Esas No: 2020/367
Karar No: 2022/308
Karar Tarihi: 28.04.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/367 Esas 2022/308 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2020/367 E. , 2022/308 K."İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 15. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sanıklar ... ve ... hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda değişen suç vasfına göre basit dolandırıcılık suçundan sanık ...'nun TCK'nın 157/1, 62 ve 52/2. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis ve 5.000 TL adli para cezası, sanık ...'nun TCK'nın 157/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 3 yıl hapis ve 6.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına, her iki sanık hakkında aynı Kanun'un 53/1. maddesi uyarınca hak yoksunluklarına ve 52/4. maddesi uyarınca da adli para cezalarının taksitlendirilmesine ilişkin ... 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 09.10.2013 tarihli ve 82-224 sayılı hükümlerin sanık ... müdafisi ile sanık ... tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 15. Ceza Dairesince 30.05.2017 tarih ve 2738-12336 sayı ile;
"Sanıklara yüklenen dolandırıcılık suçu nedeniyle, hükümden sonra 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun'un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 253 ve 254. maddeleri gereğince uzlaştırma işlemleri için gereği yapılarak sonucuna sanıkların hukuki durumunun takdir ve tayini zorunluluğu," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan ... Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda taraflar arasında uzlaşma sağlanamaması üzerine 17.10.2017 tarih ve 247-320 sayı ile önceki hükümler gibi sanıkların mahkûmiyetlerine karar verilmiştir.
Hükümlerin sanıklar tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 15. Ceza Dairesince 27.02.2019 tarih ve 2370-1404 sayı ile;
"Katılanın (...) ... ilçesinde hayvan yetiştirdiği, olay günü sanıkların birlikte hayvan almak için ... ilçesine gittikleri, sanıkların oğlak almak istedikleri, öncelikle katılan ile görüştükleri, katılan ... ile anlaştıkları ve katılanın sanıkları oğlu Mürsel'e yönlendirdiği, sanıkların katılandan 105 tane oğlak almak için anlaştıkları, karşılığında sanıkların suça konu 9.250 TL bedelli keşide yeri bulunmayan ve aldırılan bilirkişi raporuna göre iğfal kabiliyeti bulunmayan sahte çeki verdikleri ve oğlakları kamyona yükleyip ... ilçesine hareket ettikleri, çekin ibraz edilmesi üzerine sahte olduğunun anlaşıldığı, sanıkların bu şekilde üzerlerine atılı suçları işlediklerinin iddia edildiği olayda, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 11.07.2014 tarihli ve 2013/15-782 esas ve 2014/355 karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere, yasal unsurları eksik ya da tümden sahte oluşturulmuş bir çek kullanılarak işlenen dolandırıcılık suçlarında da, bankanın bir maddi varlığı veya böyle bir maddi varlığın bulunduğu algısı hile olarak kullanılmakta olduğundan, eylemin sübutu hâlinde 5237 sayılı TCK'nın 158/1-f maddesinde düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, basit dolandırıcılık suçundan mahkûmiyet hükmü verilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
... Ağır Ceza Mahkemesi ise 20.06.2019 tarih ve 170-332 sayı ile direnerek önceki hükümde olduğu gibi sanıkların mahkûmiyetlerine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükümlerin de sanıklar tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.06.2020 tarihli ve 83152 sayılı "Bozma" istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesi ile değişik CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 15. Ceza Dairesince 10.09.2020 tarih ve 5884-8161 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanıklar ... ve ... ile inceleme dışı sanık ... Gönül hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan verilen beraat hükümleri ile inceleme dışı sanık ... Gönül hakkında dolandırıcılık suçundan verilen