Esas No: 2019/588
Karar No: 2022/262
Karar Tarihi: 12.04.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/588 Esas 2022/262 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2019/588 E. , 2022/262 K."İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 14. Ceza Dairesi
Sanık ...’un çocuğun basit cinsel istismarı suçundan TCK’nın 103/1-1.cümle, 103/3-c, 43, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin ... 5. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 01.03.2018 tarihli ve 78-58 sayılı hükmün katılan ... vekili ile sanık ... müdafisi tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen ... Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesince 25.04.2018 tarih ve 990-708 sayı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, bu kararın da katılan ... vekili, sanık ... müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 06.03.2019 tarih ve 9134-7875 sayı ile;"...Olayın intikal şekli ve zamanı, mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında, ilk derece mahkemesinin gerekçesinde yer alan sübuta ilişkin deliller ile dosya içeriğinin çelişmesi karşısında, 5271 sayılı CMK'nın 230/1-b. maddesine uygun düşmeyen gerekçeyle kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik istinaf başvurusunun kabulü yerine yazılı şekilde esastan reddine karar verilmesi suretiyle aynı Kanunun 289/1-g. maddesine muhalefet edilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 22.04.2019 tarih ve 82847 sayı ile;"...Olayın, mağdurun başından geçenleri ... isimli arkadaşına bir rüya görmüş gibi anlatarak intihar isteğinin olduğunu beyan etmesi üzerine, bu tanığın durumu öğretmenlerine aktardığı, nihayetinde rehber öğretmen.'ın 06/06/2015 günü mağdurla yaptığı görüşmeyi bir tutanağa bağlayarak okul idaresine bildirmesi ile olayın resmi makamlara intikal ettiği, olayın 2015 yılı kış aylarında meydana gelmiş olmasına göre, intikal şeklinde ve süresinde bir olağan dışılık olmadığı anlaşılmaktadır.Mağdurun Çocuk İzlem Merkezinde adli görüşmeci vasıtası ile alınan beyanında 'Ben ..., 10/11/2000 doğumlu olup . İlköğretim Okulunda 7. sınıf öğrencisiyim, iki erkek kardeşim, annem ve babam ile birlikte ... ilinde ... ilçesinde bulunan evde yaşarız. ... ilinde yasayan dayım ... zaman zaman ziyaret için bize gelir, özellikle bayramlarda mutlaka bizi ziyaret eder, tarihini tam hatırlayamamakla birlikte muhtemelen kış aylarında yine bize ziyarete gelmişti. Akşam vakti babam ile annem çalışmak için işe gitmişlerdi. Erkek kardeşlerim ise dışarıda oynuyorlardı. Bu sırada dayım benim üstümü çıkarıp göğüslerimi emdikten sonra "bunu kimseye söyleme" dedi. Daha sonra pantolonunu çıkardıktan sonra kendi cinsel organına dokunmamı istedi, ancak ben dokunmadım. Bu bahsettiğim olay 3 farklı zamanda gerçekleşti. Dayımın aynca üvey oğlu olduğunu tahmin ettiğim Umut isminde bir oğlu var, bir defasında ...'a gittiğimizde dayımın üvey oğlu olan . da benim göğüslerime dokundu, bu olay da birden fazla gerçekleşti. Ancak aradan zaman geçtiği için bunun ayrıntılarını hatırlamıyorum. Bu olayı sınıf arkadaşım ...'a anlatırken öğretmenim duyarak rehberlik öğretmenime anlatmış. Olay bu şekilde duyuldu. Şikayetçi olup olmayacağımı bilemiyorum' şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür.
.Adli Görüşme Değerlendirme Raporunda; olayın önce arkadaşla paylaşılmış olması ve ortaya çıkışının spontan bir özellik arz etmesinin, verilen ifadenin güvenilirliği açısından önemli bir etken olarak değerlendirilmiştir..Duruşmada dinlenen tanıklar ..., . ve ., .ve özellikle olaylardan birine tanık olduğunu söyleyen mağdurun kardeşi ...'ın anlatımlarının mağdurun anlatımlarını doğruladığı incelenen dosya kapsamından anlaşılmıştır.. . Tıp Fakültesi Hastanesinin 29/06/2016 ve 23/12/2016 tarihli raporlarına göre mağdurun hafif mental retardasyonunun bulunduğu, maruz kaldığı fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını kavrayamayacağı ve fiile karşı bedensel ve ruhsal olarak kendini savunamayacağının bildirildiği görülmüştür..İlk derece mahkemesi bu delillere istinaden sanığın savunmasına itibar etmemiş ve mahkumiyet kararı vermiş olmakla; dosya içeriğine uygun gerekçe ile karar verildiğinin kabulü gerekirken, gerekçenin dosya içeriği ile çeliştiği gerekçesi ile hükmün bozulmasına dair Yüksek Daire kararına itiraz etmek gerekmiştir...," görüşüyle itiraz kanun yoluna müracaat etmiştir.CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 23.10.2019 tarih ve 3791-11917 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın mağdureye yönelik eyleminin sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; yapılan müzakere esnasında bir kısım Ceza Genel Kurulu Üyelerince, tanık ...'ın beyanının hukuka uygun olarak alınıp alınmadığının tartışılması gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine bu hususun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle değerlendirilmesi gerekmiştir.İncelenen dosya kapsamından;Tanık ...'ın ve katılan mağdure ...'ın kardeş oldukları, sanık ...'un ise . ve .'nın dayısı olduğu,Tanık ...'ın beyanının alındığı Yerel Mahkemenin 15.12.2017 tarihli duruşma tutanağında; "Sanığı tanır, mağdurun kardeşi olduğunu beyan etmekle, CMK'nın 45/1. maddesi gereğince engel hali var, CMK'nın 48/1. maddesi gereğince tanıklıktan CMK'nın 51/1. maddesi gereğince yeminden çekinme hakkı hatırlatıldı. Tanıklık yapacağını beyan eden tanığa CMK'nın 53. maddesi uyarınca gerçeği söylemesinin önemi, gerçeği söylememesi halinde yalan tanıklık suçundan dolayı cezalandırılacağı, doğruyu söyleyeceği hususunda mahkemece yemin verdirilebileceği, izinsiz duruşma salonunu terk edemeyeceği anlatıldı. CMK'nın 59. maddesi gereğince tanıklık yapacağı olayla ilgili olarak bilgi verildi.Hazır olan sanık gösterildi. Tanıktan bilgi ve görgüsü takdiren yeminsiz olarak soruldu;Tanık ... Beyanında; Mağdur benim kardeşim olur. Olay tarihini tam olarak hatırlamıyorum. Bu tarihten geriye dönek yaklaşık 1,5 sene önce kardeşim olan mağdur ... ile gece saat: 01:00- 02:00 civarında salonda uyuyorduk. Annem de yatak odasında uyuyordu. Babam o esnada şeker fabrikasında gece vardiyasında çalışıyordu. Annemde aynı şekilde şeker fabrikasında çalışıyordu. Genel itibariyle annemin gece vakti mi gündüz vakti mi çalıştığını şu anda hatırlayamıyorum. Ancak olay tarihinde annem çalışmıyordu. Daha doğrusu izinde olup olmadığını hatırlamıyorum. Sanık ... de salonda yer yatağında her birimiz ayrı ayrı bu şekilde yatıyorduk. Ancak daha sonra sesler duydum. ' dayı yapma! ' şeklinde kardeşimin sözleri üzerine uyandım. Sanık olan dayıma herhangi bir şey söylemedim. Direk yatak odasına giderek annemi uyandırdım. Daha sonra ben anneme sanığı evden kov dedim. Bu şekilde dayım olan sanığı evden kovduk. Sanık evden çıktıktan sonra annem bana ' bu olayı kesinlikle babana anlatma' dedi. Benim olay ile ilgili bilgi ve görgüm bundan ibarettir dedi." şeklinde hususların yer aldığı,Anlaşılmaktadır.
