Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2021/368 Esas 2022/260 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2021/368
Karar No: 2022/260
Karar Tarihi: 12.04.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2021/368 Esas 2022/260 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2021/368 E.  ,  2022/260 K.

    "İçtihat Metni"

    Kararı veren
    Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 16. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ceza Dairesi
    Sayısı : 1987-452

    Sanık ...'ın silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan ... 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 31.01.2018 tarihli ve 254-16 sayılı kararıyla TCK’nın 314/3 ve 220/7. maddeleri delaletiyle 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5/1, TCK’nın 220/7-2. cümle, 62, 53, 58/9. maddeleri gereğince 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba karar verilmiş, bu karara karşı sanık müdafisi tarafından yapılan istinaf başvurusu ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 26.02.2019 tarihli ve 1987-452 sayılı kararıyla esastan reddedilmiş, sanık müdafisi tarafından yapılan temyiz başvurusunu inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin 24.11.2020 tarihli ve 6390-5903 sayılı kararıyla da hükmün onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 24.06.2021 tarih ve 406 sayı ile;
    ''... Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/2344 esas sayılı iddianamesi ile, hükümlü ... hakkında, ''silahlı terör örgütüne üye" olma suçlamasıyla TCK'nın 314/2, 3713 sayılı TMK'nın 5/1 ve yine TCK'nın 53 ve 58/9 maddeleri gereğince cezalandırılması talebiyle 10/10/2016 tarihli iddianame ile ... 1. Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açılmıştır.
    ... 1. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılaması neticesinde 31/01/2018 tarih 2016/254 esas 2018/16 sayılı karar ile TCK'nın 314/3 ve 220/7 maddesi atfı ile aynı Kanunun 314/2, 220/7, 62, 53, 3713 sayılı Kanunun 3. maddesi uyarınca 5/1. maddeleri gereğince mahkumiyetine, 3 yıl 1 ay 15 gün süre ile hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
    Hükümlü müdafinin istinaf talebi doğrultusunda inceleme yapan ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 26/02/2019 tarih 2018/1987 esas, 2019/452 sayılı ilamı ile söz konusu başvuruyu esastan reddetmiştir.
    Yine Hükümlü müdafisinin temyiz başvuru üzerine; Yargıtay 16. Dairesi 24/11/2020 gün ve 2029/6390 esas, 2020/5903 Karar sayılı ilamı ile ONAMA kararı vermiştir.
    Hükümlü müdafii Yargıtay 16 Ceza Dairesinin ilamına yönelik olarak karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
    İtiraz konusu, Bank Asya'ya mevduat yatırma eylemin mutat bankacılık faaliyeti olup olmadığı hususunda konusunda uzman bilirkişi marifeti ile inceleme yapılmadan eksik araştırma hüküm kurulması, bozmayı gerektirdiği hususundadır.
    İTİRAZ NEDENLERİ : Somut dosyada; "Sanığın kardeşi ve dosyamızın diğer sanıklarından ... ile birlikte 667 sayılı KHK ile kapatılan ... Özel Eğitim A.Ş.’ye ait taşınmazı 26/09/2014 tarihinde 1.100.000 TL bedelle satın aldıkları, taşınmaz üzerine Türkiye Garanti Bankası A.Ş tarafından 4.400.000 TL bedel karşılığı ipotek tesis edildiği ve bu satışın muvazaalı ve şirketten mal kaçırmaya yönelik olduğu, bu şekilde sanığın örgütle iltisaklı kuruma ait taşınmazı mal kaçırma amacına yönelik eyleminin "Silahlı terör örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme" suçunu oluşturduğu kabul edilerek sanığın tecziyesine" karar verilmiş ise de;
    Yardım suçuna esas teşkil eden “tapu tescil” eyleminde, muvazaanın ne şekilde oluştuğu, bu kapsamda tescil tarihindeki taşınmazın gerçek değeri, tescil sonrasında tasarrufun kimde olduğu, fiili kullanıcının kim olduğu ile satış işleminin iptali ve mülkiyetin idareye devrine ilişkin açılmış bir davanın olup olmadığı, örgüt liderinin talimatı doğrultusunda Bank Asya'ya para yatırıp yatırmadığı, eylemin rutin bankacılık faaliyeti olup olmadığı hususları karar yerinde tartışılmadan yetersiz gerekçe ve eksik kovuşturma ile verilen mahkumiyet hükmünün onanmasına ilişkin Yüksek Dairenizin kararı hukuka aykırı görüldüğünden sanık lehine itiraz edilmiştir...'' görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesi ise 06.10.2021 tarih ve 7945-9309 sayı ile;