mahkûmiyet hükmü temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme sanıklar ... ve ... hakkında dolandırıcılık suçundan verilen mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıkların eylemlerinin "bankanın araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık" suçunu mu yoksa "basit dolandırıcılık" suçunu mu oluşturacağının belirlenmesine ilişkin olup sanıkların eylemlerinin "basit dolandırıcılık" suçunu oluşturduğu sonucuna ulaşılması hâlinde dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun da değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sınırlı Sorumlu ... Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifinin 23.09.2008 tarihli ve 9988 sayılı "... Alma Fişi"ne göre; sanık ...'nun talebi üzerine tanık ...'ın şoförlüğünü yaptığı 70 EL ... plakalı kamyonun, 850 TL karşılığında, 96 adet keçiyi ...'ye götürmek üzere gönderildiği,
... ilçesi Narlıdere Köyü muhtarı tarafından düzenlenen 23.09.2008 tarihli ve 84508 sayılı "Menşe Şehadetnamesi"ne göre; 96 adet kasaplık kıl keçisinin sahibinin katılan ..., malı alıp götürenin sanık ..., malın götürüleceği yerin ... ve araç plakasının 70 EL ... olduğu,
"...-Nakliyeci" adına düzenlenen 23.09.2008 tarihli ve 64973 sayılı faturaya göre; müşteri sıfatıyla sanık ...'ndan ...'ye nakliye konusunda 849,60 TL tahsil edildiği,
Halkbankası ... Şubesinin 24.09.2008 tarihli ve 1031 sayılı yazısına göre; ibraz edilen Halkbankası ... Şubesi müşterisi İzzet Belen'e ait 09000139 numaralı hesaptan keşide edilmiş 4131943 seri numaralı, 01.10.2008 tarihli ve 9.250 TL tutarındaki banka çeki görüntüsü verilmiş belgenin sahte olduğu,
Halkbankası ... Şubesinin 21.10.2008 tarihli ve 374 sayılı yazısına göre; İzzet Belen'e ait 09000139 numaralı hesaptan keşide edilmiş 4131943 seri numaralı 05.08.2008 keşide tarihli çekin 6.000 TL tutarlı olarak 05.08.2008 tarihinde ...adına ödendiği,
... Kriminal Polis Laboratuvarının 18.03.2009 tarihli kriminal raporuna göre; suça konu çekin ön yüzündeki yazılar ve keşideci imzasının İzzet Alben ve Durmuş ... Can, tanıklar ... ve ... ile sanık ... elinden çıktığını gösterir bulguya rastlanmadığı,
Adli Tıp Kurumunun 30.12.2010 tarihli raporuna göre; suça konu çekteki imzaların Durmuş ... Can, tanıklar ... ve ... ile sanık ... eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediği, yazıların ise Durmuş ... Can, tanıklar ... ve ... ile sanık ... eli ürünü olmadığı,
Adli Tıp Kurumunun 23.11.2011 tarihli raporuna göre; suça konu çekin ön yüzündeki yazı ve rakamların sanık ... eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediği,
Jandarma Genel Komutanlığının 29.07.2013 tarihli uzmanlık raporuna göre; suça konu çekin baskı tekniği, mürekkep kalitesi, filigran ve UV ışığa hassasiyet gibi özellikler yönünden orijinali ile aynı özellikler gösterdiği, suça konu çek üzerinde tahrifat yönünden yapılan fiziki incelemede "Tarihi" bölümünde orijinalinde "01/0?/2008", "Çek Bedeli" bölümünde orijinalinde "=5.250=YTL", "YALNIZ..." bölümünde orijinalinde "=Beşbin ikiyüz elli YTL=" ibarelerinin yazılı olduğu, söz konusu ibarelerin üzerinden farklı cins bir siyah mürekkepli kalem ile sürşarj yöntemi kullanılarak "01/10/2008", "=9.250=YTL" ve "Dokuzbin ikiyüz elli YTL=" ibarelerinin mükerrer geçişlerle yazılması suretiyle suça konu çek üzerinde tahrifat yapıldığının tespit edildiği, suça konu çek üzerinde sürşarj yöntemi kullanılarak yapılan tahrifat ve mükerrer geçişlerin farklılığının ilk bakışta kolaylıkla anlaşılabileceği değerlendirildiğinden, söz konusu tahrifatın mevcut hâliyle aldatma kabiliyetine haiz olmadığı,
