Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2016/211 Esas 2016/250 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2016/211
Karar No: 2016/250

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2016/211 Esas 2016/250 Karar Sayılı İlamı

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO         : 2016 / 211

            KARAR NO    : 2016 / 250

            KARAR TR     : 11.4.2016

ÖZET: Mülkiyeti davacılara ait taşınmazdan su boru hattı geçirilmesi sonucunda oluştuğu öne sürülen zararın tazmini istemiyle açılan davanın; Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümlerine göre ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

                                                          

K  A  R  A  R

 

Davacılar     : 1-A. A.

  2-İ.A.

  3-P.A.

  4-İ.A.

     5-A.A.

  6-İ.A.

  7-B. Atun(Ö.)

  8-M.A.(O.)

  9-Z.Ç.

10-Y.A.

Vekilleri       : Av. M.C.A.& Av. M.O. & Av. M.A.

Davalı          : Siirt Belediye Başkanlığı

Vekili           : Av. A.G.

 

O L A Y      : Davacılar vekili dilekçesinde; müvekkillerinin iştirak halide malik oldukları Siirt İli, Merkez İlçesi, Dumlupınar Mahallesi, Şeyhnaccar Mevkii 137 ada, 1 nolu parselden, yıllardan beri belediyenin su boru hattı geçtiğini, Belediyenin bugüne kadar bir irtifak hakkına dayanmadan bu eylemi sürdürdüğünü; dava konusu parselin, Siirt Belediyesi imar planı içinde kaldığını, komşu tüm parsellerin yerleşim yeri olarak kullanıldığını; anılan parselden su boru hattı geçtiği için müvekkillerinin parsellerinde ev yapamadıklarını, bu nedenle taşınmazın gerçek değerini yitirmiş bulunduğunu; davalı taraftan kamulaştırmasız el atma nedeniyle, tazminatın tazmini için dava açma zorunluluğu doğduğunu ifade ederek; fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 1000,00.YTL. tazminatın davalıdan tahsili istemiyle 6.2.2006 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Siirt Sulh Hukuk Mahkemesi;  16/06/2010 gün ve E:2006/439,  K:2010/330 sayı ile;  bilirkişi raporuna göre dava konusu parselin kamulaştırma değerinin 37.920,00 TL, mahkemenin görev sınırının 7.230,00 TL olduğu, davaya bakmak görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine ait bulunduğundan bahisle mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş, ilam kesinleştiğinde dosya Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiştir.

SİİRT 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 20.3.2014 gün ve E:2012/56, K:2014/407 sayı ile, “(…) Davacı vekili davasını 37.920,00 TL tazminat olarak ıslah ettiğine ilişkin 31/01/2011 tarihli dilekçe sunmuş olduğu, ıslah harcını yatırmış olduğu görülmüştür.

(…)

Dava kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat talebine ilişkindir.

Mahkememizce yapılan yargılama, taraf beyanları, keşif, bilirkişi raporları, Belediye Başkanlığı yazı cevapları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu taşınmazların mahallinde yapılan keşif sonrası alınan bilirkişi raporlarına göre, davalı idarece fiilen el atılmadığı anlaşılmıştır. 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı yasanın 21. Maddesi ile Kamulaştırma Kanununun geçici 6. Maddesinde yapılan değişiklik ile; "Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 03/05/1985 tarihli ve 3194 sayılı imar kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir, bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır." hükmü getirilmiştir. Anayasa Mahkemesinin 25/09/2013 tarihli 2013/93 Esas, 2013/101 Karar sayılı ilamında da; "Kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerektiği, imar kısıtlamalarında taşınmazın zilyetliğinin malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin tasarruf yetkisinin, ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kaldığı, bu nedenle imar kısıtlamalarından kaynaklanan tazminat davalarının idari yargıda açılabileceği" kabul edilmiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle davanın idari yargıda görülmesi gerektiğinden, davanın dava şartı yokluğundan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Davanın yargı yolu caiz olmaması sebebiyle dava şartı yokluğundan REDDİNE…” karar vermiş; bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekilleri bu kez; aynı istemle 9.11.2015 tarihinde idari yargı yerinde dava açmışlardır.