    ''...hakkındaki mahkumiyet hükmü Dairemizce onanarak kesinleşen sanığın ... ilinde muhkim Kaçaroğlu Ticaretin sahibi olup esnaflık yaptığı, örgütün yurt dışı programlarına ve seyahatlerine katıldığı, adına kayıtlı 0507 120 5250 nolu hat ile örgütün şifreli haberleşme programı ByLock kullanıcısı olan ve hakkında Fetö'ye yönelik adli soruşturma ve kovuşturma yapılan birçok şahısla telefon görüşmeleri olduğunun alınan HTS kayıtları ile tespit edilen sanık hakkında sadece tanık ...'un beyanı olduğu, bunun haricinde tanık beyanı elde edilemediği, tanık ... beyanında sanığın ... il mütevellisinde yer aldığını hatta dershane ücretlerinde sanığın çocuğuna mütevelli indirimi yapıldığını belirtmiş ise de duruşmada sorulan soru üzerine sanığın mütevelli toplantılarına katıldığını görmediği yönünde beyanda bulunduğu, bir örgüt üyesinin özellikle mütevelli heyeti üyesi bir örgüt üyesinin örgüt toplantılarına katılmamasının mümkün olmadığı, tüm bu açıklamalar sebebiyle sanığın silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğini gösterir somut her türlü şüpheden arınmış delil elde edilemediği, bununla birlikte sanığın kardeşi ve dosyamızın diğer sanıklarından ... ile birlikte 667 sayılı KHK ile kapatılan ... Özel Eğitim A.Ş'ye ait taşınmazı 26.09.2014 tarihinde 1.100.000 TL bedelle şirketten satın aldıkları, taşınmaz üzerine Türkiye Garanti Bankası A.Ş tarafından 4.400.000 TL bedel karşılığı ipotek tesis edildiği, yine sanığın mevcut Bank Asya hesap kayıtlarına göre; 2014 yılı Nisan’da hesabında 905,74 TL mevcut iken 2014 Yılı Mayıs’da 20.544,92 TL ye çıktığı, 2014 Yılı Ekim’de hesabında 13.218,72 TL mevcut iken 2014 Yılı Kasım’da 176.844,23 TL ye çıktığı sanığın parasal ilişkilerinin hepsinin örgütün mali çağrıları ile uyumlu olduğu anlaşılan sanığın eylemlerini örgüte destek saikiyle gerçekleştirildiği açık olduğundan, sanığa ait banka hesabı üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmamış olmasının sonuca etkisinin bulunmadığı değerlendirmiştir...'' şeklinde açıklanan gerekçeyle itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan mahkûmiyetine karar verilen sanık ... hakkında eksik incelemeyle hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkindir. İtiraz kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Sanık ... hakkında düzenlenen iddianamede; ''Dosya kapsamında alınan bir kısım tanık ve şüpheli ifadeleri ve deşifre edilen örgüt yapılanmasına göre FETÖ/PDY içerisinde ... İl yapılanmasında büyük mütevelli olarak tabir edilen kısmında mütevelli üyesi olduğu, ayrıca örgüt ile bağlantılı olduğu tespit edilen ... Özel Eğitim İnş. Bas. Yan. Dan. Tic. Gıda. Rek. Turz. Tic. San. A.Ş adına kayıtlı ... Mahallesi 201 Ada, 38 Parsel, Zemin kat 1 bağımsız bölüm numaralı taşınmazı 26/09/2014 tarihinde 1.100.000 TL bedelle bu şirketten satın aldığı, taşınmaz üzerine Türkiye Garanti Bankası A.Ş tarafından 4.400.000 TL bedel karşılığı hipotek tesis edildiği, bu nedenle satışın muvazaalı olduğu ve şirketten mal kaçırmaya yönelik olduğu hususunda şüphe oluştuğu anlaşılmıştır'' ifadelerine yer verilerek silahlı terör örgütüne üye olma ve Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanun'a muhalefet suçlarından TCK'nın 314/2, 53/1-2 ve 6415 Sayılı Yasa'nın 4/1, TCK'nın 53/1-2 maddeleri gereğince cezalandırılması talebiyle dava açılmıştır.
    Tanık ..., sanık ... hakkında kolluk görevlilerince alınan beyanında sanığın ildeki büyük mütevelli yapılanması içinde bulunduğunu,
    Tanık ... yargılama aşamasında verdiği beyanında; 2007-2014 yılları arasında ... Anafen dershanesinde kayıt memuru olarak görev yaptığını, 17-25 Aralık süreci sonrası cemaatin hatalı işler yaptığını anladığını, bu düşüncesini yapının içerisindeki kişilere dile getirdiğini, yaptığı konuşmalar sebebiyle 2014 yılı Mayıs ayında dershanedeki işinden kendisini attıklarını, sonra cemaatle bütün bağının kesildiğini, dershanede çalıştığı dönemlerde bu yapı içerisinde bulunan sanıklarla ilgili bildiklerini anlatmak istediğini.....’ın ağabeyi olan ...'ın mütevelli olduğunu, kendisinin atıldığı 2014 yılı Mayıs ayına kadar kurban ve himmet parası toplayıp Zaman Gazetesi'ne abone yaptığını, ...’ın çocuklarının Anafen dershanesine gittiğini beyan etmiş; devam eden celse de ...'ı dershanede çocuklarını okutması sebebi ile tanıdığını, ...'ın çocuğunu dershaneye kaydetmeden önce dershane müdürü ...'ın bölgecisinin mütevelli olduğunu söylediğini kendisine ilettiğini, o dönem mütevelli üyeleri için dershanede özel indirim uygulandığını, ... için de mütevellilere uygulanan özel indirimi uyguladıklarını, mütevelliler için yukarıda yaptığı açıklamaların ... için de geçerli olduğunu, mütevellilerin görevlerini yerine getirdiğini belirtmiş sorulan soru üzerine; sanığın çocuğunu tek bir yıl değil birden fazla yıl kayıt yaptırdığını, sanık ile tartışma yaşadıklarını hatırladığını, kayıt için geldiğinde indirim yapılmasını istediğini, kendilerinin indirim yapmak gibi bir yetkileri olmadığı için indirim yapamayacaklarını söylediğini, aralarında tartışma çıktığını, daha sonra gidip dershane müdürü ile görüştüğünü ve tekrar gelip çocuğunun kaydını yaptırdığını, ikinci gelişinde yanında dershane müdürünün de olduğunu, müdürün kendisinden indirim yapmasını istediğini, anlattığı olayın sanığın çocuğunu ilk kayıt ettirmesine ilişkin olduğunu, sonraki kayıtlarda kendisinin ilgilenmediğini, başka arkadaşlarla görüştüklerini,
    Beyan etmiştir.