Ön sorun ve uyuşmazlık konusunun sırasıyla ele alınmasında fayda bulunmaktadır.
1-) Tanık ...'ın beyanının hukuka uygun olarak alınıp alınmadığı;
5271 sayılı CMK’nun "Tanıklıktan çekinme" başlıklı 45. maddesi;
"(1) Aşağıdaki kimseler tanıklıktan çekinebilir:
a) Şüpheli veya sanığın nişanlısı.
b) Evlilik bağı kalmasa bile şüpheli veya sanığın eşi.
c) Şüpheli veya sanığın kan hısımlığından veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyu.
d) Şüpheli veya sanığın üçüncü derece dahil kan veya ikinci derece dahil kayın hısımları.
e) Şüpheli veya sanıkla aralarında evlâtlık bağı bulunanlar.
(2) Yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeniyle tanıklıktan çekinmenin önemini anlayabilecek durumda olmayanlar, kanunî temsilcilerinin rızalarıyla tanık olarak dinlenebilirler. Kanunî temsilci şüpheli veya sanık ise, bu kişilerin çekinmeleri konusunda karar veremez.
(3) Tanıklıktan çekinebilecek olan kimselere, dinlenmeden önce tanıklıktan çekinebilecekleri bildirilir. Bu kimseler, dinlenirken de her zaman tanıklıktan çekinebilirler","Kendisi veya yakınları aleyhine tanıklıktan çekinme" başlıklı 48. maddesi;"(1) Tanık, kendisini veya 45 inci maddenin birinci fıkrasında gösterilen kişileri ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikte olan sorulara cevap vermekten çekinebilir. Tanığa cevap vermekten çekinebileceği önceden bildirilir" şeklinde hükümler içermektedirTanık, kendisine karşı yürütülmeyen bir ceza soruşturmasında, olay hakkında beş duyusu ile edindiği algılamaları ifadesiyle açığa vuran kişidir. Herkes tanık olma ehliyetine sahip olduğundan çocuklar ve akıl hastalarının da tanıklığına başvurabilecektir. Ancak tanığın anlatımlarına itibar edilip edilmeyeceği yargılama makamının takdirindedir. Ceza muhakemesinde, tanık dinlemeye yetkili makam soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde ise, mahkeme, naip hakim veya istinabe olunan hakimdir.Tanıklık, kamu hukukundan doğan toplumsal bir ödevdir. Bu nedenle tanığın, hukuka uygun olarak yapılan davet üzerine adli makamlar önüne gelmek, bildiklerini doğru olarak anlatmak ve yemin etme ödevi bulunmaktadır. Bununla birlikte ceza muhakemesinde tanığa bazı haklar da tanınmıştır. Tanığın; tanıklıktan çekinme, kendisi ve yakınları aleyhine açıklamada bulunmaktan çekinme, haklarını öğrenme, korunma, tazminat ve masraflarını isteme hakkı vardır.Tanığı dinleyecek olan makam tarafından önce tanığın kimliği ve güvenirliği belirlenmelidir. Bu amaca yönelik olarak tanığın adı, soyadı, yaşı, işi, yerleşim yeri, işyeri, geçici olarak oturduğu yerin adresi, varsa telefon numaraları, şüpheli, sanık veya mağdurla olan ilişkisine dair sorular yöneltilecektir. Bu şekilde tanığın kimliği, olayın tarafları ile olan ilişkisi ve güvenirliğine ilişkin bilgiler alındıktan sonra tanığa hakları hatırlatılmalı, bu hatırlatma yapıldıktan sonra da tanıklık görevinin önemi ve uyması gereken kurallar anlatılmalıdır.Tanık, şüpheli ve sanıkla aralarındaki yakınlık nedeniyle tanıklıktan çekinebileceğine ilişkin olan CMK'nun 45. maddesine göre, şüpheli ve sanığın nişanlısı, evlilik bağı kalmasa bile eşi, kan hısımlığından veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyu, üçüncü derece dahil kan veya ikinci derece dahil kayın hısımları, aralarında evlatlık bağı bulunanlar tanıklıktan çekinebilecektir.Yaş küçüklüğü, akıl hastalığı ve akıl zayıflığı nedeniyle tanıklıktan çekinmenin önemini anlayabilecek durumda olmayanlar, kanuni temsilcilerinin rızasıyla, tanık olarak dinlenebilecek, kanuni temsilci, şüpheli veya sanık ise bu kişilerin çekinmesi konusunda karar veremeyecektir. Bu durumda kimin tanığın tanıklıktan çekinme hakkı konusunda karar vereceği kanunda gösterilmemiştir. Ancak yaş küçüklüğü durumunda çocuğun anne ve babasından birisi şüpheli ve sanık ise diğerinin rızasıyla çocuk tanık olarak dinlenebilir.Tanıklıktan çekinme hakları olan kimselere, bu hakları dinlemeye başlamadan önce hatırlatılmalı, bu hakları kullanıp kullanmayacakları hususu sorulup, keyfiyet tutanağa yazılmalıdır. Tanıklıktan çekinme hakkı bulunan bir kimsenin bu hakkının kendisine hatırlatılması zorunlu olduğundan, bu hak hatırlatılmadan dinlenilmesi halinde beyanlarının delil olarak değerlendirilmesi de artık mümkün değildir.Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;Tanık ...'ın beyanında "sanık olan dayıma herhangi bir şey söylemedim." şeklinde ifadesinin bulunması, Yerel Mahkemece tanık ...'ın beyanı alınırken, " CMK'nın 45/1. maddesi gereğince engel hali var, CMK'nın 48/1. maddesi gereğince tanıklıktan CMK'nın 51/1. maddesi gereğince yeminden çekinme hakkı hatırlatıldı." hususlarına yer verilmesi ve ilgili maddelerdeki düzenlemelerin sanıkla tanık arasındaki yakınlığa ilişkin hususları içermesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde tanığın beyanının hukuka uygun olarak alındığının kabulünde zorunluluk bulunmalıdır.oğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; tanığın beyanının hukuka uygun olarak alınmadığı düşüncesiyle karşı oy kullanmış olup Ceza Genel Kurulu üyesi ...'un ön soruna ilişkin karşı oy gerekçesine esasa ilişkin uyuşmazlık konusundaki karşı oyunda yer verilmiştir.
