Esas No: 2021/243
Karar No: 2022/259
Karar Tarihi: 12.04.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2021/243 Esas 2022/259 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2021/243 E. , 2022/259 K."İçtihat Metni"
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 16. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ceza Dairesi
Sayısı : 1769-1454
Sanık ...'ın silahlı terör örgütüne üye olma suçundan ... 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.04.2019 tarihli ve 116-108 sayılı kararıyla TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5/1, TCK’nın 62, 53, 58/9, 63. maddeleri gereğince 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba karar verilmiş, bu karara karşı sanık müdafisi tarafından yapılan istinaf başvurusu ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 26.09.2019 tarihli ve 1769-1454 sayılı kararıyla esastan reddedilmiş, sanık müdafisi tarafından yapılan temyiz başvurusunu inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin 09.07.2020 tarihli ve 817-3428 sayılı kararıyla da hükmün onanmasına karar verilmiş,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 16.12.2020 tarih ve 102004 sayı ile;
''...... Cumhuriyet Başsavcılığının 2019/940 esas sayılı iddianamesi ile, hükümlü ... hakkında ''silahlı terör örgütüne üye" olma suçlamasıyla TCK'nın 314/2, 3713 sayılı TMK'nın 5/1 ve yine TCK'nın 53 ve 58/9 maddeleri gereğince cezalandırılması talebiyle ... 4. Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açılmıştır.
... 4. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılaması neticesinde 25/04/2019 tarih 2019/116 esas 2019/108 sayılı karar ile TCK'nın 314/2, 3713 sayılı TMK'nın 5/1 ve yine TCK'nın 53 ve 58/9 maddeleri gereğince mahkumiyetine, 6 yıl 3 ay süre ile hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Hükümlü müdafinin istinaf talebi doğrultusunda inceleme yapan ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 26/09/2019 tarih 2019/1769 esas, 2019/1454 sayılı ilamı ile söz konusu başvuruyu esastan reddetmiştir.
Yine Hükümlü müdafisinin temyiz başvuru üzerine; Yargıtay 16. Dairesi 09/07/2020 gün ve 2020/817 esas, 2020/3428 Karar sayılı ilamı ile ONAMA kararı vermiştir.
Hükümlü müdafii Avukat ... 14/10/2020 tarihli dilekçe ile anılan Yargıtay 16 Ceza Dairesinin ilamına yönelik olarak karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
İtiraz konusu, ByLock tespit ve değerlendirme tutanağında hiçbir iletişim kaydının olmaması örgütsel gizliliğin tesisi için kullanıldığı anlamına gelmeyeceği, ayrıca Banka Asya'ya mevduat yatırma eylemin mutat bankacılık faaliyeti olup olmadığı hususunda konusunda uzman bilirkişi marifeti ile inceleme yapılmadan eksik araştırma hüküm kurulması, bozmayı gerektirdiği hususundadır.
İTİRAZ NEDENLERİ: Silahlı örgüte üye olmak; örgüte katılmayı bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Suçun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır.
Dosya kapsamına göre somut olay incelendiğinde;
Her ne kadar iddia ve kabul sanığın Bylock kullanıcısı olduğuna ilişkin ise de;
1-Suç tarihinde 55 yaşında, ilkokul mezunu, ev hanımı olan, akıllı telefon kullanmayı dahi bilmediğini savunan ve bunun aksi ispat edilemeyen sanığın, ByLock tespit ve değerlendirme tutanağına göre, alınan ve gönderilen mesaj, katıldığı grup, arama ve aranma sayıları verilerin tamamının sıfır olması, yalnızca eşi tarafından ByLock sistemine eklenmiş olması nazara alındığında, örgütsel gizliliğin tesisi için hangi şekilde anılan programa dahil olduğu ve kullandığı açıklanıp tartışılmadan yetersiz gerekçe ile mahkumiyetine karar verilmesi,
2-Örgüte ait Bank Asyaki hesap artışına ilişkin kabule gelince; Örgüt liderinin talimatı doğrultusunda Bank Asya'ya para yatırıp yatırmadığı, mevduatının bankada kaldığı süre, anılan bankaya TSMF tarafından elkoyma sürecininde dahi çekilmediği hususları da nazara alınarak eylemin mutat bankacılık faaliyeti olup olmadığı hususunda konusunda uzman bilirkişi marifeti ile inceleme yaptırılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden tayini ve takdiri gerekirken eksik araştırma ile hüküm kurulması,
Her iki durum birlikte değerlendirildiğinde, eksik kovuşturma ve yetersiz gerekçe ile verilen mahkumiyet hükmünün onanmasına ilişkin Yüksek Dairenizin kararı hukuka aykırı görüldüğünden sanık lehine itiraz edilmiştir.
'' görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesi 17.05.2021 tarih ve 8682-3059 sayı ile;
''Dosya kapsamı incelendiğinde; hakkındaki mahkumiyet hükmü Dairemizce onanarak kesinleşen ve sanık ...'ın eşi olan ...'a ait 392466 ID numaralı ByLock tespit ve değerlendirme tutanağı üzerinde ByLock çalışma grubu tarafından yapılan inceleme neticesinde, ... tarafından "cancağızım" şeklinde kaydedilen 517063 ID numaralı kişinin sanığın yakını olabileceğinin değerlendirildiği, temin edilen 517063 Id numaralı ByLock tespit ve değerlendirme tutanağının incelenmesinde kullanıcı adının "35ayşe", şifresinin "1964trbl" şeklinde oluşturulduğunun tespit edildiği, söz konusu kayıtların 1964 Torbalı/... doğumlu olan sanık ... ile uyum gösterdiği, her ne kadar sanığa ait 517063 ID numaralı ByLock tespit ve değerlendirme tutanağında yalnızca eşi olan ...'ın ekli olduğu ve yazışma kaydının bulunmadığı ancak üç adet email kaydının bulunduğu görülmüş ise de, ...'a ait 392466 ID numaralı ByLock içeriklerinde; sohbet toplantıları, kamplar, gezi programları, Bankasya'dan para çekilmesi, Emniyet tarafından yapılan operasyonlar, örgütsel tedbir konularında yazışmalar bulunduğu, söz konusu içeriklerden, ... tarafından ByLock programının örgütsel gizliliği sağlamak amacıyla kullanıldığının tereddütsüz şekilde saptandığı, ayrıca sanık ... ve eşi olan ...'ın savunmalarında ByLock gizli haberleşme programını hiç kullanmadıkları yönünde inkara yönelik beyanlarda bulundukları, yine ...'a ait 392466 ID numaralı bylockta ekli bulunan 329046 ID numaralı kişinin ... ve sanığın müşterek çocukları ... olduğu ve bu iki kişi arasında mesajlaşma bulunduğu da nazara alındığında, eşi olan ... ile normal iletişim vasıtaları üzerinden görüşmelerinde bir sakınca bulunmayan sanık ...'ın, örgüt mensupları tarafından örgütsel gizliliği sağlamak amacıyla kullanılan ByLock sistemine dahil olmasının örgütsel saikle gerçekleştiğinin kabulü gerektiği; yine örgütle iltisaklı Asya Katılım Bankası A.Ş'de daha önce hesabı ve dolayısıyla benzer nitelikte işleminin bulunmayan sanığın, örgüt liderinin talimatından sonra olacak şekilde 12.03.2014 tarihinde altın hesabı açarak 47,93 gram karşılığı 4.696 TL tutarında hurda altın alımı yapması şeklindeki eyleminin de örgüte destek saikiyle gerçekleştirildiği açık olduğundan, sanığa ait banka hesabı üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmamış olmasının sonuca etkisinin bulunmadığı değerlendirmiştir'' şeklinde açıklanan gerekçeyle itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetine karar verilen sanık ... hakkında eksik incelemeyle hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkindir. İtiraz kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
İncelenen dosya kapsamından;
İnceleme dışı sanık ...'ın 392466 ID numaralı tespit ve değerlendirme tutanağında yer alan 517063 ID numaralı Bylock kullanıcısının ...'ın eşi olan sanık ... olduğu, kullandığı Bylock programına ilişkin yapılan tespitlerde ID numarasının 517063 ID, kullanıcı adının "35ayse", şifresinin "1964trbl." olduğu ve programa son giriş tarihinin 19/02/2016 tarihi olduğu, giriş sayısının 4, alınan mesaj sayısının 0 olduğu, hesabı ekleyenlerin 1 kişi, hesabın eklediklerinin 1 kişi olduğu,
