Esas No: 2020/73
Karar No: 2022/254
Karar Tarihi: 12.04.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/73 Esas 2022/254 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2020/73 E. , 2022/254 K."İçtihat Metni"
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : Ceza Genel Kurulu
Mahkemesi :Ceza Dairesi
Sayısı : 102-147
Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan sanık hakkında ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 14.10.2019 tarih ve 102-147 sayı ile; sanığın TCK'nın 314/2, 3713 sayılı Kanun'un 5/1, TCK'nın 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca 12 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba karar verilmiştir.
Hükmün sanık ve müdafisi ile katılma talepleri reddedilen vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının "ret-onama" istemli 13.02.2020 tarihli ve 19121 sayılı tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Temyiz incelemesi yapan Ceza Genel Kurulunca dosya incelenip görüşülerek gereği düşünüldü:
Sanığın duruşmalı inceleme isteminin, İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince yapılan yargılama esnasında silahların eşitliği ile çelişmeli yargılama ilkeleri doğrultusunda savunmaya yeterli imkân sağlanıp bu hakkın etkin şekilde kullandırılmış olması, temyiz denetiminde herhangi bir sınırlamaya tabi olmayacak şekilde yazılı savunma imkânının kullanılabilme olanağının bulunması karşısında savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olmadığından 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanun'un 94. maddesi ile değişik CMK'nın 299/1. maddesi uyarınca takdiren reddine oy birliğiyle karar verilmiştir.
Kovuşturma aşamasında sanık hakkındaki kamu davasına katılma talebinde bulunup Özel Dairece bu talepleri reddedilen ... ile ... ve ... vekillerinin CMK’nın 260/1. maddesindeki düzenleme uyarınca kanun yollarına başvurma hakları bulunmakta ise de kamu barışına karşı işlenen suçlardan olup dolaylı mağdurunun toplumu oluşturan bütün bireylerin olduğu silahlı terör örgütüne üye olma suçu yönünden davaya katılma ve hükmü temyiz etme haklarının bulunmaması karşısında; katılma talepleri reddedilen ... ile ... ve ... vekillerinin temyiz istemlerinin 5271 sayılı CMK’nın 298/1. maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Ceza Genel Kurulunca yapılacak temyiz incelemesi sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılma istemiyle açılan davada, İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesinde yapılan yargılama sonunda bu suçtan kurulan mahkumiyet hükmünün hukuki yönüne ilişkin ise de;
İncelemeye geçmeden önce, Özel Dairece yapılan yargılama sırasında hâkimin reddi talebinin geri çevrilmesi kararına yapılan itiraz hakkında usulüne uygun şekilde karar verilmeden hüküm kurulup kurulmadığı hususu öncelikle değerlendirilecektir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan açılan kamu davasında Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından yapılan yargılamanın 31.05.2018 ve 23.10.2018 tarihli oturumlarında Daire Başkanı ...'nun başkan sıfatıyla heyete iştirak ettiği,
Sanığın 28.03.2018 tarihli dilekçesi ile; "Dosyada yer alan ... ve ...'in ifadelerinde geçen olaylara dair bilgisi olan sayın başkan ve üyelerin, yine itirazımı inceleyecek olan başkan ve üyelerin davadan çekilmeleri gerekir...davanın esası ile ilgili bilgi sahibi olan yada Yargıda Birlik üyesi sayın Başkan ve üyelerin AİHS 6/1 md. uyarınca ve CMK 22-30 maddeleri uyarınca davadan ve itiraz incelemesinden çekilmelerini arz ve talep ederim." şeklindeki gerekçelerle hâkimin reddi talebinde bulunduğu,
Bu talep üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesince 02.04.2018 tarihinde, hakkında ret isteminde bulunulan Daire Başkanı ...'nun da bulunduğu heyet tarafından;
"Sanık tarafından Mahkeme Başkanı ve heyette bulunan Üyeler hakkında davadan ve itiraz incelemesinden çekilme isteminde bulunulduğu, sanığın dilekçesinde ileri sürdüğü hakimin çekinmesi nedenleri yeterli gerekçeyi taşımadığı gibi yargılamayı uzatmaya yönelik talep olarak değerlendirildiğinden 5271 sayılı Yasanın 31/1-b-c, ve 31/2 maddesi gereğince geri çevrilmesine," şeklindeki ara kararla hâkimin reddi talebinin geri çevrilmesine karar verildiği,