2-)Sanığın mağdureye yönelik eyleminin sabit olup olmadığı;İncelenen dosya kapsamından; Katılan mağdure ...’ın nüfus kaydına göre 10.11.2000 tarihinde doğduğu 08.01.1975 doğumlu olan sanığın katılan mağdurenin dayısı olduğu, (Kararın devam eden kısımlarında katılan mağdure ...’dan "mağdure" olarak bahsedilecektir.)06.06.2016 tarihinde Adli Tıp Uzmanınca mağdure hakkında düzenlenen raporda; hymenin anüler yapıda olduğunun, eski ya da yeni yırtığın bulunmadığının, hymenin yırtılmaksızın duhule müsait yapıda olmadığının, bakire olduğunun, anal sfinkter ve anal pililerin doğal görünümde olduğunun, akut ya da kronik fiili livatanın maddi delillerine ve harici muayenede travmatik darp-cebir izine rastlanılmadığının, cinsel saldırı ve/veya cinsel istismara uğradığını gösterir harici muayene bulgusuna rastlanılmadığının ancak sürtme, sürtünme, okşama, öpme, ısırma, sıkma gibi cinsel içerikli eylemlerin herhangi bir dış beden muayenesinde iz bırakmadan da gerçekleşmiş olabileceğinin, cinsel içerikli eylemlere karşı beden bakımından kendisini savunabilecek durumda olduğunun, cinsel içerikli eylemlerin sonuçlarını anlama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişip gelişmediği ve cinsel içerikli suç sayılan eylemlere karşı ruh bakımından kendisini savunabilecek durumda olup olmadığının tespitinin çocuk psikiyatri uzmanınca yapılmasının uygun olacağının belirtildiği,29.06.2016 tarihinde . Üniversitesi . Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimliği tarafından mağdure hakkında düzenlenen raporda; yapılan psikometrik değerlendirmede mağdurenin zihinsel gelişiminin yaşıtlarından hafif derecede geride olduğunun, mağdureye "hafif derecede mental reterdasyon" tanısı konulduğunun, uğramış olduğu iddia edilen fiile karşı bedensel ve ruhsal bakımdan kendisini savunabilecek durumda olmadığının mütaala edildiği,23.12.2016 tarihinde Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimliği tarafından mağdure hakkında düzenlenen raporda; mağdurenin IQ düzeyinin 50 puan olduğunun ve bu durumun hafif düzeyde mental reterdasyon ile uyumlu olduğunun, cinsel taciz olayında fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin gelişmediğinin tespit edildiği,09.06.2016 tarihinde Beyhekim Çocuk İzlem Merkezinde görevli adli görüşmeci tarafından mağdure hakkında düzenlenen raporda; mağdureyle yapılan ön görüşmede edinilen bilgilerin tutarlı olduğunun, bilişsel kapasitesinin yaşıyla uyumlu olmadığının, kendisini ifade etme becerisinin ve dil gelişiminin yeterli düzeyde olmadığının, söz konusu durumun mağdure tarafından önce arkadaşıyla paylaşılmasının ve spontan bir şekilde öykünün ortaya çıkmasının ilk bilgilerin güvenilirliği açısından önemli bir etken olduğunun bildirildiği,06.06.2016 tarihinde mağdure ve rehberlik öğretmeni imzalı tutanağa göre; mağdurenin okula gelmediği, babasının telefonla aranması üzerine mağdure ve babasının okula görüşmeye geldiği, mağdureye "Arkadaşına, bana tecavüz ettiler. Ben hamileyim." şeklinde bir söz söyleyip söylemediğinin sorulduğu, mağdurenin ise dayısı tarafından tecavüze uğradığını ve olayın annesi tarafından görüldüğünü, annesinin bu olayı kimseye söylememesi hususunda kendisini uyardığını, 14 yaşındayken dayısını ziyarete gittiklerinde dayısının üvey oğlu tarafından da tacize uğradığını belirttiği,Dosya içerisinde bulunan ... 3. Aile Mahkemesinin 22.05.2014 tarihli ve 417-422 sayılı kararının incelenmesinde; mağdurenin annesi ve babasının 22.05.2014 tarihinde boşanmalarına karar verildiği ve mağdurenin velayet hakkının babasına bırakıldığı,... 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.04.2017 tarihli duruşma tutanağında; mağdurenin durumuna dair gözlem yapılarak mağdurenin olanları anlatırken aşırı şekilde heyecanlandığının, cümle kurmakta zorlandığının, kesik kesik konuşup kendisini tam olarak ifade edemediğinin belirtildiği, aynı celsede mağdurenin beyanının alınması sırasında hazır bulunan pedagog bilirkişinin beyanında; duruşma öncesi mağdureyle görüştüğünü, görüşme sırasında mağdurenin kendisini ifade etmekte kısmen zorlandığını tespit ettiğini, mağdurenin kısmi bir engeli olduğunu gözlemlediğini, fiziksel gelişiminin yaşıyla orantılı olduğunu, duygusal durumunda dalgalanmaların görüldüğünü, zaman ve mekân algısının yerinde olduğunu, olayın nerede ve hangi tarihte meydana geldiğini söyleyebilecek durumda olduğunu, mağdurenin vermiş olduğu ifadesini mahkemenin takdirine bıraktıklarını ifade ettiği,Anlaşılmaktadır.Katılan mağdure Çocuk İzlem Merkezinde; "kendisinin ... olduğunu, 10/11/2000 doğumlu olduğunu, . İlköğretim Okulu 7'nci sınıf öğrencisi olduğunu, iki erkek kardeşi, annesi ve babası ile birlikte ... ili, ... ilçesinde bulunan evde yaşadıklarını söyledi. ... ilinde yaşayan dayım ... zaman zaman ziyaret için bize gelir, özellikle bayramlarda mutlaka bizi ziyaret eder, tarihini tam hatırlayamamakla birlikte muhtemelen kış aylarında yine bize ziyarete gelmişti. Akşam vakti babam ile annem çalışmak için işe gitmişlerdi Erkek kardeşlerim ise dışarıda oynuyorlardı Bu sırada dayım benim üstümu çıkarıp göğüslerimi emdikten sonra bunu kimseye söyleme dedi Daha sonra pantolonunu çıkardıktan sonra kendi cinsel organına dokunmamı istedi, ancak ben dokunmadım Bu bahsettiğim olay 3 farklı zamanda gerçekleşti. Dayım’ın ayrıca üvey oğlu olduğunu tahmin ettiğim .isminde bir oğlu var, bir defasında ...'a gittiğimizde dayımın üvey oğlu olant da benim göğüslerime dokundu, bu olay da birden fazla gerçekleşti Ancak aradan zaman geçtiği için bunun ayrıntılarını hatırlamıyorum. Bu olayı sınıf arkadaşım ...’a anlatırken öğretmenim duyarak rehberlik öğretmenime anlatmış, olay bu şekilde duyuldu. Şikayetçi olup olmayacağımı bilmiyorum.", Mahkemede; "Ben