SİİRT İDARE MAHKEMESİ: 11.2.2016 gün ve E:2015/599 sayı ile, “(…) Dava, Siirt İli, Merkez İlçesi, Dumlupınar Mahallesi, Şeyhnaccar mevkii 137 ada 1 nolu parselde tasarruf haklarının, davalı idarece su boru hattı geçirilerek kısıtlanması nedeniyle 1.000.000 TL tazminatın kısıtlama tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Dava dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden, Siirt İli, Merkez, Dumlupınar Mahallesi, Şeyhnaccar mevkii 137 ada 1 nolu parsel sahibi olan davacılara ait taşınmazlarının davalı idarece tahliye hattı geçirilmek suretiyle tasarruf haklarının kısıtlandığı gerekçesiyle şimdilik 1.000,00 TL zararın gerçekleştiği tarihten itibaren yasal faiziyle ödenmesine karar verilmesi istemiyle SİİRT BELEDİYE BAŞKANLIĞI"na karşı ilk olarak Siirt 2. Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açılan davada, anılan mahkemenin 20/03/2014 tarih ve 2014/407 sayılı kararı ile, uyuşmazlığın çözümünde idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle görev yönünden reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, suyolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu; özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men"i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerince çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Bakılan uyuşmazlıkta; davalı idare tarafından, tahliye amacıyla yapılan çalışmalar sırasında plan ve proje kapsamı haricinde, mülkiyeti davacılara ait taşınmaz içerisinde herhangi bir idari işleme dayanmaksızın boru geçirilmesi sonucunda tasarruf haklarının kısıtlandığı iddiasıyla meydana gelen zararın tazmini söz konusu olduğu ve davanın haksız fiilden doğan bir tazminat davası sayılacağı kuşkusuz olduğundan bu davanın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli bulunmaktadır.

Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesinin kararları da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle, Mahkememizin görevsizliği nedeniyle, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca, görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi"ne gönderilmesine, Uyuşmazlık Mahkemesi"nin görevli yargı yerinin belirlenmesi hakkında bir karar verene kadar işin ertelenmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 11.4.2016 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacıların mülkiyetinde bulunan Siirt İli, Merkez İlçesi, Dumlupınar Mahallesi, Şeyhnaccar mevkii 137 ada, 1 parsel sayılı taşınmazdaki tasarruf haklarının, davalı idarece su boru hattı geçirilerek kısıtlandığından bahisle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000.00 TL tazminatın ödenmesi istemiyle açılmıştır.

