Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2022/88 Esas 2022/286 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2022/88
Karar No: 2022/286
Karar Tarihi: 21.04.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2022/88 Esas 2022/286 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2022/88 E.  ,  2022/286 K.

    "İçtihat Metni"



    Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi


    Sanık ... hakkında kasten öldürme suçuna teşebbüsten açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, eylemin kasten yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilerek sanığın TCK'nın 86/1, 86/3-e, 87/1-d-son, 62, 53, 63 ve 54. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye ilişkin ... Ağır Ceza Mahkemesince verilen 18.12.2015 tarihli ve 433-34 sayılı hükmün, sanık müdafisi ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 23.09.2019 tarih ve 13469-16676 sayı ile;
    "a) Sanık ... ile mağdur ...'in dolmuş durağında simsarlık yaptıkları olayın gerçekleştiği gün yolcu meselesinden aralarında tartışma çıktığı ancak kavga etmeden ayrıldıkları bir süre sonra tekrar karşılaştıklarında önce mağdur ...'in sanığa eli ile vurduğu, bunun üzerine sanığın belinden tabanca çıkartarak mağdura doğrulttuğu bu sırada mağdurun sanığa tekme atmaya çalıştığı, sanığın yüzü mağdura dönük hâlde geri geri giderken mağdurla aralarında yaklaşık 2 metre mesafe olduğu hâlde 5 el ateş ettiği, kurşunlardan birinin mağdurun batın bölgesine isabet aldığı ve mağdurun hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığı olayda; sanığın kullandığı aracın öldürmeye elverişli olması, atışın yakın mesafeden gerçekleşmesi ile mağdurda meydana gelen yaralanmanın yeri ve niteliği göz önüne alındığında, sanığın kastının öldürmeye yönelik olduğu, sanık hakkında tahrik altında kasten öldürmeye teşebbüs suçundan hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek hüküm kurulması,
    b) Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 Esas-2015/85 Karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesindeki bazı ibarelerin iptal edilmesi nedeniyle, hak yoksunlukları yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması," nedenlerinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Bozmaya uyan ... 1. Ağır Ceza Mahkemesince 16.06.2020 tarih ve 459-181 sayı ile, sanığın kasten öldürme suçuna teşebbüsten TCK’nın 81/1, 35/2, 29, 62/1, 53/1, 63 ve 54. maddeleri uyarınca 6 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye karar verilmiştir.
    Bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 25.05.2021 tarih, 4943-8985 sayı ve oy çokluğuyla onanmasına karar verilmiş,
    Daire Üyesi T. Ateş; "...Sanıkta mağdura yönelik öldürme kastının bulunmadığını, kendisini kesici aletle yaralayan mağduru elindeki silahla vurduğunu ve bu eylemi nedeniyle haksız tahrik altında yaralamadan sorumlu olması gerektiğini düşündüğümden Dairemizin çoğunluk görüşüne katılmıyorum." görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 10.09.2021 tarih ve 82625 sayı ile;
    "...Somut olayda, minibüs simsarı olan her iki tarafın olay öncesinde yolcu alma, almama nedenleriyle tartıştıkları ancak bu tartışmanın kavgaya dönüşmediği, olay sırasında mağdurun bir minibüse sırtını dayamış hâlde bir kişi ile konuşurken sanığın kameraya uzak bölgeden park halindeki araçların önünden yürüyerek mağdurun bulunduğu bölgeden geçtiği sırada mağdurun yanındaki 3. kişinin arkasından 3. kişiyi kendisine siper ederek eli ile sanığın kafasına doğru yumruk salladığı, sanığın geri çekildiği ancak mağdurun bir veya iki kez daha hamle yaptığı, sanığın da belinden silahını çekerek mağdurun ayaklarına doğru ateş ettiği, bu atış sonrasında mağdurun yara almadığı, devamında mağdurun sanığın üzerine yürüyerek tekme salladığı, sanığın da geriye doğru giderken üzerine yürüyen mağdura ateş etmesi sonucu mağdurun kalın ve ince barsak yaralanmasına neden olacak şekilde hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığı,
