Esas No: 2020/444
Karar No: 2022/423
Karar Tarihi: 08.06.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/444 Esas 2022/423 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2020/444 E. , 2022/423 K."İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi
Sanık ... hakkında, maktul ...'a yönelik eylemi nedeniyle kasten öldürme, mağdur ...'e yönelik eylemi nedeniyle kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından açılan kamu davasında; sanığın maktul ...'a yönelik eylemi nedeniyle TCK'nın 81/1, 62/1, 63, 53 maddeleri uyarınca 25 yıl hapis cezasıyla, katılan ...'e yönelik eylemi nedeniyle TCK'nın 81/1, 35, 62/1, 63, 53 ve 54. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye ilişkin ... 10. Ağır Ceza Mahkemesince 18.07.2017 tarih ve 320-278 sayı ile kurulan ve sanığın maktule yönelik eylemi nedeniyle verilen ceza miktarı bakımından resen istinaf yolu açık hükme karşı, sanık müdafisi ile katılanlar vekili tarafından da istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince duruşmalı olarak yapılan yargılama sonucu, 04.05.2018 tarih ve 481-964 sayı ile; sanığın maktul ... ile katılanlar ... ve inceleme dışı mağdur ...'e yönelik eylemleri nedeniyle İlk Derece Mahkemesince kurulan mahkûmiyet hükümlerinin kaldırılarak; sanığın maktul ...'a yönelik eyleminin olası kastla öldürme suçunu oluşturduğu gerekçesiyle TCK'nın 81/1, 21/2, 62, 53 maddeleri uyarıca 20 yıl 10 ay hapis cezasıyla, katılan ...'e yönelik eyleminin ise olası kastla yaralama suçunu oluşturduğu gerekçesiyle TCK'nın 86/1, 86/3-e, 21/2, 62, 53 maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye karar verilmiştir.
Bu hükümlerin de sanık müdafisi ile katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 06.03.2019 tarih ve 33 - 1375 sayı ile;
“...B)- Sanık ... hakkında; maktul ...'a yönelik olası kastla öldürme, mağdur ...'e yönelik olası kastla yaralama suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Oluşa ve tüm dosya kapsamına göre; olay günü, gece vakti aracıyla durduğu sokakta bulunan mağdur ...'in, sanığa müdahale ettiği, bu nedenle çıkan tartışmanın büyüyüp kavgaya dönüştüğü, aynı yerde bulunan evlerinden olay yerine gelen ...in kayınpederi ve kayınvalidesi olan maktul ... ve ... ile eşi olan ...'in, sanığa ve ...e müdahale ettikleri, ...in saldırgan tavırlarına öfkelenen sanığın, silah kullanarak ...e bir kez ateş ettiği, sanık ...'e ateş ettikten sonra, kendisini engellemek amacıyla müdahale eden ... ...'ye tabanca ile 3 kez ateş ettiği, bu arada ... ...'nin hemen arkasında olup sanığın engellenmesine yardım etmeye çalışan ...'nin başından vurularak öldüğü, yine olayın içinde olup, maktullerle bir arada olan ...'in de sol omuzuna aldığı isabetle vurulduğu anlaşılan olayda; sanığın maktul ve mağdurlara yönelik kastının aynı ve bir bütün olması, maktul ... ile bir arada olup sanığa müdahale etmeye çalışan ... ve ...'in, olayın içinde olup sanık tarafından görülerek ateş edilmesi, doğrudan hedef alınmasalar bile sanığın yaptığı atış sayısı ve mesafesine göre, vurulmalarının muhtemel olmaktan çıkıp mutlak bir netice olduğu nazara alınarak, eylemlerin doğrudan kasıtla gerçekleştiğinin kabulü ile, sanığın maktul ...'ye yönelik kasten öldürme, mağdur ...'e yönelik kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından cezalandırılması yerine, olası kastla öldürme ve yaralama suçlarından hükümler kurularak eksik ceza tayini...” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi ise 10.05.2019 tarih ve 1163-1213 sayı ile; VII. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE DAİRENİN KABULÜ
"Sanık ... hakkında, maktul ...'ı kasten öldürme, katılan ...'i kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından açılan kamu davasının yargılaması sonucunda, sanığın cezalandırılmasına ilişkin hükümlerin istinaf edilmesi üzerine, Dairemizce yapılan yargılama sonucunda, sanığın eylemlerinin olası kastla öldürme ve olası kastla yaralama suçlarını oluşturduğu kabul edilerek sanığın cezalandırılmasına ilişkin hükümlerin temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından, sanığın maktul ve mağdurlara yönelik kastının aynı ve bir bütün olması, maktul ... ile bir arada olup sanığa müdahale etmeye çalışan ... ve ...'in, olayın içinde olup sanık tarafından görülerek ateş edilmesi, doğrudan hedef alınmasalar bile sanığın yaptığı atış sayısı ve mesafesine göre, vurulmalarının muhtemel olmaktan çıkıp mutlak bir netice olduğu nazara alınarak, eylemlerin doğrudan kasıtla gerçekleştiğinin kabulü gerektiği belirtilerek Dairemizce verilen hükmün bozulmasına karar verilmiş ise de;
5271 sayılı CMK'nın 288/1. maddesine göre, temyiz nedeni ancak hükmün hukuka aykırı olmasına dayanabilir. CMK'nın 288/2. maddesine göre ise, hukuka aykırılık bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış olmasıdır. Bu itibarla, temyiz mahkemesinin uyuşmazlığın maddi yönünü denetlemesi mümkün değildir. Kastın tayini de maddi meseleye ilişkin olup, esasen duruşma ve böylece öğrenme yargılaması yapmayan, delillerle temas etmeyen temyiz mahkemesinin uyuşmazlığın maddi yönünü denetlemesi isabetli de değildir. O nedenle, Dairemizin duruşma açmak, tarafları ve tanıkları dinlemek ve delillerle yeniden temas etmek suretiyle ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak kurmuş olduğu hükmün, Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından uyuşmazlığın maddi yönüne ilişkin sebeplerle bozulması isabetli değildir: Bu şekildeki bir uygulama istinaf kanun yolunun kabul edildiği ceza muhakemesi sistemimize ve CMK'nın 288. maddesi hükümlerine aykırıdır.
Ceza hukukunda kastın bölünmezliği şeklinde bir ilke mevcut olmayıp, birden fazla suçun işlendiği hallerde sanığın her suç bakımından kastının ayrı ayrı irdelenmesi ve tespit edilmesi gerekmektedir. Kaldı ki, olayın sebebi, ölen ve katılanların, somut olayda hareket tarzları ve konumları dikkate alındığında, sanığın ölenler ve katılanlara yönelik aynı kasıt ile hareket ettiğini söylemek mümkün değildir.
Buna göre, yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; maktuller ... ile ...'ın kendilerine ait binanın üst katında, alt katta ise kızları olan katılan ... ve eşi katılan ...'in oturduğu, polis memuru olan sanık ...'ın da aynı sokakta oturduğu, ancak tarafların birbirlerini simaen tanıma ötesinde bir tanışıklık ve ilişkilerinin bulunmadığı, katılan ...'in olay günü saat 00:30 sıralarında alt katında kendisi ve ailesinin, üst katında ise ölenler kayınbabası olan ... ile kayınvalidesi olan ...'ın ikamet ettiği 616. sokaktaki evin önüne gelip, arkadaşının kullandığı araçtan indiği, adli rapor ile görüntülere göre aşırı alkollü olduğu anlaşılan katılan ...'in ikametinin karşısındaki trafonun önüne gittiği, bir müddet sonra kayınvaledisi maktul ...'nin elinde bir minder olduğu halde damadının yanına gittiği, onların yanına katılan ... ile katılan ...'in oğulları olan küçük...'ın da geldiği, saat 00:45:55 sıralarında polis memuru olan sanığın sevk ve idaresindeki 06 MNC 89 plakalı aracı ile katılanların ikameti ile trafo arasındaki 616. sokağa gelip durduğu, aracı biraz geriye aldığı, bu sırada hal ve hareketlerinden aşırı alkollü olduğu gözlenen katılan ...'in, sanığın aracına yöneldiği, aksi sabit olmayan savunma ve olay CD'sinden tespit edildiği üzere, sanığa neden durduğunu sorup, gitmesini söylediği, sanığın aracının sağ ön kapısını açmaya çalıştığı (23:55:15), açamaması üzerine sanığın aracının sağ ön camından sanık ile konuştuğu, ona küfrettiği, sanığın da katılan ...'e küfrettiği, bu sırada ölen ...'nin damadı katılan ...'i sakinleştirmeye çalıştığı, onu çekerek uzaklaştırmaya uğraştığı, sanığın araçtan inip, katılan ...'in yanına doğru gelmek üzere hamle yaptığı, katılan ...'in hızla sanığın yanına, aracın sol ön yan tarafına doğru gittiği (23:55:54), ölen ...'nin damadı katılan ...'i engellemeye çalıştığı, ancak başarılı olamadığı, sanık ile katılan ...'in birbirlerini kollarından tutup çekiştirdikleri, birbirlerine sinkaflı küfürler ettikleri, bu anda katılan ...'in olay yerine gelmek üzere ikametinden çıktığı, küçük...'ın da dedesi maktul ...'yi çağırmak üzere olay mahallinden koşarak ikametlerinin dışarıdan merdivenli olan ikinci katına çıktığı, katılan ...'in tarafları ayırmak üzere annesi maktul ... ile birlikte katılan eşini tutmaya ve geri çekmeye çalıştığı, bu duruma sinirlenen katılan ...'in katılan eşini tokatladığı ve sanığa doğru hücuma devam ettiği, sanığın aracının sağ ön kapısına doğru yönelip, arabaya binmeye yeltendiği, katılan ...'nin beyanına göre katılan ...'in, sanığa başka yere gidip, kavga etmeyi önerdiği, katılan ...'in aracına yöneldiğini gören sanığın hızla katılan ...'in yanına, aracın sağ yan kısımına gittiği, sanık ile katılan ...'in birbirleriyle itişmeye başladıkları, bu sırada ölen ...'nin ikametinden çıkarak tarafların yanına geldiği, sanığa -damadı katılan ...'i kastederek- "onun adına özür dilerim, sen büyüksün, git" şeklinde sözler söylediği, sanığı aracına doğru götürmeye çalıştığı (23:59:21), katılan ...'in sanığa yönelik saldırılarını yoğunlaştırdığı, ölen ... ile eşi katılan ...'in engelleme çabalarına rağmen sanığa hücum edip, onu tuttuğu, birlikte sanığın aracının sağ ön tarafında itiştikleri, sağ yandaki trafo tarafına doğru savruldukları, bu anda sanığın ruhsatlı tabancasını çekerek yakın mesafeden katılan ...'e doğru ateş ettiği, katılan ...'in sağ omuz bölgesinden aldığı isabetle sanığın aracının sağ arka kapısına doğu sendeleyip araca çarparak yere düştüğü (00:00:59), bunun üzerine maktul ...'nin sanığın elindeki silahı almaya çalıştığı, sanıkla maktul ... arasında yaşanan arbedede maktul ...'nin sarılarak sanığı aracının sağ ön kısmına doğru yasladığı, sanığın yukarı ve hafif geriye doğru kaldırmış olduğu silah tutan elini bilek alt kısmından kavradığı ve sanığı aracın kaputunun üzerine yatırdığı, sanığın bilek hareketi ile silahın namlusunu ölen ...'ye doğru eğerek arka arkaya ateş ettiği (00:01:08), bu sırada ölen ...'nin ölen ...'nin hemen arkasında, ona yardım etmeye çalıştığı, katılan ...'in ise kavganın taraflarına yakın olmakla birlikte tam olarak nerede olduğunun belli olmadığı, silahtan çıkan mermilerden birinin ölen ...'nin alın ve burun kısmını dik bir şekilde sıyırıp geçtiği, birinin sağ göğüs ön kısmından, bir diğerinin ise sol ense saçlı deriden vücuna girdiği, sanığın ateşlediği 4. merminin ölen ...'nin çene altı boyun kımından vücuduna girdiği, sırt orta kısmında vücutta kaldığı, diğer bir merminin de katılan ...'in sol omuz kısmıdan girip, sırt kısmından çıktığı, sanığın ateşlediği diğer 2 merminin kimseye isabet etmediği, ölenler ... ... ve ... ile katılan ...'in aldıkları isabetler sonucu yere düştükleri (00:01:08), önce sanığın ayağa kalktığı (00:01:10), daha sonra katılan ...'in ayağa kalkarak evine doğru koştuğu (00:01:13), ölenler ... ... ve ...'nin yerde kaldıkları, sanığın aracına binerek olay yerinden uzaklaştığı (00:01:25) maktul ...'ye üç adet merminin isabet etmesi, ...'nin de bir adet mermi isabeti sonucunda olay yerinde öldükleri, katılan ...'in bir mermi isabeti ile köprücük kemiğinden, yaşamını tehlikeye sokmayacak ancak basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek, katılan ...'in ise omzundan girip vücudu terk eden tek mermi girişi ile yaşamını tehlikeye sokmayacak ve basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaralandıkları anlaşılan olayda;
Sanığın maktul ... ve katılan ...'e yönelik eylemleri yönünden; her ne kadar sanığın öldürme kastı ile hareket ettiği iddia edilmiş ise de, olay sırasında maktul ...'nin sanığın elinden silahını almaya çalıştığı ve sanığı sırt üstü aracının kaputuna yatırdığı, sanık ile maktulün bu pozisyonun görüntü kaydı, görüntü kaydının çözümüne ilişkin bilirkişi raporu ve Dairemizce yeniden dinlenilen katılan ... tarafından da teyit edildiği, sanığın bu pozisyonda iken elinden silahını almaya çalışan maktul ...'ye ateş ettiği, bu sırada maktul ...'nin eşi maktul ...'nin arkasında olduğu, katılan ...'in ise bir ara babasının arkasında olduğu ve ona yardım etmeye çalıştığı ancak sanığın ateş ettiği sırada tam olarak nerede olduğunun belli olmadığı, ani gelişen ve arbede dahil yaklaşık 5 dakika süren olayda, katılan ...'in yaralanması dahil yaralama ve öldürme olaylarının 1 dakika 9 salisede gerçekleştiği, bu süreçte sanık ...'ın maktul ... ile katılan ...'e yönelik öldürme kastını ortaya koyan herhangi bir davranışının bulunmadığı, eylemlerinin kavga ettiği katılan ... ve elinden silahını almaya çalışan maktul ...'ye yönelik olduğu, kavganın hareketli ortamı, gece görüş şartları, sanığın ateş ettiği sırada kaput üzerinde sırtüstü yatar şeklindeki pozisyonu ve olayın başından beri kavgayı ayırmaya çalışan maktul ... ile katılan ...'in kavgaya dahil olmadıkları dikkate alındığında, sanığın maktul ... ile katılan ...'i hedef almasının söz konusu olmadığı, keza ateş ederken bulunduğu pozisyon itibariyle katılan ... ve maktul ...'yi görmesinin mümkün olmadığı, en azından bu hususun kuşkulu kaldığının kabul edilmesi gerektiği, dolayısıyla onlara yönelik olarak doğrudan kastının bulunmadığı, katılan ... ve maktul ...'yi görmeden ateş etmesi nedeniyle adı geçenlerin vurulmalarının muhtemel olmaktan çıkıp mutlak bir netice olarak da kabul edilemeyeceği, ancak hedef aldığı ... ...'nin yakınında bulunmaları nedeniyle ateş ettiği sırada onların da isabet alacaklarını öngörmesine rağmen eylemine devam ederek ateş ettiği, böylece maktul ... ile katılan ...'e yönelik eylemlerini olası kastla işlediği kabul edilmiştir.
Sanığın maktul ...'yi olası kastla öldürdüğü sabit görüldüğünden TCK'nın 81/1. maddesi uyarınca cezalandırılmış, olası kast nedeniyle cezasından indirim yapılırken, olayın oluş biçimi, maktulenin olay sırasında hedef alınan maktul ...'nin hemen arkasında olması hususları gözetilerek, TCK'nın 21/2. maddesi uyarınca takdiren üst sınırdan olmak üzere sanığın 25 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Olası kastla işlenen suçlarda sanığın meydana gelen sonuçtan sorumlu olması nedeniyle, katılan ...'e yönelik eyleminin olası kastla yaralama suçunu oluşturduğu anlaşılmakla, sanığın TCK'nın 86/1. maddesi uyarınca cezalandırılmasına, suçun silahla işlenmesi nedeniyle cezanın TCK'nın 86/3-e maddesi uyarınca artırılmasına, olası kast nedeniyle TCK'nın 21/2. maddesi uyarınca cezasından indirim yapılmasına karar verilmiştir.
