Esas No: 2017/933
Karar No: 2022/361
Karar Tarihi: 18.05.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/933 Esas 2022/361 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2017/933 E. , 2022/361 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi:Asliye Ceza
Mağdur ...'a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan sanık ...'un TCK'nın 37/1, 109/2, 109/3-b-f, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 5 yıl, sanık ...'ın TCK'nın 37/1, 109/2, 109/3-b-f, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay; hapis cezaları ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına ilişkin ... 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 07.04.2015 tarihli ve 185-539 sayılı hükümlerin, sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 09.02.2017 tarih ve 11429-569 sayı ile TCK' nın 53. maddesi yönünden düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 05.04.2017 tarih ve 297717 sayı ile;"…İtiraz nedenleri: Dava dosyası kapsamına göre, suça sürüklenen mağdur çocuk ...'ın su tesisatçılığı işi nedeni ile bir süre sanık ... Uç'un yanında çalışıp ayrıldığı, sanıktan alacaklı olduğunu, haksız olarak işine son verildiğini iddia ederek telefonla arayıp tehditlerde bulunduğu, aynı gerekçeli kararda mahkemece de kabul edildiği üzere, suç gün ve saatlerinden 2 saat kadar önce sanık ... ile kayınbiraderi olan ... .ı cep telefonu ile arayıp av tüfeği ile ateş ederek tehdit ettiği, bahsedilen tehdit eylemlerinin sanıklar lehine haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasını gerektirdiği, mahkemenin gerekçeli kararında haksız tahrik hükümlerinin sanıklar lehine uygulanmadığı, uygulanıp uygulanmayacağının dahi tartışılmadığı, temyiz incelemesinde Tebliğname'de bozma nedeni olarak açıklanmasına rağmen sanıklar hakkındaki hükümlerin düzeltilerek onamasına karar verildiği, haksız tahrik hususunun temyiz incelemesi dışı kaldığı anlaşılmıştır.Sonuç ve istem : Yukarıda açıklanan nedenlerle; hükümlüler.ve ... hakkındaki kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak suçundan kurulan hükümlerin Yüksek Yargıtay 14.Ceza Dairesi'nin 09/02/2017 gün ve 2016/11429 Esas, 2017/569 Karar sayılı hükümlerin düzeltilerek onanmasına ilişkin kararın 5271 sayılı CMK'nın 308. maddesi gereğince kaldırılarak, ... 1.Asliye Ceza Mahkemesi'nin 07/04/2015 gün ve 2014/185 esas ve 2015/539 karar sayılı kararının sanıklar . ve ... hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak suçundan kurulan hükümler yönünden bozulmasına karar verilmesi," görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 15.06.2017 tarih ve 2180-3357 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
...'ın birleşen dava dosyasında suça sürüklenen çocuk sıfatı bulunan mağdur ... ....ve mağdur sıfatı bulunan sanık ...’a yönelik silahla tehdit suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları itiraz edilmeksizin, inceleme dışı sanık ...’in, mağdur ...’a karşı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu yönünden verilen mahkûmiyet kararı ile inceleme dışı sanık ...’in mağdur ...’a karşı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu yönünden verilen mahkûmiyet kararına yönelik temyiz isteminin reddine dair karar ise Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanıklar ... ve ...’ın mağdur ...’a karşı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklar hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanmasının gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkin olup yapılan müzakere esnasında bir kısım Ceza Genel Kurulu Üyelerince, Yerel Mahkemece sanıklar hakkında temel cezanın belirlenmesi sırasında gösterilen gerekçenin yasal ve yeterli olup olmadığının, TCK'nın 110. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin de tartışılması gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine bu uyuşmazlık konuları da ayrıca değerlendirilmiştir.İncelenen dosya kapsamından;17 yaşında olan mağdur ...’ın sanık ...’un yanında su tesisatçılığı işinde çalıştığı, sanık ...’ın ise sanık ...’un kayınbiraderi olduğu,Mağdur ... hakkında suça sürüklenen çocuk sıfatıyla inceleme dışı mağdur ... ....ve birleşen dosyada mağdur sıfatı bulunan sanık ...’a yönelik silahla tehdit suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları verildiği,... Cumhuriyet Başsavcılığınca 17.12.2013 tarih ve 7475-4202 sayı ile; ... hakkında ...’a yönelik tehdit ve hakarete azmettirme suçlarından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği,... Cumhuriyet Başsavcılığınca 17.12.2013 tarih ve 7476 sayı ile; ... hakkında ... ..., ..., ..., ...’a yönelik tehdit, kişilerin huzur ve sükununu bozma, kasten yaralamaya teşebbüs ve hakaret suçlarından ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği,27.02.2014 tarihinde ... Devlet Hastanesinde görevli üroloji ve beyin cerrahi uzmanlarınca mağdur hakkında düzenlenen raporlara göre; genital yönden yapılan muayenede söz konusu yaralanmanın basit tıbbi müdahale ile giderilebileceğinin ve hayati tehlikeye yol açmayacağının, kafa travması yönünden beyin cerrahi uzmanınca değerlendirilmesinin uygun olacağının mütalaa edildiği,
27.06.2014 tarihinde mağdur ... tarafından dosyaya sunulan dilekçe içeriğine göre; sanıklar ... ve ... ile inceleme dışı sanıklar...ve ...’e karşı davasından vazgeçtiği,
27.06.2014 tarihinde inceleme dışı mağdur ... ....tarafından dosyaya sunulan dilekçede; suça sürüklenen çocuk ...’a yönelik davasından vazgeçtiğini belirttiği,
Anlaşılmaktadır. Mağdur ... Kollukta; "Ben Ortaokul Mezunuyum. Evde annem, babam ve abim ... ile birlikte yaşarız. Babam şehirler arası kamyon şoförüdür şu an annemde yamnda birlikte ... iline yük götürdüler, ben su tesisatçıyım, en son 8 ay kadar ...'un yamnda su tesisatçısı olarak çalıştım, alacağım 150 TL parayı alamadığım için tarihten 4 ay kadar önce un yanından ayrıldım, alacağım olan 150 TL yi de almak için kendisini farklı günlerde cep telefonundan arayarak istememe rağmen paramı vermedi, bu gün 02.12.2013 günü saat:12.00 sıralarında kendisini aradım bana 'Senin ananı avradını ....k.r....ına ko..uğum.' diyerek küfür etti ve bende alacağın yok diyerek telefonu kapattı. Tekrar saat:18.30 sıralarında ...mahallesi Kiremit ocağı caddesi üzerinden Şahin internet cafeye abimin yanma doğru yürürken ...’ u aradım yine para vermeyeceğini söyledi tartıştık cadde üzerinde arkamdan ... ... plaka sayılı siyah renkli ... marka araçla, arkasından mavi renkli içerisinde 2 kişi bulunan plaka ve markasını hatırlamadığım bir Jip durdu, . marka aracın şoför koltuğundan, yanında oturan daha görmediğim, tanımadığım görsem tanıyacağım, 18-19 yaşlarında, 1.75 boylarında, zayıf yapılı, esmer tenli, siyah uzun dalgalı saçlı, siyah ceketli şahısta araçtan inerek yanıma geldiler, ... isimli şahıs bana bin şu araca dedi, ben binmek istemeyince Jip in içinden ön yolcu koltuğundan ...’ un kayınbiraderi 25 yaşlarındaki ... inerek benim kolumdan tutup zorla itekleyerek Jip in ön yolcu koltuğuna oturttu, jip in şoför koltuğunda 30- 35 yaşlarında, 1.80 boylarında, beyaz tenli, hafif kilolu, kumral kısa saçlı, siyah ceketli daha önce görmediğim, ancak görsem tanıyacağım şahıs vardı. Beni araca bindirirken herhangi bir silah, bıçak çekmediler ve göstermediler. Daha sonra ... mezarlığının yanma götürdüler. ... kapıyı açtı, araçtan indim. ... yanıma gelerek hiçbir şey söylemeden benim kafama, bacağıma ve hayalarıma tekme ... vurarak darp etti, sonra . bana 'bin arabaya.' dedi Jip in ön yolcu koltuğuna oturdum beni evimizin önüne getirdiler. Beni araçtan indirdiler, ... da araçtan inerek 'Bura senin tapulu malın değil hadi diklensene,' dedi ve tartıştık sonra her iki ... ve içindekiler beni bırakıp uzaklaştılar. Evde bulunan abim ... ya olayı anlattım beni alarak Hastaneye götürdü, tedavim yapıldı sonra taburcu oldum ifade için Emniyet Müdürlüğüne geldik. Beni sadece ... darp etti, diğer şahıslar herhangi bir şey yapmadılar, bu anlattığım olaylar ile ilgili sadece ...’ dan davacı ve şikayetçiyim, uzlaşmak da istemiyorum. Ben ifadem alındıktan sonra da anne ve babam ilçe dışında olduğundan abim ...’ a teslim edilmek istiyorum. Benim bu konu ile ilgili olarak söyleyeceklerim bunlardan ibarettir.",Suça sürüklenen çocuk sıfatıyla Savcılıkta; "Ben ... isimli şahsı tanırım. Kendisi ile aramızda önceye dayalı husumet vardır. Kendisini cep telefonu hattından arayarak sinkaflı sözlerle hakarette bulundum. 'Senin yanına bırakmayacağım.' şeklinde tehdit ettim ve cep telefonunu ısrarla çaldırarak rahatsız ettim. Bu eylemleri işlediğimi kabul ediyorum. ... ve ....isimli şahısları da tanırım. Şuan tarihini hatırlayamadığım bir günde ancak takriben 1,5 hafta önce ... Mahallesindeki evlerinin önüne bugün polis memurlarınca evimde yapılan aramada ele geçirilen ruhsatsız av tüfeğimle gittim. Gitmeden önce ...'i cep telefonumdan arayarak dama çıkmasını söyledim. ... ...ve ... dama çıktılar. Ben de havaya iki el ateş ettim. Niçin ateş ettiğimi bilmiyorum.Ancak canım sıkıldığı için yapacak birşey bulamamıştım. Havaya ateş etmeye karar verdim. Kesinlikle .... ve ...'in üzerine doğru ateş etmedim. Bu nedenle silahla tehdit suçunu kabul etmiyorum. Ayrıca ben kesinlikle ... isimli şahsa yumrukla vurmaya çalışmadım. Bu iddiayı kabul etmiyorum. Suçsuzum. Başkaca bir beyanda da bulunmak istemiyorum.",20.11.2014 tarihinde Mahkemede; "Sanık ... ile aramızda alacak verecek nedeniyle bir husumet vardı. Beni olay günü arabalarına davet ettiler ben de arabalarına bindim. Arabayı sanık...kullanıyordu. Aracın ön sağ koltuğuna ben oturdum, aracın arka koltuklarında da ....ile ... oturuyordu. Ayrıca bindiğim aracın arkasında bir ... daha vardı. O aracı da sanık ... kullanıyordu. Yanında da sanık ... vardı. Yaklaşık 1 km ileride bizim eve 100 metre uzaklıkta bulunan mezarlığa gittik. Konuşurken sanık ... ile aramızda bir tartışma oldu, tartışma sonrası sanık ... bana eli ile kafama 1 defa vurdu. Sonra arabaya bindik beni eve bıraktılar ve gittiler. Birleşen dava dosyasındaki iddianamede ise üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Ben keyfiyen bize ait olan av tüfeği havaya ateş etmiştim. Ateş etme olayını mağdurlar ... ve .... de duymuş. kendilerini de tehdit etmek amacıyla aramamıştım. Şikayetten vazgeçme olursa kabul ederim. Ayrıca asıl dava dosyasında sanıkların hiç birinden şikayetçi değilim. Davaya katılma talebim yoktur.", 02.12.2013 tarihli mağdur sıfatıyla verdiği ifade tutanağı okunarak çelişki üzerine sorulması üzerine; "Kollukta verdiğim beyanım aynen geçerlidir. Üzerinden biraz zaman geçtiği için tam olarak hatırlayamadım. Sanık ... kolumdan tutarak 'Geç şu arabaya bin.' dedi. Ben arabaya binmeden önce diğer arabada bulunan sanıklar bana doğru geliyorlardı, ben arabaya binince geri indikleri arabaya doğru yöneldiler. Sonrasında daha önceki beyanlarımda bahsettiğim gibi olay meydana gelmiştir. Olay nedeniyle şikayetçi değilim. Davaya katılma talebim yoktur.", 07.04.2015 tarihinde Mahkemede; "Daha önceki savunma ve beyanlarımı aynen tekrar ederim. Arabaya ilk binme anı şöyle olmuştur. Ben yolda tek başıma yürürken iki araba geldi. Bir arabadan ... indi. Diğer arabadan ... indi. .... benim kolumdan tutarak kendi indiği aracın içerisine zorla kolumdan tutarak bindirdi. Nereye gideceğiz deyince konuşacağız dediler. Daha sonra mezarlığa gittik. Orada da daha önce