13.09.2013 tarihli Mahkeme gözlemine göre; suça konu çek ile gerçek çekin elle yazılan yazıları dışındaki diğer matbu yazıların ve çeklerin renklerinin aynı olduğu, çeklerin renklerinin mavi olduğu, gerçek çek ile suça konu çekte keşide yeri, tarihi, çek bedeli, şube adı, hesap numaraları, çek ve vergi kimlik numaralarının aynı yerlerde ve mevcut olduğu, suça konu çekteki matbu yazıların gerçek çekteki yazılara göre biraz daha koyu olduğu, yapılan incelemede gözle bakıldığında gerçek çek ile suça konu çek arasında herhangi bir farklılığın gözlemlenemediği, böylece matbu yazılar ve renk itibarıyla her iki çekin de birbirine benzer olduğu, suça konu çek üzerindeki el yazılarının incelenmesinde keşide yeri, çek bedeli, hamiline ve yazıyla miktarına dair yazıların siyah koyu renkli kalem ile yazıldığı, keşideci imzasının ise mavi tükenmez bir kalem ile atıldığı, suça konu çekteki "Dokuzbinikiyüzelli YTL ödeyiniz" kısmındaki "Dokuzbin" yazısının altında başka bir yazı olduğu, siyah kalem ile üzerine "Dokuzbin" yazısının yazıldığı ancak gözle alttaki gerçek yazının okunamadığı, yine aynı şekilde keşide tarihinde oynama olduğu, gözle yapılan incelemede keşide tarihi olarak 01.10.2008 tarihinin yazıldığı, ay itibarıyla "10" yazısının altında başka bir yazı olduğu ancak okunamadığı, yine aynı şekilde çek bedeli kısmında "9250" rakamının okunduğu ancak "9" rakamında tahrifat olabileceği, her ne kadar raporda çekin üzerinde elle yazılan yazılarda oynama olduğu, tahrifat bulunduğu, bu hâli ile aldatma yeteneğine haiz olmadığı belirtilmiş ise de yapılan incelemede suça konu çek üzerinde elle yazılan yazılar haricinde çeklerin renkleri, görünümü, matbu yazıları, matbu yazıların konumları, görünüş şekli itibarıyla yapılan incelemede suça konu çek ile banka tarafından gönderilen çek arasında gözle bakıldığında uyumluluk olduğu,
Sanıklar hakkında açılan inceleme dışı resmî belgede sahtecilik suçundan yapılan yargılama sonucunda Yerel Mahkemece; "Bilindiği üzere evrakta sahtecilik suçları bakımından iğfal kabiliyeti suçun maddi unsurudur. Mahkememizce söz konusu çekle ilgili olmak üzere kriminal laboratuvarından alınan raporda söz konusu çekin iğfal kabiliyetinin bulunmadığı ifade edilmiştir. Mahkememizce yapılan gözlem sonucunda ve tüm dosya kapsamına göre Mürsel tarafından çek alındıktan sonra akşamleyin müşteki ...'in gelerek çeki istediği, çeke baktığında görünüşü itibari ile şüphelendiği kuşkusuz olduğuna göre objektif olarak kriminal raporunda da ifade edildiği gibi çekin iğfal kabiliyeti yoktur." şeklindeki gerekçe ile verilen beraat hükümlerinin temyiz edilmeksizin kesinleştiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ...; 23.09.2008 günü saat 11.00 sıralarında Melikşah mevkisinde kendisine ait davarları güderken tanımadığı iki şahsın yanına gelerek "Biz mal satın alacağız, tanıdığın kimsede satılık oğlak var mı?" diye sorduklarını, kendisinin de "Eğer anlaşırsak ve parası peşin ise bende 105 adet oğlak var." dediğini, "Tamam oğlakları beğenirsek paran peşin." dediklerini, oğlaklar evinin orada olduğu ve güttüğü hayvanları da başıboş bırakamayacağı için evini şahıslara tarif ettiğini ve evdeki oğlu tanık ... ile görüşmelerini istediğini, anlaştıkları gibi 105 adet oğlak karşılığında 10.500 TL'yi oğluna verecek olduklarını, akşam eve geldiğinde oğlu tanık Mürsel'e verilen çeki kontrol ettiğini, çekin bir tarafının yırtık olduğunu gördüğünü, şüphelendiğini, ertesi gün çeki oğlu tanık Mürsel'e vererek bankadan kontrol etmesini istediğini, çekin sahte olduğunu öğrendiklerini, yaptıkları araştırmada oğlakları yükleyen kamyonun plakasının 70 EL ..., sürücüsünün tanık ... olduğunu tespit ettiklerini, tanık ...'ın oğlakları sanık ... adına ... ili, ... ilçesinde bir köye indirdiğini söylediğini, kendisi ile konuşan ve kendisinden hayvanları isteyenin sanık ... olduğunu, arka kısmında "..." yazan fotoğraf gösterildiğinde hayvanlarını otlatırken oğlak almak için gelen iki şahıstan birinin fotoğraftaki bıyıklı olan bu sanık olduğunu, üzerinde "..." yazılı fotoğraf gösterildiğinde olay günü hayvan almak isteyen sanıklardan birinin bu fotoğraftaki sanık olabileceğini, kendisinin yanına iki sanığın geldiğini, ancak oğlu tanık Mürsel'in yanına 4 kişinin gittiğini, zararının giderilmediğini,