Sanığın yüklenen suçu işleyiş biçimi ve meydana gelen zarar ile tehlikenin ağırlığı gözetilerek temel ceza takdiren alt sınırın üzerinde belirlenmiştir. Sanığın maktul ...'i öldürmek kastıyla ateş ettiği sırada katılan ...'in bulunduğu yer de dikkate alınarak TCK'nın 21/2. maddesi uyarınca cezasından takdiren 1/3 oranında indirim yapılmıştır. Sanığın suç işleme konusundaki eğilimi ile tutum ve davranışları gözetilerek, katılan ...'i kasten yaralama suçundan kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına veya cezanın ertelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Yukarıda açıklandığı şekilde meydana gelen olayda, maktul ... ile katılan ...'in olay sırasında sanığa yönelik bir eylemlerinin bulunmadığı, maktul ... ile birlikte olayı önlemeye çalıştıkları, böylece maktul ... ve katılan ...'e yönelik eylemler yönünden haksız tahrik hükümlerinin uygulama olanağının bulunmadığı değerlendirilerek;
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 06/03/2019 tarih, 2019/33 esas ve 2019/1375 karar sayılı bozma ilamında, sanığın maktul ve mağdurlara yönelik kastının aynı ve bir bütün olması, maktul ... ile bir arada olup sanığa müdahale etmeye çalışan ... ve ...'in, olayın içinde olup sanık tarafından görülerek ateş edilmesi, doğrudan hedef alınmasalar bile sanığın yaptığı atış sayısı ve mesafesine göre, vurulmalarının muhtemel olmaktan çıkıp mutlak bir netice olduğu nazara alınarak, eylemlerin doğrudan kasıtla gerçekleştiğinin kabulü gerektiğine ilişkin görüşüne iştirak edilmemiş ve oy çokluğuyla bozma ilamına direnilmesine" şeklindeki gerekçe ile direnerek önceki hükümler gibi sanığın cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Direnme kararına konu mahkûmiyet hükümlerinin Cumhuriyet Savcısı, sanık müdafisi ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 03.01.2020 tarih ve 77707 sayılı "bozma" istemli tebliğnamesiyle dosya, 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 18.11.2020 tarih ve 27-2948 sayı ile direnme kararının yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık hakkında maktul ...'a yönelik kasten öldürme ve katılan ...'e yönelik kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri Özel Dairece temyiz isteminin esastan reddine karar verilmek suretiyle kesinleşmiş olup, direnmenin kapsamına göre inceleme; sanığın maktul ...'a yönelik eylemi nedeniyle olası kastla öldürme ve katılan ...'e yönelik eylemi nedeniyle olası kastla yaralama suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Bölge Adliye Mahkemesi arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın maktul ...’ye ve mağdur ...’e yönelik suçlarının nitelendirilmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
05.06.2016 tarihli Olay Yeri İnceleme ve Tespit Tutanağında; olay günü saat 01.30 sıralarında .... Polis Merkezi Amirliğince yapılan telefon ihbarında Güventepe Mahallesi, 610. Sokak No:15 adresinde bulunan ikametgâh önünde ateşli silahla yaralama ve öldürme olayının meydana geldiğinin, M.... Canatar ve ... isimli şahısların olay yerinde vefat ettiklerinin bildirildiğinin, ... ve ... isimli şahısların ise yaralı olarak hastaneye kaldırıldığının, saat 02.30 sıralarında olay yerine Cumhuriyet savcısı eşliğinde intikal edildiğinin, sokak ortasında iki adet şahsın cansız bedeninin görüldüğünün, olay yeri inceleme ekiplerine haber verildiğinin yazılı olduğu,
05.06.2016 tarihli Olay Yeri İnceleme Raporunda; olay yerinin şerit çekilmek suretiyle güvenlik altına alındığı görülerek saat 15.35'te incelemeye başlandığının, 610. Sokak No:15 adresinde bulunan iki katlı binanın önünde asfalt zemin üzerinde, trafonun bulunduğu kaldırıma 3,10 metre mesafede yerde yatan bir erkek cesedi bulunduğunun, bu cesedin hemen bitişiğinde yerde sırtüstü yatar vaziyette bir kadın cesedi bulunduğunun, erkek cesedinden eve doğru 1,05 metre mesafede 2 adet kovanın, bu bulguya 1,0 metre mesafede asfalt zemin üzerinde 3 adet kovan ve 1 adet deforme olmuş mermi çekirdeğinin, kadın cesedinin baş kısmı yanında asfalt zemin üzerinde 1 adet kovan ve erkek cesedinin alt kısmında asfalt zemin üzerinde 1 adet kovanın, olay yerinde delil teşkil edebilecek 2 adet sigara izmaritinin bulunduğunun, yerde yatan cesetlerden el svapları ve parmak izlerinin alındığının belirtildiği,
05.06.2016 tarihli Ölü Muayene Tutanağında; maktul ...'ın harici muayenesinde, sağ servikal sternokleid omastoid kas önünde 1 adet yaklaşık 1 cm çapında muhtemel ateşli silah giriş yarası, sırtta sol skapula altı hafif orta yakın bölgede cilt altında muhtemel mermi çekirdeği olduğunun, sağ elinde bir miktar kan bulaşığı olduğunun; maktul ...'ın harici muayenesinde ise burun sırtında burun kökünden başlayıp orta hatta frontale uzanan vertikal yaklaşık 7-8 cm'lik açık yara olduğunun, sol ense saçlı deri sınırında 1 cm çapında muhtemel ateşli silah mermi giriş yarası, sternum sağ kenarı 5-6 kosta düzeyinde yine 1 cm çapında muhtemel ateşli silah giriş yarası, sol kolik bölgede umblikus düzeyinde 3-4 cm çapında ekimotik alan ve burada cilt altında muhtemel mermi çekirdeği bulunduğunun tespit edildiği,
09.06.2016 tarihli uzmanlık raporunda; maktuller M. ... Canatar, ... ile mağdurlar ... ve ...'den alınan svap numunelerinde atış artığına rastlanmadığının bildirildiği,
14.06.2016 tarihli Yakalama Tutanağında; 05.06.2016 tarihli olay nedeniyle sanık ... ile yapılan telefon görüşmesinde avukatı ile birlikte Ankamall isimli alışveriş merkezinde olduğunu söylemesi üzerine, şahısların yanına gidilerek sanığın yakalandığının ve olay sırasında kullanmış olduğunu belirttiği 9 mm tabancayı görevlilere teslim ettiğinin yazılı olduğu,
14.06.2016 tarihli CD İzleme Tutanağında; Şehit Durali ... Sokak No:7 adresindeki binada olay yerini gösterir kamera kayıtlarının bulunduğunun tespit edildiği, kamera kayıt cihazındaki saatin yerel saatten 61 dakika geri olduğunun tespit edildiği,
15.06.2016 tarihli Adli Tıp Kurumu Raporunda; mağdur ...'in yapılan muayenesinde sağ klavikula proksimal anteriorda 2 cm çaplı ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası mevcut olduğunun, humerus distal medialde kemiğe yakın kas doku içinde ateşli silah mermi çekirdeği tespit edildiğinin, kemiksel patoloji saptanmadığının, kişinin yaralanmasının yaşamını tehlikeye sokan bir durum olmadığının, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığının belirtildiği,
17.06.2016 tarihli ... Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü Yazısında; sanık polis memuru ...'ın hakkındaki soruşturma kapsamında tutuklandığının anlaşıldığı ve 14.06.2016 tarihinden itibaren 657 sayılı Kanun'un 137, 138/c ve 140. maddeleri uyarınca geçici olarak görevden uzaklaştırılmasına karar verildiğinin bildirildiği,
21.06.2016 tarihli Uzmanlık Raporunda; olay yerinde ele geçirilen 8 adet kovan ile 1 adet mermi çekirdeği parçasının tek başlarına 6136 sayılı Kanun kapsamında kalmadıklarının, ele geçen bulguların incelemeye konu yarı otomatik tabanca ile atıldıklarının tespit edildiği,
23.06.2016 tarihli Adli Tıp Kurumu Raporunda; mağdur ...'in yapılan muayenesinde sol omuzda ateşli silah yaralanması ile uyumlu anterior giriş deliği ile posterior çıkış deliği olduğunun, sol omuzda hassasiyet olduğunun, kemik yapılarda travmatik patoloji olmadığının saptandığı, kişinin yaralanmasının; yaşamını tehlikeye sokan bir durum olmadığının, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığının belirtildiği,
22.09.2016 tarihli Otopsi Raporunda; maktul ...'ın ölümünün, ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı kosta kırıkları ile karakterli iç organ (akciğer) ve büyük damar harabiyetinden gelişen iç ve dış kanama sonucu meydana gelmiş olduğunun, kişinin boyun sağda sternokleidomastoid kası ön kısımda etrafında sıyrık bulunan ateşli silah yaralanmasının öldürücü mahiyette olduğunun, bu atışın uzak atış mesafesinden yapılmış olduğunun, kanda sistematikte belirtilen maddelerin bulunmadığının raporlandığı,
20.10.2016 tarihli Bilirkişi Raporunda; dosya içerisinde bulunan ve olay yerini gösteren kamera kayıtlarından alınan görüntüleri içerir CD'nin çözümü ile görüntülerin rapora dökülmesi talimatı üzerine; kamera görüntülerinin 04.06.2016 tarihi saat 23.00 ila 05.06.2016 tarihi saat 03.00 arasını içerdiğinin, kameraya göre saat 23.23'te sokağa sağ taraftan koyu renkli bir aracın gelerek ...'in araçtan indiğinin, ellerini havaya kaldırarak yukarı doğru birtakım işaretler yaptığının, saat 23.26'da mağdur ...'in merdivenlerden aşağı inerek alt kattaki evin kapısını açtığının, saat 23.28'de ...'in eşi ...i eve doğru götürmek istediği ancak ...in eve gitmek istemediğinin, sonra ...in trafonun arkasında kameranın görüş açısından çıktığının, saat 23.35'te Salih ve ...'in oğlu...'ın merdivenlerden aşağı doğru indiğinin, saat 23.46'da kayınvalide ...'ın elinde minderle birlikte trafonun yanında bulunan ...in yanına gittiğinin, saat 23.55'te sanık ...'ın aracının sokağın sol tarafından aracıyla birlikte gelerek trafonun önünde durduğunun, aracın durduktan sonra 1-2 metre geri doğru gittiğinin ve yeniden durduğunun, bu sırada ...in...'ın aracına doğru yürüdüğünün ve aracın sol ön kapısını açmaya çalıştığının, kapıyı açamayınca sol kolunu aracın sol camının üzerine kaputa doğru dayadığının ve cama doğru eğilerek bir şeyler söylediğinin, saat 23.55'te maktul ...'nin araca doğru giderek ...i araçtan uzaklaştırmaya çalıştığının, ...in bu kez aracın önüne doğru ilerlemeye başladığının ve bunun üzerine sanık ...'ın şoför mahallinden indiğinin, saat 23.56'da ...in...'ın üzerine doğru yürüdüğünün ve küçük çapta bir itişme başladığının, aynı dakikada ...in eşinin de olay yerine gelerek bu itişmeyi ayırmaya çalıştığının, sonra olay yerinde bulunan...'ın merdivenlerden eve doğru koştuğunun, bu sırada ... ve ...'in tarafları ayırmaya çalıştığının, ...'ın ...i ayırmaya çalıştığı sırada ...in aracın sağ kapısına doğru hamle yaptığının, saat 23.57'de ... ile...'ın merdivenlerden aşağı indiğinin, aşağıdaki herkesin...'a doğru sürekli hamle yapmaya çalışan ...i ayırmaya ve...'ı uzaklaştırmaya çalıştığının, ...in devam eden süreçte sürekli...'a doğru hamle yapmaya çalıştığının, diğer aile bireylerinin evin önüne doğru gittikleri sırada ..., ... ve ...'ın bir süre ayakta konuşmaya başladıklarının, saat 23.58'de trafonun arkasına doğru gittiklerinin, bu süreçte herhangi bir itişme yaşanmadığının, saat 23.59'da ...'ın ...'ın elinden tutarak olay yerinden uzaklaştırmaya çalıştığının, ... ...'nin konuştuğu sanık ...'ın aracın sol kapısına doğru yürüdüğünün, bu sırada ...in aracın sağ kapısına doğru hamle yaptığının, ... ... ve ...'ın ...i aracın sağ kapısından uzaklaştırmaya çalıştıklarının, saat 00.00'ı gösterdiği sırada...'ın da araca binmekten vazgeçip aracın sağ tarafına doğru yöneldiğinin, ...in de sağ kapıyı bırakarak...'ın üzerine doğru yürümeye başladığının ...'ın...'ı tutmaya çalıştığı sırada ...'ın ise ...i tutmaya çalıştığının, bu sırada ...'in sürekli...'a doğru hızla gidip araya girenlere çarparak geri geldiğinin, ...'ın ...i tuttuğu esnada ...in ceketinin çıktığının, kalabalıktan araya girmek isteyen ...in...'a doğru yumruk salladığının ancak vuramadığının, saat 00.01'de ...'ın ...i ayırmaya çalıştığı sırada ...in aracın sağ arka tarafına doğru geri çekildiği ve...'ın da ... ...'den kendisini kurtarıp bir adım geri attığı esnada bir silah parlaması görüldüğünün ve ...in araca sırtını dayayarak kalçasının üstüne yere doğru düştüğünün, bunu gören ...'nin ...in yanından hemen kocası ... ... ile birlikte...'ın yanına gelerek...'ın silahı tuttuğu kolunu tutmaya çalıştıklarının, bu esnada ...'in de...'a doğru yaklaşarak annesi ve babasına yardıma geldiğinin, aynı dakikada Salih aracın sağ arkasında yerde iken kalabalığın aracın ön kaputu üzerinde bir arbede içinde olduğunun, kameradan tam olarak anlaşılamayan bir nedenle kalabalığın birlikte aracın önüne doğru yere düştüklerinin, yerden ilk ...'in kalktığının ve zemin kattaki kapıya doğru koşarak uzaklaştığının, ardından sanık ...'ın ayağa kalktığının ve aracına binerek olay yerinden uzaklaştığının yazılı olduğu,
22.02.2017 tarihli Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas Dairesi raporunda; sanık ...'ın ceza sorumluluğunu etkileyecek veya ortadan kaldıracak mahiyet ve derecede herhangi bir akıl hastalığı veya akıl zayıflığı tespit edilmediğinin, sonuç olarak cezai sorumluluğunun tam olduğunun belirtildiği,
31.03.2017 tarihli Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulu raporunda; cezai sorumluluğunu müessir ve kişide şuur ve hareket kabiliyetini ortadan kaldıracak veya azaltacak mahiyet ve derecede herhangi bir akıl hastalığı ve zeka geriliği saptanmadığı, sanığın suç işlediği sırada fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını idrak etme ve davranışlarını yönlendirme yeteneğini ortadan kaldıracak boyutta akli bir arızası olduğuna dair herhangi bir tıbbi bulgu veya belgeye rastlanmadığının bildirildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ... Kollukta; sanık ...'ı aynı sokakta oturdukları için tanıdığını, sanığın polis olduğunu, her gün alkol aldığını, M. ... Canatar'ın babası, ...'ın ise annesi olduğunu, annesi ile babasının aynı binada kendi oturdukları dairenin üst katında oturduklarını, olay gecesi 00.30 – 01.00 saatleri arasında 11 yıllık eşi ...'in arkadaşları ile birlikte bir yemekten geldiğini, o sırada annesi, babası ve kendisinin evin kapısının önünde oturduklarını, eşinin alkollü olduğunu, kendisinin bu sırada eve kahve yapmaya gittiğini, dışarıdan bağrışma sesleri duyması üzerine dışarı çıktığını, eşi Salih ile sanık ...'ın kavga edecek pozisyonda birbirlerine bağırdıklarını, annesi, babası, oğlu ve kardeşi Şule ile birlikte dışarı çıktıklarında, sanık ...'ın yol ortasında Şahin marka bir araçla gelip durduğunu, bu aracın çalışır vaziyette olduğunu, babasının...'ı sakinleştirip koluna girerek sanığı aracına doğru götürdüğünü, bu sırada babasının sanığa "Sen büyüksün komşuyuz, o daha gençtir" gibi şeyler söylediğini, sonra sanığın babasının yanından uzaklaşıp eşinin yanına doğru geldiğini ve eşine "Bak beni kötü şeyler yapmaya zorlama" dediğini, sanığın elini beline götürüp silahını çıkarttığını, sanığın elinde silah varken önüne doğru gelen eşi Salih’e ateş ettiğini, babasının sanığın ön tarafından beline sarılarak elindeki silahı yere indirmeye çalıştığını, sonra sanığın elini kaldırarak babasının boyun veya kafa kısmına doğru ateş ettiğini, babası yere düşünce eşi Salih’e tekrar ateş ettiğini, daha sonra annesi ve kendisine ateş ettiğini, o sırada sol omzundan yaralandığını, ileri doğru kaçıp telefonla 112 acili ararken şahsın arabasına binip yerdeki babasının sağ kolunu ezip kaçtığını, sanıkla daha önceden kaynaklanan bir husumetleri olmadığını, sadece aynı sokakta oturduklarını, eşini ve çocuğunu tanıdığını,
