Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/205 Esas 2022/326 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2020/205
Karar No: 2022/326
Karar Tarihi: 10.05.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/205 Esas 2022/326 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2020/205 E.  ,  2022/326 K.

    "İçtihat Metni"



    Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 14. Ceza Dairesi



    Suça sürüklenen çocuk ...’nin çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan TCK’nın 103/1-b delaletiyle 103/2, 103/6, 31/3 ve 62. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan aynı Kanun'un 109/2, 109/3-f, 109/5, 31/3 ve 62. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin ... (Kapatılan) Çocuk Ağır Ceza Mahkemesince verilen 07.12.2011 tarihli ve 221-402 sayılı hükümlerin suça sürüklenen çocuk müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 11.11.2014 tarih ve 2858-12496 sayı ile;
    "Mağdurenin, olay tarihinde sanık ile birlikte gittikleri kafede talep ettiği kolasının içine sanığın ilaç atarak kendinden geçmesini sağladığı ve devamında evine götürerek burada kendisi ile anal yoldan ilişkiye girdiğini iddia etmesine rağmen, akabinde evde bulunan sanık ve arkadaşlarına çay demlediğini beyan etmesi, sanık ile özellikle internet üzerinden görüşmeye devam etmesi ve bu esnada sanığın talebi ile göğüslerini açarak sanığa göstermesi, sanık savunması, tanıklar...ve...’nın anlatımları ile tüm dosya içeriğine göre, sanık ve mağdurenin duygusal anlamda arkadaşlık kurdukları, olay tarihinde 16 yaşı içerisinde bulunan mağdurenin sanık ile buluşarak sanığın kaldığı eve gittikleri ve burada anal yoldan cinsel ilişkiye girdikleri, sanık tarafından bu ilişkinin kayda alındığı ve arkadaşlarına gösterildiği, bu durumun duyulması üzerine, olaydan yaklaşık dört ay sonra mağdurenin sanık hakkında kendisine nitelikli cinsel istismarda bulunduğunu belirterek şikâyetçi olduğunun anlaşılması karşısında, mağdurenin sanığın evine rızası ile gittiği ve kendi isteğiyle sanıkla cinsel ilişkiye girdiğinin kabulü gerektiği, sanığın eyleminin bu haliyle ...nın 104/1 ve 234/3. maddelerinde reşit olmayanla cinsel ilişki ile çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçlarını oluşturduğu, anlaşılmakla ve 28.06.2014 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren ve cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda değişiklik yapan 6545 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeler de gözetilerek sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi” isabetsizliklerinden bozulmasına oy çokluğuyla karar verilmiştir.
    ... Anadolu Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi ise 18.03.2015 tarih ve 49-139 sayı ile;
    "5237 Sayılı TCK'nın 103'üncü maddesinde çocukların cinsel istismarı suç olarak tanımlanmıştır. Cinsel dokunulmazlık kişilerin vücudu üzerinde cinsel davranışlarda bulunulması suretiyle ihlal edilir. Bu suçlarda korunan ortak hukuki değer kişilerin cinsel dokunulmazlığıdır. Erişkinlere karşı cinsel saldırı ifadesi kullanılmasına rağmen çocukların cinsel dokunulmazlığının ihlali kanun koyucu tarafından cinsel istismar olarak değerlendirilmiştir. Çocuk ve gençlik ruh sağlığı uzmanlarının bilimsel verilerine göre, çocuklar hiçbir yaştaki cinsel uyarımla başetmeye hazırlıklı değildir. Cinsel aktivitenin yanlışlığını bilemeyecek 2-3 yaş çocuklarda bile aşırı uyarılma ile başedememenin yarattığı sorunlar gelişecektir. Çocuğa yönelik cinsel taciz bir yetişkinin ya da yaşça daha büyük bir çocuğun çocukta yaptığı her türlü cinsel aktivitedir, bu aktivite çocuğun cinsel organlarını okşamayı, çocuğa diğer kişilerin cinsel organlarını okşattırmayı, ağız yoluyla cinsel organa dokundurmayı içerebileceği gibi çocuğun vajina ya da anüsüne cinsel organ ya da başka şeylerin sokulmasını içerebilir. Cinsel istismarın diğer formlarını çoğaltmak mümkündür. Çocukların cinsel istismar karşısındaki tepkisi farklılık gösterebilir, özelikle de tacizi açıkladığında gördüğü yaklaşım çocuğun tacizi ve kendisinin bu olaydaki rolünü algılama biçimini önemli ölçüde etkiler. Kendisine inanan ve destek veren aile ortamında olması çocuğun travma ile başetme ve travmanın etkilerini azaltma kabiliyetini arttırır. Süreğen bir cinsel tacizin kurbanı olan çocukta düşük öz saygı, değersizlik duygusu ve cinselliğe yönelik anormal veya bozulmuş bir bakış gelişebilir. Çocuk içine kapanabilir ve yetişkinlere güvenini kaybedebilir ve intihara eğilim gösterebilir. Öncelikle çocukların cinsel tacizi sözlü olarak ifade etmelerinin çok güç olduğu bilinmelidir, bunun nedenlerinden biri çocukların dünyasında pek çok şeyi yetişkinlerin kontrol etmesi ve çocuğun yetişkinlerin herşeyi bildiğini düşünmesidir, özelikle de tacize uğrayan kişinin çocuğu tehdit etmesi veya bu kişinin çocuğun tanıdığı biri olması durumunda çocuk bu kişinin otoritesini sorgulamayı aklına getirmeyebilir. Öte yandan çocuklar neredeyse her durumda uğradıkları tacizi anlatmayı ve bunun sona ermesini isterler ancak kendilerine inanılmayacağından veya korunmayacaklarından korkar ya da anlatmaları durumunda bunun sonuçlarının neler olacağını bilememekten dolayı kaygı duyabilirler, bu nedenle çocuğun cinsel tacize uğradığını söylemesi, tacizin başlamasından sonra bir yıl ya da daha fazla bir süreyi alabilir, çocukların yalan yere taciz iddiasında bulunması veya bir yetişkinin bazı davranışlarının yanlış anlamak suretiyle taciz olarak değerlendirmeleri çok nadir görünen bir durumdur, çocukların yalan yere taciz iddiasında bulunduğu son derece nadir vakalarda bunu bir yetişkinin yönlendirmesi ile yaptıkları görülmüştür. Tam tersi, olan bir tacizi saklamak ya da daha önce dile getirdiği bir taciz durumunu sonradan inkar etmek, olmayan bir tacizin olduğunu iddia etmekten çok daha sık görünen bir durumdur. Çocuk tacizcileri çocuğu olan biteni söylememesi konusunda aşırı derecede korkutulabilir böyle bir durumda çocuğun sadece kendisini güvende hissetmesi için özen ve çaba gösterilmesi (aile desteği, profesyonel yardım) gibi durumda rahatça konuşabilir. Cinsel istismara uğrayan çocuklardan ergenler gibi tepki göstermeleri beklenemez, Günümüzde ergen insanların dahi bir cinsel istismara uğradıktan sonra ne yapacaklarını şaşırdıkları, bu tür suçların faillerinin olayın ispatına engel olacak tedbirleri aldıklarından mağdurun kendisine inanılmamasından veya iddiasını ispat edememekten korkması bundan başka adalete olan güven duygusunun sarsılması ve toplum içerisinde aşağılanma korkusu nedeniyle ne yapacaklarını şaşırdıkları hatta adli makamlara şikayet konusu bile yapamadıkları bir gerçek iken Yargıtay 14. Ceza Dairesince günlük yaşam değerleri hiçe sayılarak olay tarihinde 16 yaş içerisinde bulunan mağdurenin sanık ile buluşarak sanığın kaldığı eve giderek burada anal yoldan ilişkiye girdikleri sanık tarafından bu ilişkinin kayda alındığı ve arkadaşlarına gösterdiği bu durumun duyulması üzerine olaydan yaklaşık 4 ay sonra mağdurenin sanık hakkında kendisini nitelikli cinsel istismarda bulunduğunu belirterek şikayetçi olduğunun anlaşılması karşısında mağdurenin sanığın evine rızası ile gittiği ve kendi isteği ile sanıkla cinsel ilişkiye girdiğinin kabulü gerektiği ve bu hali ile eylemin TCK'nun 104/1 ve 234/3. Maddelerinde gösterilen reşit