mahkemenizde anlattıklarım gerçekleşmiştir.",Tanık ... Kollukta; "Dün yani 02/12/2013 günü saat 19:30 sıralarında yukarıda vermiş olduğum adresteki ikametimde bulunduğum esnada, kardeşim ... ‘ın ustası olan ... isimli şahıs ikametime geldi. ... siyah renkli ... marka ... ile gelmişti ve Bana hitaben 'Kardeşine sahip çık bir dahaki sefere herşeyi göze almışım onu vururum , şimdi arkadaşlar kardeşini getiriyor.' dedi ... benimle bu şekilde konuşurken plakasına vb markasına dikkat etmediğim rengini şuanda hatırlamadığım Suziki jipe benzer bir jip ile birlikte daha öncesinde tanımış olduğum ... ve yanında tanımadığım bir kaç şahıs ile birlikte kardeşim ... geldi. Kardeşim yanıma gelince ... ve diğer şahıslar ile tartışmaya başladı. Ben tartışmayı yatıştırdıktan sonra kardeşimi içeri aldım ve ... ile birlikte gelen diğer şahıslar araçları ile birlikte ayrıldılar. Ben de bunun üzerine içeri kardeşimin yanına girdiğimde, kardeşim elleri ile hayalarını tutuyordu noldu diye sorduğumda bana ... mezarlığının orda beni ... darp etti hayalarıma tekmeyle vurdu. dedi. Ben de hemen hayalarına baktım ve hayalarında kan görünce acele olarak hastaneye götürdüm ve burada tedavisini yaptırdık. Bildiğim kadarıyla kardeşim ..., ... isimli şahsın yanında çalıştığı dönemlerde kalan alacağı yüzünden bu kavga çıkmış, konu hakkında başkada bir bilgim ve görgüm yoktur. Benim konu hakkında söyleyeceklerim bundan ibarettir. Başkada bir diyeceğim yoktur.",Tanık ... Kollukta; "Bana sormuş olduğunuz ... isimli şahsı çocukluğumdan bu yana tanırım kendisi benim samimi arkadaşım olur. Aynı zamanda aynı mahallede ikamet ederiz ve komşuyuz. Dün yani 02/12/2013 günü saatini tam olarak bilmiyorum ancak akşam saatlerinde hava karanladıktan sonra ikametimizden çıktım ve motosikletim ile çarşı merkezine gelecektim. ...mahallesi Kiremit Ocağı caddesi üzerinde motosiklet ile seyir halindeyken iki tane park halinde ... gördüm. Bir tanesi siyah renkli markasını ve plakasına dikkat etmediğim bir cipti. Diğeri ise siyah renkli yine plakasına dikkat etmediğim Ford focus sedan marka araçtı. Her iki araçta arka arkaya duruyordu. Önde bulunan cipin yanında arkadaşım olan ...’ ı gördüm. Yanında tanımadığım bir şahıs vardı ve bu şahıs arkadaşım olan ...’ı çekiştirerek cipe bindirmeye çalışıyordu. Cipin, arka sağ kapısı açıktı. Diğer kapıları kapalıydı. Cipin içerisinde yani şoför mahallinde bir şahıs oturuyordu. ... marka araçta ise 2 şahıs oturuyordu. Ben karanlık olduğu için bu şahısları da tanıyamadım. Ben ...’ ı ve bu iki aracı motosikletim ile seyir halindeyken yaklaşık 50-60 metre ilerimde bulundukları sırada gördüm. Motosiklet ile tam iki aracın yanına geldiğimde ...’ ı kolundan çekiştiren şahıs cipin ön kapısını açarak aracın ön koltuğuna bindirdi.... araca binmek istemiyor ve binmemek için kendini araçtan uzaklaştırmaya çalışıyordu aynı zamanda 'Ağabeyime haber verelim ondan sonra konuşalım diyordu.' ancak bu şahıs ...’ ı iterek aracın ön koltuğuna oturttu ve kendisi de arka koltuğa bindi. Her iki araçta oturan diğer 3 şahıs araçtan inmediler ve ...’ a müdahale etmediler. Ben motosikletim ile hiç durmadan yoluma devam ettim. Acele işim olduğu için polise bilgi vermek aklıma gelmedi. ...’ ın yakınlarının da telefonu olmadığı için yakınlarına da haber veremedim. Ayrıca ...'ın da bende telefonu bulunmadığı için kendisini arayamadım. Bu olaydan 45 dakika kadar sonra ... beni cep telefonumdan aradı 'Beni arabayla götüren kişiler beni dövdüler ben İlçe Emniyet Müdürlüğüne gidip şikayet edeceğim , sen olayı gördün sende gel tanıklık yap.' dedi. Ben de bunun üzerine ... ile buluşup İlçe Emniyet Müdürlüğüne geldim.", İnceleme dışı mağdur ... Kollukta; "Ben halen Barbaros Ortaokulu ikinci sınıf öğrencisiyim. Benden sormuş olduğunuz ..., ... ve ... isimli şahısları tanırım. .... benim eniştem olur, ... ise bi ara su tesisat işinde beraber çalışmamızdan dolayı tanırım. 02/12/2013 günü saat 17:30 ile 18:00 saatleri arasında yukarıda vermiş olduğum adresteki ikametimde eniştem ... ile bulunduğum esnada ... isimli şahıs 0 545 4x1 4x3x numaralı telefonundan benim kullanmış olduğum 0 544 2x9 6x4x numaralı telefonumu aradı ve bana hemen ikametimizin damına çıkmamı söyledi. Ben de Eniştem .... ile birlikte ikametimizin damına çıktık ben telefonun sesini hoporlöre verdim.... bana telefonda 'Bekle seni vurayım.' dedi ve ben o sırada iki el silah sesi duydum. Ancak silahı kimin kullandığını bilmiyorum. Seslerden anladığım kadarıyla av tüfeği sesine benziyordu. Silah sesinden sonra... bana 'Ahanda sıktım hadi görüşürüz.' diyerek telefonu kapattı. Bu olay olduğu sırada eniştem .... yanımdaydı ve tüm konuşmaları duydu. Daha sonra biz aşağı ikametimize indik. Aynı gün saat 19:30 sıralarında eniştem .... beni telefon ile arayarak aşağı inmemi söyledi. Ben de hemen aşağı eniştemin yamna indiğimde ... vardı. Bana... ı nerede bulabiliriz gidip konuşalım neden seni telefon ile arayıp silah sıkıyor dediler. Ben de kendilerine ...mahallesinde bir internet cafe var genelde orada olur dedim. Bu sırada eniştemin arkadaşları olan ... ve...plakasını alamadığım yeşile benzer bir renkte Suziki marka jip türü ... ile yanımıza geldiler ve ... un ... aracı ile birlikte iki ... halinde ...'ı aramaya gittik. Ben Eniştem ile birlikte ...'in kullandığı jip türü suziki marka araçta bulunuyordum. Ben eniştemlere ...mah. Kiremit Ocağı Cd. üzerinde bulunan internet cafeyi tarif ettim ve iki ... halinde bu internet cafe nin yanma geldik. Bu sırada... İnternet Cafe ye doğru yolda yürüdüğünü gördük, eniştem araçtan inerek ...'ın yanına gitti. Gelmiş olduğum araçlar ile... arasında yaklaşık 2 metre mesafe vardı ve araçtan sadece eniştem indi diğerleri ve ben araçta kaldık. Eniştem... a normal bir şekilde 'Gel... Arabaya binelim şu meseleyi konuşalım.' dedi.... ise benim az arkadaşlar ile işim var onlara birşey söyleceğim ondan sonra gelirim dedi. Eniştem ise '... bin arabaya gidelim sonra arkadaşlarınla görüşürsün.' dedi. Bunun üzerine... eniştem ile beraber gelmiş olduğumuz ...'in kullanmış olduğu Jip türü araca bindi ve hep beraber iki ... halinde Otoban bağlantı yolunu geçerek ... Mezarlığının civarına gittik. Buraya gidene kadar ... içerisinde eniştem ile... konuştular. Eniştem...'a 'Neden böyle huzursuzluk yapıyorsun, ...'i telefonla arayıp dama çıkartıyon ondan sonrada silah sıkıyorsun senin derdin ne?' dedi.... ise benim o an kafam bozuktu ondan sıktım. Dedi. Mezarlık civarında araçtan indik. Eniştem .... araçtan indikten sonra ...'ı yanı alarak bizden yaklaşık 10 metre kadar uzaklaştırdı ve bize 'Siz gelmeyin biz biraz konuşacağız.' dedi. Bir müddet eniştem ile... yalnız konuştular ve ben ne konuştuklarını uzak olduğu ve sakin bir şekilde sessizce konuştukları için duymadım. Bir müddet sonra .... ile eniştemin yamna gitti ve...'ı alarak bir kaç metre daha uzaklaştıktan sonra bağırarak 'Sen kimin anasını avradına küfür ediyorsun.' diyerek...'ı darp etmeye başladı ancak hava karanlık oİduğu için neyle ve nasıl darp ettiğini görmedim. ... ile... arasında kavga başlayınca ben ve orada bulunanlar olaya müdahale ettik ve kavgayı ayırdık ...'ı sadece ... darp etmiştir. Ben ve yanımda bulunan eniştem ...., ... ve...kesinlikle darp etmedik. Kavgayı ayırdıktan sonra... tanımadığım bir arkadaşını telefon ile aradı ve bir müddet sonra birkaç arkadaşı plaka ve rengini şuanda hatırlamadığım bir Doblo türü ... ile bulunduğumuz yere geldiler.... bu arkadaşları ile birlikte gelmiş oldukları araca bindiler ve beraber yola çıktılar bizde bunları takip ettik. Arkadaşları...'ı kendi ikametine götürdüler ve orada indirdiler. Bizde bunun üzerine...'ın ikametine gittik ve... ve ismini bilmediğim ağabeyine ....'ı teslim etti.... ikametine girerken 'Bekleyin siz burda, ben size ne yapacağımı biliyorum.' diyerek bağırdı ve ağabeyi ile birlikte içeri girdikten sonra bizde gelmiş oluduğumuz araçlarla birlikte oradan ayrıldık ve ikametimize döndük. Bizi ikametimize bıraktıktan sonra ..., ... ve...nereye gittiler bilmiyorum. Benim konu hakkında bilgim ve görgüm bundan ibarettir. Başkada bir diyeceğim yoktur.",Mahkemede; "Olay tarihinde ... beni aradı. 'Dama çık.' dedi. Bende eniştem olan mağdur .... ile birlikte dama çıktık. Telefon halen açıktı. Sonra... bana 'seni vuruyorum.' dedi ve 2 el silah sesi geldi. silah senini hem telefondan hemde dışarıdan duydum fakat kendisini görmedim. Suça sürüklenen çocuk ...'tan şikayetçi değilim. Davaya katılma talebim yoktur.", soruşturma beyanı okunarak sorulması üzerine; "Doğrudur ancak şimdi daha ayrıntılı beyanda bulundum.", sorulması üzerine; Suça sürüklenen çocuk ... ile aramda hiç bir husumet yoktu. Neden böyle bir şey yaptı bilmiyorum. Bu olay asıl dosyadaki Suça sürüklenen çocuk ...'ın kaçırılma iddiasından öncedir.", sorulması üzerine; " Asıl dava dosyasındaki olayla çok bir bilgim yoktur fakat duyduğum kadarıyla ... devamlı olarak ...'u arayarak küfür etmekteymiş o yüzden bu olay meydana gelmiştir.",İnceleme dışı sanık ... Kollukta; "Hakkımda isnat edilen suçlamadan bilgim oldu. Müdaafi istemiyorum kendi savunmamı kendim yapacağım. Bana sormuş olduğunuz...benim amcam olur. ... ve ... ise benim ve amcamın ortak arkadaşlarımızdır. Bana sorduğunuz ... isimli şahsı tanımam. Dün yani 02/12/2012 günü saat 19.30-20.00 sıralarında ...'ın evine amcam...ile birlikte amcama ait olan...plakalı suzuki marka lacivert renkli ciple gittik. ...'ın ikametine vardığımızda ...' ta oradaydı.Hep birlikte otururken ... amcam ... ya... diye bir çocuk var bizim eve yakın bir yerde oturuyor bugün bizim evin damına çıkan kayınbiraderim ...' e telefon açmış dama çık demiş ... dama çıkıncada bir el tüfek sesi duymuş bu çocukla gidip konuşmamız lazım dedi. Amcam, Atillada hadi gidip konuşalım meseleyi tatlılıkla halledelim dedi.Hep birlikte evden çıktık. Ben ...' un ... marka plakasını bilmediğim aracma bindim.Amcam Atillanın aracına ise amcam ile birlikte ... ve ...'ın 13-14 yaşlarındaki kayınbiraderi bindi ve peşpeşe hareket ettik. Önden ... amcam gidiyordu biz de ... ile arkadan takip ettik. 200-300 metre kadar gittikten sonra sokak içerisinde amcam ... aracım durdurdu. ... ta içerisinde bulunduğumuz aracım amcam Atillanın aracının arkasına durdurdu. ... araçtan indi. Arkasından da ben araçtan indim . ..., amcam ... ....araçtan inmediler.... yol kenarında bulunan bir internet cafenin yanında bekleyen ismini sonradan öğrendiğim ve kendisini İlçe Emniyet Müdürlüğünde gördüğüm ...' a hitaben... gel seninle birşey konuşacağız dedi. ... önce binmek istemedi , benimle, ne konuşacaksınız dedi. ... ise tekrardan.bin. arabaya... sadece bir şey konuşacağız dedi, ... önce bunun üzerine amcam ... nın 33 xxx 70 plakalı suzuki marka cipinin ön sağ koltuğuna bindi. ... araca bindikten sonra ... hareket etti. Biz de ...’un kullandığı ford focus marka ... ile arkalarından takip ettik. Yaklaşık 500-600 metre ilerledikten sonra otoban köprüsü üzerinden geçerek bir sokak içeriside bulunan mezarlığın kenarında iki ... olarak durduk. ... ile ... araçtan indiler. Arkalarından biz de hep birlikte araçlardan indik. ... siz yanımıza gelmeyin biz bir şey konuşacağız dedi ve birlikte yürüyerek yanımızdan uzaklaştılar. Biraz ileriden dönerek tekrar yanımıza geldiler. ... 