    Mağdur, sanığın doğrudan kendisine küfredip üzerine saldırdığını ve silahla kendisini vurduğunu söylemiş ise de kamera kayıtlarının incelenmesinden, yürümekte olan sanığa ilk saldıranın mağdur olduğu görülmekle maddi delillerden olan kamera kaydı ile uyuşmayan mağdur beyanlarına itibar edilemeyeceği,
    Sanıkta kafada 1 kesi, sol kolda bilekten dirseğe uzanan cilt kesisi, sağ kolda, 1-7 cm uzunluklarında birden çok cilt kesileri bulunduğu, kamera kayıtlarında mesafe uzak ve görüntü kalitesi yetersiz olduğundan mağdurun elinde sanığın savunmasında anlattığı şekilde kesici ve delici bir alet görülmemekle beraber mağdurun ilk hamleyi sanığın kafasına doğru yapması, sanığın kafasında da sadece kesici aletle yapıldığı anlaşılan kesi izi olması, kesilerin oluş saati itibarıyla olay saati ile uyumlu olmaları bir arada değerlendirildiğinde, mağdurda kesici bir alet olduğu, sanığın başındaki kesi ile kolundaki kesilerden bir veya birkaçının mağdur tarafından meydana getirildiğini kabul etmek gerektiği, taraflar arasında öldürmeyi gerektirir boyutta husumet olmadığı, birbirlerine çok yakın olan taraflardan önce mağdurun sanığa kesici aletle saldırıldığı ve birden çok kez darbettiği hâlde sanığın yakın mesafeden toplam 5 atış yaptığı 4'ünün isabet etmediği, kamera görüntülerinden namlunun ayaklara, yere doğru tutulduğunun görüldüğü, olaydan yaklaşık 5 saat sonra teslim olan sanığın tabancasında 3 tane dolu fişek olduğu, tabancasında dolu mermileri olan sanığın görüntülere göre araya giren kimse olmamasına rağmen eylemine devam edip rahatlıkla mağduru öldürebileceği hâlde eylemine devam etmeyip olay yerinden kaçarak uzaklaştığı nazara alındığında, sanığın mağdura yönelik öldürme kastının bulunmadığı, sanık hakkında kendisini kesici aletle yaralayan mağdura karşı haksız tahrik altında kasten yaralama suçundan mahkûmiyet kararı verilmesi gerektiği" düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 27.10.2021 tarih, 11073-13704 sayı ve oy çokluğuyla itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanık hakkında 6136 sayılı Kanun’a muhalefet etme suçundan verilen mahkûmiyet hükmü Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık hakkında kasten öldürme suçuna teşebbüsten verilen mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık ...’nın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü mü yoksa kasten yaralama suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) bilişim sisteminden alınan güncel nüfus kaydında, sanığın Özel Dairenin onama kararından sonra 31.03.2022 tarihinde öldüğü bilgisine yer verilmesi karşısında sanığa yönelik itiraz bakımından Ceza Genel Kurulunca inceleme yapılıp yapılamayacağının değerlendirilmesi gerekmektedir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sisteminden alınan güncel nüfus kaydına göre sanık ...'nın Özel Dairenin onama kararı ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazından sonra 31.03.2022 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır.
    Ön sorun bakımından isabetli bir çözüme ulaşılabilmesi için karar tarihinden sonra sanık veya hükümlünün ölmüş olmasına bağlanan hukuki sonuçlarla ilgili yasal düzenlemeler üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.
    TCK’nın "Sanığın veya hükümlünün ölümü" başlıklı 64. maddesi;
    "Sanığın ölümü hâlinde kamu davasının düşürülmesine karar verilir. Ancak, niteliği itibarıyla müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunabilir.
    (2) Hükümlünün ölümü, hapis ve henüz infaz edilmemiş adlî para cezalarını ortadan kaldırır. Ancak, müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hüküm, infaz olunur." şeklinde düzenlenmiştir.
    Görüldüğü gibi, TCK’nın 64. maddesinde; sanığın ölümü durumunda kamu davasının düşürüleceği, sadece niteliği itibarıyla müsadereye tâbi olan eşya ve yararlar hakkında yargılamaya devam edileceği; hükümlünün ölümü hâlinde ise cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilmekle birlikte, müsadere ve yargılama giderlerine ilişkin hükmün infaz edileceği belirtilmek suretiyle hükümlü ile sanığın ölümüne farklı sonuçlar yüklenmiştir.