konu ile ilgili beyanlarımı soruşturma aşamasında ayrıntılı olarak anlattım. Duruşma ortamında bu beyanlarımı tekrar ediyorum. Olayları duruşma ortamında anlatmak istemiyorum. Önceki beyanlarım doğrudur. İtibar edilmesini isterim."Katılan ... Kollukta; "... benim öz kızım olur, eşimle boşandık bir süre ayrı yaşadık, eşimle birlikte olduğumuz süre zarfında kayınbiraderim olan ...'a ... Şeker Fabrikasında ... buldum, bir süre burada çalışırken benim evimde tahminen 8 ay kadar önce 1,5 ay kadar kaldı. Benim evimde kalırken eşinden boşanmıştı. Bu süre zarfında kolanya kullanıyordu, alkol bağımlılığı vardı, içki içtiği zaman kontrolü kaybediyor ne yaptığını ve ne söylediğini bilmiyor, 4 kez boşanıp evlendiğini biliyorum. Bu nedenle kızımın anlattıklarının doğru olduğunu düşünüyorum. Hayali şeyler uydurup söylemesi söz konusu değildir. Bu tip bir şey olabileceğini sezmiştim kızım birkaç kez bana bir şeyler söylemek istedi, zannediyorum korktuğundan söyleyemedi Kayınım ...'tan şikayetçiyim. Kayın biraderim şuanda ...'da . Pazarının karşısında yorgancılık yapıyor, kendi işyeri var, bunun dışında açık adresini bilmiyorum, cep telefonu numaraları 543-x01-1x-7x ve 545-2xx-x9-xx numaralı hatları kullandığını biliyorum. Kızımın ifadesinde belirtmiş olduğu '.' isimli şahıs 18-19 yaşlarında olup, kayın biraderim ...’un üvey oğludur, ancak bu çocuğun böyle bir şey yapabileceğine ihtimal vermiyorum. Çünkü kızım ...'a benimle birlikte gidip benimle birlikte döner, benim yanımdan hiç ayrılmaz.",Mahkemede; "Mağdur ... kızım, sanık ... ise boşanmış olduğum eşim .'in erkek kardeşi olur. Kızım .'nın velayet hakkı bendedir. Olay hakkında görgüye dayalı bilgim bulunmamaktadır. Kızımın anlatımları üzerine olaydan haberdar oldum. Sanıktan şikayetçiyim, davaya katılmak isterim.",Tanık ... Mahkemede; "Mağdur ...'ı tanırım, eski sınıf arkadaşım olur. Hafif derecede zeka geriliği olduğunu bilirim. Sınıfta genelde sessiz kalır. Kendisi ile konuştuğumuzda ağlar. İntihara meyilli bir kişiliği vardır. Olay tarihinde de moralinin bozuk olduğunu, ağlamakta olduğunu görünce yanına gittim, nedenini sordum. 'Bu hayatı sevmiyorum, intihar etmek istiyorum' şeklinde sözler söyledi. Biraz daha açmasını istediğimde rüyasında kötü şeyler gördüğünü, tecavüze uğradığını ya da yeltenildiğini anlattı. Gerçek hayatta kendisine yönelik istismar içeren bir harekete maruz kaldığına dair birşey söylemedi. Konuşmamızda dayısının kendisine istismarda bulunduğuna dair birşey de söylemedi. Mağdurun durumuna çok üzüldüm, durumu şu an ismini hatırlayamadığım ingilizce öğretmenimize anlattım. Sanırım o da rehber öğretmenimiz hanıma durumu aktarmıştır. Öğretmenlerimizin konuşması sırasında ben yanlarında değildim.",Tanık .Mahkemede; "Mağdur ...'ın halası olurum. Mağdur yaz tatilinde iken bizim eve geldi. On beş gün kadar kaldı. Bu süre içerisinde sürekli saçlarını çekiştirip yediğini gördüm. Böyle yapmaması gerektiğini söyledim. Nedenini biraz araştırdım. Kendisini sıkıştırdığımda dayısı olan sanığın kendisini sürekli taciz ettiğini, göğüslerini ellediğini, banyoda sıkıştırdığını söyledi. Hatta izin vermesi halinde o işi bile yapabileceğini söyledi. Kendisinin kabul etmediğinde dayısının kendisi ile evlenebileceğini, 'senin dayanılmaz bir şekilde fiziğin var' şeklinde sözler söylediğini ifade etti. Neden annesine babasına durumu anlatmadığını sorduğumda utandığını söyledi. Sadece bu olayı okulda bir arkadaşına anlattığını, onunda durumu öğretmenlerine bildirdiğini söyledi. Hatta bir defasında annesi ile erkek kardeşi olan ...'ın dayısının kendisini taciz ettiğine tanık olduğunu ifade etti.",Tanık ... Mahkemede: "Sanık benim ağabeyim olur. Ben müşteki ... ile 2014 yılında resmen boşandım. Yaklaşık 9-10 ay süre ile bu şekilde ayrı kaldık. Ben ... ilinde ikamet ediyordum. Eski eşim ve kızım mağdur ... da.da yaşıyorlardı. Daha sonra 2015 Nisan ayında yeniden gayri resmi olarak bir araya geldik. Bu şekilde 8-9 ay süre ile yanı 2015'in sonlarına kadar mağdur ... ve eski eşim ile ... ilinde yaşadık. Birlikte yaşadığımız süre içerisinde ağabeyim olan sanık ... zaman zaman bizim yanımızda kalırdı. Bu süreçte sanık evimize geldiğinde zaman zaman alkol alırdı. Ancak kendi halinde bir yaşantısı vardı. Kimseye zararı olmazdı. Mağdurun anlattığı olaylar doğru değildir. Ben mağdur olan kızıma yönelik olarak ağabeyimin kendisine yönelik herhangi bir istismar eyleminde bulunabileceğine ihtimal vermiyorum. Sanık biz mağdur ile ve eski eşim ile birlikte kaldığımız dönemde sanık ile mağdur kızımın yalnız olduğunu ben hatırlamıyorum. Yine mağdur ile eski eşim da olduklarında kendileri ile herhangi bir şekilde görüşmedim. Mağdur ile sanığın da iken yalnız başına kalıp kalmadıklarını bilemiyorum. Yine sanığın üvey oğlu olan t'un da mağdura yönelik herhangi bir cinsel istismar eyleminde bulunabileceğine ben ihtimal vermiyorum. Mağdur kızım sürekli yalan söyler. Bu nedenle mağdurun beyanına itibar etmiyorum. Yine sanığın savunmasında belirttiği gibi benimle eski eşim arasında meydana gelen geçimsizlikten dolayı boşanmamız oldu. Benim kardeşim olan sanığın bizim boşanmamızda herhangi bir tesiri yoktur.", katılan vekili tarafından sorulması üzerine; "Birlikte kaldığımız dönemde ben gece çalışıyordum. Gündüz vakti ise evde idim. Yine kızımın yalan söylediğini bu olay ortaya çıktıktan sonra böyle bir kanaate ulaşmadım. Zira da iken sürekli halasının ve babaannesinin kendisini dövdüğünden bahsediyordu. Ancak böyle bir dövme olayı yoktu. Bu nedenle kızımın yalan söylediği kanaatine hasıl oldum. Ben sanık olan ağabeyimin mağdura yönelik cinsel istismar iddiasını bu tarihten yaklaşık 6-7 ay öncesinde öğrendim. Öğrendiğimde şok geçirdim. Kesinlikle kızım olan mağdur bana dayısının kendisine yönelik istismarda bulunduğuna ilişkin bir söylemde bulunmadı. Yine sanık resmi olarak iki kere gayri resmi olarak da iki kere evlenip boşanmıştır.”,Tanık ... Mahkemede; "Mağdur benim kardeşim olur. Olay tarihini tam olarak hatırlamıyorum. Bu tarihten geriye dönük yaklaşık 1,5 sene önce kardeşim olan mağdur ... ile gece saat: 01:00- 02:00 civarında salonda uyuyorduk. Annem de yatak odasında uyuyordu. Babam o esnada şeker fabrikasında gece vardiyasında çalışıyordu. Annemde aynı şekilde şeker fabrikasında çalışıyordu. Genel itibariyle annemin gece vakti mi gündüz vakti mi çalıştığını şu anda hatırlayamıyorum. Ancak olay tarihinde annem çalışmıyordu. Daha doğrusu izinde olup olmadığını hatırlamıyorum. Sanık ... de salonda yer yatağında her birimiz ayrı ayrı bu şekilde yatıyorduk. Ancak daha sonra sesler duydum. 