'Tamam aramızda bir sorun yok bizim.' diyerek ...' a hitaben 'Enişte seninle bir sorunu varmış...' ın alacak verecek meselesi konuşun halledin.' dedi . ..., ... ile birlikte yanımızdan 5-6 metre kadar uzaklaşarak konuşmaya başladılar. Konuşmaya başlar başlamaz birbirlerine vurmaya başladılar biz de hemen koşarak hep birlikte araladık. Biz araladıktan sonra ..., ...' a 'Sen benim arkamdan konuşuyormuşsun. Benim sana borcum varmış arkamdan küfür ediyormuşşun. Bana da sürekli telefon açıp küfür ediyorsun. Senin derdin ne?' diye sordu ancak ... bütün bunları inkar ederek kabul etmedi. Bu sırada siyah renkli Wolsvagen cadyy marka plakasını bilmediğim bir ..., geldi ve yanımıza park etti. ... içerisinde tanımadığım iki kişi vardı. Araçtan ön sağ koltukta oturan şahıs indi , hayırdır sorun ne dedi, sonra ...' u gördü ve ... abi sen mi burdasın sen varsan bir sorun yoktur dedi... ile işiniz bittiğinde onu ben alacağım dedi. Biz daha sonra ... ile ikimiz ...' un isteği üzerine ...' ı yakın bir yerde bulunan evine ailesi ile konuşmak, amacı ile gittik. ... ikametin kapısında ...' ın ağabeyi olan ismini bilmediğim bir şahısla konuştu ve 'Kardeşinize sahip çıkın, yanlış yapıyor benim anama avradıma telefonla küfür ediyor.' dedi....'ın ağabeyi ise 'Tamam ben gerekeni yaparım.' dedi .Bu sırada biraz önce yanımıza gelen Wolskvâgen cadyy marka ... geldi ve içerisinde ... indi. ... hiç durmadan hareket etti ve ayrıldı. Bu ... hareket eder etmez amcam...aracı ile geldi. Daha sonra iki ... olarak aradan ayrıldık ve .... İnan' ın evine gittik. Biz kahve içerken ...' u telefonla ... aradı . ... telefonun hopörlörünü açarak telefona cevap verdi ... telefonu açar açmaz. 'Allah'ını kitabını sinkaf edeceğim, senin ananı avradını sinkaf edeceğim, nasıl evinden aldıracağım göreceksin.' dedi. Biz ...' u ikaz ettik ve telefonu kapattırdık. Hemen arkasından ... ...ın telefonu çaldı. Arayanın ... olduğunu görünce ... telefonu açmadı. Hemen ardından ...’ın telefonu çaldı ve ... mutfağa geçerek konuştu bir kaç dakika kadar sonra yanımıza geldi ve '...' ın ağabeyi ile konuştum, tekrar ikaz ettik.' dedi. Ben hakkımdaki suçlamaları kabul etmiyorum. Kesinlikle ...’ı zorla bir araca bindirmedim, ve hiç kimsede zorla bindirmedi. Ben ...’ ı darp etmedim. Olay yukarıda anlattığım şekilde meydana gelmiştir. Konu hakkında anlatacaklarım bunlardan ibarettir.",Mahkemede; "Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Ben sadece uzaktan akrabam olan sanık ...'un yanında bulundum. Olaya kesinlikle karışmadım. Sadece o gün sanık ...'un arabasında bulunarak gidilecek olan yerlere gittik. Ben mağdur ...'a hiç bir şey söylemedim. Zorla alıkoymadım.", çelişki nedeniyle sorulması üzerine; Şimdi verdiğim ifade doğrudur.",İnceleme dışı sanık...Kollukta; "Hakkımda isnat edilen suçlamadan bilgim oldu. Müdafi istemiyorum kendi savunmamı kendim yapacağım. Bana sormuş olduğunuz ... ve ... benim arkadaşlarım olurlar. Yine bana sormuş olduğunuz ...' de yeğenimdir. Dün yani 02/12/2013 günü saat 20.00 sıralarında ... mahallesi otoban kenarında ikamet eden ...'ın evine yeğenim ... ile birlikte ziyarete gittim. İkamette ...'ın eniştesi olan ... ' ta vardı. İkamette oturuken yanımızda bulunan ... bana bir çocuk var gidip konuşmamız lazım bereber gidelim dedi. Ben de kabul ettim ve ben yeğenim ... ve ... ile birlikte bana ait olan . plakalı .i marka l.renkli Ciple ...' ın ikametine yakın olan bir sokağa gittik. ...'da bizim arkamızdan kendisine ait olan plakasını bilmediğim koyu renkli .marka ... ile hareket etti.Ben sokağa varana kadar konunun ne olduğunu ...'a sormadım. Sokağa girdiğimizde ... sokak içerisinde bulunan bir internet Cafenin önünde bekleyen bir şahsı göstererek işte burda bekliyor şu şahsın yanında dur dedi. Ben de benim kullandığım ... ile durdum.Ben ve ... araçta kaldık. ... araçtan indi. Araçtan indiğimizde ... daha önceden tanımadığım 18-19 yaşlarında ismini sonradan İlçe Emniyet Müdürlüğünde öğrendiğim ... yanına yaklaştı ve '... gel seninle biraz konuşalım' dedi.... ise 'Ne konuşacağız.' dedi. .... ise 'Sen konuyu biliyosun gel gidip konuşalım.' dedi. ... hiç itiraz etmeden bindi.... aracın ön koltuğuna yani benim yanıma bindi. ... ise arka koltuğa yani ...' in yanma bindi. ... araca bindikten sonra birisine telefon açtı ve konuştuğu kişiye önünde bulunan cipi takip et dedi. Ben aracı hareket ettirdim ve yaklaşık olarak 200-300 metre ilerledim. Otoban yolunun karşı tarafına geçtim ve durdum. Hemen arkamızdan ... ... marka aracı ile arkamızdan geldi ve yanımıza park etti. Durduğumuz yer sonradan öğrendiğime göre ...'ın ikametinin hemen yanımdaymış Ben bilinçsiz olarak tesadüfen oraya durdum.", "... ile buluştuğunuzda ve sizin araca bindiğinde ...'un aracı ile sizin bulunduğunuz yerde miydi?" şeklinde sorulması üzerine; "Ben araçtan inmediğim için ...' un aracını görmedim, zaten hava karanlıktı. Eğer benim aracımın arkasına park etmiş ise ve beni aracı ile takip ediyor ise ben görmemiş olabilirim. ... ile durduğumuz noktada hep birlikte aşağıya indik .... ... ile birlikte yürüyerek yanımızdan uzaklaştılar ve konuşmaya başladılar. Biz ne konuştuklarını duymadık. 3-4 dakika kadar sonra yanımıza ...' da ford focus marka aracı ile yalnız olarak geldi....' da ... ile ...'ın yanına gitti. Biz de ... ile merak ederek yanlarına yaklaştık. ... yanına gelen ... ' a hitaben 'Sen şerefsizsin adi adamsın.' diyerek bağırmaya başladı. Bunun üzerine ..., ...' a bir ... attı. Bunun üzerine ...' da ... UÇ' un üzerine yürüdü ve vurmaya çahştı. Ancak ben ve yanımda bulunan ... ... ile birlikte araya girerek kavga etmelerine engel olduk.Ben ...' a biz buraya kavga etmeye gelmedik gel seni evine bırakalım dedim.... bunu kabul etmedi ve ben eve gitmeyeceğim sizinle gelmek istemiyorum dedi. Bu sırada yanımıza . marka siyah renkli plakasını bilmediğim bir ... geldi. Araçta toplam 4 kişi vardı. Araçta ön sağ koltukta oturan bir şahıs araçtan indi ve ...' a hitaben siz... ile işinizi bitirin ben onu alacağım dedi.... yanımızdan ayrılarak cadyy marka araca bindi ve hareket ederek yanımızdan ayrıldılar. ... ' da ben gidip ...' ın ailesi ile konuşacağım çocuklarına sahip çıksınlar dedi ve kendi aracı ile hareket etti.Bizde yani ben ..., ... ve ...' un aracını takip ettik. Belki gittiği ikamette te bir sorun çıkar düşüncesi ile peşinden gittik....' ın ikametinin önüne vardığımızda ...' da binmiş olduğu cadyy marka araçtan indi ve hızla ikametine girdi. ...'ın inmiş olduğu Wolsvagen marka ... ...' ı indirdikten sonra hareket etti ve gitti. ... aracından indi ve ...' ın ağabeyi olduğunu öğrendiğim bir şahısla konuşarak çocuğunuz yanlış şeyler yapıyor haberiniz olsun sahip çıkın dedi. ...' ın ağabeyide tamam siz burdan gidin ben gerekeni yaparım dedi. Bizde bunun üzerine dördümüz oradan ayrıldık ve ...' ın evine gittik ve oturmaya başladık. Bu sırada ...' un telefonu çaldı. ... bize '... arıyor.' dedi ve telefonu açtı. Telefonun sesi yüksek olduğu için ben konuşmaları duydum. ... ...' a 'Senin Allahım sinkaf edeceğim anam avradım sinkaf edeceğim seni evinden nasıl aldıracağım göreceksin.' dedi. Ben ...' a telefonu kapat muhatap olma dedim ve telefonu kapattırdım. Hemen arkasından ..., ...' ın kayını olan 14 yaşlarındaki ...' i aradı. Ben telefonu açtırmadım. Arkasından ... ...'ı aradı .... yanımızdan ayrılarak başka bir odada telefonla konuştu ancak ne konuştuklarım duymadım. Olay yukarıda anlattığım şekilde meydana gelmiştir. Kesinlikle ...' ı ben ya da yanımdaki arkadaşlarımdan hiç kimse zorla araca bindirmemiştir. ... kendi rızası ile benim kullandığım araca binmiştir. Ben hakkımdaki suçlamaları kabul etmiyorum. Benim bu konu ile ilgili olarak anlatacaklarım bunlardan ibarettir.",İstinabe yoluyla Mahkemede; "Mağdur ... benim arkadaşım olan ...'ın baldızını rahatsız ettiğini öğrendik bunun üzerine konuşmak için mağdurun yanına gittik konuşmak için arabaya binmesini söyledik. Mahalleden az ilerde bir yere götürdük daha sonra .... ile birlikte onlar kenarda konuştular ne konuştuklarını bilmiyorum. Daha sonra kendisini eve bırakmak istedik ancak kendisi bizimle gelmek istemedi başkaları gelip aldı . Daha sonra ailesinin evine gittik içeri girmeden ailesine durumu anlattık baldızını rahatsız ettiğini söyledik daha sonra... ta eve gelip olay çıkardı kavga etmek istedi kesinlikle darp olayı olmadı. Daha sonra biz ordan ayrıldık. Bizden sonra başkalarıyla olay oldu mu bilmiyorum ancak bizimle ilgili kesinlikle darp olayı olmadı suçsuzum beraatimi talep ederim. Zorla alıkoymadık üzerime atılı suçlamayı kesinlikle kabul etmiyorum.Mağdura karşı herhangi bir zarar vermedik. Müştekinin şikayetten vazgeçmesi halinde vazgeçmeyi kabul ederim.",Şeklinde beyanda bulunmuşlardır.Sanık ... Kollukta; "Bana sormuş olduğnuz ...' ı 4-5 aydır tanırım. Kendisi benim yanımda inşaatlarda bir süre çalıştı. Tarihten 2 ay önce yanlış hareketlerinden ve sürekli kavga etmesinden dolayı işten çıkardım. İşten çıkardığım günden bugüne ... beni sürekli olarak telefonla arayarak karşıma çıkarak benden alacağı olduğunu söylüyordu. Ben kendisine istemiş olduğu 100 TL yi verdim. Benden 50 TL alacağı kalmıştı.Kalan 50 TL yi ise bir yere borcunu ödeyerek kapattım. Ancak ... benden para istemeye devam etti. Ben vermek istemeyince de sürekli olarak bana telefon açıp aileme kadar varan küfürler etti ve bana iftira atacağını söyleyerek şantaj yapacağını söylüyordu. Ben sürekli olarak sabır ettim ve cahil olduğunu düşünerek uymadım. Geçtiğimiz Pazar günü yani 01/12/2013 günü beni telefonla arayarak benim kayınbiraderimin bacanağı olan ... ...ın telefonunu istedi. Ben de numarası bende yok dedim.Bir yerden bul bana ver dedi. Bende vermek istemeyince o ... ...ın 'Allah'ını kitabını sinkaf edeceğim.' dedi. Ben alttan alarak konuşmak istedim ve ne olduğunu sordum. Oda .ın kızı ile arkadaş olduğunu kendisinin yüzünden ... ...ın kızını dövdüğünü bu yüzden ... ...ın ikametine sıkacağım hatta geçen günlerde tüfek ile sıktığını söyledi. Ben kendisini ikaz ettim ve yanlış yaptığını söyleyerek telefonu kapattım. Dün yani 02/12/2013 günü kayınbiraderim ... beni aradı ve nerdesin yanına geleceğim dedi. Ben de hayırdır dedim. Bana ... ile çarşıda bir kahvehanede buluşacağım...'ın kendisini çağırdığını konuşacağını, söyledi. Ben de kendisine '...'a güvenme o tehlikelidir dikkat et.' dedim .Ben de buluşacakları yere giderken ... beni tekrar aradı ve 'Enişte eve gel... ile evin önünde buluşacağız.' dedi. Ben ...'ın evinin önüne vardığımda ... ile ... evin önündeydi.... motosiklete binip gitmek üzere iken durmasını söyledim ve 'Senin derdin ne ne yapmaya çalışıyorsun?' dedim. O da bana 'Siz benim derdimi biliyorsunuz.' dedi.Tarihten 1 ay kadar evvel ... Faurway otelde bir seminerde ... benim yanımda çalışan Mesut Köse ile bir sorundan dolayı münakaşa etmişler ve .' ye ağır küfürler etmiş ben de kendisine engel olarak Mesut Köse' yi korumuştum. Bu olaydan bu yana ... bana kin gütmektedir.Aramızda bir süre konuştuktan sonra ... motosiklet ile yanımızdan ayrıldı. Aradan yarım saat kadar sonra ... beni cep telefonumdan aradı ve açar açmaz 'Senin ananı, avradını, bacını sinkaf edeyim, senin kundaktaki bebeğini sinkaf edeyim.' diyerek küfürler etti. Ben uymamak için alttan aldım ve telefonu kapattım. Bir süre sonra tekrar telefonla aradı ve yine küfür etmeye başladı. 