Sanığın 31.05.2018 tarihli 2. celsede tutukluluk itirazlarının karara bağlanmadığına ilişkin savunmalarını yaptığı sırada heyet başkanı ... tarafından en son dilekçelerinin ve hâkimin reddi talebinin 02.04.2018 tarihinde karara bağlandığının belirtilmesi üzerine sanığın kararın kendisine tebliğ edilmediğini beyan ettiği, heyet başkanınca kararın kendisine tebliğ edileceği ve avukatının da dosyada mevcut bu kararı almasının mümkün olduğunun bildirilmesi suretiyle yargılamaya devam olunduğu, 15.01.2019 tarihli 4. celsede sanığın bahse konu kararın kendisine tebliğ edilmediğini belirterek tebliğini talep etmesi üzerine kararın aynı celsede sanığa tebliğ edildiği,
Yargılamanın devamında sanığın 22.01.2019 tarihli dilekçe ile hâkimin reddi talebinin geri çevrilmesi kararına yaptığı itiraz üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından 28.01.2019 tarihli karar ile; "Sanık ...'ın Dairemiz başkanı ... hakkındaki hakimin reddi talebi üzerine verilen 'hakimin reddi talebinin geri çevrilmesine' şeklindeki 02.04.2018 tarihli karar usul ve yasaya uygun olduğu gibi itirazında süresinde olmadığı anlaşılmakla CMK'nun 268/2. Maddesi gereğince İTİRAZA KONU KARARIN DÜZELTİLMESİNE YER OLMADIĞINA, aynı madde uyarınca dosyanın itirazı incelemeye yetkili Yargıtay 10. Ceza Dairesi'ne GÖNDERİLMESİNE" karar verildiği, ancak dosyada Yargıtay 10. Ceza Dairesi tarafından itiraz hakkında bir karar verilmesinin sağlandığına ilişkin bir evrak bulunmadığı, yargılamaya bu haliyle devam olunarak 14.10.2019 tarihinde hüküm kurulduğu,
Sanığın temyiz dilekçelerinde özetle; bahse konu itirazı hakkında bir karar verilmediği gerekçesiyle kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek temyiz talebinde bulunduğu,
Anlaşılmaktadır.
Ön sorunun sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulması için bu konudaki yasal düzenlemelere değinilip Yargıtay Ceza Dairelerinin "İlk derece mahkemesi" sıfatı ile baktıkları davalarda hâkimin reddi taleplerine ilişkin başvurularda izlenecek olan usulün belirlenmesinde fayda bulunmaktadır.
2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun "Genel esaslar" başlıklı 39. maddesi;
"Yargıtay daireleri ile kurulları oylamaya katılacakların tümünün hazır bulunması veya bu Kanunla belli edilen çoğunluğun meydana gelmesi halinde toplanır.
Görüşmeler gizli olur. Daire ve kurullarda kararlar çoğunlukla verilir. Özel hükümler saklıdır.
Dairelerin veya genel kurulların başkan ve üyeleri reddolunabilirler. Ret hususundaki istemler, reddedilen başkan veya üye katılmaksızın ilgili daire veya genel kurullarca incelenerek kesin karara bağlanır. Daire ve kurulların toplantılarını engelleyen toplu ret istemleri dinlenmez." şeklinde düzenlenmiştir.
Maddenin birinci fıkrasında daireler ve kurulların oylamaya katılacak olanlarının tamamının hazır olması veya kanunda belirlenen sayıya ulaşılması hâlinde toplanabileceği belirtilmiş, ikinci fıkrasında özel hükümler ayrıksı olmak üzere görüşmelerin gizli olacağı ve kararların çoğunlukla verilebileceği düzenlenmiş, üçüncü fıkrasında ise dairelerin veya genel kurulların başkan ve üyelerinin ret edilebilecekleri ve ret edilmeleri durumunda ret edilen başkan veya üye katılmaksızın anılan daire veya kurul tarafından ret isteminin kesin bir şekilde karara bağlanacağı ile heyetin tümünün toplanmasını engelleyen ret istemlerinin dinlenmeyeceği hüküm altına alınmıştır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Hâkimin reddi sebepleri ve ret isteminde bulunabilecekler" başlıklı 24. maddesi;
"(1) Hâkimin davaya bakamayacağı hâllerde reddi istenebileceği gibi, tarafsızlığını şüpheye düşürecek diğer sebeplerden dolayı da reddi istenebilir.
(2) Cumhuriyet savcısı; şüpheli, sanık veya bunların müdafii; katılan veya vekili, hâkimin reddi isteminde bulunabilirler.
(3) Bunlardan herhangi biri istediği takdirde, karar veya hükme katılacak hâkimlerin isimleri kendisine bildirilir.",
"Tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebeplerden dolayı hâkimin reddi isteminin süresi" başlıklı 25. maddesi;
"(1) Tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebeplerden dolayı bir hâkimin reddi, ilk derece mahkemelerinde sanığın sorgusu başlayıncaya; duruşmalı işlerde bölge adliye mahkemelerinde inceleme raporu ve Yargıtayda görevlendirilen üye veya tetkik hâkimi tarafından yazılmış olan rapor üyelere açıklanıncaya kadar istenebilir. Diğer hâllerde, inceleme başlayıncaya kadar hâkimin reddi istenebilir.
(2) Sonradan ortaya çıkan veya öğrenilen sebeplerle duruşma veya inceleme bitinceye kadar da hâkimin reddi istenebilir. Ancak bu istemin, ret sebebinin öğrenilmesinden itibaren yedi gün içinde yapılması şarttır.",
"Ret isteminin usulü" başlıklı 26. maddesi;
"(1) Hâkimin reddi, mensup olduğu mahkemeye verilecek dilekçeyle veya bu hususta zabıt kâtibine bir tutanak düzenlenmesi için başvurulması suretiyle yapılır.