'dayı yapma! ' şeklinde kardeşimin sözleri üzerine uyandım. Sanık olan dayıma herhangi bir şey söylemedim. Direk yatak odasına giderek annemi uyandırdım. Daha sonra ben anneme sanığı evden kov dedim. Bu şekilde dayım olan sanığı evden kovduk. Sanık evden çıktıktan sonra annem bana ' bu olayı kesinlikle babana anlatma' dedi. Benim olay ile ilgili bilgi ve görgüm bundan ibarettir.", sorulması üzerine; "Ben sesler geldikten sonra sanık ile mağdureye baktığımda sanık ... mağdurenin üzerinin giyinik olduğunu ancak dayım olan sanığın kardeşim olan mağdurenin üzerinde olduğunu mağdura istismarda bulunduğunu gördüm. Oda her ne kadar karanlık olsa da sokağın aydınlatması olduğundan ve perde açık olduğundan ben ne yaptıklarını görüyordum. Belirttiğim gibi ben sadece görüş açım itibariyle sadece dayım olan sanığın mağdurenin üzerinde olduğunu gördüm. Herhangi bir surette başkaca sanığın bir eylemini görmedim. Mağdur belirttiğim gibi dayı yapma şeklinde sözler söylüyordu. Bu şekilde uyandım. Dayım akşam eve geldiğinde alkollü olduğunu farkettik. Akşam yemeği yemeden yattık. Gördüğüm kadarıyla dayımda herhangi bir uyku sersemliği falan yoktu. İstismarda bulunurken bilinci açıktı. Ben kardeşim olan mağdurun sanığın üvey oğlu olan .t tarafından istismara uğrayıp uğramadığını bilmiyorum. Daha doğrusu kardeşim bana Umut tarafından istismarda bulunup bulunulmadığını söylemedi.",Tanık Mahkemede; "Ben olay tarihinde mağdur ...'ın okuduğu okulda ingilizce öğretmeni olarak görev yapmakta idim. Şu anda K İmamhatip Ortaokulunda görev yapmaktayım. Hatırladığım kadarı ile Haziran ayının ilk haftasında öğrencim olan ... isimli öğrencim yanıma gelerek mağdur ...'nın tecavüze uğradığını, hamilelik testi yaptırmak istediğini söyledi. Bende mağdurun öğretmeni olduğumdan mağdurun kişilik yapısı itibariyle içine kapanık çekingen sessiz bir yapıda öğrenci olduğunu bildiğimden dolayı mağdurun doğru söyleyebileceğine kanaat getirerek olayın daha fazla duyulmaması maksadıyla ve bana olayı anlatan .'nın da bu olaydan etkilenmemesi için .'ye durumu belli etmeden okulda rehber öğretmeni olarak görev yapan Ayşegül Pişkincan'a durumu izah ettim. Ben doğrudan mağdur ile muhattap olmadım. Rehber öğretmeni mağdur ile mülakat yapmış. Ben daha sonra rehber öğretmeninden edindiğim kanaate göre mağdura istismarda bulunan kişinin dayısı ile birlikte bir başka kişi tarafından da istismara uğrayabileceğini bana söyledi. Belirttiğim gibi mağdur ...'nın öğretmeni olduğumdan mağdurun kişilik ve ruhsal yapısı itibariyle yalan söyleyen bir kişi olmadığını kesinlikle söyleyebilirim. Zira sessiz, sakin kendi içine kapanık saf bir çocuktur. Hatta ödevlerini yapmadığında dahi neden yapmadığını makul bir şekilde izah eder. Yukarıda belirttiğim gibi tanık E.'nın bana anlattığı kadarıyla doğrudan mağdur ... sanığın ismini zikretmemiştir. Sadece istismara uğradığını belirtmiştir. Benim olay ile ilgili bilgim ve görgüm bundan ibarettir.", sorulması üzerine; "Tanık .'nın ifadesinde geçen bu hayatı sevmiyorum. İntihar etmek istiyorum şeklinde sözler söylediğini hatırlamıyorum. Yine gerçek hayatta kendisine yönelik istismar içeren bir harekete maruz kalıp kalmadığına dair birşey söyleyip söylemediğini de şu an için hatırlamıyorum. Ancak belirttiğim gibi . benim yanıma geldiğinde kendisi mağdurun kendisine anlattıklarını anlatırken telaşlı ve heyecanlı olduğundan üzgün olduğunu farkettim. Bu nedenle bu tip vakalarda öğrenciler ilgi çekmek için bu tarz şeyleri söylediğinden dolayı kendilerine itibar etmiyorduk ancak konu mağdur ... olunca mağdura saf iyi niyetli ilgiye muhtaç bir çoçuk olduğundan ve ailevi yaşantısı itibariyle öz güveni düşük olduğundan tanık .'nin beyanlarına itibar ederek olayı rehber öğretmenine ilettim.",.Tanık . Mahkemede; "Halen . İmam Ortaokulunda rehber öğretmen olarak görev yapmaktayım. Mağdur ... bizim öğrencimizdi. Kendisi akademik başarısı düşük olan, risk grubunda bulunan öğrencilerdendi. Tutanak tutmuş olduğumuz tarihten yaklaşık 1-2 ay öncesine kadar mağdur ...'da değişiklikler gözlemlemeye başladım. Özellikle giyim kuşamında ve arkadaşlarına yönelik tavır ve davranışlarında değişiklikler gözlemlemiştik. O dönemde mağdur arkadaşlarına erkek arkadaşının olduğundan bahsetmişti. . o sürede sürekli devamsızlık yapıyordu, derslerden kaçıyordu, arkadaşları ile konuşmuyordu, tamamen içine kapanık bir yaşamı vardı. Olayın olduğu günde okulda yoktu. Ben olayı öğrenir öğrenmez öğrencimin velisini aradım, babası Meliha'yı okula getirdi. Tutanak tuttuğumuz tarihte Meliha'nın arkadaşı ...'