16/08/2018 tarihli tutanak içeriğinde 517063 numaralı Bylock ID'nin inceleme dışı sanık ... tarafından kullanıldığı anlaşılan hesap tarafından "cancağızım" şeklinde kaydedildiği, eklenen bu kişinin ...'ın eşi ... olduğunun kullanıcı adının "35ayse", kullanıcı şifresinin "1964trbl." olmasından anlaşıldığı, zira oluşturulan kullanıcı adının sanığın isminden ve memleketi ... ilinin plaka trafik kodu rakamından, kullanıcı şifresinin ise sanık ...'ın doğum tarihi olan 1964 sayısından ve babasının nüfusa bağlı olduğu ilçe olan "Torbalı" ilçesinin kısaltılmış şekli olan "trbl" şeklindeki kombinasyondan oluşturulduğunun belirtildiği,
Sanık ...'ın Bank Asya'da 12/03/2014 tarihinde açılan 4502660 müşteri numaralı hesabının bulunduğu, örgüt liderinin çağrısından sonra 2014 Mart ayında 4303,29 TL, 2014 Nisan ayında 4220,46 TL, 2014 Mayıs ayında 4052,42 TL, 2014 Haziran ayında 4302,42 TL, 2014 Temmuz ayında 4255,49 TL, 2014 Ağustos 4286,25 TL, 2014 Eylül ayında 4260,25 TL; 2014 Ekim ayında 3987,38 TL, 2014 Kasım ayında 4042,48 TL, 2014 Aralık ayında 4296,99 TL, 2015 Ocak ayında 4705,16 TL, 2015 Şubat ayında 4678,91 TL, 2015 Mart ayında 4762,63 TL; 2015 Nisan ayında 4924,89 TL, 2015 Mayıs ayında 4876,16 TL, 2015 Haziran 4866,67 TL, 2015 Temmuz ayında 4655,35 TL, 2015 Ağustos ayında 5098,72 TL, 2015 Eylül ayında 5245,95 TL, 2015 Ekim ayında 5176,91 TL, 2015 Kasım ayında 4754,93 TL, 2015 Aralık ayında 4784,93 TL, 2016 Ocak ayında 5086,14 TL, 2016 Şubat ayında 5626,32 TL, 2016 Mart ayında 5362,81 TL hesap hareketinin bulunduğu,
Sanık ...'ın eşi olan inceleme dışı sanık ...'ın da FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan Bylock programını kullandığı, yapılan tespitlerde 392466 ID nolu hesabın kullanıcı adının "tayyar 55", şifresinin "alp.1071" olduğu, ...'ı ekleyen örgüt mensuplarının "..., ... A, tayyar A, boba4G, ... Bey, ..., ..." şeklinde ekledikleri,
İnceleme dışı sanık ...'a ilişkin Bylock tespit ve değerlendirme tutanağında tespit edilen görüşme içeriklerinde özetle; 392466 ID'ye 120671 ID nolu Bylock kullanıcısından gönderilen yazışmada, "...buradaki Emniyet Müdürü kumpas peşinde, tanımazsınız, ben de tanımıyorum, ..., ..., ..., ... eski ilçe ve bölge hadimleri. Size haber veremedik, belik merkeze de sıçrayabilir, evinizi temiz tutsanız, tel rehberinizi 100 tane numaranın altına indirseniz, abi yazdıklarımı alabildiniz mi?, sorgu devam ediyor abi, abi ilçe hadimi, ... itirafçı olmuş işimiz zora girdi. Merkeze de sıçrabilirler. Merkez de tanıdığı herkesi ihbar etmiş, Hakan değil abi, Hakan'dan bir önceki ...'lı bi ..., ... sağlam bir kardeşimiz..." ,
392021 ID nolu Bylock kullanıcısının ...'ın kullanımında olan 392466 ID 'ye gönderdiği mesajda "..teşekkür ederiz ya hocam bende iletirim inşallah" şeklinde mesaj gönderdiği, hatta 392466 ID'den 392021 ID'ye "bizim ekipten bylock adını bildiklerin varsa, bana, benimkini de onlara söylesene.." şeklinde mesajlaşmanın bulunduğu, başka yazışmalarda ...'ın örgütsel gizliliğe nasıl riayet edilmesi gerektiğini anlattığı, çözümlenen çok sayıda yazışma içeriklerine göre ...'ın programı örgütsel iletişim amacıyla ve gizliliği sağlamak için kullandığının açıkça anlaşıldığı,
Görülmüştür.
İnceleme dışı sanık ... hakkında dinlenen tanıklardan;
Tanık ... beyanında özetle; hakkında FETÖ/PDY üyeliği suçlamasıyla açılmış davanın hâlen devam ettiğini, ...'ı örgütün sohbetlerine giderken tanıdığını, ...'ın örgütün ...'deki imamlarından ve idarecilerinden olduğunu, kendisi ile tanışıklığının tam tarihini hatırlayamamakla birlikte yaklaşık 10-15 yılı bulduğunu, ...'ın ...'den 17-25 Aralık'tan çok önce ayrıldığını, ayrılmış olmasının sebebini anne ve babasının yaşlı ve bakıma muhtaç olması olarak bildiğini, ...'den ayrıldıktan sonra cemaatle bağlantısını bu sebeple de kestiğini duyduğunu, ...'den ayrıldıktan sonra kendisi ile hiç görüşmediğini, daha sonra örgütle bağlantısı olup olmadığını bilmediğini,
Tanık ... beyanında özetle; 1992 yılında ... ile birlikte Özbekistan'da bulunan Türk okuluna birlikte gittiklerini ve orada öğretmen olarak görev yaptıklarını, sanığın orada okul müdürü olarak görev yaptığını, 2 yıl beraber çalıştıktan sonra kendisinin oradan ayrılarak Kazakistan'a geçtiğini, daha sonra irtibatı olmadığını, kendisi ile ilgili başka bir bilgisi olmadığını, Özbekistan'da bulundukları süre zarfında kendisinin herhangi bir örgütsel faaliyetine şahit olmadığını,
İnceleme dışı sanık ... yargılama aşamasındaki savunmasında özetle; kesinlikle Bylock programı kullanmadığını, 2014 yılında öğretmenlikten emekli olduğunu, daha önceden planladıkları şekilde kendisi, eşi ve çocuğu ile umre ziyaretine gittiklerini, seyahat firmasının yönlendirmesi üzerine Bankasya'da hesap açtırdıklarını, bu bankada hesap açmasının veya bankaya para yatırmasının örgütle hiçbir ilgisi olmadığını, talimatla Bankasya'ya para yatırma düşüncesinde olsaydı emekli olduktan sonra tüm ikramiyesini bu bankaya yatırmasının gerekeceğini, bankadaki hesabın açılış tarihinin 1999 yılı olduğunu, yaklaşık 16 yıllık bir banka kaydının değerlendirme dışı bırakılıp sadece bir yıllık dilimin esas alınarak bu süre üzerinden suçlanmasının insani ve doğru olmadığını, kendisi ve eşinin uzun yıllardır hacamat ve sülük tedavisi yaptıklarını, buna ilişkin sertifikaları olduğunu, rahatsızlığı bulunan ve bu tedavi yöntemlerine başvurmak isteyen kişilerin kendilerini telefonla arayıp irtibat kurduklarını, bu şekilde çok insan ile muhatap olduklarını, adları okunan ve ...'da haklarında dava açıldığı söylenen kişilerden ... ve ... isimli şahısları tanımadığını, ...'nın tedavi için kendilerine gelen şahıslardan olduğunu, bu tedavide sonuca ulaşılması için bir defa uygulamanın yetmediğini, birden fazla kez tedavinin tekrarlanması gerektiğinden bu şahısla birden fazla kez görüşmüş olabileceğini, ancak bu görüşmelerden hiçbirinin örgütsel içeriği olmadığını, öğretmenlikten ayrıldığını, işsiz olduğu için iş aradığını, çalıştığı şirketin dershanecilik hizmetinin yanında kitap ve yayınları olduğunu, bunların pazarlanması bölümünde çalıştığını, ancak iddia edildiği gibi genel müdürlük veya başka herhangi bir idari kadroda çalışmadığını, iddia edildiği gibi bu kurumda etkin bir rol alsaydı gerek ekonomik gerekse sosyal durumunun buna uygun olacağını, ne evi ne de arabası olduğunu, suçlamaları kabul etmediğini, çalıştığı kurumlarda maaşı haricinde herhangi bir maddi menfaat elde etmediğini, iddianameye yansıtılan ve aleyhine olan şahısların ifadelerini kabul etmediğini, ... isimli şahsı hiç tanımadığını, 1992 yılından itibaren yaklaşık bir buçuk iki sene Özbekistan'ın Taşkent şehrinde Özbek okulunda öğretmen olarak çalışmış göründüğünü, kaydının bu okulda gözüktüğünü, ancak fiilen Kazakistan'daki Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesinde görev yaptığını, bu üniversitenin FETÖ/PDY ile irtibatı olmadığını, o dönemin Cumhurbaşkanı'nın okula ziyarete bile geldiğini, Kazakistan'daki eğitim ve sosyal koşulların Özbekistan'ın çok gerisinde olduğunu, o tarihte çocuklarının Kazakistan'da öğrenim göreceği bir okul olmadığını, Özbekistan'daki okula kayıt yapabilmesi için çalışma belgesi istediklerini, çocuklarını okula kaydetmek için Özbekistan'daki okula başvurduğunu, kendisini orada çalışıyor gibi gösterdiklerini, Kazakistan' daki üniversitede çalışmaya devam ettiğini, bu hâliyle iddia edildiği gibi Özbekistan'da örgüte ait bir okulda çalışmadığını ve görev almadığını, kolluk görevlilerinin kendisine isimler sayıp tanıyıp tanımadığını sorduklarını, ayrıca Bylock içeriklerini okuduklarını, Bylock kullanmadığından içeriklerin kendisine ait olmadığını söylediğinde oradaki şahısların hiçbirini tanımıyormuş gibi ifadeye yazıldığını, bu hususu düzeltmek istediğini, tanık Selami'nin beyanlarını kabul etmediğini, okulda müdürlük yapmadığını, tanık Süleyman'ın savcılık ifadesinde 2007-2008 yıllarından bahsettiğini, 2000-2003 yılları arasında ...'de bulunduğunu, suçtan kurtulmak için kendisine iftira attığını düşündüğünü, din kültürü öğretmeni olduğunu, bu nedenle çalıştığı yerlerde müftüler ve din görevlileri ile mesleği gereği tanışmışlığı ve aynı ortamda bulunmuşluğu olduğunu, namaz kıldığı ve ibadet yaptığı aynı zamanda dini konularda vaaz ortamında bulunmaları nedeniyle kendisini karıştırdığını ve bu şekilde beyanda bulunduğunu düşündüğünü, suçlamaları kabul etmediğini, hiç bir kurumda yöneticilik yapmadığını, iddia edildiği gibi örgütte veya bu yapıda üst düzey bir konumu olsaydı yaşantısının da ona göre olacağını, şu an hiç bir geliri olmadığını,
