Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/162 Esas 2022/435 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2019/162
Karar No: 2022/435
Karar Tarihi: 14.06.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/162 Esas 2022/435 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2019/162 E.  ,  2022/435 K.

    "İçtihat Metni"



    Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi

    Sanık ... hakkında ... ve ...’e yönelik kasten yaralama suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sırasında ... 2. Asliye Ceza Mahkemesince 22.01.2013 tarih ve 155-62 sayı ile; sanığın ...’ya yönelik eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü oluşturabileceği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilerek dosyanın ... 1. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiği, bu Mahkemenin de 26.06.2013 tarihli ve 1132 değişik ... sayılı kararı ile zımni olarak görevsizlik kararı vermesi üzerine ortaya çıkan görev uyuşmazlığının Yargıtay 5. Ceza Dairesince 18.11.2013 tarih ve 15430-10668 sayı ile; ... 1. Ağır Ceza Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması ile son bulduğu, dosyanın gönderildiği ... 2. Ağır Ceza Mahkemesince 15.06.2015 tarih ve 7-119 sayı ile; sanığın, katılan ...’ya yönelik eyleminden dolayı TCK’nın 86/1, 86/3-e, 87/1-c, 29, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna; katılan ...’e yönelik kasten yaralama suçundan ise aynı Kanun’un 86/1, 86/3-e, 87/1-a, 29, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna; ayrıca TCK’nın 54. maddesi uyarınca suçta kullanılan silahın müsaderesine hükmedilmiştir. Hükümlerin sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 22.10.2018 tarih ve 19863-15655 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise; 06.12.2018 tarih ve 268983 sayı ile;
    “...Sanığın maruz kaldığı saldırının etkisiyle içine düştüğü psikolojik hâl nedeniyle heyecanlanması, lokantanın dışına kaçmasına rağmen koşarak üzerine gelen mağdurları görünce paniğe kapılması ve hatta korkması, bunun sonucunda da meşru savunma sınırını aşması hayatın olağan akışında beklenebilecek bir durum olup, somut olayda TCK’nın 27. maddesinin 2. fıkrasının uygulanma şartlarının gerçekleştirdiği kabul edilerek hakkında TCK'nın 27/2 ve CMK'nın 223/2-c maddeleri uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerektiğinden bahisle hükümlerin bozulmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hükümlerin onanmasına karar verilmesi Kanun’a aykırıdır. Kabule göre de; sanık ...'in mağdurlara karşı gerçekleştirdiği eylemde, mağdurlardan kaynaklanan haksız söz ve davranışların ulaştığı boyut dikkate alınarak üst düzeye yakın bir haksız tahrik indirimi yapılması gerekmektedir.” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 04.03.2019 tarih ve 9605-4434 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanık ... hakkında ...'e yönelik kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sanık ... hakkında 6136 sayılı Kanun'a aykırılıktan verilen beraat kararı temyiz edilmeksizin, sanık ... hakkında ...'e yönelik kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında katılanlar ... ve ...'e yönelik kasten yaralama suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
    1- Sanık hakkında TCK’nın 27/2. maddesi hükmünün uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığının,
    2- TCK’nın 27/2. maddesi hükmünün uygulanma koşullarının oluşmadığının kabulü hâlinde; sanık hakkında uygulanan haksız tahrik indirim oranında isabet bulunup bulunmadığının,
    Belirlenmesine ilişkin ise de; uyuşmazlık konularının görüşülmesine geçilmeden önce Ceza Genel Kurulu Başkanınca öncelikle sanık hakkında meşru savunma koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerektiği ileri sürülmüş ve uyuşmazlık konuları bu şekilde ele alınmıştır.