'Sen beni biraz önce mahallede küçük düşürdün rencide ettin.' dedi ve 'Gel ben seni evimin önünde bekliyorum o.... çocuğu,' dedi. Ben gelemem işim var sen gel dedim ve telefonu kapattım.Yarım saat içerisinde beni 10-15 kez peş peşe aradı. Bir çoğunda açmadım ancak son açtığımda karşılıklı olarak birbirimize hatırlamadığım küfürler ettik.Ben bunun üzerine İlçe Emniyet Müdürlüğü Polis Merkezine geldim ve konuyu anlatarak şikayetçi olacağımı söyledim. Burada görevli polisler bana şikayetçi olduğum şahsın adını ve soyadını sordular. Bende adım bildiğimi ancak soyadını bilmediğimi söyledim. Buradaki görevliler bana şahsın açık kimliğini öğrenmemi aksi halde yürütülecek tahkikatta sıkıntı olacağını söyleyince ben telefonla ...' ı aradım ve soy adım sordum... ta bana soyadını söylemek istemedi. Bu sırada yanımda bulunan polislerin telsiz sesini duyunca... benimle abi diyerek daha dikkatli konuşmaya başladı.Ben bunun üzerine Polis merkezinden ayrıldım ve çalıştığım inşaata geçtim. Burada ... beni tekrar aradı ve bana 'Ya beni öldürün ya da ben sizi öldürüceğim, ben ölmek istiyorum , bulunduğum yere gel senin a.... koyacağım.' dedi. Ben gelemem işim var dedim ve telefonu kapattım. Saat 17.00 sıralarında ben ...' ı aradım ve nasihatlar verdim.... benim nasihatlarımı dinledi ve bana hak verdi. Telefonu kapattıktan sonra ... yerinde işim bittikten sonra evime gittim. Bu sırada kayınbiraderim ... beni telefonla aradı ve 5 dakika benim eve gel konuşmamız lazım dedi. Bende ne olduğun sorduğumda ... ile ilgili konuşacağım söyledi. Bende 'Sakın tahrik olmayın zaten yarın gidip polis merkezine şikayette bulunacağım.' dedim . Ancak yine duramadım ve kayınım ...'ın evine saat 19.30-20.00 sıralarında gittim.İkimiz birlikte oturduk ve .... İnan bana ...'ın gün içerisinde kendilerinin evin damında bulunduğu sırada tüfek sıktığını anlattı. Bu sırada ... ve ..., ...' ın evine geldiler.", "... ve ... tesadüfen mi geldi siz mi telefon açarak çağırdınız?" şeklinde sorulması üzerine; "Biz arayarak çağırmadık, kendileri tesadüfen geldiler. Aramızda konuşurken ...'ın konusu açıldı ve ne yapacağımızı düşünerek konuşurken gidip ... ile hep birlikte konuşmaya karar verdik. Kendisinin sürekli olarak ...Mahallesinde bir internet Cafeye takıldığım ...'ın kayınbiraderi ... ...dan öğrendik. Ben internet cafe civarında konuşmamız yanlış olur ... ' ı alalım evine yakın bir yerde konuşalım daha soma ailesine teslim edip ailesi ile de konuşuruz dedim ve hep birlikte evden çıktık. Ben kendime ait olan .plakalı siyah renkli ford focus marka arabaya bindim. Yanıma ... bindi. ...' in plakasını bilmediğim lacivert renkli suzuki marka cipine ise ..., ... ve ....bindi ve iki ... peşpeşe hareket ederek ...mahalesi ... caddesi üzerinde bulunan internet cafeye geldik. Internet cafenin yan tarafında ...' ı yalnız başına beklerken gördük. ... bizi görünce yanımıza geldi. ... ' da araçtan indi. Ben de aracımdan indim. ..., ...' a 'Seninle biraz konuşacağız arabaya bin.' dedi. Bunun üzerine ... benim aracımın önünde bulunan ...' in cipinin ön sağ koltuğuna bindi. ... da arka koltuğa bindi. Ben de kendi aracıma bindim.Hatta ... ... içerisinde kolunu dışarıya sarkıtarak sigara içiyordu. İki ... peş peşe hareket ettik ve ... ile ...'ın evine çok yakın bir noktada bulunan bir mezarlık önünde durduk. Araçlardan ... ve ... indiler ve bir miktar uzaklaşarak konuşmaya başladılar. Bu sırada bizlerde araçlarımızdan inmiştik. ... ile ... konuştuktan sonra yanımıza geldiler. Bu sırada bulunduğumuz yere siyah renkli .marka bir ... geldi. ... içerisinde 3 şahıs vardı. Araçtan bir şahıs indi. İnen şahıs beni tamdı ancak ben şahsı tanımadım. Şahıs bana 'Hayırdır ... abi.' dedi. Bende 'Bir namus meselesi var onu konuşuyoruz.' dedim. Şahıs bana 'Namus meselesi varsa tamam o zaman ama fazla hırpalamayın bize de bırakın.' dedi. Ben de 'Zaten dövmeyeceğiz, sadece konuşacağız.' dedim . Bunun üzerine şahıs geldiği cadyy marka araca bindi ve yanımızdan araçla birlikte ayrıldılar. Kayınbiraderim ... bana hadi enişte sende konuş sorununuzu halledin dedi. Ben ...' a neden böyle yapıyorsun derdir e dedin.... bana sen neden bana 100 TL alacağımı vermiyorsun dedi. Ben de borcum olsa öderdim sana borcum yok dedim.Bunun üzerine ... bana ailesinden habersiz bir bakkala borç yaptığını ve bu borcu ödeyemedeğini söyledi. Ben de bu durum beni ilgilendirmez ben veremem dedim. Bana sürekli telefonda küfürler ediyordun işte karşındayım hadi ne yapacaksan yap dedim. Bunun üzerine ... bana senin amma koyardım ama burası yeri ve zamanı değil deyince bu küfürden dolayı çok sinirlendim ve kendime hakim olamayarak ...' ın yüzüne bir ... attım. ... da benim üzerime saldırmaya kalkıştı ancak yakınımızda bulunan ..., ... ve ... müdahale ederek ...' ı tuttular. Ben ...' a 'Hadi seni evine götürelim annene teslim edelim konuşalım.' dedim.... bunu kabul etmedi 'Evde kimse yok.' dedi. Ancak bulunduğumuz yerden evi görünüyordu ve evinin ışığı yanıyordu. Ben aracıma bindim ve ... ile ...' ın evine gittik. Evin önünde kornaya bastım. ...' ın ismini bilmediğim ağabeyi kapıya çıktı. Kendisine durumu anlattım ve '... sürekli olarak bana küfür ediyor beni tehdit ediyor dün kayınımı korkutmak için silah sıkmış buna sahip olun.' dedim. 'Eğer senin anana avradına birisi küfür etse ne yapardın.' dedim. Oda 'Ben döverdim.' dedi. Ben de 'Kardeşini dövmedim ama bir ... attım.' dedim. 'Şimdi...' ı getiriyorlar.' dedim. Bu sırada biraz evvel görmüş olduğum siyah Wolksvagen cadyy marka ... geldi ve ...' bu aracın arka kapısından indi ve koşar adımlarla yanıma geldi , 'Burada bekle senin a.... koyacağım.' dedi. Ben yakasından tuttum ve ağabeyinin yanma götürüp al buna sahip ol dedim. Bu sırada ,... ve ...'nın aracı ile bulunduğumuz yere geldiler. Bu sırada ... evin içerisine girdi. Evin içerisinde tüfeğe ait mekanizma sesi geldiğini duydum. Bu nedenle yanımda bulunanları ikaz ederek bu adam dengesiz elinden bir kaza çıkar buradan gidin dedim ve arkadaşlarımı gönderdikten sonra en son kendim oradan ayrılarak ...' ın evine gittik. Orada otururken ... tekrar beni aradı. Bana senin 'Allahını, kitabını sinkaf edeceğim ananı avradını sinkaf edeceğim.' diyerek küfürler etti. Ben uymamak için telefonu kapattım. Daha sonra ... ...ı telefonla aradı. Ancak ....telefonu açmadı. Ardından ...' ı aradı .... telefon açtı ve mutfağa giderek bir müddet konuştu. Ben hakkımdaki iddiaları kabul etmiyorum. ...' ı zorla araca bindirmedik. ... kendi rızası ile bindi . Ancak kendime hakim olamadığım için sadece bir ... attım. Benim bu konu ile ilgili olarak anlatacaklarım bunlardan ibarettir, ben ... isimli şahıstan bana yukarıda belirttiğim küfürleri etmesinden dolayı ve beni sürekli olarak ölümle tendit etmesinden dolayı şikayetçiyim. Bu tarihten itibaren benim malıma canıma ve aileme gelecek olan tüm zararlardan ... sorumludur.Ancak istendiği takdirde aramızda uzlaşabilirim.",Savcılıkta; "Üzerime atılı suçlamayı anladım, ben dün bu olayla ilgili olarak ...ilçe emniyet müdürlüğünde ifade vermiştim demesi üzerine kendisine ilçe emniyet müdürlüğünde alınan ifadesi okundu, doğrudur bana aittir aynen tekarar ederim. Ben kesinlikle... isimli çocuğu zorla arabaya bindirirerek bir yerlere götürmedim. Kendisine vurmadım. Sadece bir ... attım. Götürdüğüm Yeşilköyde kendisine bir ... attım. Bana küfür ettiği için kendisine vurdum. Ben suçsuzum üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum.",Müşteki sıfatıyla Savcılıkta; "Ben polis merkezinde 03/12/2013 tarihinde ifade vermiştim. O ifadem de ... isimli aramızda husumet bulunan şahsın tarafıma cep telefonu hattımdan arayarak sinkaflı sözlerle hakarette bulunması ve bana yönelik olarak 'senin yanına bu işleri bırakmayacağım, koymayacağım, sana yapacağımı göreceksin, bulunduğum yere gel, sana yapacağı biliyorum, seni sinkaf ederim' diyerek tehditte bulunması, ayrıca cep telefonumu cep telefonu hattından ısrarla çaldırarak rahatsız etmesinden dolayı şikayetçi olduğumu beyan etmiştim.Ancak şuanda kendisinden tarafıma yönelik olarak işlediği bu eylemler nedeniyle şikayetçi değilim, şikayetimden vazgeçiyorum. Ayrıca ... isimli şahsın ... ve ....isimli şahısların ikametine ateş etme olayına dair görgüye dayalı bir bilgim yoktur. Ben sadece ... ve ....'ten ...'ın evlerine tüfekle ateş ettiğini söylemeleri üzerine konudan haberdar oldum ayrıca ... isimli şahsın bana yumrukla vurmaya teşebbüste bulunmasından dolayı ben kendisinden şikayetçi değilim ayrıca ...'ı evime bıraktığım zaman ... evin içine girmişti ve içerde tüfekten mekanizma sesi geldiğini duydum. Ancak tüfeği görmedim. Ben olay yerinden kaçtım. Bu tüfekle muhtemelen ... isimli şahıs beni yaralayacaktı. Bu tüfekle yaralama kastı bana yönelikti. Diğer şahıslar olay yerinde yoktu. Bu olayın mağduru benim. Ancak bu hususta da şikayetim yoktur.”,Tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde: "ben bu hususta daha önce emniyette ve savcılıkta ifade vermiştim içeriğini aynen tekrar ederim müşteki... daha önce benim yanımda işçi olarak çalışmıştı diğer işçiler ile geçimsizlik çıkarttığı için işten çıkartmak durumunda kaldım en son bu olaydan birgün önce kaynım ...'ın evini kurşunlamıştı ayrıca telefon ile aramak suretiyle bana da küfürler ediyordu. Küfür etmesinin sebebi ise mesut diye bir işçimi işten çıkarmamı istemesiydi. Ben kayınbraderim olan ....'in evinin kurşunlamasından dolayı ... polis merkezine şikayette bulunmuştum.... Pazar akşamı beni arayarak telefonda kayınbraderimin telefonu istedi ve küfür etti Pazartesi akşamı da kaynımın evini kurşunlamış En son söz konusu olayın olduğu tarihte yani 02/12/2013 tarihinde akşam bu duruma son vermek kendisi ile konuşmak için...'ı aradı ve internettin orda bulduk kendisi ile konuşmak istediğimizi söyledik o da bizim aracımıza bindi evlerinin orda bulunan mezarlığa gittik yolun kenarında kendisi ile kayınbraderim olan .... konuştu sonrada ben konuşmak istedim derdinin ne olduğunu niye böyle problem çıkarttığını sordum kafasının bozuk olduğunu uyuşturucu kullandığını söyledi tekrar bana küfür edince bende sinirlenerek bir tane ağzına vurdum kesinlikle şahsı zorla araca bindirmiş rızası dışında bir yere götürmüş değilim. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmayı talep ederim.",
Mahkemede; "üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Mağdur ... daha önce benim ... yerimde çalışıyordu kendisi uyuşturucu kullandığı ve daha sonra bana sataştığı için kendisini işten çıkarmıştım. Kendisini işten çıkardığım için devamlı benim ... yerime gelip bizi rahatsız ediyordu. Biz de diğer sanıklar ile birlikte mağdur ...'ın bulunmuş oldu internet cafenin önüne gittik. Orada kendisin çağırdık kendisiyle konuşmak istediğimizi söyledik kabul etti. Fakat benim arabama binmedi sanık ...'nın aracına bindi. Oradan evine doğru giderken önümüzü doblo bir ... kesti. Bize siz işinizi bitirdikten sona bize teslim edin dedi. Bizi takip etmeye başladı. mağdur ...'ın evinin önüne vardık. Ağabeyi olan ...'a kendisine zarar vermeden teslim ettik. Kesinlikle diğer sanıklar ile birlikte mağduru alıkoymuş değiliz. Mağdur ...'ın evi zaten mezarlığın yanındadır. Evinin bulunduğu yerden başka bir yere götürmedik.", sorulması üzerine; "Mağdur bana küfür edince kendisine sadece bir kez ... attım.",