Tanık ...; ...da hayvancılık işiyle uğraştığını, olay günü saat 18.30 sıralarında... Yaylası Akçeşme mevkisinde babası olan katılan ... ile birlikte kendilerini ilk kez gördükleri iki kişiye 105 (yüzbeş) adet küçükbaş hayvan sattıklarını, bu iki şahıstan birisinin kendisini ..., diğerinin Hakan olarak tanıttığını, alışveriş karşılığında suça konu çeki verdiklerini, sanıklar gittikten sonra şüphelendiklerini, ağabeyi Durmuş ... ile birlikte bankaya gittiklerini, üzerinde kimlik olmadığından banka işlemlerinin yürümesi için çekin arkasını ağabeyinin ciro ettiğini, memurların çekin sahte olduğunu söylediklerini, kesin olarak sanık ... Şekercioğlu'nu fotoğrafından teşhis ettiğini, çeki kendisine sanık ...'in verdiğini, arkasında "..." yazılı olan fotoğraf gösterildiğinde sanık ...'nun yanındaki şahıslardan birisinin bu şahıs olduğunu, sanık ... "Çekle öderiz borcu." derken ...'nin de "Çeki alırsın yarın biz sana parayı getiririz." gibi sözler söylediğini, çekle paranın bankadan nasıl alınacağını bilmediğinden koyunları satma konusunda tereddüt yaşadığını, sanıkların "Yarın bankadan paranı biz alır getirir sana teslim ederiz." dediklerini,
Tanık ...; ... 1 Nolu Taşıyıcılar Kooperatifinde kamyonculuk yaptığını, .. ... plakalı aracın kendisinin olduğunu, 23.09.2008 günü kooperatifte beklerken sıranın kendi aracında olduğunun söylenmesi üzerine tanımadığı bir şahsın... Yaylasından keçi götüreceğini söylediğini, birlikte ...a gittiklerini, ...u geçer geçmez yolun kenarında 96 adet keçiyi kamyonuna yüklediklerini, bu şahısla birlikte ... ili, ... ilçesine gittiğini, ... ilçesinin ismini bilmediği bir köyüne keçileri indirdiğini, yanındaki sanık ... adına fatura kestiğini, nakliye parasını aldığını ve boş olarak geri döndüğünü, daha sonra kamyonunda menşe şehadetnamesini bulduğunu, kendisinin sadece bir kişi ile muhatap olduğunu, bu kişinin kendisine ikinci sırada gösterilen sanık ... olabileceğini, ancak net olarak hatırlamadığını,
İnceleme dışı sanık ... Gönül; atılı suçu kabul etmediğini, sanık ... ile arasında husumet olduğunu, 2000 yılından bu yana hiç görüşmediklerini, dolayısıyla kendisi ile ... de yapmadığını, sanık ... ile de arasının iyi olmadığını, husumet nedeniyle kendisine iftira ettiklerini,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... Kollukta; 2008 yılının 9. ayı başından sonuna kadar ... ilinde biçer işinde çalıştığını, ... ili ... ilçesine hiç gitmediğini, katılan ... ile tanıklar ... ve ...'ı tanımadığını, hiç kimseye çek vermediğini, hayvan taşıtmadığını, 544 365 .. .. numaralı telefon hattını ... ilinde bulunduğu sırada kaybettiğini,
İstinabe olunan Mahkemede ise farklı olarak; sanık ...'nin amcasının oğlu olduğunu, suç tarihinde kayınlarının yanına... köyüne gittiğini, inceleme dışı sanık ... Gönül'ün traktör sattığını ve elinde çek olduğunu söyleyip sanık ... ile kendisine "Gidelim hayvan alalım." dediğini, bunun üzerine sanık ...'nin aracına binerek ... ilçesine gittiklerini, sanık ... ve inceleme dışı sanık ... Gönül'ün katılan ... ile görüştüklerini, daha sonra kendisine hayvan alımı ile ilgili olarak anlaştıklarını, oğlakları aldıklarını söylediklerini, sanık ...'nun kendisinden gidip kamyon ayarlamasını istediğini, ... ilçesinden kamyon kiraladığını, irsaliyenin ve hayvanların menşe belgesinin kendisinin adına düzenlendiğini, daha sonra hayvanları alıp ... ilçesine geldiklerini, yolda iken katılan ...'ın telefonla arayıp "Çekinizi istemiyorum, hayvanları getirin." dediğini, sanık ...'nun ise kendisinden telefonu kapatmasını istediğini, daha önce çekin sahte olduğu hakkında bilgi sahibi olmadığını,
Sanık ...; suçlamaları kabul etmediğini, sanık ... ile yaklaşık 4-5 yıldır konuşmadığını, katılanı tanımadığını, katılandan küçükbaş hayvan satın alınması olayı ile ilgisinin bulunmadığını, 2008 yılında ... ilçesine gitmediğini, katılana çek vermediğini, sözü edilen olaya sanık ... veya inceleme dışı sanık ... Gönül'ün karışıp karışmadığı hakkında bilgisinin olmadığını,
Savunmuşlardır.
Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmesinde yarar bulunmaktadır.
1- Sanıkların eylemlerinin "bankanın araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık" suçunu mu yoksa "basit dolandırıcılık" suçunu mu oluşturacağı;
Dolandırıcılık suçunun basit şekli 5237 sayılı TCK'nın 157. maddesinde; "Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir." şeklinde düzenlenmiş, 158. maddesinde ise bu suçun nitelikli hâlleri sayılmıştır.
Uyuşmazlık konusunu ilgilendiren "Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle" dolandırıcılık suçu ise; suç tarihinde yürürlükte bulunan TCK'nın 158/1-f maddesinde; "(1) Dolandırıcılık suçunun; ...f- Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle, işlenmesi hâlinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.", son cümlesi ise "Ancak, ... (f), ... bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı üç yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz." şeklinde iken, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 24.11.2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun'un 14. maddesi ile birinci fıkrada yer alan "iki yıldan yedi yıla" ibaresi "üç yıldan on yıla", son cümledeki "üç yıldan" ibaresi ise "dört yıldan" şeklinde değiştirilmiştir.
Maddenin bu bölümüne ilişkin gerekçesinde ise; "...Birer güven kurumu olan banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması, dolandırıcılık suçunun işlenmesi açısından önemli bir kolaylık sağlamaktadır. Banka ve kredi kurumları açısından dikkat edilmesi gereken husus, bu kurumları temsilen, bu kurumlar adına hareket eden kişilerin başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleridir." açıklamalarına yer verilmiştir.
Dolandırıcılık suçunun bu nitelikli hâlinin kabulü ilk defa 5237 sayılı TCK ile olmamıştır. 765 sayılı TCK'nın 504. maddesinin üçüncü fıkrasında da aynı şekilde dolandırıcılığın banka veya kredi kurumlarının vasıta olarak kullanılması suretiyle işlenmesi cezayı ağırlaştıran bir neden olarak kabul edilmiştir. Bu ağırlaştırıcı neden 765 sayılı TCK'ya 21.11.1990 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 3679 sayılı Kanun'un 16. maddesiyle eklenmiş, değişiklik gerekçesinde de; "Dolandırıcılık fiilin ...banka veya kredi kurumunun ...vasıta olarak kullanılması suretiyle işlenmesi halinde kandırıcı niteliği fazla olacağından, bu durum nitelikli hal olarak kabul edilmiş bulunmaktadır." açıklaması yapılmıştır.
Görüldüğü üzere gerek 765 gerekse 5237 sayılı TCK bakımından kanun koyucu banka veya kredi kurumlarına duyulan güven nedeniyle, bunlar aracı kılınarak gerçekleştirilen eylemlerde, hilenin daha kolay gerçekleşmesi bankaya duyulan güvenden mağdur ya da mağdurların araştırma eğiliminin azalması ya da tümü ile ortadan kalkması nedeniyle, eylemlerin aldatıcı niteliklerini göz önüne alarak nitelikli dolandırıcılık olarak düzenlemiş ve daha ağır bir yaptırıma tâbi tutmuştur.
Banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken banka veya diğer kredi kurumunun mutat faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerinden yararlanılması ya da banka ve kredi kurumlarının mutat faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılması gerekmektedir.
