları öldüreceğim, bunun hesabını soracağım’ diye bağırdığını köyden anneme söylemişler. Annem de bana, abim .... ve Ablam...ya söyledi. Bizi uyararak dikkatli olun dedi. Babam zaman zaman abim ....’i ve annem ...'ı da telefonla arayarak ölümle tehdit ettiğini bana dikkatli olmam için söylediler. Benim bu olay ile ilgili bildiklerim bunlardan ibarettir.”,
Tanık ... Kollukta; “... isimli şahsı tanımıyorum fakat benim evimin üç ev ilerisinde oturduğunu ve av tüfeği ile yaralandığını duydum. ... benim babam olur. Dört kardeşiz. Ben, annem ..., kardeşlerim İsa İsrafil... ve ... ile birlikte yaklaşık dört yıldır aynı evde ikamet etmekteyiz. Babam ... 2001 yılında annemi ve bizi terk etti ve Birgün Taş isimli bayan ile ... ...ilçesinde birlikte yaşadıklarını duyduk. 07.09.2015 günü büyük abim ... ..., ... isimli babamın birlikte yaşadığı bayanı... ilçesinde av tüfeği ile vurarak öldürdü fakat ne için öldürdüğünü bilmiyorum. Abim ... ... bundan dolayı cezaevinde yatmaktadır. Babam ... beraber yaşadığı ... isimli bayanın abim tarafından öldürülmesinden dolayı annem ve bizleri sorumlu tutarak annemi, beni ve kardeşlerimi ölümle tehdit etmekleydi. Bir haftadan bu yana babam ... kullanmış olduğu 0534 722 44 05 numaralı telefonla beni arayarak ‘Sizi öldüreceğim, gelip evinize sıkacağım, hayatınızı bitireceğim’ diyerek tehdit ediyordu. 12.09.2015 günü yine kullanmış olduğu telefondan arayarak kendisinin ...’da olduğunu, taksici ...'ın yanına gitmemi, kendisinin de geleceğini ve beklememi söyledi. Ancak ben kendisinden bir daha telefon açmasını bekleyerek söylemiş olduğu Taksici ...'ın yanına gitmedim. Ertesi gün yani 13.09.2015 günü saat 09.00 sıralarında numaramdan beni tekrar arayarak ‘Ben sana saat 15.00 gibi haber vereceğim, söylediğimde Taksici ...'ın yanına gel, konuşacağız’ deyince, ben de ‘Ne konuşacağız?’ dedim. Bunun üzerine kendisi de bana ‘Beni öldür, ölümüm senin elinden olsun’ deyince ben de kendisine ‘Böyle bir şey yapmam buna değmezsin’ dedim. Kendisi de bana ‘Kendimi sana öldürteceğim, başka çaresi yok’ diyerek telefonu kapattı. Ben de kendisi bir daha aramayınca ve çalıştığım için Taksici ...'ın yanına gitmedim. Aynı gün akşam saat 19.30'da beni telefonla yine aradı, telefondaki sesinden alkollü olduğunu anladım, bana küfür ve tehditler etti. ‘İşim çıktı...ya gidiyorum sonra görüşürüz seninle’ diyerek telefonu kapattı. İki dakika sonra tekrar arayarak tehditlerine ve küfürlerine devam ederek ‘Yalan söyledim sana, ben ...'yım gelip fırına seni öldüreceğim. Daha sonra gidip evdekileri öldüreceğim’ deyip telefonu kapattı. Ben de kullanmış olduğum telefonumla Bağlar Polis Merkezini arayarak ‘Az önce babamdan ölüm tehditi aldım. Beni öldürüp daha sonra evimize gidip evdekileri öldüreceğini babam bana söyledi’ dedim. Karakoldaki görevli polis 155 polis imdatı da aramam gerektiğini söylemesi üzerine 155'i arayıp aynı ihbarda bulundum. Yaklaşık 15-20 dakika sonra karakola ve 155'e çalışmış olduğum fırının adresini verdiğim adrese Yunus polisler geldi. Beni dinlediler, yanımda 15-20 dakika beklediler. Babam gelmeyince ‘Baban gelirse hemen 155'i ara en kısa sürede geliriz’ diyerek gittiler. Polisler gittikten yaklaşık iki veya iki buçuk saat sonra kız kardeşim Selda beni arayarak ‘Sokağımızda silah sesleri geldi eve gelirken kendine dikkat et’ dedi ve beş dakika sonra kız kardeşim beni tekrar arayarak ‘Yan komşumuzun kızının silahla vurulduğunu ve yaralandığını, babamın da olaydan hemen sonra iki üç sokak ileride oturan Birsen halamın evinin önünden geçerken halamın kızı olan ...'ın mavi renkli eski tip bir araba ile üzerine sürdüğünü ve araçla durup arabadan tüfek çıkartıp Demet'e doğrulttuğunu ancak sıkmadan sokaktan hızlı bir şekilde kaçtığını söyledi. Ben de işimi bırakarak koşarak evimize geldiğimde sokak içerisinde polisler vardı. Polisler bana olay ile ilgili ne olup bittiğini sorunca yukarıda vermiş olduğum ifademdeki hususları polislere anlattım. Babam kendisi ikinci bir eş alınca yaklaşık 15 yıl önce bizden ayrılıp gittiği için kendisi oturmuş olduğumuz evi bilmiyordu ancak son bir yıldır abim ... Ebrail ile irtibata geçerek abimi kendi yanına çekmeye çalışıyordu. Bu yüzden babam bir yıl içerisinde iki defa evimize geldi. Bu gelmelerinde de evimizi bulamadığı için abim ... Ebrail’in tarif etmesi ile buldu. Bu olayın babamın komşumuzun evini bizim evimiz zannederek ateş etmesi ile meydana geldiğini düşünüyorum. Çünkü oturmuş olduğumuz bu evimize taşındığımızın ilk günlerinde ben de üç-dört defa karıştırıp komşumuzun kapısına kendi evimiz diye gittiğim olmuştu. Komşumuzun yani vurulan kızın ve ailesinin oturmuş olduğu ev ve bu evin girişi bizim eve çok benzemektedir. Bu olay babam ...'ın bizim ve komşumuzun evini karıştırmasından dolayı meydana gelmiş olduğunu düşünüyorum. Şayet olayın meydana geldiği ikamete ve girişine ayrıca bizim oturmuş olduğumuz eve ve girişe bakılırsa bu benzerlik hemen görülür. Olayın bundan kaynaklandığını düşünüyorum. Burada babamın amacı bizim eve gelip anneme, kardeşlerime ateş edip öldürmek olsa gerek. Benim bu olay ile ilgili bildiklerim ve söyleyeceklerim bunlardan ibarettir.”,
Mahkemede; “Ben olay olduğu anda çalışıyordum. Evden telefon geldi, kız kardeşim aradı korkmuşlar bir hafta önce abimin olayı nedeniyle benim başıma bir ... geldiğinden korkup beni aramışlar daha sonra polisin delilleriyle onun yaptığı ortaya çıktı. Ben kendisini konuşmak için aradım nihayetinde olayı gerçekleştiren oğludur bir insanlık yapmasını ve büyüklük yapmasını istedim. Biz hayata bir sıfır yenik başladık kendisi bizi bırakmıştı, biz konuştuğumuzda rahmetli ...'tan bahsetti, ‘Bunu hak etti mi?’ şeklinde sözler söyledi. Ben de kendisine ‘Biz de hak etmedik’ dedim. ‘Zaten 15 yıl çocuğunu görmedin sen alıp götürdün, bunlar oldu’ dedim. O da sürekli ...'den bahsediyordu, ‘Canım yandı, siz hayat kaynağımı aldınız’ diye bizi suçluyordu bizim hiç olaydan haberimizde yoktu.”,
Tanık İsa İsrafil... Kollukta; “... isimli şahsı tanımıyorum. ... benim öz babam olur. ... ise benim öz annem olur, biz dört kardeşiz. Ben bir buçuk yaşındayken annemle babam ayrı yaşamaya başlamışlar. Babam ... isimli bayan ile ... ili... ilçesinde birlikte yaşamaya başlamışlar. Yine tarihten bir yıl kadar önce babam ... en büyük abim ... ...'ı yanına çağırdı. Kendisinin orada çalışmasını istiyordu ve abimi oradan evlendirecekti. Abim babamın yanına gitti orada çalışmaya başladı. 07.09.2015 günü abim ... ...'ın babamın birlikte yaşadığı ... isimli bayanı öldürdüğünü duydum ancak abimin neden ...’ı öldürdüğünü bilmiyorum. 12.09.2015 günü saat 19.30 sıralarında halam Birsen Denizhan'ın ikamet ettiği...Mahallesi, 69094. Sokak, 19 sayılı evine yanımda annem ... ile birlikte misafirliğe gitmiştim. Saat 22.30 sıralarında halamlardan çıktık. Eniştem Hacı ..., eşi ve çocukları da bizimle birlikte evimize giderken annem ile ikamet ettiğim, ...Mahallesi, 69054. Sokak girişinde ismini bilmediğim bir kıraathane önünden yaya olarak geçtik. Bir ara eniştem geri ... kıraathanenin önüne gitti. Geri dönüp baktığımda eniştem ...'ın babam ... ile ayaküstü kahvenin önünde konuşurken gördüm. Anneme hitaben ‘Sen eve git’ dedim. Hatta annem yalnız gitmesin diye annem ile birlikte eve gittim. Eniştem hâlen babam ...'ın yanında kalmıştı. 13.09.2015 günü saat 22.00 sıralarında evimde annem, ablam ... ile birlikte bulunduğumuz sırada ben yattım, uyumuşum. Saat 23.00 sıralarında annem ... evimizin içerisinde birileri ile konuştuklarından uyandım. Evimizin aynı sırasında bulunan üç ev ileride oturan ... isimli kızın av tüfeği ile vurulduğunu duydum. Annem de konuştuğu bayana ‘Herhâlde bizim ev sanmış, bizim ev diye ateş etmiş’ deyip konuşuyordu. Ben de olaydan sonra ...'i yaralayan şahsın mavi renkli eski tip bir araçla kaçtığını duyunca babamın aracı olabilir düşüncesi ile kaçan arabayı gören arkadaşım ...'a telefonumda bulunan babama ait aracı olan 33 KBP 37 plakalı mavi renkli eski kasa Şahin aracın fotoğrafını gösterdiğimde bu araçla mı kaçtı diye sorduğumda ‘Evet bu araçtı’ dedi. Ayrıca birkaç gün önce büyük abim ... Ebrail'in öldürmüş olduğu babamın birlikte yaşadığı ...'ın cenazesini gömdükten sonra babam ...'ın bizim köy olan Çaylı'ya geldiğini ve burada anneme ve bize hitaben ‘Onları öldüreceğim, bunun hesabını soracağım’ diye bağırdığını köyden anneme söylemişler. Annem de bana, abim .... ve ablam...ya söyledi. Bizi uyararak ‘Dikkatli olun’ dedi. Babam zaman zaman abim ....’i ve annem ...’ı da telefonla arayarak ölümle tehdit ettiğini bana dikkatli olmam için söylediler. Benim bu olay ile ilgili bildiklerim bunlardan ibarettir.”,