İlk Derece Mahkemesinde; olay günü kardeşi ve annesi ile otururken eşi ...in geldiğini, eşinin yanına indiğini, Salih’in dışarıda oturmak istediğini, bu arada eşinin oğlu...'ı yanına çağırdığını,...'ın babasının yanına gittiğini, daha sonra annesi ...'nin de eşi ...in yanına gittiğini, eşi Salih kendisinden kahve yapmasını isteyince içeri kahve yapmaya gittiği için... isimli şahsın nasıl geldiğini, olayın nasıl olduğunu görmediğini, sesler üzerine dışarı çıktığında eşinin arabanın yanına gitmiş olduğunu, daha önce aynı mahallede karşı karşıya oturduklarını simaen bildiği kişinin eşi Salih ile merhabalaştığını, sonra... isimli şahıs ile tartıştığını gördüğünü, yanlarına gidip ayırmaya çalıştığını, eşi ...in kendisine “Sen karışma” dediğini, bu sırada kendisine vurduğunu, bunun üzerine kapının önüne geçtiğini, oradan izlemeye devam ettiğini, oğlu... ve annesi ...'nin de orada olduğunu, ağız dalaşının devam ettiğini, kendisinin ise...'a gidip “Olay büyüyecek dedene haber ver” dediğini, bunun üzerine...'ın babası ... ...'ye haber verdiğini, biraz sonra babası ... ...'nin aşağı indiğini, ...'a giderek "Biz komşuyuz, onun adına özür diliyorum, o gençtir" dediğini, gençtir diye kast ettiğinin Salih olduğunu,...'ı arabaya bindirmeye çalıştığını, ancak...'ın hep dönüp geri geldiğini, bu konuşmalar sırasında ... Su'nun adının geçtiğini, ancak küfür ile geçmediğini, ... Su'nun kendi kızı ile oynadığı şekilde adının geçtiğini, bu sırada...'ın "Beni kötü şeyler yapmaya zorlama sen benim kim olduğumu biliyor musun" diye söylendiğini,...'ın silahı nasıl çıkarttığını fark etmediğini, babasının...'ı bileklerinden tuttuğunu, "Silahı bırak, silah yok" dediğini, bu sırada...'ın tabancayı bileğini kıvırarak babasına doğru yönelttiğini ve ateş ettiğini, ...in ve annesinin nasıl vurulduğunu görmediğini, ancak babasının...'ın bileklerinden tuttuğu sırada...'ın kendi bileğini çevirip silahı babasına yönelterek vurduğunu gördüğünü, bunun üzerine oğlunu alıp eve doğru götürdüğünü, telefonu alıp 112'yi ararken babasının yerde olduğunu, sanığın araca binip ... ile hareket ettiğini ve babasının sağ kolunun üzerinden geçerek gittiğini gördüğünü, daha sonra anne ve babasının yanlarına gittiğini, bir müddet sonra ambulansların geldiğini, vurulduğunun farkında olmadığını, ambulanslar geldikten sonra onların yaptığı kontrolde sol omzundan vurulduğunu öğrendiğini, anne ve babasının öldürülmesi, kendisinin yaralanmasından dolayı sanıktan şikâyetçi olduğunu, davaya katılma talebi olduğunu, psikolojik tedavi görmekte olduğunu,
Bölge Adliye Mahkemesinde; önceki ifadelerini tekrarla, eşi ...in nasıl vurulduğunu görmediğini, silah patladığında kapıda olduğunu, bu sırada sanık ...'ın arabasının kaputunun üstünde sırtüstü vaziyette bulunmakta olduğunu, sağ elinde silah olduğunu, babasının da onun bileklerini tuttuğunu, "Silahı bırak, silah yok" şeklinde sözler söylediğini, yanlarına gittiğini, annesi ...'nin babası ... ...'nin arkasında olduğunu, o telaşla nerede olduğunu hatırlamadığını, sanığa vurmadığını, anne ve babasının da vurmadığını, babasının silahı bıraktırmaya çalıştığını, ...'ın silahı babasına doğru yöneltmeye çalıştığını, ancak ateş etme anını görmediğini, buna ilişkin mahkemedeki ifadesini düzelttiğini, silahlar patladıktan sonra oğlunu alıp eve koştuğunu, yaralandığını da sonradan anladığını, kimsenin yönlendirmesi ile ifade vermediğini, bazı şeyleri sonradan hatırladığını,
Katılan ... Kollukta; maktullerin anne ve babası olduklarını, ...'in ablası olduğunu, oturdukları apartmanın 3 katlı olduğunu, giriş katın kullanılmadığını, 2. katta ablası ...'in 3. katta ise anne ve babasının ikamet ettiklerini, olay saatlerinde annesinin evinde annesi, babası, ablası ... ve babaannesi ile birlikte oturduklarını, eniştesi ...in arkadaşlarıyla dışarıda olduğunu bildiğini, ailesiyle birlikte balkonda otururlarken eniştesi ...in saat 00.15 sıralarında apartmanın önünde duran bir araçtan indiğini, ablası ...'in eşini karşılamak için merdivenlerden aşağı indiğini, eniştesinin “Bir kahve pişir de kayınvalidem ile birlikte içelim” dediğini, ablasının ...in alkollü olduğunu gördüğünü ve hemen aşağı indiğini, sonra annesi, ablası, Salih ve yeğeni...’ın trafonun orada oturduklarını, kendisinin ise kızını uyutmak için aşağı inmediğini, sonra dışarıdan bir tartışma sesi geldiğini, aşağı baktığında sokakta bir araba durduğunu ve 40-45 yaşlarında uzun boylu bir şahsın eniştesi Salih ile tartıştığını, birbirlerini iteklediklerini gördüğünü, sonra ...'in olayı ayırmak istediğini, yeğeni...'ın ise evde uyuyan babası M. ...'yi uyandırmak için koşarak merdivenlerden yukarı çıktığını, sonra babasının uyandığını ve hep birlikte koşarak aşağı indiklerini, babasının kendisine yukarı çıkmasını söylediğini, kızı uyuduğu için eve girdiğini, ancak aşağıda olan biteni görmek amacıyla balkondan baktığını, babasının tartışan şahsı ikna edip aracına bindirmeye çalıştığını, ancak eniştesi ...in "Bin arabaya, nerede kavga edeceksek oraya gidelim" dediğini, şahsın ...e "Aracıma dokunma" dediğini, tartışmanın büyüdüğünü, kavgaya dönüştüğünü, sonra aracın önüne doğru dolanan şahsın nereden çıkarttığını bilmediği bir tabancayı elinde tuttuğunu gördüğünü, önce ...e bir el ateş ettiğini, ...in aracın sağ arka kısmına doğru yaslanarak yere düştüğünü, babası M. ...'nin şahsın elindeki tabancayı kullanmasını engellemek için şahsın elini tutmaya çalıştığını, bu sırada annesi ve ablasının babası M....’nin arkasında durduğunu, sonra şahsın babasından kurtulup babasının baş kısmına doğru ateş ettiğini babasının kafasından kan fışkırdığını gördüğünü, sonra annesi ve ablasının da yere düştüğünü görünce o anda balkonda bayıldığını, kendisine geldiğinde komşuların eve geldiğini gördüğünü, olay yerine bakmak istediğini, ancak komşuların buna izin vermediğini, aşağıda polis ve ambulansı gördüğünü, davacı ve şikâyetçi olduğunu,
İlk Derece Mahkemesinde; olay günü annesi ve babasını ziyarete gittiğini, önce kapının önünde oturduklarını, daha sonra kızı uyanınca içeriye onun yanına gittiğini, Salih eniştesinin gelmesinden sonra içeriye geçtiğini, onların kapının önünde kaldıklarını, kızını yatırıp tekrar dışarı çıktığını, bu sırada ... isimli şahsın gelip arabasını evin önüne park ettiğini, arabadan inmiş olduğunu, eniştesi ... ile tartışıp birbirlerini itekleyerek küfürleştiklerini, bunu görünce ablası ... ve annesi ...'nin de aşağı indiklerini ve Salih eniştesinin yanına gittiklerini, peşlerinden kendisinin de gittiğini, eniştesi ...i tutmaya çalıştıklarını ve yapma etme dediklerini, ...'a da yapmamasını söylediğini, ancak...'ın kendisine "Sen karışma" dediğini, daha önceden bu şahsı tanımadığını, bu sırada...'ın koşup dedesi ... ...'yi uyandırmaya gittiğini, bir müddet sonra babası ... ...'nin ayağında terlik dahi olmadan atleti ile koşarak aşağı yanlarına geldiğini, “Kızım sen karışma, kızın uyandı, sen yukarı çık” dediğini, bunun üzerine yukarı çıktığını, olayı balkondan izlediği kadarıyla babasının ...'a "Sen büyüksün ondan, onun adına özür dilerim" diyerek yatıştırmaya çalıştığını, annesinin ise "Ortada bir şey yok şurada komşuyuz, sen git biz onu içeriye alırız" diye...'a bir şeyler söylediklerini,...'ın da babası ve annesine sürekli küfrettiğini, bu sırada babası ve...'ın arabanın önünde olduklarını fark ettiğini, arabaya yaslanmış olduklarını,...'ın nasıl eline geçirdiğini görmediği bir silahı olduğunu, babasının...'ın silahı kullanmaması için önüne geçtiğini, bu sırada arabanın önünde ... ve babasının olduğunu, ...'in arabanın arkasında olduğunu, tabanca sesini duyduğunu, ...in yere düştüğünü fark ettiğini, sanığın bu sırada tabancayı babasının boynuna doğru yönelttiğini, babasının...'ı tutmaya çalıştığını, bu sırada tabancanın bir kez daha patladığını, babasının boynundan kan fışkırdığını üç el ateş edildiğini fark ettiğini, sanığın sürekli “Mematilik yapma” diyerek bağırdığını, daha sonra annesinin de vurulmuş olduğunu, kendisinin annesinin nasıl vurulduğunu görmediğini, annesini yerde gördüğünü, annesinden de kanlar aktığını, silah sesini 7-8 kez duyduğunu hatırladığını, ancak net bir şey söyleyemeyeceğini, babası yere düştükten sonra sanığın arabaya binip giderken araba ile yerde yatan babasının kolunun üzerinden geçerek gittiğini ve giderken de "Siz benim kim olduğumu öğrendiniz" diye bağırarak gittiğini, bu olaylar nedeniyle tüm ailesinin psikolojisinin bozulduğunu, ablasının vurulmasını sonradan öğrendiğini, ablasının nasıl vurulduğunu görmediğini, olay nedeniyle anne ve babasının ölümüne neden olan sanıktan şikâyetçi olduğunu, davaya da katılma talebi olduğunu, poliste ifade verirken sanığın babasına küfrettiğinin atladığı hususlardan olduğunu, sanığın babasına küfrettiğini, sonra araba ile babasının hangi kolunun üzerinden geçtiğini hatırlamadığını, ancak ... araba ile hareketlenince "Ezme" diye bağırdığını hatırladığını, ayrıca sanığın aracı ile giderken yerde yatan babasının kolunun üzerinden geçerek gittiğine emin olduğunu,
Bölge Adliye Mahkemesinde, daha önceki ifadelerini tekrarla olay sırasında babasının oturduğu dairede balkonda olduğunu, eniştesi ...in yaralanma anını değil, ancak yere düşme anını gördüğünü, annesi ... ve babası ... ...'nin önce yere düşen ...e doğru koştuklarını, daha sonra babasının dönerek, ...'ın elindeki silahı almaya çalıştığını,...'ın arabasının kaputunun üzerinde sırtüstü vaziyette olduğunu, babasının da onun üzerinde silahı almaya çalıştığını, bu sırada da babasının "Bizde silah yok, silahı bırak" şeklinde sözler söylediğini, sanığın bileğini kıvırarak tabancayı babasının kafası hizasına getirince ateş ettiğini ve babasının bu sırada yaralandığını, annesinin bu sırada babasının arkasında olduğunu, babasına sarıldığını, ayrılmalarını sağlamaya çalıştığını, ablasının o sırada nerede olduğunu hatırlamadığını, olay yerinde aydınlatma direğinin olduğunu, olay mahallinin çok net bir şekilde görüldüğünü,
İnceleme Dışı Katılan ... Kollukta; kayınpederi M. ... Canatar ile birlikte aynı apartmanda ikamet ettiklerini, olay günü ... yerinden arkadaşları ile akşam yemeğine gittiklerini, saat 23.30 sıralarında arkadaşlarının kendisini evinin önüne bıraktıklarını, indiğinde balkonda oturan baldızı Şule'yi gördüğünü ve başka bir yerden geldiği için yukarı "Hoşgeldin" diye seslendiğini, o sırada oğlu...'ın aşağı inerek kendisine hâl hatır sorduğunu, o anda aşırı alkollü olduğunu, oğlu yanında iken sokağa mavi renkli, Şahin marka bir aracın camı açık ve aşırı yüksek bir müzik sesi ile geldiğini gördüğünü, aracın sokağın ortasında durduğunu, sürücünün araçtan inmediğini, şoförü "Burada aile var, saat de geç oldu, buradan git abi" dediğini, uyardığı şahsı daha önce hiç görmediğini ve kim olduğunu da bilmediğini, şahsın kendisine "Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" dediğini, şahsın da dengesiz hareketler sergilediği için alkollü olduğunu düşündüğünü, sonra araçtan inip üzerine yürüdüğünü, oğlunun da bunu gördüğünü ve yanlarından hemen ayrıldığını, şahsın araçtan inince kendisine sinkaflı küfürler edip kendisini ölümle tehdit ettiğini, sonra babasının aşağı indiğini ve şahsa "Abi sen git, ben senden özür dilerim, sen onun büyüğüsün" dediğini, sonra şahsın elindeki silahı gördüğünü, silahı göğsüne dayadığını ve sağ tarafından 3 el ateş ettiğini, vurulunca yere düştüğünü, sonra ateş etmeye devam ettiğini, ancak kimi vurduğunu görmediğini, sonra yerde kayınbabasının yaralandığını gördüğünü, ayağa kalkmaya çalıştığını ancak kalkamadığını, o sırada şuurunu kaybettiğini, sonradan hastanede bu şahsın aynı sokakta oturan polis ... olduğunu, kayınpederi ve kayınvalidesini öldürüp eşini de yaraladığını öğrendiğini, şikâyetçi olduğunu,
İlk Derece Mahkemesinde; olay günü arkadaşlarıyla yemeğe gittiğini, alkol de aldığını, daha sonra arkadaşlarının evinin önüne kendisini bıraktıklarını, bu arada baldızının geldiğini gördüğünü, kendisine hoş geldin dediğini, biraz dışarıda oturduğunu, bu sırada kayınvalidesi ...'nin içeri girelim dediğini, eşinin geldiğini, ona oğlu...'ı sorduğunu, yanına gelmesini söylediğini, bir müddet sonra oğlunun yanına geldiğini, kapının önünde eşi, kayın validesi ve... ile birlikte kapının önünde dışarıda oturduklarını, eşinin kahve yapmaya içeri gittiğini, bu sırada daha önce tanımadığı ... isimli şahsın kapının önüne arabası ile gelip durduğunu, kendisinin yanına gidip “Hemşehrim buradan git benim kapımın önü” dediğini,... isimli şahsın kendisine "Sen kimsin benim kim olduğumu biliyor musun, Mematilik yapma" diyerek arabadan indiğini, şahsın içkili olduğunu, yine "Hemşehrim git buradan" dediğini, bu tartışma sırasında ilk küfürü...'ın ettiğini, bu sırada eşinin gelip ayırmaya çalıştığını, kendisinin de eşine ve kayınvalidesine gidin siz karışmayın dediğini, tartışmalar devam edince oğlu...'ın dedesi olan kayınpederine haber verdiğini, kayınpederi ... ...'nin tartışırken geldiğini ve ...'ın koluna girdiğini, ...'a "O genç sen büyüksün, onun adına özür dilerim" diyerek sanığı arabasına doğru götürdüklerini, bu sırada...'ın bağırmalarına tehditlerine devam ettiğini, çocuğuna küfretmediğini, ancak küfretmeye ve taşkınlıklarına devam ettiğini, o kendisine nasıl küfretti ise kendisinin de o şekilde küfrettiğini, kayınpederinin sanığı arabasının ön tarafına doğru götürdüğünü, bunun üzerine kendisinin "Artık yeterse yeter" dediğini ve bagaj kısmına doğru gittiğini, ...'ın aracın ön tarafından kendisine doğru geldiğini, silahı sağ göğüs kafesine dayadığını, tabancayı vücuduna yapıştırdığını ve üç el ateş ettiğini, bundan sonrasını hatırlamadığını, kendisine polis olduğunu söylemediğini, şahsı tanımadığını, şikâyetçi olduğunu, davaya katılmak istediğini, eşinin orada bulunmasını istemediğini, gitmesini istediğini, bu nedenle vurduğunu,