    Sanık ... kolluk aşamasındaki savunmasında özetle; eğitim hayatında örgüte ait kurumlarda kalmadığını, herhangi bir gazete ve dergiye abone olmadığını, örgüt üyesi kişilere ya da örgüte ait kurumlara bir yardımda bulunmadığını, yapının sohbet toplantılarına davet edilmediğini ve katılmadığını, kimlerin katıldığı ya da içeriğinin ne olduğu konusunda bilgisi bulunmadığını, Fetullah ...'le bir iletişimi olmadığını, kızının lisede örgütün dershanesine gittiğini, oğlunu iyi bir eğitim alması amacıyla örgütün okuluna gönderdiğini, Bankasya'da hesabı ve kredisi olduğunu, kredi kartı bulunduğunu, oğlunun okulu aracılığıyla Bosna Hersek'e dört günlük bir geziye katıldığını, yapıyla irtibatı olmadığını, kimseden emir ve talimat almadığını, darbe ile ilgisi olmadığını, örgüt üyesi olmadığı için etkin pişmanlıktan yararlanmak istemediğini, vatanını milletini seven bir insan olduğunu,
    Sanık ... Cumhuriyet savcılığındaki savunmasında özetle; toptan oyuncak ve kırtasiye işi yaptığını, ayrıca Çarşı Mağazasının da resmiyette kendi adına olduğunu, buranın kirası yüksek olduğu için Boztepe Dershanesinin altı satılığa çıkarıldığında Garanti Bankasından kredi çekmek suretiyle ayrıca ödemeyi de eft ile yaparak ... Özel Eğitim A.Ş.'den 1.100.000 TL karşılığında 26.09.2014 tarihinde satın aldığını, buraya daha sonra Saray AVM isimli ucuzluk pazarı açarak işletmeye başladığını, oğlu İbrahim'in ahlaki yönden iyi eğitim alması ve gözünün önünde okuması amacıyla ortaokul kısmında 7. sınıftan itibaren Sahil Kolejine verdiğini, liseyi de diğer okullara göre daha ucuz olması sebebiyle yıllık 5.500 TL karşılığında Boztepe Lisesinde okuması için buraya gönderdiğini, FETÖ ile hiçbir bağlantısı olmadığını, bu nedenle etkin pişmanlık hükümleri çerçevesinde aktarabileceği bir bilgiye de sahip olmadığını,
    Yargılama aşamasındaki savunmasında özetle; suçlamaları kabul etmediğini, vatanını ve milletini seven bir Türk vatandaşı olduğunu, silahlı terör örgütü üyesi olmasının söz konusu olmadığını, örgütün ... il yapılanmasında mütevelli üyesi olduğu yönündeki iddiayı kesinlikle kabul etmediğini, örgütle hiçbir bağlantısı olmadığını, iddianamede geçen taşınmazı ise ... Özel Eğitim AŞ.den mevcut mağazalarını buraya taşımak üzere satın aldıklarını, burayı satın almak için önce Kuveyt Türk ile görüştüklerini, ancak Kuveyt Türk kendilerine bir gün önce verdiği faiz oranını ertesi gün arttırınca anlaşma sağlayamadıklarını, daha sonra Garanti Bankası ile görüştüklerini, Garanti Bankasından aldıkları kredi karşılığında taşınmaza ipotek tesis edildiğini, bankadan mevcut kredi miktarı 4 milyon TL'nin üzerinde olduğu için bu miktarın tamamının taşınmaz üzerine ipotek olarak tesis edildiğini, taşınmaz kredi ile satın alındığı için ekspertiz raporu doğrultusunda belirlenerek satın alındığını, bu taşınmaz sonrasında yeni bir mağaza açtıklarını, ancak bu taşınmaz sebebiyle ticari hayatının bitmek üzere olduğunu, bu taşınmaz üzerindeki tedbir sebebiyle bankanın tüm hesaplarına bloke koyduğunu, Garanti Bankasının bloke koyması üzerine diğer bankaların da hesaplarına bloke koyduğunu, şu an bütün çeklerinin yazıldığını, bu taşınmazın alımında hiçbir muvazaalı işlem olmadığını, mağazalarını taşımak üzere yapılan bir işlem olduğunu,
    Tanık ...'un beyanlarıyla ilgili savunmasında özetle; tanığın beyanını kesinlikle kabul etmediğini, toptancılık yaptığını, dershaneye ürün verip indirim uyguladığını, dershaneye çocuğunu kaydettirmek için gittiğinde daha önce dershaneye indirim yaptığı için kendisine de indirim yapılmasını istediğini, tanığın talebini kabul etmediğini, bunun üzerine tanık ile aralarında tartışma çıktığını, bu esnada eşinin de yanında olduğunu, tartışma yaşayınca kayıt yaptırmaktan vazgeçtiklerini, daha sonra aynı anda eşiyle görüştüklerini, burası düzgün bir ortam, çocuklarımız düzgün bir ortamda eğitim görsün diyerek çocuğun dershaneye kaydını yaptıklarını, tanık ile tartışırken ''size o kadar mal verdim, hiç kar amacı gütmedim siz bana indirim yapmıyorsunuz, illa birilerine mi aratalım'' dediğini, tanığın bu sözlerini yanlış anlamış olabileceğini, daha sonra dershane yönetiminden birileri alışveriş için geldiğinde onlara da ''ben sizin için indirim yaptım ancak siz bana 2.500 TL'den 100 TL indirim yapmadınız'' diye söylediğini, bu konuşmadan sonra dershane ücretinde indirim yapılıp yapılmadığını bilmediğini ancak ilk kayıt esnasında kesinlikle tanığa indirim yapılmadığını,
    Esas hakkında mütalaya karşı savunmasında özetle; yaptığı iş itibariyle 25 bin çeşit mal sattığını, bu sebeple müşteri kitlesinin çok geniş olduğunu, HTS kayıtlarında pek çok kişi ile görüşmesi olmasının bu sebeple normal olduğunu, görüştükleri kişiler hakkında soruşturma olduğunu bilebilmesinin mümkün olmadığını, çocuklarını bu yapıya ait dershaneye gönderdiğinin doğru olduğunu ancak bundaki amacının bu dershanedeki ortamın çocukların daha iyi yetişmesine sebebiyet vereceğini düşünmesi olduğunu, çocuklarının daha düzgün konuşacaklarını ve hakaret içeren söz ve davranışlardan uzak duracaklarını düşünerek bu dershaneye gönderdiğini, Bankasya'da hesabı olduğunun doğru olduğunu, pos cihazını işletmelerinde bulundurduğunu, ancak yatan paranın aynı gün ödemeler için yeniden çekildiğini, ticaret yaptığı için hangi banka menfaatine geliyorsa o banka ile iş yaptığını, yıllık 20 milyon TL cirosu olan bir işletmenin bankada 200 - 300 TL parasının bulunmasının çok sıradan bir durum olduğunu, tanık ...'un yalan beyanda bulunduğunu, çocukları için mütevelli indirimi yapıldığını iddia ettiğini, ancak çocukları için kardeş indirimi yapıldığını, söylediğinin doğru olmadığını ispat ettiklerini, örgüt adına para topladığının iddia edildiğini, kendisinin yapısı itibari ile kimseden para isteyemeyeceğini, para topladığı ispat edilirse verilecek her türlü cezaya razı olduğunu, örgüte ait şirketin taşınmazını ne şekilde aldıklarını sanık ...'ın anlattığını,
    İfade etmiştir.