Tanık ... Kollukta; “... isimli şahsı tanımıyorum. ... benim öz babam olur. ... ise benim öz annem olur. Babam ile annem 1988 yılından beri evlidirler. Biz dört kardeşiz. Babam tarihten 14 yıl kadar önce ... ile ... ili... ilçesinde birlikte yaşamaya başladılar. Yine tarihten bir yıl kadar önce en büyük abim ... ...'ı yanına çağırdı. Kendisinin orada çalışmasını istiyordu ve abimi oradan evlendirecekti. Abim babamın yanına gitti, orada çalışmaya başladı. 07.09.2015 günü abim ... ...'ın babamın birlikte yaşadığı ... isimli bayanı öldürdüğünü duydum ancak abimin neden ...'ı öldürdüğünü bilmiyorum. 12.09.2015 günü saat 19.30 sıralarında halam Birsen Denizhan'ın ikamet ettiği...Mahallesi, 69094. Sokak, 19 sayılı evine yanımda annem ... ile birlikte misafirliğe gitmiştim. Saat 22.30 sıralarında halamlardan çıktık, eniştem Hacı ..., eşi ve çocukları da bizimle birlikte evimize giderken, annem ile ikamet ettiğim...Mahallesi, 69054. Sokak girişinde ismini bilmediğim bir kıraathane var, bu kıraathanenin önünden yaya olarak geçtik. Bir ara eniştem geri ... kıraathanenin önüne gitti. Geri dönüp baktığımda eniştem ...'ın babam ... ile ayak üstü kahvenin önünde konuşurken gördüm. Anneme hitaben ‘Sen eve git’ dedim. Hatta annem yalnız gitmesin diye annem ile birlikte eve gittim. Eniştem hâlen babam ...'ın yanında kalmıştı. ... isimli şahsın yaralanma anını görmedim. 13.09.2015 günü saat 22.45 sıralarında evimde otururken yakın mesafeden 5 el silah sesi duydum, korktum. Kısa bir süre sonra dışarıdan sokak üzerinden sesler gelmeye başladı. Sokağa çıktığımda bizim ikametimizin üç ev ilerisinde ikamet ettiğini öğrendiğim ve burada ikamet eden ...'in yaralandığını duydum. ... isimli bayanın evi zemin kattadır. Bizim ev de zemin kattır. Ön tarafları benzemektedir, olaydan sonra sokakta bizim evin karşı tarafında oturan komşumuz ... isimli bayanı olayı yapan şahsı gördüğünü söyleyince ben de babamın resmini gösterdim ve bayan olayı gerçekleştiren şahsa benzediğini bana söyleyince babamın yanlışlıkla bizim ev zannederek yaralının evinin dışından olayı gerçekleştirdiğini düşündüm. Daha sonra olay yerine polisler geldiler beni ifademi almak için emniyete getirdiler. Babam ... ile annem ... ile 14 yıldır ayrı yaşamaktadırlar. Babam, abim ... ...'ın, ... isimli bayanı öldürdükten sonra annemin telefonunu aramaya başladı. Telefona genelde ben cevap verdim ve babam telefonda annemi öldüreceğini, kendisinden boşanmak istediğini, ‘Beni vurun ya da ben sizi vuracağım’ diye tehdit ediyordu. Ben babam ile telefonda konuştuklarımı anneme anlatıyordum. Hatta ben telefonda konuşurken annem yanımda duruyordu. Babamın bildiğim kadarı ile krem renkli Toros marka bir aracı vardı. Kendisine ait av tüfeği var mıydı bilmiyorum. Babamın kullandığı telefon numarası da 0 534 722 44 05’dir.”,
Tanık ... Kollukta; “... isimli şahsı tanımıyorum fakat benim evimin üç ev ilerisinde oturduğunu ve av tüfeği ile yaralandığını duydum. Benim resmî nikâhlı eşim olan ... 2001 yılında beni ve çocuklarımı terk ederek Birgün Taş isimli bayan ile ... ...ilçesine taşındılar. 07.09.2015 günü oğlum ... ..., ... isimli bayanı... ilçesinde av tüfeği ile vurarak öldürdü fakat ne için öldürdüğünü bilmiyorum. Oğlum ... ... bundan dolayı cezaevinde yatmaktadır. Eşim ... beraber yaşadığı ... isimli bayanın öldürülmesinden dolayı bizden sanarak beni ve çocuklarımı ölümle tehdit etmekte, yaklaşık üç gün önce de benim kullanmış olduğum 0536 301 24 47 numarayı eşim ... 0534 722 44 05 numaralı telefondan arayarak ölümle tehdit etti. 12.09.2015 günü 22.30 sıralarında misafirlikten kızım ..., eniştemiz olan ... ile birlikte evimize giderken sokak girişinde bulunan kıraathanede eşim ...'ı gördük. Eşim ... bana hitaben ana avrat küfrederek ‘Sen öleceksin lan’ diye bağırıyordu. Eniştemiz olan ... araya girerek eşimi kahvehanenin içerisine götürdü. Ben ve kızım evimize gittik. Bugün yani 13.09.2015 günü saat 22.45 sıralarında bizim ikamet ettiğimiz sokak üzerinde silah sesleri duymamız üzerine merak edip dışarı çıktığım sırada benim eşimin yeğeni olan ... beni telefonla arayarak ‘Yenge gördün mü? Dayım koyu yeşil renk, eski tip araç ile üzerime sürdü ve öleceksiniz kurtuluşunuz yok diye bağırarak hızlı bir şekilde eski tip oto ile gitti’ dedi. ...'in bizim evin aynı hizasında üç ev ileride olduğu ve ...'in evi ile bizim evin zemin kat olmasından ve birbirine benzemesinden dolayı bizim eve benzeterek eşim ...'ın av tüfeği ile ateş ettiğini düşünüyorum. Ayrıca eşim ..., ..., ...ilçesinde ikamet etmektedir fakat bu günlerde burada ...'da olmasından ve devamlı bizi tehdit etmesinden dolayı bu yaralama olayını bize karşı yapmak istemiştir. Olaydan sonra olayı gören var mı diye sokakta sorduğumuzda karşı komşumuz olan Hicran isimli bayanın gördüğünü biz de kendisine bu olayı benim eşim ... yapmıştır düşüncesi ile eşkâlini sorduğumuzda eşimin eşkâlini tarif etti. Biz de eşimin fotoğrafını gösterdiğimizde bu şahsa benzediğini ‘İri yapılı, göbekli, esmer bir adamdı’ dedi. Ayrıca görevli gelen sivil polislere eşim ...'ın fotoğrafını verdim. Benim bu olay ile ilgili bildiklerim ve söyleyeceklerim bunlardan ibarettir.”,
Mahkemede; “Oğlum ... resmî nikâhlı eşim olan 16 yıldır benden ayrı yaşayan ...'ın birlikte yaşadığı kadını bir hafta kadar önce vurdu. O olaydan sonra ... sürekli olarak beni ve çocukları telefonla arıyordu. ‘... teslim olsun ben bulursam ben kendini öldüreceğim, eğer bulamazsam o kendisini öldürsün’ diyordu Sürekli bizim azmettirdiğimizi söyleyip bizi tehdit ediyordu. Olaydan iki gün önce eşim bana hitaben sen öleceksin diyerek tehdit etti. Eniştemiz ... ... araya girerek eşimi kahvenin içine götürdü. Ertesi gün de aracını ablasının kızının üzerine sürmüş ve ‘Öleceksiniz kurtuluşunuz yok’ demiş. olay anında iki el silah sesi duydum hatta kızıma ‘...'i vurdu’ diyerek diğer oğlumu öldürdüğünü söyledim. Kapıyı açamadık, sonradan çığlık duyduk. Aleyna'nın evi ile evimiz aynı hizadadır. Onun evi bizim evden üç ev yandadır. Ev sahibimizin yeğenidir. Kapı numaralarımızın ikisi de 3’le başlıyor. Evimiz üç katlıdır. Biz en alt katta zemin katta oturuyoruz. Aleyna'nın evi iki ya da üç katlıdır ama onlarda birinci katta zeminde otururlar. Daha önce ... bu evimize birkaç defa gelmişti hatta bir seferinde cezaevindeki oğlum evde yatmasını istemişti, yatmıştı, olaydan önce ... ayında da oğlumla beraber eve gelmişti motoru getirdi ama motoru küçük oğlana bırakmadı, büyük oğlana bıraktı.”,
Tanık ... ... Bahçeli Kollukta; “Yaralandığı söylenen ... isimli şahsı tanımam, bilmem, kim tarafından yaralandığını görmedim, bilmiyorum. Olayı yaptığı söylenen ... isimli şahsı ise 20 yıl kadar önce aynı durakta taksicilik yaptığımız için tanırım. ...'ın 8-9 yıldır .../...'ya taşındığını biliyorum. 8-9 yıldır da kendisini görmedim. Ortak tanıdığımız olan taksi durağındaki şahıslardan...'da tatlıcılık ve pastacılık yaptığını duymuştum. 13.09.2015 günü saat 22.00-22.30 sıralarında adresini vermiş olduğum, çalışmış olduğum taksi durağının önünde yalnız olarak bulunduğum sırada ... alkollü bir hâlde yanıma geldi ve benimle aynı durakta taksicilik yapan, kendisi ile ortak arkadaşımız olan ...'in nerede olduğunu sordu. Ben de Groseri Market’in önündeki taksi durağımıza ait bekleme noktasında olabileceğini, kendimin de o yöne ...Başkent Hastanesi’nin karşısındaki bekleme noktasına gideceğimi söyledim. ...'in bulunduğu yer de güzergâhımın üzerinde olduğu için ...'ı bana ait olan taksi ile Groseri Market’in oraya kadar götürdüm. ...'in taksisi oradaydı ancak kendisi araçta yoktu. Bundan dolayı ... araçtan inmedi birlikte yola devam ettik. Bağlar Polis Merkezinin oradan da ... Caddesi’nden sağa doğru yani Eski Baraj kapaklara doğru döndük. Yaklaşık 250-300 metre ilerledikten sonra ... ineceğini söyledi. Ben de durdum. ... araçtan indi. Ben de hemen birkaç sokak ötede bulunan ...Başkent Hastanesi’nin karşısındaki bekleme noktasına gitmek için sokağa girdim ve yanından ayrıldım. ...'ın ne tarafa ve ne şekilde gittiğini görmedim. Saat 02.00 sıralarında Cinayet Büro Amirliğinde görevli polis memurları beni telefonla arayarak ... isimli bir şahsın durağa gelip gelmediğini sordular. Ben de geldiğini söyledim. Bir süre sonra yanıma ... geldi ve ...'ın yaralama olayı yapmış olduğunu, kendisinin de polise ifade verdiğini söyledi ve yanımdan aracı ile gitti. Ben çalışmaya devam ettim. Sabah saat 07.00-07.30 sıralarında aracımı diğer şoför arkadaşıma teslim ettim. Ehliyetle ilgili işlerim olduğu için beni Trafik Şube Müdürlüğüne bıraktıktan sonra yanımdan ayrıldı. Trafik Şube Müdürlüğündeki işlemleri yaptıktan sonra evime gittim. Bu sırada cep telefonumu arayan polis memurları olayla ilgili ifade vermek üzere Cinayet Büro Amirliğine gitmemi söyledi, ben de ifade vermek üzere Emniyete geldim. Bahsetmiş olduğunuz yaralı bayanı tanımam ve kim tarafından ne şekilde yaralandı bilmiyorum.”,
Mahkemede; “Ben olayı sonradan öğrendim emniyette verdiğim ifadem doğrudur.”,