Banka ve diğer kredi kurumlarının olağan faaliyet konuları 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 4. maddesinde sayılmış olup bunlara; mevduat kabul etmek, kredi vermek, çek ve diğer kambiyo senetlerinin iştirası (alım satımı), kredi kartları, banka kartları ve seyahat çekleri gibi ödeme vasıtalarının ihracı ve bunlarla ilgili faaliyetlerin yürütülmesi işlemlerini örnek göstermek mümkündür.
Banka ve diğer kredi kurumlarının maddi varlıkları ise; adı geçen kurumlara ait dekont, teminat mektubu, basılı evrak, kimlik belgesi, giriş kartı, banka cüzdanı, çek, kredi kartı gibi ilgili kurumda etkin işlevi bulunan maddi varlıklardır. Kullanılan maddi varlığın belge niteliğinde bulunması şart olmayıp belge niteliğinde olanların da özel belge niteliğinde olması ile resmî belge niteliğinde olması arasında bir fark bulunmamaktadır.
Banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunun unsurları ile alakalı bu genel açıklamalardan sonra uyuşmazlık konusu "çek" ile ilgili olduğundan, çekin hukuki niteliği ve yapısının irdelenmesinde de yarar bulunmaktadır.
Çek, gerek mülga 6752 sayılı, gerekse mer'i 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunlarımızda poliçe ve bonodan sonra üçüncü bir kambiyo senedi türü olarak kabul edilmiştir. Çek hukuki niteliği itibarıyla, poliçe gibi bir havaledir, ancak bu havalenin çek olarak vasıflandırılabilmesi için aynı zamanda bir banka üzerinde çekilmiş olması zorunludur. Bankada hesap bulundurmak mücerret çek keşide hakkını vermeyeceğinden, ayrıca önceden bu hesap üzerinde çek keşidesi suretiyle tasarruf edebileceğinin de kararlaştırılmış olması gerekir. Genellikle "çek anlaşması", "çek sözleşmesi" olarak adlandırılan bu akit ile muhatap banka, keşideciye, üzerine çektiği çekteki miktarı ödemeyi vaat ederken, keşideci ise muhatap bankanın ödediği meblağları kendisine tediyeyi taahhüt etmektedir. Böylece, muhatap banka meşru hamil veya cirantaya kendi mal varlığından ancak keşidecinin şahsında hukuki sonuç doğurmak üzere ödemede bulunma yetkisini elde etmektedir.
Bir senedin "çek" niteliğine haiz olabilmesi için taşıması gereken bazı zorunlu yasal unsurlar bulunmaktadır.
Buna göre, çek;
1- Senet metninde "çek" kelimesini ve eğer senet Türkçe'den başka bir dille yazılmış ise o dilde "çek" karşılığı olarak kullanılan kelimeyi,
2- Kayıtsız ve şartsız belirli bir bedelin ödenmesi için havaleyi,
3- Ödeyecek kimsenin "muhatabın" ad ve soyadını (ticaret unvanını),
4- Ödeme yerini,
5- Keşide tarihini ve yerini,
6- Keşidecinin imzasını,
İhtiva etmelidir.
Bu unsurlardan birini taşımayan bir senet çek sayılmayacaktır. Ancak çekte açıklık yoksa, muhatabın adı ve soyadı (ticaret unvanı) yanında gösterilen yer ödeme yeri kabul edilecek, muhatabın ad ve soyadı (ticaret unvanı) yanında birden fazla yer gösterildiği takdirde çek, ilk gösterilen yerde, böyle bir açıklık ve başka bir kayıt da yoksa, çek muhatabın ... merkezinin bulunduğu yerde ödenecektir. Keşide yeri gösterilmemiş olan çek, düzenleyenin adı yanında yazılı olan yerde düzenlenmiş sayılacaktır (6752 sayılı Kanun'un 693/2-3, 6102 sayılı Kanun'un 781/2-3. maddeleri.).