    Garanti Bankasının suça konu taşınmaz satışıyla ilgili olarak dosyaya gönderdiği 07.09.2016 tarihli yazısında ''...26.09.2014 tarihinde müşterimiz ...'a 1.300.000 TL, 36 ay vadeli kredi kullandırılmıştır. Kullandırılan kredinin ana teminatı konumuz olan 201 ada 38 parsel nolu taşınmaz oluşturmaktadır. 24.09.2014 tarihinde şubemizce yaptırılan ekspertizde ilgili taşınmazın acil satış değeri 1.918.000 TL, adil satış değeri 2.218.000 TL çıkmıştır. Bankamız uygulaması gereği ipotek kullandırılan kredinin üzerinden marjlı olarak alınmaktadır. Bu sebeple ilgili taşınmaza 4.400.000 TL ipotek alınarak kredi kullandırılmıştır...Kredi kullandırıldıktan sonra ki tarihlerde ...'a tesis edilen ve kullandırılan başka kredilerin de teminatı olarak bu taşınmaz kullanılmıştır. İlgili teminat bankamızda ...'a ait başka kredilerin teminatını da teşkil etmektedir'' ifadelerine yer verilmiştir.
    Dosyaya alınan sanığa ait Bankasya hesap ekstresinde; Aralık 2013 tarihinde 96 TL, 2014 Ocak ayında 373 TL Şubat ayında 961 TL , Mart ayında 905 TL, Nisan ayında 905 TL, Mayıs ayında 20544 TL, Haziran ayında 17811 TL, Temmuz ayında 16002 TL, Ağustos ayında 12006 TL Eylül ayında 10336 TL, Ekim ayında 13218 TL, Kasım ayında 176844 TL, Aralık ayında 6384 TL yaklaşık hesap bakiyesi olduğu görülmüştür.
    Mahkemece sanıkla ilgili yapılan değerlendirmede;
    ''Sanığın ... ilinde muhkim Kaçaroğlu Ticaretin sahibi olup esnaflık yaptığı, örgütün yurt dışı programlarına ve seyahatlerine katıldığı, adına kayıtlı 0507 120 5250 nolu hat ile halen hakkında yakalama kararı bulunan ve örgütün şifreli haberleşme programı Bylock kullanıcısı olan Kenan Kandemir, dosyamız sanıkları ..., ... de dahil FETÖ/PDY kapsamında soruşturma bulunan İsrafil ... ve hakkında Fetö'ye yönelik adli soruşturma ve kovuşturma yapılan birçok şahısla telefon görüşmeleri olduğunun alınan HTS kayıtları ile tespit edildiği anlaşılmış ise de sanığın Bank Asya'da bulunan hesabına 2014 Mayıs-2016 Temmuz aralığında yüksek meblağlarda hesabına para girişi olduğu, dolayısıyla sanığın talimat doğrultusunda Bank Asya'ya para yatırdığının tam olarak tespit edilemediği, sanık hakkında sadece tanık ...'un beyanı olduğu, bunun haricinde tanık beyanı elde edilemediği, tanık ... beyanında sanığın ... il mütevellisinde yer aldığını hatta dershane ücretlerinde sanığın çocuğuna mütevelli indirimi yapıldığını belirtmiş ise de duruşmada sorulan soru üzerine sanığın mütevelli toplantılarına katıldığını görmediği yönünde beyanda bulunduğu, bir örgüt üyesinin özellikle mütevelli heyeti üyesi bir örgüt üyesinin örgüt toplantılarına katılmamasının mümkün olmadığı, tüm bu açıklamalar sebebiyle sanığın silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğini gösterir somut her türlü şüpheden arınmış delil elde edilemediği, bununla birlikte sanığın kardeşi ve dosyamızın diğer sanıklarından ... ile birlikte 667 sayılı KHK ile kapatılan ... Özel Eğitim A.Ş'ye ait taşınmazı 26/09/2014 tarihinde 1.100.000 TL bedelle şirketten satın aldıkları, taşınmaz üzerine Türkiye Garanti Bankası A.Ş tarafından 4.400.000 TL bedel karşılığı ipotek tesis edildiği ve bu satışın muvazaalı ve şirketten mal kaçırmaya yönelik olduğu kanaatine varılmıştır.
    Tüm bu anlatımlar sonucunda; sanığın örgütle iltisaklı kuruma ait taşınmazı mal kaçırma amacına yönelik eyleminin "FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü Üyesi olmamakla birlikte, Örgüte Bilerek ve İsteyerek Yardım Etmek" suçunu oluşturduğu, bu itibarla cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaatine ulaşılmıştır'' şeklinde açıklanan gerekçeyle sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan cezalandırılmasına karar verilmiştir.
    Bu şekilde açıklanan gerekçe kapsamında sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan cezalandırılmasına dayanak olarak yalnızca muvazaalı taşınmaz satışı iddiasının gösterildiği ve kararın diğer iddialara yönelik olarak aleyhe temyiz edilmediği anlaşılmaktadır.