Bölge Adliye Mahkemesinde; daha önceki ifadelerini tekrar ettiğini, gerçekleşen tartışma ve boğuşma sırasında sanığın arabasının bagaj kısmının orada silahını çekerek göğsüne yapıştırıp 3 el ateş ettiğini, bu sırada onu tutmaya çalışan kimsenin olmadığını, boğuşma olmadığını, bu sırada yere düştüğünü, ondan sonrasını hatırlamadığını,
Tanık ... Kollukta; eşinin doğuda yaşanan terör olaylarından çok etkilendiğini ve oraya gitmek istediğini amirlerine söylediğini, ancak amirlerinin psikolojisinin bozuk olduğunu söyleyip onu göndermediklerini, sonra görev tabancasını aldıklarını, ancak eşinin bir adet kayıtlı tabancasının da bulunduğunu, olaydan önce, 04.06.2016 tarihinde saat 15.00 sıralarında eniştesi ... ...'nın eve geldiğini, eşinin aşağı indiğini, bir saat sonra tekrar geri geldiğini, saat 22.00'de eşinin dışarı çıkacağını söyleyip arabanın anahtarını alarak evden çıktığını, aynı gece 05.06.2016 tarihinde saat 01.00 sıralarında aşağıdan birkaç el silah sesi duyarak uyandığını, balkona çıkıp aşağı baktığında binalarının önündeki sokakta 3 şahsın yattığını, eşinin sürdüğü aracın da olay yerinden hızla uzaklaştığını gördüğünü, bunun üzerine eşinin bir şeyler yapmış olduğunu anladığını, sonra eşinin kendisini arayarak "Ablan ile enişten geliyorlar, çocuklarla birlikte onlara gidin" dediğini, sonra ablası ve eniştesi ile ablasının evine gittiklerini, orada eşinin kendisini beklediğini ve arabanın anahtarını kendisine teslim ettiğini, ne olduğunu ve niye böyle bir şey yaptığını sorduğunda; eşinin kendisine "Hak ettiler, hepsi birlikte üzerime geldiler, bana küfrettiler" dediğini, sonra eniştesinin eşi...'ı Demetevler Mahallesi'ne bırakıp eve geri geldiğini, daha sonra eşiyle görüşmediğini,
Mahkemede; olaya ilişkin görgüye dayalı bir bilgisinin olmadığını, olay gecesi saat 00.00 sıralarında eşi...'ın telefonla arayarak "Aşağı inin, bana saldırdılar, yaralılar var, ablanlar gelip seni alacaklar, çocuklar ile aşağı inin" dediğini, çocuklar ile aşağı indiklerini,...'ın gittiğini, ablası ve eniştesinin gelmiş olduklarını, onları alıp kendi evlerine götürdüklerini, ...'i aynı mahallede oturması nedeniyle tanıdığını, ...'in her zaman içip bağırıp çağırdığını, kayınbabasının devamlı bunu idare etmeye çalıştığını, herkesin ...'den korktuğunu, ...'in olaydan sonra bas bas bağırarak ağlayıp benim yüzümden oldu dediğini,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... Cumhuriyet Savcılığında; olay günü izinli olduğunu, gece saat 23.00 sıralarında oğlu... eve gelmeyince merak edip dışarı aramaya çıktığını, etrafta oğlunu aradığını, ancak oturdukları sokağa geri geldiğinde belki trafonun orada oturuyor düşüncesiyle oraya bakmak için trafonun önünde aracı durdurup biraz geri geldiğini, sonra oğlunu göremeyince devam edecekken, trafonun orada oturan bir şahsın aracın yanına gelerek, kendisine "Dur lan sinkaf ettiğimin çocuğu, niye baktın, niye durdun, niye gidiyon?" dediğini, küfredip sataşmaya başladığını, şahsın küfürlü ve saldırgan hareketler sergilediğini, önce karşılık vermemeye çalıştığını, sonra akrabalarının da geldiğini gördüğünü, araçtan indiğini, yaşlı teyzenin şahsa "Ne yapıyorsun bu ......'nin babası" dediğini, kendisini tanıdıklarını anladığını, şahsın “......'yi de sinkaf ederim” dediğini, bunu duyunca çok sinirlendiğini, üzerinde taşıdığı silahı korkutma amaçlı olarak çıkardığını, bu esnada kayınbabası olduğunu öğrendiği şahsın silahı tuttuğu sağ elini bileğinden tuttuğunu, arbede çıktığını, boğuşma esnasında hep birlikte üstüne çullandıklarını, o sırada silahın patladığını ve Salih isimli şahsın yere düştüğünü, sonra diğerlerinin de yere düştüğünü, olay sırasında başkasında silah olup olmadığını bilmediğini, şahısların hepsi üzerine çullandıkları için o anda nasıl ateş ettiğini bilemediğini, hemen olay yerinden uzaklaştığını, aklına ilk çocuklarının geldiğini, eşini arayarak çocukları alıp Durmuş'a gitmesini söylediğini, ardından araçla Ulus'a geldiğini, sonra taksiye binip Siteler'in üzerindeki dağlık alana gittiğini, sonra olayda kullandığı silahla birlikte teslim olduğunu, önemli kişilerin koruma görevini yaptığını, son zamanlarda gelen şehit haberlerinden etkilendiğini, doğuda görev yapmak istediği için kendisini psikiyatri servisine gönderdiklerini, hatta bu nedenle görev silahını aldıklarını, ancak olay sırasında üzerine kayıtlı tabancayı taşıdığını, ölen ve yaralanan şahıslarla daha önceden bir problemi olmadığını,
Tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Hâkimliğinde, kendisine yapılan saldırıyı defetmek amacıyla eline aldığı tabancayı tüm şahısların tutmak istemesi üzerine silahın ateş aldığını, kimseyi hedef alarak ateş etmediğini, 15 dakika boyunca şahsılara yalvardığını, iki kez aracına bindiğini, ancak şahısların ikisinde de aracından kendisini indirdiklerini, kaçmaya çalışmasına rağmen bırakmadıklarını, savcılık aşamasındaki ifadesini aynen tekrar ettiğini, şahısları tanımadığını, kastının bulunmadığını,
İlk Derece Mahkemesinde; olaya ilişkin Cumhuriyet savcılığında verdiği ifadesinin geçerli olduğunu, olay günü evine gelmiş olduğunu, aracını durdurduğunu, aracının teybinin de radyosunun da bozuk olduğunu, bu nedenle müzik dinlemediğini, olay günü zaten rahatsız olduğunu, yüksek tansiyon hastası olduğunu, binanın bahçesinde trafo olduğunu, katılan ...'in tam trafonun yanından koşarak arabaya doğru geldiğini, daha sonra isminin ... olduğunu öğrendiği şahsın yanına gelip "Neden durdun, sinkaf ettiğimi çocuğu" diye küfrettiğini ve "Seni bugün öldüreceğim, arabadan in" dediğini, arabadan indikten sonra başka bir kalabalık daha geldiğini, gelenlerin isimlerini sonradan öğrendiğini, gelenlerin ... ve ... isimli kişiler olduğunu, ... isimli şahsın saldırgan tavırlar gösterdiğini, polis olduğunu söylediğini, zaten gelenlerin de polis olduğunu bildiklerini, bunun üzerine ...in "Polis olduğuna mı güveniyorsun, sende silah da vardır" deyip yakasını açarak "Vur beni" dediğini, kendisinin de seni niye vurayım dediğini, ... ve ... isimli kişilerin araya girip ...i tutmaya çalıştıklarını, yapma dediklerini, bunun üzerine kendi arabasına yönlendiğini, bu sırada ...in eşi olduğunu anladığı ...'den silah veya tüfek diyerek bir şeyler istediğini, ... hanımın gitmek istemediğini, bunun üzerine ...in eşi ...'e ... vurduğunu, bunun üzerine ...in yanına yaklaşmadan geri dönüp "Neden o insana vuruyorsun" dediğini, ancak ...in "Gel lan buraya ...koyduğumun çocuğu" diye bağırdığını, tekrar arabasına yöneldiğini, bu sırada ...'ın arabanın yanına geldiğini, bu şahsı da daha önceden tanımadığını, sonradan gelen ... ...'nin önce ...e bağırarak "Senin yaptıkların yeter" diyerek ona kızdığını, daha sonra kendisine dönüp "Sen nereden çıktın bilmem ne yaptığımın çocuğu" diyerek küfrettiğini, kendisinin ise "Burası benim evim amca, benim yolumu kestiler göndermiyorlar" dediğini, bu sırada ...'in tekrar üzerine saldırdığını, bunun üzerine ...'nin ...e dönerek "Oğlum bu ......'nin babası" dediğini, bunun üzerine ...in "......'yi de babasını da sinkaf ederim" diye küfredince kendisinin de dayanamayarak ...e dönüp “Ne yapıyorsun sen lan, nasıl küfrediyorsun” dediğini, ... kendisine hitaben "Git artık" deyince tekrar arabasına yöneldiğini, kapının yanına yaklaştığını, bu sırada ...in peşinden geldiğini, arabanın camı açık olduğu için elini arabanın içerisine uzatıp kontağı almak istediğini ve ...in kendisine "Senin buradan ölün gidecek, nereye gidiyorsun" dediğini, ...e "Alma o anahtarı" diye bağırdığını, bu sırada arabadan ne olduğunu göremediği bir şey aldığını, tahmin ettiği kadarıyla aldığı şeyin çocukların eşyalarından biri olduğunu, sonra ...in kendisine dönüp "Git şimdi gidebiliyorsan" dediğini, bunun üzerine silahını çıkardığını, korkutmak maksadıyla sürgüsünü hızlı bir şekilde çektiğini, korkup giderler belki diye düşündüğünü, ancak düşündüğü gibi olmadığını, önce ...'ın üzerine gelip elinden tuttuğunu, tam ona bir şey yapmayayım dediği anda silahın patladığını, bu arada ...in üzerine yürümekte olduğunu, silah patlayınca ...in yere düştüğünü gördüğünü, daha sonra orada bulunan herkesin üzerine çullandığını, kalabalığın kendisini arabanın üzerine ön kaputa yatırdığını, ayaklarının yerden kesildiğini, tabancanın elinde olduğunu, tabancayı da almaya çalıştıklarını, ancak sıkı tutarak almalarını engellemek istediğini, ancak hepsinin üzerine geldiğini, gözünü dahi açamadığını, silahın bir kez daha patladığını, vurulduğunu zannettiğini, parmağının tetikte olmadığını, kabzadan tuttuğunu, ancak tabancanın nasıl patladığını hatırlamadığını ve elinin tetiğe arbede sırasında gidip gitmediğini bilemediğini, silahın patlamasından sonra kendisinin ..., ... ve ... ile birlikte yere düştüklerini, hemen ayağa kalktığını, üzerini kontrol ettiğini, kendisine herhangi bir şey olmadığını anladığını, ...'in ayağa kalkıp eve doğru gittiğini, ... ... ile ...'ın yerde yattıklarını gördüğü anda şok geçirdiğini, hastaneye götürüp götürmeme konusunda tereddüt ettiğini, telefonu açıp 112'yi arayacağı sırada bağırma sesleri gelince yine saldırı olabilir diye düşünüp arabaya gittiğini ve olay yerinden ayrıldığını, evine saldırabileceklerini düşünerek eşini arayıp evden acilen ayrılmalarını istediğini, bu olay nedeniyle vücudunun değişik yerlerinde darp izi oluştuğunu, yaraların iyileşmesi için ilk başka teslim olmadığını, 9 gün sonra suçsuz olduğu için gidip teslim olduğunu, olayda patlayan silahın taşıma ruhsatlı kişisel silahı olduğunu, 1945 yapımı antika değerli bir silah olduğunu, kaç kez patladığını hatırlamadığını, ancak olay yerinden başka silah kullanan olup olmadığını bilmediğini, ...'in ikide bir elini beline götürdüğünü, ancak silah çektiğini görmediğini, kendisine saldıran ... isimli şahsı daha önceden tanımadığını, ailesini de tanımadığını, mağdurların hiçbirini tanımadığını, ... isimli şahısta polis düşmanlığı olduğunu sonradan öğrendiğini, olay sırasında polis kimliğinin kaybolduğunu, ... ve ...'ın öldüğünü sonradan öğrendiğini, çok üzüldüğünü, cezaevinde kalp krizi geçirdiğini, baypas ameliyatı olduğunu, şu anda kalp hastalığı olduğunu, kimseyi vurma kastı olmadığını, kimse ile düşmanlığı olmadığını, güvenlik kamera görüntülerinde düzenlenen bilirkişi raporunda olayın anlaşılmakta olduğunu, psikolojik yönden kontrolü ve muayenesinin yapıldığını, şikâyetten vazgeçme olursa kabul ettiğini, öncelikle beraatini, şayet mahkeme aksi kanaatte olursa lehe olan hükümlerle, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını talep ettiğini,
Bölge Adliye Mahkemesinde; önceki ifadelerini tekrarla, evine gitmek için 610. Sokaktan geçmek zorunda olduğunu, otopark girişinin 610. Sokakta bulunduğunu, olay günü 23.30 sıralarında aracıyla 610. Sokaktaki park kapısından girmek istediğini, park kapısının otomatik olarak açıldığını, düğmeye bastıktan yaklaşık 40-50 ... sonra kapının açıldığını, düğmeye bastığını, kapının açılmasını beklediğini, daha önce tanışmadığı ... isimli şahsın arabaya doğru koştuğunu, ...in kendisine neden durduğunu sorup küfrettiğini, ona evine geldiğini söylediğini, sonra ...in kayınvalidesi olduğunu öğrendiği ...'nin geldiğini, ...'i ikna edip götürmek istediğini ancak götüremediğini, daha sonra ...in eşi ...'in geldiğini, onların kendisini tanıdıklarını ...i götürmek istediklerini, ancak götüremediklerini, sonra ...in kayınpederi olduğunu öğrendiği ... ...'nin geldiğini, onun da ...e kızdığını ancak onun da engel olamadığını, taşıma ruhsatlı olan ... Kıllıgil marka 9 mm çaplı tabancasını çıkararak, tabancanın ağzına mermi verdiğini, bunu yaparsa ...in korkacağını ve kendisini bırakacağını düşündüğünü, ancak düşündüğü gibi olmadığını, ... ...'nin bileğinden tuttuğunu, ... ...'ye "Amca beni bırak bir şey yapmayacağım" dediğini, bu sırada ölen ...'nin sol yan tarafında olduğunu, ...in de yaklaşık 1-1,5 metre önünde olduğunu, ... ...'nin elinden tuttuğu sırada silahın patladığını, ...in düştüğünü, bu sırada ... ve ...'nin arkasında olduklarını, silahın patlaması üzerine geri hamle yaparak olay yerinden kaçmak istediğini, ancak ... ...'nin kendisini tutarak engel olduğunu, daha sonra ... ..., ... ve ...'nin birlikte kendisini arabanın kaputu üzerine yatırdıklarını, ... ...'nin elindeki silahı kendi üzerine vücuduna doğru çevirmeye çalıştığını, kendisinin elini yukarı doğru kaldırmaya çalıştığını, bu sırada ..., ... ve ... ...'nin kendisine yumruklarla da vurduklarını, kendisinin elini yukarı kaldırmaya, ... ...'nin ise tabancanın namlusunu kendi üzerine doğru çevirmeye çalıştığını, bu sırada tabancanın patladığını, tabancanın içinde bulunan 7 merminin de ateş aldığını, birisinin boşa gittiğini, birinin ... hanımın omzunu sıyırdığını, birinin ...'ye, 3 tanesinin ise ... ...'ye isabet etmiş olduğunu, elinin kabzada olduğunu, tetikte olmadığını, silahın nasıl ateş aldığını bilmediğini, bazen silahın tetiğine bir kere dokunmakla silahın içindeki mermilerin hepsinin ateşlenebileceğini, etrafındakilerin kendisini arabasının kaputunun üstünde ayakları yerden kesilmiş vaziyette yatırmış olduklarını, ... ...'nin önünde olduğunu, ... ve ...'in ... ...'nin sol yan tarafında olduklarını, ... ...'ye bitişik olduklarını, adı geçenlerin ... ...'yi engellemeye çalışmadıklarını, onların da kendisine vurduklarını, silahın da bu sırada ateş aldığını, kendisine öldüresiye saldırdıklarını, silahı alsalardı onların kendisini öldüreceklerini, öldürme kastı olmadığını, ... yerdeyken kendisine ateş etme imkanı olduğu halde ateş etmediğini, ...'in yanından ayrıldığını, ona da ateş etmediğini, silahın boğuşma esnasında ateş aldığını, kimseyi hedefleyerek ateş etmediğini, olay yerinde silahından çıkmayan bir adet kovan olduğunu, o kovanın da kendisine ait gibi gösterildiğini, bu hususu kabul etmediğini, suçsuz olduğunu, beraatini talep ettiğini, taraflar boğuşurken, etrafta gören insanların olduğunu, ancak ...in pislik biri olduğunu bildikleri ve korktukları için kimsenin gelip tanıklık etmediğini, olaydan sonra bazı şahısların "Hakan'a yazık oldu" demelerine rağmen kimsenin gelip tanıklık etmediğini,
Savunmuştur.