Tanık ... Kollukta; “Ateşli silahla yaralanan ... isimli şahsi tanımam ve kim tarafından yaralandığını görmedim ve bilmiyorum. Ancak olayda adı geçen ... isimli şahıs benim ilkokuldan bu yana arkadaşım olur ve 1984 yılından 1994 yılına kadar birlikte ticari taksi durağı çalıştırıp ortaklık yaptık ve 1994 yılında bu ortaklığımız bozuldu ve ortaklıktan ayrıldık. Daha sonra ... ... merkez ...köyüne yerleşti ve 6-7 yıl bu köyde ailesi ile birlikte yaşadılar. Ben kendisini o tarihten bu yana senede 1 ya da 2 kez gördüğüm oldu. Kendisi daha sonra ... ile... ilçesinde bir dondurma dükkânı açtığını bana söylemişti. Yine kendisi yaklaşık 1 hafta önce yukarıda adresini vermiş olduğum ve taksicilik yaptığım yere tahminim 1984 veya 1985 model olan mavi renkli plakasını hatırlamadığım bir 131 Şahin ile yanıma geldi ve bir müddet sohbet ettik ve bu sohbet sırasında bana ilk eşinden olan oğlu ...'ın...'da bulunan ikinci eşini öldürdüğünü söyledi ve benden oğlu ... Çaktır'ın olay yerine tatbikat için getirildiğinde ...'ı öldürmek için bir silah istedi ancak ben kendisine böyle bir şey yapmasın ve sakinleşsin diye ‘Ya devlet onun cezasını verir, zaten yakalanmış, sen düzenini bozma, buna değmez, sonuçta ... da senin öz oğlun, bırak devlet cezasını versin’ dedim. Kendisi de bana bu konuda başkaca bir şey demedi. Sonra başka konulardan biraz daha sohbet ettik ve kendisi gelmiş olduğu mavi renkli 131 Şahin marka araca binip gitti. Daha sonra 12.09.2015 günü yani 2 gün önce hatırladığım kadarıyla saat 19.00 sıralarında kullanmış olduğum 0 543 336 94 45 numaralı cep telefonunu kendisinin kullanmış olduğu 0 534 722 44 05 numaralı telefondan beni arayarak Adnan Menderes göl kenarında olduğunu ve alkol aldığını söyleyip beni de davet etti. ancak ben alkolü bıraktığım için kendisine gelmeyeceğimi söyleyip ‘Sen daha gitmedin mi?’ diye kendisine sorunca o da bana ‘Yarın ölen eşimin 7’si var, 7’si bittikten sonra gideceğim’ dedi ve telefonu kapattık. 1 gün sonra yani 13.09.2015 günü saat 18.00 sıralarında yine kendisinin kullanmış olduğu eski kasa mavi renk 131 Şahin araba ile tek başına çalışmış olduğum taksi durağına geldi ve bir müddet sohbet ettik. Daha sonra kendisi bana ... olarak bildiğim ilk eşinden olan oğlu ...'in kendisini tehdit ettiğini ve sürekli küfürlü konuştuğunu söyleyerek ‘sana ...'in telefonunu vereyim de kendisiyle bir konuş” dedi ve oğlu ...'in kullandığını söylediği 0 507 481 32 25 numarayı bana verdi ve daha sonra ...'na gideceğini söyleyerek kalktı ve yanımdan gelmiş olduğu araba ile gitti ancak ben oğlu ...’i yaklaşık 15 yıldır görmedim, ...’i en son yaklaşık 15 yıl önce 5 ya da 6 yaşlarında iken görmüştüm. Şu an görsem belki de tanımayacağım için ben ...'e telefon açmadım ve konuşmadım. Daha sonra aynı gün tahmini olarak saat 23.00 sıralarında ben Kasım Gülek Köprüsü yanında börekçide bulunduğum sırada ... ticari bir taksi ile bizim çalıştırmış olduğumuz taksi durağına gelip durakta çalışan soyadını şu an hatırlamadığım ...'e beni sormuş ve ben olmayınca gelmiş olduğu ticari taksiye binip gitmiş ancak ben kendisini bu gelişinde görmedim ve daha sonra da kendisini arayıp sormadım. Bahsetmiş olduğunuz yaralı bayanı tanımam ve kim tarafından ne şekilde yaralandı bilmiyorum.",
Mahkemede; “Sanık benim çocukluk arkadaşımdır. Pazar günü saat 18.00 gibi yanıma geldi. Bana cezaevindeki oğlunu öldürmek istediğini söyledi. Olayın acısı ile o şekilde konuştu. Ben de kendisini yatıştırmak amacıyla ‘Hele bir zaman geçsin öldürürüz’ dedim. Bu olaydan 4-5 gün önce olan bir olaydır. Aleyna öldürülmesi olayından bir gün önce beni arayarak ‘Menderes’teyim gel sohbet edelim’ dedi. Ben de gelemeyeceğimi söyledim. ...'le ilgili telefonla konuştuğuna dair herhangi bir şey söylemedi.”,
Tanık ... Kollukta; “13.09.2015 günü saat 22.30 sıralarında ikametimin mutfağında bulunduğum esnada silah sesleri duydum ve balkona çıktım. Bu esnada rengini lacivert veya siyah olarak gördüğüm ancak markasını modelini ve plakasını görmediğim bir araç 69054 sokak içerisinden İbo ... caddesi istikametine doğru süratli bir şekilde seyir hâlindeydi. Aracın içerisinde şoför mahallinde göbekli, üzerinde çizgili açık renk bir kıyafet bulunan yüzünü göremediğim aracı kullanan bir şahıs olduğunu gördüm. Aracın içerisinde başka kimseyi görmedim. Ben araç içerisinde veya şahısta herhangi bir silah görmedim. Ben aracın geçmesinden sonra ikametimin balkonundan sokağı izlemeye devam ettim. Bu esnada bağırışlar vardı ancak kimin neden bağırdığını bilmiyorum. Daha sonra komşumuz olan ancak ismini bilmediğim bayan şahsın kızı olduğunu beyan eden genç bir kız yanıma gelerek elinde bulunan fotoğrafı göstererek ‘Araç içerisinde gördüğün şahıs bu şahıs mı?’ diye sordu. Ben de cevaben ‘Bu fotoğraftaki şahsa benziyor onun gibi göbekli ancak yüzünü görmedim’ şeklinde cevap verdim. Genç kız bana fotoğraftaki şahsın babası olduğunu söyledi ve gitti. Daha sonra ikametimizin yanında bulunan eve doğru giderek orada bulunan insanlarla konuşmaya başladı. Ben bu esnada ikametimin balkonundan olanı biteni izliyordum. İsmini bilmediğim genç kız sokakta bulunan insanlara ‘Olayı babam gerçekleştirdi’ şeklinde konuşurken duydum. Daha sonra sokağa polisler geldi ve beni de alarak emniyet müdürlüğüne getirdiler.”,
Mahkemede; “Evdeydim, 5-6 el silah sesi duydum, silah peş peşe aralıksız atıldı, silah atıldıktan bir süre sonra balkona çıkıp baktım siyah ya da lacivert bir aracın oradan hızla gittiğini gördüm, kişinin yüzünü görmedim, göbekli bir şahıstı.”,
22.02.2019 tarihinde Mahkemece yapılan Keşifte; “Ben daha önceden mahkemede beyanda bulunmuştum. Beyanlarımı tekrar ediyorum. Ben tam olarak sanığın ateş ettiği noktayı görmedim. Ateş edilme olayından sonra evim olayın gerçekleştiği evin çaprazında olduğu için pencereden baktığımda bir aracın hızla gittiğini gördüm.”,
Tanık ... Kollukta; “... isimli şahsı tanımıyorum. 13.09.2015 günü saat 22.45 sıralarında evimde bulunuyordum. Yengem ... bana telefon açtı komşusu çocuğun vurulduğunu olayı da yeşil renkli 33 plakalı bir araç ile gelen şahsın yaptığını, o şahsın da 5 dakika kadar önce baldızım ...'ın sokakta otururken arabayı üzerine sürdüğünü ve tehdit ettiğini, ‘Sizi şimdi kim kurtaracak?’ dediğini bana anlattı. Ben de yaya olarak baldızım ...’ın evine gittim plakayı görüp görmediğini sordum. Baldızım da arabanın plakasının 33 KHF ancak rakam grubunu görmediğini söyledi daha sonra görevli polis memurlar geldi olay hakkında bilgi aldılar. Tarihten bir haftadır hemen her gün eşimin dayısı olan ...’ın eşi ...'ı telefonla tehdit ettiğini bana yengem ... söylüyordu. Ben de kendisine ‘Cumhuriyet Savcılığına gidip suç duyurusunda bulun’ dedim. Aradan birkaç gün sonra ...'ın oğlu ...Çaktır'ı telefonla arayıp gel beni öldür dediğini de yine bana yengem ... söyledi. 12.09.2015 günü saat 19.30 sıralarında kaynanam Birsen Denizhan'a misafirliğe eşim, çocuklarım ve yengem ... ile kızı ...’la birlikte gitmiştik. Saat 22.30 sıralarında kaynanamın evinden birlikte çıktık.... Sokak köşesinde bulunan ismini bilmediğim kahvenin önünden birlikte geçerken kahveden biri bana seslendi ben de geri dönüp baktığımda eşimin dayısı ...'ı gördüm ve yanına gitmeden yanımda bulunan yengeme ve kızına ‘Buradan çabuk gidin’ dedim ve ...'ın yanına gittim. ... ...'a ‘Senin ananı avradını skecem, sen hiç ölmeyecek misin ölmeyeceğini mi zannediyon’ dedi. Ben de ...'ın koluna girdim ve kahvenin içerisine soktum. Kahvenin içerisinde kendisinin yaptıklarının yanlış olduğunu böyle davranmamasını ve çocuklarının huzursuz olduğunu söyledim. Birkaç dakika bu şekilde konuştum ve oradan ayrıldım ve evime gittim. Yengem ...'ın evine gittiğini öğrendim. ...'ın tehdit etmesi ile ilgili olarak Bağlar Polis Merkezi Amirliğinde ve Savcılıkta müracaatı bulunmaktadır.”,
Mahkemede; “Sanık benim eşimin dayısıdır, ben olayı görmedim, ... ve oğlu ...beni aradılar sürekli babalarının kendilerini tehdit ettiğini ve rahatsız ettiğini söylediler, ben de karakola gitmelerini söyledim, hatta ...babam bana beni öldür dediğini söyledi, ben de kendisine öyle bir şey yapma tahriklere kapılma dedim, olay gününden bir gün önce ben, ... yengem ve küçük oğlu kayınvalidemden geliyorduk, kahvede ...'ı gördüm, beni görünce dışarıya çıktı ben de herhangi bir tatsızlık olmasın diye dayı ne yapıyorsun diyerek onu kahvenin içine götürdüm, bu sırada ...'a sen hiç ölmeyecek misin dediğini duydum, ben birkaç sefer ...'ın evine geldiğini duydum, çocuklarıyla konuşmuş, ... ile ölen ...'nın evlerinin arasında yanlış hatırlamıyorsam 2 ya da 3 ev vardır, kapı girişlerinde benzerlikler vardır, her ikisinin önünde yolun bitimiyle duvar vardır dedi.”,
Tanık ... Kollukta; “Dayım ..., yengem ... ile resmî nikâhlı evliyken 14 sene önce ... ile anlaşarak ... ili... ilçesine taşındılar. ... ile dayımın oğlu ... ... aralarında bilmediğim bir sebepten dolayı tartışmalardan dolayı öldürdü. Şu anda şahıs ceza evindedir. 13.09.2015 günü saat 22.30 sıralarında adresini vermiş olduğum ,,,, 19 sayılı evimin önünde yanımda mahalleden arkadaşlarım ile birlikte oturuyorduk. Karafatma Caddesi tarafından sokağa bir araç girdi ve araç yanımıza kadar geldi. Araç yanımızda durdu ve araç içerisinde aracı kullanan ve araç içerisinde tek başına bulunan dayım ... bana hitaben ‘Sizi kim kurtaracak şimdi?’ dedi yanımda komşum olan soy ismini bilmediğim ... isimli bayan ‘Allah’ dedi. Dayım ... da ‘Sizi Allah da kurtaramayacak’ dedi ve araç ile İbo ... Caddesi istikametine gitti. Dayım ...'ın geldiği araç yeşil renkli, eski tip Şahin marka araçtı. 33 KHF rakam grubunu göremedim. Yaklaşık 5 dakika sonra yengem ... annemi telefonla aradı ve yeşil arabalı biri burada silah sıktı ve çocuk yaralandı dedi. Polisler geldiler daha sonra beni emniyete ifademi almak için getirdiler. Ben olay anının görmedim. Dayım ... ... ili... ilçesinde ikamet etmektedir fakat bugünlerde yengem ...'ın evinin olduğu yerde göründüğünü ve yengemi 2-3 gün önce de telefon açarak ölümle tehdit ettiğini duydum.”,
Mahkemede; “Olay günü dayım yanıma geldi, son derece üzgündü, ne olacak şimdi bize dedi, tehdit gibi herhangi bir şey olmadı.”, soruşturmadaki ifadesi okunarak çelişki sebebiyle sorulduğunda; “Çok üzgün ve psikolojim bozuk olduğu için o şekilde ifade verdim, panik ve korkuyla tehdide yönelik beyanları söylediğini belirttim.”,
Şeklinde beyanda bulunmuşlardır.