    Sanık müdafisi temyiz dilekçesinde özetle; sanığın aleyhine yüklenen suçun işlendiğine dair mahkumiyete yeter, inandırıcı, her türlü şüpheden uzak kesin delillere ulaşılamadığını, sanığın beraatine karar verilmesi gerekirken cezalandırılmasının hakkaniyete ve hukuka aykırı olduğunu, kararda ''... Bu satışın muvazaalı ve şirketten mal kaçırmaya yönelik olduğu hususunda şüphenin giderilemediği" şeklinde gerekçe gösterildiğini, bu gerekçenin usul ve yasaya açıkça aykırı olduğunu, buna göre şüphenin sanık lehine yorumlanarak beraat kararı verilmesi gerektiği, ispatlanmayan bir eylem nedeniyle kimseye ceza verilemeyeceğini, sanık savunmalarının banka kayıtları, maddi deliller ve olayların akışıyla uyumlu olduğunu ve aksinin ispat edilemediğini, bahsi geçen taşınmazın tapuda resmi satış gördüğünü, rayiç bedeliyle devredildiğini, satış bedelinin banka kanalıyla resmi olarak satıcıya ödendiğini, satış bedelinin bankadan kredi olarak sağlandığını, satış sonrasında taşınmaz üzerine kredi sağlayan banka tarafından ipotek konulduğunu, satış zamanında karkas olan taşınmaz için yüksek miktarlı harcamalar yapılarak tadilat yapıldığını ve AVM satış mağazası konseptinde yeniden inşa edildiğini, içerisine satış bedelinin 5-6 katı miktarında ürün satın alınarak stoklandığını, gerekli izin ve ruhsatların alındığını, bu tabloya bakıldığında dahi taşınmaz satışının muvazaalı olmadığının anlaşılabileceğini, satış tarihinde ya da öncesinde henüz 15 Temmuz sürecinin yaşanmadığını, bu nedenle yaklaşık 2 yıl sonra 15 Temmuz olayının meydana geleceği, satıcı şirket ... Özel Eğitim şirketinin soruşturmaya konu olacağı ve şirketin 667 sayılı KHK ile kapatılacağı, geriye dönük olarak suç veya suç unsuru hâline getirileceği ve görülebileceği hususların sanık tarafından bilinemeyeceğini, böyle bir neticeden sanığın sorumlu tutulamayacağını, taşınmaza ait tapu kaydında satın alınan taşınmazın satış öncesi niteliğinin kargir depo olduğunu, satın alınan kargir taşınmazın AVM'ye çevrilerek ticari işyeri olarak kullanılmaya başlandığını ve bu işyerinde züccaciye ürünlerinin perakende satış faaliyetlerinin yapıldığını, ... Özel Eğitim şirketine ait fatura, hesaba havale, EFT, nakit kredi kullandırma dekontu, kredi ödeme planı evraklarından bahsi geçen taşınmazın satışı devir, harç ve masrafları ve tadilat için 1.300.000,00 TL kredi kullandırıldığının ve satış bedelinin 1.100.000,00 TL olarak satıcı şirkete nakit/ EFT olarak ödendiğinin açıkça görüldüğünü, tüm bu kayıtlardan da anlaşılacağı üzere sanığın cezalandırma gerekçesi yapılan satışın gerçek bir satış olduğunun anlaşıldığını
    Belirtmiştir.
    Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözülebilmesi için öncelikle silahlı terör örgütü kavramı, FETÖ/PDY terör örgütü ve mahkumiyet kararına konu silahlı terör örgütüne yardım etme suçu incelenecektir.
    Terör konusunu özel bir kanunla düzenleme yoluna giden kanun koyucu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 1. maddesinde terörü; “Cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.”; aynı Kanun'un 2. maddesinin birinci fıkrasında terör suçlusunu, "Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi..." şeklinde tanımlamış, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, terör örgütüne mensup olmasa da örgüt adına suç işleyenlerin de terör suçlusu sayılacağını hüküm altına almıştır.
    Bu genel terör ve terör suçlusu tanımları dışında; 3713 sayılı Kanun'un 3. maddesinde doğrudan terör suçları, 4. maddesinde de dolaylı terör suçları düzenlenmiştir.
    18.07.2006 tarihli ve 26232 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5532 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 17. maddesiyle, terör örgütünün tanımını yapan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun birinci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış; madde gerekçesinde, Türkiye'nin de taraf olduğu Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin 2. maddesinin (a) bendine uygun olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 220. maddesinde suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüt tanımlaması yapıldığı için, Terörle Mücadele Kanunu'nda ayrıca örgüt tanımlaması yapılmasına gerek görülmediği belirtilmiştir.
    TCK'nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendine göre örgüt mensubu suçlu; suç işlemek için örgüt kuran, yöneten, bu örgüte katılan veya örgüt adına suç işleyen kişidir.
    TCK'nın “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 220. maddesinde;
    “(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
    (2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (3) Örgütün silâhlı olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.
    (4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur...” hükmüne yer verilmiştir.
    Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuyla korunan hukuki yarar, kamu güvenliği ve barışıdır. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye soktuğu ve araç niteliğindeki suç örgütü, amaçlanan suçları işlemede büyük bir kolaylık sağladığından, bu suç nedeniyle kamu güvenliği ve barışın bozulması bireyin güvenli, barış içinde yaşamak hakkını da zedeleyeceğinden, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller ayrı ve bağımsız suçlar olarak tanımlanmıştır. Böylece bu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasa'da güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmıştır. Bu amaçla henüz suç işlenmese dahi, sadece suç işlemek amacıyla örgüt oluşturmuş olmaları nedeniyle örgüt mensubu faillerin cezalandırılması yoluna gidilmiştir. Bunun asıl nedeni suç işlemek için örgüt kurmanın, kamu barışı yönünden ciddi bir tehlike oluşturmasıdır. Kanun koyucu bu düzenleme ile öncelikle gelecekte işlenebilecek suçları engellemek istemiştir.