Sanık ... hazırlık aşamasındaki savunmasında özetle; kendisinin ev hanımı, eşinin ise öğretmen olduğunu, 2013 yılı sonunda eşinin emekli olduğunu, ... Torbalı nüfusuna kayıtlı olduğunu, 1984 yılında eşi ile evlendiğinde eşinin ... Buca Lisesinde çalıştığını, 2004 yılında Salihli'ye gittiklerini, eşinin Salihli'li olduğunu, 2013 yılında oğlu üniversite kazanınca Erzincan'a gittiklerini, eşinin bir dönem Erzincan'da öğretmenlik yaptığını, ...'da okuyan kızının epilepsi hastası olduğunu, evli diğer oğlunun evinde kaldığını, kızı ile ilgilenmek adına ...'da kaldığını, Salihli'de bakıma muhtaç kayın validesi olduğunu, Erzincan'da eşini ziyarete geldiğinde gözaltına alındığını, ... cemaati ile ilgisi olmadığını, aynı zamanda teknoloji ile de ilgisi olmadığını, Bylock haberleşme sistemini kullanmadığını, Bylock tespit ve değerlendirme tutanağını kabul etmediğini, herhangi bir kurumda veya özel sektörde çalışmadığını, telefonla sadece konuşmasını bildiğini, açıp kapatmasını da bilmediğini, bu hesabı başka birisinin oluşturmuş olabileceğini, ikamet adreslerinin 2013 yılından bu yana Erzincan olduğunu, 2018 yılı yaz ayında eşinin annesinin Salihli'deki ikametine geçtiklerini, oğlu ...'ın da FETÖ iltisakı nedeniyle ihraç olduğunu, Fetullahçı yapılanma içerisinde bulunmadığını,
Sanık ... yargılama aşamasındaki savunmasında özetle; bylock programını kullanmadığını, 55 yaşında olduğunu, teknoloji ve telefon kullanımı ile pek ilgisi olmadığını, böyle bir programdan haberdar olmadığını, suçlamayı kabul etmediğini, örgüt liderinin talimatı ile asla Bankasyaya para yatırmadığını, eşinin emekli olduktan sonra kendisine altın yapmak istediğini, altınlarını koruyamayacağı düşüncesiyle altın hesabı açmak istediğini, amacının biriktirdikleri altınları hacca gidecekleri zaman satmak olduğunu, daha sonra ihtiyaçları olduğu için bankadaki parayı çektiklerini, iddianamede adı geçen ... isimli oğlunun evli olduğunu, herkesin evinin yolunun ayrı olduğunu, oğlunun örgütsel herhangi bir eylemi olduğunu bilmediğini, programını bilmediğini, soruşturma kapsamında ifadesi alınırken öğrendiğini, akıllı telefonlarda bir sürü program olduğunu, bunların hiçbirini bilmediğini, aynı evde kaldığı eşiyle gizli bir program üzerinden mesajlaşmasını gerektirecek bir neden olmadığını, ev hanımı ve ilkokul mezunu olduğunu, akıllı telefon kullanmayı dahi çok iyi bilmediğini, eşi emekli olduktan sonra altın almak istediğini, eşi ile birlikte Bankasyaya gittiklerini, parayı hac nedeni ile bankaya yatırdıklarını, bir iki ay sonrada çektiklerini, bankada nasıl işlem yapılır bunu dahi bilmediğini, bu nedenle hakkında ki suçlamaları kabul etmediğini,
Beyan etmişlerdir.
Mahkeme tarafından yapılan değerlendirmede;
'' Sanık ... hakkında FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile irtibatı ve iltisakı olabileceğinden bu kapsamda yapılan soruşturma neticesinde; sanığın örgütün gizli haberleşme ağı olan bylock programını 517063ID numarası ile, “35ayse” kullanıcı adı, “1964trbl.” şifresi ile kullanması, sanığın örgüt ile iltisaklı Bankasya' da hesabının bulunması ve örgüt liderinin çağrısı ile hesabına para yatırması, sanığın eşi ...' ın Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçundan tutuklu bulunması, sanığın oğlu ...' ın aynı suçtan kamu görevinden ihraç edilmesi gerekçeleriyle sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması için kamu davası açıldığı anlaşılmıştır.
Her ne kadar sanık aşamalarda alınan savunmalarında FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile bağlantısının olmadığını, kesinlikle ByLock kullanmadığını beyan etmiş ise de;
517063 Bylock ID Tespit ve Değerlendirme Tutanağında; bylock programı kullanıcı adının "35ayse", şifrenin “1964trbl.” olduğu, 19/02/2016 tarihinde son kez online olduğu, programa 4 kez giriş yapıldığı tespit edilmiştir.
Sanık ısrarlı bir şekilde söz konusu programı kullanmadığını savunmuş ise de, savunmasını destekleyen bir argüman sunmadığı, 517063 numaralı bylock ID 'yi ekleyenlerin kişi listesi incelendiğinde, ... isimli şahıs tarafından "cancağızım" şeklinde kayıt edildiği, bu şahsın eşi ... olduğu, kullanıcı adının sanığın doğum ili ... ilinin il plaka trafik kodu rakamından ve sanığın isminden oluştuğu, kullanıcı şifresinin ise sanığın doğum yılı olan 1964 rakamından ve babasının nüfusa bağlı olduğu ilçe olan "Torbalı" ilçesinin kısaltılmış şekli olan "trbl" şeklinde oluşan kombinasyondan oluşturulduğu; bilgilerin sanık tarafından oluşturulabilen isimler olması karşısında sanığın örgütün gizli haberleşme programı olan Bylock programını kullandığı sonucuna ulaşılmıştır.
Bank Asya kayıtlarının incelenmesinde; sanığın örgüt bağlantılı Bank Asya'da 12/03/2014 açılış tarihli 4502660 müşteri numaralı hesabının bulunduğu ve bu hesabında 2013 Aralık ayında 0 TL bakiye bulunduğu halde örgüt liderinin çağrısından sonra 2014 Mart ayında 4303,29TL, 2014 Nisan ayında 4220,46TL, 2014 Mayıs ayında 4052,42TL, 2014 Haziran ayında 4302,42TL, 2014 Temmuz ayında 4255,49TL, 2014 Ağustos 4286,25TL, 2014 Eylül ayında 4260,25TL; 2014 Ekim ayında 3987,38TL, 2014 Kasım ayında 4042,48TL, 2014 Aralık ayında 4296,99TL, 2015 Ocak ayında 4705,16TL, 2015 Şubat ayında 4678,91TL, 2015 Mart ayında 4762,63TL; 2015 Nisan ayında 4924,89TL, 2015 Mayıs ayında 4876,16TL, 2015 Haziran 4866,67TL, 2015 Temmuz ayında 4655,35TL, 2015 Ağustos ayında 5098,72TL, 2015 Eylül ayında 5245,95TL, 2015 Ekim ayında 5176,91TL, 2015 Kasım ayında 4754,93TL, 2015 Aralık ayında 4784,93TL, 2016 Ocak ayında 5086,14TL, 2016 Şubat ayında 5626,32 TL, 2016 Mart ayında 5362,81 TL hesap hareketinin bulunduğu tespit edilmiştir.
Sanık talimatla para yatırmadığını beyan etmiş ise de Bank Asya isimli finans kuruluşunun FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne ait olduğu ve örgüte mali destek sağladığı, söz konusu finans kuruluşu olan Bank Asya'nın mali yönden güç duruma düşmesi üzerine yapılan destek çağrıları üzerine hesabına talimat döneminde para yatırması karşısında inkara yönelik savunmalarına itibar edilmemiştir.
Bu açıklamalar ışığında ve dosya içerisindeki evrakların bir bütün halinde değerlendirilmesinde sanığın tamamen inkara dayanan savunmalarının suçtan kurtulmaya yönelik beyanlar olduğu ve itibar edilemeyeceği kanaatine varılarak sanığın; FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu terör örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan Bylock iletişim sistemine örgüt talimatı ile dahil olduğu ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla bu ağı kullandığının sabit oluşu, Bank Asya isimli örgüt finans kuruluşuna örgüt liderinin talimatı ile para yatırması ve talimat ile hesabında para bulundurması karşısında sanığın FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün hiyerarşisine girerek FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü ile süreklilik, yoğunluk ve çeşitlilik arz eden organik bağının bulunduğu ve eylemleri ile terör örgütü üyesi olma suçunu işlediği mahkememizce değerlendirilmiş ve eylemine uyan silahlı terör örgütüne üye olma suçundan suçun işleniş biçimi dikkate alınarak alt sınırdan ayrılmayı gerektiren bir neden görülmediğinden, sanık hakkında takdiren alt sınırdan hapis cezası tayin edilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir...'' şeklinde açıklanan gerekçeyle sanığın silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkumiyetine karar verilmiştir'' şeklinde açıklanan gerekçeyle sanığın silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkumiyetine karar verilmiştir.