ın ingilizce öğretmenine gelerek Meliha'nın hamile olduğunu söylediğini ingilizce öğretmeni bana belirtti. Bunun üzerine ben mağdureyi bireysel görüşmeye aldım. Mülakatı tek başıma yaptım. Öncelikle mağdura hamileliğin ne olduğunu, bununla ne kastettiğini, bilip bilmediğini sorguladım. Mağdurun yapılan ön görüşmede bilgisinin olduğunu tespit etmekle, olayı sordum. Önce herhangi bir şeyden bahsetmedi. Daha sonra bu olayı anlatma halinde kendisine zarar görmeyeceği konusunda usulüne uygun bir şekilde izahatta bulunduktan sonra mağdurenin rahatlamasını sağladım. Bunun üzerine mağdurenin dayısı olan sanığın kendisinin vücudunun özel bölgelerine dokunduğunu, kendisi ile ilişkiye girdiğini belirtti. Olayın üzerinden zaman geçtiği için kelime kelime ne dediğini şu anda hatırlayamıyorum. Hatta mağdure dayısının kendisine yapmış olduklarını annesinin de gördüğünü bana söyledi. Ben . ile sık sık görüştüğümden dolayı kendisinin kişilik yapısı itibariyle yalan söyleyebilecek bir karaktere sahip olmadığını düşünüyorum. Tarafımızdan tutulan tutanak içeriği doğrudur, tutanak altındaki imza bana aittir."Şeklinde beyanlarda bulunmuşlardır..Sanık ... Kollukta; " Şimdilik herhangi bir ış yapmıyorum ... benım kardeşim olan Sibel’in kızı olur. Yaklaşık iki yıl kadar önce ... Şeker fabrikasında çalıştım, bu esnada da kardeşim olan Sibel’in evinde yaklaşık olarak I,5 ay kaldım. Alkol kullanırım ancak kullandığım zamanlarda kendimi kaybetme gibi bir durum söz konusu değildir. Yiğenimin bahsettiği evde tek kaldığımız zamanlarda olmuştur. Ancak aradan zaman geçmesinden dolayı bu kadar hatırlayabiliyorum. Yiğenimin söylediği benim kendisinin göğüsleriyle oynayıp daha sonra kendisine cinsel organımı tutmasını istediğimi iddia etmiştir. Ancak böyle bir şey kesinlikle olmamıştır. Yiğenim biraz kendisini ifade edemez ve akli olarak her zaman aynı olan bir kişi değildir Bu sebeple böyle şeyleri söylediğini düşünüyorum. Bu iddiaları kabul etmiyorum. Ayrıca Umut benim eski eşim olan Dilek Yavuzsan isimli kişinin benden önceki eşinin çocuğudur. Dilek Yavuzsan isimli kişiyle resmi nikahsız olarak evliydik. Beş yıl öncede ayrıldık. Ayrıldığım tarihten bu tarafa Umut’u hiç görmedim. Umut’un hakkındaki iddialarla ilgili bir bilgim yoktur. Umut Yavuzsan şuanda askerdedir. Ancak nerede askerlik yaptığı ile ilgili bir bilgim yoktur. Bu konuda söyleyeceklerim bundan ibarettir.",
Mahkemede; "Ben üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Mağdurun annesi benim kardeşim olur. 2015 yılında evlerinde yaklaşık 1,5 ay kadar kaldım. O dönemde kardeşim ile eşi arasında anlaşmazlık vardı. Sonraki süreçte de ayrıldılar ve ayrı yaşıyorlar. Bu olayları kardeşimin eşi olan müşteki ... ortaya atmıştır. Benden intikam almak için yaptığını düşünüyorum. Çünkü eniştem, kardeşim ile ayrılmasının sebebinin benim olduğumu düşünüyordu. Bu yüzden iddiada bulunulduğunu düşünüyorum. Mağdur benim çocuğum gibidir. Benim ona karşı böyle bir eylemde bulunmam mümkün değildir. Mağdur konuşmakta zorluk çekiyordu. Aklının da tam olarak yerinde olmadığını biliyordum. Suçsuzum, beraatimi isterim.", kollukta alınan ifadesiyle arasında oluşan çelişki nedeniyle sorulması üzerine;"Poliste bana ne sorulduysa ona cevap verdim. Bu nedenle iddiayı eniştemin attığını söylememiş olabilirim. Benim az önceki beyanlarım doğrudur.",Şeklinde savunmada bulunmuştur.
Çocukların cinsel istismarı suçu, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 103. maddesinde;
"(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismar deyiminden;
a) Onbeş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
Anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Cinsel istismarın üstsoy, ikinci veya üçüncü derecede kan hısmı, üvey baba, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, ... hizmeti veren veya koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehdit kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması hâlinde, onbeş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
(7) Suçun mağdurun bitkisel hayata girmesine veya ölümüne neden olması durumunda, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur." şeklinde düzenlenmiş iken,28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'un 59. maddesi ile;
"(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden;
a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
(3) Suçun;
a) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
b) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından,
d) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya ... hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,
e) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b) bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur",
02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun'un 13. maddesi ile de;
"Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza, istismar durumunda on yıldan, sarkıntılık durumunda beş yıldan az olamaz.
Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden;a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza on sekiz yıldan az olamaz.
(3) Suçun;
a) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
b) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından,
d) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya ... hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,
e) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b) bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur."
Hâlini almıştır.Görüldüğü gibi TCK'nın 103. maddesinde çocuğun cinsel istismarı tanımlamış olup, birinci fıkraya göre cinsel istismar deyiminden; onbeş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış ile diğer çocuklara karşı cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen bir başka nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar anlaşılmaktadır.Maddenin ilk fıkrasında çocuğun cinsel istismarı suçunun temel şekli, ikinci fıkrasında ise cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi, suçun temel şekline nazaran daha ağır cezayı gerektiren nitelikli bir hâl olarak yaptırıma bağlanmıştır.