Uyuşmazlık konusunda isabetli bir hukuki çözüme ulaşılabilmesi bakımından, "doğrudan kast" ve "olası kast" kavramlarının üzerinde durulması gerekmektedir.
5237 sayılı TCK'nın "Kast" başlıklı 21. maddesi;
"(1) Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.
(2) Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır. Bu halde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilir" şeklinde düzenlenerek, maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde doğrudan kast, ikinci fıkrasının birinci cümlesinde de olası kast tanımlanmıştır.
Olası kastın tanımlandığı TCK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasının gerekçesinde;
“...Olası kast durumunda suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşebileceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir. Diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir. Mevzuatımıza giren yeni bir kavram olan olası kastla ilgili uygulamadan bazı örnekler vermek yararlı olacaktır.
Yolda seyreden bir otobüs sürücüsü, trafik lambasının kendisine kırmızı yanmasına rağmen, kavşakta durmadan geçmek ister; ancak kendilerine yeşil ışık yanan kavşaktan geçmekte olan yayalara çarpar ve bunlardan bir veya birkaçının ölümüne veya yaralanmasına neden olur. Trafik lambası kendisine kırmızı yanan sürücü, yaya geçidinden her an birilerinin geçtiğini görmüş; fakat, buna rağmen kavşakta durmamış ve yoluna devam etmiştir. Bu durumda otobüs sürücüsü, meydana gelen ölüm veya yaralama neticelerinin gerçekleşebileceğini öngörerek, bunları kabullenmiştir.
Düğün evinde törene katılanların tabancaları ile odanın tavanına doğru ardı ardına ateş ettikleri sırada, bir kişinin aldığı alkolün de etkisi ile elinin seyrini kaybetmesi sonucu, yere paralel olarak yaptığı atışlardan bir tanesinden çıkan kurşun, törene katılanlardan birinin alnına isabet ederek ölümüne neden olur. Bu örnek olayda kişi yaptığı atışlardan çıkan kurşunların orada bulunan herhangi birine isabet edebileceğini öngörmüş; fakat, buna rağmen silâhıyla atışa devam etmiştir. Burada da fail silâhıyla ateş ederken ortaya çıkacak yaralama veya ölüm neticelerini kabullenmiştir.
Verilen bu örneklerde kişinin olası kastla hareket ettiğinin kabulü gerekir.” şeklinde açıklamalara yer verilmiş ve olası kasta ilişkin örnek olaylar gösterilmiştir.
Buna göre, doğrudan kast; öngörülen ve suç teşkil eden fiili gerçekleştirmeye yönelik irade olup kanunda suç olarak tanımlanmış eylemin bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi ile oluşur. Fail hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini bilmesi ve istemesi hâlinde doğrudan kastla hareket etmiş olacak, buna karşın işlemiş olduğu fiilin muhtemel bazı neticeleri meydana getirebileceğini öngörmesine ve bu neticelerin gerçekleşmesini mümkün ve muhtemel olarak tasavvur etmesine rağmen muhtemel neticeyi kabullenerek fiili işlemesi hâlinde olası kast söz konusu olacaktır.
Olası kast ile doğrudan kast arasındaki farkı ortaya koyan en belirgin unsur, doğrudan kasttaki bilme unsurudur. Fail hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini biliyorsa doğrudan kasıtla hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir. Yine failin hareketiyle hedeflediği doğrudan neticelerle birlikte, hareketin zorunlu veya kaçınılmaz olarak ortaya çıkan sonuçları da, açıkça istenmese dahi doğrudan kastın kapsamı içinde değerlendirilmelidir. Belli bir sonucun gerçekleşmesine yönelik hareketin, günlük hayat tecrübelerine göre diğer bir kısım neticeleri de doğurması muhakkak ise, failin bu sonuçlar açısından da doğrudan kastla hareket ettiği kabul edilmelidir.
Olası kastı doğrudan kasttan ayıran diğer ölçüt; suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşmesinin muhakkak olmayıp muhtemel olmasıdır. Fail, böyle bir durumda muhakkak değil ama, büyük bir ihtimalle gerçekleşecek olan neticenin meydana gelmesini kabullenmekte ve "olursa olsun" düşüncesi ile göze almakta; neticenin gerçekleşmemesi için herhangi bir çaba göstermemektedir. Olası kastta fiilin kanunda tanımlanan bir sonucun gerçekleşmesine neden olacağı muhtemel görülmesine karşın, bu neticenin meydana gelmesi fail tarafından kabul edilmektedir.
Kast ve olası kast arasındaki ilişkiyi kısaca özetlemek gerekirse; gerçekleşmesi muhakkak görülen neticenin failce bilinmesi ve istenmesi hâlinde doğrudan kast, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesine kayıtsız kalınması durumunda olası kast söz konusu olacaktır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Maktuller ve mağdurlar ile sanığın aynı mahallede ikamet ettikleri, aralarında önceye dayanır bir husumet bulunmadığı, hadise gecesi saat 00.55 sıralarında sanığın aracı ile evine giderken katılan ...'in evinin yakınındaki sokakta durakladığı, bu sırada araçta yüksek sesle müzik çalmakta olduğu, katılan ...'in almış olduğu alkolün de etkisiyle "burada neden duruyorsun sinkaf ettiğinin çocuğu" şeklinde hakarette bulununca, tarafların tartışmaya ve karşılıklı olarak küfürleşmeye başladıkları, katılanın eşi ... ile kayınvalidesi ...'nin kavga çıkmasını önlemek için aralarına girmelerine rağmen başarılı olamadıkları, katılan ...'in eşi ve kayınvalidesini eve gitmeleri hususunda uyardığı, kabul etmeyen eşine bir ... vurduğu bunun üzerine katılan ...'in olay yerinden biraz uzaklaşıp orada beklediği, katılan ...'in kayınpederi olan ve o sırada evde olan ... ...'nin kavgayı engellemesi için torunu tarafından olay mahalline çağrıldığı, geldiğinde katılan ...'i azarladığı, sanığa hitaben "Sen büyüksün. Gençliğine ver onun, adına ben özür dilerim." diyerek ortamı yatıştırmaya çalıştığı, ...'nin ise damadına "Ne yapıyorsun bu ......'nin babası" dediği, bu tavır karşısında yatışan sanığın aracı ile olay yerinden ayrılacağı sırada, katılan ...'in "Bin arabaya, nerede kavga edeceksek oraya gidelim" diyerek aracın hareketini engellemek istediği, sanığın "Araçtan elini çek" şeklinde çıkışması üzerine taraflar arasında tekrar kavganın alevlendiği, araçtan inen sanığın katılan ...'e doğru silahını doğrultup ateş ettiğini gören maktul ...'nin sanığın elinden tutarak silahı almak istediği, aynı zamanda maktul ... ile katılan ...'in de sanığa müdahale edip hep birlikte etkisiz hale getirmeye çalışırken maktul ...'den kurtulan sanığın yakın mesafeden ... ..., ... ve ...'in bulunduğu yöne doğru birden çok kez ateş ederek, ... ... ve ...'nin ateşli silah yaralamasına bağlı olarak ölümüne, katılan ...'in ise omuzundan yaralanmasına sebebiyet verdiği, sanığın olay yerinden kaçarak uzaklaştığı olayda; katılan ...'in almış olduğu aşırı alkolün etkisiyle de sanığın evlerinin yakınlarında aracı ile duraklamasına yanlış anlam yükleyerek hakaret etmesi ve üzerine saldırması nedeniyle çıkan kavgada sanığın öldürmeye elverişli silahla önce katılan ...'e daha sonra kendisinden silahı almaya çalışan maktuller ve katılana yakın mesafeden ateş ederek ölüm ve yaralanmalarına sebebiyet verdiği, her ne kadar başlangıçta sanık ile katılan ... arasında husumet oluşmuş ise de maktuller ve katılan ...'in taraflar arasındaki kavgayı yatıştıramayınca sanığı etkisiz hale getirmek için birlikte saldırdıkları, polis memuru olan sanığın yakın mesafeden hayati bölgelere yönelik ateş etmesi halinde ölüm neticesinin muhtemel değil, muhakkak olacağı, sanığın da objektif olarak bu neticenin gerçekleşebileceğini bilebileceği gözetildiğinde, kasten öldürme ve öldürmeye teşebbüs fiilinin gerçekleştiğinin kabulünde bir isabetsizlik görülmediğinden itirazın reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; "...Sanık ...’ın, ateşli silahla ateş etmesi sonucunda maktül ...”ın ölmesi, katılan ...”in ise yaralanması ile sonuçlanan eylemlerini kasten adam öldürmek ve kasten adam öldürmeye teşebbüs olarak niteleyen Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulunun sayın çoğunluğu ile aramızda uyuşmazlık doğmuştur.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözümü için öncelikle "doğrudan kast ve olası kast" hükümleri irdelenerek, somut olayda yargılamaya konu edilen eylemden dolayı TCK'nın 21/2. maddesinde tanımlanan koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin doktrinde benimsenen görüşlerden yararlanılarak Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulu ve çeşitli dairelerin benzer olaylardaki içtihatları ışığında belirlenmesi gerekmektedir.
Ceza hukukunda sanığın suçu işlerken zihninde geçirdiği aşamaları kavramak ve gerçekte sanığın eylemlerinden neyi amaçladığının tespiti ispat hukukuna ilişkin bir sorundur. Faillerin ruhi durumunun doğrudan bilinebilmesi mümkün olmadığından, onları tanımak ve amaçlarını tespit için elle tutulur verilere dayanmak gerekmektedir. Eylemin doğrudan kastla mı? Yoksa olası kastla mı? gerçekleştirildiği, somut olayda harici deliller olan olay yeri krokileri, inceleme raporları, mağdurun veya müştekinin ifadeleri, kamera kayıtları, bilimsel ve teknik bulgularla tespit edilebileceği gibi, harici delillerden tamamen bağımsız olan kanıtla, örneğin ikrar yoluyla da tespit edilebilir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Kast" başlıklı 21. maddesi;
"1) Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.
2) Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kasıt vardır" şeklinde düzenlenerek birinci fıkranın ikinci cümlesinde doğrudan kasıt tanımlanmış, ikinci fıkrasında; öğreti ve uygulamada "dolaylı kast, belirli olmayan kast, gayrimuayyen kast, olursa olsun kastı" olarak da adlandırılan "olası kast" tanımına yer verilmiştir.
Buna göre, doğrudan kasıt; öngörülen ve suç teşkil eden fiili gerçekleştirmeye yönelik irade olup kanunda suç olarak tanımlanmış eylemin bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi ile oluşur. Fail, hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini bilmesi ve istemesi hâlinde doğrudan kasıtla hareket etmiş olacak, buna karşın işlediği fiilin muhtemel bazı neticeleri meydana getirebileceğini öngörmesine ve bu neticelerin gerçekleşmesini mümkün ve muhtemel olarak tasavvur etmesine rağmen muhtemel neticeyi kabullenerek fiili işlemesi hâlinde olası kasıt söz konusu olacaktır.
Olası kasıt ile doğrudan kasıt arasındaki farkı ortaya koyan en belirgin unsur, doğrudan kasttaki bilme unsurudur. Fail, hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini biliyorsa doğrudan kastla hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir. Yine failin hareketiyle hedeflediği doğrudan neticelerle birlikte, hareketin zorunlu veya kaçınılmaz olarak ortaya çıkan sonuçları da, açıkça istenmese dahi doğrudan kastın kapsamı içinde değerlendirilmelidir. Belli bir sonucun gerçekleşmesine yönelik hareketin, günlük hayat tecrübelerine göre diğer bir kısım neticeleri de doğurması muhakkak ise, failin bu sonuçlar açısından da doğrudan kasıtla hareket ettiği kabul edilmelidir.
Olası kastı doğrudan kasıttan ayıran diğer ölçüt; suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşmesinin muhakkak olmayıp, muhtemel olmasıdır. Fail, böyle bir durumda muhakkak değil ama, büyük bir ihtimalle gerçekleşecek olan neticenin meydana gelmesini kabullenmekte ve "olursa olsun" düşüncesi ile göze almakta; neticenin gerçekleşmemesi için herhangi bir çaba göstermemektedir. Olası kasıtta fiilin kanunda tanımlanan bir sonucun gerçekleşmesine neden olacağı muhtemel görülmesine karşın, bu neticenin meydana gelmesi fail tarafından kabul edilmektedir.
Kasıt ve olası kasıt arasındaki ilişkiyi kısaca özetlemek gerekirse; gerçekleşmesi muhakkak görünen neticenin failce bilinmesi ve istenmesi hâlinde doğrudan kast, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesine kayıtsız kalınması durumunda olası kast söz konusu olacaktır.
Suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir.
Uyuşmazlığın konusunu teşkil eden doğrudan kast ve olası kast kavramları hakkında doktrinde benimsenen görüşleri aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür.
Prof.Dr. İzzet ÖZGENÇ;
Doğrudan KAST;
Fail, işlediği suçun maddi unsurlarının bütününü düşünmüş, öngörmüş ve dolayısıyla, bütün bunlar hakkında bilgiye sahip olmuş ise, doğrudan kast söz konusudur. Bir suçun işlenmesi kararlaştırılmış, bu suçun maddi unsurları ve özellikle işlenen fiilin günlük hayat tecrübelerimize göre muhakkak surette sebebiyet vereceği neticeleri öngörülmüş ise, fail doğrudan kastla hareket etmiş olur.
Belli bir neticenin gerçekleştirilmesi amacına yönelik olarak işlenen fiilin diğer bazı neticeleri de meydana getireceği muhakkak ise, fail bu neticeler açısından da doğrudan kastla hareket etmiştir. Pencere camının arkasında bulunan kişiyi yaralamak için atılan taş ile pencere camının muhakkak surette kırılacağı öngörülmüştür.
İşaret etmek gerekir ki; icra edilen fiilin günlük hayat tecrübelerimize göre muhakkak surette sebebiyet vereceği neticeler, öngörülmüş olmasına rağmen her nasılsa gerçekleşmemiş olabilir. Örneğin, sigorta şirketinden para almak için batırılan gemide bulunan kişilerin boğulabileceği muhakkak olmasına rağmen, bölgeden geçmekte olan başka bir gemide bulunanlar tarafından kurtarılmış ise, bu durumda gemiyi batırma fiilini gerçekleştiren şahısların ayrıca kasten öldürmeye teşebbüs suçundan sorumlu tutulmaları gerekir.
Olası KAST;
Olası (muhtemel, gayrimuayyen) kast halinde; bir suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceği fail tarafından öngörülmektedir. Bu öngörme olgusu itibariyle olası kast, bilinçli taksirden ayrılmaktadır. Buna karşılık, doğrudan kasttan farklı olarak, olası kast halinde, somut olayda suçun maddi unsurlarının gerçekleşmesi, fail tarafından muhakkak değil, muhtemel addedilmektedir.
İşlenmesi kararlaştırılan fiilin, kanunen tarif edilen muayyen bir neticenin gerçekleşmesine sebebiyet vereceği muhtemel telakki edilmiş olmasına rağmen; bu neticenin gerçekleşmesi kabullenilmiştir. Olası kast halinde, kanuni tarife uygun neticenin gerçekleşmesi, olayın seyrine bırakılmaktadır. Kişi neticenin gerçekleşmesine muhtemel addetmekle birlikte, bunun gerçekleşmemesi için özel bir çaba göstermemektedir –(Türk Ceza Hukuku-Genel Hükümler-15. Bası, Sayfa: 253-254-255).
Prof. Dr. Kayıhan İÇEL - ( ... Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:6 Sayı:12 Güz 2007/2 s. 61-70 ).