olmayanla cinsel ilişki ile çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçlarını oluşturduğu, gerekçesi ile hüküm bozulmuştur, bozma kararındaki görüşlerin benimsenmesi halinde dahi 5237 sayılı TCK'nun 234/3. Maddesinin unsurları hiç bir şekilde bulunmamaktadır, 15 yaşını dolduran mağdurun kendi rızası ile sanığın evine gittiğinin kabulü halinde kişi hürriyetini yoksun bırakma suçunun yasal unsurları oluşmaz, mağdurun başına gelen bu olaylardan sonra hemen şikayet konusu yapmaması ve dedikoduların ortaya çıkması üzerine şikayet konusu yapmasını özellikle olayın kurgulanmaması karşısında iddiayı samimi ve olağan kabul etmek lazımdır. Mağdurun anlatımları sebep-sonuç ilişkisi içerisinde tutarlı bulunmaktadır, bir an için mağdurun kola tabir edilen içkisini sanığın bizzat getirdiği ve içtikten sonra sersemlediğine ve içkisine ilaç ya da benzer bir madde veya katıldığından şüphelendiğine ilişkin anlatımına inanılmaması gibi bir düşünce ortaya çıkabilirse de günümüzde insanların iradesine olumsuz tesir eden, ilaç ya da benzeri kimyasal maddelerin ve hatta uyuşturucu maddelerin serbest piyasadan ya da internet ortamından temin edilebildiği bilinen bir gerçektir, bu iddianın inandırıcılık niteliği kabul edilmelidir. Kaldı ki olay sırasında mağdurun görüntülerini çekerek sonradan şantaj konusu yapan sanığın kötü niyetli olduğu da açıkça ortadadır.Mağdurun olaydan sonra şaşkınlık içerisinde sanık ve arkadaşlarına çay yapmış olması bile bu eyleme rıza gösterdiğinin kabulünü gerektirmez. Mağdurun namus ve iffetine yönelik bir eylemin kendisini küçük düşüreceğini bile bile iftira etmesi için hiç bir neden olmadığı ve aksinin hayatın olağan akışına da ters düşeceği, şikayetin geç yapılmış olmasından mağdurun aleyhine sonuç çıkarmak haklı bir kabul şekli olmayacağı gibi mağdurenin rızası haricinde başına gelen kötülüklerin normal karşılanması sonucunu doğurmamalıdır, aksine kabulün ahlaki ve mantıki savunması yapılamayacağı gibi her türlü kötü eyleme yönelmenin mazeretine de ortam hazırlayacağı aşikardır, Mağdurun Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulunda ve Genel Kurulunda düzenlenen raporlarda, anal muayenesinde mukoza ve sfinkter tonusunun normal olarak değerlendirildiği ve mağdurun ifadesinde belirtildiği şekilde, fiili livata gerçekleşmiş olsa dahi mağdurun yaşı, fiziki gelişimi, anüsün anotomik yapısı nedeniyle olay sırasında kayganlaştırıcı madde kullanılması, hile tehdit veya rıza ile direncin kırılması durumlarında fiili livata gerçekleşmiş olsa dahi tıbbi bulgu tespit edilemeyebileceği, gerçekten de bu sonucun mahkememizin kabul şekline uygun olduğu ve psikiyatrik muayenesi sonucunda mutsuz olduğu, arkadaşlarından çekindiği, hayattan zevk alamadığı, uyuyamadığı, yemek yiyemediği, gece kötü rüyalar gördüğü, görüntü ve tehdit olayına bağlı depresif duygu durum ile giden uyum bozukluğu olduğu denilen psikiyatrik bozukluk tespit edildiği ve sonuç olarak Aralık/2008 tarihinde mağdur bulunduğu olay nedeniyle ruh sağlığının bozulduğu bildirilmiştir, mağdurun rızası ile cinsel ilişkinin gerçekleştiğinin kabulü halinde açıklanan tıbbi bulguların izahı zordur, yukarıda da değinildiği gibi olayın hukuki ve tıbbi boyutları birlikte değerlendirildiğinde mağdurun iddiasının samimi olduğu ve hile ile alıkonulup organ sokmak suretiyle cinsel istismara maruz kaldığı kanaatine varılmış, Yargıtay 14. Ceza Dairesi'nin bozma ilamında belirtilen karşı görüşe de cinsel istismar eylemlerinin özellikleri göz önüne alındığında ve bütün cinsel istismar eylemlerinin cezasız kalacağı gibi bir sonucun ortaya çıkacağı ve hukuki literatürde yer almayan 'yan delil' in neler olabileceği bilebilmenin mümkün olmadığından bu görüşe de hiç bir şekilde itibar edilmediği," gerekçesiyle bozma kararına direnerek suça sürüklenen çocuğun ilk hükümler gibi cezalandırılmasına karar vermiştir.
    Bu hükmün de suça sürüklenen çocuk müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27.05.2015 tarihli ve 164720 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 tarih ve 506-1659 sayı ile; 6763 sayılı Kanun'un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 27.03.2017 tarih ve 426-1583 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 21.03.2019 tarih ve 575-240 sayı ile; gerekçeli kararın Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına tebliğinin sağlanması için Yerel Mahkemeye gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmiş ve yapılan tebligat sonrası Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 10.03.2020 tarihli ve 7108-1880 sayı ile; 5271 sayılı CMK'nın 237/2. maddesine göre kanun yolu muhakemesinde davaya katılma talebinde bulunulamayacağından Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının temyiz istemi reddedilmiş ve dosya, Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmiştir.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Suça sürüklenen çocuk hakkında şantaj ve özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları itiraz edilmeksizin kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme suça sürüklenen çocuk hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suça sürüklenen çocuğun eylemlerine mağdurenin rızasının bulunup bulunmadığı, bu bağlamda suça sürüklenen çocuğun eylemlerinin reşit olmayanla cinsel ilişki ile çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçlarını mı yoksa çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarını mı oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin olup mağdurenin suça sürüklenen çocuğun eylemlerine rızasının bulunduğunun kabulü hâlinde şikâyetten vazgeçme nedeniyle reşit olmayanla cinsel ilişki ile çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçlarından düşme kararı verilip verilmeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    23.01.2009 tarihinde ... Adli Tıp Şube Müdürlüğünce mağdure hakkında düzenlenen rapora göre; hymende sedefi refle olmakla birlikte kesin kanaate varılamadığı, Adli Tıp 2. İhtisas Kuruluna sevkinin uygun olduğunun mütalaa edildiği,
    11.05.2009 tarihinde Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulunca mağdure hakkında düzenlenen raporda; 06.04.2009 tarihli muayene kaydında; 8. sınıfa gittiğini, karnesinde 6 tane zayıf notu olduğunu, 7. sınıfta sadece iki tane zayıf notu bulunduğunu, bu sene derslerinin daha kötü olduğunu, aklına olaylar geldiği için ders dinleyemediğini, suça sürüklenen çocukla 1 yıl flört ettiğini, eve gittikleri gün biraz midesinin bulandığını ama bilinçli olarak gittiğini, o sırada suça sürüklenen çocuğu sevmesi nedeniyle sarılıp öpüştüklerini, sonra çay demlediğini, daha sonraki tehditler olmasaydı aralarında bir sorun yaşanmayacağını ancak suça sürüklenen çocuğun, kendisini aralarında geçenleri başkalarına anlatmakla tehdit ettiğini, fotoğraflarını tehditle çektiğini, fotoğrafları yaymasından korktuğu için mutsuz olduğunu, arkadaşlarından çekindiğini, hayattan zevk alamadığını, uyuyamadığını, yemek yiyemediğini, kötü rüyalar gördüğünü belirttiği, mağdurede görüntü ve tehdit olayına bağlı depresif duygu durumla giden uyum bozukluğu olduğu, sonuç olarak; "Görüntü ve tehdit olayına bağlı depresif duygudurumla giden uyum bozukluğu saptandığı, yapılan genital muayenesinde hymen anüler, yüksek kenarlı, fevhası yaklaşık 1,5 cm olup herhangi bir travmatik bulgu saptanmadığı, mağdurenin bakire olduğu, anal muayenesinde anal mukoza ve sfinkter tonusunun normal olarak değerlendirildiği fakat mağdurenin ifadesinde belirtildiği şekilde fiili livata gerçekleşmiş olsa dahi mağdurun yaşı, fizik gelişimi, anüsün anatomik yapısı nedeniyle, olay sırasında kayganlaştırıcı madde kullanılması, hile, tehdit ya da rıza ile direncin kırılması durumlarında fiili livata gerçekleşmiş olsa dahi tıbbi bulgu tespit edilemeyebileceği, suçun işlenmesi sırasında direncinin kırılmasını sağlayacak ölçünün ötesinde cebir kullanıldığına dair tıbbi belge ve bulgunun bulunmadığı, beden veya ruh bakımından kendini savunmasına mani olacak mahiyet ve derecede psikopatolojik bulgu tespit edilmediği, depresif duygu durumuna giden uyum bozukluğu denilen psikiyatrik bozukluk nedeni ile Aralık 2008 tarihi itibari ile mağdurenin olay sonucu ruh sağlığının bozulduğu," şeklinde mütalaa verildiği,