Sanık ... müdafisi temyiz dilekçesinde özetle; Bylock delilinin mahkumiyet kararına esas alınmasının mümkün olmadığını, sanığa ilişkin yapılan tespitte listede sadece eşi ekli göründüğünden örgütsel gizliliğin sağlanması amacıyla kullandığını söylemenin mümkün olmadığını, müvekkilinin telefonunda böyle bir program bulunduğunu hatırlamadığını beyan ettiğini, bulunsa bile TCK'nın 30. maddesinin uygulanması gerektiğini, Bylock tespitleri istihbari veri olduğundan adli delil olarak kullanılmasının mümkün olmadığını, yasak delil kapsamında olduğunu, müvekkilinin eşinin 2014 yılı Şubat ayında emekli olduğunu ve söz verdiği üzere müvekkiline iki adet bilezik almak istediğini, Bankasya hesabının sanığın bu altınları koruyamayacağı düşüncesiyle açıldığını, paranın daha sonra sağlık sorunları için kullanıldığını, bankaya yatırılan her paranın örgütsel amaçlı olduğunu kabul etmenin mümkün olmadığını, müvekkilinin her ay bankaya para yatırmadığını, hesap bakiyesindeki değişik aylarda görülen artışların altının değerindeki artıştan kaynaklı olduğunu, müvekkilinin parayı bankaya el konulduktan sonra dahi bankada tutmaya devam etmesinin örgütsel bir amacı olmadığını ortaya koyduğunu, kararda suçun manevi unsuruna ilişkin bir değerlendirme yapılmadığını, gerçekten bu örgütün amacını bilen ve buna göre hareket eden kişiler ile tamamen ibadet ve hayır işleri nedeniyle bu örgütle bağı olan kişileri birbirinden ayırmak gerektiğini, silahlı eylemler içinde yer almamış kişilerin silahlı terör örgütüne üye olma suçuyla suçlanamayacağını,
Belirtmiştir.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözümlenebilmesi için öncelikle silahlı terör örgütüne üye olma suçuna değinilecek, sonrasında ise FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile bu örgüt faaliyetleri kapsamında Bylock haberleşme programının kullanımı ve örgüt talimatı doğrultusunda Bankasya'ya para yatırılması hususlarına değinilecektir.
Terör konusunu özel bir kanunla düzenleme yoluna giden kanun koyucu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 1. maddesinde terörü; “Cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.”; aynı Kanun'un 2. maddesinin birinci fıkrasında terör suçlusunu, "Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi..." şeklinde tanımlamış, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, terör örgütüne mensup olmasa da örgüt adına suç işleyenlerin de terör suçlusu sayılacağını hüküm altına almıştır.
Bu genel terör ve terör suçlusu tanımları dışında; 3713 sayılı Kanun'un 3. maddesinde doğrudan terör suçları, 4. maddesinde de dolaylı terör suçları düzenlenmiştir.
18.07.2006 tarihli ve 26232 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5532 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 17. maddesiyle, terör örgütünün tanımını yapan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun birinci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış; madde gerekçesinde, Türkiye'nin de taraf olduğu Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin 2. maddesinin (a) bendine uygun olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 220. maddesinde suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüt tanımlaması yapıldığı için, Terörle Mücadele Kanunu'nda ayrıca örgüt tanımlaması yapılmasına gerek görülmediği belirtilmiştir.
TCK'nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendine göre örgüt mensubu suçlu; suç işlemek için örgüt kuran, yöneten, bu örgüte katılan veya örgüt adına suç işleyen kişidir.
TCK'nın “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 220. maddesinde;
“(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Örgütün silâhlı olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.
(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur...” hükmüne yer verilmiştir.
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuyla korunan hukuki yarar kamu güvenliği ve barışıdır. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye soktuğu ve araç niteliğindeki suç örgütü, amaçlanan suçları işlemede büyük bir kolaylık sağladığından, bu suç nedeniyle kamu güvenliği ve barışın bozulması bireyin güvenli, barış içinde yaşamak hakkını da zedeleyeceğinden, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller ayrı ve bağımsız suçlar olarak tanımlanmıştır. Böylece bu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasa'da güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmıştır. Bu amaçla henüz suç işlenmese dahi, sadece suç işlemek amacıyla örgüt oluşturmuş olmaları nedeniyle örgüt mensubu faillerin cezalandırılması yoluna gidilmiştir. Bunun asıl nedeni suç işlemek için örgüt kurmanın, kamu barışı yönünden ciddi bir tehlike oluşturmasıdır. Kanun koyucu bu düzenleme ile öncelikle gelecekte işlenebilecek suçları engellemek istemiştir.
Bu suçun mağduru ise öncelikle kamu güvenliği ve barışını sağlamakla yükümlü olan devlet ve toplumu oluşturan bireylerdir.
TCK'nın 220. maddesi kapsamında bir örgütün varlığından sözedebilmek için; en az üç kişinin, suç işlemek amacıyla, hiyerarşik bir ilişki içerisinde, devamlı olarak amaç suçları işlemeye elverişli araç ve gerece sahip bir şekilde bir araya gelmesi gerekmektedir.
Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp bünyesinde hiyerarşik bir ilişki barındırmaktadır. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Oluşturulan bu ilişki sayesinde örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır. Bu nedenle niteliği itibarıyla devamlılık arzeden örgütün varlığı için ileride ihtimal dahilindeki suç/suçları işlemek amacı etrafındaki fiilî birleşme yeterlidir. Buna karşın, kişilerin belirli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde ise örgüt değil, iştirak ilişkisi mevcuttur.
Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da belirtildiği üzere, TCK'nın 220. maddesi anlamında bir örgütten bahsedilebilmesi için,
a) Üye sayısının en az üç veya daha fazla kişi olması gerekmektedir.
b) Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.
c) Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibariyle somutlaştırılması mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde fail, örgütteki konumuna göre üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında ayrıca işlenen suçtan da cezalandırılacaktır.
d) Örgüt, niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi hâlinde örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.
e) Amaçlanan suçları işlemeye elverişli üye, araç ve gerece sahip olunması gerekmektedir.
Yukarıda belirtildiği üzere kanunların suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli yapılara suç örgütü denmektedir. Terör örgütleri ise ideolojik amaçları olan suç örgütleridir. Terör örgütlerini, suç örgütlerinden ayıran bu ideolojik amaç; 3713 sayılı Kanun'un 1. maddesinde gösterilen Cumhuriyetin Anayasa'da belirtilen niteliklerine karşı olabileceği gibi Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Türk Devleti ve Cumhuriyetin varlığına, Devlet otoritesini zaafa uğratmaya veya yıkmaya ya da ele geçirmeye, Devletin iç ve dış güvenliğine, kamu düzeni veya genel sağlığa ya da temel hak ve hürriyetlere yönelik de olabilmektedir.
3713 sayılı Kanun'un "Terör örgütleri" başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.” hükmü ile TCK'nın 314. maddesine atıf yapılmıştır.
TCK'nın 314. maddesinde tanımlanan "Silahlı örgüt" suçu ise;
"(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır." şeklinde düzenlenmiştir.
Örgütlü suçluluğun özel bir türü olarak öngörülen, TCK'nın "Silahlı Örgüt" başlıklı 314. maddesinde; TCK'nın ikinci kitap dördüncü kısmının dördüncü bölümünde yer alan Devletin güvenliğine karşı suçlar ile beşinci bölümünde yer alan Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla silahlı örgüt kuran, yöneten ve örgüte üye olanların cezalandırılmaları öngörülmüş ve maddenin son fıkrasında; suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümlerin, bu suç açısından aynen uygulanacağı ifade edilmiştir.
Ceza Genel Kurulunun 24.01.2019 tarihli ve 417-44 sayılı, 20.12.2018 tarihli ve 419-661 sayılı ile 26.09.2017 tarihli ve 956-370 sayılı kararları ve bu suçların temyiz incelemesi ile görevli 16. Ceza Dairesinin kararlarında ayrıntılarıyla belirtildiği üzere;
FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü, paravan olarak kullandığı dini, din dışı dünyevi emellerine ulaşma aracı hâline getiren; siyasi, ekonomik ve toplumsal yeni bir düzen kurma tasavvuruna sahip örgüt liderinden aldığı talimatlar doğrultusunda hareket eden; bu amaçla öncelikle güç kaynaklarına sahip olmayı hedefleyip güçlü olmak ve yeni bir düzen kurmak için şeffaflık ve açıklık yerine büyük bir gizlilik içerisinde olmayı şiar edinen; bir istihbarat örgütü gibi kod isimler, özel haberleşme kanalları, kaynağı bilinmeyen paralar kullanıp böyle bir örgütlenmenin olmadığına herkesi inandırmaya çalışarak ve bunda başarılı olduğu ölçüde büyüyüp güçlenen, bir yandan da kendi mensubu olmayanları düşman olarak görüp mensuplarını motive eden; "Altın Nesil" adını verdiği kadrolarla sistemle çatışmak yerine sisteme sahip olma ilkesiyle Devlete tabandan tavana sızan; bu kadroların sağladığı avantajlarla Devlet içerisinde belli bir güce ulaştıktan sonra hasımlarını çeşitli hukuki görünümlü hukuk dışı yöntemlerle tasfiye eden; böylece devlet aygıtının bütün alt bileşenlerini ünite ünite kontrol altına almayı ve sisteme sahip olmayı planlayıp ele geçirdiği kamu gücünü de kullanarak toplumsal dönüşümü sağlamayı amaçlayan; casusluk faaliyetlerini de bünyesinde barındıran atipik/suigeneris bir terör örgütüdür.