    Buna göre, kamu davası açılmadan önce şüphelinin ölmesi hâlinde kovuşturma imkânının bulunmaması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı, kamu davası açıldıktan sonra sanığın ölmesi hâlinde ise mahkemece düşme kararı verilecektir. Ölüm, ceza ilişkisini sadece ölen kişi bakımından sona erdirdiğinden iştirak hâlinde işlenen suçlarda diğer sanıklar hakkında davaya devam edilecek, sanığın ölümü niteliği itibarıyla müsadereye tâbi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak müsadere kararı verilmesine engel olmayacaktır. Sanığın ölümü ceza ve infaz ilişkisini düşürürken, hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşmiş olan hükümlünün ölümü sadece hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarının infaz ilişkisini ortadan kaldıracaktır. Buna bağlı olarak ölümden önce tahsil edilmiş bulunan para cezaları mirasçılarına iade edilmeyecek, buna karşın tahsil edilmemiş bulunan para cezaları da mirasçılardan istenmeyecek, bunun yanında müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin hükümler ölümden önce kesinleşmiş olmak kaydıyla infaz olunacaktır.
    Suç teşkil eden bir fiilin işlenmesiyle fail ile devlet arasında doğan ceza ilişkisi, bu fiili işleyen sanığın ya da hükümlünün ölümüyle cezaların şahsiliği ilkesi nedeniyle başkası sorumlu tutulamayacağından, düşmektedir. Ölüm, bir vakıa olan suçu ortadan kaldırmayacak, fakat ortada suçtan sorumlu tutulacak kişi olmadığından, devletin suçla birlikte ortaya çıkan cezalandırma sorumluluk ve yetkisini sona erdirecektir.
    Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararlarında da açıklandığı üzere, temyiz aşamasında sanığın öldüğüne ilişkin bir iddianın ortaya çıkması ya da Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi vasıtasıyla alınan nüfus kaydında öldüğü bilgisinin yer alması veya sanık adına tebliğnamenin tebliğ edilmesi için çıkarılan evrakın öldüğünden bahisle iade edilmesi gibi durumlarda, ölümün kamu davasının düşmesini gerektiren bir neden olduğu göz önüne alınarak, ölüm nedeniyle düşme kararının temyiz mercisince dosya üzerinde yapılan inceleme sırasında verilmesi yerine, ölüm bilgisi nedeniyle diğer yönleri incelenmeyen hükmün bozulmasına karar verilerek, yerel mahkemelerce mahallinde yapılan araştırma sonucunda sanığın öldüğünün kesin olarak saptanmasından sonra düşme kararı verilmesinin sağlanması gerekmektedir.
    Öte yandan, 5352 sayılı Adlî Sicil Kanunu’nun "Adlî sicil bilgilerinin silinmesi" başlıklı 9. maddesinin ikinci fıkrasında ilgilinin ölümü üzerine adli sicil bilgilerinin, aynı Kanun'un "Adlî sicil ve arşiv bilgilerinin silinmesi" başlıklı 12. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde ise ilgilinin ölümü üzerine adli sicil ve arşiv bilgilerinin tamamen silineceği hüküm altına alınmıştır.
    Gelinen aşamada itiraz olağanüstü kanun yoluna başvurulmasına ilişkin esaslar ve başvuru amaçları ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz tarihinden sonra hükümlünün ölmesi durumunda nasıl bir karar verilmesi gerektiği üzerinde de durulmalıdır.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı kurumu, 1412 sayılı CMUK'da temyize ilişkin hükümler içerisinde düzenlenmişken, 5271 sayılı CMK'da olağanüstü kanun yolları kısmında yer almıştır. 1412 sayılı CMUK’nın 322/4. maddesi; "Ceza dairelerinden birinin kararına karşı Cumhuriyet Başmüddeiumumisi, ilamın kendisine verildiği tarihten otuz gün içinde Ceza Umumi Heyetine itiraz edebilir." biçiminde iken, 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi; "Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re'sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz." şeklinde düzenlenmiştir. 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun'un 99. maddesiyle de, 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesine;
    "2- İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
    3- Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir." şeklindeki (2) ve (3) numaralı fıkralar eklenmek suretiyle madde son şeklini almıştır.
