Esas No: 2020/321
Karar No: 2020/685
Karar Tarihi: 19.02.2020
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2020/321 Esas 2020/685 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVACILAR : 1-... 2-... vekilleri Avukat ...
Birleşen Germencik Asliye Hukuk Mahkemesi 2003/351-2004/20 sayılı dosyasında;
DAVACILAR : 1-... 2-... vekilleri Avukat ...
Asıl ve birleşen davada davacılar ... ve ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve ... aleyhine18/07/2002 ve 05/12/2003 günlerinde verilen dilekçeler ile trafik kazasına bağlı ölüm nedeniyle maddi tazminat istenmesi üzerine bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen11/10/2017 günlü kararın Yargıtayda duruşmalı olarak incelenmesi davalılardan ... vekili tarafından duruşmasız olarak incelenmesi de diğer davalı ... vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 18/02/2020 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine duruşmalı temyiz eden ... vekili Avukat ... ile karşı taraftan davacılar vekili Avukat ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hâkimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kâğıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
Mahkeme gerekçeli karar başlığında, asıl dava tarihi 18/07/2002, birleşen dava tarihi 05/12/2003 olarak yazılması gerekirken, 15/03/2016 olarak yazılması mahallinde düzeltilebilir maddi hata olarak görülmekle bozma sebebi yapılmamıştır.
1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi olanağı bulunmamasına göre davalıların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davalılardan ..."un diğer temyiz itirazlarının incelenmesinde;Asıl ve birleşen dava, trafik kazasına bağlı ölüm nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar vekili; 18/12/2001 tarihinde davalılardan ...’un sürücüsü olduğu aracın davacıların murisi Cevat Aliyazıcıoğlu idaresinde bulunan araca çarpması sonucu desteğin vefat ettiğini, kazaya, anılan davalının kusuru yanında yoldan kaynaklanan deformasyonun da sebep olduğunu, bu anlamda davalı ...’nün hizmet kusuru bulunduğunu belirterek, müvekkillerinin maddi zararının, kusuru bulunan davalılardan tazmini isteminde bulunmuştur.
Davalılar; davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne dair verilen ilk kararın taraf vekilliernce temyizi üzerine 17. Hukuk Dairesi’nin 29/09/2015 gün 2014/21084 esas ve 2015/9858 karar sayılı ilamı ile diğer sebepler yanında “davacının 25/03/2008 tarihli ıslah dilekçesine karşı, davalı ... vekili tarafından süresinde zamanaşımı defi ileri sürülmesine rağmen, mahkemece olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olmasının doğru olmadığı..” gerekçesi ile anılan davalı yararına bozulmuş; bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda belirtilen davalının ıslah zamanaşımı defi reddedilerek asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Islah, iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının istisnalarından olup taraflardan birinin yapmış olduğu bir usûl işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesi olarak tanımlanmaktadır. Islah ile taraflar, dava sebebini, dava konusunu veya talep sonucunu değiştirebilirler. Usûlüne uygun olarak açılmış bir davanın bulunması şartı ile davanın tamamen veya kısmen ıslahı mümkündür.
Dava sebebinin veya dava konusunun değiştirilmesi tamamen ıslah halleridir. (Baki Kuru 4. Cilt s. 3990). Davanın kısmen ıslahında ise, dava dilekçesinden sonraki bir usûl işleminin ıslahı söz konusudur. Gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamalarında kabul edildiği üzere müddeabihi (dava değerini) arttırma halinde kısmi ıslah söz konusu olup kısmi ıslahta, tamamen ıslahın aksine ıslah tarihine kadar yapılan bütün usul işlemleri yapılmamış sayılmaz. Kısmi ıslah yapıldığı tarihten ileriye dönük olarak hüküm ifade eder.
Zamanaşımı, borcu ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, doğmuş ve var olan bir hakkın istenebilirliğini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu nedenle zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK."nun 133. maddesinde zamanaşımını kesen sebepler sayılmış olup bunlardan biri de dava açılmasıdır. Davanın tamamen ıslahında dava baştan beri (dava dilekçesinden itibaren) ıslah edildiği için ıslah edilen kısım içinde davanın açıldığı tarihte zamanaşımı kesilmiş olur.
Kısmi davada ise zamanaşımı yalnızca dava edilen kısım için kesilir. Henüz açılmayan (saklı tutulan) ve daha sonra ıslahla arttırılan bölüm için zamanaşımı işlemeye devam eder.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109.maddesi uyarınca motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davaya konu ölüm olayı 18/12/2001 tarihinde meydana gelmiş, asıl dava 18/07/2002 tarihinde açılmış, ıslah dilekçesi ise 25/03/2008 tarihinde verilmiştir. Şu durumda ıslah dilekçesinin verildiği tarih itibariyle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 109. maddesinde düzenleme altına alınan 2 yıllık zamanaşımı süresi ile 765 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 455/1 ve 102/4 maddeleri uyarınca olayın bağlı olduğu 5 yıllık uzamış ceza zamanaşımı süresi geçmiştir.