Sanık Kollukta; “1988 yılında ... ile resmî nikâhlı evlendim. Bu evliliğimden 4 tane çocuğum oldu. 2000 tarihinden itibaren eşim ...’dan şiddetli geçimsiz nedeni ile ayrıldım, boşanma davası açtık ancak eşim benden ayrılmadığı için resmî olarak boşanamadık. O tarihte taksicilik yapıyordum ancak işlerim iyi olmadığından borçlarım vardı. Eşim ile şiddetli geçimsizliğimiz devam ettiğinden ... isimli bayanla o tarihte tanıştım. O da eşinden ayrılmıştı. ... ile birlikte ... ilini terk ettik. Annemin amcasının çocukları ... ili... ilçesinde tatlıcılık yaptığından... ilçesine gittik. ...ilçesini sevdiğimizden buradan ev tuttuk, buradaki akrabalarım tatlıcılık işini bana öğrettiler. Ben de bu ilçede tatlıcılık işi yapmaya başladım. ... ile burada beraber yaşıyorduk. 2003 yılında da bu bayandan Elif isminde kızım oldu. Tarihten bir yıl evveline kadar resmî nikâhlı eşim ... ve çocuklarım ile irtibatım hiç yoktu, onları terk edip gittiğim için onlar ile aramız bozuktu. 2014 yılı tam tarihi hatırlamıyorum oğlum ... ... benim... ilçesindeki evimi bulmuş yanıma geldi. ‘Baba ben senin yanında kalacağım, çalışacağım’ dedi. Ben de kabul ettim. Yaklaşık 7-8 ay yanımda çalıştı ve benim evimde kaldı. ... ... daha sonra küçük oğlum İsa İsrafil...’ı ... ilinden alıp... ilçesindeki evime getirdi, onu bırakıp gitti, İsa 22 gün benim yanımda dükkânda durdu, oğlum İsa bizim evde kaldığı esnada resmî nikâhsız eşim olan ...'a hitaben ‘Sana öyle bir acı veririm ki sana yapmam ama çocuklarına yaparım’ şeklinde tehditkâr kelimeler kullandığından oğlum İsa İsrafil...’ı aldım, motorunu da arabaya koydum ve ... ilindeki evine bıraktım. Burada kimse ile görüşmedim ve konuşmadın. Sonra tekrar ben... ilçesine döndüm. 06.09.2015 günü saat 07.30 sıralarında ben ve ... evde iken ben dükkâna makineyi çalıştırmaya gittim, dondurma yapacaktım, eve geldiğimde evin kapısının girişinde ...’ı kanlar içinde yerde gördüm, hemen feryat ederek 112’yi aradım. Bunun üzerine evde uyuyan kızım Elif de uyandı ve annesini o şekilde gördü ve kızım da kendisini kaybetti. ...’ın ateşli silahla öldürüldüğünü öğrendim. Öldüren kişinin de benim öz oğlum ... ... olduğu anlaşıldı. Oğlum ... polisler tarafından ... ilinde yakalandı ve sonra tutuklandı. Oğlum ... ifadesinde ...’ı kıskandığı için öldürdüğünü söylemiş. ‘Oradan da gidip babamı öldüreceğim’ demiş. Yani bana öyle söylediler, tam olarak ne olduğunu ben hâlâ anlayamadım. Benim yanımda bulunan 2003 doğumlu kızımı da ... ... ilçesindeki dedesinin yanına bıraktım. ...’ı ... Eğlence köyüne defnettik. Resmî nikâhlı olmasak da 15 yıllık eşim ...’ın oğlum tarafından öldürülmesi beni çok etkiledi. Bütün düzenim ve hayatım darmadağın oldu, bunun üzerine resmî nikâhlı eşim ...’ı cep telefon ile aradım. Ona ‘Mutlu musunuz rahatladınız mı? El birliği ile ...’ü öldürdünüz" diyerek sitem ettim. Hatta diğer oğlum ....’i de aradım. Onlara aynı sitemlerde bulundum. Onlar da bana ‘Sen onu bırak oğluna bak, oğlun ... cezaevinde’ dedi. Sonraki zamanlarda telefonda eşim ... ve oğullarım ile telefonla devamlı konuşuyorduk. Onlar beni tehdit ediyordu ben de aynı şekilde onlara karşılık veriyordum. Ben ...’ye yine resmî olarak da boşanalım dedim. ...telefon aldı, ‘Mahkemede ... için olumlu ifade verirsen, biz de ayrılmak için boşanma mahkemesine veririz’ dedi. Ben de mahkemede ... lehine konuşmam dedim. Bu şekilde aramızda bağrışıp çağrışıyorduk. 13.09.2015 günü ...’ın 7’si olduğundan ... Eğlence köyüne geldik. Burada 7 yemeğini verdik. Sonra kızımın yanına gitmek için satın almış olduğum ancak devrini almadığım 33 KBP 37 plakalı Şahin marka araçla yola çıktım. Bu arada oğlum ... beni cep telefonumdan aradı ve bana ‘...'ı ...’ün tahrik ettiği şeklinde ifade ver, ...’ın cezası insin’ dedi. Eşim ...’nin de ‘Oğlumu kurtar’ diye sesi geliyordu. Ben de ‘... lehine ifade vermem’ dedim. Oğlum ...bana ‘Bu şekilde ifade vermez isen annemden boşanma işi olmaz ancak bu şekilde ifade verirsen ertesi gün mahkemeye gider boşanma dilekçesini veririz’ deyince, ben de tekrar bu şekilde ifade vermeyeceğimi söyleyince ...bana küfürler ederek hakaret etmeye başladı. Bu şekilde beni tehdit edince ben de kendisine küfürler ettim. Oğlum ...’ın imam nikâhlı eşimi öldürmesi ve diğer oğlum ...’in bana bu şekilde küfürler edip tehdit etmesi bir baba olarak beni çok üzdü ve ...’na yakın yerde bulunan Cevizaltı Lokantası’na gidip burada biraz alkol aldım, alkolün vermiş olduğu etki ile ve oğlum ...’in beni tehdit edip küfretmesinden dolayı plakasını vermiş olduğum araç ile tekrar ... iline döndüm. Daha önce ... iline geleceğim için ve oğlum ...’ın nikâhsız yaşadığım eşim ...’ü öldürmesinden dolayı ve diğer çocuklarımın da bana zarar verebileceğini düşündüğüm ve kendimi koruma amaçlı olarak şu an hatırlamadığım...ya yakın bir yerden çadır kurarak hayatını sürdüren insanlardan 150 TL’ye almış olduğum ve o tarihten bu yana arabamda bulunan ruhsatsız markasını hatırlamadığım av tüfeği ile nikâhlı eşimin oturmuş olduğu sokağa girdim. Daha önce bu eve birkaç defa oğlum ... ile gelmiştim ancak çok gelmemiştim. Sokağa girince araçta bulunan tüfeği çıkardım, araçtan hiç inmeden daha önce oğlum ... ile geldiğim ev zannederek ikamete doğru 4-5 el korkutmak amacı ile ateş ettim. Amacım kimseyi yaralamak veya öldürmek değildi. Zaten kimsenin yaralanıp yaralanmadığını görmediğim için aracın gazına basarak araçtan hiç inmeden oradan ayrıldım. İki sokak ilerde kız kardeşim Birsen Denizhan’ın evinin önünde yeğenim olan ...’ı gördüm, burada ‘Şimdi ne olacak, sizi kim kurtaracak' deyip buradan da ayrılıp eski yoldan...ya doğru yola çıktım. Yaklaşık 35 km gittikten sonra alkolün etkisi ile gidemeyeceğimi anlayınca bir petrole çektim. Burada yapmış olduğum olayın pişmanlığı ile yanımda bulunan ve olayda kullanmış olduğum av tüfeğini yere vurarak parçalamak istedim ancak tüfek parçalanmadı, sadece namlusu eğildi ayrıca kundağı kırıldı. Burada araçta sabaha kadar yattım. Sabah araç çalışmadı, tamirci getirdim ve aracının tamirini yaptırdıktan sonra eski yoldan... ilçesine gittim. ...ilçesinde uykum gelince tarlanın kenarına araçta yattım uyudum. Ertesi gün sabah uyanınca yani 15.09.2015 günü sabahı... Polis Merkezi Amirliğine gittim. Konuyu anlatarak burada görevli polislere teslim oldum. Daha sonra olay ile ilgili olarak ... iline getirildim. Burada yapmış olduğum olay ile ilgili olarak hiç tanımadığım ve görmediğim ...’in ölmüş olduğunu öğrendim. Ben bu olayda yaralı bile olduğunu bilmiyordum. Bunu ... iline getirilince öğrendim. Oğlum ...’e olay günü telefon açtığım doğrudur ancak kendisi ile konuşmak amacı ile telefon açtım. Kendisi bana fırında çalıştığını fırına gelmemi söyledi ancak ben herhangi bir tatsızlık yaşanmasın diye ismini söylediği ve tarif ettiği fırına gitmedim. Hangi fırında çalıştığını da bilmiyordum. Kendisinin bana çalışmış olduğu fırını tarif etmesine rağmen ben yine de kavga olmasın diye gitmedim ve böyle bir tehditte bulunmadım. Sadece alkollü olduğum için evlerinin bulunduğu sokağa çıkarak evleri zannettiğim yere ikamete doğru ateş ettim. Maksadım beni arayıp beni tehdit etmemeleri içindi. Başka bir kastım yoktu. Ben araçtan hiç inmedim, aracın içerisinden ikamete doğru ateş ettim. Ben olaydan önce 35 senelik arkadaşım ...’in yanına sohbet amaçlı geldiğimde oğlum ...’in beni tehdit etmesinden dolayı ona oğlum ...’in telefonunu vererek ...ile konuşmasını ve beni tehdit etmekten vazgeçmesini istedim. Bu konuşmayı yaptığımız sırada kendisine silah bulup bulamayacağını sorunca ‘Ne yapacaksın silahı?’ dedi. Ben de ‘Beni tehdit ediyorlar kendimi korumak amaçlı yanımda bulunduracağım’ dedim. ...’den silah istemekteki amacım, kendimi korumak içindi ancak o bulamayacağını söyleyince konu bu şekilde kapandı. Ben bu suçlamayı kabul etmiyorum, ... yalan söylemektedir. Ben sadece kahvenin önünde otururken tesadüfen onu gördüm ve ona sadece ‘Yazıklar olsun size ciğerimi yaktınız’ dedim. Başka da bir şey söylemedim. Kendisi de çekip eve gitti.”,