    23.01.2009 tarihli arama tutanağına göre; suça sürüklenen çocuğun evinde yapılan aramada; bir adet Everest P4 marka bilgisayar kasası, bir adet hard disk, bir adet bilgisayar kamerası, kırk adet CD, bir adet cep telefonu, bir adet kart okuyucu bulunarak el konulduğu,
    27.01.2009 tarihinde İnternet ve Bilişim Suçları Kısım Amirliğinde görevli bilirkişiler tarafından düzenlenen rapora göre; Everest P4 marka bilgisayar kasasının hard diskinde yapılan incelemede 21.01.2009 tarihinde saat 23.17’de önceki tüm verilerin silindiği, ardından Windows XP işletim sisteminin kurulduğu, harici hard disk üzerinde yapılan incelemede; hard diskin arızalı olması nedeniyle inceleme yapılamadığının belirtildiği, cep telefonun içindeki hafıza kartında yapılan incelemede; mağdureye ait olduğu düşünülen videonun msn programı üzerinden kameralı görüşme esnasında 10.12.2008 tarihinde saat 21.15’te çekildiği, 40 adet CD üzerinde yapılan incelemede; herhangi bir bulguya rastlanılmadığı,
    25.03.2010 tarihinde sosyal hizmet uzmanı tarafından mağdure hakkında düzenlenen raporda; mağdureyle yapılan görüşmede; "Sanık ile Simit Sarayı'nda buluştuk. Sonra beni oradan alıp bir kafeye getirdi. Kendisi çay istedi. Ben de kola istedim. Daha sonra sanık kendisi kola ve çayı alıp getirdi. Ben kolayı içtim ama içerisine katılan maddeden dolayı ben sarhoş oldum. Kolayı içtikten sonra beni bir yere getirdi. Yaşadığım bu olayın devamını tekrar anlatarak yaşamak istemiyorum." dediği, mağdurenin olay nedeniyle uykusuzluk, iştahsızlık, dikkat ve oryantasyon eksikliği, terleme, korku, kaygı, davranış problemi, çökük ruh hali, uykuda sıçrama, değersizlik ve suçluluk duyguları yaşadığının, içe kapanık kişilik özellikleri gösterdiğinin ve yaşadığı olaydan kurtulmak amacıyla sürekli uyuma isteği bulunduğunun belirtildiği, mağdurenin sürekli müzik dinleme isteğinin olduğunu, böylelikle bu olayı bir nebze unuttuğunu ve rahatladığını ifade ettiği, olaydan sonra takip edildiği düşüncelerine kapıldığını, bu yüzden tek başına dışarıda dolaşamadığını, ailesinden başka kimseye güvenemediğini dile getirdiği,
    24.07.2009 tarihinde sosyal hizmet uzmanı tarafından suça sürüklenen çocuk hakkında düzenlenen raporda; suça sürüklenen çocukla yapılan görüşmede; "Kendisi ile yaklaşık 1,5 yıl bir arkadaşlığımız oldu. Ama beni sık sık aradığı, kıskandığı için rahatsız oldum ve ilişkiyi bitirdim. Fakat o beni aramayı sürdürdü. Kurban Bayramı zamanı konuştuk ve tekrar çıkmaya başladık. Olay zamanı da bizim eve gittik. Yaklaşık 45 dakika kaldık. Bunun 30 dakikası yalnızdık. Fakat bir şey olmadı. Onun anlattığı gibi ormana götürme veya hap içirme gibi bir şeyler olmadı. Neden böyle bir şey yaptı bilmiyorum. 5,5 aydır tutukluyum bu nedenle." dediği, suça sürüklenen çocuk hakkında danışmanlık tedbirinin uygulanması gerektiği görüşüne yer verildiği,
    Adli Tıp Genel Kurulunun 03.02.2011 tarihli raporunda; mağdurede 2008 ve Nisan 2008 tarihlerinde mağduru bulunduğu olay sonrası ruh sağlığını bozacak mahiyet ve derecede olan "depresif duygu durumla giden uyum bozukluğu" tespit edildiğinin ve bu duruma göre mağdurenin beden ve ruh sağlığının bozulduğunun mütalaa edildiği,
    Açık kaynaklara göre yapılan araştırmada; 2008 yılında ... Bayramının birinci gününün 30 Eylül, ikinci gününün 1 Ekim, üçüncü gününün 2 Ekim, Kurban Bayramının birinci gününün 8 Aralık, ikinci gününün 9 Aralık, üçüncü gününün 10 Aralık, dördüncü gününün ise 11 Aralık tarihlerine isabet ettiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Mağdure 22.01.2009 tarihinde Kollukta; "Ben Ergenekon İlköğretim Okulu 8/D sınıfı öğrencisiyim. Bizim ev sahibimizin torunu olan ve Yakacık’ta oturan 16 yaşlarındaki ...isimli şahıs ile zaman zaman anneannesinin yanına gelip gitmesi sonucu tanışarak arkadaş olmuştum. Biz ...ile annemin izin ve bilgisi dahilinde dışarıda görüşerek gezmeye giderdik. ...ile birlikte geçen yıl Kurban Bayramı’nda sahilde gezerken ...beni ... sahilinde soy isimlerini bilmediğim, Samim ... ve ... ile tanıştırdı. Biz bu şahıslar ile zaman zaman ...’te ve ... sahilde görüşmeye devam ettik. Tanıştığımız gün ... arkadaşlık teklif etti. Ben de kabul ettim. Birbirimiz ile ... ve ...’da buluşarak görüşmemize devam ettik. Bu ilişki yaklaşık 1 yıl kadar sürdü. Bizim arkadaşlığımızın 2-3 sonra ... bizim mahalleye gelmişti ve birlikte kuytu bir yere doğru yürüdük. Oturup konuşmaya başladık. Yanımızda arkadaşım...ve Samim vardı. Onlar bizi yalnız bırakıp başka bir tarafa yöneldiklerinde ... bana öpüşme teklif etti. Ben kabul etmedim. Bunun üzerine zorla beni öpmeye başladı ve kıyafetimin üzerinden elini içeriye sokarak göğüslerimi elledi ve göğüslerimi yaladı. Ben ‘Sen napıyosun’ dedim. O da bana ‘Ben ilk önce arkadaşlık ettiğim kızlarla konuşurum onların birtakım yerlerini ellerim, daha sonra evime götürüp cinsel ilişkiye girerek bunu videoya kaydeder arkadaşlarım ile oturup eğlence yapar izleriz’ dedi. Ben korktum ve Büşra'ları çağırdım, yanımıza Samim ve...gelince ... benden elini çekti. Hiçbir şey konuşmadan o gün oradan ayrıldık. ... ile 1-2 hafta kadar telefonla görüşmem devam etti. Bu süre zarfında hiç yüz yüze gelmedik ve sonunda ondan ayrılmak istediğimi söyledim. O da ayrılık teklifimi hiç tereddüt etmeden kabul etti. Zaten kendisi de benden ayrılmak istiyormuş. Biz ... ile 1 ay kadar ayrı kaldık. Arkadaşım ...aracılığı ile ...’yle telefonda konuştuk Bana ‘sen terbiyeli, iyi aile kızısın sana zarar vermeyeceğim, seni seviyorum’ diyerek barışmak istedi. Ben de kabul ettim Çünkü ben de onu seviyordum. Bu konuşmanın ardından ... Bayramının 2. günü ...ve kardeşi Cansu ile evden sinemaya gitmek üzere ayrıldık. ... ile ...'te buluştuk. Daha sonra yanımıza ...'nin arkadaşı Halil de geldi. Sinema çok kalabalık olunca ... bizi evine davet etti. Biz istemedik ama çok fazla ısrar edince kabul ettik. Canan, Cansu, Halil ve ben ...’nin evine gittik. ... ailesinin ...’nda olduğunu söyledi. ...ve Cansu mutfakta yemek yapmaya gittiler. Halil salonda müzik dinliyordu. Biz de ... odasında oturuyorduk. ...ve Cansu sık sık bizim odamıza gelip bizi kontrol ediyordu. ... odada beni yine öpmeye, göğüslerimi ellemeye çalıştı. ...ve Cansu benim ... tarafından elle taciz edildiğimi fark etti. Ben onlara gitmek istediğimi söyledim. ...ve Cansu' da gitmek istediğini söyledi. ... bizi ‘Gitmeyin biraz daha oturun' diyerek 1 saat kadar daha evde tuttu. Ben ...'nin odasından çıkmıştım. Evden ayrılmadan önce ... ertesi gün yine evlerine gelmemi istedi. Ben kabul etmedim. Bunun üzerine ‘O zaman kafede buluşalım. Konuşuruz.’ dedi Bir süre sonra evden ayrıldık. Ertesi gün yani bayramın 3. günü ...'te buluşarak adını bilmediğim Topselvi de bulunan bir pastaneye gittik. Orada bana ne içeceğimi sordu. Ben kola istedim. Kendisi kalkarak bana kola getirdi. Kolayı içtikten sonra üzerimde bir ağırlık oldu. Midem bulunmaya ve başım dönmeye başladı. ... ‘Hastalandın galiba bizim eve gidelim iyi olursun. İyileşince gidersin'. dedi. Otobüse binerek beni evine götürdü. Ben bu arada çok fazla kendimde değildim. Ama ...’nin evine gittiğimizin farkındaydım. Beni eve soktu. Odasına götürdü. Üzerimi kendisi soymaya başladı. Ben çıplak kaldığımın farkındaydım ancak müdahale edemedim ...’nin de soyunduğunu gördüm. Bana ‘kendini bana bırak canın yanmayacak acıtmıcam’ dedi. Ben ‘yapma istemiyorum’ dedim. Ama bu arada kendimi kaybettim. En son hatırladığım ...'nin üzerime çıktığıydı. Uyandığımda saat 15.00 sıralarıydı. Üzerimde sadece sutyen ve külot vardı. ‘Bana bir şey yaptın mı?’ dedim Oda ‘Hayır. Seni ben giydirdim. Kızlığını bozmadım. Sadece arkandan yaptım.’ dedi. Benim popomda ve belimde ağrı vardı. Ben ...'nin bana bir şeyler yaptığını anladım. Ben gitmek istediğimi söyledim ve kalkarak üzerimi giyindim. İç çamaşırımda kan veya leke görmedim. Bu sırada eve Samim ve ... geldiler. ... benden çay yapmamı istedi. Ben de onlara çay yapmaya mutfağa gittim. ... ve Samim ...’nin odasına girdiler ve beni içeri almadılar. ...’nin odasında bilgisayar vardı. Odada 5-10 dakika kadar kaldıktan sonra odadan Samim elinde bir flash bellek ile çıkarak ‘Benim bilgisayara atalım.’ dediğini duydum. Bu sırada çay demlenmişti. Onlara ikram ettim. ... ve Samim çay içtikten sonra evden ayrıldılar. ... ile ben biraz daha evde kaldık. ... beni durağa götürerek otobüse bindirdi. Ben eve gittiğimde saat 17.00 sıralarıydı. Bu olaydan hiç kimseye bahsetmedim ve ... ile olaydan yaklaşık bir hafta kadar sonra telefon ile görüşerek ayrılmak istediğimi söyleyerek telefonu kapattım. Olaydan bir hafta sonra regl oldum ve bu durum sona erdikten sonra büyük tuvaletimi yaparken popomda kanama olmaya başladı. Anneme bu kanama durumunu söyledim ama o bana üşütmüş olabileceğimi söyledi. Okul arkadaşım Büşra'nın teyzesinin kızı olan... ile Samim'in arkadaşlık ettiğini öğrendim. Büşra ve...' ya ‘Onlarla arkadaşlık etmeyin, onlar iyi insan değiller, güvenmeyin’ dedim. ...’nin daha önceden bana ‘Ben ilk önce arkadaşlık ettiğim kızlarla konuşurum, onların birtakım yerlerini ellerim, daha sonra evime götürüp cinsel ilişkiye girerek bunu videoya kaydeder arkadaşlarım ile oturup eğlence yaparım.’ dediğini söyleyerek onları uyardım. Benim bu uyarılarımı...ve... Samim'e söylemiş, Büşra bana geçtiğimiz Cumartesi günü ... ve Samim ile buluşacaklarını, bana da gelmemi söyledi. Ben istemedim ama çok ısrar etti. Onu geri çevirmeyerek buluşmaya gittim. Ben konuşmuyordum, ... ‘bana neden konuşmuyorsun’ dedi. Ben de ‘Sana ne’ dedim. Bunun üzerine ... bana ‘Bak bana ters cevap verme seni arkadaşlarına rezil ederim’ dedi. Bir süre sonra ablam bulunduğumuz yere gelerek beni oradan alarak eve gittik. Ben bunun üzerine sustum. Büşra da ‘... benim bilmediğim bir şey mi var? Ne oldu?’ dedi. 20.01.2009 günü okul arkadaşım...ve kuzeni... bizim evimize geldiler ve... bana ‘Seni dövücez, sen Samim hakkında bize yalan söyledin.’ diyerek üzerime yürüdüler. Bana hakaret etmeye başladılar. Büşra bana ... ve Samim'in kendisine '... orospu, ... ile birlikte oldu, elimizde videosu var onu izleyip eğlendik’ dediğini söyledi. Büşra böyle bir olayı neden kendisine söylediğim için bana kızdı ve ‘Seni annene söyleyeceğim. Samim iyi biri ona neden iftira atıyorsun? Kötü olan sensin’ dedi. Biz biraz konuştuktan sonra...ile... evden gittiler. Ben bugün yani 22.01.2009 günü bu olayın daha fazla büyümemesi için emniyet amirliğine giderek durumu anlattım. Ben ... ile kendi rızam olmadan cinsel ilişkiye zorlandım. ... benimle rızam olmadan cinsel ilişkiye girdi ve benim hürriyetimi tahdit etti ve beni tehdit etti, ayrıca hakaret etti. Büşra ve...’ da bana hakaret ve tehdit etti. Beni video kayıtlarına almış olabilir. Hepsinden ayrı ayrı davacı ve şikâyetçiyim. Benim babam televizyonda tecavüz konulu haberler dinlerken ‘Böyle bir şey size olursa önce annenizi sonra sizi öldürürüm’ dediği için korkuyorum. Benim ailem biraz tutucu ve töre zihniyetine sahip olduğundan bu konu duyulduğunda da bana veya anneme bir zarar geleceğini düşünerek eve gitmekten korkuyorum.",
    23.01.2009 tarihinde Savcılıkta önceki beyanına ek ve önceki beyanından farklı olarak; "Ben şüpheli ...’yi yaklaşık 1-1,5 yıl önce tanıdım. Bu süre zarfında arkadaştık. Hatırladığım kadarıyla 2008 yılının bahar aylarında ...’te ... ve yanında arkadaşı Samim ile birlikte ...’te ormanlık bir alana gittik. Ben kendi rızam ile gittim. Orada bana ... ‘ben bir kız ile çıkınca onun resmini videoya kayıt ederim, sonra arkadaşlarımla eğlence yaparız’ şeklinde sözler söyledi. Ben de bunun üzerine ‘bana bunu yapamazsın’ deyip oradan ayrıldım. Uzun süre şüpheli ile görüşmedim. Daha sonra şüpheli ortak arkadaşımız Cansu’yu araya koyarak benimle tekrar çıkmak istediğini söylemiş. Ben de şüpheli ile konuşabileceğimi söyledim. Kendisi ile telefonla ve bilgisayar ortamında mesajla görüşüyorduk. Daha sonra geçtiğimiz ... Bayramının ikinci günü şüpheli sinemaya gitmek üzere buluşmak istediğini söyledi. O gün sinemaya gitmedik. Yanımızda diğer arkadaşlarımız ile Canan, Cansu ve Halil ile sohbet ettik. ... bizi evine davet etti. Tekrar hep beraber şüpheli ...’nin evine gittik. O gün evde bana herhangi bir cinsel davranışta bulunmadı. Şunu da belirtmeliyim ki ... bana olay olduktan sonra yani ... Bayramının 3. günü beni eve bırakırken ‘aramızda geçenleri kimseye anlatma. Sen de rezil olursun, ben de rezil olurum.’ demişti. Daha sonra...isimli arkadaşım bana ‘Senin görüntülerin ... tarafından kaydedilmiş, yaptığınız her şey görüntülerde kayıtlıymış’ dedi. Daha sonraki tarihlerde...ile... bu durumu anneme anlatacaklarını söylediler. Bende ‘söyleyecekseniz söyleyin’ dedim." sorulması üzerine; "Ayrıca şunu da belirtmeliyim ki şüpheli bu olaydan sonra ayrıldıktan iki hafta sonra bana internette mesaj atarak ‘kameranı aç ve belden üst tarafını soy ve göğüslerini okşa, aksi takdirde aramızda geçen olayı ablana söylerim’ şeklinde mesajlar attı. Ben de korkudan kamerayı açarak belden üst tarafımı soydum ve göğüslerimi elledim. Duyduğuma göre bunu da kayıt etmiş.",
    Mahkemede; "Bu olay dolayısıyla ailem rahatsız oldu. Annemde nefes darlığı da oluştuğundan mahkemelere gelip gitmekte sıkıntı çektiğimizden şikâyetimden vazgeçtiğimi bildirdim.",
    Müşteki ... 22.01.2009 tarihinde Kollukta; "22.01.2009 tarihinde beni büronuzdan aradıklarını, kızım olan 1993 doğumlu...’nin büronuzda olduğunu söylediler. Kızım bu olayla ilgili bugüne kadar bana bir şey anlatmadı. Olayın gerçekleştiği günlerde kızım bana poposundan kan geldiğini söylemişti ama ben soğuktan olabileceğini düşündüğüm için önemsememiştim. Eşimin olayı öğrenmesinden korkuyorum çünkü kendisi tutucu birisidir. Bana ve kızıma zarar verebilir.",
    Mahkemede; "Şikâyetçi değilim."