İstişare kurulu, ülke, bölge, il, ilçe, semt, ev imamları gibi hiyerarşik bir yapı içeren insan gücünü ve finans kaynaklarını örgütsel menfaat ve ideolojisi çerçevesinde kullanıp Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin tüm Anayasal kurumlarını ele geçirme amacı taşıyan FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü "gizli yaşamak, her zaman korkmak, doğruyu söylememek, gerçeği inkâr etmek" üzerine kuruludur.
FETÖ/PDY'nin Türk Silahlı Kuvvetlerine, Emniyet Teşkilatına ve MİT'e sızan militanları, şeklen kamu görevlisi gibi gözükse de bu kişilerin örgüt aidiyetleri diğer tüm aidiyetlerinden önce gelmektedir. FETÖ/PDY'nin Devletin tasarrufunda bulunması gereken kamu gücünü, kendi örgütsel çıkarları lehine kullanmakta olduğu anlaşılmaktadır. Çeşitli aşamalardan geçirildikten sonra güçlü örgütsel bağlarla bağlandığı FETÖ/PDY'nin bir neferi olarak TSK, Emniyet Teşkilatı ve Milli İstihbarat Teşkilatında meslek hayatlarına başlayan örgüt mensupları, sahip oldukları silah ve zor kullanma yetkilerini FETÖ/PDY'deki hiyerarşik üstünden gelen emir doğrultusunda seferber etmeye hazır olacak şekilde bir ideolojik eğitimden geçirilmektedir. Nitekim hiyerarşik ilişki bakımından sıkı bir disiplinin hâkim olduğu Türk Silahlı Kuvvetlerinde dahi FETÖ/PDY mensuplarının darbeye teşebbüs sırasında genel olarak öğretmenlerden oluşan mahrem imam olarak adlandırılan sivil kişilerden aldıkları talimatlara göre hareket ettikleri veya alt rütbedeki subayların emirlerine uydukları birçok dava dosyasında görülmüştür.
Emniyet Genel Müdürlüğü kadrolarının etkin birimlerinde ve TSK'da yapılanan FETÖ/PDY, Emniyet ve TSK birimlerinin doğasında var olan cebir ve şiddet kullanma yetkisinin verdiği baskı ve korkutuculuğu kullanmaktadır. Örgüt mensuplarının silahlar üzerinde gerektiğinde tasarruf imkânının bulunması, silahlı terör örgütü suçunun oluşması için gerekli ve yeterli olmakla birlikte; 15.07.2016 tarihinde meydana gelen kalkışma esnasında TSK içerisinde yapılanıp görünürde TSK mensubu olan ve ancak örgüt liderinin emir ve talimatları ile hareket eden örgüt mensuplarınca silah kullanılmış, birçok sivil vatandaş ve kamu görevlisi öldürülüp yaralanmıştır.
Söz konusu terör örgütü, nihaî amaçlarına ulaşmak gayesiyle öncelikle askeriye, mülkiye, emniyet, yargı ve diğer stratejik öneme sahip kamu kurumlarını ele geçirmek için kendilerine engel olacaklarını düşündüğü bürokrat ve personelin sistem dışına çıkarılmasını sağlayarak örgüt elemanlarını bu makamlara getirmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin tüm Anayasal kurumlarını ele geçirmeye yönelik nihaî hedefi bulunan FETÖ/PDY, söz konusu ele geçirme süreci tamamlandıktan sonra devlet, toplum ve fertlere dair ne varsa ideolojisi doğrultusunda yeniden dizayn ederek oligarşik özellikler taşıyan bir zümre eliyle ekonomik, toplumsal ve siyasal gücü yönetmek ve aynı zamanda uluslararası düzeyde büyük ve etkili siyasi/ekonomik güç hâline gelmek amacıyla hareket etmektedir.
Örgütte sıkı bir disiplin ve eylemli bir işbirliğinin bulunduğu, örgütün kurucusu, yöneticileri ve üyeleri arasında sıkı bir hiyerarşik bağın mevcut olduğu, gizliliğe riayet edildiği, illegal faaliyetleri gizleyebilmek için hiyerarşik yapıya uygun hücre sistemi içinde yapılanarak grup imamları tarafından emir talimat verilmesi ve üyeleri arasında haberleşmenin sağlanması için Bylock gibi haberleşme araçlarının kullanıldığı, görünür yüzüyle gerçek yüzü arasındaki farkın gizlendiği, amaca ulaşabilmek için yeterli eleman, araç ve gerece sahip olduğu, amacının Anayasa'da öngörülen meşru yöntemlerle iktidara gelmek olmayıp örgütün yarattığı kaos ortamı sonucu, demokratik olmayan yöntemlerle cebir şiddet kullanmak suretiyle parlamento, hükûmet ve diğer Anayasal kurumları feshedip iktidarı ele geçirmek olduğu, bu amaçla Emniyet, Jandarma, MİT ve Genelkurmay Başkanlığı gibi kuvvet kullanma yetkisini haiz kurumlara sızan mensupları vasıtasıyla, kendisinden olmayan güvenlik güçlerine, kamu görevlilerine, halka, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ve Meclis binası gibi simge binalar ve birçok kamu binasına karşı ağır silahlarla saldırıda bulunmak suretiyle amaç suçu gerçekleştirmeye elverişli öldürme ve yaralama gibi çok sayıda vahim eylem gerçekleştirdiği, anılan örgüt mensupları hakkında 15 Temmuz darbe girişiminden ya da örgüt faaliyetleri kapsamında işlenen diğer bir kısım eylemlere ilişkin bir kısmı derdest olan ya da mahkemelerce karara bağlanan davalar, bu davalarda dinlenen itirafçı sanıkların savunmaları ve gizli-açık tanık anlatımları, bu davalarda verilen mahkeme ve Yargıtay kararları, örgüt lider ve yöneticilerinin açık kaynaklardaki yazılı ve sözlü açıklamaları gibi olgu ve tespitler dikkate alındığında;
FETÖ/PDY, küresel güçlerin stratejik hedeflerini gerçekleştirmek üzere kurulan bir maşa olarak; Anayasa'da belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik ve ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini yıkıp ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini bozmak amacıyla kurulmuş bir terör örgütüdür. Bu örgüt, kuruluşundan 15 Temmuz sürecine kadar örgüt lideri Fetullah ... tarafından belirlenen ideoloji doğrultusunda amaçlarını gerçekleştirmek için hareket etmiştir. Gerçekleştirilen eylemlerde kullanılan yöntem, bir kısım örgüt mensuplarının silah kullanma yetkisini haiz resmi kurumlarda görevli olması, örgüt mensuplarının bu silahlar üzerinde tasarrufta bulunma imkânlarının var olması ve örgüt hiyerarşisi doğrultusunda emir verilmesi hâlinde silah kullanmaktan çekinmeyeceklerinin anlaşılması karşısında tasarrufunda bulunan araç, gereç ve ağır harp silahları bakımından 5237 sayılı TCK'nın 314. maddesi kapsamında bir silahlı terör örgütüdür.
Ceza Genel Kurulunun 24.01.2019 tarihli ve 417-44 sayılı ile 20.12.2018 tarihli ve 419-661 sayılı kararlarında da ayrıntılarıyla belirtildiği üzere;
Gelişen teknolojiyle beraber hayatın her alanında kullanılan bilişim teknolojisi, muhakeme konusu olayların aydınlatılmasında etkin rol oynayan deliller arasında ön sıralarda yer almaktadır.
Kural olarak kişiler arasındaki haberleşme gizlidir. Ancak terör örgütlerinin yasa dışı amaçlarını gerçekleştirirken, mensuplarının ve faaliyetlerinin kolluk güçleri tarafından tespit edilememesi için çağın şartlarına uygun teknik olarak daha gelişmiş haberleşme sistemleri kullandıkları sıklıkla görülmektedir. Nitekim ByLock iletişim sistemi, global bir uygulama görüntüsü altında belli bir tarihten sonra yenilenen ve geliştirilen hâliyle münhasıran FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü mensuplarının kullanımına sunulmuş bir programdır. Benzer iletişim araçlarında olduğu gibi sisteme dahil olup kullanmak kişilerin istekleriyle değil örgüt yöneticilerinin inisiyatifi ile gerçekleşmiştir. Üyeler arasındaki haberleşmede zaman zaman gündelik işlerle ilgili mesajlar paylaşılsa da ağırlıklı olarak örgütsel talimatların iletildiği, faaliyetlerin değerlendirildiği, örgüt mensupları arasındaki bağlılığı artırıcı ve motive edici haberlerin paylaşıldığı bir sisteme dönüştüğü anlaşılmış olup ByLock iletişim sisteminin FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu terör örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle; örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tespiti hâlinde kişinin örgütle bağlantısını gösteren bir delil olacağı kabul edilmiştir.
ByLock sisteminin kullanılması için indirilmesi yeterli olmayıp özel bir kurulum gerektiren, güçlü bir kriptolama yoluyla internet bağlantısı üzerinden iletişim sağlamak üzere, gönderilen her bir mesajın farklı bir kripto anahtarı ile şifrelenerek iletilmesine dayanan bir tasarıma sahiptir. Bu şifrelemenin, kullanıcıların kendi aralarında bilgi aktarırken üçüncü kişilerin bu bilgiye izinsiz şekilde (hack) ulaşmasını engellemeye yönelik bir güvenlik sistemi olduğu tespit edilmiştir.
2014 yılı başlarında işletim sistemlerine ait uygulama mağazalarında yer alıp bir süre herkesin ulaşımına açık olan ByLock'un, bu mağazalardan kaldırılmasından sonra geliştirilen ve yenilenen sürümünün ancak örgüt mensuplarınca harici bellek, hafıza kartları ve Bluetooth yoluyla yüklenildiği yürütülen soruşturma ve kovuşturma dosyalarındaki ifadeler, mesajlar ve e-postalardan anlaşılmıştır.