Savcılıkta; “... benim resmî nikâhlı eşim olur. Kendisiyle 2000 yılından beri ayrı yaşamaktayız. Kendisinden ayrıldıktan sonra ... isimli bayan ile birlikte yaşamaya başladım. Eşim ve çocuklarım bunu duyunca beni tehdit etmeye başladılar. En son yaklaşık 2 hafta önce oğlum ... Ebrail, ... ile birlikte yaşadığım... ilçesine gelerek eşimin başından ateşli silahla vurarak öldürdü. Ben eşimin defin işlemlerini yaptıktan 1 hafta sonra Kuran okutturup yemek dağıttım. Ardından kızımın yanına gitmek üzere yola çıkacağım sırada Bağlar Karakolundan beni arayan polis memuru ...'ın benden şikâyetçi olduğunu söyledi. Ben kendisine adresimi verdim ve yola çıktım. Yolda iken oğlum .... beni telefonla arayarak ‘...'ün öldürülmesi nedeniyle ifade verdiğinde kardeşimden şikâyetçi olmadığını söyleyeceksin yoksa seni asarım, yakarım, öldürürüm’ şeklinde sözler söyledi ayrıca ‘Eğer şikâyetçi olmazsan annemle resmen boşanmanı sağlarım’ şeklinde sözler söyledi. Bu şekilde karşılıklı atıştık. Olay nedeniyle moralim bozulduğundan yol üzerinde Kamışlı’da bulunan bir meyhaneye girerek 2 duble rakı içtim. Rakıyı içtikten sonra kendimden geçmiştim, ...’ya geri dönüp eşimin ikametine pompalı tüfekle ateş etmeye karar vermişim. Elimde bulunan av tüfeğiyle korkutmak amaçlı eşime ait ev olduğu zannıyla maktule ...'in evine doğru 4-5 el ateş etmişim, ardından aracıma binerek...ya doğru gitmek üzere yola çıkmışım. Yol üzerinden bulunan bir petrole aracımı çekerek birkaç saat uyuyup uyandıktan sonra yaptıklarımın farkına vardım. Pişmanlık duyarak elimdeki tüfeği yere vurarak kırdım. Sonra... ilçesine gidip polislere teslim oldum. Ben kesinlikle kimseyi öldürmek veya yaralamak amacıyla ateş etmedim. Ben sadece eski eşimin ve çocuklarımın benim peşimi bırakmaları için ve korkutmak amacıyla evlerine ateş etmek istemiştim. Yalnız evleri karıştırarak alkolün de etkisiyle maktulenin evine ateş etmişim. Olay nedeniyle son derece üzgün ve pişmanım. Böyle olsun istemezdim. Olay sırasında veya sonrasında yanımda kimse yoktu tek başımaydım. Benim söyleyeceklerim bunlardan ibarettir.”,
Tutuklanması talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Hâkimliğinde; “Atılı suçu kabul ediyorum ancak korkutmak amacıyla ateş ettim ancak benim ateş ettiğim ev, eşimin ve çocuklarımın evi değilmiş, başka bir evmiş. Ben böyle olmasını istemezdim, üzgün ve pişmanım, ben evin penceresine doğru ateş ettim, arabadan dahi çıkmadım.”,
Mahkemede; “Ben 2000 yılında eşim ...'dan ayrıldım, boşanma davası açtım ancak o zaman boşanmadık, ...'nın... ilçesine gittim ve ... isimli bayanla birlikte yaşamaya başladım, bu bayandan bir tanede çocuğum oldu, olaydan 7 gün kadar önce oğlum ... ben işteyken...'da ...'ın kafasına sıkarak onu öldürmüş, işe gidip döndüğümde eşimin öldüğünü gördüm, polisleri aradım daha sonra yedi yemeğini yapmak için ... Eğlence köyüne geldim, oraya defnetmiştik, yedi yemeğini yaptım, ...'ya dönmek amacıyla yola çıktım amacım ...'tan olan ve ...'de dedesine bıraktığım kızıma uğramaktı, yolda beni oğlum ...aradı ya da ben de aramış olabilirim benimle konuşmak istiyordu, bana şikâyetinden vazgeç, davacı olma benim ciğerim yanıyor, kardeşimi kurtar diyerek küfürlü konuştu benim moralim bozuldu, ... çok iyi bir insandı 16 yıl boyunca bana çorabını giy bile demedi, hatta ... 8 ay yanımızda kaldı, onu işe ... sokmuştu, bana ... iyi diyordu, ben de çocuklarıma güvenme bakışları bakış değil diyordum, eşim ...'ü çok seviyordum onun düşüncesiyle yolda iki kadeh içki içtim, lanet olsun bana daha sonra ...'ya geldim, ...'da... Mahallesi' nde abdallardan tüfeği 350 liraya satın aldım içinde fişek de vardı, amacım eşimi ve çocuklarımı korkutmaktı, aracımla ... ve çocuklarımın evinin olduğu sokağa girdim, araçtan inmeden tüfeği aracın camından dışarı doğru uzatarak pencereye doğru 5 el ateş ettim, pencerede ışık yanıyordu perde kapalıydı, pencereler açık değildi, pencerelerin kapalı olup olmadığını tam olarak hatırlamıyorum, araçtan inmedim 4 ya da 5 el peş peşe ateş ettim ve oradan ayrıldım, daha önce 8-10 sefer eşim ... ve çocuklarımın yaşadığı eve gelmiştim hatta orada yatmıştım, olaydan on gün kadar öncede yine geldim, ufak oğluma motor almıştım, getirdim oğlum ...'a teslim edip dönmüştüm, rahmetliden olma kız çocuğuma zarar vermelerinden korkmuştum amacım onları korkutmaktı, keşke ben paramparça olsaydım o çocuğa bir şey olmasaydı, diğer insanların yüzüne nasıl bakacağım.” (İfade verirken sanığın sürekli olarak ağladığı gözlendi) devamında; her gün rüyama giriyor ‘Bana nasıl vurdun, beni nasıl öldürdün?’ diyor, hiç tanımam bilmem, nasıl oldu bilmiyorum, Allah rahmetlinin anasına, babasına sabır versin. Ateş ettim...'ya gittim, ayıldıktan sonra ben böyle yapacak bir adam değildim dedim, yere attım, kırıp kanalete attım, polise teslim olduğumda rahmetlinin öldüğünden haberim yoktu ateş etmek nedeniyle teslim oldum, orada polisler bana söylediler. ‘... ne yaptın?’ dediler ve olayı anlattılar ben polislere tüfeği attığım yeri gösterdim, gidip birlikte aldık. Ateş ettiğim sırada evin içerisinde, önünde herhangi bir insan ya da karartı gölge görmedim, görsem ateş eder miydim. Kolluktaki ifadesi okunarak kısmi çelişki sebebiyle sorulduğunda; “Benim...'dan aldım dediğim tüfek eşime aldığım tüfektir, eşim korktuğunu söylüyordu, ben bu nedenle kendisine en azından korkutmak amacıyla yanında bulunması için bu tüfeği almıştım, olayın etkisiyle gece ifade verdim polislere söyledim polislere... Mahallesi'nde aldığımı söylemiştim ama yanlış anlaşılmış olabilir.”,
Şeklinde savunmada bulunmuştur.
Tüm uygar hukuk düzenleri insan yaşamını en üstün değer kabul etmişlerdir. Gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde gerek Anayasa'da mutlak, en üstün değer olarak algılanan insan hayatı, korunmasında sadece bireyin çıkarı olduğu için değil, aynı zamanda toplumun da menfaati olduğu için ceza himayesinin konusu yapılmıştır.
Bu bağlamda, 5237 sayılı TCK'nın “Kişilere Karşı Suçlar” başlıklı ikinci kısmının “Hayata Karşı Suçlar” başlıklı birinci bölümünün 81. maddesinde “Kasten Öldürme” suçu;
"Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır" şeklinde düzenlenmiş,
"Nitelikli hâller" başlıklı 82. maddesinde;
"(1) Kasten öldürme suçunun;
...
e) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
...İşlenmesi hâlinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır" düzenlemesiyle de çocuğun öldürülmesi, kasten öldürme suçunun nitelikli hâlleri arasında sayılmıştır.
5237 sayılı TCK'nın "Kast" başlıklı 21. maddesi;
"(1) Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.
(2) Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır. Bu halde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilir" şeklinde düzenlenerek maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde doğrudan kast, ikinci fıkrasının birinci cümlesinde de olası kast tanımlanmıştır.
Olası kastın tanımlandığı TCK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasının gerekçesinde; “...Olası kast durumunda suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşebileceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir. Diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir. Mevzuatımıza giren yeni bir kavram olan olası kastla ilgili uygulamadan bazı örnekler vermek yararlı olacaktır.
Yolda seyreden bir otobüs sürücüsü, trafik lambasının kendisine kırmızı yanmasına rağmen, kavşakta durmadan geçmek ister; ancak kendilerine yeşil ışık yanan kavşaktan geçmekte olan yayalara çarpar ve bunlardan bir veya birkaçının ölümüne veya yaralanmasına neden olur. Trafik lambası kendisine kırmızı yanan sürücü, yaya geçidinden her an birilerinin geçtiğini görmüş; fakat, buna rağmen kavşakta durmamış ve yoluna devam etmiştir. Bu durumda otobüs sürücüsü, meydana gelen ölüm veya yaralama neticelerinin gerçekleşebileceğini öngörerek, bunları kabullenmiştir.