Çağdaş ceza hukukunun temel kavramı niteliğine sahip bulunan “kusurluluk” bir bakıma kast kavramı ile bütünleşmiştir. Bunun nedeni, diğer kusur türlerinin ceza hukukundaki sorumluluk sisteminde ancak istisnai durumlarda dikkate alınabilmeleridir. Bu yönden, çağdaş ceza hukukunun suç ve ceza politikasında “eylemin kusurlu olması” ilkesi istisnai durumlar dışında “eylemin kasten işlenmiş olması” ilkesi şeklinde anlaşılır. Kastın dışındaki kusur türleri ceza sorumluluğunda istisnai olduğu içindir ki, bunların uygulamasında genişletici yorumlardan kaçınılması gerekir.
Fail, düşündüğü, öngördüğü ve dolayısıyla bildiği sonucu aynı zamanda isteyerek gerçekleştirmişse, gerçekleşen bu sonuç bakımından “doğrudan kast” söz konusu olur (Dönmezer ve Erman, 1999: 930; Öztürk, 1994: 207). Buna karşın, failin gerçekleştirmek istediği sonuç gerçekleşmemişse, suçun teşebbüs durumunda kaldığından söz edilir.
Burada esas sorun, failin iradesinin yöneldiği asıl sonucun dışında olayda başka sonuçların (ikinci derece sonuçların) da gerçekleşmesinde ortaya çıkar. Bu soruna ilişkin birinci olasılık; failin, gerçekleşen sonuçların tamamını öngörmesine karşın, sadece hedefini oluşturan esas sonucu istemesi, buna karşılık ikinci derece sonuçları istememesidir. İşte burada bir ayırım yapmak gerekir: Failin hedefinin dışında kalan ikinci derece sonuçlar, asıl sonucun gerçekleşmesi bakımından zorunlu nitelikte iseler, failin bu ikinci derece sonuçları da istediğini kabul etmek gerekir ve bu tür kast, “ikinci derecede doğrudan kast” olarak isimlendirilir (Dönmezer ve Erman, 1999: 930). Örneğin, (A)’yı öldürmek amacıyla ona ateş eden kişi, (A)’nın önüne geçip ona kalkan olan (B)’yi de zorunlu olarak öldürebileceğini veya yaralayabileceğini düşünmüş ve öngörmüştür. Yine, Thomas Olayı olarak anılan olayda görüldüğü gibi, sigorta tazminatını alabilmek için bir gemiye bomba koyan kişi veya Amerika’da meydana gelen başka bir olayda olduğu gibi mirasına konmak için annesinin bindiği uçağa bomba yerleştiren kişi, gemi adamlarından veya uçak yolcularından bazılarının öleceğini kesinlikle öngörmüştür. Bu nedenledir ki, bu ikinci derecedeki kesin sonuçların da fail tarafından istendiği kabul edilerek, ikinci derecede doğrudan kast’tan dolayı failin kasten sorumlu olduğu sonucuna ulaşılır.
Kanımızca, ikinci derecede doğrudan kast durumunda zorunluluk ilişkisi bulunan ikinci derecedeki sonuçlar fiilen gerçekleşmemişse, aşağıda göreceğimiz “olası kast”tan farklı olarak failin teşebbüsten dolayı sorumlu tutulması gerekir. Zira, failin hedefini oluşturan asıl sonuçta zorunluluk ilişkisi, doğrudan kast ile ilgili kuralların ikinci derecede doğrudan kast’ta da uygulanmasını gerektirir (Karşı görüş: Dönmezer ve Erman, 1999: 930). c).
Olası (Belirli Olmayan) Kast Failin hedefi olan asıl sonuç dışında oluşan ikinci derecede sonuçlar yönünden karşılaşılabilecek başka bir durum, bu sonuçların gerçekleşmesinde bir zorunluluğun bulunmaması, sadece bir olasılığın söz konusu olmasıdır. İşte bu olası sonuçların gerçekleşebileceğini öngören fail, bunları önlemek için bir çaba göstermemiş, bunlara önem vermeyerek adeta kayıtsız kalmışsa, “olası kast” veya “belirli olamayan kast” (Dolus Eventualis) söz konusu olur (Önder, 1992: 303–304).
Olası kast bakımından iki noktanın vurgulanması gerekir:
Bunlardan birincisi, ikinci derece sonuçlar konusunda failin kayıtsızlığının olası kastın önemli özelliğini oluşturması,
İkincisi ise; öngördüğü, fakat kayıtsız kaldığı sonuçların gerçekleşmemesi halinde, failin sorumluluğuna gidilememesidir. Diğer deyişle, olası kastta “sonuç kastı belirler” (Dolus Indeterminatus Determinatur Ab Eventu) kuralı uygulanır ve teşebbüsten dolayı sorumluluk söz konusu olmaz (Karşı görüşler için bkz. Özgenç, 2005: 435; Demirbaş, 2006: 408).
Araştırma Görevlisi;... KARAKEHYA;
Doğrudan kastın iki temel çeşidi bulunmaktadır: Birinci derecen doğrudan kast ve ikinci dereceden doğrudan kast. Amaçlama olarak da ifade ettiğimiz birinci dereceden doğrudan kastın öngörme ve isteme olmak üzere iki unsuru bulunmaktadır.
Birinci Dereceden Doğrudan Kast (Amaçlama);
Genel Olarak Birinci dereceden doğrudan kastla işlenen suçlarda fail, neticeyi amaçlayarak davranışını gerçekleştirmektedir. Bir başka deyişle meydana gelecek netice failin davranışı gerçekleştirmesindeki asıl amaçtır. Fail neticeyi istemekte ve o neticeyi oluşturacak uygun bir davranış yapmak suretiyle fiili oluşturmaya çalışmaktadır.
Birinci Dereceden Doğrudan Kastın Unsurları;
1-) Öngörme; Failin davranışına bağlı olarak neticenin gerçekleşme ihtimalini tasavvur etmesidir. Bu ihtimalin çok büyük ya da çok küçük olmasının bir önemi yoktur. Bu bağlamda örneğin, çok kötü nişancı olan birisi 100 metre uzağındaki kişiye ateş ettiği zaman, %1 ihtimal de olsa onun ölümüne neden olabileceğini tasavvur edebiliyorsa, bu bilince sahip olması birinci dereceden doğrudan kastın öngörme unsurunun gerçekleşmesi bakımından yeterlidir. Buna karşın fail, bomba koyduğu arabada bulunan kişinin, bombayı patlattığı zaman öleceğini bilmektedir. Burada artık öngörmeden değil, bilmeden söz edilir. Çünkü davranışa bağlı olarak sonucun meydana gelmesi muhtemel değil; mutlak veya mutlaka yakındır. Bilme, öngörmeye oranla daha kuvvetli bir tasavvur derecesi olduğundan, birinci dereceden doğrudan kast bakımından ilk unsurun oluşmasına evleviyetle yeterlidir.
İsteme; Failin neticeye ilişkin iradesini ifade eden unsurdur. Eğer fail öngördüğü veya bildiği neticenin gerçekleşmesini irade ediyorsa; bu durumda kastın ikinci unsuru olan isteme gerçekleşmiş olacaktır.
Kastın isteme unsurunun gerçekleştiği hallerde, zihinsel açıdan failin neticeyi öngörmesinin veya bilmesinin herhangi bir önemi yoktur. Her ikisinde de fail birinci dereceden doğrudan kasttan sorumlu olacaktır. Ancak isteme unsurunun gerçekleşmediği hallerde bu iki tasavvur derecesinden hangisinin gerçekleştiği büyük önem arzeder. Eğer fail neticeyi istemiyor ama biliyorsa, bir başka deyişle gerçekleştirdiği davranışa bağlı olarak neticenin meydana gelmesi muhakkak veya muhakkaka yakınsa bu durumda fail ikinci dereceden doğrudan kasttan sorumlu olur.Bu durumda fail neticeyi istemese bile istemiş gibi kabul olunur. Ancak failin davranışına bağlı olarak neticenin meydana gelmesi ihtimal dahilindeyse, bir başka deyişle netice, davranışın zorunlu sonucu değilse; bu durumda fail sadece olası kast veya bilinçli taksirden sorumlu tutulabilecektir. Genel Olarak ikinci dereceden doğrudan kastın söz konusu olduğu hallerde fail davranışına bağlı olarak meydana gelecek neticeyi amaçlamamaktadır. Ancak neticenin meydana gelmesi davranışının zorunlu sonucudur. Bu durumda fail neticeyi istemese de istemiş gibi kabul olunur ve ikinci dereceden doğrudan kast sorumluluğu doğar. Dolayısıyla bu doğrudan kast türünün gerçekleşebilmesi için failin, davranışa bağlı zorunlu neticeyi istememesi ama bilmesi gerekir. Eğer zorunlu sonucu isterse, zaten birinci dereceden doğrudan kast sorumluluğu doğacaktır. Bu anlatılanlardan da anlaşılacağı üzere ikinci dereceden doğrudan kast, daima failin amaçladığı hukuki öneme sahip olsun veya olmasın istenilen asıl amaç dışında, davranışa bağlı olarak ortaya çıkacak, zorunlu bir ikincil neticeye ilişkindir. Çünkü failin amaçladığı (ve dolayısıyla istediği) neticelere ilişkin olarak ortaya çıkacak kast, her zaman için birinci dereceden doğrudan kast kapsamında değerlendirilecektir.
Birkaç örnekle konuyu netleştirmek ve ikinci derecen doğrudan kastı birinci dereceden doğrudan kasttan ayırmak gerekirse şu örnekler verilebilir: Failin öldürmek istediği kişinin içinde bulunduğu uçağı düşürmesi halinde, asıl öldürmek istediği kişi bakımından birinci dereceden doğrudan kastı söz konusudur. Çünkü fail bildiği bu neticeyi aynı zamanda da istemektedir. Buna karşın fail uçaktaki diğer yolcuların ölmesi konusunda bir isteğe sahip değildir, ancak asıl gerçekleştirmek istediği amaca bağlı olarak davranışını gerçekleştirdiğinde, uçaktaki diğer yolcuların da muhakkak olarak (zorunlu sonuç olarak) öleceğini bilmektedir. İşte bu durumda failin diğer yolcuların ölümü bakımından da ikinci dereceden doğrudan kastı söz konusudur. Burada gerek asıl amaçlanan neticeye bağlı olarak oluşacak gerekse bu fiilin yanında meydana gelecek ikincil neticeye bağlı olarak oluşacak fiillerin her ikisi de, ceza normu tarafından yasaklanmış fiillerdir. Bununla birlikte karadan oldukça uzakta, ıssız bir yerde eğlenmek amacıyla gemisini batıran alkollü gemi sahibinin, kendisiyle birlikte gemide bulunan ve kendisinin aksine yüzme bilmeyen arkadaşının ölümü bakımından da ikinci dereceden doğrudan kastı söz konusudur. Nitekim failin burada arkadaşını öldürmek gibi amacı yoktur. Zaten asıl amacının arkadaşını öldürmek olduğunun ortaya konulması halinde, failin birinci dereceden doğrudan kastı söz konusu olacaktır. Ancak her ne kadar arkadaşını öldürmek amacıyla hareket etmese de, amaçladığı fiile bağlı olarak arkadaşının öleceğinin de bilincindedir. Burada yukarıdaki örnekten farklı olarak sadece ikincil zorunlu neticeye ilişkin fiil ceza normu tarafından yasaklanmıştır. Buna karşın asıl amaçlanan neticeye ilişkin fiilin ceza normuna veya başkaca bir hukuk kuralına aykırılığı söz konusu değildir. Çünkü kişinin kendi malına zarar vermesi, kural olarak hukuka uygun bir davranıştır. Biz failin zorunlu ikincil neticeyi tasavvur etmesini ifade etmek için bilme terimini kullanmayı uygun buluyoruz. Nitekim bilme neticenin meydana gelmesi bakımından bir muhakkaklığı ifade etmektedir. İkinci dereceden doğrudan kastın tek temel unsuru da zorunlu neticeye ilişkin bu bilmenin gerçekleşmiş olmasıdır. Bununla birlikte bizim de kabul ettiğimiz üzere hukuk doktrininde, zorunlu sonucu bilme, ikinci dereceden doğrudan kast adı altında, bir doğrudan kast türü olarak kabul edilmesine rağmen; bunun kanundaki tanımlamayla bire bir uyuşmadığı da aşikardır. Nitekim kanun koyucu, karma teoriyi kabul ederek, kanun metninde “bilerek ve isteyerek” demek suretiyle, doğrudan kast bakımından bilme ve istemenin her ikisinin de birlikte olmasını zorunlu kabul etmiştir. Her ne kadar doktrinde eğer netice davranışın zorunlu sonucuysa fail bunu istemiş gibi kabul edilmelidir denilmekteyse de, bu husus son derece eleştiriye açıktır. Çünkü bir çok olayda, fail çok istediği birinci neticeye bağlı olarak hiç istemediği zorunlu ikinci neticelerin meydana gelmesini de kabul edebilmektedir. Bu zorunlu neticeleri, failin her durumda istediğini söylemek, bazı yazarlarca isteme kavramının içeriğine ve dolayısıyla pozitif metne uygun görülmeyebilecektir. Nitekim isteme, çoğu kez meydana gelen neticeden memnun kalmayı en azından hoşnut olmayı gerektirir. Ancak örneğin çok öldürmeyi istediği hasmını öldürmek için büyük uğraşlar veren bir kimse, sonunda zor da olsa hasmının aracına bomba koymayı başardığında, arabaya hasmıyla birlikte binen tanımadığı bir kimsenin ölmesini amaçlamamaktadır. Ancak bir daha hasmını öldürmek için uygun fırsat bulamayacağını düşünen fail, arabayı havaya uçurduğunda hasmıyla birlikte ölen tanımadığı kişinin ölümünden hiç de hoşnut değildir ve bu sonucu istememektedir.
2-)İkinci Dereceden Doğrudan Kastın Unsurları;
1. Herhangi Bir Amaca Yönelik Bir Davranışın Yapılmış Olması İkinci dereceden doğrudan kastta fail, öncelikli olarak meydana geleceğini bildiği ikincil neticeye yönelik olmayan bir davranışta bulunur.
2. Davranışa Bağlı Olarak Ceza Normu Tarafından Sonuç Bağlanmış Asıl Amaç Dışında İkincil Bir Neticenin Oluşmasının Zorunlu Olması;
İkinci dereceden doğrudan kast bakımından gerekli diğer bir husus ise, failin davranışına bağlı olarak, asıl amaçlanan netice dışında, meydana gelmesi zorunlu ve muhakkak bir neticenin daha olmasıdır. Yukarıdaki örnek üzerinden devam edersek, gemisini batıran failin yanında, kendisinin aksine yüzme bilmeyen bir de arkadaşının olduğunu kabul edelim. Fail, asıl amacı olan fiili gerçekleştirdiği, yani gemiyi batırdığı zaman, gemide bulunan ve kendisinin aksine yüzme bilmeyen arkadaşının ölmesi amaçlanan fiile bağlı olarak ortaya çıkacak zorunlu sonuçtur.
3. Ceza Normu Tarafından Sonuç Bağlanmış İstenilmeyen İkincil Neticenin Fail Tarafından Bilinmesi; İkinci dereceden doğrudan kastın söz konusu olabilmesi bakımından son olarak, failin davranışına bağlı olarak meydana gelecek zorunlu neticeyi bilmesi gerekir. Yani fail, belirli bir amaçla yaptığı davranışa bağlı olarak, ceza normunca yasaklanan ikincil bir neticenin meydana geleceğinin farkında olmalıdır ki; bu ikincil netice bakımından ikinci dereceden doğrudan kastı söz konusu olabilsin. Bununla birlikte bu zorunlu neticeyi bilen failin bu neticeyi amaçlamamış olması da gereklidir. Çünkü bu neticenin fail tarafından amaçlandığı hallerde zaten birinci dereceden doğrudan kast söz konusu olacaktır.
Objektif olarak neticenin meydana gelmesi zorunlu sonuçsa; ancak fail bu durumun bilincinde değilse ve bu zorunlu sonucu sadece ihtimal dahilinde görüyorsa, bu durumda ikinci dereceden doğrudan kast sorumluluğu doğmaz. Çünkü ikinci dereceden doğrudan kast bakımından sübjektif açıdan da failin ikincil neticenin zorunlu olduğunu bilmesi gerekir. Failin objektif olarak zorunlu olan ikincil neticeyi sübjektif açıdan tam olarak tasavvur etmemesi ve bunu sadece ihtimal dahilinde kabul etmesi durumunda ise, bu ikincil neticeyi kabullenmesine bağlı olarak ancak olası kast sorunluluğu söz konusu olabilecektir.