(2) Ret isteminde bulunan, öğrendiği ret sebeplerinin tümünü bir defada açıklamak ve süresi içinde olguları ile birlikte ortaya koymakla yükümlüdür.
(3) Reddi istenen hâkim, ret sebepleri hakkındaki görüşlerini yazılı olarak bildirir.",
"Hâkimin reddi istemine karar verecek mahkeme" başlıklı 27. maddesi;
"(1) Hâkimin reddi istemine mensup olduğu mahkemece karar verilir. Ancak, reddi istenen hâkim müzakereye katılamaz. Bu nedenle mahkeme teşekkül edemezse bu hususta karar verilmesi;
a) Reddi istenen hâkim asliye ceza mahkemesine mensup ise bu mahkemenin yargı çevresi içerisinde bulunan ağır ceza mahkemesine,
b) Reddi istenen hâkim ağır ceza mahkemesine mensup ise o yerde ağır ceza mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye, son numaralı daire için (1) numaralı daireye; o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi bulunması hâlinde ise, en yakın ağır ceza mahkemesine,
Aittir.
(2) Ret istemi sulh ceza hâkimine karşı ise, yargı çevresi içinde bulunduğu asliye ceza mahkemesi ve tek hâkime karşı ise, yargı çevresi içerisinde bulunan ağır ceza mahkemesi karar verir.
(3) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin başkan ve üyelerinin reddi istemi, reddedilen başkan ve üye katılmaksızın görevli olduğu dairece incelenerek karara bağlanır.
(4) Ret isteminin kabulü halinde, davaya bakmakla bir başka hâkim veya mahkeme görevlendirilir.",
"Ret istemi üzerine verilecek kararlar ve başvurulacak kanun yolları" başlıklı 28. maddesi;
"(1) Ret isteminin kabulüne ilişkin kararlar kesindir; kabul edilmemesine ilişkin kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir. İtiraz üzerine verilen ret kararı hükümle birlikte incelenir.",
"Reddi istenen hâkimin yapabileceği işlemler" başlıklı 29. maddesi;
"(1) Reddi istenen hâkim, ret hakkında bir karar verilinceye kadar yalnız gecikmesinde sakınca olan işlemleri yapar.
(2) Ancak, hâkimin oturum sırasında reddedilmesi hâlinde, bu konuda bir karar verilebilmesi için oturuma ara vermek gerekse bile ara vermeksizin devam olunur. Şu kadar ki, 216 ncı madde uyarınca tarafların iddia ve sözlerinin dinlenilmesine geçilemez ve ret konusunda bir karar verilmeden reddedilen hâkim tarafından veya onun katılımıyla bir sonraki oturuma başlanamaz.
(3) Ret isteminin kabulüne karar verildiğinde, gecikmesinde sakınca bulunan hâl nedeniyle yapılmış işlemler dışında, duruşma tekrarlanır.",
"Ret isteminin geri çevrilmesi" başlıklı 31. maddesi ise;
"(1) Mahkeme, kovuşturma evresinde ileri sürülen hâkimin reddi istemini aşağıdaki durumlarda geri çevirir:
a) Ret istemi süresinde yapılmamışsa.
b) Ret sebebi ve delili gösterilmemişse.
c) Ret isteminin duruşmayı uzatmak amacı ile yapıldığı açıkça anlaşılıyorsa.
(2) Bu hâllerde ret istemi, toplu mahkemelerde reddedilen hâkimin müzakereye katılmasıyla, tek hâkimli mahkemelerde de reddedilen hâkimin kendisi tarafından geri çevrilir.
(3) Bu konudaki kararlara karşı itiraz yoluna başvurulabilir." şeklinde düzenlemeler içermektedir.
Anılan Kanun'un 27. maddesine ilişkin Hükûmet Tasarısı Gerekçesinde;
"Maddenin birinci ve ikinci fıkralarında hâkimin reddi istemini inceleyip karara bağlayacak mahkemeler, uygulamada tereddüde yer bırakmayacak bir açıklıkla belirtilmiştir. 1412 sayılı Kanunun 26'ıncı maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinde yer alan 'ret olunan hâkim, ret talebinin haklı olduğunu kabul ederse ret talebi hakkında bir karar verilmez.' hükmüne yer verilmemiş, böylece, her halde merciin karar vermesi zorunluluğu kabul edilmiştir.
Maddenin üçüncü fıkrasında ise bölge adliye mahkemesi ceza dairesi başkan ve üyelerinin reddi isteminin, reddedilen başkan ve üye katılmaksızın görevli olduğu dairece incelenerek karara bağlanacağı ve dairelerin toplantılarını engelleyen toplu ret istemelerinin dinlenmeyeceği hükme bağlanmıştır.