Düğün evinde törene katılanların tabancaları ile odanın tavanına doğru ardı ardına ateş ettikleri sırada, bir kişinin aldığı alkolün de etkisi ile elinin seyrini kaybetmesi sonucu, yere paralel olarak yaptığı atışlardan bir tanesinden çıkan kurşun, törene katılanlardan birinin alnına isabet ederek ölümüne neden olur. Bu örnek olayda kişi yaptığı atışlardan çıkan kurşunların orada bulunan herhangi birine isabet edebileceğini öngörmüş; fakat, buna rağmen silâhıyla atışa devam etmiştir. Burada da fail silâhıyla ateş ederken ortaya çıkacak yaralama veya ölüm neticelerini kabullenmiştir.
Verilen bu örneklerde kişinin olası kastla hareket ettiğinin kabulü gerekir.” şeklinde açıklamalara yer verilmiş ve olası kasta ilişkin örnek olaylar gösterilmiştir.
Buna göre, doğrudan kasıt; öngörülen ve suç teşkil eden fiili gerçekleştirmeye yönelik irade olup kanunda suç olarak tanımlanmış eylemin bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi ile oluşur. Fail hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini bilmesi ve istemesi hâlinde doğrudan kasıtla hareket etmiş olacak, buna karşın işlemiş olduğu fiilin muhtemel bazı neticeleri meydana getirebileceğini öngörmesine ve bu neticelerin gerçekleşmesini mümkün ve muhtemel olarak tasavvur etmesine rağmen muhtemel neticeyi kabullenerek fiili işlemesi hâlinde olası kasıt söz konusu olacaktır.
Olası kasıt ile doğrudan kasıt arasındaki farkı ortaya koyan en belirgin unsur, doğrudan kasıttaki bilme unsurudur. Fail hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini biliyorsa doğrudan kasıtla hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir. Yine failin hareketiyle hedeflediği doğrudan neticelerle birlikte, hareketin zorunlu veya kaçınılmaz olarak ortaya çıkan sonuçları da, açıkça istenmese dahi doğrudan kastın kapsamı içinde değerlendirilmelidir. Belli bir sonucun gerçekleşmesine yönelik hareketin, günlük hayat tecrübelerine göre diğer bir kısım neticeleri de doğurması muhakkak ise, failin bu sonuçlar açısından da doğrudan kasıtla hareket ettiği kabul edilmelidir.
Olası kastı doğrudan kasıttan ayıran diğer ölçüt; suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşmesinin muhakkak olmayıp muhtemel olmasıdır. Fail, böyle bir durumda muhakkak değil ama, büyük bir ihtimalle gerçekleşecek olan neticenin meydana gelmesini kabullenmekte ve "olursa olsun" düşüncesi ile göze almakta; neticenin gerçekleşmemesi için herhangi bir çaba göstermemektedir. Olası kasıtta fiilin kanunda tanımlanan bir sonucun gerçekleşmesine neden olacağı muhtemel görülmesine karşın, bu neticenin meydana gelmesi fail tarafından kabul edilmektedir.
Olası kastı netice belirler. “Dolus indeterminatus determinatur ab eventu” kuralı gereğince, öğreti ve uygulamada da hâkim görüş; sanığın eylemi sonucu hangi netice gerçekleşmiş ise failin bundan sorumlu olacağı yönündedir. "Türk hukukunda bir görüş, olası (muhtemel, gayrimuayyen) kast netice ile belirlenir düşüncesinden hareketle, gerçekleşmesi muhtemel olan neticenin ancak gerçekleşmesi hâlinde failin bu neticeden dolayı sorumlu tutulabileceği fikrindedir.” (İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Baskı, Seçkin Yayınları, ... 2013, .... 443-444.), “Olası kast netice ile belirlenir' kuralı gereğince, hangi netice gerçekleşmiş ise fail bunlardan sorumludur.” (Mahmut Koca- İlhan Üzülmez; Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, Seçkin Yayınları, ... 2015, .... 170-171.), "Olası kastla işlenen suçlarda netice kastı belirlemektedir, neticenin gerçekleştiği bir yerde, artık o suça teşebbüs yoktur; ortada tamamlanmış bir suç vardır" (Zeki Hafızoğulları-Muharrem Özen; Türk Ceza Hukuk Genel Hükümler, 9. Bası, US-A Yayınları, ... 2016, .... 309-310.), “Olası kastta, failin öngördüğü kayıtsız kaldığı sonuçların gerçekleşmesi hâlinde sorumluluğuna gidilebilmektedir, diğer deyişle, olası kastta sonuç kastı belirler, 'dolus indeterminatus determinatur ab eventu' kuralı uygulanır.” (Kayıhan İçel, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınları, .... 395.)
İnsanın dış dünyaya yansıyan davranışlarını esas alan ceza hukuku, onun davranışlarında iç dünyasının, o anki ruh hâlinin ve genel psikolojik özelliklerinin önemi bulunduğunu kabul ederek bu psikolojik durumlara belli bir hukuki değer vermektedir. Bu itibarla modern ceza hukuku sadece işlenen suçu değil, suçun işlenmesinde etkili olan nedenleri göz önünde bulundurarak cezalandırma yoluna gitmektedir (Devrim ..., Yeni Türk Ceza Kanunu'nda Haksız Tahrik, AÜHFD, 2004, C. 54, ....225.).
Haksız hareketin kişi üzerinde ve onun psikolojik aleminde bir tepki doğuracağını kabul eden modern ceza hukuku, failin bu durumunu değerlendirmekte, cezai sorumluluğunu azaltan bir sebep olarak görmektedir. Failin bu subjektif durumuna önem veren çeşitli ülkelerin ceza kanunlarında, failin cezasında belli oranlarda indirim yapılması esası kabul edilmiştir (M. Muhtar Çağlayan, Yargıtay İçtihatları Işığında Haksız Tahrik üzerine Bir İzah Denemesi, ... Dergisi, Ocak –Şubat, 1982, ....1, ....14.).
Bu düşünceden hareketle 5237 sayılı TCK'nın 29. maddesinde de haksız tahrik;
"Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir" şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak kabul edilmiştir.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sadır olmalıdır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda, 765 sayılı Kanun'da yer alan "ağır – hafif tahrik" ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir. Mağdur ya da ölenden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.
Yerleşmiş yargısal kararlarda kabul edildiği üzere, gerek fail, gerekse mağdurun karşılıklı haksız davranışlarda bulunması hâlinde, tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağduru tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hâl almışsa, başka bir deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmelidir.
Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı hâlinde, fail ve mağdurun biri diğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması hâlinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir.
Evrensel bir ceza hukuku temel ilkesi olan "kuşkudan sanık yararlanır" prensibi uyarınca bir olayda ilk haksız hareketin sanıktan mı, yoksa maktul ya da mağdurdan mı kaynaklandığının her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlanamaması hâlinde, oluşan kuşku sanık lehine yorumlanarak sanığın TCK'nın 29. maddesindeki haksız tahrik hükmünden yararlandırılması gerektiği hususunda herhangi bir tereddüt bulunmadığı açık ise de bu kabulün dosya kapsamından anlaşılan olayın gerçekleşme biçimine, somut olayın özelliklerine ve hayatın olağan akışına uygun düşmesi zorunluluğu karşısında her olayın kendine özgü koşulları değerlendirilerek bir sonuca varılmalıdır.
Öte yandan, 5237 sayılı TCK'nın "Hata" başlıklı 30. maddesi;
"Fiilin icrası sırasında suçun kanunî tanımındaki maddî unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz. Bu hata dolayısıyla taksirli sorumluluk hâli saklıdır.
Bir suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hâllerinin gerçekleştiği hususunda hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.
Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır" şeklinde düzenlenmiş iken, 08.07.2005 tarih ve 25869 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5377 sayılı Kanun'un dördüncü maddesi ile eklenen "İşlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, cezalandırılmaz" biçimindeki dördüncü fıkra ile son hâlini almıştır.
Maddede çeşitli hata hâlleri düzenlenmiş olup, birinci fıkrasında suçun maddi unsurlarında hataya ilişkin hükme yer verilmiştir.
Maddenin ikinci fıkrası ile kişinin, suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hâllerinin gerçekleştiği hususundaki hatasından yararlanması öngörülmüştür. Buna göre; örneğin, kardeşi olduğunu bilmediği birisini öldüren fail, kasten öldürme suçunun nitelikli hâllerinden olan kardeşini öldürmekten değil, kasten öldürmenin temel şeklinden sorumlu olacak, değersiz zannederek değerli bir kolyeyi çalan fail hakkında da değer azlığı hükmü uygulanacaktır.
Üçüncü fıkrada ceza sorumluluğunu kaldıran ya da azaltan nedenlere ait şartların gerçekleştiği konusunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişinin, bu hatasından yararlanacağı hüküm altına alınmış, fıkrada hem hukuka uygunluk sebebinin maddi şartlarında hata, hem de kusurluluğu etkileyen hata hâlleri düzenlenmiştir. Failin bu hükümden yararlanabilmesi için, içerisinde bulunduğu şartlar bakımından hatasının kaçınılmaz olması gerekmektedir.
5377 sayılı Kanun ile eklenen dördüncü fıkrada ise, kişinin işlediği fiilden dolayı kusurlu ve sorumlu tutulabilmesi için, bu fiilin bir haksızlık oluşturduğunu bilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre fail, işlediği fiilin haksızlık oluşturduğu konusunda kaçınılmaz bir hataya düşmüş, diğer bir ifadeyle eyleminin hukuka aykırı olmadığı, haksızlık oluşturmadığı, meşru olduğu düşüncesiyle hareket etmiş ve bu yanılgısı içinde bulunduğu şartlar bakımından kaçınılmaz nitelikte ise artık cezalandırılmayacaktır. Hatanın kaçınılmaz olup olmadığının tespitinde kişinin bilgi düzeyi, gördüğü eğitim, içerisinde bulunduğu sosyal ve kültürel çevre şartları göz önünde bulundurulacaktır.
Üçüncü ve dördüncü fıkraların uygulanması yönüyle kişinin kaçınılmaz bir hataya düşmesi şartı aranmakta olup, hatanın kaçınılabilir olması durumunda kişi kusurlu sayılacak, diğer bir ifadeyle fiilinden dolayı sorumlu tutulacak, ancak bu hata temel cezanın tayininde dikkate alınacaktır.
Uyuşmazlığın sağlıklı olarak çözümlenmesi için maddenin ikinci ve üçüncü fıkrasının daha ayrıntılı ele alınmasında fayda bulunmaktadır.
TCK'nın 30. maddesinin 2. fıkrasında; "Bir suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hâllerinin gerçekleştiği hususunda hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır" hükmü yer almaktadır. Suçun temel şekline göre cezayı artıran veya azaltan nedenler, nitelikli hâllerdir. Nitelikli hâllerde hata durumunda fail, suçun temel şekliyle ilgili unsurlarda hataya düşmemiştir. Suçun temel şekli tüm unsurları itibarıyla gerçekleşmiş, ancak fail nitelikli hâllerin gerçekleştiği konusunda hata ile hareket etmiştir.