Bu suçun, maddenin birinci fıkrasında düzenlenen basit hâli, çocuğa karşı gerçekleştirilen cinsel davranışın organ ya da sair bir cisim sokulmadan vücut dokunulmazlığının ihlali şeklinde işlenmesi ve kastın da cinsel arzuları tatmin amacına yönelmesi bakımından ikinci fıkrada hüküm altına alman nitelikli hâlinden ayrılır. İkinci fıkradaki nitelikli hâlde maddi unsur, vücuda organ ya da sair bir cisim sokulması olup, failin kastının da bu tür bir eylemin gerçekleştirilmesine yönelik olması gerekmektedir. Suçun temel şeklinin aksine, ikinci fıkrada tanımlanan nitelikli hâlinin oluşabilmesi için eylemin cinsel arzularının tatmini amacına yönelik olması şart değildir.Üçüncü fıkrada suçun birden fazla kişi tarafından birlikte, insanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle, üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya ... hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından, kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi nitelikli hâl olarak sayılmıştır. Buna göre çocuğa karşı cinsel istismar eylemi, koruma, bakım ve gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından işlenirse verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır.Dördüncü fıkrada, cinsel istismarın on beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte maruz kaldığı fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan kişilere karşı cebir veya tehdit kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi, cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli hâl olarak kabul edilmiştir. Ancak bunun için, uygulanan cebrin en fazla kasten yaralama suçunun temel şeklini oluşturacak boyutta olması gerekir. Bu bakımdan, beşinci fıkraya göre, cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanacaktır.Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Katılan mağdurenin aşamalarda; dayısı olan sanığın zaman zaman kendilerini ziyaret ettiğini, 2015 yılının kış aylarında sanığın yine ziyarete geldiğini, akşam saatlerinde anne ve babasının işe gittiğini, kardeşlerinin ise dışarıda oyun oynadıklarını, evde sanıkla birlikte yalnız kaldıkları sırada sanığın, yanına gelerek kendisinin üzerini çıkartıp göğüslerini emdiğini, yine sanığın cinsel organına dokunmasını kendisinden istediğini ancak dokunmadığını, bu olayın 3 farklı zamanda gerçekleştiğini iddia ettiği, sanığın ise Kollukta; üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini ve katılan mağdurenin akli dengesinin yerinde olmadığını, Mahkemede ise; katılan mağdurenin babası olan ...’ın eşinden boşanma sebebi olarak kendisini gördüğünü ve bu nedenle intikam almak için kızı olan katılan mağdureyi yönlendirdiğini savunduğu olayda;Necmettin Erbakan Üniversitesi . Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimliğince düzenlenen 29.06.2016 ve 23.12.2016 tarihli raporlarla iddia edilen fiile karşı bedensel ve ruhsal bakımdan kendisini savunabilecek durumda olmadığı ve fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin gelişmediği tespit edilen katılan mağdurenin dayısı olan sanık hakkında iftira atması için herhangi bir nedenin bulunmaması, sanığın Mahkemede tanık Sibel ve katılan ...’in bir kaç yıl önce boşandıklarını, ...'in boşanmadan kendisini sorumlu tuttuğunu, bu sebeple kendisinden intikam almak istediğini ve katılan mağdureyi yönlendirdiğini belirtmesine karşın Sibel’in 05.12.2017 tarihinde Mahkemede eşiyle boşanmasının geçimsizlikten kaynaklandığını, sanığın boşanma kararı almalarında herhangi bir tesirinin olmadığını beyan etmesi, tanık Kadir’in 05.12.2017 tarihinde Mahkemede sanığın, mağdureye yönelik eylemini anlatır görgüye dayalı beyanda bulunması hususları birlikte değerlendirildiğinde sanığın mağdureye yönelik eyleminin sabit olduğunun kabulü gerekmektedir.Bu itibarla haklı nedene dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; "Genel Kurulun sayın çoğunluğu ile aramızda çıkan uyuşmazlıklar;
Tanık ...’ın 15/12/2017 tarihli celsede beyanı alınırken CMK’nın 45 ve 48. maddelerine aykırı davranılması,
Tanık ...’ın beyanında annesi olan tanık ...’un da olaya ilişkin bilgisi olduğunu belirtmesi karşısında tanık ...’a bu hususun sorulmayarak mübayenetin giderilmemesi,
Tanıklar ... ve ...’un birbiriyle zıt olan beyanlarında Yerel Mahkemece hangi gerekçeyle tanık ...’ın beyanlarına üstünlük tanındığının gerekçeli kararda yer almaması ve bu bağlamda sanık hakkında mevcut delillerle mâhkumiyet hükmü kurulmasının mümkün olmadığına ilişkindir.
Sanık ...’un yeğeni olan mağdure ...’a karşı basit cinsel istismar suçundan ... 5. Ağır Ceza Mahkemesince 01/03/2018 tarihinde mahkûmiyetine karar verilmiş, verilen hükmün katılan katılan ... vekili ile sanık müdafisi tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen ... Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, bu kararın da katılan Bakanlık vekili ve sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince;
'...olayın intikal şekli ve zamanı, mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında, ilk derece mahkemesinin gerekçesinde yer alan sübuta ilişkin deliller ile dosya içeriğinin çelişmesi karşısında, 5271 sayılı CMK'nın 230/1-b. maddesine uygun düşmeyen gerekçeyle kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik istinaf başvurusunun kabulü yerine yazılı şekilde esastan reddine karar verilmesi suretiyle aynı Kanunun 289/1-g. maddesine muhalefet edilmesi,' isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise, sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmünde delillerin takdirine ilişkin bir isabetsizlik bulunmadığı, ve kararın onanması gerektiği görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece itirazın yerinde görülmemesi üzerine dosya Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmiştir.
Sayın çoğunluk ile aramızda çıkan uyuşmazlıklar hususunda yapılan değerlendirmede;
1-) Olayın tek görgü tanığı olan sanığın yeğeni, mağdurenin ise ağabeyi olan tanık ...’ın duruşmada alınan beyanında CMK’nın 45 ve 48. maddelerine aykırı davranılmıştır. 5271 sayılı CMK’nın 'Tanıklıktan çekinme' başlıklı 45. maddesi;
'(1) Aşağıdaki kimseler tanıklıktan çekinebilir:
a) Şüpheli veya sanığın nişanlısı.
b) Evlilik bağı kalmasa bile şüpheli veya sanığın eşi.
c) Şüpheli veya sanığın kan hısımlığından veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyu.
d) Şüpheli veya sanığın üçüncü derece dahil kan veya ikinci derece dahil kayın hısımları.
e) Şüpheli veya sanıkla aralarında evlâtlık bağı bulunanlar.
(2) Yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeniyle tanıklıktan çekinmenin önemini anlayabilecek durumda olmayanlar, kanunî temsilcilerinin rızalarıyla tanık olarak dinlenebilirler. Kanunî temsilci şüpheli veya sanık ise, bu kişilerin çekinmeleri konusunda karar veremez.