    Bu suçun mağduru ise öncelikle kamu güvenliği ve barışını sağlamakla yükümlü olan devlet ve toplumu oluşturan bireylerdir.
    TCK'nın 220. maddesi kapsamında bir örgütün varlığından sözedebilmek için; en az üç kişinin, suç işlemek amacıyla, hiyerarşik bir ilişki içerisinde, devamlı olarak amaç suçları işlemeye elverişli araç ve gerece sahip bir şekilde bir araya gelmesi gerekmektedir.
    Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp bünyesinde hiyerarşik bir ilişki barındırmaktadır. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Oluşturulan bu ilişki sayesinde örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır. Bu nedenle niteliği itibarıyla devamlılık arzeden örgütün varlığı için ileride ihtimal dahilindeki suç/suçları işlemek amacı etrafındaki fiilî birleşme yeterlidir. Buna karşın, kişilerin belirli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde ise örgüt değil, iştirak ilişkisi mevcuttur.
    Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da belirtildiği üzere, TCK'nın 220. maddesi anlamında bir örgütten bahsedilebilmesi için,
    a) Üye sayısının en az üç veya daha fazla kişi olması gerekmektedir.
    b) Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.
    c) Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibariyle somutlaştırılması mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde fail, örgütteki konumuna göre üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında ayrıca işlenen suçtan da cezalandırılacaktır.
    d) Örgüt, niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi hâlinde örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.
    e) Amaçlanan suçları işlemeye elverişli üye, araç ve gerece sahip olunması gerekmektedir.
    Yukarıda belirtildiği üzere kanunların suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli yapılara suç örgütü denmektedir. Terör örgütleri ise ideolojik amaçları olan suç örgütleridir. Terör örgütlerini, suç örgütlerinden ayıran bu ideolojik amaç; 3713 sayılı Kanun'un 1. maddesinde gösterilen Cumhuriyetin Anayasa'da belirtilen niteliklerine karşı olabileceği gibi, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Türk Devleti ve Cumhuriyetin varlığına, Devlet otoritesini zaafa uğratmaya veya yıkmaya ya da ele geçirmeye, Devletin iç ve dış güvenliğine, kamu düzeni veya genel sağlığa ya da temel hak ve hürriyetlere yönelik de olabilmektedir.
    3713 sayılı Kanun'un "Terör örgütleri" başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.” hükmü ile TCK'nın 314. maddesine atıf yapılmıştır.
    TCK'nın 314. maddesinde tanımlanan "Silahlı örgüt" suçu ise;
    "(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
    (3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır." şeklinde düzenlenmiştir.
    Örgütlü suçluluğun özel bir türü olarak öngörülen, TCK'nın "Silahlı Örgüt" başlıklı 314. maddesinde; TCK'nın ikinci kitap dördüncü kısmının dördüncü bölümünde yer alan Devletin güvenliğine karşı suçlar ile beşinci bölümünde yer alan Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla silahlı örgüt kuran, yöneten ve örgüte üye olanların cezalandırılmaları öngörülmüş ve maddenin son fıkrasında; suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümlerin, bu suç açısından aynen uygulanacağı ifade edilmiştir.
    Ceza Genel Kurulunun 24.01.2019 tarihli ve 417-44 sayılı, 20.12.2018 tarihli ve 419-661 sayılı ile 26.09.2017 tarihli ve 956-370 sayılı kararları ve bu suçların temyiz incelemesi ile görevli 16. Ceza Dairesinin kararlarında ayrıntılarıyla belirtildiği üzere;
    FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü, paravan olarak kullandığı dini, din dışı dünyevi emellerine ulaşma aracı hâline getiren; siyasi, ekonomik ve toplumsal yeni bir düzen kurma tasavvuruna sahip örgüt liderinden aldığı talimatlar doğrultusunda hareket eden; bu amaçla öncelikle güç kaynaklarına sahip olmayı hedefleyip güçlü olmak ve yeni bir düzen kurmak için şeffaflık ve açıklık yerine büyük bir gizlilik içerisinde olmayı şiar edinen; bir istihbarat örgütü gibi kod isimler, özel haberleşme kanalları, kaynağı bilinmeyen paralar kullanıp böyle bir örgütlenmenin olmadığına herkesi inandırmaya çalışarak ve bunda başarılı olduğu ölçüde büyüyüp güçlenen, bir yandan da kendi mensubu olmayanları düşman olarak görüp mensuplarını motive eden; "Altın Nesil" adını verdiği kadrolarla sistemle çatışmak yerine sisteme sahip olma ilkesiyle Devlete tabandan tavana sızan; bu kadroların sağladığı avantajlarla Devlet içerisinde belli bir güce ulaştıktan sonra hasımlarını çeşitli hukuki görünümlü hukuk dışı yöntemlerle tasfiye eden; böylece devlet aygıtının bütün alt bileşenlerini ünite ünite kontrol altına almayı ve sisteme sahip olmayı planlayıp ele geçirdiği kamu gücünü de kullanarak toplumsal dönüşümü sağlamayı amaçlayan; casusluk faaliyetlerini de bünyesinde barındıran atipik/suigeneris bir terör örgütüdür.
    İstişare kurulu, ülke, bölge, il, ilçe, semt, ev imamları gibi hiyerarşik bir yapı içeren insan gücünü ve finans kaynaklarını örgütsel menfaat ve ideolojisi çerçevesinde kullanıp Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin tüm Anayasal kurumlarını ele geçirme amacı taşıyan FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü "gizli yaşamak, her zaman korkmak, doğruyu söylememek, gerçeği inkâr etmek" üzerine kuruludur.