    Tanık Büşra ... ... 24.01.2009 tarihinde Kollukta; "8. sınıf öğrencisiyim. Mağdureyi, ... Solum ve...'yi tanırım. Mağdure, bir gün suça sürüklenen çocuğun evinde bir kızla arkadan ilişkiye girdiğini ve o kişiyi videoya çektiğini üstü kapalı bir şekilde başka bir kişi söz konusuymuş gibi olayı aktardı. Tarihini hatırlamadığım bir gün tanık ... ile haklarında takipsizlik kararı verilen ... ve Samim ile birlikte simit sarayına gittik. Orada Samim’e '...’nin evinde sen ve ...’le birlikte bir kızla ilişkiye girmiş, videoya kaydedip seyrederek eğlenmişsiniz.' dedim. ... ve Samim önce anlamamış gibi davranıp 'Kim?' dediler. Ben önce söylemek istemedim. Ancak daha sonra kimi kastettiğimizi ... ve Samim anladılar. '... mi?' dediler. Onlara 'Evet.' şeklinde cevap verdim. Bunun üzerine ... ve Samim 'Evet öyle bir şey yaşandı. O anda biz evdeydik ama videoyu biz çekmedik ve izlemedik.' dediler. ...’nin çekip kendilerine anlattığını söylediler. Ardından tanık... ile birlikte mağdurenin evine gittik. Onunla olayın mağduru o değilmiş gibi konuştuk. '... ve Samim’le görüştük. Böyle bir şeyin olduğunu söylediler ancak videoya çekenler onlar değilmiş. Hem de izlememişler.' dedim. Ardından mağdureye 'O kişi senmişsin. ...’yle ilişkiye giren.' dedik. Mağdure de 'Doğru.' şeklinde cevap verdi."
    17.04.2009 tarihinde Savcılıkta; "Şu an tarihini hatırlayamıyorum ancak 1-1,5 yıldır... ile şüpheli ... çıkıyorlardı. Hatırladığım kadarıyla geçen sene Nisan veya Mayıs aylarında araları bozuldu ayrıldılar. Daha sonra ben mağdure...’den duyduğum kadarıyla şüpheli ... çok ısrarcı olmuş. Tekrar birlikte olmak için çok ısrar etmiş bu yüzden tekrar Kurban veya ... Bayramından önce ikisi tekrar çıkmaya başladılar. Yine hatırladığım kadarıyla 2009 yılının Ocak ayında mağdure... bana başka bir şahıstan bahsediyormuş gibi yaparak bir kızı ... nin bir eve götürdüğünü burada onunla cinsel ilişkiye girdiğini ve bu ilişkiyi videoya aldığını söylemişti. Ben de bu durumu Samimcan Böke’ye anlattım. ...’nin başka bir kızla eve giderek cinsel ilişkiye girdiğini ve bunu videoya çekip çekmediklerini sordum. Ancak Samim bunu reddetti. Kendisinin böyle bir şey yapmadığını söyledi. Fakat Samim şüpheli ...’nin bir kızı eve attığını ve onunla cinsel ilişkiye girdiğini söyledi. Hatta bana bu kız sizin yakınınız dedi. Bende kendisine... Demireller olup olmadığını sordum. O da bana... Demireller olduğunu söyledi. Ben bu durumu öğrenince mağdure... ile konuşmaya eve gittim. Ben mağdureye ... tarafından eve atılan kızın kendisi olduğunu öğrendiğimi söyledim o da bunu tasdik etti. Bana bu durumu kimseye söyleyemediğini zor durumda olduğunu anlattı. Bana mağdure... samimi olarak ... ile çıktıkları sırada ...’nin kolundan tutarak zorla evine götürdüğünü söyledi. Evde ...’nin üzerini çıkardığını ve kendisi ile arkadan ilişkiye girdiğini söylemişti. Mağdure... nin bana bu olayı anlattığı sırada kuzenim ... de vardı. Benim bu olayla ilgili olarak hatırladığım kadarıyla ben şüpheli ... ve mağdure... ile birlikte ... Simit kafede oturuyorduk. ... ile mağdure arasında bir anlaşmazlık varmış gibi bir hava vardı. Birbirleri ile arası iyi değildi. Mağdure ...’ye kızgın bir şekilde sözler söylemek istediği zaman şüpheli ... de mağdure...’yi tehdit eder gibi ‘konuşma istersen’ şeklinde sözler söylüyordu. Benim anladığım kadarıyla şüpheli ... mağdure... yi daha önce aralarında geçen cinsel ilişki olayı ile ilgili olarak açıklama yapma konusunda tehdit ediyor gibi hareket ediyordu. Ancak o zamanlar buna anlam veremiyordum. Bu olay hatırladığım kadarıyla Kurban Bayramından biraz sonra meydana gelmişti.",
    ... Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinde; "Ben ...’yi tanırım. ...’yi de tanırım. Bizim gruptadırlar. ... bir gün kendisinin değil de başka bir kızın görüntülerinin ... tarafından çekilerek telefonuna aktarıldığını bize söyledi. ... bana olayı sanki başka biriymiş gibi anlatırken ... ile Samim’in tuttuğunu ve ...’nin de kızın ırzına geçtiğini söylemişti. Ben de Samim...’nın arkadaşı olduğundan dolayı olayı...’ya anlatayım mı diye...’ye sordum. O da anlattı dedi. Kübra Samim’e olayı sordu. Kübra Samim’e sorunca Samim anlatılan olaydaki kızın... olduğunu söyledi ancak ırza geçme hususunda bir şey söylemedi.",
    Tanık ... 24.01.2009 tarihinde Kollukta; "Samim'in kız arkadaşıyım. Mağdure, bir gün suça sürüklenen çocuğun evinde bir kızla arkadan ilişkiye girdiğini ve o kişiyi videoya çektiğini üstü kapalı bir şekilde başka bir kişi söz konusuymuş gibi olayı aktardı. Tarihini hatırlamadığım bir gün tanık...ile haklarında takipsizlik kararı verilen ... ve Samim ile birlikte simit sarayına gittik. Büşra Samim’e '...’nin evinde sen ve ...’le birlikte bir kızla ilişkiye girmiş, videoya kaydedip seyrederek eğlenmişsiniz.' dedi. ... ve Samim önce anlamamış gibi davranıp 'Kim?' dediler. Ancak daha sonra kimi kastettiğimizi ... ve Samim anladılar. '... mi?' dediler. Büşra 'Evet.' şeklinde cevap verdi. Bunun üzerine ... ve Samim 'Evet öyle bir şey yaşandı. O anda biz evdeydik ama videoyu biz çekmedik ve izlemedik.' dediler. ...’nin çekip kendilerine anlattığını söylediler. Ardından...ile birlikte mağdurenin evine gittik. Onunla olayın mağduru o değilmiş gibi konuştuk. '... ve Samim’le görüştük. Böyle bir şeyin olduğunu söylediler ancak videoya çekenler onlar değilmiş. Hem de izlememişler.' dedik. Ardından mağdureye 'O kişi senmişsin. ...’yle ilişkiye giren.' dedik. Mağdure de 'Doğru.' şeklinde cevap verdi."