(3) Tanıklıktan çekinebilecek olan kimselere, dinlenmeden önce tanıklıktan çekinebilecekleri bildirilir. Bu kimseler, dinlenirken de her zaman tanıklıktan çekinebilirler','Kendisi veya yakınları aleyhine tanıklıktan çekinme' başlıklı 48. maddesi; 'Tanık, kendisini veya 45 inci maddenin birinci fıkrasında gösterilen kişileri ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikte olan sorulara cevap vermekten çekinebilir. Tanığa cevap vermekten çekinebileceği önceden bildirilir.' şeklinde hükümler içermektedir.Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; 05/12,2017 tarihli duruşmada 'Sanığı tanır, mağdurun kardeşi olduğunu beyan etmekle, CMK'nın 45/1. maddesi gereğince engel hali var, CMK'nın 48/1. maddesi gereğince tanıklıktan CMK'nın 51/1. maddesi gereğince yeminden çekinme hakkı hatırlatıldı. Tanıklık yapacağını beyan eden tanığa CMK'nın 53. maddesi uyarınca gerçeği söylemesinin önemi, gerçeği söylememesi halinde yalan tanıklık suçundan dolayı cezalandırılacağı, doğruyu söyleyeceği hususunda mahkemece yemin verdirilebileceği, izinsiz duruşma salonunu terk edemeyeceği anlatıldı. CMK'nın 59. maddesi gereğince tanıklık yapacağı olayla ilgili olarak bilgi verildi.' şeklindeki ifadeyle tanık ...’un beyanı alınmıştır. Tanık ...’un CMK’nın 45. maddesinde engel hali ve CMK'nın 48/1. maddesi gereği tarafına tanınan hak sanığın yeğeni olmasından kaynaklanmaktadır. Ancak yukarıda belirtildiği üzere 'mağdurun kardeşi olduğunu beyan etmekle' ibaresi yer almıştır. Bu kapsamda tanığın sanık olan dayısına karşı aleyhe tanıklıktan çekinebileceği hususu tanığa açıkça anlatılmamıştır. Duruşmada meydana gelen olay ve vakaların ispatı ancak duruşma tutanakları ile mümkün olduğuna göre bu durumun aksini iddia etmek de hukuka uygun değildir.Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 19.12.2019 tarih 271-708 sayılı kararı ve diğer birçok kararında da belirttiği üzere; 'Ceza muhakemesinin amacı olan maddi gerçeğe ulaşabilmek için, delil elde edilmesi aşamasında şahsi ve toplumsal değerlerin korunması da gereklidir. Kanun koyucu bu amaçla, delil serbestliği ilkesine, öğreti ve uygulamada 'delil yasakları' olarak adlandırılan bir takım sınırlamalar getirmiştir. Delil yasakları; 'delil elde etme' ve 'değerlendirme' yasakları olarak ikiye ayrılmaktadır. Delillerin elde edilme şekline ilişkin yasaklara 'delil elde etme yasakları' hukuka uygun olarak elde edilmiş bulunsa bile bir delilin yargı mercilerince ortaya konulup değerlendirilebilmesine ilişkin yasaklara ise 'delil değerlendirme yasakları' denilmektedir.İfade alma ve sorgunun yasak usullerle gerçekleştirilmesi, tanıklıktan çekinme hakkı olanlara bu hakkın hatırlatılmaması, aramanın herhangi bir karara dayanmadan yapılması, ses veya görüntülerin montajlanması delil elde etme yasağına; tanıklıktan çekinen şahidin önceki ifadelerinin okunamaması, iletişimin denetlenmesi sırasında tesadüfen elde edilen delillerin CMK'nın 135/6. maddesinde sayılanlar dışındaki bir suçun soruşturma ve kovuşturulmasında kullanılamaması ise delil değerlendirilmesi yasaklarına örnek olarak gösterilebilir.Kanuna aykırılıktan daha geniş bir içeriğe sahip olan hukuka aykırılık kavramının kapsam ve çerçevesi belirlenirken, gerek pozitif hukuk metinlerine, gerekse kişilerin temel hak ve hürriyetlerine ilişkin evrensel hukuk ilkelerine aykırılık bulunup bulunmadığı gözetilmeli ve aykırılığın varlığı durumunda, 'hukuka aykırılığın mevcudiyeti' kabul edilmelidir. İlgili kararda ve diğer birçok kararda yer alan bu belirlemede tanıklıktan çekinme hakkı olanlara bu hakkın hatırlatılmaması delil elde etme yasağı şeklinde yorumlanarak bu hususun hukuka aykırı olduğunun altı çizilmiştir.2-)Tanık ...’ın beyanında annesi olan tanık ...’un da olaya ilişkin bilgisi olduğunu belirtmesi karşısında tanık ...’a bu hususun sorularak mübayenet giderilmemiştir.Olayın tek görgü tanığı konumunda bulunan ve Yerel Mahkemece beyanları mahkûmiyet kararına esas alınan tanık ... 05/12/2017 tarihli celsede 'Sanık ... de salonda yer yatağında her birimiz ayrı ayrı bu şekilde yatıyorduk. Ancak daha sonra sesler duydum. 'dayı yapma!' şeklinde kardeşimin sözleri üzerine uyandım. Sanık olan dayıma herhangi bir şey söylemedim. Direk yatak odasına giderek annemi uyandırdım. Daha sonra ben anneme sanığı evden kov dedim. Bu şekilde dayım olan sanığı evden kovduk. Sanık evden çıktıktan sonra annem bana ' bu olayı kesinlikle babana anlatma' dedi.' şeklindeki beyanına karşın aynı celse hazır bulunan tanık ...’a bu hususun sorulmayıp mübayenetin giderilmeden karar verilmesi hukuka aykırıdır.
3-)Tanıklar ... ve ...’un birbiriyle zıt olan beyanlarında Yerel Mahkemece hangi gerekçeyle tanık ...’ın beyanlarına üstünlük tanındığının gerekçeli kararda yer almamış ve bu bağlamda sanık hakkında mevcut delillerle mâhkumiyet hükmü kurulması hukuka aykırıdır.Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşı oy da dâhil olmak üzere gerekçeli olarak yazılmasının zorunlu olması, bu bağlamda yargılama sonucunda ulaşılan kanaatin, iddia, savunma, tanık anlatımları ve dosyadaki diğer bilgi ve belgelere ilişkin değerlendirmeler ile sanığın eylemlerinin ve yüklenen suçun unsurlarının nelerden ibaret olduğunun, hangi gerekçeyle hangi delillere üstünlük tanındığının açıkça hükmün gerekçesine yansıtılmasının gerekmesi karşısında; tanık ... ile tanık ...’un birbiriyle çelişen beyanlarında hangi gerekçeyle tanık ...’ın beyanlarına üstünlük tanındığının açıklanması gerekmektedir. Bu kapsamda diğer mevcut deliller karşısında sanığın mahkumiyetine karar verilmesi mümkün değildir.Tüm bu hususlar neticesinde sayın çoğunluk görüşüne katılmayarak bu yöndeki karşı oyumu sunuyorum." görüşüyle,Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi de; İtirazın reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesinin 06.03.2019 tarihli ve 9134-7875 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 22.06.2021 tarihli ve 196 sayılı kararı uyarınca Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 01.07.2021 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere kapatılmasına ve arşivde bulunan dosyaların Yargıtay 9. Ceza Dairesine devredilmesine karar verildiğinden dosyanın, uygulamanın denetlenmesi amacıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 12.04.2022 tarihinde yapılan müzakerede ön sorun ve uyuşmazlık konusu bakımından oy çokluğuyla karar verildi.