Davalılardan ... tarafından ıslaha karşı süresinde zamanaşımı def"i ileri sürüldüğüne göre; davacıların asıl davada ıslah ile arttırılan istemlerinin zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın davalılardan ... yararına bozulması gerekmiştir.
Davalılardan ..."nün diğer temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Davalı ..."nün Harçlar Kanunu 13/j maddesi uyarınca harçtan muaf kurumlardan olmasına karşın harç ile sorumlu tutulmuş olması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle de davalılardan ... yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılardan ... yararına; (3) sayılı bentte açıklanan nedenlerle davalılardan ... yararına BOZULMASINA, davalıların diğer temyiz itirazlarının (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle reddine ve davalılardan ... yararına takdir olunan 2.540,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davacılara yükletilmesine, davalı ..."tan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 19/02/2020 gününde oy çokluğuyla karar verildi.
(M)
KARŞI OY YAZISI
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 109. maddesinde, "motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş bulunursa bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir." düzenlemesine yer verilmiştir. Madde metninden anlaşılacağı üzere 2 yıllık kısa zamanaşımı (subjektif zamanaşımı) süresinin başlaması için zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrenmesi gerekir. Hiç kuşkusuz bu öğrenme mutazarrırın zarar görmesine sebep olan olaya kusurlu ve hukuka aykırı eylemiyle sebep olan haksız fiil failinin kesin bir şekilde bilinmesini de amaçlar. Zarara sebep olan olay içerisinde herhangi bir şekilde yer alan herkes otomatik olarak tazminat yükümlüsü olamayacağından zarar görenin, tazminat yükümlüsünü öğrendiğinin kabul edilebilmesi için kusurlu ve hukuka aykırı davranışı ile zararlı sonucun meydana gelmesinde etkili olan kişileri bilmesi gerektiği açıktır. Aksi halin kabulü, zarar göreni olay içerisinde yer alan herkese karşı dava açmak külfeti altına sokar ki, bu durum da ispat yükümlülüğü bakımından ve yargılama giderleri yönünden katlanamayacağı bir yük ile karşı karşıya bırakır ve adalete erişim hakkını ihlal eder.
Somut olayda, davacıların murisi Cevat Aliyazıcıoğlu ile davalı ..."un sevk idaresindeki araçlar 08/12/2001 tarihinde çarpışmışlar, trafik kazası tespit tutanağında müteveffa Cevat Aliyazıcıoğlu tam kusurlu, davalı ... ise kusursuz bulunmuş, kaza tespit tutanağındaki bu belirleme soruşturma aşamasında bilirkişi... tarafından hazırlanan raporda ve kovuşturma sırasında Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Trafik İhtisas Dairesince hazırlanan 29/08/2002 tarihli raporda da teyit edilmiştir. Buna mukabil asliye ceza mahkemesince yapılan keşif sonucunda ..., ... ve ..."den oluşan bilirkişi heyetince hazırlanan raporda müteveffaya hiç kusur verilmemiş, kazanın oluşumunda Karayolları Genel Müdürlüğünün 3/8 oranında, davalı ..."un ise 5/8 oranında kusurlu olduğu bildirilmiş, son olarak İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim üyeleri ...,... ve ..."ndan oluşan bilirkişi heyetince ise davalı ..."a 4/8 oranında, müteveffa ..."na 2/8 oranında, davalı ... Müdürlüğüne ise 2/8 oranında kusur izafe edilmiştir. Ceza mahkemesince İTÜ heyetince hazırlanan rapor benimsenmek suretiyle sonuca gidilmiş ise de dava zamanaşımına uğradığından 28/12/2010 tarihinde düşme kararı verilmiş, böyle olunca ceza mahkemesince benimsenen kusur durumu maddi anlamda kesinleşmemiştir. Öte yandan, kararı temyizen incelenen Germencik Asliye Hukuk Mahkemesince de herhangi bir kusur incelemesi yapılmamış, ceza mahkemesince benimsenen bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmuştur.
Dosya kapsamı itibariyle hukuk mahkemesince herhangi bir kusur araştırılması yapılmamış olması, ceza dosyasında yapılan kusur araştırmasının ise hukuki anlamda kesin bir sonuca bağlanmamış bulunması sebebiyle somut olayın özelliği de gözetildiğinde (yani ortada birbiriyle çelişkili beş tane rapor bulunması, bu raporların bazılarında müteveffa tam kusurlu bulunurken bazılarında ise tali kusurlu veya kusursuz bulunması; davalı ... ve davalı ... üç raporda kusursuz bulundukları halde iki raporda kusurlu bulunmaları gözetildiğinde) zarar gören davacıların tazminat yükümlüsünü ıslah tarihi itibariyle bile öğrendiklerini söyleyebilme imkanı yoktur.
Hal böyle olunca, davacıların 25 Mart 2008 tarihinde vermiş oldukları ıslah dilekçesinin süresinde olduğuna ilişkin mahkeme kabulü yerinde olduğu halde davalı ... yönünden ıslah ile arttırılan miktarın zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmesi gereğine işaret eden ikinci bentteki bozma sebebine iştirak edilmemiştir.