Hâkimin reddi hususunda ileri sürüklen nedenlerin geçersiz olmasından dolayı istemin kabul edilmemesi hâlinde beşyüzmilyon liraya kadar hafif para cezasına hükmedilebilmesine olanak sağlanmıştır.
Geçerli nedenlerle hâkimi reddetmek yetkisi yasal bir haktır. Ancak, taraflar için güvence sağlayan bu hakkın kötüye kullanılması ve bu yolla hâkimin kişilik haklarına saldırıda bulunulması veya kendisine karşı suç işlenmesi hâllerinde, hâkimin de herkes gibi dava ve şikâyette bulunma hakkı olduğundan 1412 sayılı Kanunun 26'ıncı maddesi son fıkrası gibi bir hükme maddede ayrıca yer verilmemiştir."
Komisyon Gerekçesinde ise;
"Tasarının 28'inci maddesinin birinci fıkrası, içeriği değiştirilmeksizin, daha kolay anlaşılmasını sağlamak amacıyla bentlere bölünmüştür.
İkinci fıkrada 'mensup olduğu' ifadesi yerine 'yargı çevresi içinde bulunduğu' ifadesi tercih edilmiştir. Çünkü bir ceza hâkimi veya mahkemesi ile başka bir ceza mahkemesi arasında herhangi bir mensubiyet ilişkisi söz konusu olamaz.
Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısında, ceza hukuku anlamında herhangi bir suç ve cezaya yer verilmesi uygun bulunmadığından, para cezası öngören dördüncü fıkra tasarıdan çıkarılmıştır.
Ancak metinden çıkarılan dördüncü fıkranın yerine başka bir fıkra öngörülmüştür. Böylece hâkimin çekinmesi hükmünde yer alan bir düzenlemenin benzeri buraya da alınmak suretiyle iki hüküm arasında paralellik sağlanmış ve 27'nci madde olarak kabul edilmiştir.",
Anılan Kanun'un 31. maddesine ilişkin Hükûmet Tasarısı Gerekçesinde;
"Madde, uygulamada gerçekleşmesini sağladığı olumlu sonuçlar gözetilerek, 1412 sayılı Kanun'dan kelime değişiklikleri ile aynen alınmış ve kovuşturma evresine ulaşmış davaların, tarafların iyi niyete dayanmayan ret istemleriyle sürüncemede kalmasını önlemeyi amaçlamıştır. Bu maksatla ret isteminin mutlaka geri çevrileceği hâller: Kovuşturma evresinde ileri sürülen hâkimin reddi isteminin süresinde yapılmaması, ret nedeni veya inandırıcı delilin gösterilmemesi, duruşmayı uzatmak için ileri sürüldüğünün açıkça anlaşılmasıdır. Bu hâllerde istem reddedilen hâkim tarafından doğrudan doğruya veya onun katılımıyla mahkemece geri çevrilir.
‘Geri çevirme' kararına karşı hükümle birlikte, ilk derece mahkemesince verilmişse istinaf yoluna, bölge adliye mahkemesince verilmişse temyiz yoluna başvurulabilir.",
Komisyon Gerekçesinde ise;
"Tasarının 32. maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde ‘inandırıcı' ibaresi metinden çıkarılmıştır. Çünkü ya bir delil vardır ve inandırıcıdır ya da ortada delil yoktur. İnandırıcılık delilin özünde olan bir husustur. Delilin inandırıcı olup olmadığını takdir yetkisi ise, delili değerlendirme mevkiinde olan makam veya mercie aittir.
Son fıkradaki kanun yolu değiştirilmiş ve istinaf veya temyiz yerine itiraz kanun yolu tercih edilmiştir. Böylece hâkimin tarafsız olup olmadığı sorunu bir an önce çözümlenerek esasa ilişkin yargılamaya devam edilecek ve yargılama bittikten sonra dahi tarafsızlık sorunu gündeme getirilir olmaktan çıkarılacaktır. Bu gerekçelerle değiştirilen madde yeniden düzenlenmiş ve 31'nci madde olarak kabul edilmiştir." açıklamalarına yer verilmiştir.
Hâkimin reddi kurumunun kötüye kullanılması nedeniyle Almanya Usul Yasası'ndaki hükümler Türk Ceza Hukuku sistemince de benimsenmiş, düzenlemeyle yersiz, zamansız ve duruşmayı uzatmak maksadıyla, kötü niyete dayalı olarak yapılan hâkimin reddi taleplerinin geri çevrilmesi suretiyle bu tür taleplerin sonuçsuz bırakılması amaçlanmıştır.
