Esas No: 2018/608
Karar No: 2022/320
Karar Tarihi: 10.05.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/608 Esas 2022/320 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2018/608 E. , 2022/320 K."İçtihat Metni"
Mahkemes:Asliye Ceza
Sanık ...'ın hırsızlık suçundan TCK'nın 142/2-h, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin ... 5. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 13.02.2018 tarihli ve 506-229 sayılı hüküm istinaf edilmeksizin kesinleşmiştir.
Bu hükme yönelik ... Bakanlığının 14.09.2018 tarihli ve 10497 sayılı kanun yararına bozma talebi ve bu talep üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 28.09.2018 tarihli ve 77277 sayılı ihbarnamede;"Hükümlünün, henüz soruşturma tamamlanıp hakkında kamu davası açılmadan önce suça konu bisikleti tam ve eksiksiz olarak mağdura iade edilmek üzere kolluk birimine teslim ettiğinin anlaşılması karşısında, atılı suçtan kurulan hükümde TCK'nın 168/1. maddesi gereğince etkin pişmanlık maddesinin uygulanması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir." gerekçesiyle kararın kanun yararına bozulmasının istenmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 13. Ceza Dairesince 25.10.2018 tarih ve 6434-14875 sayı ile;"Sanığın, olay tarihinde mağdura ait apartman önündeki su borusuna kilitle bağlanmış bisikleti çaldığı ve soruşturma aşamasında mağdura teslim edilmek üzere suça konu bisikleti tam ve eksiksiz şekilde kolluk görevlilerine iade ettiği anlaşılan olayda, sanık hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükümde TCK'nın 168/1. maddesi uyarınca indirim yapılmasında zorunluluk bulunması” nedeniyle kanun yararına bozma talebinin kabulüne, hükmün anılan gerekçe ile bozulmasına, müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine karar verilmiştir.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 27.11.2018 tarih ve 77277 sayı ile;
"...Özel Dairece kanun yararına bozma talebi kabul edilip daha hafif bir cezaya hükmolunması gerektiği sonucuna ulaşıldığından, CMK'nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi uyarınca bu hafif cezaya Özel Dairece karar verilmesi gerektiği,” düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 06.12.2018 tarih ve 15661-17772 sayı ile itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
ÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık hakkında konut dokunulmazlığının ihlâli ve mala zarar verme suçlarından verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları itiraz edilmeksizin kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme hırsızlık suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; kanun yararına bozma nedeninin sanık hakkında iki yıldan az hapis cezası verilmesini gerektirmesi karşısında, bu durumda hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve erteleme hükümlerinin uygulanması imkânının bulunması nedeniyle, buna ilişkin değerlendirmenin Özel Dairece mi yoksa Yerel Mahkemece mi yapılacağının belirlenmesine ilişkindir. İncelenen dosya içeriğinden;... Cumhuriyet Başsavcılığının 13.05.2016 tarihli ve 2928-2500 sayılı iddianamesi ile sanık ...’ın hırsızlık, konut dokunulmazlığının ihlâli ve mala zarar verme suçlarından cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı, ... 5. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 13.02.2018 tarih ve 506-229 sayı ile, sanığın hırsızlık suçundan TCK’nın 142/2-h ve 62. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezası; konut dokunulmazlığını ihlâli suçundan TCK’nın 116/1 ve 62. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası; mala zarar verme suçundan aynı Kanun’un 151/1 ve 62. maddeleri uyarınca 3 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına; konut dokunulmazlığının ihlâli ve mala zarar verme suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümlerinin “sanığın daha önce kasıtlı suçtan mahkumiyetinin bulunmadığı ve işlenen suçtan dolayı herhangi bir zarar meydana gelmediği” şeklindeki gerekçeler ile CMK’nın 231. maddesi uyarınca açıklanmasının geri bırakılmasına ve denetim süresi belirlenmesine karar verildiği, Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların itiraz edilmeksizin, hırsızlık suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün ise istinaf edilmeden 02.07.2018 tarihinde kesinleştirme işlemlerinin yapıldığı ancak UYAP sisteminde yapılan sorgulamada ilamın henüz infaz edilmediği,İstinaf incelemesinden geçmeksizin kesinleşen hükme yönelik ... Bakanlığının bozma talebine istinaden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ihbar yazısı ile gönderilen dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 13. Ceza Dairesince 25.10.2018 tarih ve 6434-14875 sayı ile;“...Talebin kabıılü ile hükmün bozulmasına, müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine,” karar verildiği,Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ise; “CMK'nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendindeki yetkiye dayanılarak, kanun yararına bozma talebi doğrultusunda sanık hakkında, daha az cezayı gerektiren kararın Özel Dairece verilmesi gerektiği,” düşüncesiyle itiraz kanun yoluna müracaat ettiği,Sanığın adli sicil kaydı incelendiğinde, suç tarihi itibarıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve ertelemeye engel sabıkasının bulunmadığı,Anlaşılmaktadır.Uyuşmazlığın isabetli bir çözüme kavuşturulabilmesi için öncelikle "kanun yararına bozma" kanun yolu, kanun yararına bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri konularının açıklanmasında yarar bulunmaktadır.Öğretide “olağanüstü temyiz" denilen, 5320 sayılı Kanun’un 18. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 1412 sayılı CMUK'da ise “yazılı emir” olarak adlandırılan bu olağanüstü kanun yolu, 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde “kanun yararına bozma” olarak yeniden düzenlenmiştir.CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf ya da temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya muhakeme hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen ... Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması talebini, kanuni nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması talebini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ilgili ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi hâlinde karar veya hüküm kanun yararına bozulacak, yerinde görülmezse talep reddedilecektir.Böylece ülke genelinde uygulama birliği sağlanacak, hâkim ya da mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar, toplum ve kişiler açısından hukuk yararına giderilmiş olacaktır.Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri ise, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrıma tabi tutularak maddenin dördüncü fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Buna göre bozma nedenleri;CMK'nın 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddenin dördüncü fıkrasının (a) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Bu hâlde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığından verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne ya da savunma hakkını kısıtlama veya kaldırma sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması durumunda, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu hâlde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulması hâlinde ise, aynı fıkranın (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, yeniden yargılama yapılması yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.Aynı Kanun maddesinin dördüncü fıkrasının (d) bendi uyarınca, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi hâlinde cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi hâlinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ilgili ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu hâlde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.Görüldüğü üzere, bir karar veya hükmün kanun yararına bozulmasının, ilgili aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp yapılamayacağı, hangi hâllerde Yargıtayın doğrudan hükmetme yetkisinin bulunduğu, CMK’nın 309. maddesinde sıralı ve ayırıcı biçimde düzenlenmiştir. Bu düzenlemede, kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama saptanırken “karar” ve “hüküm” ayrımı gözetilmiş, ayrıca mahkûmiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.Bu açıklamalardan sonra konuyla ilgisi nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve hapis cezasının ertelenmesine ilişkin düzenlemelere de değinilmesi gerekmektedir.CMK'nın 231. maddesinde düzenlenen ve Ceza Genel Kurulunun birçok kararında açıkça belirtildiği üzere; sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibarıyla karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması hâlinde, açıklanması geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının CMK’nın 223. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca düşmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 23. maddesiyle kabul edilmiş, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun'un 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkralar ile büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı Kanun'un 40. maddesiyle 5395 sayılı Kanun'un 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla, çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.Başlangıçta yetişkin sanıklar yönünden yalnızca şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezalan için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması, 5728 sayılı Kanun’un 562. maddesiyle 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasa’nın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılâp Kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezalarına ilişkin suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, 6008 sayılı Kanun'un 7. maddesiyle maddenin 6. fıkrasının sonuna "Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez." cümlesi, 6545 sayılı Kanun'un 72. maddesiyle de maddenin 8. fıkrasına "Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez." cümlesi eklenmiştir.
5560, 5728, 6008 ve 6545 sayılı Kanunlarla CMK'nın 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
1) Suça ilişkin olarak;
a- Yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
b- Suçun Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılâp Kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin olarak;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm edilmemiş olması,
b- Yargılamaya konu kasıtlı suçun, sanık hakkında daha önce işlediği başka bir suç nedeniyle verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına ilişkin denetim süresi içinde işlenmemiş olması,
c- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
d- Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
e- Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Tüm bu şartların varlığı hâlinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve on sekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulacaktır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağına ilişkin bir değerlendirme yapılması için, yargılamanın herhangi bir süjesinin talepte bulunması şart değildir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması şartlarının varlığı hâlinde, 6008 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önce resen, bu değişiklikten sonra ise sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması hâlinde mahkemece diğer kişiselleştirme hükümleri olan seçenek yaptırımlara çevirme ve ertelemeden önce değerlendirilmesi gerekmektedir.
CMK’nın 231/6-b maddesindeki “Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması” şeklindeki düzenleme ile kanun koyucu, suça ve faile ilişkin tüm objektif şartları taşıyan herkes için mutlak surette hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi gerektiğini kabul etmeyip hâkime belirli ölçüler içerisinde bir takdir hakkı tanımıştır.