Doğrudan kast, gerek doktrinde kabul edilen genel görüşe gerekse TCK'nın ifadesine göre, fiilin bilerek ve istenerek işlenmesidir. Bu tanımdan çıkan sonuçları ve bu kast türünün çeşitlerini yukarıda ayrıntılı olarak inceledik. Olası kast ise TCK'nın 21. maddesinin 2. fıkrasında, “Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen fiili işlemesi halinde olası kast vardır.” denilmek suretiyle tanımlanmıştır.
Olası kast kavramı bu şekilde açıklandıktan sonra doğrudan kast ile karşılaştırıldığında; özelikle ikinci dereceden doğrudan kast ile benzerlik gösterdiği fark edilmektedir. Çünkü her ikisinde de meydana gelecek netice amaçlanmamaktadır. Neticenin amaçlandığı (ve dolayısıyla istendiği) birinci dereceden doğrudan kast ile olası kastı birbirinden ayırt etmek ikinci dereceden doğrudan kasttan ayırt etmek kadar zor değildir. Nitekim birinci dereceden doğrudan kast her zaman amaçlanan birincil neticelere ilişkinken ve bu netice fail tarafından istenirken; olası kast her zaman için ikincil neticelere ilişkindir ve fail bu ikincil neticeleri istememekte; ancak kabullenmektedir.
Olası kastla daha fazla benzerlik gösteren ikinci dereceden doğrudan kast ile olası kastın farkı ise, fail tarafından tasavvur edilen ikincil neticenin zorunlu sonuç olup olmaması noktasında ortaya çıkmaktadır. Buradan da anlaşılacağı üzere gerek doğrudan gerekse olası kast ikincil neticelere ilişkin olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak fail tarafından tasavvur edilen bu ikincil netice davranışın zorunlu sonucu ise fail ikinci dereceden doğrudan kastla hareket etmekten sorumlu olur; neticeyi istemese bile, istemiş gibi kabul edilir. Bu ikincil neticenin zorunlu değil de; ihtimal dahilinde bir netice olması durumunda ise, fail istemediği neticeyi kabullenmiş olacak ve olası kastla hareket etmekten sorumlu tutulacaktır.
Konuyu bir örnekle daha net açıklamak gerekirse: Failin öldürmek istediği hasmı, yanında bir arkadaşıyla motosikletle dolaşmaktadır. Fail motosiklette oturan hasmına doğru silahla ateş ettiği zaman, onun arkasında oturan hasmının arkadaşına da kurşunun isabet edebileceğini öngörmektedir. Buna rağmen ihtimal dahilinde olan bu neticeyi göze alarak silahını ateşler ve silahtan çıkan kurşun hasmını öldürdükten sonra, arkasındaki arkadaşına isabet ederek onun da ölümüne neden olursa; bu durumda fail hasmını öldürmek bakımından birinci dereceden doğrudan kast ile sorumlu olacak, hasmının arkadaşını öldürmek bakımından ise olası kast ile öldürmeden sorumlu tutulacaktır. Buna karşın aynı kimsenin, hasmına doğru bir silahla değil de; tahrip gücü yüksek bir bomba ile saldırması sonucunda, motosikletteki her iki şahsın da ölmesi durumunda; fail hasmını öldürmekten birinci dereceden doğrudan kastla, hasmının arkadaşını öldürmekten ise ikinci derecen doğrudan kast ile sorumlu olacaktır. Nitekim atılan bombanın patlamasına bağlı olarak hasmının arkadaşının da ölmesi davranışın zorunlu sonucudur.
Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulunun 19/04/2011 gün, 2011/1-840/2012/214 K sayılı içtihadında: doğrudan kast, olası kast ile bilinçli taksiri tanımlandıktan sonra; birbirine çok yakın olan kavramları ayıracak kriterler çok net bir şekilde belirlenmiştir.
765 sayılı TCY’nda tanımlanmamış bulunmasına karşın, 5237 sayılı TCY'nın 21. maddesinin 1. fıkrasının ikinci cümlesinde kast; “suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi” şeklinde tanımlanmış, aynı Yasa maddesinin 2. fıkrasında ise; “kişinin suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır” denilmek suretiyle “olası kast” tanımına yer verilmiştir.
Doğrudan kast, failin hareketinin yasal tipi gerçekleştireceğini bilmesi ve istemesini gerektirir. Ancak, failin hareketiyle hedeflediği doğrudan sonuçların yanı sıra, hareketinin zorunlu sonuçları ya da kaçınılmaz yan sonuçları da, açık bir isteme olmasa dahi doğrudan kast kapsamında değerlendirilmelidir.
Öğreti ve uygulamada “dolaylı kast,” “belirli olmayan kast,” “gayrimuayyen kast,” “olursa olsun kastı” olarak da adlandırılan olası kast, 5237 sayılı TCY'nın 21. maddesinin 2. fıkrasında; “öngörmesine rağmen, fiili işlemesi” şeklinde tanımlanmıştır.
Olası kast ile doğrudan kast arasındaki ayırıcı ölçütteki en belirgin unsurlar, doğrudan kasttaki bilme ve isteme unsurlarıdır. Fail hareketinin yasal tipi gerçekleştireceğini biliyorsa ve bunu da istiyorsa doğrudan kasıtla hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir. Yine failin hareketiyle hedeflediği doğrudan neticelerle birlikte, hareketin zorunlu veya kaçınılmaz olarak ortaya çıkan sonuçları da, açıkça istenmese dahi doğrudan kastın kapsamı içinde değerlendirilmelidir. Belli bir sonucun gerçekleşmesine yönelik hareketin, günlük hayat tecrübelerine göre diğer bazı sonuçları da doğurması muhakkak ise, failin bu sonuçlar açısında da, doğrudan kastla hareket ettiği kabul edilmelidir. Olası kastı, doğrudan kasttan ayıran diğer ölçüt ise; suçun yasal tanımındaki unsurların gerçekleşmesinin muhakkak olmayıp, muhtemel olmasıdır. Fail, böyle bir durumda, bu ihtimalin gerçekleşmesini kabullenerek, olursa olsun düşüncesi ile ve ona katlanmayı da göze alarak hareket etmekte ve muhtemel neticenin gerçekleşmemesi için de önlem almamaktadır.
Teoride özetlenen görüşlerden sonra Yargıtay Ceza Genel Kurulu ile Yüksek 1, ve 8 Ceza Dairelerinin benzer olaylardaki içtihatlarının irdelenmesi gerekmektedir.
Yargıtay 1.C.D 2009/3172 K sayılı ilamında;
Mağdur Engin’i yaralama suçunda; sanığın maktüle doğru tabanca ile ateşi sırasında önünde bulunan kardeşi mağdurun isabet alarak yaralanması şeklinde meydana gelen olayda; sanığın olası kast altında mağduru yaraladığı gözetilmeksizin doğrudan kast ile suçu işlediğinden bahisle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Yargıtay 1.C.D 2010/2198 K sayılı ilamında; Sanığın mağdur...’ı hedef alarak yaptığı müteaddit atışlar sırasında yakınında bulunan mağdur ...’ı sakınmadan, onun da isabet alabileceğini öngörebileceği ortamda atışlarına devamla,...’ı yaralamasında yerleşmiş uygulamalara göre, ölüm halinde, olası kastla adam öldürmekten, ölüm meydana gelmemesi halinde yaralama suçundan ceza verilmesi gerekeceğinden, sanığın bu eyleminin olası kastla yaralama suçunu oluşturduğunun düşünülmemesi,
Yargıtay 8.C.D 2017/2039 K sayılı ilamında;
Sanıkların birbirlerine ateş ettikleri sırada olay yerinde bulunan ve olayla ilgisi olmayan mağdurun yaralanmasına sebep oldukları, sanıkların mağdura yönelik doğrudan yaralama kastlarının bulunmadığı ancak; olayın meydana geldiği yerde mağdur veya başkalarının da olduğunu düşünüp onların da yaralanabileceğini öngören sanıklar hakkında, olası kasta ilişkin ...nun 21/2. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi suretiyle fazla ceza tayini,
Yargıtay CGK 2012/207 K sayılı ilamında;
Katılan ve maktülün içinde bulunduğu minibüsün geçişi sırasında sanığın 6-7 metrelik mesafeden ... kenarında oturan katılan ile yanında oturan maktülü hedef alarak av tüfeğiyle ardı ardına 3 el ateş etmesi, maktülün sol omuz ve kol bölgesinden, katılanın boyun bölgesinden yaralanması, olayda kullanılan av tüfeğinin öldürmeye elverişli silah olması, av tüfeğinden atılan fişeklerin maktülün otopsi raporunda belirtildiği üzere saçma ile sıkıştırılmış bilye içerikli özel yapım fişekler olması, maktülde ölüm sonucunu oluşturan yaralanmaların dokuz gülle tabir edilen bilyelerin isabeti sonucu oluşması, katılana rastlantı sonucu bilye isabet etmemekle beraber hayati organlarının bulunduğu boyun bölgesine saçmaların isabet etmesi, sanığın ... kenarında oturan katılanı gördüğü halde eylemini gerçekleştirmesi, soruşturma aşamasında katılan ve maktulün bulunduğu bölgeye doğru ateş ettiğini açıkça ifade etmesi ve sanığın eylemi nedeniyle katılana göre daha iç bölgede oturan babası ... Kaplan’ın öldüğü gerçeği karşısında, sanığın eylemini zorunlu ve kaçınılmaz sonuçlarını bilerek gerçekleştirdiğinin ve olay sırasında öldürme kastıyla hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir.
Yargıtay CGK 2019/62 K sayılı ilamında;
Yoğun yerleşimin bulunduğu mahalle arasında av tüfeği ile rastgele ateş eden sanığın, katılanın babası Raif Üşenmez'in “Etrafta çocukların bulunduğu, bu şekilde ateş etmemesi” şeklindeki uyarısına karşın iki el daha havaya ateş ettikten sonra hedeflediği Raif dışında, etrafta bulunan kişilerin de yaralanabileceğini veya ölebileceğini öngörmesine rağmen, öngördüğü neticeyi göze alıp kabullenerek elindeki atışa elverişli tüfekle ve tüfeğin etki alanı içerisinde olacak şekilde 4-5 metre mesafeden Raif'i öldürmek kastıyla bir el ateş etmesi sonrasında, sakınması nedeniyle isabet almaktan kurtulan Raif'in arkasında bulunan ve atış mesafesi ile kullanılan silahın niteliği göz önüne alındığında, Raif'i öldürmek kastıyla av tüfeğiyle bir el ateş eden sanığın, açılan ateş sonucu dağılacak saçma taneleri ile yaralanması hayat tecrübelerine göre mutlak olmayan ancak beklenebilecek bir sonuç olan katılan çocuk...'i yaralamaktan ibaret eyleminin olası kastla yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Yargıtay CGK 2019/292 K sayılı ilamında;
Öte yandan, katılan ... Çalışkan’ın saldırıdan hiç yara almadan kurtulduğu anlaşılmış ise de diğer sanıkları azmettiren sanık ... ile katılan İbrahim Tatlıses arasındaki önceye dayalı husumet ve derecesi, bu husumetin diğer sanıklar.... tarafından da bilinmesi, sanıkların suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, atış sayısı, araca ve diğer katılanların vücuduna isabet eden mermilerin yeri, her iki aracın da hareket hâlinde olması nedeniyle belli bir kişiyi hedef alma imkânının olmaması ve sanıkların araçta bulunan üç kişiyi de öldürmeye yönelik kastlarının bölünemeyecek oluşu bir bütün olarak değerlendirildiğinde, sanıkların katılan ... Çalışkan’a yönelik eylemlerinin tasarlayarak kasten öldürme suçuna teşebbüsü oluşturduğu kabul edilmelidir.
Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulun 2021/314 K sayılı ilamında;
İkinci uyuşmazlık konusunda anlatıldığı şekilde gelişen olayda; sanık Sefa’nın, kendisiyle birlikte yaşamına son vermek isteyen maktul Faruk’u da öldürmek amacıyla, sevk ve idaresindeki aracı ... Nehri’ne doğru hızlı bir şekilde bilerek ve isteyerek sürmesi, başka bir deyişle sanık Sefa’nın öldürme kastıyla hareket ettiğinin anlaşılması, her ne kadar camları açık olsa da deniz, göl veya nehir gibi yoğun sulara gömülen aracın içinde bulunan kişi veya kişilerin boğularak ölmelerinin günlük hayat tecrübelerine göre mutlak oluşu ve mutlak olan bu neticenin de gerçekleşmiş olması karşısında, sanığın doğrudan kasıtla hareket ettiği, olası kasıt hükmünün uygulanma koşullarının oluşmadığı kabul edilmelidir.
Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulunun 2022/91 K sayılı ilamında;
Hayatın olağan akışına göre bir evin önünde yakılan ateşin yangına yol açabileceğinin ve çıkan yangının eve yayılarak evde bulunanların vücut bütünlüğüne veya yaşamına zarar verebileceğinin beklenebilecek bir durum olduğu, yakın akraba olan sanıklar ile mağdurlar arasında olay tarihinden önce husumet bulunmadığı, bu hususun gerek sanık savunmalarından gerekse mağdur ...'in 18.09.2018 tarihli duruşmadaki beyanından anlaşıldığı, olay gecesi aşırı alkol alan sanıklar kendi aralarında konuşurken sanık ...'ın babasından kalan evin mağdur ve katılan tarafından kullanılmasının zoruna gittiğini, sanık ...'in ise yengesine ait tavuklarının ve kesim motorunun katılan Ercan tarafından çalınmış olabileceğini söyleyerek mağdur ve katılana öfkelendikleri, sanıklardan ...'in tüm aşamalardaki istikrarlı ve samimi beyanlarından da anlaşılacağı üzere sırf gözdağı vermek amacıyla içerisinde ne kadar benzin olduğu belli olmayan 5 litrelik bidonu alarak mağdur ve katılanın birlikte oturduğu eve gelerek kış ayı olması sebebiyle kapının önünde yerde taş üzerinde bulunan çıraları bir miktar benzinle tutuşturmak suretiyle yangın çıkardıkları, kapının önünde yakılan ateş nedeniyle kapıda is oluştuğu, bunun dışında herhangi bir zararın meydana gelmediği, kapının yanında bulunan elektrik panosunun sanıklar tarafından açıldığına dair delil bulunmadığı gibi, olay yeri inceleme birimi tarafından olaydan sonra yapılan tozlama işleminde pano üzerinde parmak izine ve avuç izine de rastlanılmadığı, keşif sırasında çektirilen fotoğrafların incelenmesinde, evin farklı yerlerinden dışarı çıkılmasının mümkün bulunduğu, aldırılan bilirkişi raporları kapsamında çıkarılan yangına bağlı ölüm sonucunun muhtemel olduğunun anlaşılması karşısında, sanıkların eylemlerine bağlı olarak ortaya çıkan kasıtlarının öldürmeye yönelik olduğu tereddütsüz bir şekilde tespit edilemediğinden, şüpheden sanık yararlanır ilkesi uyarınca sanıkların eylemlerinin nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs suçunu oluşturmadığı kabul edilmelidir.
Yargıtay içtihatlarından anlaşıldığı üzere; doğrudan kast ile olası kast ayrımında; herhangi bir olay için, şablon bir kusurluluk hali belirlemeye imkân olamaz. Örneğin amaçlanan sonuç yada sonuçların dışında somut olayımızda olduğu gibi başka ölüm veya yaralama meydana gelmiş ise, doğrudan kast veya olası kast vardır gibi kesin yargılar içeren ifadelere yer verilmesi; ceza hukukunun belki de en tartışmaya açık, en belirsiz alanına, içtihat yoluyla belirli sınırlar çizilmesi anlamına gelir ki; böyle bir sonucun Türk Ceza Kanununun 2. maddesinde yer verilmekle kalmayıp, Anayasa ile güvence altına alınan kanunilik ilkesine aykırı olacağı gibi zaman zaman ceza hukukunun olmazsa olmazı olan hakkaniyet ilkesine de aykırı sonuçlar doğuracağı açıktır.
Öngörmeden daha kesin bir kavram olan bilme ve isteme unsurunun gerçekleştiği olaylarda, doğrudan kast ile olası kastı ayırmada gerek öğretide gerekse uygulamada herhangi bir tartışma yaşanmamasına karşın, failin davranışına bağlı olarak, asıl amaçlanan neticenin dışında, meydana gelen ikinci derecedeki neticelerin, amaçlanan neticenin zorunlu ve muhakkak bir sonucu olup olmadığı ve buna bağlı olarak ikinci kast yada olası kast hükümlerinden hangisinin uygulanacağı hususunda çok belirgin görüş ayrılıklarının yaşanacağı kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkacaktır.