    FETÖ/PDY'nin Türk Silahlı Kuvvetlerine, Emniyet Teşkilatına ve MİT'e sızan militanları, şeklen kamu görevlisi gibi gözükse de bu kişilerin örgüt aidiyetleri diğer tüm aidiyetlerinden önce gelmektedir. FETÖ/PDY'nin Devletin tasarrufunda bulunması gereken kamu gücünü, kendi örgütsel çıkarları lehine kullanmakta olduğu anlaşılmaktadır. Çeşitli aşamalardan geçirildikten sonra güçlü örgütsel bağlarla bağlandığı FETÖ/PDY'nin bir neferi olarak TSK, Emniyet Teşkilatı ve Milli İstihbarat Teşkilatında meslek hayatlarına başlayan örgüt mensupları, sahip oldukları silah ve zor kullanma yetkilerini FETÖ/PDY'deki hiyerarşik üstünden gelen emir doğrultusunda seferber etmeye hazır olacak şekilde bir ideolojik eğitimden geçirilmektedir. Nitekim hiyerarşik ilişki bakımından sıkı bir disiplinin hâkim olduğu Türk Silahlı Kuvvetlerinde dahi FETÖ/PDY mensuplarının darbeye teşebbüs sırasında genel olarak öğretmenlerden oluşan mahrem imam olarak adlandırılan sivil kişilerden aldıkları talimatlara göre hareket ettikleri veya alt rütbedeki subayların emirlerine uydukları birçok dava dosyasında görülmüştür.
    Emniyet Genel Müdürlüğü kadrolarının etkin birimlerinde ve TSK'da yapılanan FETÖ/PDY, Emniyet ve TSK birimlerinin doğasında var olan cebir ve şiddet kullanma yetkisinin verdiği baskı ve korkutuculuğu kullanmaktadır. Örgüt mensuplarının silahlar üzerinde gerektiğinde tasarruf imkânının bulunması, silahlı terör örgütü suçunun oluşması için gerekli ve yeterli olmakla birlikte; 15.07.2016 tarihinde meydana gelen kalkışma esnasında TSK içerisinde yapılanıp görünürde TSK mensubu olan ve ancak örgüt liderinin emir ve talimatları ile hareket eden örgüt mensuplarınca silah kullanılmış, birçok sivil vatandaş ve kamu görevlisi öldürülüp yaralanmıştır.
    Söz konusu terör örgütü, nihaî amaçlarına ulaşmak gayesiyle öncelikle askeriye, mülkiye, emniyet, yargı ve diğer stratejik öneme sahip kamu kurumlarını ele geçirmek için kendilerine engel olacaklarını düşündüğü bürokrat ve personelin sistem dışına çıkarılmasını sağlayarak örgüt elemanlarını bu makamlara getirmiştir.
    Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin tüm Anayasal kurumlarını ele geçirmeye yönelik nihaî hedefi bulunan FETÖ/PDY, söz konusu ele geçirme süreci tamamlandıktan sonra devlet, toplum ve fertlere dair ne varsa ideolojisi doğrultusunda yeniden dizayn ederek oligarşik özellikler taşıyan bir zümre eliyle ekonomik, toplumsal ve siyasal gücü yönetmek ve aynı zamanda uluslararası düzeyde büyük ve etkili siyasi/ekonomik güç hâline gelmek amacıyla hareket etmektedir.
    Örgütte sıkı bir disiplin ve eylemli bir işbirliğinin bulunduğu, örgütün kurucusu, yöneticileri ve üyeleri arasında sıkı bir hiyerarşik bağın mevcut olduğu, gizliliğe riayet edildiği, illegal faaliyetleri gizleyebilmek için hiyerarşik yapıya uygun hücre sistemi içinde yapılanarak grup imamları tarafından emir talimat verilmesi ve üyeleri arasında haberleşmenin sağlanması için Bylock gibi haberleşme araçlarının kullanıldığı, görünür yüzüyle gerçek yüzü arasındaki farkın gizlendiği, amaca ulaşabilmek için yeterli eleman, araç ve gerece sahip olduğu, amacının Anayasa'da öngörülen meşru yöntemlerle iktidara gelmek olmayıp örgütün yarattığı kaos ortamı sonucu, demokratik olmayan yöntemlerle cebir şiddet kullanmak suretiyle parlamento, hükûmet ve diğer Anayasal kurumları feshedip iktidarı ele geçirmek olduğu, bu amaçla Emniyet, Jandarma, MİT ve Genelkurmay Başkanlığı gibi kuvvet kullanma yetkisini haiz kurumlara sızan mensupları vasıtasıyla, kendisinden olmayan güvenlik güçlerine, kamu görevlilerine, halka, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ve Meclis binası gibi simge binalar ve birçok kamu binasına karşı ağır silahlarla saldırıda bulunmak suretiyle amaç suçu gerçekleştirmeye elverişli öldürme ve yaralama gibi çok sayıda vahim eylem gerçekleştirdiği, anılan örgüt mensupları hakkında 15 Temmuz darbe girişiminden ya da örgüt faaliyetleri kapsamında işlenen diğer bir kısım eylemlere ilişkin bir kısmı derdest olan ya da mahkemelerce karara bağlanan davalar, bu davalarda dinlenen itirafçı sanıkların savunmaları ve gizli-açık tanık anlatımları, bu davalarda verilen mahkeme ve Yargıtay kararları, örgüt lider ve yöneticilerinin açık kaynaklardaki yazılı ve sözlü açıklamaları gibi olgu ve tespitler dikkate alındığında;
    FETÖ/PDY, küresel güçlerin stratejik hedeflerini gerçekleştirmek üzere kurulan bir maşa olarak; Anayasa'da belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik ve ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini yıkıp ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini bozmak amacıyla kurulmuş bir terör örgütüdür. Bu örgüt, kuruluşundan 15 Temmuz sürecine kadar örgüt lideri Fetullah ... tarafından belirlenen ideoloji doğrultusunda amaçlarını gerçekleştirmek için hareket etmiştir. Gerçekleştirilen eylemlerde kullanılan yöntem, bir kısım örgüt mensuplarının silah kullanma yetkisini haiz resmi kurumlarda görevli olması, örgüt mensuplarının bu silahlar üzerinde tasarrufta bulunma imkânlarının var olması ve örgüt hiyerarşisi doğrultusunda emir verilmesi hâlinde silah kullanmaktan çekinmeyeceklerinin anlaşılması karşısında tasarrufunda bulunan araç, gereç ve ağır harp silahları bakımından 5237 sayılı TCK'nın 314. maddesi kapsamında bir silahlı terör örgütüdür.
