Esas No: 2020/242
Karar No: 2020/267
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2020/242 Esas 2020/267 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/242 KARAR NO : 2020/267 KARAR TR : 27/04/2020 |
ÖZET: Karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. |
K A R A R
Davacı : E. Sigorta A.Ş.
Vekili : Av. M.A.
Davalı : Karayolları Genel Müdürlüğü
Vekili : Av. C.S.
O L A Y: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı sigorta şirketi tarafından sigortası yapılan 33 BPP 40 plaka numaralı araçta, 07.12.2016 tarihinde Cizre - Silopi karayolu istikametinde seyir halinde iken Yeni Dicle Köprüsünün bağlantı eklem yerlerindeki açılma nedeniyle meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle oluşan zarara karşılık sigortalısına ödenen 34.330,60-TL tazminatın sigortalıya ödenme tarihi olan 31/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle davalı idare aleyhine idari yargı yerinde dava açmıştır.
MARDİN 1. İDARE MAHKEMESİ: 27.10.2017 gün, E:2017/2635, 2017/2588 sayılı dosyasında "...2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun l"inci maddesinde "Kanun"un amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu" 2"nci maddesinde, "bu Kanun"un trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu Kanun"un karayollarında uygulanacağı" hükmü düzenlenmiş; 13"üncü maddesinde "Karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşların, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlü oldukları" kurala bağlanmıştır.
Aynı Kanunun 19.1.2011 günlü Resmî Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 14"üncü maddesiyle değişik 110’uncu maddesinde "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanımdan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir" hükmüne yer verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; Davacı şirketçe sigortalanan 33 BPP 40 plaka sayılı aracın 07/12/2016 tarihinde Şırnak İli, Cizre - Silopi karayolu istikametinde seyir halinde iken Yeni Dicle Köprüsünün bağlantı eklem yerlerindeki açılma nedeniyle meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle oluşan zararın sigortalıya ödendiği ve yolun bakım, onarım, işaretleme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davalı idarenin kusurlu olduğu ileri sürülerek 34.330,60-TL tazminatın sigortalıya ödenme tarihi olan 31/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılmakta olan tazminat davasının açıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda aktarılan 2918 sayılı Kanun"un değişik 110"uncu maddesi, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına, kamu ya da özel araç olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun"dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. Söz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek, söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu görülmektedir.
Bu durumda; 2918 sayılı Kanun"un 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110"uncu maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin aynı Kanun hükmünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurularında İdare Mahkemelerinin davaya bakmakla görevli bulunmadığı yolundaki kararları gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanun"un, trafikle ilgili kuralları, şartlan, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla meydana gelen trafik kazası nedeniyle açılan iş bu sorumluluk davasının görüm ve çözümünde adlî yargının görevli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Nitekim, adli, idari ve askeri yargı kollan arasındaki görev uyuşmazlıklarını çözmekle görevli Anayasal kurum olan Uyuşmazlık Mahkemesi"nin 2918 sayılı Kanun"un 110"uncu maddesinin yürürlüğe girdiği 19.1.2011 tarihinden itibaren benzer uyuşmazlıklarda istikrarlı olarak verdiği kararlarda adli yargının görevli olduğuna işaret edilmektedir.
Açıklanan nedenlerle; 2577 sayılı Kanun"un 15"inci maddesinin l"inci fıkrasının (a) bendi uyarınca davanın görev yönünden reddine" dair verdiği kararın 10/05/2018 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Davacı vekili bu kez benzer istemle adli yargıda dava açmıştır.
ANKARA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 21.05.2018 gün, E:2018/12, K:2018/213 sayılı dosyada "HMK"nun 1. maddesi gereğince, mahkemelerin görevinin ancak kanunla düzenlenebileceği ve göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olmasına göre, görev dava şartlarından olup mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılabileceği gibi, taraflarca ileri sürülmesi mümkündür.
İdari Yargılama Usulü Kanun"unun 2/1 -b. maddesinde "idari eylem ve işlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davalarının idari yargının görevi" dahilinde olduğu öngörülmüştür.
Somut davaya gelince, davaya konu kazanın davalının yol yapım ve bakım hizmetine ilişkin kusurundan kazanın meydana geldiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun "Görev ve Yetkili Mahkeme" başlıklı 110.maddesinde, "işleteni veya sahibi devlet veya diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanlar dahil bu Kanundan doğan sorumluluk davaları Adli Yargı"da görülür. Zarar görenin kamu görevi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez, hemzemin geçitte meydana gelen trafik kazalarında da bu kanun hükmü uygulanır" hükmü yer almaktadır.
Yukarıdaki Yasa maddesinden, kamuya ait araçların sebebiyet verdiği trafik kazalarından doğan zararlara karşı açılacak davaların Adli Yargı"da görülmesi öngörülmektedir. İdarelerin hizmet kusuruna dayanılarak oluştuğu ileri sürülen zararların tazmini istemi ile açılan davaların 2918 sayılı Yasanın 110.maddesi ile bir ilgisi olmadığından bu davaların İdari Yargı"da açılması ve görülmesi gerektiği kanaati oluşmuştur" gerekçesiyle "Dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine" kararı vermiş, istinaf edilmeyen bu kararın da 16/10/2018 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Davacı vekili idari ve adli yargı yerlerince verilmiş olan kesinleşmiş görevsizlik kararları nedeniyle oluştuğunu ileri sürdüğü olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle 18/10/2018 tarihli dilekçe ile Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasını talep etmiş olmakla, dava dosyası Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.03.2020 tarih ve E:2018/12 esas sayılı üst yazı ile Mahkememize gönderilmiş olup, 12.03.2020 tarihinde kaydagirmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Başkan Hicabi DURSUN, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Suat ARSLAN, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN"ın katılımlarıyla yapılan 27.04.2020 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME :
Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa"nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyası ile idari yargı dosya bilgilerinin 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine adli yargı yerince Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU"nun davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava; davalı Karayollarının sorumluluk alanındaki yolda meydana gelen maddi hasarlı kaza sebebiyle davacı şirket tarafından ödenen hasar bedelinin, davalı kurumdan rücuen tahsili istemiyle açılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiştir.
Aynı Kanunun, “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:
a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,
b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,
d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,
e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,
f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak,
g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,
h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak,
j) (Değişik: 17/10/1996 - 4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,
k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır” hükmüne yer verilmiştir.
Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.
2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)
Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.
Bu durumda,2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden, Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21/05/2018 gün ve E:2018/12, K:2018/213 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
S O N U Ç: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21/05/2018 gün ve E:2018/12, K:2018/213 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 27.04.2020 gününde, üye Ahmet ARSLAN"ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye
Hicabi Şükrü Mehmet Suat
DURSUN BOZER AKSU ARSLAN
Üye Üye Üye
Aydemir Nurdane Ahmet
TUNÇ TOPUZ ARSLAN
KARŞI OY
İdarenin kendi kuruluş kanununda belirlenen ve 2918 sayılı Kanun"da tekrarlanan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürütülen kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; uyuşmazlığın, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanması karşısında uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun kararına katılmıyorum. 27.04.2020
ÜYE
Ahmet ARSLAN