Sanık ... Kollukta; "Hakkımda isnat edilen suçlamadan bilgim oldu. Müdaafi istemiyorum kendi savunmamı kendim yapacağım. Bana sormuş olduğunuz ... isindi şahsı 1 yıldan bu yana tanırım. Kendisi eniştem olan ...' un yanında işçi olarak çakşmaktaydı. ...'ın eniştem olan ... ile aralarında bir alacak verecek meselesi bulunmaktadır. Bu nedenle ... zaman zaman eniştem ...' u arayarak küfür ve tehdit etmektedir. Ben bunu eniştem ...' tan öğrendim. Aynı zamanda ...'ın ikametide benim ikametime çok yakındır. Bu nedenle eniştem ... ile aralarındaki sorun ister istemez bize de yansımaktadır. Dün yani 02/12/2013 günü sabah saatlerinde eniştem ... beni telefonla aradı ve ... sizi ararsa ona uymayın sakın muhatap olmayın o dengesizin birisi diyerek ikaz etti. Saat 17.00 sıralarında yanımda bulunan kayınbiraderim ... Aksakal' ı ... telefonla aradı. ..., ...' e dama evimizin damına çıkmasını söylemiş. Ben de merak ettim ve ... ile birlikte evimizin damına çıktık. Ben ...' e telefonun hopörlörünü açmasını söyledim. ... dama çıktığımızda ...' e 'Seni vurayam mı lan.' dedi. ... de 'Beni mi vuracaksın... neden vuracaksın.' dedi,... ise benim kafam bozuk dedi sen duvarın kenarına duvara yanaş dedi. Zeynelde tamam duvar kenarına yanaştım dedi.Bu ara bir el tüfek sesi geldi . ...'a ...' e sesi duydun mu dedi. Arkasından 1 el daha tüfek ile ateş etti.Ancak evlerimizin arası 250-300 metre mesafade olduğundan biz ...' ı görmedik. Daha sonra... telefonu kapattı ve biz evimize indik. Ben bir müddet sonra eniştem ...' u aradım ve durumu anlatarak ...' ın tüfek sıktığını anlattım.Bunun üzerine eniştem ... benim evime geldi.Akşam saat 20.00 sıralarında evime arkadaşlarım olan...ve yeğeni ... beni telefonla aradılar ve çay içmeye geliyoruz dediler ve 10 dakika kadar sonra geldiler.Aramızda konuşurken ... meselesi açıldı ve ben gidip konuşalım dedim ve hep birlikte gidip konuşarak işi çözmeye karar verdik evden çıktık. Ben ...' in plakasını hatırlamadığım koyu renkli Suzuki marka cipine bindim. Kayın biraderim ... ...da bizim aracın arkasına bindi. Eniştem ...'un . plakalı aracına ise ... ve ... bindiler ve iki ... olarak hareket ettik. Kaymbiraderim ... bize bir internet cafe tarif etti ve... mutlaka o internettedir dedi. Bunun üzerine benim ikametime çokta uzak olmayan ...Mahallesi ... caddesi üzerinde bulunan internet cafeye gittik. İnternet cafe yan taralında ...'ı yalnız başına beklerken gördüm ve ...' e durmasını söyledim ve araçtan indim. Araçlardan benden başka inen kimse olmadı. Ben ...' ın yanına gittim ve gel... arabaya bin seninle bir şey konuşacağım dedim.... bana bi ... bekle dedi. Ben de birilerini çağıracağını tahmin ettim ve... kimseyi çağırmana gerek yok herhangi bir sıkıntı yok sadece konuşacağız gel arabaya bin dedim ve ...' in koyu renkli cipinin ön kapısını açtım. Bunun üzerine ... aracın ön sağ koltuğuna bindi. Bende arka koltuğuna bindim.", "Neden ... ile karşılaştığınız yerde konuşmadınız,neden oradan ... ile uzaklaşarak başka bir yerde konuşma ihtiyacı duydunuz?" şeklinde sorulması üzerine; "... ile karşılaştığımız yer... 'ın sürekli takıldığı bir yer olduğundan çevrede bulunan arkadaşları görürler durumu yanlış anlarlar istenmeyen büyük olaylar çıkabilir düşüncesi ile sakin bir yerde konuşmayı tercih ettim. ... araca bindikten soma oradan peşpeşe iki ... olarak hareket ettik. ... yolda giderken cep telefonundan bir numarayı aradı ve benim içerisinde bulunduğum aracı takip edin dedi.Biz otoban köprüsünü geçerek ... mahallesinde bulunan bizim ve ...' ın evinin hemen karşısında bulunan mezarlık önünde durduk. Ben araçtan indim.Buz yolda ilerlerken ... indi. Ben... ile birlikte yürüyerek araçların yanından uzaklaştık ve konuşmaya başladık.Aramızda konuşarak sorunumuzu hallettik ve tekrar araçların yanma geldik. Eniştem ... ve... ile ben de konuşayım dedi. Eniştem ... ve ...' a sen neden bana sürekli telefon açıp anama avradıma küfür ediyorsun senin derdin ne dedi. Bunun üzerine ... eniştem ... ' a gel beni burada öldür eğer sen beni öldürmezsen ben seni öldüreceğim diyerek bağırdı . Bunun üzerine ... ...' a bir ... attı. Ben ve yanımızda bulanan ... ve ... araya girerek ayırdık ve kavga etmelerine engel olduk.Bu sırada yanımıza ... marka siyah renkli bir ... geldi ve içerisinden bir kişi indi. Araçta 3 kişi vardı. Ben şahısların yanına gittim. Şahıslar tanımadığım kişilerdi ve şahıslara bir sıkıntı olmadığını... ile sadece konuştuğumuzu söyledim. Şahıslardan bir tanesi bize hitaben... ile siz işinizi bitirin bize lazım onu biz alacağız dedi. Ben ...' a gel seni evine bırakalım dedim ancak... kabul etmeyerek plakasını bilmediğim ... marka araca bindi. Biz de bunun üzerine araçlarımıza binerek ...' m hemen karyı tarafımızda bulunan ikametine gittik. Eniştem ... aracı ile bizden önce ...' ın evine varmıştı.Biz vardığımızda eniştem ... ...' ın ağabeyi ile konuşuyordu. Biz ...'ın evine vardığımızda... biraz önce binmiş olduğu ...marka ... ile geldi ve hızlı bir şekilde koşar adımlarla evine girdi. ...' ı getiren ....' ı indirildikten sonra hemen oradan ayrıldı.Eniştem ..., ...' ın ağabeyi ile konuştuktan sonra oradan hep birlikte araçlarımızla ayrıldık ve benim ikametime geldik. Burada oturup kahve içerken eniştem ...' un telefonu çaldı. Eniştem telefonun hopörlörünü açarak telefona cevap verdi. Arayan ...' dı. ... telefon açılır açılmaz eniştem ...' a senin Allahını kitabını sinkaf edeceğim ananı avradını sinkaf edeceğim sen nasıl evinden aldıracağım göreceksin dedi. Bizim ikazlarımızla eniştem ... telefonu kapattı. Daha sonra... kaymbiraderim Zeynelin telefonu aradı. ... de bizim ikazımızla telefonu meşgule aldı.Hemen ardından ... beni aradı. Ben telefon açarak mutfağa geçtim ve ... bana enişten ...' a söyle bu akşam evine gitmesin bende gitmiyorum onu paramparça yapacağım dedi.Ben kendisini ikna etmeye çalıştım yanlış yaptığım cahilik yaptığım söyledim ve telefonu kapattım. Ben iddia edimdiği gibi ...' ı zorla araca bindirmedim ve darp etmedim. Kendisini konuşvmak amacı ile davet ettim. Oda gelerek araca bindi. Hakkımdaki suçlamalar iftiradır ve kabul etmiyorum.Benim bu konu ile ilgili olarak anlatacaklarım bunlardan ibarettir.",Savcılıkta; "Üzerime atılı suçlamayı anladım, ben dün bu olayla ilgili olarak ... ilçe emniyet müdürlüğünde ifade vermiştim demesi üzerine kendisine ilçe emniyet müdürlüğünde alınan ifadesi okundu, doğrudur bana aittir aynen tekrar ederim. Ben kesinlikle Burağ'a zorla arabayı bindirmedim. Kendisine vurmadım. Hatta...'la...'ı götürdüğümüz yerde ...'la küfürleşmeleri üzerinde aralarında arbede yaşandı. Ben araya girdim...'a vurmalarına izin vermedim. Buraya konuşmaya geldik ne yapıyorsunuz dedim. Benim eniştemi bu şahıs rahatsız ediyormuş bizde konuşmak amacıyla onun yanına gitmiştik. Fakat konuştuğumuz yerde arkadaşları olduğu için olay büyümesin diye başka bir yere gitmek teklif ettik. O da kendi rızası ile arabamıza bindi. Aleyhime olan tanık beyanlarını kabul etmiyorum. Benim bu olayla ilgili alakam yoktur.",Tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde: "Ben bu hususta karakolda ve savcılıklta ifade vermiştim içeriğini aynen tekrar ederim.... benim mahalleden arkadaşım olur birlikte çalışmışlığımız var son zamanlarda problem çıkarması sebebi ile kendisi ile konuşmak üzere eniştem ... ile birlikte... ile görüşmeye gittik. Ve internetin ordan alarak evlerinin oraya götürdük ben oturdum... ile konuştum aramızdaki sorunu hallettim daha sonra eniştem ile konuşmaya başladılar bizden üç dört adım uzaklaşmışlardır ki sesler üzerine arkaya döndüğümüzde eniştem bir tane vurmuş birbirleri ile mücadele eder haldeydiler hemen koşup araladım. Olay bundan ibarettir ben... zorla aracı bindirip bulunduğu yerden başka bir yere götürmüş değilim.... bulunudğu internetin ordan başka biryere götürüp konuşmak istememin sebebi ise orda arkadaşlarının olması ve destek alarak olayın büyümesine sebebiyet vermemektir. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. tutuksuz yargılanmayı istiyorum.",Müşteki sıfatıyla Savcılıkta; "Ben ... isimli şahsı tanırım. ....ile ben...'ı abisine teslim etmek üzere ikametinin önüne bıraktığımda burada... tarafıma yönelik olarak tüfekle üzerime yürümedi, ben tüfek görmedim, tüfek mekanizma sesi de duymadım. Benim bu konuda mağduriyetim söz konusu değildir. Ancak takriben iki hafta önce yanımda ....olduğu halde ... ...'i cep telefonundan aradı ve dama çıkmamızı istedi. Ben ... ile birlikte dama çıktığımda dışarıdan iki el tüfekle ateş etme sesi duyduk. Muhtemelen ... isimli şahıs tehdit etmek amacıyla bu eylemde bulunmuştur. Ancak kendisinden şikayetçi değilim. Zaten olay anında ben...'ın tüfekle ateş ettiğini görmedim. Bu nedenle nereye doğru ateş ettiğini de görmedim. Tek duyduğum tüfekle iki el ateş edildiğiydi. Şikayetim yoktur.", Müşteki sanık sıfatıyla Mahkemede; "Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Olay tarihinde eniştem olan sanık ... ile mağdur suça sürüklenen çocuk ... arasında alacak verecek ilişkisi nedeniyle tartışma meydana gelmiş, ben de o sıra orada idim. Mağdur ...Çocuk...'ı araca zorla bindirmedik kendisi rızasıyla binmiştir. Mezarlık zaten evlerinin 100 metre kadar yanındadır. Mezarlıkta konuştuktan sonra evine götürerek ağabeyine haber verdik. Ben mağdur suça sürüklenen çocuğa kesinlikle hiç vurmadım. Vuranı da görmedim. Ayrıca birleşen dava dosyası iddianamesinde belirtilen hususlarda suça sürüklenen çocuk ... beni tehdit etmedi. Şöyle ki, mağdur ... benim akrabam olur. Kendisini suça sürüklenen çocuk ... aramış ben de ...'e mikrofonu aç ben de dinleyeyim dedim. Sonrasında silah sesi geldi fakat tehdit içerikli sözler söylemedi. Olay nedeniyle suça sürüklenen çocuk ...'tan şikayetçi değilim. Davaya katılma talebim yoktur.", Şeklinde savunmada bulunmuşlardır.
Uyuşmazlık ve ön sorun konularının sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için sırasıyla ele alınmasında fayda bulunmaktadır.
1- Sanıklar hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığı;
İnsanın dış dünyaya yansıyan davranışlarını esas alan ceza hukuku, onun davranışlarında iç dünyasının, o anki ruh hâlinin ve genel psikolojik özelliklerinin önemi bulunduğunu kabul ederek bu psikolojik durumlara belli bir hukuki değer vermektedir. Bu itibarla modern ceza hukuku sadece işlenen suçu değil, suçun işlenmesinde etkili olan nedenleri göz önünde bulundurarak cezalandırma yoluna gitmektedir (Devrim ..., Yeni Türk Ceza Kanunu'nda Haksız Tahrik, AÜHFD, 2004, C. 54, ....225.).
Haksız hareketin kişi üzerinde ve onun psikolojik aleminde bir tepki doğuracağını kabul eden modern ceza hukuku, failin bu durumunu değerlendirmekte, cezai sorumluluğunu azaltan bir sebep olarak görmektedir. Failin bu subjektif durumuna önem veren çeşitli ülkelerin ceza kanunlarında, failin cezasında belli oranlarda indirim yapılması esası kabul edilmiştir (M. Muhtar Çağlayan, Yargıtay İçtihatları Işığında Haksız Tahrik üzerine Bir İzah Denemesi, ... Dergisi, Ocak –Şubat, 1982, ....1, ....14.).
Bu düşünceden hareketle 5237 sayılı TCK'nın 29. maddesinde de haksız tahrik;
"Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir." şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak kabul edilmiştir.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sadır olmalıdır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda, 765 sayılı Kanun'da yer alan "ağır – hafif tahrik" ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir. Mağdur ya da ölenden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.