Dava konusu edilen taşınmazın durumu ile taşınmazdan su borusu geçirilmesine ilişkin olarak adli yargı yerinde keşif ve bilirkişi incelemeleri yapıldığı, tereddüt edilen hususlarda Mahkemece ek raporlar istenildiği, söz konusu raporlara bakıldığında; dava konusu 137 ada 1 nolu parselin,  2528.00 m2, olarak, tarla vasfı ile tapuya kayıtlı bulunduğu; Siirt Belediye Başkanlığı, SİSKİ Müdürlüğünün haritasında 1 adet borudan bahsedilmesine karşın yapılan keşif sırasında 3 veya 4 yerden boru hattı geçtiğinin görüldüğü; 04/05/2012 tarihindeki keşiften sonra Fen Bilirkişisi tarafından düzenlenen 09/05/2012 tarihli krokili raporda; SİSKİ tarafından yapıldığı ve parsel altından geçtiği iddia edilen su borularına ait üç adet su vanası kapaklarından iki tanesinin dava konusu parsel içerisinde kaldığı, bir tanesinin ise dava konusu parselin dışında kaldığının belirtildiği; mahkemenin talimatıyla, Kadastro Müdürlüğünce görevlendirilen Fen Bilirkişisi tarafından düzenlenen 15/01/2014 tarihli raporda;  parsel sınırları içerisinde 10 cm çapında 50 cm uzunluğunda 2 adet havalandırma borusunun mevcut olduğu, diğer boru ve logar kapağı ile su pompasının kapalı olması sebebiyle parsel sınırları dışında kalan yerlerin parsel içerisindeki borularla bağlantısının olup olmadığının tespit edilemediği;  Siirt Su ve Kanalizasyon İşletme Müdürlüğünün 24/09/2013 tarihli yazısı ve ekindeki belgelere göre; parsel sınırları içerisinde geçen içme suyu ve atık su hatları mesafesinin 25.35 metre olduğunun ifade edildiği; yine dosya içindeki belgelere bakıldığında; SİSKİ Müdürlüğünün 3.7.2007 tarih, …423 sayılı yazıda; dava konusu parselden geçen boruların, 1957 yılında kurulan Botan Pompaj istasyonuna ait olduğu ve aynı tarihte de dava konusu taşınmazdan geçtiğinin tespit edildiği; ayrıca anılan yerin bir çöplük yeri olmasından ötürü ıslah edilmiş olduğu, o tarihten bu yana herhangi bir kamulaştırma işlemi yapılmadığı bilgisinin verildiği; yine anılan Müdürlüğün 16.10.2007 tarih ve …/583 sayılı yazısında; taşınmazdan Botan’dan şehre gelen 400lük ve 250’lik 2 adet su hattının geçtiğinin tespit edildiği, yazının devamında ise; son yapılan hattın ne zaman yapıldığı ile ilgili resmi bir kayıt olmamasına rağmen, 1980 öncesine dayandığının bilindiği belirtilmiş; aynı İdarenin 24.1.2008 tarih ve …/35 sayılı yazısında da,  su isale hattının ne zaman döşendiğine ilişkin yazılı kayıtlara rastlanmadığından, Kurumdan emekli olan şahısların bilgisine başvurulduğu ifade edilmiştir.

İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu; özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men"i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerince çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır. Nitekim, yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının, III. Bölümünde, "İstimlaksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlak Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.

Bundan başka, bir amme teşekkülü tarafından bir tesisin yaptırılması sırasında Devlet malı olmayan yerlerden toprak alınması veya böyle yerlere toprak veya moloz yığılması neticesinde meydana gelen zararların tazmini davası da başkasının malına amme teşekkülünün dilediği gibi el atma hakkı bulunmadığı ve plan ve projelere ve şartnamelere başkasının malına ihtiyaca göre el atılabilmesini gerektirecek esaslar konulamayacağı cihetle, haksız fiilden doğan bir tazminat davası sayılır.

Yapılan işlerin plan veya projeye aykırı olarak yapılması hali de idari karara aykırı bir hareket bulunması itibariyle yine idari kararın tatbiki olan bir fiil sayılamaz ve bu bakımdan bu iddia ile açılmış bir dava haksız fiilden doğan bir davadan ibaret olacaktır.

Bu bendde anılan davalar, içtihadı birleştirme kararının dışında kaldıklarından kararın bunlara şümulü yoktur” denilmektedir.

Davacıların istemi,  mülkiyeti kendilerine ait taşınmazdan su boru hattı geçirilmesi sonucunda, tasarruf haklarının kısıtlandığı, taşınmaza ev yapamadıklarını ileri sürerek, oluştuğu öne sürülen zararın tazminine ilişkindir.

Dosya kapsamından, davacılara ait taşınmazın bir kısmından su boru hattı geçirildiği, boru hattının ne zaman yapıldığının idarece somut olarak ortaya konamadığı,  boru hattının yapımı sırasında davacılardan izin alınmadığı, tapuda herhangi bir irtifak hakkı tesis edilmediği gibi,  davacılara herhangi bir ödemenin yapılmadığı anlaşılmıştır.

Bu durumda, idarenin davacılara ait taşınmazın bir kısmına kamulaştırmasız el atmasından doğan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümlerine göre adli yargı yerince çözümlenmesi gerekeceği açıktır.

Açıklanan nedenlerle, uyuşmazlığa konu edilen davanın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli olduğundan, Siirt İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, Siirt 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.3.2014 gün ve E:2012/56, K:2014/407 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Siirt İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Siirt 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin  20.3.2014 gün ve E:2012/56, K:2014/407 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 11.4.2016  gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

 

                                                       

 

                                                           

 

                                                            

Hemen Ara