    Temyiz incelemesi sonucu Yargıtay ilgili Ceza Dairesince hükme ilişkin karar verilmesiyle olağan kanun yolları sona ermektedir. Bu aşamadan sonra ancak 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi uyarınca olağanüstü kanun yolu olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı gündeme gelebilecektir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi, Yargıtay Ceza Daireleri kararlarına karşı başvurulan olağanüstü bir kanun yolu olup bu yetki sadece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına aittir. Yargıtay Cumhuriyet Savcıları, Yargıtay Kanunu'nun 28. maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı adına bu yetkiyi kullanırlar.
    İtiraz, daire kararında gerek maddî ve gerek usul hukukuna aykırı olduğu saptanan hususlara yönelik olabilir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı itiraz yasa yoluna başvurusunu "itirazname" denilen belgeyi düzenleyerek yapar. İtiraz başvurusunda itiraz nedenlerinin açık ve gerekçesiyle birlikte yazılı olarak bildirilmesi gerekir.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulu, itiraz üzerine incelemeyi dosya üzerinden yapar ve düşme sebebi varsa davanın düşmesine karar verir. İtiraz nedenlerini yerinde görmezse itirazı reddeder, yerinde görürse, kararı ıslah eder. İtirazın reddedilmesi hâlinde Ceza Dairesinin kararı konusunda bir karar vermesi gerekmez (... Centel, Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Basım Yayım Dağıtım, 19. Bası, ... 2020, .... 956.).
    5271 sayılı CMK’nın olağanüstü yasa yolları bölümünde yer alıp 308. maddesinde düzenlenen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı itirazının, Özel Ceza Daire kararlarındaki hukuka aykırılıkların, Ceza Genel Kurulu tarafından giderilmesini isteme ve bu yolla içtihat birliğini sağlama işlevi de bulunmaktadır. Kanun yollarının ortak amacı, temyiz edilen kararların hukuka ve maddi gerçeğe uygunluğunun denetlenmesi olup Yargıtay Ceza Dairelerinin temyiz incelemesi sonucunda verdikleri kararların da, temyiz incelemesinin kapsamı gözetilerek gerek maddi gerekse muhakeme hukukuna aykırı olduğu gerekçesiyle itiraz kanun yoluna başvurulabileceğinde bir tereddüt bulunmamaktadır.
    Bununla birlikte, kanun yolu davası açabilmek için korunan hukuki yararın ihlâl edilmiş olması gerekir. Kanun yolu başvurusunun temel şartlarından biri karardan zarar görme şartıdır (Feridun Yenisey, ... Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayıncılık, 9. Baskı, ..., 2021, .... 894-899.). Olağanüstü kanun yollarının genel amacı, kesin hükmün otoritesinin ancak çok ciddi boyutta hukuka aykırılıkların bulunması hâlinde hukuk düzenince kabul görmeyerek ortadan kaldırılmasıdır. Yargısal kararın güvenirliği ve hukuki kesinlik ilkeleri de dikkate alındığında, ancak hukuki yararın bulunması kaydıyla olağanüstü kanun yollarına başvurulabileceği kabul edilmelidir.
    Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
    Kasten öldürme suçuna teşebbüsten verilen mahkûmiyet kararı Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşen sanık ...'nın Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sisteminden alınan güncel nüfus kaydına göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazından sonra 31.03.2022 tarihinde öldüğü anlaşılan dosyada;
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının konusu, sanık ...'nın eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğu yönünde hükmün hukuka uygunluğunun denetlenmesi ve bu yolla içtihat birliğinin sağlanması amacını taşımakla birlikte, hakkında verilen mahkûmiyet kararı Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşen sanık ...'nın itiraz tarihinden sonra ölmesi nedeniyle ceza mahkûmiyeti ve mahkûmiyete bağlı tüm sonuçlar ortadan kalkmış bulunacağından mahkûmiyet kararından zarar görme şartının gerçekleşmesi artık söz konusu olmadığı gibi sadece sanık açısından sonuç doğuracak olan hükümlerin, maddi ceza hukuku veya muhakeme hukukuna uygun olup olmadığının denetlenmesinde de hukuki bir yarar kalmadığı anlaşıldığından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının konusunun kalmadığı, bu nedenle de sanık ...'ya yönelik itiraz bakımından Ceza Genel Kurulunca inceleme yapılamayacağı kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının bu ön sorun yönünden reddine karar verilmelidir.
    Ulaşılan sonuç karşısında diğer uyuşmazlık konusu değerlendirilmemiştir.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 21.04.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.



    Hemen Ara