Kanun'da nitelikli hâle ilişkin hatanın hukuki sonucu açıklanmamış, yalnızca failin bu hatasından yararlanacağı ifade edilmiş, bu hatanın ne birinci fıkrada olduğu gibi kastı kaldıracağından, ne de üçüncü fıkrada olduğu gibi kaçınılmaz olması gerektiğinden bahsedilmiştir. Bununla birlikte ikinci fıkra uyarınca suçun nitelikli hâline ilişkin kanuni unsurlarını bilmeden hareket eden failin nitelikli hâl bakımından kasten hareket etmediği kabul edilmeli ve suçun temel şeklinden cezalandırılmalıdır. Buna göre kardeşi olduğunu bilmediği bir kişiyi öldüren failin, kasten öldürme suçunun nitelikli hâllerinden olan kardeşini öldürmekten değil, kasten öldürmenin temel şeklinden sorumlu olacağı, değersiz zannederek değerli bir kolyeyi çalan fail hakkında ise değer azlığı hükmünün uygulanacağı ilke olarak kabul edilmektedir.
Cezayı artıran nitelikli hâlin kişiye değil de fiile ilişkin olduğu durumlarda, bu nitelikli hâl sanığa uygulanmalı, sanık suçun nitelikli hâli ile cezalandırılmalıdır. Başka bir deyişle kişiye bağlı nitelikli hâllerde sanık hatasından yararlanabilmeli ve eylemin basit hâlinden cezalandırılmalı, fiile bağlı nitelikli hâllerde ise hata hâlinde dahi sanık nitelikli halden cezalandırılmalıdır. Örneğin, üçüncü bir kişiyi öldürmek isteyen sanığın hata ile üçüncü kişi yerine babasını öldürmesi durumunda, üst soyu öldürme kişiye bağlı nitelikli hâl olduğu için sanık hatasından yararlanacak ve öldürme suçunun basit hâliyle cezalandırılması gerekecek, fakat, bir kişiyi yakarak öldürmeyi planlayan sanığın hata ile bir başkasını yakarak öldürmesi durumunda, yakarak öldürme fiile ilişkin bir nitelikli hâl olduğu için, burada hata ile kastettiğinden bir başkasını da öldürse sanığın nitelikli hâlden cezalandırılması gerekecektir.
5237 sayılı TCK'nın 30. maddesinin üçüncü fıkrasında "Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır" hükmü yer almaktadır. Fıkrada hem hukuka uygunluk sebebinin maddi şartlarında hata, hem de kusurluluğu etkileyen hata hâlleri düzenlenmiştir. Hatanın kaçınılmaz olması hâlinde, fail bu hatasından yararlanacaktır. Hataya düşmenin kaçınılmaz olmasını, kusursuz olmak şeklinde anlamak gerekir (Nevzat Toroslu, Ceza Hukuku, Genel Kısım, Savaş Yayınevi, ... 2016, sayfa 194.). Bunun için fail, fiili işledigi sırada ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususundaki hatası nedeniyle kınanamamalı, dikkatsiz ve özensiz davranmış olmamalıdır.
Bu açıklamalar akla şu sorunu getirmektedir. Peki, ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda hataya düşmekte kusurlu davranan kişinin sorumluluğu nasıl tayin edilecektir? Gerçekten de madde hükmünde ifade edilen durumda, failin ceza sorumluluğundan kurtulabilmesi, hataya düşmekte hiçbir şekilde kusurlu olmaması şartına bağlanmaktadır. Buna karşın ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda hataya düşmekte dikkatsiz ve özensiz davrandığının tespit edilmesi durumunda fail, fiilden dolayı kasten mi sorumlu olacaktır? Örneğin, fail biraz daha dikkat etmiş veya özenli davranmış olsaydı kendisine yönelmiş bir saldırının olmadığını anlayabilecekken, karşısındaki kişiye saldırarak o kişinin ölümüne veya yaralanmasına yol açtığı takdirde, dikkatsizliği veya özensizliği yüzünden düştüğü hata nedeniyle fiilin kasıtlı şeklinden mi sorumlu tutulacaktır? Kanun’un madde gerekçesindeki “Hatanın kaçınılabilir olması durumunda ise, kişi işlediği fiilden dolayı sorumlu tutulacak ve fakat bu hata, temel cezanın belirlenmesinde göz önünde bulundurulacaktır” şeklindeki açıklama karşısında, Kanun koyucu tarafından Kanun’un 30. maddesinin 3. fıkrasında düzenlenen durumlarda hataya düşülmesinin “kaçınılmaz” olması şartının arandığı, hataya düşmekte kusurlu olması hâlinde ise failin kasten sorumlu tutulmak istendiği, anlamına geldiği savunulmuştur (Nevzat Toroslu, Ceza Hukuku, Genel Kısım, Savaş Yayınevi, ... 2016, sayfa 194; Devrim Güngör, Ceza Hukukunda Fiil Üzerinde Hata, ..., 2007, Yetkin Yayınları, .... 69-70.).
Ceza sorumluluğunu azaltan nedenlerden olan haksız tahrikin varlığı konusunda da hataya düşülebilir. Haksız tahrikin varlığı konusunda kaçınılmaz hataya düşen fail haksız tahrik hükmünden yararlanacaktır. Fakat burada hatanın kaçınılmaz olması zorunludur. Buna karşılık, hata kaçınılabilir bir hata ise, yani failin kişisel özellikleri göz önüne alındığında, daha dikkatli ve özenli davranması durumunda hatasından kaçınabilecekse başka bir anlatımla hata meydana gelmeyecekse artık haksız tahrik hükümlerinden yararlanamayacaktır.
Öğretide bu konuya ilişkin olarak; "... örneğin, kendisine köy kahvesinde küfreden B'yi kahve çıkışında dövmek için geçeceği yol üzerinde bekler. Yoldan geçenin görünüş olarak B'ye çok benzeyen C olduğunu gece karanlığının da etkisiyle fark etmeyip ona sopayla birkaç kez vursa kaçınılmaz bir hata içinde olduğu kabul edilebilirse A haksız tahrik hükmünden yararlanabilecektir. Ancak gerekli özeni gösterseydi gece de olsa yoldan geçenin C olduğunu fark edebilecek idiyse artık tahrikten yararlanamaz" (Veli ... Özbek, Ceza Hukuku Dergisi, sayı 7, Türk Ceza Hukukunda Hata, .... 93.), "Kusurluluğu azaltan bir nedenin maddi koşullarında hataya düşülmüşse (örneğin, haksız tahrik, ...m.29), kişi yanılgısı kaçınılmaz nitelikteyse bundan istifade eder ve ilgili kusurluluğu azaltan hâlden faydalanır. Bununla birlikte, hatası kaçınılabilir mahiyette ise, artık kusurluluğu azaltan sebepten faydalanamaz" (M.Emin Artuk-... Gökcen-A.Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 7. Baskı, .... 531.) şeklinde görüşlere yer verilmiştir.
1- Sanığın, 14 yaşındaki maktuleye yönelik öldürme suçunu olası kasıtla mı yoksa doğrudan kasıtla mı işlediği, bu bağlamda sanık hakkında TCK'nın 82/1-e maddesinin uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığı;
51 yaşındaki sanık ...'ın, 1988 yılında evlendiği tanık ...’dan 1989 doğum tarihli ... ..., 1990 doğum tarihli ..., 1995 doğum tarihli ... ve 1998 doğum tarihli İsa İsrafil... adında dört çocuğunun olduğu, 2000’li yıllara kadar ... ilinde ailesiyle birlikte yaşayan ve taksicilik yapan sanık ...’in tanık ... ile aralarındaki geçimsizlik nedeniyle boşanmak istediği, tanık ...’nin boşanmak istememesi nedeniyle sanık ...’in ailesinin yanından ayrılarak ... ili, ...ilçesine yerleştiği, burada tatlıcı dükkânı açtığı ve ... isimli kadınla birlikte yaşamaya başladığı, 2000’li yılların başından itibaren tanık ... ve çocuklarının ... ili, ...ilçesi, ... Mahallesi, 69054. Sokak’ta bulunan 38 numaralı binanın zemin katında yaşadıkları, sanığın resmî nikâhlı eşi olan tanık ... ile çocukları arasında, sanığın ilgisizliği ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle anlaşmazlıklar yaşandığı, 06.09.2015 tarihinde ... ...’ın, babası olan sanıkla ailece yaşadığı tartışmalar ve önceye dayalı husumet nedeniyle yanına av tüfeği alarak babasını öldürmek amacıyla... ilçesine gittiği, babasının yaşadığı eve gidip kapıyı çaldığı, kapıyı açan ...’ı av tüfeğiyle ateş ederek öldürdüğü, babası olan sanık ...’in o sırada evde olmaması nedeniyle onu öldüremediği, bu olaydan sonra ... ...’ın yakalanarak cezaevine girdiği, sanık ...’in, ...’ın öldürülmesinden resmî nikâhlı eşi ... ve çocuklarını sorumlu olarak gördüğü, telefonla yaptıkları görüşmelerde birbirlerini tehdit ettikleri, yaşanan bu olay nedeniyle sanığın av tüfeği temin ettikten sonra 13.09.2015 tarihinde kendisine ait ... plaka sayılı araçla ... iline geldiği, bir miktar alkol aldıktan sonra saat 22.30 sıralarında aracıyla resmî nikâhlı eşi ... ve çocuklarının yaşadığı sokağa girdiği, daha önce birkaç kez gelmiş olduğu evi karıştırarak 32 numaralı binanın önünde durduğu, eşi ... ve çocuklarının yaşadığı eve ateş ettiğini düşünerek, 32 numaralı binanın zemin katındaki dairenin penceresine doğru dışarıdan av tüfeğiyle 4-5 metre mesafeden 5 el ateş ettiği, apartmanın dış cephesine, pencereye, tül perdeye, odanın içerisine dağılan saçma tanelerinin o sırada evde tek başına bulunan 14 yaşındaki ...’e de isabet ettiği, sanığın ateş ettikten sonra aracına binip ayrıldığı, sesleri duyan komşuların evin kapısını açıp yaralı hâldeki ...’i hastaneye götürdükleri ancak ...’in vücuduna isabet eden av tüfeği iri saçma taneleri yaralanmasına bağlı kot kırıklarıyla birlikte iç organ yaralanmasından gelişen kanama sonucu öldüğü olayda;
Ayrı yaşadığı resmî nikâhlı eşi ... ve çocuklarını öldürmek kastıyla iri taneli saçma atan av tüfeğiyle olay yerine gelen sanığın ateş ettiği yer ile maktulün zemin katta vurulduğu oda arasında 4-5 metre mesafe bulunması, sanığın 5 el ateş etmesi, saçma tanelerinin isabet ettiği yerlere göre sanığın yere paralel bir şekilde ateş ettiğinin anlaşılması, mevsim şartları, sokak lambalarının aydınlatması, pencerede sadece tül perde bulunması ve odadaki televizyonun da açık olması göz önüne alındığında dışarıdan bakıldığında içerideki insan silüetinin fark edilebilecek durumda olması, 5 kez ateşlenen av tüfeği kartuşlarından çıkan iri taneli saçmaların, dağılım açısına göre 4-5 metre mesafede bulunan birisine isabet edebileceğinin, günlük hayat tecrübelerine göre mutlak ve kaçınılmaz olduğu, sanığın buna rağmen ateş ederek eylemini, sonucunu bilerek ve isteyerek gerçekleştirdiği anlaşıldığından sanığın doğrudan kasıtla hareket ettiği kabul edilmelidir.