Yerleşmiş yargısal kararlarda kabul edildiği üzere, gerek fail, gerekse mağdurun karşılıklı haksız davranışlarda bulunması hâlinde, tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağduru tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hâl almışsa, başka bir deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmelidir.Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı hâlinde, fail ve mağdurun biri diğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması hâlinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir.Bu açıklamalar ışığında her iki sanık yönünden uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;Sanık ... ile sanık ...'ın akraba oldukları, mağdur ...'ın ise sanık ...'un yanında bir süre çalıştığı, mağdur ...'ın alacağı olduğu ve alamadığından bahisle sanık ...'u telefonla arayarak hakaret ve tehditlerde bulunduğu, sanık ...'ın da bu husumetten haberdar olduğu, olaydan yaklaşık 2 saat önce mağdur ...'ın inceleme dışı mağdur ... ...'ı cep telefonundan arayarak evlerinin damına çıkmasını istediği ve o sırada mağdur ...'in yanında bulunan sanık .... ile evlerinin damına çıktıkları, mağdur ...'ın av tüfeğiyle isabet kaydetmeyecek şekilde tehdit kastıyla ateş ettiği, bu olay üzerine sanıklar ..., .... ve inceleme dışı diğer sanıklarla iki araba hâlinde mağdur ...'ı aramaya başladıkları ve onu bularak araca bindirip mağdurun evine yakın olan ... beldesinde bulunan mezarlığa götürdükleri, sanık ...'un mağdur ...'ı basit tıbbi müdahale ile giderilecek şekilde darbettiği, sonrasında mağdurun evine giderek ağabeyine teslim ettikleri anlaşılan olayda;Mağdur ...'ın suça sürüklenen çocuk sıfatıyla 12.12.2013 tarihinde Savcılıkta verdiği ifadesinde; "Ben ... isimli şahsı tanırım. Kendisi ile aramızda önceye dayalı husumet vardır. Kendisini cep telefonu hattından arayarak sinkaflı sözlerle hakarette bulundum. 'Senin yanına bırakmayacağım.' şeklinde tehdit ettim ve cep telefonunu ısrarla çaldırarak rahatsız ettim. Bu eylemleri işlediğimi kabul ediyorum." şeklinde tehdit ve hakarette bulunduğuna dair ikrarda bulunması, sanık ...'un bu yönde aşamalarda değişmeyen tutarlı anlatımlarının olması, yine mağdur ...'ın inceleme dışı sanık ... ...'ı cep telefonundan arayıp yanında sanık .... Yıldırım olduğunu bilerek onlardan evin damına çıkmasını istedikten sonra tehdit amacıyla av tüfeğiyle ateş etmesi hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, sanıkların kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu mağdurdan kendilerine yönelen haksız fiillerin meydana getirdiği hiddetin etkisi altında işlediklerinden haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiği kabul edilmelidir.Bu itibarla, bu uyuşmazlık konusu bakımından her iki sanık yönünden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.1- Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurul Üyesi; sanık ... yönünden haksız tahrik hükümlerinin uygulanma koşullarının oluşmadığı düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
2- Yerel Mahkemece sanıklar hakkında temel cezanın belirlenmesi sırasında gösterilen gerekçenin yasal ve yeterli olup olmadığı;
TCK’nın "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" başlıklı 109. maddesi;
"(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Bu suçun;
a) Silahla,
b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Üstsoy, altsoy veya eşe karşı,
f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat arttırılır.
(4) Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
(5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.
(6) Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır." şeklinde düzenlenmiş iken,
14.07.2021 tarihinde yürürlüğe giren 7331 sayılı Kanun’un 9. maddesi ile;
"(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2)...
(3)...
e) Üstsoy, altsoy veya eşe ya da boşandığı eşe karşı,
İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat arttırılır.
(4)...
(5)...
(6)...",
Hâlini almıştır.
Temel cezanın belirlenmesine ilişkin ilkeler 5237 sayılı TCK’nın 61. maddesinin birinci fıkrasında;
"(1) Hâkim, somut olayda,
a) Suçun işleniş biçimini,
b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
d) Suçun konusunun önem ve değerini,
e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
g) Failin güttüğü amaç ve saiki,
Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler." şeklinde düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCK’nın "... ve kanun önünde eşitlik ilkesi" başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasındaki, "Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur." biçimindeki hüküm ile de, işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında "orantı" bulunması gerektiği vurgulanmıştır.
Kanun koyucu, cezaların kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hâkime, olayın özelliği ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevi yüklemiştir. Hâkimin temel cezayı belirlerken dayandığı gerekçe, TCK’nın 61/1. maddesine uygun olarak, suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saiki ile ilgili dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde kanuni ve yeterli olmalıdır.
Türk Ceza Kanunu'nda suçlar için çoğunlukla sabit cezalar öngörülmemiş, alt ve üst sınırlar gösterilerek, bu sınırlar arasından hâkime temel cezayı belirleme yetkisi verilmiştir. Basamaklı ceza öngören suçlarda, iki sınır arasında cezayı belirleme konusundaki takdir yetkisi her somut olayın özelliğine göre kanunun genel amacı ve felsefesi gözetilerek 5237 sayılı TCK'nın 61. maddesinde sıralanan ölçütlere göre kullanılır (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 4. Baskı, ....530).Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın "Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması" başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası; "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." şeklinde düzenlenmiştir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun "Kararların gerekçeli olması" başlıklı 34. maddesinin birinci fıkrasında; "Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230. madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir","Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar" başlıklı 230. maddesinde de;
"(1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:
a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.
b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.
c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanununun 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanunun 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.
d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.
(2) Beraat hükmünün gerekçesinde, 223. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(3) Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223. maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde bunun nedenleri gerekçede gösterilir",
"Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması" başlıklı 231. maddesinde,
"(1) Duruşma sonunda, 232 nci maddede belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesi ana çizgileriyle anlatılır.
"Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar" başlıklı 232. maddesinde ise;
"(1) Hükmün başına, 'Türk Milleti adına' verildiği yazılır.
(2) Hükmün başında;
a) Hükmü veren mahkemenin adı,
b) Hükmü veren mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanunî temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği,
c) Beraat kararı dışında, suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
d) Sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı,
Yazılır.
(3) Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulur.
(4) Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır.
(5) Hâkimlerden biri hükmü imza edemeyecek hâle gelirse, bunun nedeni mahkeme başkanı veya hükümde bulunan hâkimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına yazılır.
(6) Hüküm fıkrasında, 223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun Maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.
(7) Hükümlerin nüshaları ve özetleri mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır ve mühürlenir",
Hükümlerine yer verilmiştir.
Buna göre, Anayasamızın 141 ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşı oy da dahil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunlu olup, hüküm; başlık, sorun, gerekçe ve sonuç (hüküm) bölümlerinden oluşmalıdır. "Başlık" bölümünde; hükmü veren mahkemenin adı, mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının, zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, varsa vekilinin ve kanuni temsilcisinin adı ve soyadı, sanığın açık kimliği ile varsa müdafisinin adı ve soyadı, beraat kararı dışında suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile hâlen tutuklu olup olmadığı belirtilmeli, "sorun" bölümünde; iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler ortaya konulmalı, "gerekçe" kısmında; mevcut deliller tartışılıp değerlendirildikten sonra, hükme esas alınan ve reddedilen deliller belirlenmeli, delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmak suretiyle hukuki nitelendirmeye yer verilmeli ve sonuç bölümünde açıklanan uygulamaların dayanaklarına değinilmeli, "sonuç (hüküm)" kısmında ise; CMK’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca aynı Kanun’un 223. maddesine göre verilen kararın ne olduğu, TCK’nın 61. ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre uygulanan kanun maddeleri ve hükmolunan ceza miktarı, yine aynı Kanun’un 53 ve devamı maddelerine göre, mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbiri, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin taleplerin kabul veya reddine ait dayanaklar, kanun yollarına başvurma ve tazminat talep etme imkânının bulunup bulunmadığı, kanun yoluna başvurma mümkün ise kanun yolunun ne olduğu, şekli, süresi ve mercisi tereddüde yer vermeyecek biçimde açıkça gösterilmelidir.Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi açısından mahkeme kararlarının "gerekçe" bölümü üzerinde ayrıca durulması gerekmektedir. CMK'nın 230. maddesi uyarınca, hükmün gerekçe bölümünde, suç oluşturduğu kabul edilen fiilin gösterilmesi, nitelendirilmesi ve sonuç (hüküm) bölümünde yer alan uygulamaların dayanaklarının gösterilmesi zorunludur. Gerekçe, hükmün dayanaklarının, akla, hukuka ve dosya muhtevasına uygun açıklamasıdır. Bu nedenle, gerekçe bölümünde hükme esas alınan veya reddedilen bilgi ve belgelerin belirtilmesi ve bunun dayanaklarının gösterilmesi, bu dayanakların da, geçerli, yeterli ve kanuni olması gerekmektedir. Kanuni, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Bu itibarla keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, sağlıklı bir denetime imkân sağlamak bakımından, hükmün gerekçeli olmasında zorunluluk bulunmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında her iki sanık yönünden birinci ön sorun konusu değerlendirildiğinde;Birinci uyuşmazlık konusunda anlatıldığı şekilde gerçekleşen olayda;
Sanıkların gerçekleştirmiş oldukları cebirle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun TCK’nın 109. maddesinin ikinci fıkrasında alt sınırının iki, üst sınırının ise yedi yıl olarak düzenlendiği, aynı Kanun’un 109. maddesinin üçüncü fıkrasının bentlerinde altı farklı nitelikli hâlin öngörüldüğü, sanıkların eylemlerinin bu nitelikli hâllerden “Birden fazla kişi tarafından birlikte” ve “Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı” şeklinde düzenlenmiş bulunan (b) ve (f) bentleri kapsamında olduğu, alt ve üst sınırlar arasında temel cezanın tayininde TCK'nın 61. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Suçun işleniş biçimini", "Suçun işlenmesinde kullanılan araçları", "Suçun işlendiği zaman ve yeri", "Suçun konusunun önem ve değerini", "Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını", "Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını", "Failin güttüğü amaç ve saiki" şeklinde düzenlenen yedi bentteki hususların göz önünde bulundurulmasının gerektiği, birden fazla nitelikli hâlin bir arada bulunması hâlinde temel ceza alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenebilecek ise de bu durumun da yine her dosya içerisindeki özelliklere, TCK'nın 3. maddesinde düzenlenen orantılılık ilkesine ve hakkaniyete uygunluk göstermesinin zorunlu olduğu, tüm bu değerlendirmeler ile birlikte TCK'nın 61. maddesinde yer alan hususların birlikte ele alınmasının gerektiği, Yerel Mahkemece sanıklar hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünde temel cezayı belirlerken sanık ... yönünden "suçun işleniş biçimi, kastının yoğunluğu, eylemin gerçekleşmesindeki etkisi", sanık ... yönünden ise "suçun işleniş biçimi, kastının yoğunluğu" biçiminde "2 yıl 3 ay" ve "3 yıl" hapis cezaları belirlemesinin TCK'nın 3. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen "orantılılık" ilkesine ve dosya kapsamına uygun olmadığı, Yerel Mahkemenin temel cezayı tayin ederken belirtmiş olduğu sebeplerin kanun maddesindeki ifadelerin aynen tekrarından ibaret olduğu, somutlaştırma yapılmadığı, tüm bu nedenlerle hükmün Anayasa'nın 141 ve 5271 sayılı CMK'nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde kanuni ve yeterli gerekçeyi içermediği anlaşıldığından,
Bu itibarla, bu ön sorun konusu bakımından her iki sanık yönünden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
2- Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurul Üyesi; sanıklar hakkında temel cezanın belirlenmesi sırasında gösterilen gerekçenin yasal ve yeterli olduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
3- Sanıklar hakkında TCK'nın 110. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği;
Öğreti ve uygulamada; "Bir suçun işlenmesinden sonra failin, herhangi bir dış etken bulunmaksızın kendi hür iradesiyle, meydana gelen neticeyi ortadan kaldırmaya yönelik davranışlarına etkin pişmanlık" denilmektedir.
Türk Ceza Kanunu'nun kabul ettiği suç teorisi uyarınca, suçun kanuni tanımında yer alan unsurların gerçekleşmesiyle, ortaya cezalandırmayı gerektirir bir haksızlık çıkmakta ve kusurluluğu kaldıran bir sebebin bulunmaması halinde, fail hakkında bir ceza ya da güvenlik tedbirine hükmolunmaktadır. Fakat bazı hâllerde kanun koyucu, failin cezalandırılması için başka birtakım unsurların da bulunması veyahut bulunmamasını aramıştır. İşte haksızlık ve kusur isnadı dışında kalan bu gibi hususlar "suçun unsurları dışında kalan hâller" başlığı altında ele alınmaktadır. Bunlardan failin cezalandırılması için gerekli olanlara "objektif cezalandırılabilme şartları" bulunmaması gerekenlere ise "şahsi cezasızlık sebepleri" ya da "cezayı kaldıran veya azaltan şahsi sebepler" denilmektedir (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, ... 2015, 8. Baskı, .... 351.). Bu yönüyle etkin pişmanlık, cezayı kaldıran veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebepler arasında yer almaktadır.İşledikleri suç nedeniyle şahısların cezalandırılması kural olmakla birlikte, bir kısım şartların gerçekleşmesi durumunda kişi hakkında ceza davasının açılmasından, açılmış olan davanın devamından ve sonuçta ceza verilmesinden veya mahkûm olunan cezanın infazından vazgeçilmesi izlenen suç politikasının bir gereğidir. Bilindiği üzere suç, bir süreç içerisinde işlenmekte olup, buna suç yolu ya da "iter criminis" denilmektedir. Bu süreçte fail, önce belli bir suçu işlemek hususunda karar vermekte, daha sonra bunun icrasına yönelik hazırlıkları yapmakta, son olarak icra hareketlerini gerçekleştirmektedir. Çoğu suç, fiilin icra edilmesiyle tamamlanırken, kanuni tarifte ayrıca bir unsur olarak neticeye yer verilen suçlarda, suçun tamamlanması için fiilin icra edilmesinden başka ayrıca söz konusu neticenin gerçekleşmesi de aranmaktadır. Türk Ceza Kanunu'nun 36. maddesindeki "gönüllü vazgeçme" düzenlemesi ile failin suç yolundan dönerek, suçun tamamlanmasını veyahut da neticenin gerçekleşmesini önlemesi; etkin pişmanlığa ilişkin düzenlemeler ile de, suç tamamlandıktan sonra hatasının farkına vararak nedamet duyup neden olduğu haksızlığın neticelerini gidermesi için teşvikte bulunulması amaçlanmıştır.
TCK'da etkin pişmanlık tüm suçlarda uygulanabilecek genel bir hüküm olarak değil, özel suç tipleri bakımından uygulanabilecek istisnai bir müessese olarak düzenlenmiştir. Bu bağlamda kanun koyucu bazı suçlara ilişkin etkin pişmanlık düzenlemesini "etkin pişmanlık" başlığıyla bağımsız bir madde hâlinde (TCK'nın 93, 110, 168, 192, 201, 221, 248, 254, 269, 274, 293.) bazılarını ise suç tipinin düzenlendiği maddenin bir fıkrası şeklinde gerçekleştirmiştir. (TCK'nın 184/5, 230/5, 245/5, 275/2, 275/3, 281/3, 282/6, 289/2, 297/4, 316/2.) Bu hükümlerin bir kısmında etkin pişmanlık nedeniyle cezanın tamamen ortadan kaldırılması öngörülmüş, bir kısmında ise sadece belli oranda indirilmesi kabul edilmiştir.