Somut olayımızdaki uyuşmazlığın çözümü için; hedeflenen eyleme bağlı olarak ortaya çıkan ve hedeflenmediği gibi aynı zamanda istenmeyen ikincil derecede neticelerin, hedeflenen birinci derecede eylemlerin kaçınılmaz bir sonucu olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Gerek doğrudan kastta gerekse olası kastta neticenin öngörülmesine karşın, olası kastta umursanmayan bir başka deyişle olayın akışına bırakılan neticenin pek çok olayda istendiği de söylenemez. Kast kişinin iç dünyasına ilişkin olduğuna göre, tecrübe kurallarından, eylemin manevi unsuruna yönelik çıkarımlar yapılmalıdır. Yukarıda ayrıntılı bir şekilde açıklandığı üzere; gerek teoride benimsenen görüşler, gerekse kanuni düzenlemeler ile yerleşik uygulamaya dönüşen içtihatlar ışığında; doğrudan kasttan başlayıp, bilinçli taksire kadar uzanan yükümlülüklerin belirlenmesinde dikkate alınacak kriterleri şu şekilde özetlemek mümkündür.
1-) Fail, düşündüğü, öngördüğü ve dolayısıyla bildiği sonucu aynı zamanda isteyerek gerçekleştirmişse, gerçekleşen bu sonuç bakımından “doğrudan kast” söz konusu olur.
2-) Failin hedefinin dışında kalan ikinci derece sonuçlar, asıl sonucun gerçekleşmesi bakımından zorunlu nitelikte iseler, failin bu ikinci derece sonuçları da istediğini kabul etmek gerekir ve bu tür kast, “ikinci derecede doğrudan kast” olarak isimlendirilir.
3-) İkinci dereceden doğrudan kastın söz konusu olabilmesi bakımından son olarak, failin davranışına bağlı olarak meydana gelecek zorunlu neticeyi bilmesi ancak amaçlamaması gerekir. Çünkü bu neticenin fail tarafından amaçlandığı hallerde zaten birinci dereceden doğrudan kast söz konusu olacaktır.
4-) Amaçlanan eylemler ile amaç dışı gerçekleşen eylemler arasında zorunluluk bulunmaması durumunda;
a) Fail eyleminin iyi şekilde sonuçlanacağına dair hiç bir somut veri olmamasına ve tehlikeliliğine rağmen, eylemi gerçekleştiriyorsa veya öngördüğü tehlikenin gerçekleşmesini veya gerçekleşmemesini tesadüfe bırakıyorsa kabullenme vardır.
b) Ölümcül bir neticenin ortaya çıkmayacağına yönelik güvenme hali, hareket sonucu öngörülen süreçte, ölüm neticesinin ortaya çıkmasının akla yatkın olması, bunun gerçekleşmemesinin mucizelere kalması halinde; bir başka deyişle ölüm neticesine yönelik ihtimalin derecesi arttıkça, suç failinin ortaya çıkan ölümü kabullenmediğine dair iddiası zayıflayacaktır.
c) Failin, neticenin meydana gelebileceğini düşündüğü ve öngördüğü, bu neticenin gerçekleşme imkan ve ihtimalinin varlığı karşısında hareketinden vazgeçmemekte ise olası kastının var olduğu kabul edilmelidir. Buna karşılık neticenin meydana gelme ihtimaline karşılık fail hareketini yapmayacaktı diyebileceğimiz hallerde ise fail kasıtla değil bilinçli taksirle hareket etmiştir diyebiliriz.
Somut olayımızda; sanığın; tartışmaya sebebiyet veren ... ile uzun süre olayı yatıştırmaya çalışan ...’a karşı etkili mesafeden ateş ederken birinci derecede doğrudan kast ile hareket ettiği hususunda herhangi bir duraksama bulunmamaktadır. Ancak olayı yatıştırmak için çaba sarfeden ...’ın vefat etmesi, ...’in ise yaralanması ile sonuçlanan eylemlerin kalabalıkta ateş eden sanık tarafından öngörülmesine karşın, neticenin istendiğine dair şüpheden arandırılmış kesin kanıtların bulunmadığı gibi bu hususta herhangi bir iddia dahi ileri sürülmemiştir. Kaldı ki! Kamera kayıtları incelendiğinde; olayı yatıştırmak için çok büyük çaba sarf eden ... CANATAER ile ...’in sanık tarafından hedef alınarak ateş edildiğine dair herhangi bir görüntü kaydına rastlanılmadığı çok net bir şekilde görülmemektedir. Uyuşmazlığa konu eylemler ile hedeflenen eylemler arasında zorunluluk bulunduğu da söylenemez. Zira kalabalıkta yakın mesafeden hedef seçilen kişi yada kişilere ateş ederken, hedef seçilmeyen kişilerinde ölebileceği yada yaralanabileceği öngörülmesine karşın, neticenin gerçekleşmemesi de kuvvetle muhtemeldir. Nitekim kamera kayıtlarından izlendiği üzere, olay yerinde çok sayıda başka kişilerinde bulunmasına karşın, pek çoğunun yaralanmadığı gibi katılan ...’de TCK’nın 86/1 maddesi kapsamında yaralandığı anlaşılmıştır. Somut olayımıza benzeyen ve yukarıda özetlenen içtihatlara baktığımızda;
Maktüle doğru tabanca ile ateşi sırasında önünde bulunan kardeşi mağdurun isabet alarak yaralanmasına sebebiyet veren(1.C.D 2009/3172K9), mağduru hedef alarak yaptığı müteaddit atışlar sırasında yakınında bulunan mağdur ...’ı sakınmadan, onun da isabet alabileceğini öngörebileceği ortamda atışlarına devamla,...’ı yaralayan (1.C.D 2010/2198 K) Yoğun yerleşimin bulunduğu mahalle arasında Raif'i öldürmek kastıyla av tüfeğiyle bir el ateş ederken dağılacak saçma taneleri ile yaralanması hayat tecrübelerine göre mutlak olmayan ancak beklenebilecek bir sonuç olan katılan çocuk...'i yaralayan (C.G.K 2019/62 K ); failler hakkında olası kast hükümleri uygulanırken, somut olayımızda sırf kalabalıkta ateş edildi diye doğrudan kast hükümlerinin uygulanmasının, yerleşik uygulamalara ve yukarıda özetlenen kriterlere aykırı olacağı tartışmayı gerektirmeyecek kadar açıktır.
Somut olayımızda; kalabalık bir yerde kendisiyle tartışan ... ile tartışmaya engel olmak isteyen ...’a çok sayıda başka kişilerinde olduğu bir ortamda, yakın mesafeden ateş eden hedeflemediği neticelerin meydana gelmesinde sanık son derecede ağır kusurludur. Hedeflenmeyen neticelerden dolayı olası kast hükümlerinin uygulanması durumunda, hükmedilebilecek ceza, ... duygusunu tatmin etmemiş olabilir. Ancak bu yasa koyucunun tercihidir. Yasayı bir bütün olarak değerlendirdiğimizde bir olayda adaleti sağlamak için, ceza normlarının aleyhe yorumlanması suretiyle eylemin niteliğinin değiştirilmesi halinde yasanın kendi içerisindeki sistematiği bozulacağından, bu seferde benzer ihlaller ya da daha ağır ihlaller için farklı mahkemelerin doğal olarak farklı ... anlayışına göre hükmedilebilecek cezalar yönünden orantılılık ve eşitlik ilkesinin bozulması gündeme gelebilecektir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından, polis olması nedeniyle silah kullanmayı iyi bilen sanığın yakın mesafeden ateş ederken hedef olarak seçilmeyen kişilerin isabet almamasını sağlayabileceği faraziyesinden hareket edilerek doğrudan kast hükümlerinin uygulanması, ispat kuralının tersine çevrilmesi, bir başka deyişle sanığın silahı ateşlerken ikinci neticelerin hedeflediği eylemlerin zorunlu sonucu olmadığını ispat etmek zorunda bırakılması anlamına gelir ki! böyle bir kabulün ceza muhakemesi hukukunun olmazsa olmaz ilkeleri arasında yer alan masumiyet karinesine aykırı olacağı gibi menfi bir durumun ispatındaki güçlük kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkacaktır.
Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulunun sayın çoğunluğunun görüşüne iştirak etmemekle birlikte bir an için polis memuru olduğu için silah kullanmasına çok iyi bilen sanığın yakın mesafeden hedeflediği kişilere (... ile ... CANATAR) ateş ederken olay yerinde bulunan diğer kişilerin isabet almamasını sağlama olanağının bulunduğu faraziyesinden yola çıkılması halinde; kanaatimizce aşağıdaki çelişkiler kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkacaktır.
1-)Bir taraftan yakın mesafeden ateş eden kişinin ikinci sonuçlara engel olabileceği kabul edilirken, diğer taraftan öldürmek istediği kişilerden ...’i TCK’nın 86/1 maddesi kapsamında yaralaması,
2-)Hedeflenmeyen ikincil neticelerin, hedeflenen birinci neticelerin kaçınılmaz bir sonucu olduğunun kabul edilmesine karşın, olay yerinde olmalarına rağmen kurşunlara hedef olmayan şahıslara karşı da; adam öldürmeye teşebbüs suçundan zaman aşımı süresi içerisinde işlem yapılması için yetkili mercilere ihbarda bulunulmaması,
Somut olayımızdaki kabule göre yukarıda açıklanan çelişkiler uyuşmazlık konusuna göre bozma nedeni olarak kabul edilmese dahi, böyle bir anlayışın kabul edilmesi halinde kalabalık ortamda ateş eden herkesin, çatışmanın tarafı olmamasına karşın olay yerinde bulunan üçüncü şahısların ölmesi halinde doğrudan ikinci kastla adam öldürmek suçundan, yaralanması yada isabet almaması halinde yine doğrudan ikinci derecede kastla adam öldürmeye teşebbüs suçundan sorumlu tutulmaları gerekir ki!.. böyle bir kabulün kusur ilkesini benimseyen ceza kanunumuz ile birlikte ceza hukukunun temel ilkelerine aykırı olacağı gibi Yargıtayın çok uzun yıllar öncesine dayanan ve yerleşik uygulamaya dönüşen içtihatlarına aykırı olacağı tartışmayı gerektirmeyecek kadar açıktır.
Sonuç itibariyle, gerek uygulamada, gerekse öğretide benzer olaylarda kabul edilen kriterlere göre; sanığın, ...’ın vefat etmesi, ...’in ise yaralanmasından ibaret eylemleri hedeflediğine dair şüpheden arındırılmış kesin kanıtların elde olunamadığı gibi bu hususta herhangi bir iddianın dahi ileri sürülmemiş olması ve asıl amaçlanan neticelerin (... ile ... ... CANATARA karşı işlenen eylemler) zorunlu ve muhakkak bir sonucu olmaması karşısında; ... CANAATARA karşı işlenen eylemi olası kastla adam öldürme, ...’e karşı işlenen eylemi de olası kastla yaralama olarak kabul eden bölge adliye mahkemesinin kararının onanması gerekirken, eylemlerin ikinci derecede doğrudan kastla işlendiğine dair Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kuruluna sayın çoğunluğunun görüşüne yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle iştirak edilmemiştir. " düşüncesiyle,
Çoğunluk görüşüne, sanığın maktul ...'a yönelik eyleminin nitelendirilmesi yönünden katılmayan diğer üç Ceza Genel Kurulu Üyesi ile mağdur ...'e yönelik eyleminin nitelendirilmesi yönünden katılmayan diğer dört Ceza Genel Kurulu Üyesi ise; sanığın maktul ... ve mağdur ...'e yönelik eylemlerini olası kastla işlediği gerekçesiyle direnme hükmünün onanması gerektiği yönünde karşı oy kullanmışlardır.
Bu aşamada, bir kısım Ceza Genel Kurulu Üyelerinin, sanığın gerek maktul ...'ye gerekse mağdur ...'e yönelik eylemini haksız tahrik altında işlediğinin de ayrıca tartışılması gerektiğini belirtmeleri üzerine, sanığın eyleminin bu hususta ayrıca değerlendirilmesi gerekmiştir.
Yukarıda izah edilen açıklamalar ve olay anlatımı çerçevesinde, sanık ...'ın esasen olayın başından sonuna kadar aktif davranışlarla kendisini kışkırtan mağdur ...'e haksız tahrik altında ateş etmesinden sonra, sanığın silahı elinden bırakması, güvenli bir yere gizlemesi, kendisinin ambulans çağırması veya ...in akrabalarını bu yönde uyarması ya da olay yerinden uzaklaşmak istediğine yönelik bir güven duygusu vererek sakinleşmesi beklenirken; yaşanan olayın öncesinde veya olay anında aralarında bir husumet olmayan, sanık ...'a karşı ...e ateş edilmesi anına kadar olumsuz herhangi bir davranış sergilemeyen, hatta sanığı uzaklaştırmaya ve katılan ...'i yatıştırmaya çalışan, dolayısıyla sanığa yönelik haksız bir hareket içinde bulunmayan katılan ...'in akrabalarının; sanığın elindeki silahla ateş etmeye devam edebileceği korkusuyla silahı almaya çalışmalarına karşılık, sanığın havaya veya boşluğa doğru onları uzaklaştırmak maksadıyla bir el ateş etmek yerine, kendisinden kısa boylu oldukları için elindeki silaha ulaşamayan ve hemen yanındaki kişilere silahın namlusunu aşağı doğru eğerek ve hedef alarak peş peşe 5 el ateş ettiği anlaşılmakla; sanığın kendisine karşı haksız bir söz veya fiili bulunmayan maktul ...'ye ve mağdur ...'e yönelik eylemini haksız tahrik altında işlemediğinin kabulü gerekmektedir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Başkanı ve üç Ceza Genel Kurulu Üyesi, haksız tahrik TCK'nın genel hükümleri bölümünde kusurluluğu azaltan hal olarak düzenlenmiştir. Kişi mağdur taraftan sadır olan haksız bir hareket sonucunda kapılmış olduğu hiddet ve şiddetli elemin etkisiyle suç işlemesi halinde kusurluluğu azalacağı için tahrik hükümlerinden yararlandırılarak cezasından indirim yapılması gerekmektedir. Somut olayda olayın başlangıcına sebebiyet veren katılan ...'in haksız hareketidir. Bu davranışları uzun süre devam etmiş olmasına rağmen kendi yakınları olan eşi, kayınvalidesi ve kayınpederi tarafından saldırgan tavrı engellenememiştir. Başlangıçta tahrik teşkil eden hareketi bulunmayan maktuller ve mağdurun katılanın bu haksız hareketleri karşısında onun yanında yer alıp sanığa karşı silahını almak amacıyla da olsa saldırıda bulunmaları hafif düzeyde tahrik nedeni olarak kabul edilmesi olayın oluşuna ve hakkaniyet ilkelerine daha uygun olacağından çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir. Düşüncesiyle sanığın maktul ... ve mağdur ...'e yönelik eylemlerini haksız tahrik altında işlediği gerekçesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Bu itibarla, Bölge Adliye Mahkemesince sanığın maktul ...'ye yönelik eyleminin olası kastla öldürme, mağdur ...'e yönelik eyleminin ise olası kastla yaralama suçunu oluşturduğuna dair direnme gerekçesinin isabetsiz olduğuna, Özel Dairenin sanığın kastının bölünemeyeceğine, maktul ... ve mağdur ...'e yönelik eylemini kasten işlediğine dair bozma gerekçesi ile aynı doğrultuda direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 10.05.2019 tarih ve 1163 – 1213 sayılı direnme kararına konu olan ve sanığın maktul ...’ye yönelik eylemi nedeniyle olası kastla öldürme suçundan, mağdur ...'e yönelik eylemi nedeniyle olası kastla yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin İSABETSİZ OLDUĞUNA,
2- ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 10.05.2019 tarih ve 1163 – 1213 sayılı direnme kararına konu olan mahkûmiyet hükmünün; Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 06.03.2019 tarih ve 33 - 1375 sayılı bozma kararı doğrultusunda, "sanığın maktul ve mağdurlara yönelik kastının aynı ve bir bütün olması, maktul ... ile bir arada olup sanığa müdahale etmeye çalışan ... ve ...'in, olayın içinde olup sanık tarafından görülerek ateş edilmesi, doğrudan hedef alınmasalar bile sanığın yaptığı atış sayısı ve mesafesine göre, vurulmalarının muhtemel olmaktan çıkıp mutlak bir netice olduğu nazara alınarak, eylemlerin doğrudan kasıtla gerçekleştiğinin kabulü ile sanığın maktul ...'ye yönelik kasten öldürme, mağdur ...'e yönelik kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından cezalandırılması yerine, olası kastla öldürme ve yaralama suçlarından hükümler kurularak eksik ceza tayini" isabetsizliğinden CMK’nın 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
3- Dosyanın, ... Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 08.06.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.