ByLock iletişim sisteminin hukuki alt yapısı;
2937 sayılı MİT Kanunu'nun 6. maddesinin "g" bendinde; telekomünikasyon kanallarından geçen dış istihbarat, millî savunma, terörizm ve uluslararası suçlar ile siber güvenlikle ilgili verileri toplayabileceği, 4. maddesinin "i" bendinde ise dış istihbarat, millî savunma, terörle mücadele ve uluslararası suçlar ile siber güvenlik konularında her türlü teknik istihbarat ve insan istihbaratı usul, araç ve sistemlerini kullanmak suretiyle bilgi, belge, haber ve veri toplamak, kaydetmek, analiz etmek ve üretilen istihbaratı gerekli kuruluşlara ulaştırmakla görevli olmanın yanında Devletin güvenliğini ilgilendiren ve suç işlendiği şüphesi doğuran somut verileri terörle mücadele konusunda görevli idari ve adli birimlere ulaştırmakla yükümlüdür. Nitekim, ByLock uygulamasına ait sunucular üzerindeki veriler hakkında düzenlenen teknik analiz raporu ve dijital materyallerin ... Cumhuriyet Başsavcılığına ve Emniyet Genel Müdürlüğüne ulaştırıldığı görülmektedir. Bu aşamadan sonra adli sürecin başlatılması ve bu noktadan sonra CMK hükümlerine göre soruşturma işlemlerinin yapılması zorunludur. Nitekim ... Cumhuriyet Başsavcılığı ByLock ile ilgili dijital materyallerin teslim edilmesi üzerine 2016/104109 sor. ve 2016/180056 numara üzerinden başlattığı soruşturma kapsamında, CMK'nın 134. maddesine göre gönderilen dijital materyallerle ilgili 09.12.2016 tarihli ve 2016/104109 soruşturma sayılı yazısı ile ... 4. Sulh Ceza Hâkimliğine Milli İstihbarat Teşkilatınca teslim edilen 1-1 adet Sony marka HD-B1 model, üzerinde bBW3DEK69121056 seri numaralı ve ön yüzünde 1173d7a09195cf0274ce24f0d69ede96 yazılı harddisk, 2-1 adet Kingston marka DataTraveler, uç kısmında DTIG4/8GB 04570- 700.A00LF5V 0S7455704 yazılı flash bellek üzerinde CMK'nın 134. maddesi gereğince inceleme yapılmasına, 2 adet kopya çıkartılmasına, kopya üzerinde kayıtların çözülerek metin hâline getirilmesine karar verilmesini istendiği, ... 4. Sulh Ceza Hâkimliğince bu talep kabul ederek 09.12.2016 tarihli ve 2016/6774 D. İş nolu karar ile dijital materyaller üzerinde inceleme yapılması, kopya çıkarılması ve kopya üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak metin hâline getirilmesine ve bir kopyasının ... Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar vermiştir.
Soruşturma aşamasında olayın aydınlatılması amacıyla el konulan veya talep edilen elektronik verilerden doğrudan suçla ilgili olanlar elektronik delil olarak kabul edilmektedir. Bir suçun işlendiği iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında, dijital veri ve delil elde etmek amacıyla bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında, bilgisayar kütüğünde, bilgisayar ağları ve diğer uzak bilgisayar kütüklerinde ve çıkarılabilir donanımlarda arama yapılması gerekebilir. Bu konuda uygulanacak iki kural vardır. Birisi CMK'nın 134. maddesi, diğeri de 27.07.2016 tarihinde ilan edilen olağanüstü hâl kapsamında çıkartılan 667 ve 668 sayılı KHK'larla Türk Ceza Kanunu'nun ikinci kitap, dördüncü kısım, dördüncü, beşinci, altınca ve yedinci bölümde tanımlanan suçlar, Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve bu suçlar kapsamına girip girmediğine bakılmaksızın, toplu yani en az üç kişinin iştiraki ile işlenen suçlarda uygulanabilecek 668 sayılı KHK'nın 3. maddesinin 1. fıkrasının (j) bendidir. Bu düzenleme, 6755 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler İle Bazı Kurum Ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 3. maddesinin 1. fıkrasının (j) bendinde aynen yer almıştır. Bu sebeple bilgisayarda arama, kopyalama ve el koyma konusunda CMK'nın 134 ve 6755 sayılı Kanun'un 3. maddesinin 1. fıkrasının (j) bendi birlikte uygulanacaktır. Bu uygulama sırasında 6755 sayılı Kanun'un "soruşturma ve kovuşturma işlemleri" başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasında sayılan suçlar yönünden öncelik aynı Kanun'un 3/1-j maddesi olacak, burada hüküm bulunmayan hâlde CMK'nın 134. maddesine göre hareket edilecektir. Olağanüstü hâl kaldırıldığı anda bilgisayarda arama, kopyalama ve el koyma konusunda öngörülen istisnai tedbirin uygulaması son bulacaktır. Bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma koruma tedbiri, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 134'üncü maddesinde düzenlenmiştir. Bu koruma tedbiri, CMK'nın 116 ve 123. maddelerinde düzenlenen "arama" ve "el koyma" koruma tedbirlerinin özel bir görünümünü oluşturmaktadır. Buna göre, bir suç dolayısıyla yapılan soruşturmada, başka surette delil elde etme imkânının bulunmaması hâlinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde arama yapılmasına, bilgisayar kayıtlarından kopya çıkarılmasına ve bu kayıtların çözülerek metin hâline getirilmesine hâkim tarafından karar verilir. Bilgisayar, bilgisayar programları ve bilgisayar kütüklerine şifrenin çözülememesinden dolayı girilememesi veya gizlenmiş bilgilere ulaşılamaması hâlinde çözümün yapılabilmesi ve gerekli kopyaların alınabilmesi için bu araç ve gereçlere el konulabilir. CMK'nın 134. maddesindeki "bilgisayar kütükleri" ifadesi teknik anlamda sadece masaüstü ve dizüstü bilgisayarlarda bulunanları değil; CD, DVD, flash disk, disket, harddisk vs. tüm çıkarılabilir bellekler, telefon vb. dijital tabanlı mobil cihazlarda dahil olmak üzere herhangi bir bilgi işlem veya veri toplama araç ya da gerecinde bulunabilecek tüm dijital dosyaları kapsamaktadır. Adli Ve Önleme Aramaları Yönetmeliği'nin "bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve el koyma" kenar başlıklı 17. maddesinde el koyma sırasında zorunlu kılınan yedekleme işleminin, "bilgisayar ağları ve diğer uzak bilgisayar kütükleri ile çıkarılabilir donanımlar hakkında da" uygulanmasının dayanağı budur.
10 Kasım 2010 tarihinde Türkiye tarafından imzalanan, 22.04.2014 tarihinde ve 6533 sayılı "Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesi" adı ile onaylanıp 02.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren ve Anayasa'nın 90. maddesi gereğince iç hukukumuzun bir parçası olarak kabul edilen Avrupa Siber Suçlar Sözleşmesi'nde bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında, bilgisayar kütüklerinde, bilgisayar ağları ve verilerin saklandığı depolarda ve uzak bilgisayar kütüklerinde arama, kopyalama ve el koyma tedbirlerinin uygulanabileceği kabul edilmiştir. Bilgisayar kütükleri (computer files) yalnızca kullanıcının kendi bilgisayarında yer alan bir bilgisayar programı aracılığıyla kullanılabilen, verilerin saklandığı depolama araçlarıyla sınırlı değildir. Bunun yanında bir bilgisayar aracılığıyla ağ üzerinden ulaşılabilen gerek kullanıcıya ait gerekse kullanıcıya ait olmayıp ancak ortak paylaşıma ve kullanıma açık diğer bilgisayarlardaki veri depolama araçlarına ulaşabilmek mümkündür. CMK'nın 134/1. maddesinde "şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde" arama ve kopyalama işleminin yapılabileceği belirtilmiştir. Kanun koyucu, söz konusu maddede arama ve kopyalama işlemlerinin yapılacağı araçların şüpheliye ait olmasını aramamış, şüphelinin fiilen bu araçları kullanıyor olmasını yeterli görmüştür. Maddede özellikle "şüphelinin kullandığı" ifadesine yer verilmiştir; zira üzerinde arama ve kopyalama işlemi yapılacak bilişim sisteminin şüpheliye ait olması gerekmez. Şüphelinin maliki olduğu, kiraladığı, ödünç aldığı ya da ortak kullanıma açık bir bilgisayarı eylemini gerçekleştirirken kullanması bu tedbirin uygulanması için yeterlidir. Ancak delile ulaşmak için sadece failin kullandığı bilişim sisteminde arama yapılması yeterli değildir. Bilgisayarlarda, bilgisayar programları, bilgisayar kütükleri veya diğer araçlarda yapılacak aramanın konusu "elektronik veri"dir. Bu araçlarda arama işleminde amaç suçla bağlantılı her türlü elektronik veriye ulaşmaktır. Bu kapsamda bilgisayardaki mevcut klasördeki dokümanların tümü taranabilir. Bilgisayarda, şüpheli veya sanığın internet ortamında çeşitli programlar ya da sosyal iletişim siteleri (Msn Messenger, Facebook, Twitter vb.) vasıtasıyla gerçekleştirdiği iletişime ilişkin kayıtların aranması, CMK'nın 135. maddesine göre değil CMK'nın 134. maddesine göre yapılabilir. Zira CMK'nın 135. maddesinde düzenlenen telekomünikasyon yoluyla iletişimin denetlenmesi koruma tedbiri, teknik araçlarla iletişimin tespitini, dinlenmesini ve kayda alınmasını kapsamaktadır. CMK'nın 135. maddesine göre yapılan iletişimin dinlenmesi ve kaydı, geçmişe dönük olarak değil geleceğe dönük olarak yapılabilir. Diğer bir ifadeyle geçmişte gerçekleşen iletişimin dinlenebilmesi, kayda alınabilmesi mümkün değildir. Ancak internet ortamında gerçekleştirilen iletişime ilişkin kayıtlar, bilgisayar kütüğünde kayıt altına alındığından bu iletişim kayıtları hakkında CMK'nın 134. maddesindeki koruma tedbiri kapsamında arama, kopyalama ve elkoyma tedbirleri uygulanabilir. Bireyin e-posta, yazışma ve haberleşmeleri CMK'nın 135. maddesi kapsamında değerlendirilirken, bireyin kendisine e-posta ile gelen bir yazı, resim, görüntü veya ek dosyayı kullandığı bilgisayara veya taşınır belleğe kaydettiğinde, artık bu belge haberleşme hürriyetinin dolayısıyla iletişimin denetlenmesinden çıkıp CMK'nın 134. maddesi kapsamında bilişim cihazına kayıtlı bilgi ve belgeye dönüşecektir. Kriptolu haberleşme sonucunda silinmiş mesajların gerek bilgisayarda gerekse sistem üzerinde ele geçirilmesi de telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişim denetimi kapsamında olmayıp bu gibi hâllerde CMK'nın 134. maddesinde düzenlenen bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve el koyma tedbiri söz konusu olabilir.