Hapis cezasının ertelenmesi ise, Türk Ceza Kanunu'nun 51. maddesinde;
“(1) İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir. Bu sürenin üst sınırı, fiili işlediği sırada on sekiz yaşını doldurmamış veya altmış beş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıldır. Ancak, erteleme kararının verilebilmesi için kişinin;
a) Daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,
b) Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması,
Gerekir... ” şeklinde düzenlenmiştir.
Buna göre, iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilenlerin cezasının ertelenebileceği, fiili işlediği sırada on sekiz yaşını doldurmamış veya altmış beş yaşını bitirmiş olanlar bakımından ise bu sürenin üst sınırının üç yıl olduğu belirtilmiş, ancak erteleme kararının verilebilmesi;
1- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,
2- Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması,
Şartlarına bağlanmıştır.
Bu şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmekle birlikte, daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûmiyet, hapis cezasının ertelenmesine kanuni engel oluşturmaktadır. Bu durumda ayrıca kişinin suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması şartının değerlendirilmesine gerek olmayacaktır. Birinci şartın gerçekleştiği hallerde ise, cezanın ertelenmesine karar verilebilmesi için, kişinin suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması gerekmektedir. Anılan kanun maddesi uyarınca, yalnızca hapis cezalarının ertelenmesi mümkün olup hapis cezasından çevrilen veya doğrudan verilen adli para cezalarının ertelenmesi imkânı bulunmamaktadır.
07.06.1976 tarihli ve 4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile bu karara uyum gösteren Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında belirtildiği üzere “erteleme”, cezanın doğrudan doğruya sanığın kişiliğine uydurulmasını öngören bir şahsileştirme kurumudur. Hapis cezasının ertelenmesine veya ertelenmesine yer olmadığına karar verilirken mahkemece gerekçe gösterilmeli ve bu gerekçe dosyada bulunan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde kanuni ve yeterli olmalıdır. Gerekçenin bu niteliği, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek özelliklerini de taşır. Zira kanuni, yeterli ve dosya kapsamıyla uyumlu bulunmayan bir gerekçeye dayanılarak erteleme hükmünün uygulanmaması, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, cezanın kişiselleştirilmesi ilkesine de aykırı olacak ve uygulamada keyfiliğe yol açabilecektir.
Mahkemece, hapis cezasının ertelenip ertelenmeyeceğine ilişkin takdir kullanılırken, sanığın yargılama sürecindeki davranışları göz önünde bulundurularak pişmanlık duyup duymadığı değerlendirilmeli ve tekrar suç işleyip işlemeyeceği hususundaki kanaat buna göre belirlenmelidir. Diğer taraftan yerel mahkemece gösterilen gerekçenin hak, ... ve nesafet kuralları ile dosya kapsamıyla uyumlu olup olmadığının Yargıtay denetimine tâbi olacağında da şüphe bulunmamaktadır.Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ... hakkında hırsızlık suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün, ... Bakanlığının kanun yararına bozma talebi üzerine Özel Dairece, TCK'nın 168/1. maddesinin uygulanma koşullarının bulunduğu gerekçesiyle kanun yararına bozulmasına karar verilmesi isabetli olup bu konuda herhangi bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır.Ancak, Yerel Mahkemece, suç tarihi itibarıyla sabıka kaydı bulunmayan sanık hakkında konut dokunulmazlığının ihlâli ve mala zarar verme suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümlerinin açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesine rağmen hırsızlık suçu bakımından TCK’nın 142/2-h ve 62. maddelerinin uygulanarak neticeten 4 yıl 2 ay hapis olarak belirlenen ceza miktarı itibarıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve erteleme hükümleri yönünden bir değerlendirme yapılmamış olması dikkate alınarak, kanun yararına bozma talebinin kabulü üzerine hırsızlık suçundan hükmedilebilecek cezanın iki yıl hapis cezasının altına düşecek olması nedeniyle sanık hakkında CMK'nın 231 ve TCK'nın 51. maddelerinin uygulanma ihtimalinin bulunduğu anlaşılmakla, hükmün açıklanmasının geri bırakılması bakımından "Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması" ve hapis cezasını ertelenmesi bakımından da "Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması" şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkin değerlendirme yönünden davanın esası çözülmemiş olup CMK'nın 309/4-b maddesi kapsamında kanun yararına bozma nedenine göre hükmedilecek cezanın miktarı itibarıyla kişiselleştirme nedenlerinin uygulanması ihtimaline binaen gereğinin mahallinde yapılmasına karar verilmesine ilişkin Özel Daire kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ :Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 10.05.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.