Hâkimin görev yasağı bulunan davaya bakamayacağı ve yargılamaya katılamayacağı hâllerde ret istemi herhangi bir süreye bağlanmamış, yargılama bitene kadar ret talebinde bulunmak mümkün kılınmış ise de; tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebeplerden dolayı hâkimin reddinin, ilk derece mahkemelerinde sanığın sorgusunun başlanmasına, duruşmalı işlerde bölge adliye mahkemelerinde inceleme raporu ve Yargıtayda görevlendirilen üye veya tetkik hâkimi tarafından yazılmış olan rapor üyelere açıklanıncaya kadar istenebileceği hüküm altına alınmıştır. Diğer hâllerde, inceleme başlayıncaya kadar hâkimin reddi istenebilecektir. Sonradan ortaya çıkan veya öğrenilen sebeplerle duruşma veya inceleme bitinceye kadar da hâkimin reddi istenebilir. Ancak bu istemin, ret sebebinin öğrenilmesinden itibaren yedi gün içinde yapılması 5271 sayılı Kanun'un 25. maddesinde şart koşulmuştur. Kanun'daki düzenleme ile bu sürelere uyulmadığının belirlenmesi hâlinde ret isteminin geri çevrileceği hüküm altına alınmıştır.
Kanunda sayılan düzenlemelerle ret talebinde, ret sebebinin ve delillerinin gösterilmesi şart koşulmuş, böylece soyut, gerekçesiz olan ret isteklerinin önüne geçilmek amaçlanmıştır. Hâkimin gösterilen delilleri inandırıcı bulmaması hâlinde de ret isteğini geri çevirebilmesi imkânı tanınmış, ret talebinde bulunanın, ret nedenlerini somut olarak ortaya koyması zorunlu tutulmuştur.
Ret isteminin duruşmayı uzatmak amacıyla yapıldığının anlaşılması hâlinde de ret isteği geri çevrilecektir. Fakat burada ret isteyenin amacı açıkça anlaşılmalıdır, açıkça anlaşılamıyor ya da bu konuda kuşku varsa, ret isteği bu nedenle geri çevrilmemelidir. Ancak ret talebinde bulunan, ret nedenlerinin tümünü bir defada açıklamak yerine, azar azar açıklamakta ise duruşmayı uzatmak istediği söylenebilir.
Ret isteği süresinde yapılmışsa, ret nedenine ilişkin inandırıcı kanıtlar gösterilmişse ve yargılamayı uzatmak amacı yoksa 5271 sayılı Kanun'un 27. maddesinde belirtilen usul izlenerek reddi istenen hâkimin katılımı olmaksızın bu konuda bir karar verilmelidir.
5271 sayılı Kanun'un 28. maddesine göre ret isteminin kabulüne dair verilen kararlar kesindir. Ret isteminin kabulüne dair karar verilmesi üzerine davaya bakmakla başka bir hâkim veya mahkeme görevlendirilecektir. Ret isteminin kabul edilmemesine dair kararlara karşı ise itiraz yoluna gidilebilecektir. İtiraz mercisince verilen ret kararları ancak hükümle birlikte incelenebilecektir.
5271 sayılı Kanun'un 29. maddesinde reddi istenilen hâkimin ret isteği karara bağlanıncaya kadar yapabileceği ve yapamayacağı işlemler ile yapabileceği işlemlerin geçerli olup olmadığı hususları düzenlenmiştir.
Söz konusu maddeye göre, reddi istenilen hâkimin ret hakkında bir karar verilinceye kadar ancak gecikmesinde sakınca bulunan işlemleri yapıp diğer işlemleri yapmaması gerekir. Gecikmesinde sakınca bulunan hâl, derhâl işlem yapılmadığı takdirde suçun delillerinin ortadan kaybolması olasılığının ortaya çıkması durumudur. Gecikmesi sakıncalı durumların varlığı hâlinde bir işlem o anda yapılmadığında bir daha yapılması mümkün olmayabilir ya da yapılsa da ondan umulan faydaya ulaşamamak söz konusu olabilir. Bu nedenleri düşünen kanun koyucu tarafsızlığından şüphe edilen bir hâkim olsa dahi bir işlemin gecikmesi sakıncalı olması durumunda o hâkim tarafından yapılmasını, hiç yapılmamasına üstün tutmuş ve hâkime bu alanda yetki vermiştir. Hâkim reddedildikten sonra henüz bu konuda bir karar verilmeden gecikmesinde sakınca bulunan hâl nedeniyle bir yargılama işlemi yapılmış ise tutanağa bu işlemin gecikmesinde sakınca olduğu kanaatine varılarak yapıldığı açıkça belirtilmelidir. 5271 sayılı Kanun'un 22. maddesinde öngörülen hâkimin yasaklılığı durumunda ise gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde dahi hiçbir yargılama işlemi yapamaz. Fakat maddeye eklenen ikinci fıkraya göre ret isteği oturum sırasında yapılmış ise; ret konusunda karar verilmesi için oturuma ara verilmesi gerekse bile, hâkim o oturumdaki duruşmayı sürdürmek durumundadır. Ancak bu durumda da; 5271 sayılı Kanun'un 216. maddesi uyarınca tarafların iddia ve sözlerinin dinlenmesine geçilemez ve ret konusunda karar verilmeden reddedilen hâkim tarafından yeni oturum başlatılamaz. Kanun bunu yasaklamıştır. 5271 sayılı Kanun'un 216. maddesindeki "söz" ile delillerin ortaya konulması ve tartışması bittikten sonra yargılama sonuçlandırılırken taraflara verilmesi gereken söz kastedilmektedir. Oturumda yargılama bu noktaya geldiğinde reddi istenen hâkimin duruşmaya ara vermesi zorunludur. Ret istemi konusunda verilen ret ya da kabul kararına göre eski ya da yeni hâkimle duruşmanın sürdürülmesi gerekir.