Etkin pişmanlık, kanunun etkin pişmanlığa imkân tanıdığı her suç tipinde, o suçun karakterine uygun bir yapıya bürünmektedir (Yasemin Baba, Türk Ceza Kanununda Etkin Pişmanlık, Oniki Levha Yayınları, ... 2013, .... 22.). Ancak bu durum, etkin pişmanlık hükümleri arasında hiçbir ortak unsur olmadığı anlamına gelmemektedir. Gerek Türk Ceza Kanunu'ndaki gerekse özel ceza kanunlarındaki etkin pişmanlık düzenlemeleri incelenip öğreti ile yerleşik yargısal kararlardaki görüşler birlikte değerlendirildiğinde etkin pişmanlığın unsurlarının;
1- Kanunda etkin pişmanlığa imkân tanıyan bir düzenleme bulunması,
2- Suçun tamamlanmış olması,
3- Failin kanunda öngörülen biçimde aktif bir davranışının gerçekleşmesi,
4- Failin bu davranışın iradi olması,
Şeklinde belirlenmesi mümkündür.
Etkin pişmanlığın uygulanabilmesi için öncelikle kanunda o suç ve faili bakımından buna imkân tanıyan özel bir hüküm bulunması gerekir. Her suç açısından etkin pişmanlığın uygulanması mümkün değildir. Esasen niteliği gereği her suç etkin pişmanlığa elverişli de değildir. Bir suç tipi bakımından kanunda etkin pişmanlık düzenlemesi öngörülmemiş ise "kanunilik ilkesi" uyarınca kıyas veya yorum yoluyla da olsa etkin pişmanlık uygulanamaz. Örneğin TCK'nın 168. maddesinde mal malvarlığına yönelik bazı suçlar bakımından etkin pişmanlık düzenlemesi öngörüldüğü hâlde suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçu maddede sayılmadığından, bu suç açısından anılan maddenin uygulanması mümkün değildir.
Etkin pişmanlık hükmünün uygulanabilmesi için suçun tamamlanmış olması gerekir. Teşebbüs aşamasında kalan suçlar bakımından etkin pişmanlıktan söz edilemez ancak şartları var ise "gönüllü vazgeçme" gündeme gelebilir.
Etkin pişmanlığın diğer bir şartı, failin kanunda öngörüldüğü biçimde, pişmanlığını gösteren aktif bir davranışının bulunmasıdır. Gerçekten de etkin pişmanlığa ilişkin kanuni düzenlemeler incelendiğinde; "Suçun meydana çıkmasına ve diğer suçluların yakalanmasına hizmet ve yardım etme," "Mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakma," "Mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen giderme," "Diğer suç ortaklarını ve sahte olarak üretilen para veya kıymetli damgaların üretildiği veya saklandığı yerleri mercine haber verme," "Örgütü dağıtma ya da verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlama, "İftiradan dönme," "Gerçeği söyleme" gibi çeşitli şekillerde failden işlediği suçla gerçekleşen haksızlığın neticelerini mümkün olduğu ölçüde ortadan kaldırmaya yönelik aktif davranışlarda bulunmasının arandığı görülmektedir. Gerçekleştirdiği haksızlığın neticelerini kanunun aradığı biçimde ortadan kaldırmaya yönelik hiçbir aktif davranışta bulunmayan fail hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması mümkün değildir. Nitekim kanun koyucu tarafından da etkin pişmanlığın adlandırılmasında sergilenmesi gereken davranışın bu özellikleri gözetilerek "etkin" kelimesi tercih edilmiştir. Karşılaştırılmalı hukukta da müessesenin isimlendirilmesinde benzer bir vurgunun yapıldığı görülmektedir. Örneğin; Alman, Fransız, İspanyol, İngiliz Hukukunda adlandırma sırasıyla; "Tätige Reue," "Repentir actif," "Arrepentimiento activo eficaz," "Active Repentance" şeklinde yapılmıştır. Ancak aktif davranış, "Bizzat fail tarafından bir davranışta bulunmasının zorunlu olduğu" şeklinde anlaşılmamalıdır. Failin iradesine dayanan üçüncü kişinin hareketi de, bu hareketin yapılmasına fail tarafından neden olunduğu sürece yeterli kabul edilmelidir.Etkin pişmanlığın varlığının kabul edilebilmesi için sanığın suç sonrası sergilediği aktif davranışın iradi olması da gerekmektedir. Bu şart, etkin pişmanlığın sübjektif unsurunu teşkil etmektedir. Etkin pişmanlığın var olduğunun kabulü için, tek başına failin haksızlığın sonuçlarını ortadan kaldırmaya yönelik davranışlarda bulunmuş olması yeterli değildir. Etkin pişmanlıkta fail, suç sonrası mağdurun uğradığı zararı gidermeyi, engellemeyi, düzeltmeyi ya da tehlikeyi önlemeyi iradi yani gönüllü olarak gerçekleştirmelidir. Çoğu zaman fail bu tür davranışları, suçu işledikten sonra duyduğu pişmanlığın tesiri ile yapmaktadır. Bu nedenle müessesenin adlandırılmasına tercih edilen ikinci kelime "pişmanlık" olmuştur. Aynı şekilde karşılaştırılmalı hukukta örnekleri verilen isimlerden anlaşılacağı üzere "tövbe" kelimesi ile bu vurgunun yapıldığı görülmektedir. Etkin pişmanlıkta ceza verilmesinden vazgeçilmesinin veyahut cezadan bir indirim yapılmasının temelinde failin bu pişmanlığı yatmaktadır. Zira cezalandırılmada güdülen asıl amaç, kişilerin pişmanlık duymasını sağlayıp yeniden topluma kazandırılmasıdır. Failin dışa yansıyan davranışlarının pişmanlığının tezahürü olarak kabul edilebilecek derecede iradi olması yeterli olup, iç dünyasına bakılarak gerçekten samimi olup olmadığı aranmayacaktır. Bu bakımdan sanığın davranışında cezadan kurtulma saiki de etkili olmuş olsa, önemli olan salt bu saikle hareket edilmemiş olmasıdır. Nitekim Türk Ceza Kanunu'nun uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçunda etkin pişmanlığa ilişkin 192. maddesiyle ilgili görüşmelerde, bu kanunun hazırlanmasında görevli akademisyenlerden Adem Sözüer; "Gönüllü vazgeçme veya etkin pişmanlıkta, kişinin iç dünyasında gerçekten nedamet duyup duymadığına bakmıyoruz sadece; yani gönüllü vazgeçme ve etkin pişmanlıkta suç politikası gereğince kişinin suç yolundan kendi iradesiyle dönüp dönmemesine bakıyoruz. O yüzden, kendi iç dünyasında gerçekten pişmanlık duyup duymadığına ilişkin konular, aslında ne gönüllü vazgeçmeyi, suça teşebbüsü ne de buradaki etkin pişmanlığı belirleyici unsuru değildir." şeklinde açıklamalarda bulunmuştur. (Tutanaklarla Türk Ceza Kanunu, ... Bakanlığı Yayın İşleri Dairesi Başkanlığı, ... 2005, .... 697.)
Etkin pişmanlıkla ilgili bu genel şartlar dışında kanun koyucu, ilgili suç tipinde özel olarak etkin pişmanlığın belirli bir zaman dilimi içerisinde gerçekleşmesi veya başka bazı ön şartların varlığını da aramış olabilir.Örneğin Türk Ceza Kanunu'nun kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarına ilişkin 110. maddesinde etkin pişmanlığın soruşturmaya başlanmadan önce ve mağdurun şahsına bir zarar dokunmaksızın gerçekleşmiş olması aranmıştır. Bu hâllerde etkin pişmanlık hükmünün uygulanabilmesi için, zaman şartının yanında diğer şartların da gerçekleşmiş olması gerekir.
TCK'nın "etkin pişmanlık" başlığını taşıyan ve uyuşmazlık konusunu ilgilendiren 110. maddesinde de; "yukarıdaki maddede tanımlanan suçu işleyen kişi bu suç nedeniyle soruşturmaya başlanmadan önce mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın onu kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakacak olursa cezanın üçte ikisine kadarı indirilir" biçiminde, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçları bakımından cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi bir sebep olarak "etkin pişmanlık" düzenlemesi getirilmiştir. Madde gerekçesinde de; "Etkin pişmanlık için suç tamamlandıktan sonra mağdurun güvenli yerde serbest bırakılması gerekir. Bunun kendiliğinden, yani herhangi bir zorlama bulunmadan gerçekleşmesi gerekir. Ayrıca, etkin pişmanlığın, bu suç nedeniyle soruşturmaya başlanmadan önce gerçekleşmesi gerekir. Soruşturma makamlarının işe el koymasından sonra serbest bırakma hâlinde, etkin pişmanlık hükmünden yararlanılamayacaktır." açıklamalarına yer verilmiştir.Anılan düzenlemeye göre, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işleyen kişinin, bu suç nedeniyle soruşturma başlamadan önce mağduru şahsına zarar vermeksizin kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakması hâlinde hakkında etkin pişmanlık hükmü uygulanacaktır.
Buna göre kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için aşağıdaki şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir:
1- Suç tamamlanmalıdır. Suç tamamlanmadan, başka bir ifadeyle icra hareketleri devam ederken failin mağduru serbest bırakması durumunda etkin pişmanlık değil gönüllü vazgeçme söz konusu olacaktır.
2- Fail, mağduru suç nedeniyle hakkında soruşturmaya başlanmadan evvel serbest bırakmalıdır.
Soruşturmanın başlamasından sonra failin mağduru serbest bırakmasının ceza sorumluluğu üzerinde bir etkisi bulunmayacaktır. Dolayısıyla mağdurun olay yetkili merciler tarafından öğrenildikten sonra serbest bırakılması durumunda, kanunun aradığı diğer bütün şartlar gerçekleşse bile etkin pişmanlık hükümleri uygulanamayacak, ancak bu husus takdiri indirim nedeni olarak kabul edilebilecektir.
3- Fail, mağduru herhangi bir baskı veya zorlama olmaksızın, kendiliğinden serbest bırakmalıdır. Failin mağduru hangi nedenlerle bıraktığının önemi yoktur. Önemli olan herhangi bir dış zorlama bulunmaksızın mağdurun özgür iradeyle serbest bırakılmasıdır.
4- Mağdur fail tarafından serbest bırakılmalıdır. Mağdurun sanığın elinden kaçması veya olayı haber alan kolluk görevlileri veya başkaları tarafından bulunduğu yerden alınması hâlinde bu hüküm uygulanamayacaktır. Ayrıca failin mağduru "Halkın içine çıkabilecek bir hâlde" serbest bırakması gerekir. Örneğin çıplak vaziyette bırakma, kanunun aradığı anlamda serbest bırakma olarak kabul edilemeyecektir.
5- Fail mağduru zarar görmeyeceği ve istediği yere rahatlıkla ulaşabileceği güvenli bir mahalde serbest bırakmalıdır. Mağdurun gece vakti, yerleşim yerlerine uzak ıssız bir yerde veya ormanda serbest bırakması durumunda bu hüküm uygulanamayacaktır.
6- Failin mağdurun şahsına bir zarar vermemiş olması gerekir.
Somut olayda, sanıkların mağdurları soruşturma başlamadan önce güvenli bir yerde kendiliğinden serbest bırakmaları karşısında haklarında etkin pişmanlık hükmünün uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi açısından, "Mağdurun şahsına bir zarar verilmemiş olma" şartı üzerinde durulmalıdır.
Kanun'da "Mağdurun şahsına zarar verilmemiş olma" şartından söz edildiğine göre, mağdurun malvarlığına ya da başka birisine zarar verilmiş olması, etkin pişmanlık hükmünün uygulanmasına engel teşkil etmeyecektir. Zararın hafif veya ağır, maddi ya da manevi olması arasında fark bulunmamaktadır. Öte yandan mağdurun şahsına zarar verilmesi, onun bedensel olarak herhangi bir zarar görmemiş olmasını ifade eder (Prof. Dr. Mahmut Koca-Prof. Dr. İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Dördüncü Baskı, ... Yayınevi, ... 2017, .... 419.). Örneğin, mağdura karşı cebir kullanılması, mağdurun yaralanması, aç, susuz ya da uykusuz bırakılması, cinsel arzuların tatmini amacıyla birtakım eylemlere maruz bırakılması hâlinde etkin pişmanlık hükümleri uygulanamayacaktır. Failin mağduru, şahsına zarar verdikten sonra fakat hakkında soruşturma başlamadan önce kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakması durumunda da etkin pişmanlık hükümleri uygulanmayacak, ancak bu durum temel cezanın tayininde ya da takdiri indirim nedenlerinin uygulanması sırasında göz önünde bulundurulabilecektir.