Öte yandan, odanın içerisinde bir insan bulunduğunu gören, bu insanı bilerek ve isteyerek öldürmek amacıyla av tüfeğiyle ateş eden sanığın olayın meydana geldiği yer ve koşullara göre ateş ettiği kişinin 18 yaşından küçük olduğunu bilebilecek durumda olmadığı, bu itibarla suçun nitelikli hâlinin gerçekleşmesi bakımından hatasından faydalanması gerektiği, zira TCK'nın 30/2. maddesine göre bu husustaki hatanın kaçınılmaz olmasının zorunlu bulunmadığı anlaşıldığından sanığın eyleminin TCK'nın 81/1. maddesi kapsamında kasten öldürme suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kısmen kabulüne, kısmen reddine, Özel Dairenin onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün, sanığın eyleminin kasten öldürme suçunu oluşturduğu ve TCK'nın 81/1. maddesi uyarınca cezalandırılması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Sanığın eyleminin hukuki niteliği bakımından çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Başkanı; "Sanığın eyleminin TCK'nın 82/1-e maddesindeki nitelikli kasten öldürme suçunu oluşturduğu",
Sanığın eyleminin hukuki niteliği bakımından çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; "Ceza sorumluluğunu azaltan nedenlerden olan ve TCK'nın 30. maddesinde düzenlenen hata hükümlerinin sanık hakkında uygulanabilmesi için, yapılan hatanın önem atfedilecek değerde olması gereklidir. Sanık, suçun maddi unsurlarından olan suç konusunun belli bir özelliği yönünden hataya düşmüş olabilir. Bu tür hatanın söz konusu olduğu hallerde, sanığın tasavvuru gerçekleşmiş olsaydı ceza hukuku bakımından yapılacak değerlendirmenin değişip değişmeyeceğine bakılarak sonuca ulaşılmalıdır. Sanığın istediği fiil ile tipik olarak gerçekleşen fiillerin konuları aynı değerde olması durumunda, ortada sırf bir motivasyon hatası söz konusu olduğu için düşülen hata önemsizdir. Dolayısıyla sanığın cezai sorumluluğunu azaltmamalıdır.
Somut olayda; sanığın resmi nikahlı eşinden gayrı resmi olarak ayrılıp ... isimli bayanla yaşamaya başladığı, sanığın oğlu olan ... ...'ın 06.09.2015 tarihinde ateşli silahla ...'ı öldürmesi nedeni ile sanığın da resmi nikahlı eşini ve çocuklarını öldürmeye karar verdiği, bu amaçla resmi nikahlı eşi ... ile 25 yaşındaki oğlu ..., 20 yaşındaki kızı ... ve 17 yaşındaki oğlu...ın birlikte ikamet ettikleri evin bulunduğu sokağa geldiği, eşinin ve çocuklarının ikamet ettiği ev olduğunu zannederek 05.03.2001 doğumlu ve 14 yaşında olan ...'in ikamet ettiği evin oturma odasına doğru ateş ettiği, televizyon seyretmekte olan ...'in göğüs bölgesine saçma tanelerinin isabet etmesi sonucu ölümüne sebebiyet verdiği olayda; iddia, savunma ve kabule göre sanığın gerçekleştirmek istediği eylemin eşi ile çocuklarına yönelik olduğu sabittir. Suç tarihi itibarıyla sanığın çocuklarından İsa İsrafil... 17 yaşında, maktul ... 14 yaşında olup; TCK'nın 6/1-b maddesi gereğince 18 yaşını doldurmamış çocuklardır. Sanığın istediği sonuç gerçekleşmiş olsaydı dahi ceza hukuku bakımından yapılacak değerlendirmenin değişmeyeceği, zira tasavvur edilen fiil ile tipik olarak gerçekleşen fiilin konularının aynı değerde olan çocuğun hayatı olduğundan, düşülen hataya herhangi bir değer atfedilememelidir. Sanığın çocuğu öldürme suçundan dolayı TCK 82/1-e maddesi gereğince cezalandırılmasına yönelik olarak verilen Daire onama kararının isabetli olduğu",
Sanığın eyleminin hukuki niteliği bakımından çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; "Olay tarihinde sanığın resmi nikahlı eşinden olan oğlu ... ... 06/09/2015 tarihinde, sanığın birlikte yaşadığı ...'ı av tüfeği ile ateş ederek vurup öldürmüştür. Sanık birlikte yaşadığı ...'ın öldürülmesinden eşi ve çocuklarını sorumlu görerek, olay günü alkol alıp kendisine ait ... plaka sayılı aracıyla eşi ve çocuklarının kaldığı evin bulunduğu sokağa geldiği, eşinin ve çocuklarının kaldığını düşündüğü evin önünde durup beş metre mesafeden temin ettiği av tüfeği ile eve doğru en az 5 kez ateş edip olay yerinden aracıyla ayrılarak gitmiştir. Sanığın ateş ettiği evde bulunan maktul ... av tüfeğinden çıkan saçma taneleriyle yaralanmış kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmiştir.
Sanık hakkında öldürme suçundan Yerel Mahkeme yapılan yargılama sonucunda TCK 82/1-e maddesi gereğince verilen mahkumiyetine kararı Yargıtay 1. Ceza Dairesince 19/02/2020 tarihli çoğunluk kararı ile onanmıştır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 12/06/2020 tarihli itirazı ile eylemin TCK 30 maddesi delaleti ile 81, 21/2 maddeleri kapsamında olası kastla öldürme olduğu gerekçesi ile onama kararına itirazda bulunmuştur.
İtirazı görüşen Yargıtay Ceza Genel Kurulu çoğunluk kararı ile, eylemin TCK 81/1 maddesi kapsamında genel kast ile işlendiğine karar vermiştir. Ceza Genel Kurulunun sayın çoğunluğu ile aramızdaki görüş ayrığı, sanığa isnat edilen eylemin TCK 82/1-e ve 81/1 maddelerinden hangisinin kapsamına girdiğine ilişkindir.
Oluşa, dosya içeriğine ve Yargıtay bozma ilamında belirtilen gerekçelere göre, sanığın husumet beslediği ve fiilen ayrı yaşadığı eşi ve çocuklarının ikametinin bulunduğu sokağa olay günü temin etmiş olduğu av tüfeğini de yanına alarak alkollü bir şekilde gidip, eşi ve çocuklarının kalmış olduğu evi karıştırması nedeniyle, evin içerisinde olan maktul göğüs bölgesine almış olduğu isabetle yaşamını yitirmiştir.
Olayda; maktulün isabet alıp yaralanmasının mutlak olup olmadığı hususunun belirlenmesi yönünden temsili ve tatbiki gece keşfi yapılmış, yapılan keşif ve düzenlenen bilirkişi raporuna göre; sanığın ateş ettiği yer ile maktul ...'nın bulunduğu oda penceresi arası mesafenin 5 metre olduğu, dışarıdan 5 el pompalı tüfekle ateş edilmesi nedeniyle tüfekten çıkan saçmaların maktul ...'ya değmesinin mutlak olduğu anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, olay yeri inceleme tutanağı, olay tutanağı, raporlar, keşif tutanağı, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
Suçta kullanılan silahın niteliği, atış mesafesi ve sayısı, ateş edilen evdeki isabet yerleri, olay zamanı, evin ışığının yanıyor olması birlikte değerlendirildiğinde; sanık ölümün veya yaralanmanın mutlak olduğu, yerde yaşayan insanların olduğu yere ateş ederek eylemini bilerek ve isteyerek doğrudan kastla gerçekleştirmiştir. doğrudan kastla gerçekleştirilen eylemde neticeye göre sanığın hukuki durumu değerlendirilmiştir. Maktul ... 05/03/2001 doğumlu olup suç tarihinde 18 yaşını doldurmamış çocuk olması nedeniyle, sanığın çocuğu öldürme suçundan eylemine uyan TCK 82/1-e maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmesinin isabetli olduğu",
Sanığın eyleminin hukuki niteliği bakımından çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurulu Üyesi de; "Sanığın eyleminin TCK'nın 82/1-e maddesindeki nitelikli kasten öldürme suçunu oluşturduğu",
Sanığın eylemini doğrudan kasıtla gerçekleştirdiğine dair çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi de; sanığın eylemini olası kasıtla gerçekleştirdiği,
Düşünceleriyle karşı oy kullanmışlardır.
2- Sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığı;
Birinci uyuşmazlık konusunda anlatıldığı şekilde gelişen olayda; sanığın birlikte yaşadığı ...'ın, sanığın oğlu olan ... ... tarafından öldürülmesi nedeniyle, sanığın bu olaydan sorumlu tuttuğu ve ayrı yaşadığı eşi ... ile diğer çocuklarından sanığa yönelen haksız bir davranışın bulunduğu kabul edilebilir ise de; maktul ...'in olaylarla hiçbir ilgisinin bulunmaması, maktulden sanığa yönelen ve haksız tahrik oluşturabilecek hiçbir söz veya davranış olmaması, sanığın daha dikkatli ve özenli davranması durumunda, ateş ettiği evin ayrı yaşadığı eşi ve çocuklarına ait olmadığını kolaylıkla öğrenebilecek durumda olması karşısında; sanığın bu hatasının kaçınılmaz nitelikte bir hata olmadığı ve TCK’nın 30. maddesinin 3. fıkrasında düzenlenen ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususundaki hata hükmünden yararlanamayacağı kabul edilmelidir.
Bu itibarla bu uyuşmazlık konusu bakımından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının,
a) Sanığın eylemini olası kasıtla gerçekleştirdiği ve ayrıca sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluştuğuna dair itirazının REDDİNE,
b) TCK'nın 30/2. maddesi delaletiyle sanığın eyleminin TCK'nın 81/1. maddesi kapsamında kasten öldürme suçunu oluşturduğuna yönelik itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 19.02.2020 tarihli ve 4046-631 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- ... 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 28.03.2019 tarihli ve 492-142 sayılı mahkûmiyet hükmünün, sanığın eyleminin, TCK'nın 30/2. maddesi delaletiyle aynı Kanun'un 81/1. maddesi kapsamında kasten öldürme suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 22.03.2022 tarihinde yapılan müzakerede sanığın eylemini olası kasıtla mı yoksa doğrudan kasıtla mı gerçekleştirdiğine ilişkin uyuşmazlık yönünden oy çokluğuyla, sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığına dair uyuşmazlık bakımından oy birliğiyle, sanığın eyleminin hukuki niteliğine ilişkin uyuşmazlık bakımından ise 22.03.2022 tarihinde yapılan birinci müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamadığından, 07.04.2022 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.