Ret isteği kovuşturma evresinde ileri sürülmüşse, hâkim reddi hakkında bir karar verilinceye kadar yalnızca gecikmesinde sakınca bulunan işlemleri yapması gerekir. Oturum sırasında hâkimin reddi durumunda ise oturumu sürdürüp gecikmesinde sakınca olsun veya olmasın tüm yargısal işlemleri yerine getirecektir. Ancak katılanın son iddiası, Cumhuriyet savcısının esas hakkında görüşü ve sanık ya da müdafisinin esas hakkındaki savunmasını soramayacaktır (Osman Yaşar, Ceza Muhakemesi Kanunu, Yeni İçtihatlarla Uygulamalı ve Yorumlu, Ankara, 2011, 5. Baskı, 1. Cilt, s. 473 vd).
5271 sayılı Kanun'un 31. maddesinde ise ret isteminin süresinde yapılmaması, ret nedenlerinin açıklanmaması, ret delilinin belirtilmemesi veya ret isteminin duruşmayı uzatmak amacıyla yapıldığının açıkça anlaşılması durumunda ret isteminin geri çevrileceği, anılan geri çevirme kararına toplu mahkemelerde reddi istenen hâkimin de katılacağı, tek hâkimli mahkemelerde ise reddedilen hâkimin bizzat kendisi tarafından geri çevrileceği düzenlenmiş ve bu geri çevirme kararlarına karşı itiraz yoluna müracaat edilebileceği belirtilmiştir.
Görüldüğü üzere hâkimin reddi talebi üzerine; "Hâkimin reddi isteminin geri çevrilmesine", "Hâkimin reddi isteminin kabul edilmesine" veya "Hâkimin reddi isteminin kabul edilmemesine-reddine-" karar verilebilecektir. "Hâkimin reddi talebinin geri çevrilmesine" toplu mahkemelerde reddilen hâkimin de müzakereye katılmasıyla, tek hâkimli mahkemelerde ise reddedilen hâkim tarafından karar verilebilecek iken "Hâkimin reddi isteminin kabul edilmesine" veya "Hâkimin reddi isteminin kabul edilmemesine-reddine-" ilişkin kararlarda reddedilen hâkim müzakereye katılmadan 5271 sayılı Kanun'un 27. maddesinde öngörülen usul izlenerek karar verilebilecektir.
Öte yandan 5271 sayılı Kanun'un hem 27. maddesine göre verilen ret isteminin kabul edilmemesine hem de 31. maddesine göre verilen ret isteminin geri çevrilmesine ilişkin kararlara karşı itiraz yoluna başvurulabilecektir.
Bu aşamada kanun yollarına başvurma hakkı ve olağan kanun yolu kapsamında bulunan "itiraz"a ilişkin hukuki düzenlemelere kısaca değinmekte de fayda bulunmaktadır.
5271 sayılı Kanun'un 260. maddesi;
"(1) Hâkim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır.
(2) Asliye ceza mahkemesinde bulunan Cumhuriyet savcıları, mahkemenin yargı çevresindeki sulh ceza mahkemelerinin; ağır ceza mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet savcıları, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresindeki asliye ve sulh ceza mahkemelerinin; bölge adliye mahkemesinde bulunan Cumhuriyet savcıları, bölge adliye mahkemelerinin kararlarına karşı kanun yollarına başvurabilirler.
(3) Cumhuriyet savcısı, sanık lehine olarak da kanun yollarına başvurabilir ."
Şeklinde düzenlenmiş iken anılan maddenin ikinci fıkrası, 28.06.2014 tarihli ve 29044 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 73. maddesiyle değiştirilmiş ve "Ağır ceza mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet savcıları, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresindeki asliye ceza mahkemelerinin; bölge adliye mahkemesinde bulunan Cumhuriyet savcıları, bölge adliye mahkemelerinin kararlarına karşı kanun yollarına başvurabilirler." şeklinde son hâlini almıştır.
Aynı Kanun'un 260. maddesinde itiraz kanun yoluna başvurma hakkı bulunanlar ile bu hakkın hangi mahkemeler nezdinde kullanılacağı düzenlenmiştir.
Anılan Kanun'un "İtiraz olunabilecek kararlar" başlıklı 267. maddesinde;
"Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir." düzenlemesine yer verilmiş, buna göre itiraz, kural olarak hâkim kararlarına, kanunda açık hüküm bulunması koşuluyla da mahkeme kararlarına karşı başvurulabilen olağan bir kanun yolu olduğu belirtilmiştir.