Sonuç olarak, ... Cumhuriyet Başsavcılığının dijital materyaller üzerinde CMK'nın 134. maddesi gereğince ... 4. Sulh Ceza Hâkimliğinden aldığı inceleme kopyalama ve çözümleme kararına istinaden Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Daire Başkanlığı uzmanlarınca düzenlenen 18.02.2017 tarihli ByLock raporu, açık kaynaklar, dosyadaki diğer bilgi ve belgeler, yasa, Anayasa ve uluslararası sözleşmeler göz önüne alınarak yapılan tespit ve değerlendirmeler sonucunda; MİT tarafından yasal olarak elde edildiği kabul edilen dijital materyaller üzerinde ... Cumhuriyet Başsavcılığının talebi ile CMK'nın 134. maddesi gereğince ... 4. Sulh Ceza Hâkimliğinden alınan "inceleme kopyalama ve çözümleme" kararına istinaden bilgisayardaki ve bilgisayar kütüklerindeki iletilerin tespiti işleminde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Haklarında soruşturma işlemi başlamamış ya da soruşturması devam eden yüz binden fazla şüphelinin delil niteliğinde kişisel bilgisi bulunan Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Daire Başkanlığı uzmanları tarafından üzerinde çalışma yapılan ByLock ana serverının, henüz haklarında soruşturma işlemlerine başlanmamış kişiler açısından terör örgütü soruşturmasının selameti, diğer kişilerin ise masumiyet karinesinin korunması bakımından, ana serverdeki bilgilerin sanıklara teslim edilmemesinde yasaya aykırılık görülmemiştir. Ancak yargılama sürecinde tarafların bu delile karşı somut itirazlarının inceleme ve değerlendirmeye tabi tutulması, gerektiği takdirde bilirkişi incelemesi yapılması zorunluluğu gözden kaçırılmamalıdır.
Bank Asya, ülkemizde faaliyet gösteren dört katılım bankasından biri olarak 24 Ekim 1996 tarihinde Asya Finans Kurumu A.Ş. unvanıyla kurulmuş ve 20.12.2005 tarihinde ise "Asya Finans Kurumu A.Ş." olan unvanı "Asya Katılım Bankası A.Ş." olarak değiştirilmiştir. Kuruluş itibariyle, Asya Katılım Bankası A.Ş.'nin ödenmiş sermayesi 900.000 TL olup bunun 360.000 TL'si A grubu, 540.000 TL'si ise B grubu paylardan oluşmaktadır. Bank Asya'nın halka açıklık oranı %54,04 olup 2014 yılı sonu itibariyle yaşadığı mali sıkıntılar sebebiyle aktif büyüklüğü ile sektörde 21. ve emsal grup (katılım bankaları) arasında ise 4. sıraya gerilemiştir.
Terör örgütleri faaliyetlerini devam ettirebilmek için paraya ihtiyaç duyarlar. Örgüte finansal olarak kaynak sağlamak için legal görünümlü ekonomik getirisi olan ticari işletmeler kurulabildiği gibi uyuşturucu veya silah ticareti, kara para aklamak şeklinde yasa dışı faaliyetler ile ya da mensupları ile sempatizanlarından bağış, himmet adı altında para toplayarak ekonomik kaynak sağlayabilmektedirler. FETÖ/PDY'nin de finansal gücünün en önemli ayaklarından biri olan Asya Katılım Bankası A.Ş.'nin esasen ekonomik prensipler ve ticari hükümler çerçevesinde faaliyet göstermesi beklenmekte iken, kuruluş tarihinden itibaren örgütün yurt dışı ve yurt içi kurumlarının finansmanı amacıyla kullanıldığı, 2008 yılından itibaren başlayan birtakım mali ve kurumsal sıkıntıların yoğunlaştığı Aralık 2013-Ocak 2014 döneminde bankanın 29.05.2015 tarihinde fona devrine kadarki süreçte kamuoyu ve ekonomik çevrelerde kaybettiği itibar nedeniyle yaşadığı finansal krizi aşabilmek adına; rasyonel ekonomik gerekçelere ve kurumsal yönetim ilkelerine aykırı bir şekilde sözde örgüt liderinin ve örgütün yönlendirmesiyle mevduat toplama kampanyaları düzenlediği BDDK'nın 28.05.2015 tarihli mali analiz raporundan anlaşılmaktadır. Bankanın bahse konu finansal krizin aşılabilmesi için örgüt lideri Fettullah ... tarafından 25.12.2013 tarihinde Bank Asya'ya para yatırılması yönünde talimat verildiği, söz konusu talimatın banka yönetimi tarafından Kamuyu Aydınlatma Platformunda tekzip edilmediği gibi bankanın Genel Müdürü ...'dan Yönetim Kurulu Başkanı ... ve Yönetim Kurulu Üyeleri ..., ..., ..., ..., ... ve ... ...'e 06.01.2014'te iletilen 05.01.2014 tarihinde banka çalışanı ...'in ...'a gönderdiği "Affınıza mahçuben" konulu elektronik posta mesajının içeriğinde "....Bizim iklimimizden bir ağabeyim .... Bankamız için seferberlik ilan ettik, aynen 2001'de olduğu gibi, neyimiz varsa namusumuz bildiğimiz bankamız için yarından tezi yok getireceğiz .... Arkadaşlar evini arabasını satacak, gerekirse başka bankalardan kredi çekecek bankamıza mevduat koyacağız..." ifadeleri yer almaktadır. Bu doğrultuda talimat kapsamındaki ekonomik ve rasyonel saike dayanmayan bir şekilde hesabı olmayan kişilerin bankada hesap açtıkları, hesabı olan kişilerin ise cari ve katılım hesaplarında bulunan mevduatlarında artışa gittikleri veya muhtelif bankacılık işlemleriyle bankaya likidite sağladıkları anlaşılmaktadır.
İkinci talimat ise 28.08.2014 tarihi olup bu talimat sonrasında da Eylül - Ekim aylarında para yatırılmasına ilişkin yoğun bir kampanya gerçekleştirildiği görülmektedir.
Bank Asya'ya para yatırılması talimatlarından üçüncüsü BDDK'nın bir kısım banka imtiyazlı pay sahibine tedbir uyguladığı ve akabinde fon yönetimi tarafından banka yönetiminin değiştirildiği tarih olan 04.02.2015'tir. Bu tarihte sosyal medya paylaşımları ve banka şubeleri önünde yapılan eylemlerle kişilerin bankaya para yatırılmaya yönlendirildiği ve sembolik (50-100 TL) olsa dahi yeni hesap açma ve para yatırma işlemlerinin gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.
Rutin bankacılık işlemleri dışında talimat sonrası açılan hesap sayısı ve işlem hacmine ilişkin veriler aşağıda yer almış olup ortaya çıkan rakamlardan talimatın yerine getirildiği bankacılık işlemlerinde mutad olmayan artışların sağlandığı görülmektedir.