    07.05.2009 tarihinde Savcılıkta; "Mağdure... Demireller i tanırım. Yaklaşık 1,5 -2 senedir kendisi arkadaşımdır. Mağdurenin ... ile tam olarak ne zaman tanıştığını bilemiyorum. Ancak hatırladığım kadarıyla 2008 yılının 28 Aralık tarihinde ben, mağdure, Samim Can Böke, ... ve Büşra ... ... ile birlikte gündüz saatlerinde buluştuk. ...’te bir kafede birlikte oturduk. Orada sohbet ettik. ... Demireller ile ... orada arkadaş gibi davranıyorlardı. Ancak ben ...’nin... Demireller ile arasındaki ilişkiyi tam olarak bilmiyorum. Yalnız 2009 yılının başlarında... Demireller, Büşra’ya bir kızın ... ile cinsel ilişkiye girdiğini ve bu cinsel ilişkiyi de ...’nin video ya kaydettiğini anlatmış. Biz de bu kızın... Demireller olabileceğini tahmin ettik. Ve arkadaşlarımız olan Samim ve ...’e bu durumu anlattık ve onlar da bize oradaki anlatılan kızın mağdure... Demireller olduğunu söylediler ancak videoya kaydetme işini ...’nin yaptığını kendilerinin böyle bir videoya çekme olayına katılmadıklarını ve görmediklerini söylediler. Biz de bu olaydan birkaç gün sonra mağdure... Demireller e bu ırza geçme olayını sorduk. O da bize o olaydaki kızın kendisini olup olmadığını sorduk. O da o olaydaki mağdurun kendisi olduğunu söyledi. O günlerde ve daha önceki günlerde de mağdurenin morali bozuk gibiydi. Ancak dediğim gibi ben tam olarak mağdure ile şüpheli ... arasındaki olayı bilemiyorum. Tarafları uzak olduğumdan dolayı sık aralıklarla görmüyorum.",
    ... Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinde; "Benim görgüye dayalı bilgim yoktur. ... kuzenimin arkadaşıdır. Kendisi başından geçen olayın ... Yelkencinin yaptığını söyledi. Biz de bu olayı Samim’e sorduk. Samim de bu konuyu ... ve ...’ten duyduğunu söyledi. Ancak benim görgüye dayalı bilgim yoktur.", sorulması üzerine; "Samim bize ...’nin telefonundan sonra...’nin Msn yoluyla kamera görüntüsünü gönderdiğini söyledi.", sorulması üzerine; "Ben de bu kuzenimden dolayı bu gruptaydım. ... de benim arkadaşımdır. Zaman zaman beraber olduğumuzda...’nin ...’nin peşinde olduğunu arkadaşlığını devam ettirmek istediğini biliyorum.",
    Şüpheli sıfatıyla ... Solum 24.01.2009 Savcılıkta tarihinde; "... benim arkadaşımdır. Mağdur ile çıktıklarını ...'den duyduğum için bilirim. Ben kesinlikle aradaki cinsel ilişkiyi görmedim. Bunu herhangi kayıt altına almadım. Ben geçtiğimiz Kurban Bayramı’nda ... ile...’yi görmüştüm. Daha sonra ... ... ile öpüştüğünü söylemişti. Benim herhangi bir suçum yoktur.",
    ... Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinde; "Olay günü ben rastladığımda... ve ... normal hareket ediyorlardı bilhassa... de herhangi bir baygınlık ve buna benzer hâl yoktu. Daha sonra bunlar eve gittiler. Ben bir müddet sonra ...’lere gittim. Evde... de vardı. Yine dısarıda gördüğüm gibi herhangi bir değişiklik yoktu. Biraz sonra da Samim geldi. Daha sonra Samim tekrar evden ayrıldı bir müddet sonra da ben ... ve... evden ayrıldık ...’nin...’nin ırzına geçtiğine dair bilgim yoktur. Biz aynı grupta olduğumuzdan dolayı zaman zaman küs olduklarında...’nin bu arkadaşlığı devam ettirmek için daha istekli olduğunu biliyorum. ...’nin cep telefonundaki görüntüyü bende gördüm. Ancak ... bu görüntüye dayanarak...’ye şantajla bir şey yaptırması söz konusu değildir. Çünkü... ...’yle arkadaşlığını devam ettirmek için daha çok arzu ve istekte bulunuyordu.",
    Şüpheli sıfatıyla Samimcan Böke 24.01.2019 tarihinde Savcılıkta; "... benim arkadaşımdır mağdur ... ile çıktıklarını ...'den duyduğum için bilirim. Ben kesinlikle aradaki cinsel ilişkiyi görmedim bunu herhangi bir kayıt altına almadım. Sabahleyin olayın Kurban Bayramında olduğunu duymuştum. O gün ben ...'yi görmüştüm. Ancak herhangi bir suçum yoktur.",
    ... Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinde; "Ben olay günü bir ara ...’e rastladım. ... ...’ye gideceğini söyledi beni çağırdı ancak benim işim vardı. Onu bitirince Alilere uğradım. Orada ... ve... vardı. Bunların hâl ve hareketi özellikle...’nin hareketi çok normaldi. Hatta daha önce ...’lere gittiğimizde ev dağınık olurdu. O gün çok düzgündü ev. Hatta bende takıldım çay koy dedim. ... de gayet neşeliydi. Daha sonra Ben ...’nin cep telefonunu karıştırırken...’nin resmini gördüm. ... de bu olayı benim kız arkadaşıma anlatırken benim ismimi anlatınca bende bu olayla ilgimin olmadığını ve o telefondaki resmin...’ye ait olduğunu söyledim. ... ile... arasındaki arkadaşlık normal gençlerin olduğu gibiydi. Aralarında cinsel ilişki olduğunu tahmin etmiyorum. Biz çok yakın arkadaşız. Böyle bir şey söz konusu olamaz. Cep telefonunu resmin kameradan bir anlık çekmiş olabilir bende telefonu karıştırırken gördüm.", sorulması üzerine; "Ben giderken ... ‘...’lere gidelim.’ dediğinde benim işim vardı çünkü o gün kurban bayramıydı. İşim bitince Alilere gittim.",
    Şeklinde beyanlarda bulunmuşlardır.
    Suça sürüklenen çocuk 23.01.2009 tarihinde Savcılıkta; "Ben mağdure... ile yaklaşık 1,5 yıldır arkadaşlık etmekteyim. Ancak ben bu süre zarfında kendisine karşı herhangi bir cinsel davranışta bulunmadım. Bu arada kendisinden bir süre ayrıldım. Geçtiğimiz Kurban Bayramından bir iki hafta önce kendisini aradım ve kendisine ‘benimle bir daha çıkar mısın’ dedim. Yeniden arkadaşlığımız başladı. Geçtiğimiz Kurban Bayramının son günü kendisi ile ...’te buluştuk. Daha sonra ‘Bize gidelim, film izleyelim.’ dedim. O da kabul etti. Yolda arkadaşım olan ... Solum’u gördüm. Beni yarım saat sonra evden al gidelim dedim. Mağdure ile bizim eve gittik. Evde kimse yoktu. Çay yaptık çerez yedik film seyrettik. Daha sonra zil çaldı. Arkadaşım ... Solum geldi. Birlikte dışarı çıktık. Mağdure ile oradan ayrıldık Aramızda herhangi bir cinsel davranış olmadı. Kendisi ile cinsel ilişkiye girmedim. Ayrıca aralık ayında bilgisayarımda mağdure ile chat yapıyorduk. Bu sırada mağdure kendi elbiselerini üstünü çıkardı ve bu şekilde ben telefonuma kayıt ettim. Ancak bu görüntüleri benden başka kimse görmedi. Bu görüntüleri de başkalarına gösteririm demedim. Samim isimli şahıs benim arkadaşım olur. Ne olduysa ayrıldıktan sonra oldu, beni çok seviyordu, belkide bunları benden öç almak için yapmış olabilir.",
    Tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; "…... Solum eve geldi, üçümüz birlikte hiç oturmadan dışarı çıktık, ben mağdureyi minibüse bindirdim, gönderdim. 1 hafta sonrada ayrılalım dedim, herhalde ayrılığı hazmedemedi ki bana bu iftirayı attı, biz mağdure ile evde iken başka kimse yoktu. Hatta ... bile yukarı çıkmadı, aşağıdan ... bastı biz aşağı indik. Benim mağdurenin görüntülerini kaydettiğim yalandır. Sadece mağdureyle çhat yaparken elbiselerini ve üstünü çıkartırken görüntülemiştim. Ben mağdureyle ilişkiye girmedim. Görüntüsünü çekmedim. İçeceğine bir şey koymadım.",
    ... Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinde; "Ben iddianamede belirtildiği şekilde kesikle 2008 yılında... ile görüşmüş değilim ben daha sonra...’ye arkadaşlık teklif ettiğimde ...arkadaşımın telefonu ile ona mesaj attım daha sonra... ile arkadaşlığımızı kurduk ve ben kendisini iddianamede olay tarihi olarak geçen günde simit sarayına çağırdım. 12.00’de geleceğine 13.30’da geldi. Biraz oturduk sonra sinemaya gidecektik gitmedik. Eve doğru gittik. Evin önünde ...’e rastladık. O da sitemde bulundu daha sonrada...’ye Samim isimli arkadaşımı çağırsam bir sorun olur mu diye sordum. O da hiçbir sorun olmayacağını söyledi. Samim’i çağırdım geldi. Oturup bir müddet muhabbet ettik. Daha sonra...’yi minibüse bindirdim evine gönderdim. Ben kesinlikle iddianamede belirtildiği gibi pastanede içeceğine ilaç falan atmış değilim zaten böyle bir ortamda söz konusu olmadı. Birlikte eve geldik. Zaten tanıklar geldiğinde evin önünde oturup Samim’le muhabbet ettik. Evde de 10 dakika muhabbetimiz oldu. Kesinlikle ırza geçme söz konusu değildir. Arkadaşlığımız devam ettiği bir gün kendisi ile bilgisayarda msn aracılığı ile görüştüğümüzde bir anlık gafletimden dolayı kendisinin göğüslerini görmek istediğimi söyledim. O da talebimi kırmadı ve gösterdi. Ben bu görüntüleri daha sonra telefonuma aktardım. Büyük bir hata ettim. Ancak kötü niyetim yoktur. Bu telefonumu Samim karıştırırken gördü ve görünce de durumu...’ye bildirdi. Olay bundan ibarettir. Kesinlikle ben ne...’nin ırzına geçmişimdir ne de şantaj yapmışımdır." sorulması üzerine; "Savcılıktaki ifademde de belirttiğim gibi eve gittik ancak 10 dakika kadar oturduk. Ancak ... gelince daha sonra ben Samim’i çağırdım. Çok az sohbet ettik. ve daha sonra...’yi gönderdim.",
    Şeklinde savunmada bulunmuştur.