Yine anılan Kanun'un "İtiraz usulü ve inceleme mercileri" başlıklı 268. maddesi ise;
"(1) Hâkim veya mahkeme kararına karşı itiraz, kanunun ayrıca hüküm koymadığı hâllerde 35 inci maddeye göre ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren yedi gün içinde kararı veren mercie verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır. Tutanakla tespit edilen beyanı ve imzayı mahkeme başkanı veya hâkim onaylar. 263 üncü madde hükmü saklıdır.
(2) Kararına itiraz edilen hâkim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse kararını düzeltir; yerinde görmezse en çok üç gün içinde, itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir.
(3) İtirazı incelemeye yetkili merciler aşağıda gösterilmiştir:
a) Sulh ceza hâkiminin kararlarına yapılan itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları asliye ceza mahkemesi hâkimine aittir.
b) Sulh ceza işleri, asliye ceza hâkimi tarafından görülüyorsa itirazı inceleme yetkisi ağır ceza işlerini gören mahkeme başkanına aittir.
c) Asliye ceza mahkemesi hâkimi tarafından verilen kararlara yapılacak itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesine ve bu mahkeme ile başkanı tarafından verilen kararlar hakkındaki itirazların incelenmesi, o yerde ağır ceza mahkemesinin birden çok dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye; son numaralı daire için birinci daireye; o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi varsa, en yakın ağır ceza mahkemesine aittir.
d) Naip hâkim kararlarına yapılacak itirazların incelenmesi, mensup oldukları ağır ceza mahkemesi başkanına, istinabe olunan mahkeme kararlarına karşı yukarıdaki bentlerde belirtilen esaslara göre bulundukları yerdeki mahkeme başkanı veya mahkemeye aittir.
e) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları ile Yargıtay ceza dairelerinin esas mahkeme olarak baktıkları davalarda verdikleri kararlara yapılan itirazlarda; üyenin kararını görevli olduğu dairenin başkanı, daire başkanı ile ceza dairesinin kararını numara itibarıyla izleyen ceza dairesi; son numaralı daire söz konusu ise birinci ceza dairesi inceler." biçiminde düzenlenmişken, bu maddede yer alan üçüncü fıkranın (a) ve (b) bentleri, 6545 sayılı Kanun'un 74. maddesiyle değiştirilerek;
"a) Birden fazla sulh ceza hâkimliğinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen hâkimliğe; son numaralı hâkimlik için bir numaralı hâkimliğe; ağır ceza mahkemesinin bulunmadığı yerlerde tek sulh ceza hâkimliği varsa, yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine; ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerlerde tek sulh ceza hâkimliği varsa, en yakın ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine aittir.
b) İtiraz üzerine ilk defa sulh ceza hâkimliği tarafından verilen tutuklama kararlarına itiraz edilmesi durumunda da (a) bendindeki usul uygulanır. Ancak, ilk tutuklama talebini reddeden sulh ceza hâkimliği, tutuklama kararını itiraz mercii olarak inceleyemez" şeklinde son hâlini almıştır.
Yargıtay Kanunu'nun 39. maddesinde dairelerin veya genel kurulların başkan ve üyelerinin reddolunabilecekleri düzenlenmiş ise de anılan madde içerisinde daire ve kurullarda temyiz incelemesi sırasındaki müzakerelerin gizli yapılacağının belirtilmesi, dairelerin ilk derece mahkemesi olarak bakmakta oldukları davalarda duruşma esnasında hâkimin reddedilmesi hâlinde izlenecek usule dair bir ibarenin bulunmaması nedenleriyle anılan düzenlemenin, Yargıtayın temyiz mercisi olarak baktığı davalar için geçerli olduğu anlaşılmaktadır. Keza 5271 sayılı Kanun'un 268. maddesinin üçüncü fıkrasının "e" bendinde Yargıtay ceza dairelerinin esas mahkeme olarak baktıkları davalarda verdikleri kararlara yapılan itirazların incelenme mercisinin de belirlenmesi karşısında, Yargıtay Ceza Dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatı ile baktıkları davalarda vuku bulan hâkimin reddi taleplerine ilişkin olarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 24 ve devamında yer alan düzenlemelere göre hareket edilmesi gerektiği kabul edilmelidir.
Bu bilgiler ışığında ön sorun konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan açılan kamu davasında, ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından yapılan yargılamanın 31.05.2018 ve 23.10.2018 tarihli oturumlarında Daire Başkanı ...'nun başkan olarak heyete iştirak ettiği, sanığın 28.03.2018 tarihli dilekçesi ile hâkimin reddi talebinde bulunması üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesince 02.04.2018 tarihli karar ile hakkında ret isteminde bulunulan Daire Başkanı ...'nun da bulunduğu heyet tarafından 5271 sayılı Kanun'un 31/1-b-c ve 31/2. maddeleri gereğince talebin geri çevrilmesine karar verildiği, sanık tarafından 22.01.2019 tarihli dilekçe ile anılan karara itiraz edildiği, Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından 28.01.2019 tarihli karar ile CMK'nın 268/2. maddesi gereğince itiraza konu kararın düzeltilmesine yer olmadığına ve aynı madde uyarınca dosyanın itirazı incelemeye yetkili Yargıtay 10. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verildiği, sanığın usulüne uygun itirazına rağmen itirazı usulüne uygun şekilde karara bağlanmaksızın yargılamaya devam olunarak 14.10.2019 tarihinde nihai hükmün kurulduğu ve sanığın temyiz isteminde bahse konu itirazı hakkında bir karar verilmediği gerekçesiyle kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirttiği anlaşılmıştır.