Yıl Ay Toplam Kendisi Eşi Eski Eşi Oğlu/Kızı Kardeşi Annesi Babası
2013 12 3809 1256 700 11 109 1073 145 287
2014 1 66483 25482 16847 204 2251 17350 2817 3176
2014 2 39654 15431 10069 129 1362 10568 2329 2454
2014 3 22361 8244 5018 85 665 5957 1400 1758
2014 4 15737 5552 3388 63 426 4205 839 1398
2014 5 13679 4614 2767 45 329 3668 616 1025
2014 6 12546 4441 2713 58 395 3510 587 911
2014 7 11560 4174 2431 36 441 3403 424 719
2014 8 20681 7159 4826 74 1090 5860 854 985
2014 9 65130 25807 18366 180 3496 17039 2613 2427
2014 10 38771 13486 8774 113 1990 11496 1689 2043
2014 11 42992 14032 9567 161 1985 11776 2055 2638
2014 12 13782 5379 3439 38 603 3758 546 778 2015 1 14257 5705 3617 39 548 3940 634 827
2015 2 41978 13729 10979 124 6125 10539 2179 1776
2015 3 17545 6699 4513 57 1059 4813 844 864
2015 4 12630 3794 3077 34 711 3452 628 778
2015 5 11623 4247 2954 21 618 3148 567 721
Tablodan anlaşılacağı üzere rutin bankacılık faaliyeti dışında örgüt liderinin talimatı doğrultusunda kişisel yarar amacı güdülmeksizin örgütün finans kaynaklarından olan bankanın krizden kurtarılması için örgüt liderinin talimatı doğrultusunda hareket edilip zaman zaman başka bankalardan kredi kullanmak suretiyle Bankasya'ya para yatırılması örgüte ve liderine bağlılığı gösteren bir faaliyet olarak değerlendirilmiştir. Bu faaliyetin tek başına örgüt üyeliği için yeterli kriter olarak kabul edilmesi mümkün değil ise de terör örgütüne yardım etme olarak değerlendirilebilecektir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ...'ın inceleme dışı sanık ... ile evli olduğu, dosya kapsamına göre ...'ın geçmişte Özbekistan'da örgüte ait okulda müdürlük yaptığı ve ... ilçesinde de örgüt faaliyetleri içinde yer aldığı, bunların yanında çözümlenen Bylock yazışma içeriklerine göre Erzincan ilinde de örgüt içerisinde faaliyette bulunduğu, 15.07.2016 tarihindeki darbe girişiminden önce örgütle ilgili yürütülen soruşturmalar hakkında diğer örgüt üyelerinden bilgi aldığı, örgütsel amaçla kullandığı açıkça anlaşılan Bylock programı aracılığıyla temas kurduğu örgüt üyelerine örgütsel faaliyetlerde gizliliğin sağlanmasıyla ilgili tavsiye ve telkinlerde bulunduğu, bu kapsamda örgüt üyesi olarak değişik zaman ve yerlerde örgüt adına önemli faaliyetler yürüttüğü anlaşılmaktadır.
Sanık ...'a gelince;
Sanık ... adına alındığı anlaşılan Bylock hesabının çözümlenmesinde örgütün propaganda amacıyla gönderdiği toplu elektronik mesajlar dışında çözümlenmiş kişisel herhangi bir yazışmanın bulunmadığı, sanığın görüşebileceği kişi listesinde eşi ... haricinde başka bir kişi yer almadığı, eşi tarafından örgütsel bir isimlendirme olmaktan uzak şekilde ''cancağızım'' olarak kaydedildiği, tutanakta sanığın örgütsel faaliyetlerde kimliğini gizlemek amacıyla aldığı düşünülebilecek bir kod isim de tespit edilemediği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte ilkokul mezunu ev hanımı olup resmi ya da özel herhangi bir kurumda çalışmadığını beyan eden sanığın örgütsel faaliyetlerde yer aldığına ilişkin dosya kapsamında başkaca bir delil de bulunmadığı görülmüştür.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Özel Daire'nin yerleşik içtihatlarına göre, terör örgütüne üyeliğin delili olarak kabul edilebilmesi için örgütsel faaliyetlerde örgütsel gizliliğin sağlanması amacıyla Bylock hesabı oluşturulması ve/veya kullanılması gerekmektedir. Tespite konu 517063 ID nolu Bylock hesabının sanığın kullanması amacıyla alındığı anlaşılmış ise de örgütsel bir amaca yönelik olarak alındığına ilişkin her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil dosya kapsamında bulunmadığından ve elde edilen deliller kapsamında hesabın kişisel ve ailevi bir saikle oluşturulduğuna yönelik sanık lehine oluşan şüphe giderilemediğinden 517063 ID nolu Bylock hesabının sanık ... hakkında silahlı terör örgütü üyeliğine dayanak alınması isabetli görülmemiştir.
Sanık ... adına Bank Asya'da 12.03.2014 tarihinde açılan 4502660 müşteri numaralı hesabın bakiyesi 2014 yılı Mart ayında 4303,29 TL olmuş, hesapta en son Mart 2016 tarihinde de 5362,81 TL meblağ tespit edilmiştir. Sanığın eşinin kendisine hediye etmek istediği altınları koruyamayacağı düşüncesiyle eşiyle birlikte bu hesabı açtığını savunması, meblağ değişikliklerinin altının değerinde gerçekleşen değişimlerden kaynaklandığının beyan edilmesi ve hesabın TMSF tarafından bankaya el konulduğu tarihten sonra da kullanıldığının anlaşılması karşısında;
BDDK’nın 29.05.2015 tarihli kararı ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen ve 22 Temmuz 2016 tarihli kararı ile de 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 107. maddesinin son fıkrası gereğince faaliyet izni kaldırılıncaya kadar yasal bankacılık faaliyetlerine devam eden, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı Asya Katılım Bankası AŞ'de gerçekleştirilen mutad hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet ya da örgüte yardım etme kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilip örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacına hizmet eden ve bankanın yararına yapılan ödeme ve sair işlemlerin başlı başına örgüte yardım etme olarak kabul edilebileceği nazara alınarak; sanığın hesap açtığı tarihten itibaren Bankasya hesap dökümlerinin tamamının uzman bilirkişi marifeti ile incelenip örgüt liderinin talimatı doğrultusunda bankaya para yatırılıp yatırılmadığı ve ayrı hesap açıp açılmadığı hususları saptanıp düzenlenecek rapor sanığa okunup savunması da alındıktan sonra hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik incelemeyle, karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.
Bu kapsamda sanık ... hakkında kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik Özel Dairece verilen onama kararı eksik inceleme nedeniyle isabetli görülmediğinden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu üyesi ...;
Sayın çoğunluk ile aramızdaki ihtilaf, sanığa atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunun sabit olup olmadığına ilişkindir.
... Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen 21.02.2019 tarihli iddianame ile silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan sanık hakkında kamu davası açıldığı, ... 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.04.2019 tarihli kararı ile sanığın müsnet suçtan cezalandırılmasına karar verildiği, ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi’nce istinaf başvurusunun esastan reddedildiği, yapılan temyiz sonucu Yargıtay 16.Ceza Dairesinin 09.07.2020 tarihli ilamı ile hükmün onanmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Dosyanın incelenmesinde; sanık ...'ın eşi olan inceleme dışı sanık ...'a ait 392466 ID numaralı ByLock tespit ve değerlendirme tutanağı üzerinde ByLock çalışma grubu tarafından yapılan inceleme neticesinde, ... tarafından "cancağızım" şeklinde kaydedilen 517063 ID numaralı kişinin sanığın yakını olabileceğinin değerlendirildiği, temin edilen 517063 Id numaralı ByLock tespit ve değerlendirme tutanağının incelenmesinde kullanıcı adının "35ayşe", şifresinin "1964trbl" şeklinde oluşturulduğunun tespit edildiği, söz konusu kayıtların 1964 Torbalı/... doğumlu olan sanık ... ile uyum gösterdiği, her ne kadar sanığa ait 517063 ID numaralı ByLock tespit ve değerlendirme tutanağında yalnızca eşi olan ...'ın ekli olduğu ve yazışma kaydının bulunmadığı ancak üç adet e-mail kaydının bulunduğu görülmüş ise de, ...'a ait 392466 ID numaralı ByLock içeriklerinde; sohbet toplantıları, kamplar, gezi programları, Bankasya'dan para çekilmesi, Emniyet tarafından yapılan operasyonlar, örgütsel tedbir konularında yazışmalar bulunduğu, söz konusu içeriklerden, ... tarafından ByLock programının örgütsel gizliliği sağlamak amacıyla kullanıldığının tereddütsüz şekilde saptandığı, ayrıca sanık ... ve eşi olan ...'ın savunmalarında ByLock gizli haberleşme programını hiç kullanmadıkları yönünde inkara yönelik beyanlarda bulundukları, yine ...'a ait 392466 ID numaralı bylockta ekli bulunan 329046 ID numaralı kişinin ... ve sanığın müşterek çocukları ... olduğu ve bu iki kişi arasında mesajlaşma bulunduğu da dikkate alındığında, eşi olan ... ile normal iletişim vasıtaları üzerinden görüşmelerinde bir sakınca bulunmayan sanık ...'ın, örgüt mensupları tarafından örgütsel gizliliği sağlamak amacıyla kullanılan ByLock sistemine dahil olmasının örgütsel saikle gerçekleştiğinin kabulü gerektiği; aksi halde aile içinde yapılan örgütsel bylock görüşmelerinin suç teşkil etmeyeceği sonucuna yol açacığı, yine örgütle iltisaklı Asya Katılım Bankası A.Ş'de daha önce hesabı ve dolayısıyla benzer nitelikte işleminin bulunmayan sanığın, örgüt liderinin talimatından sonra olacak şekilde 12.03.2014 tarihinde altın hesabı açarak 47,93 gram karşılığı 4.696 TL tutarında hurda altın alımı yapması şeklindeki eyleminin de örgüte destek kastı ile gerçekleştirildiği, suçlamaları tamamen inkar eden sanığın hiçbir aşamada etkin pişmanlıkta bulunmayarak örgütsel bağlılığını devam ettirdiği anlaşıldığından atılı suçun sübuta erdiği düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşlerine katılmıyorum düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ;
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 09.07.2020 tarihli ve 817-3428 sayılı temyiz isteminin esastan reddine ilişkin kararının sanık ... bakımından KALDIRILMASINA,
3-... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince verilen 26.09.2019 tarihli ve 1769-1454 sayılı kararın, sanık ... hakkında eksik inceleme sonucu hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, ... 4. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 12.04.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.