    5237 sayılı TCK'nın "Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması" suçunu düzenleyen 234. maddesine 06.12.2006 tarih ve 5560 sayılı Kanun’la eklenen 3. fıkra ile "Kanunî temsilcisinin bilgisi veya rızası dışında evi terk eden çocuğu, rızasıyla da olsa, ailesini veya yetkili makamları durumdan haberdar etmeksizin yanında tutan kişi, şikâyet üzerine… cezalandırılır" hükmü getirilmiş, fıkranın gerekçesinde, "5237 sayılı Kanunun 234 üncü maddesine üçüncü fıkra olarak yeni bir fıkra eklenmiştir. 22.11.2001 tarih ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 339 uncu maddesinin dördüncü fıkrasına göre, 'Çocuk, ana ve babasının rızası dışında evi terk edemez ve yasal sebep olmaksızın onlardan alınamaz.' Bu hükümle, yaşı ne olursa olsun, çocuğa ana ve babasının bilgisi veya rızası dışında evi terk etmeme hususunda bir yükümlülük yüklenmiştir. Bu hükmü, ana ve babasının bilgisi ve rızası dışında evi terk eden çocuğu yanında bulunduran kişiye çocuğun ana ve babasını veya yetkili makamları durumdan haberdar etmek yönünde bir yükümlülük yüklemek suretiyle tamamlamak gerekir. Çocuğun evi terk etmesinin ana ve babada büyük bir tedirginlik oluşturduğu herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Belirtilen gerekçelerle, Türk Ceza Kanununun, 'Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması' başlıklı 234 üncü maddesine, kanuni temsilcisinin bilgisi veya rızası dışında evi terk eden çocuğu rızasıyla da olsa yanında tutan kişiye çocuğun ailesini veya yetkili makamları durumdan haberdar etmek yönünde bir yükümlülük yükleyen ve bu yükümlülüğe aykırı davranışı suç olarak tanımlayan bir fıkra eklendiği" ifade edilmiştir.
    Madde gerekçesinden de anlaşılacağı üzere bu suçla korunan hukuki değer, veli ya da vasinin çocuk üzerinde sahip olduğu velayet veya vesayet hakkıdır. Kanuni temsilcisinin bilgisi veya rızası dışında evini terk eden çocuğu, ailesini veya yetkili makamları durumdan haberdar etmeden, rızasıyla da olsa yanında tutan kişi şikâyet üzerine cezalandırılacaktır. Çocuğun, kanuni temsilcisinin bilgisi ve rızası olmadan fakat kendi istek ve arzusuyla evi terk edip rızasıyla failin yanına gitmesi veya onun yanında rızasıyla kalması bu suçun oluşması bakımından ön şart niteliğindedir. Kanuni temsilcinin rızasının bulunması suçun oluşmasına engel olacaktır. Fail, çocuğun ailesine veya yetkililere bildirme yükümlülüğünü somut olaya göre belirlenebilecek makul bir süre içerisinde yerine getirdiği takdirde, çocuğu yanında tutsa bile eylem suç teşkil etmeyecektir.
    Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu ise 5237 sayılı TCK'nın 109. maddesinde;
    "(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
    (2) ...
    (3)...
    f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
    İşlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat artırılır.
    (4)...
    (5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.
    (6)..." şeklinde düzenlenmiştir.
    Kişilerin isteklerini ve serbest iradeleriyle hareket edebilme özgürlüğünü koruyan kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, bir kimsenin bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakılması hareketlerinden herhangi birisinin veya her ikisinin birlikte gerçekleştirilmesiyle oluşan seçimlik hareketli bir suçtur. Suç konusu eylemle, kişinin kendi arzusuna göre bulunduğu yerde kalma ya da oradan ayrılma, yer değiştirme ve istediği yere gidebilme yani serbestçe hareket etme veya kendi iradesiyle hareket etmeme hakları ihlâl edilmektedir. Maddenin birinci fıkrasında suçun temel şekli düzenlenmiş, üçüncü fıkrasında diğer bazı artırım nedenleri yanında suçun çocuğa karşı işlenmesi hâlinde, beşinci fıkrasında ise cinsel amaçla işlenmesi durumunda failin cezasından artırım yapılması öngörülmüştür.
    Çocukların cinsel istismarı suçu, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun 103. maddesinde;
    "(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismar deyiminden;
    a) Onbeş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
    b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
    Anlaşılır.
    (2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
    (3) Cinsel istismarın üstsoy, ikinci veya üçüncü derecede kan hısmı, üvey baba, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, ... hizmeti veren veya koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
    (4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehdit kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
    (5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
    (6) Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması hâlinde, onbeş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.

    (7) Suçun mağdurun bitkisel hayata girmesine veya ölümüne neden olması durumunda, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur." şeklinde düzenlenmiş iken,
    28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 59. maddesi ile;
    "(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden;
    a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
    b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
    anlaşılır.
    (2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
    (3) Suçun;
    a) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
    b) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
    c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından,
    d) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya ... hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,
    e) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
    işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
    (4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b) bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
    (5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
    (6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur", biçiminde değişikliğe uğramış,
    02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 13. maddesi ile de;

    "Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza, istismar durumunda on yıldan, sarkıntılık durumunda beş yıldan az olamaz. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden;
    a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
    b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
    anlaşılır.
    (2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza on sekiz yıldan az olamaz.
    (3) Suçun;
    a) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
    b) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
    c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından,
    d) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya ... hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,
    e) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
    işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
    (4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b) bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
    (5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
    (6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur" şeklinde son hâlini almıştır.
    "Reşit olmayanla cinsel ilişki" başlıklı 104. maddesinin 1. fıkrası ise;
    "Cebir, tehdit ve hile olmaksızın, onbeş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." şeklindedir.
    TCK'nın 103. maddesinde üç grup mağdura yer verilmiş olup birincisi onbeş yaşını tamamlamamış olan çocuklar, ikincisi onbeş yaşını tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklar, üçüncüsü ise onbeş yaşını tamamlayıp onsekiz yaşını tamamlamamış çocuklardır. Birinci ve ikinci grupta yer alan çocuklara karşı cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın dahi gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış istismar suçunu oluşturmakta, eylemin bu kişilere karşı cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmesi ise anılan maddenin dördüncü fıkrası uyarınca cezanın yarı oranında artırılmasını gerektirmektedir. Üçüncü grupta yer alan çocuklar yönüyle eylemin suç oluşturması için gerçekleştirilen cinsel davranışların cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Nitekim cebir, tehdit ve hile olmaksızın onbeş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, anılan Kanun'un 103. maddesinde düzenlenmiş olan çocukların cinsel istismarı suçundan değil, şikâyet üzerine 104. maddede düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan cezalandırılacaktır.
    Diğer taraftan, 5237 sayılı TCK’nın "Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı suçlar" başlıklı 73. maddesi;
    "(1) Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikayette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamaz.
    (2) Zamanaşımı süresini geçmemek koşuluyla bu süre, şikayet hakkı olan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden başlar.
    (3) Şikayet hakkı olan birkaç kişiden birisi altı aylık süreyi geçirirse bundan dolayı diğerlerinin hakları düşmez.
    (4) Kovuşturma yapılabilmesi şikayete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür ve hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın infazına engel olmaz.
    (5) İştirak halinde suç işlemiş sanıklardan biri hakkındaki şikayetten vazgeçme, diğerlerini de kapsar.
    (6) Kanunda aksi yazılı olmadıkça, vazgeçme onu kabul etmeyen sanığı etkilemez.
    (7) Kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikayetten vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada şahsi haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise artık hukuk mahkemesinde de dava açamaz",
    Şikâyetten vazgeçme tarihinde yürürlükte bulunan CMK’nın "İhbar ve şikâyet" başlıklı 158. maddesi ise;

    "(1) Suça ilişkin ihbar veya şikâyet, Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluk makamlarına yapılabilir.
    (2) Valilik veya kaymakamlığa ya da mahkemeye yapılan ihbar veya şikâyet, ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.
    (3) Yurt dışında işlenip ülkede takibi gereken suçlar hakkında Türkiye'nin elçilik ve konsolosluklarına da ihbar veya şikâyette bulunulabilir.
    (4) Bir kamu görevinin yürütülmesiyle bağlantılı olarak işlendiği iddia edilen bir suç nedeniyle, ilgili kurum ve kuruluş idaresine yapılan ihbar veya şikâyet, gecikmeksizin ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.
    (5) İhbar veya şikâyet yazılı veya tutanağa geçirilmek üzere sözlü olarak yapılabilir.
    (6) ..." şeklinde düzenlenmiştir.
    Şikâyet hakkı kural olarak suçtan zarar görene ait olup, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardandır. Bunun doğal sonucu olarak şikâyetten vazgeçme hakkı da suçtan zarar görene ait bulunmaktadır. Nitekim TCK’nın 73/4. maddesinde şikâyetten vazgeçme hakkının suçtan zarar görene ait olduğu açıkça belirtilmiştir.