TCK'nın 109. maddesinin altıncı fıkrasında; "Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır" düzenlemesine yer verilip, gerekçesinde de "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun işlenmesi amacıyla ya da sırasında, kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler de uygulanır; bu itibarla, kasten yaralama suçunun temel şeklinin gerçekleşmesi hâlinde, maddenin ikinci fıkrasına istinaden cezaya hükmedilmelidir" denilerek, suçun işlenmesi amacıyla ya da suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinden birinin meydana gelmesi hâlinde ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmek suretiyle, anılan neticenin gerçekleşmesi durumunda, mağdurun şahsına zarar verilmiş olması nedeniyle, etkin pişmanlık için aranan "Mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın serbest bırakma" şartı oluşmadığından, etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanamayacağının kabulü gerekmektedir.109. maddenin altıncı fıkrasının "Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır" hükmü göz önünde bulundurulduğunda, bu suçun işlenmesi amacıyla, işlendiği süreyle sınırlı bir zaman dilimi içerisinde ve eylemin gerçekleştirilmesi sırasında mağdurun, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurunu oluşturacak ve kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerine ulaşmayacak şekilde yaralanması hâlinde, diğer şartların da var olması kaydıyla etkin pişmanlık hükümleri uygulanabilecektir.Bu açıklamalar ışığında her iki sanık yönünden ikinci ön sorun değerlendirildiğinde;
Birinci uyuşmazlık konusunda anlatıldığı şekilde gerçekleşen olayda;Her ne kadar mağdur ...'ın yaralanmaları basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte ise de; TCK'nın 37. maddesi kapsamında iştirak iradesiyle hareket ederek sanıkların mağduru zorla araca bindirip mezarlık mevkiine götürdükten sonra sanık ...'un mağduru darbetmesi, söz konusu darp eylemlerinin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun doğal sonucu olmaması, sanıkların iştirak iradesi altında bu eylemleri ile ayrıca mağdurun şahsına zarar vermeleri ve mağdurun şahsına zarar verilmemesi hâlinin TCK'nın 110. maddesinde yer alan etkin pişmanlığa ilişkin hükmün uygulanma koşulları arasında bulunması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanıkların mağdur ...'a yönelik gerçekleştirdikleri eylemler yönünden haklarında TCK'nın 110. maddesinin uygulanma koşullarının bulunmadığı kabul edilmelidir.Bu itibarla, bu ön sorun konusu bakımından her iki sanık yönünden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.Sanık ... yönünden TCK'nın 110. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma koşullarının gerçekleşmediğine ilişkin çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurul üyeleri ... ve ..."Genel Kurulun sayın çoğunluğu ile aramızda çıkan uyuşmazlık; Sanık ... yönünden TCK’nın 110. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasının gerekip gerekmediğine ilişkindir. Sanıklar ... ve ...’ın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK’nın 37/1. maddesi delaletiyle 109/2, 109/3-b,f, 62, 63 ve 53. maddeleri uyarınca sanık ...’un 5 yıl, sanık ...’ın ise 3 yıl 9 ay hapis cezaları ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına ve mahsuplarına ilişkin ... 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen hükümlerin sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 05.04.2017 tarih ve 297717 sayı ile;'...sanıklar lehine haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasını gerektirdiği, mahkemenin gerekçeli kararında haksız tahrik hükümlerinin sanıklar lehine uygulanmadığı, uygulanıp uygulanmayacağının dahi tartışılmadığı,' görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 15.06.2017 tarih ve 2180-3357 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmiştir. Genel Kurulun sayın çoğunluğu ile aramızdaki uyuşmazlık sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu yönünden etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı noktasında toplanmakta olup öncelikle ilgili kurumlar hakkında kısaca açıklama yapmakta fayda bulunmaktadır.Öğreti ve uygulamada; 'Bir suçun işlenmesinden sonra failin, herhangi bir dış etken bulunmaksızın kendi hür iradesiyle, meydana gelen neticeyi ortadan kaldırmaya yönelik davranışlarına etkin pişmanlık' denilmektedir.
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için aşağıdaki şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir:
1- Suç tamamlanmalıdır. Suç tamamlanmadan, başka bir ifadeyle icra hareketleri devam ederken failin mağduru serbest bırakması durumunda etkin pişmanlık değil gönüllü vazgeçme söz konusu olacaktır.2- Fail, mağduru suç nedeniyle hakkında soruşturmaya başlanmadan evvel serbest bırakmalıdır.
Soruşturmanın başlamasından sonra failin mağduru serbest bırakmasının ceza sorumluluğu üzerinde bir etkisi bulunmayacaktır. Dolayısıyla mağdurun olay yetkili merciler tarafından öğrenildikten sonra serbest bırakılması durumunda, kanunun aradığı diğer bütün şartlar gerçekleşse bile etkin pişmanlık hükümleri uygulanamayacak, ancak bu husus takdiri indirim nedeni olarak kabul edilebilecektir.
3- Fail, mağduru herhangi bir baskı veya zorlama olmaksızın, kendiliğinden serbest bırakmalıdır. Failin mağduru hangi nedenlerle bıraktığının önemi yoktur. Önemli olan herhangi bir dış zorlama bulunmaksızın mağdurun özgür iradeyle serbest bırakılmasıdır.
4- Mağdur fail tarafından serbest bırakılmalıdır. Mağdurun sanığın elinden kaçması veya olayı haber alan kolluk görevlileri veya başkaları tarafından bulunduğu yerden alınması hâlinde bu hüküm uygulanamayacaktır. Ayrıca failin mağduru "Halkın içine çıkabilecek bir hâlde" serbest bırakması gerekir. Örneğin çıplak vaziyette bırakma, kanunun aradığı anlamda serbest bırakma olarak kabul edilemeyecektir.
5- Fail mağduru zarar görmeyeceği ve istediği yere rahatlıkla ulaşabileceği güvenli bir mahalde serbest bırakmalıdır. Mağdurun gece vakti, yerleşim yerlerine uzak ıssız bir yerde veya ormanda serbest bırakması durumunda bu hüküm uygulanamayacaktır.
6- Failin mağdurun şahsına bir zarar vermemiş olması gerekir.Somut olayda, sanıkların mağdurları soruşturma başlamadan önce güvenli bir yerde kendiliğinden serbest bırakmaları karşısında haklarında etkin pişmanlık hükmünün uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi açısından, 'Mağdurun şahsına bir zarar verilmemiş olma' şartı üzerinde durulmalıdır.Kanun'da 'Mağdurun şahsına zarar verilmemiş olma' şartından söz edildiğine göre, mağdurun malvarlığına ya da başka birisine zarar verilmiş olması, etkin pişmanlık hükmünün uygulanmasına engel teşkil etmeyecektir. Zararın hafif veya ağır, maddi ya da manevi olması arasında fark bulunmamaktadır. Öte yandan mağdurun şahsına zarar verilmesi, onun bedensel olarak herhangi bir zarar görmemiş olmasını ifade eder (Prof. Dr. Mahmut Koca-Prof. Dr. İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Dördüncü Baskı, ... Yayınevi, ... 2017, .... 419.). Örneğin, mağdura karşı cebir kullanılması, mağdurun yaralanması, aç, susuz ya da uykusuz bırakılması, cinsel arzuların tatmini amacıyla birtakım eylemlere maruz bırakılması hâlinde etkin pişmanlık hükümleri uygulanamayacaktır. Failin mağduru, şahsına zarar verdikten sonra fakat hakkında soruşturma başlamadan önce kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakması durumunda da etkin pişmanlık hükümleri uygulanmayacak, ancak bu durum temel cezanın tayininde ya da takdiri indirim nedenlerinin uygulanması sırasında göz önünde bulundurulabilecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;Sanıklar ... ve ...’ın akraba oldukları, sanık ... ile mağdur ... arasında alacak verecek meselesinden kaynaklı bir husumetin bulunduğu olay günü sanıklar ..., ... ve inceleme dışı sanıkların mağdurun bulunduğu yere araçlarıyla gittikleri ve mağduru arabaya bindirerek mağdurun evinin yakınında bulunan ... mezarlığı mevkiine götürdükleri, araçtan indikten sonra sanık ...’un mağduru dövdüğü, olay sonrası sanıkların birlikte mağduru evine bıraktığı anlaşılan olayda;
1-)Mağdurun beyanları incelendiğinde; 02.12.2013 tarihinde Kollukta mağdur sıfatıyla verdiği ifadesinde; '.... yanıma gelerek hiçbir şey söylemeden benim kafama, bacağıma ve hayalarıma tekme ... vurarak darp etti...Beni sadece ... darp etti, diğer şahıslar herhangi bir şey yapmadılar, bu anlattığım olaylar ile ilgili sadece ... UÇ’ dan davacı ve şikayetçiyim, uzlaşmak da istemiyorum.'
20.11.2014 tarihli duruşmada; '...sanık ... bana eli ile kafama 1 defa vurdu.' şeklinde beyanlarda bulunarak açıkça kendisini darp eden şahsın sanık ... olduğunu belirtmesi ve bu hususun diğer tüm beyanlarla örtüşmesi,
2-)İnceleme dışı mağdur ...’ın Kollukta; '...Mezarlık civarında araçtan indik. Eniştem .... araçtan indikten sonra ... ı yanına alarak bizden yaklaşık 10 metre kadar uzaklaştırdı ve bize siz gelmeyin biz biraz konuşacağız indi. Bir müddet eniştem ile... yalnız konuştular ve ben ne konuştuklarını uzak olduğu ve sakin bir şekilde sessizce konuştukları için duymadım.' şeklindeki beyanının benzer şekilde inceleme dışı sanıklar ... ve ...’in beyanlarıyla doğrulanması ve bu kapsamda sanık ...’ın mağdura karşı bir darp eylemi olmadığı gibi söz konusu yerde sadece konuşarak anlaşma sağlamaya çalıştığının açıkça belli olması,
3-) Gerek mağdurun gerekse mağdurun ağabeyi olan tanık ...’ın mağdurun sanıklar tarafından eve getirdiğine ilişkin beyanlarda bulunması,
Hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; sanık ... tarafından mağdurun darp edilme olayının ani bir biçimde gerçekleştiği, sanık ...’ın sanığı darp etmeksizin konuştuğu ve sanık ...’un bu kapsamda değerlendirilecek eylemine dahilinin olmadığı ani gelişen bu vurma olayına engel olma imkanının da bulunmadığı görülmektedir.
İştirak halinde işlenen suçlarda, suçtan ortaya çıkan sonucun bütün ortaklar için aynı olması koşuluna gelince burada, üzerinde anlaşılan suçun dışında bir suçun işlenmesi uyuşmazlık açısından önem arz etmektedir.
Failin iştirak iradesinin dışına çıkarak başka bir harekette bulunması veya ikinci harekette bulunması halinde bu hareketler suç oluştursa da, diğer ortakların bundan sorumlu tutulmasına imkân bulunmamaktadır, yapılan hareketler diğer ortaklar tarafından öngörülebilir nitelikte olsa dahi bu sonuçtan diğer ortaklar sorumlu tutulamazlar.(Hakeri, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 10. Bs. sh. 459 vd.)
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 19.03.2013 tarih 81-91 sayılı kararında:
'...Sanık Doğan ile sanık Mutlu arasında maktülün öldürülmesi konusunda birlikte suç işleme kararının bulunduğunu gösterir herhangi bir delilin dosya içerisinde bulunmaması, ani gelişen kavgada maktülün, sanık Mutlu'nun göğsüne vurduğu tek bir bıçak darbesi sonucunda hayatını kaybetmesi, sanık Doğan'ın fiil üzerinde ortak hakimiyet kurulduğunu gösterir herhangi bir davranışının olmaması karşısında, sanığın kasten öldürme suçuna iştirakinin 5237 sayılı TCK'nun 37/1. maddesi kapsamında müşterek faillik olarak kabulü mümkün değildir...'
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 13.10.2015 tarih 634-315 sayılı kararında:
'...Sanıklar ... ve . o ana kadar .'ın böyle bir eylem yapacağını bilmemektedir, olay aniden gelişmiştir, sanıkların .'ın yanında bulunmaları ona destek veya yardım niteliği taşımamaktadır. Sanıkların .'ın adam öldürme eylemine iştirakten sorumlu tutulmasını gerektirecek ne icrai ne de ihmali bir hareketleri bulunmamakta, Erhan'ın yanında bulunmaktan ibaret davranışları ise, ne suçun yasal tanımında yer alan fiili, ne de yardım şeklinde değerlendirilebilecek bir fiili oluşturmamaktadır. Ani gelişen bu olayda, sanıkların fiili önleme imkan ve yükümlülüğü de bulanmamaktadır...'
İlgili kararlardan hareketle iştiraken suç işleyen sanıklardan birinin etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmamasının diğeri açısından somut olayın özelliklerine göre değerlendirme yapılmasına engel olmayacağı açıktır. Aksinin kabulü halinde başkasının kusurlu hareketinden sanığın adeta objektif sorumluluk ilkeleri çerçevesinde sorumlu tutulması gibi bir sonuç ortaya çıkacaktır.
Sanık ... tarafından ani bir şekilde gelişen mağdura yönelik darp eylemine dahili olmayan ve mağduru evine bırakan sanık ... yönünden TCK’nın 110. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerektiğinden bahisle aksi yönde düşüncesi bulunan sayın çoğunluk görüşüne katılmayarak bu yöndeki karşı oyumuzu sunuyoruz.", düşünceleriyle,
Sanık ... yönünden TCK'nın 110. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma koşullarının gerçekleşmediğine ilişkin çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi de; benzer düşüncelerle,
Karşı oy kullanmışlardır.
Sanık ... yönünden TCK'nın 110. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma koşullarının gerçekleşmediğine ilişkin çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanık hakkında TCK'nın 110. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma koşullarının gerçekleştiği düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının asıl uyuşmazlık ve birinci ön sorun yönünden KABULÜNE,
2-Sanıklar ... ve ... hakkında mağdur ...'a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerine ilişkin Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesinin 09.02.2017 tarihli ve 11429-569 sayılı düzeltilerek onanmasına ilişkin kararının KALDIRILMASINA,
3- ... 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 07.04.2015 tarihli ve 185-539 sayılı hükümlerinin sanıklar ... ve ... hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanmaması ve temel cezanın belirlenmesi sırasında gösterilen gerekçenin yasal ve yeterli olmaması isabetsizliklerinden BOZULMASINA,
4-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabul edilerek Özel Daire onama kararının kaldırılıp Yerel Mahkeme hükümlerinin bozulması nedeniyle sanıklar ... ve ... hakkındaki cezaların infazlarına başlanılmış ise İNFAZIN DURDURULMASINA, sanıkların bu suçtan cezaevine alınmış olmaları ihtimali bulunduğundan, başka bir suçtan tutuklu veya hükümlü değillerse DERHAL SERBEST BIRAKILMALARI için YAZI YAZILMASINA,
5- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının ikinci ön sorun yönünden REDDİNE,
6- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 18.05.2022 tarihinde sanık ... hakkında asıl uyuşmazlık, her iki sanık hakkında birinci ve ikinci ön sorunlar yönünden oy çokluğuyla, sanık ... hakkında ise asıl uyuşmazlık yönünden oy birliğiyle karar verildi.
..
.
.
.
.
.