Öte yandan Türk Ticaret Kanunu dışında "çek"e ilişkin çıkarılan özel kanunlarla da ayrıntılı düzenlemelere gidilmiştir. Bu kapsamda suç tarihinde yürürlükte bulunan Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki 3167 sayılı Kanun'da bankaların çek hesabı açtırmak isteyenin yasaklı olup olmadığını araştıracakları, ayrıca ilgili kişinin ekonomik ve sosyal durumunun belirlenmesinde gerekli basiret ve özeni gösterecekleri, çek defterlerinin bankalarca bastırılacağı, çek defterlerinin baskı şeklini belirleyen esasların Türkiye Bankalar Birliğinin görüşü alınarak, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca belirlenerek Resmî Gazete'de yayımlanacağı, bankaların çek hesabı açtıranların açık kimlik ve adreslerini belirlemek için fotoğraflı nüfus cüzdanı örnekleri ile yerleşim yeri belgelerini, tacir olanların ayrıca ticaret sicili kayıtlarını almak, bunların açık kimliklerini, adreslerini, vergi kimlik numaralarını ve çek hesabının kapatılma hallerini on beş gün içinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına bildirmek ve bunlara ilişkin belgeleri hesapların kapatılmalarını izleyen beşinci yılın sonuna kadar saklamak zorunda oldukları, çek karşılığının tamamen veya kısmen bulunmaması hâlinde hamilin talebi üzerine keşidecinin bankaca bilinen adresleri kendisine verileceği kabul edilmiştir.
Bu açıklamalar ve belirtilen kanuni düzenlemeler karşısında çekin bankanın maddi varlıklarından olduğu hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Bu nedenle tüm unsurlarını havi bir çek kullanılarak işlenen dolandırıcılık suçunun TCK'nın 158/1-f maddesi kapsamında olduğunun kabulü gerekmektedir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun ve Özel Dairelerin duraksamasız uygulamaları da bu doğrultudadır (Örneğin; Ceza Genel Kurulunun 28.12.2004 tarihli ve 173-228, 11. Ceza Dairesinin 21.01.2014 tarihli ve 22187-1123, 15. Ceza Dairesinin 03.03.2014 tarihli ve 10228-3826 sayılı kararları.).
Ancak Türk Ticaret Kanunu'nda öngörülen yasal unsurları eksik olan, örneğin somut olayda olduğu gibi keşide yeri gösterilmeyen ya da tümüyle sahte oluşturulmuş bir çek kullanarak işlenen dolandırıcılık suçunun da TCK'nın 158/1-f maddesi kapsamında kabul edilip edilmeyeceği hususu uyumazlığın konusunu oluşturmaktadır.
Çekin hile unsuru olarak kullanılmasının daha ağır bir cezayı gerektirmesinin nedeni mağdura bakan yönüdür. Yasal unsurları eksik ya da tümden sahte oluşturulmuş bir çek kullanılarak işlenen dolandırıcılık suçlarında da bankanın bir maddi varlığı veya böyle bir maddi varlığın bulunduğu algısı hile olarak kullanılmakta, mağdur "çek"e güvendiği için daha kolay aldatılmaktadır. Kaldı ki çekin unsurlarının eksik olması bankanın maddi varlığı olduğu olgusunu da değiştirmemektedir. Bu nedenle iğfal kabiliyetini haiz olması şartıyla çekin tümden sahte olarak oluşturulmuş olması veya unsurlarının eksik olmasının suçun bu nitelikli hâlinin oluşumu bakımından bir önemi bulunmamaktadır.