5271 sayılı Kanun'un 31. maddesinin üçüncü fıkrasında hâkimin reddi isteminin geri çevrilmesine ilişkin kararlara itiraz edilebileceğinin belirtildiği, ancak Yargıtay 9. Ceza Dairesince verilen hâkimin reddi isteminin geri çevrilmesine ilişkin karara sanık tarafından itiraz edilmesi üzerine ilgili kanunda yöntemi belirtildiği şekilde mercisince itiraz incelemesi yapılması sağlanmadan yargılamaya devam olunarak eksik inceleme ile hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay 9. Ceza Dairesi hükmünün diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; "Somut davada, sayın çoğunluğun sanık ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkumiyet kararının bozulması yönündeki kabulüne katılmıyorum. Şöyle ki;
5271 sayılı CMK'nın 24. maddesi uyarınca, hâkimin davaya bakamayacağı hâllerde reddi istenebileceği gibi, tarafsızlığını şüpheye düşürecek diğer sebeplerden dolayı da reddi istenebilir. Aynı kanunun 31. maddesi uyarınca mahkeme, ret istemini kovuşturma evresinde ileri sürülen hâkimin reddi istemini ret istemi süresinde yapılmamışsa, ret sebebi ve delili gösterilmemişse veya ret isteminin duruşmayı uzatmak amacı ile yapıldığı açıkça anlaşılıyorsa geri çevirir. Bu hâllerde ret istemi, toplu mahkemelerde reddedilen hâkimin müzakereye katılmasıyla, tek hâkimli mahkemelerde de reddedilen hâkimin kendisi tarafından geri çevrilir. Bu konudaki kararlara karşı itiraz yoluna başvurulabilir. CMK'nın 302/1. maddesi uyarınca ise 'Yargıtay temyiz edilen hükmü temyiz başvurusunda gösterilen hükmü etkileyecek nitelikteki hukuka aykırılıklar nedeniyle bozar.' Bu kapsamda hükmün sonucunu değiştirmeyen aykırılıklar tek başına bozmayı gerektirmez. Yargılama sırasında yapılan her hakimin reddi talebinin kabulü zorunlu olmadığı gibi her ret sebebi de bozma nedeni olmayacaktır. Bu kapsamda hakimin reddine ilişkin yasal prosedürün gereğinin yapılmaması da sonuca etkili olmayacaktır. Temyiz mercisi temyiz incelemesini yaptığı davada, yargılama sırasında ileri sürülmüş olan hakimin reddi sebebinin sonuca etkili olduğu kanaatine varırsa hükmün bozulmasına karar verir. Ancak ret sebebi sonuca etkili değilse salt bu sebeple bozma kararı verilmeyecektir.
Somut olayda da sanığın ileri sürdüğü yargılamayı yapan ve itirazlarını inceleyecek başkan ve üyelerin, ... ve ...'in ifadelerinde geçen olaylara ilişkin bilgilerinin bulunması şeklindeki ret sebebinin tek başına hakimin davaya bakamayacağı veya tarafsızlığını şüpheye düşüren hallerden olmadığı, toplamda yapılan 8 celsenin yalnızca 2. ve 3. celselerinde heyette bulunan Daire Başkanı hakkında sanığın bu gerekçeyle yaptığı hakimin reddi talebinin geri çevrilmesi kararına itirazının karara bağlanmamasının sonuca etkili olmadığı anlaşıldığından, sırf bu nedenle kararın bozulmasında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Yukarıda arz ettiğim nedenlerle;
İlk derece mahkemesi sıfatı ile Yargıtay 9. Ceza Dairesince verilen kararın usülden bozulmasının doğru olmadığı düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum."
Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi de; hâkimin reddi talebinin geri çevrilmesine itirazın karara bağlanmamasının hükmün bozulmasını gerektirmediği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Açıklanan nedenlerle;
1) Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 14.10.2019 tarihli ve 102-147 sayılı; sanık ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün, hâkimin reddi talebinin geri çevrilmesine yönelik karara ilişkin itiraz hakkında usulüne uygun şekilde karar verilmeyerek eksik inceleme ile hüküm kurulması isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA, oy çokluğuyla
2) Bozma kararı ve sanığın tutuklukta geçirdiği süre göz önüne alınarak sanık hakkındaki salıverilme isteklerinin REDDİNE, oy birliğiyle,
3) Dosyanın, Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 12.04.2022 tarihinde yapılan müzakerede karar verildi.