    Şikâyetten vazgeçme; daha önce yetkili kimse tarafından yapılmış olan şikâyetin geçersiz sayılmasının muhakeme makamlarından istenmesidir. Bir başka deyişle, fiil sebebi ile kovuşturma yapılmasını isteme iradesinin açıklanmasından sonra bu açıklanmış olan iradeden vazgeçilerek, fiil sebebi ile artık kovuşturma yapılmamasını istemektir.
    5271 sayılı CMK'nda şikâyetten vazgeçmenin şekli hakkında herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Şikâyetten açıkça vazgeçme Cumhuriyet savcılığı ve mahkeme veya hakim gibi yargı organları huzurunda olabileceği gibi, zabıta makamları veya noter gibi makamlar huzurunda da olabilir. Ayrıca suçtan zarar gören kimse şikâyetten vazgeçme beyanını içeren bir yazı ile de şikâyetten vazgeçebilir. Burada önemli olan husus, bu beyanın suçtan zarar görene ait olduğunun ispatlanabilmesidir. Diğer bir ifadeyle, şikâyetten vazgeçme iradesinin şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi yeterli olup, bu irade açıklamasının CMK'nın 158. maddesinde sayılan merciler önünde yapılması zorunlu değildir. Bu kapsamda mağdurenin açıklamalı davetiyeye rağmen duruşmaya gelmemesi davadan zımnen vazgeçildiği anlamında yorumlanamayacaktır. Ceza Genel Kurulu ve Özel Dairelerin istikrarlı uygulamaları da bu yöndedir.
    Nitekim Ceza Genel Kurulu 19.03.1984 tarihli ve 418-106 sayılı kararında, "Hazırlık soruşturması sırasında müştekinin şikayetini geri alması halinde, söz konusu durumun bir tutanakla belgelenmeli, gerek CMUK’da gerekse TCK’da şikayeti geri almanın her türlü delille kanıtlanabileceğine ilişkin hüküm bulunmadığı, bu itibarla mahkeme huzurunda olmayan ve geçerli bir belge ile de ispat edilmeyen şikayetin geri alınması durumuna dayanak davanın düşmesinin mümkün olmayacağı", 04.05.1992 tarihli ve 112-134 sayılı kararında; "Yargılama Yasasında şikâyetten vazgeçme belirli bir şekle tabi olmamakla birlikte, şikâyetçinin bu iradesini hiçbir duraksamaya yol açmayacak biçimde açıklaması gerekmektedir. Bu açıklama mahkeme önünde beyanda bulunmak suretiyle sözlü olarak yapılabileceği gibi dilekçe ile veya tutanak düzenlenmek üzere mahkeme kâtibine beyanda bulunmak suretiyle de yapılabilir. Bunun gibi mahkeme dışında da şikâyetten vazgeçme olanaklıdır. Bu halde de şikâyetçinin vazgeçme iradesini açıklıkla belli etmesi aranmalıdır. Ancak, şikâyetçinin vazgeçme iradesini açıklamaksızın, açıklamalı davetiye üzerine de olsa duruşmaya gelmemesi onun şikâyetten zımnen vazgeçtiği biçiminde kabul edilemez"; 11.02.1994 tarihli ve 473-96 sayılı kararında; "Feragatin mutlaka hakim huzurunda yapılmasına dair bir yasa hükmü yoksa da, geçerli olması için yetkili merciler tarafından düzenlenen bir tutanakla tespit edilmesi veya merciine verilmiş dilekçe de yer alması gerekir" sonuçlarına ulaşılmıştır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Mağdure soruşturma aşamasında özetle; ... Bayramının 3. günü suça sürüklenen çocukla bir kafede buluştuklarını, suça sürüklenen çocuğun, kendisine kola getirdiğini, kolayı içtikten sonra üzerinde bir ağırlık oluştuğunu, midesinin bulandığını, başının döndüğünü, suça sürüklenen çocuğun "Hastalandın galiba bizim eve gidelim iyi olursun. İyileşince gidersin." dedikten sonra kendisini evine götürdüğünü, odasında üzerini soymaya başladığını, kendisinin çıplak kaldığının farkında olduğunu ancak müdahale edemediğini, suça sürüklenen çocuğun da soyunduğunu, "Kendini bana bırak canın yanmayacak acıtmıcam." dediğini, ona "Yapma istemiyorum." diyerek karşı çıktığını ve o sırada kendisini kaybettiğini, en son suça sürüklenen çocuğun, üzerine çıktığını hatırladığını, saat 15.00 sıralarında uyandığında üzerinde sadece sutyen ve külot olduğunu, ona "Bana bir şey yaptın mı?" dediğini, ...’nin "Hayır. Seni ben giydirdim. Kızlığını bozmadım. Sadece arkandan yaptım." şeklinde cevap verdiğini, poposunda ve belinde ağrı olduğunu, ...'nin, kendisine bir şeyler yaptığını anladığını ancak iç çamaşırında kan veya leke görmediğini, saat 17.00 sıralarında eve döndüğünü, olaydan bir hafta sonra regl olduğunu, regl hâli sona erdikten sonra büyük tuvaletini yaparken poposunda kanama olduğunu, annesine kanamadan bahsettiğinde annesinin, kendisine üşütmüş olabileceğini söylediğini, suça sürüklenen çocuğun, kendisiyle rızası olmadan cinsel ilişkiye girdiğini iddia ettiği, Mahkemede şikâyetinden vazgeçtiğini belirttiği, sanığın ise aşamalarda özetle; mağdureyle bir buçuk yıllık arkadaşlıklarının bulunduğunu, bir süre ayrı kalıp tekrar barıştıklarını, Kurban Bayramının son günü mağdureyle buluştuklarını, eve gidip film izlediklerini, ardından tanık ...’in de eve geldiğini, aralarında herhangi bir cinsel davranış bulunmadığını, mağdureden ayrılması nedeniyle mağdurenin öç almak için şikâyette bulunmuş olabileceğini, sadece internet üzerinden yazıştıkları sırada elbiselerini çıkartan mağdureyi görüntülediğini savunduğu olayda;
    Mağdurenin olayın ... Bayramının üçüncü günü meydana geldiğini, olaydan iki hafta sonra suça sürüklenen çocuğun, kendisine şantaj yaparak görüntülerinin elinde bulunduğunu belirtmesi karşısında açık kaynaklardan yapılan araştırmada 2008 yılında ... Bayramının üçüncü gününün 2 Ekim tarihine denk geldiği ve suça sürüklenen çocuğun evinden yapılan aramada ele geçen görüntü kaydı üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinde görüntü kaydının aynı yılın 10 Aralık tarihine ait olduğunun anlaşılması, mağdurenin Kollukta ... Bayramının ikinci gününde suça sürüklenen çocuğun evine gittiklerinde suça sürüklenen çocuğun odada kendisini öpmeye ve göğüslerini ellemeye çalıştığını belirtmesine karşın Savcılık ifadesinde suça sürüklenen çocuğun, kendisine yönelik herhangi bir cinsel eylemde bulunmadığını dile getirmesi, 06.04.2009 tarihinde Adli Tıp Kurumunda mağdureyle yapılan görüşmede mağdurenin suça sürüklenen çocukla eve gittikleri gün biraz midesinin bulandığını ancak eve bilinçli olarak gittiğini, o sırada suça sürüklenen çocuğu sevdiği için onunla sarılıp öpüştüklerini, sonra çay demlediğini, daha sonraki tehditler olmasaydı aralarında bir sorun yaşanmayacağını ancak suça sürüklenen çocuğun aralarında geçenleri başkalarına anlatmakla tehdit ettiğini ifade etmesi, suça sürüklenen çocuğun ise aşamalarda istikrarlı olarak suçlamayı kabul etmemesi hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, suça sürüklenen çocuğun eylemlerini mağdurenin rızasına aykırı olarak gerçekleştirdiği hususunun şüphede kalması, bu şüphenin de suça sürüklenen çocuk lehine değerlendirilmesi gerektiğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.
    Ulaşılan bu sonuç karşısında suça sürüklenen çocuğun eylemlerinin reşit olmayanla cinsel ilişki ile çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçlarını oluşturması, mağdurenin ve annesinin şikâyetlerinden vazgeçmeleri nedeniyle suça sürüklenen çocuk hakkındaki kamu davalarının düşmesine karar verilmesi gerekmektedir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- ... Anadolu Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinin 18.03.2015 tarihli ve 49-139 sayılı direnme kararına konu hükümlerinin, mağdurenin suça sürüklenen çocuğun eylemlerine rızasının bulunduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    2- Ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK'nın, 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün olduğundan suça sürüklenen çocuk hakkındaki kamu davalarının TCK'nın 73/4 ve CMK'nın 223/8. maddeleri uyarınca şikâyetten vazgeçme nedeniyle DÜŞMESİNE,
    3- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 10.05.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.


    Hemen Ara