Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/486 Esas 2022/417 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2019/486
Karar No: 2022/417
Karar Tarihi: 07.06.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/486 Esas 2022/417 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Sanık, çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından TCK'nın ilgili maddeleri uyarınca hüküm giymiş ve dosya Yargıtay'a taşınmıştır. Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesi ilk incelemesinde, mağdurun beyanlarının çelişkili olduğunu ve sanığın her iki suçtan da beraatını gerektirdiğini belirtmiş, ancak Yerel Mahkeme ilk hükümdeki gerekçeye atıf yaparak direnme kararı vermiştir. Ceza Genel Kurulu, direnmenin usul ve kanuna uygun olmadığına karar vererek konu hükümlerin BOZULMASINA karar vermiştir. İlgili kanun maddeleri: TCK 103/1-a, TCK 103/2, TCK 43/1, TCK 53, TCK 62, TCK 53, TCK 63, TCK 109/1, TCK 109/3-f, TCK 109/5, CMK 34, CMK 230, CMK 232.
Ceza Genel Kurulu         2019/486 E.  ,  2022/417 K.

    "İçtihat Metni"

    Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 14. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ağır Ceza

    Sanık ...’in çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan TCK’nın 103/1-a delaletiyle 103/2, 43/1, 53, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan aynı Kanun'un 109/1, 109/3-f, 109/5, 43/1, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesince 03.12.2013 tarihli ve 315-433 sayılı hükümlerin sanık müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 24.04.2014 tarih ve 1987-5523 sayı ile;
    "Olayın doğrudan tek tanığı durumunda olan mağdurenin 07.02.2013 tarihli kollukta vekil eşliğinde alınan beyanında sanık ile aralarında cinsellikle ilgili hiçbirşey olmadığına ilişkin anlatımı, yine 12.02.2013 ve 25.02.2013 tarihli savcılık beyanlarında da sanığın kendisine yönelik bir eyleminin olmadığını ifade etmesi, sanığın ise tüm aşamalarda suçlamaları kabul etmediğine yönelik savunması, olayın ortaya çıkış şekli ve tüm dosya içeriğine göre mağdurenin aşamalarda çelişkili beyanları dışında sanığın atılı suçları işlediğine dair şüpheden uzak kesin ve inandırıcı her hangi bir kanıt elde edilememesi karşısında, sanığın her iki atılı suçtan beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmedilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel Mahkeme ise 11.09.2014 tarih ve 243-239 sayı ile bozmaya direnerek önceki hükümler gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
    Direnme kararına konu bu hükümlerin de sanık müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 21.06.2017 tarihli ve 370449 sayılı "onama" istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 30.11.2017 tarih ve 4583-6105 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 16.04.2019 tarih ve 1183-330 sayı ile 03.12.2013 ve 11.09.2014 tarihli gerekçeli kararların Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına tebliğinin sağlanması için Yerel Mahkemeye gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmiş ve yapılan tebligat sonrası kararın temyiz edilmemesi üzerine dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 10.09.2019 tarih ve 84926 sayı ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmiştir.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; direnme hükmünün yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
    İncelenen dosya içeriğinden;
    Sanık hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından yapılan yargılama sonucunda Yerel Mahkemece sanığın mahkûmiyetine ilişkin verilen hükümlerin sanık müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 24.04.2014 tarih ve 1987-5523 sayı ile; "Olayın doğrudan tek tanığı durumunda olan mağdurenin 07.02.2013 tarihli kollukta vekil eşliğinde alınan beyanında sanık ile aralarında cinsellikle ilgili hiçbirşey olmadığına ilişkin anlatımı, yine 12.02.2013 ve 25.02.2013 tarihli savcılık beyanlarında da sanığın kendisine yönelik bir eyleminin olmadığını ifade etmesi, sanığın ise tüm aşamalarda suçlamaları kabul etmediğine yönelik savunması, olayın ortaya çıkış şekli ve tüm dosya içeriğine göre mağdurenin aşamalarda çelişkili beyanları dışında sanığın atılı suçları işlediğine dair şüpheden uzak kesin ve inandırıcı her hangi bir kanıt elde edilememesi karşısında, sanığın her iki atılı suçtan beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmedilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği, bozma sonrası yapılan yargılamada Yerel Mahkemece 11.09.2014 tarihli ve 243-239 sayılı gerekçeli kararda ise; direnme konusunda herhangi bir husus yazılmaksızın önceki hükümlerdeki gibi sanığın her iki suçtan mahkûmiyetine karar verilerek direnme nedenleri gösterilmeden ve bozmaya niçin uyulmadığı açıklanmadan, ilk hükümdeki gerekçesine atıf yapılarak gerekçenin tekrarlanması suretiyle direnme kararı verildiği anlaşılmaktadır.
    Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı CMK’nın 34. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunludur. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi uygulamada da keyfiliğe yol açacağında kuşku yoktur. Nitekim Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş uygulamalarına göre de bir karar bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından, Yerel Mahkeme tarafından CMK’nın 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca yeniden usulüne uygun olarak hüküm kurulması, bunun yanında direnmeye ilişkin gerekçenin de gösterilmesi gerekmektedir.
    Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
    Yerel Mahkemece, sanık hakkındaki son hükümlerde direnilirken, Anayasamızın 141. maddesi ve CMK’nın 34, 230 ve 232. maddeleri doğrultusunda işlem yapılmamış olup direnme nedenleri gösterilmeden, bozmaya niçin uyulmadığı açıklanmadan bozma ilamından önce kurulan hükümlerdeki gerekçenin tekrarlanması suretiyle hükümler kurulması isabetli değildir.
    Bu itibarla, diğer yönleri incelenmeyen direnme kararına konu hükümlerin belirtilen nedenle bozulmasına karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; direnme hükmünün yasal ve yeterli gerekçe içerdiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 11.09.2014 tarihli ve 243-239 sayılı direnme kararına konu hükümlerin, usul ve kanuna uygun direnme gerekçesi gösterilmeden karar verilmesi isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 07.06.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.

    Hemen Ara