Çekin belgede sahtecilik suçu bakımından resmî belge niteliğinde kabulü ile dolandırıcılık suçunda hile unsuru olarak kullanılması aynı esaslara dayanmamaktadır. Çek esasında özel bir belgedir. Ancak kanun koyucu ticarî hayatta büyük yer tutan ve ciro ile veya buna bile gerek görülmeksizin tedavül eden çekleri ve diğer kambiyo senetlerini daha ciddî bir şekilde korumak istemiş ve bunlarda sahtecilik yapılması hâlinde, resmî belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümlerin uygulanmasını kabul etmiştir. Bu itibarla çekin resmî belge olarak kabulünün nedeni topluma bakan yönü olup unsurları eksik olan çek bir taraftan özel belge olarak kabul edilirken, diğer taraftan nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturması arasında bir çelişki bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanıkların keşide yeri gösterilmeyen ve tamamen sahte oluşturulmuş çeki kullanarak katılandan 96 adet keçi aldıkları olayda; katılanın, oğlu tanık Mürsel'e sanıklar tarafından verilen çeki ilk eline aldığında şüphelendiği ve teyit amacıyla oğlunu bankaya gönderdiği, mahkeme gözlemi ve bilirkişi raporuna göre de çekin aldatma kabiliyetinin bulunmadığı ve bu nedenle sanıklar hakkında inceleme dışı resmî belgede sahtecilik suçundan açılan kamu davasında suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle beraat kararı verildiği, hem keşide yerinin gösterilmemesi nedeniyle yasal unsurları eksik olan hem de aldatma kabiliyeti bulunmayan suça konu belgenin bankanın maddi varlıklarından olan çek olarak nitelendirilemeyeceği gibi katılanda da böyle bir maddi varlığın bulunduğu algısının oluştuğundan söz edilemeyeceği, sanıkların eylemlerinin TCK'nın 158/1-f maddesinde düzenlenen banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu değil, aynı Kanun'un 157/1. maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılık suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
2- Sanıkların eylemlerinin "basit dolandırıcılık" suçunu oluşturduğu sonucuna ulaşılmış olmakla dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesine gelince;
İncelenen dosya kapsamından;
Sanıklar ... ve ...'nun 23.09.2008 tarihinde keşide yeri gösterilmeyen ve tamamen sahte oluşturulmuş çeki kullanarak katılandan 96 adet keçi aldıklarının iddia ve kabul olunduğu,
Suç tarihinin çekin katılanın oğlu tanık Mürsel'e verilme tarihi olan 23.09.2008 olduğu, sanıkların atılı suçu daha ileri bir tarihte işlediklerine dair dosyada herhangi bir delil bulunmadığı,
Sanıklar hakkında 16.01.2012 tarihinde iddianame düzenlenmiş olup dava zamanaşımının, son olarak sanıklar hakkında verilen 20.06.2019 tarihli mahkûmiyet kararıyla kesildiği,
Anlaşılmıştır.
Suç tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK'nın 66. maddesinde; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde de beş yıldan fazla olmamak üzere hapis ya da adli para cezasını gerektiren suçlarda bu sürenin sekiz yıl olacağı hüküm altına alınmıştır. Aynı Kanun'un 67. maddesinin 3 ve 4. fıkraları uyarınca kesen bir nedenin varlığı hâlinde zamanaşımı, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak ve ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Ceza Genel Kurulunun 26.06.2012 tarihli ve 978–250 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup davayı düşüren hâllerden biri olan zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi hâlinde mahkeme ya da Yargıtay, resen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirmede;
Sanıklar ... ve ...'na atılı basit dolandırıcılık suçunun yaptırımı, suç tarihinde yürürlükte olan TCK'nın 157/1. maddesinde bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası olarak düzenlenmiştir. Buna göre, TCK'nın 66/1-e maddesi uyarınca bu suçun asli dava zamanaşımı süresi sekiz yıl, aynı Kanun'un 67/4. maddesi göz önüne alındığında kesintili dava zamanaşımı süresi ise on iki yıldır.
Daha ağır cezayı gerektiren başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve sanıklar ... ve ... yönünden 23.09.2008 tarihinde gerçekleştirildiği iddia olunan eylemle ilgili olarak, iddianame tarihinin 16.01.2012 olduğu ve zamanaşımının son olarak sanıklar hakkında verilen 20.06.2019 tarihli mahkûmiyet kararıyla kesildiği de gözetildiğinde, TCK'nın 66/1-e ve 67/4. maddelerinde öngörülen on iki yıllık kesintili dava zamanaşımı süresi, adı geçen sanıklar yönünden 23.09.2020 tarihinde dolmuş bulunmaktadır.
Bu itibarla, sanıklar ... ve ... hakkında basit dolandırıcılık suçu yönünden Yerel Mahkemece verilen direnme kararına konu hükümlerin, dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle bozulmasına, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK'nın, 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanıklar ... ve ... hakkındaki kamu davasının 5237 sayılı TCK'nın 66/1-e, 67/4 ve 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Sanıklar ... ve ...'nun katılan ...'a yönelik eylemlerinin TCK'nın 157/1. maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılık suçunu OLUŞTURDUĞUNA,
2- Sanıklar hakkındaki ... Ağır Ceza Mahkemesinin 20.06.2019 tarihli ve 170-332 sayılı direnme kararına konu basit dolandırıcılık suçundan kurulan hükümlerin gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK'nın, 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün olduğundan, sanıklar ... ve ... hakkındaki kamu davasının 5237 sayılı TCK'nın 66/1-e, 67/4 ve 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
3- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 28.04.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliği ile karar verildi.