    Bu açıklamalar yanında silahlı terör örgütüne yardım etme suçuyla ilgili olarak;
    Örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte örgüte veya örgüt üyelerine bilerek ve isteyerek aşağıda sayılan hâller dışında barındırma, nakletme, istihbari bilgi sağlama, örgüt mensuplarının araştırılmasını ve yakalanmasını engellemeye yönelik imkan sağlama gibi örgütün faaliyetlerini kolaylaştırıcı ancak suç teşkil etmeyen her türlü faaliyet TCK'nın 314/3 ve 220/7. maddeleri yollamasıyla 314/2. maddesi kapsamında kalacaktır.
    Silahlı terör örgütü üyesi olmayıp örgütün faaliyetlerinde kullanılmak maksadıyla bunların amaçlarını bilerek, bu örgütlere üretmek, satın almak veya ülkeye sokmak suretiyle silâh temin eden, nakleden veya depolayanların TCK'nın 315. maddesi;
    Terör örgütlerine veya mensuplarına para veya değeri para ile temsil edilebilen taşınır veya taşınmaz, maddi veya gayri maddi her türlü mal, hak, alacak ile bunları temsil eden her türlü belgeyi sağlayan veya toplayan kişilerin 6415 sayılı Kanun'un 4. maddesi;
    Uyarınca cezalandırılmaları söz konusu olacaktır.
    Kişi, örgütün işlediği somut fiili bilmese de terör örgütü olduğunu, sağladığı yardımın örgütün yararına kullanılacağını bilmeli ve bu irade ile hareket etmelidir. İnsani mülahazalarla yapılan yardımlar örgüte yardım suçunu oluşturmaz.
    Örgüte yardım suçunda manevi unsurun oluşması için genel kastın yanında özel saik de gereklidir. Fail örgütün amacını gerçekleştirmesine katkı sağlamak kastı ile hareket etmelidir.
    Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte bilerek ve isteyerek yardım edilmiş olması gerekir. Başka bir ifadeyle, yardım fiilinin örgütün suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt olduğu bilinerek gerçekleştirilmiş olması gerekir. Fıkra metninde geçen "bilerek" ibaresi doğrudan kastı ifade eder. Doğrudan örgüte değil de örgüt mensuplarına yardım edilmesi halinde, yardım edilen kişilerin suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt mensubu olduklarının da bilinmesi gerekmektedir. Örgüt mensuplarına yapılan yardım, aynı zamanda örgüte yapılan yardım olarak değerlendirmek gerekir. Ancak, bu yardımın örgütün amacını gerçekleştirmeye hizmet eden bir yardım olması gerekmektedir (Prof.Dr.İzzet ÖZGENÇ, Suç Örgütleri, 7. Baskı, .... 38-39).
    Silahlı terör örgütlerine yardım suçunda yardım fiili, örgütün bizzat kendisi veya mensupları lehine gerçekleştirilebilir. Ceza Genel Kurulunun 31.10.2012 tarih ve 2012/1234 Esas 2012/1825 Karar sayılı kararında da belirtildiği gibi yardımın mutlaka örgüte ulaşması, sonuç vermesi gerekmez ve her bir fail, örgütçe verilen veya kendiliğinden üstlenilen görev kapsamında kendi fiilinin gerçekleştirilmesinden sorumlu olacaktır.
    Bu açıklamalar ve temyiz kapsamına göre uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    ... ilinde ticaretle uğraşan sanık ...'ın 2014 yılında örgüte ait eğitim kurumlarını işleten ... Özel Eğitim A.Ş.'ye ait taşınmazı 1.100.000 TL bedelle satın aldığı ancak taşınmaz üzerinde 4.400.000 TL ipotek tesis edilmiş olmasına göre aradaki fark dikkate alınarak satışın örgüte yardım etme amacı taşıyan muvazaalı bir işlem olduğu kabulüyle sanık hakkında silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan mahkumiyet kararı verilmiş ise de;
    Garanti Bankasınca dosyaya sunulan cevabi yazı ve depo olarak ayrılan yerde tadilat yapılarak mağaza olarak işletildiği yönündeki savunma dikkate alındığında, öncelikle taşınmaza ilişkin muvazaa nedeniyle açılmış bir tapu iptal ve tescil davası varsa araştırılarak dosya içine alınması, değeri önceden belirlenen taşınmaza ilişkin gerektiğinde keşif yapılıp tanık dinlenerek sanık tarafından amacına uygun olarak kullanılıp kullanılmadığının tespit edilmesi, kredi işlemine ilişkin usulünce bilirkişi incelemesi yapılarak taşınmaz üzerinde tesis edilen ipotek miktarının, taşınmazın satış değeri itibarıyla banka ve müşteri arasında devam eden ilişki çerçevesinde mutat bankacılık uygulamalarına uygun olup olmadığı ve söz konusu yüksek ipotek miktarının başlı başına muvazaalı bir satışı gösterip göstermeyeceği hususlarında görüş alınması sonrasında sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan mahkumiyet kararı verilmesi usul ve yasaya uygun görülmemiştir.
    Bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurulu üyesi; sanığa atılı silahlı terör örgütüne yardım etme suçunun oluştuğu ve itirazın reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ;
    Açıklanan nedenlerle;
    1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2-Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 24.11.2020 tarihli ve 6390-5903 sayılı temyiz isteminin esastan reddine ilişkin kararının sanık ... bakımından KALDIRILMASINA,
    3- ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince verilen 26.02.2019 tarihli ve 1987-452 sayılı kararın, sanık ... hakkında eksik inceleme sonucu hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    4- Dosyanın, ... 1. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 12.04.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.

    Hemen Ara