    İncelenen dosya içeriğinden;
    23.06.2007 tarihli tutanakta; “23.06.2007 tarihinde saat 03.50 sıralarında idaremiz Altınkum Mahallesi, Atatürk Bulvarı üzerinde faaliyet gösteren Altınkum Restoran önünde silah sesi duymamız üzerine olay mahalline geldiğimizde, yolun sağ tarafında yerde yaralı bir şahsın yattığı görülmüş, yolun sol tarafında ise iki şahsın ayakta ve kavga eder şekilde olduğu, kimliklerini sonradan öğrendiğimiz ...'in sol elinde 6813767 seri no’lu 7,65 mm çapında Kırıkkale tabanca, sağ elinde namlu uzunluğu 16 cm, sapı kısmı 12 cm olan toplam 28 cm siyah kırık saplı bıçak olduğu görülmüş, şahsın üzerinden çıkan tabanca ve bıçak tarafımızdan geçici olarak muhafaza altına alınmıştır. ...'in karşısında bulunan ... isimli şahsın ise elinde bir şey olmadığı görülerek her iki şahsa müdahale edilerek ...'in elinde bulunan silah ve bıçak alınıp her iki taraf etkisiz hâle getirilmiş, yerde yatan şahsın ... isimli şahıs olduğu anlaşılıp, şahsın kasığından tabanca ile yaralandığı görülüp ambulans istenilmiş, şahıslardan şüpheli ... isimli şahsın kollarından yaralı olduğu görülüp ekip otosu ile ... Devlet Hastanesine tedavi için götürülmüştür. Şahıslardan ... ise 80 62 kod no’lu ekip tarafından ... ... Devlet Hastanesine kaldırılarak tedavi altına alınmıştır. ... ile yapılan şifahi görüşmede olayda kullanmış olduğu tabancanın babası ...e ait olduğu ve silah taşıma belgesinin babasına ait olduğunu beyan etmiştir. ... ile birlikte üzerinden alınan tabanca ve bıçak gerekli yasal işlem yapılmak üzere... Polis Merkezi nöbetçi memuruna teslim edilmiştir.” ibaresine yer verildiği,
    23.06.2007 tarihli olay yeri inceleme tutanağında; “Olayın https://www.google.com.tr/?hl=tr Bulvarı No:50 önünde meydana geldiği, https://www.google.com.tr/?hl=trRestoranı isimli ... yerinin bahçesi ile denize giden yol köşesinde bulunan beton elektrik direğine 1,8 metre mesafede bir adet 9 mm çaplı MKE yapımı kovanın (No: 2), No: 2 ile belirtilen kovana 2,5 metre mesafede kan lekelerinin ve bir adet mermi çekirdeğinin (No: l), No: l ile belirtilen kan lekeleri ve mermi çekirdeğine 3,1 metre mesafede bir adet 9 mm çaplı MKE yapımı kovanın (No: 5), No: 5 ile belirtilen kovana 80 cm mesafede bir adet 9 mm çaplı MKE yapımı kovanın (No: 4), No: 4 ile belirtilen kovana 90 cm mesafede bir adet 9 mm çaplı MKE yapımı bir adet kovanın (No: 3), No: 3 ile belirtilen kovana 2,2 metre mesafede bir adet 9 mm çaplı MKE yapımı kovanın (No: 6), No: 5 ile belirtilen kovana 2,5 metre mesafede bir adet 9 mm çaplı MKE yapımı kovanın (No:7). https://www.google.com.tr/?hl=tr Bulvarı No: 50 sayılı https://www.google.com.tr/?hl=tr Et Balık Restoran Kafe Bar isimli ... yerinin giriş kapısına 6,8 metre mesafede yol kenarında park hâlinde ... plaka sayılı otomobilin olduğu ve otomobilin sağ ön kapı camının kırık olduğu tespit edilerek olay yerinde başkaca suç ve suç unsuruna rastlanılmamış olup olay yerinde bulunan altı adet MKE yapımı 9 mm çaplı kovan ile bir adet mermi çekirdeği soruşturmacı birime teslim edilmek üzere tarafımızca geçici olarak muhafaza altına alınmıştır.” tespitlerine yer verildiği,
    Sanık ... hakkında ... Devlet Hastanesince düzenlenen 23.06.2007 tarihli raporda; sağ frontal bölgede küt travma ile oluşmuş 1 cm’lik hematom, burun kökünde 1 cm’lik kesi, sağ kol iç yüzde, dirsekte 2 cm’lik kesi, sol kol iç yüzde 1 cm’lik kesi, her iki el iç yüzde muhtelif kesiler bulunduğu, yaralanma sonucu yaşamsal tehlike geçirmediği, yaraların basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde hafif nitelikte oldukları, sanığın 0,7 promil alkollü olduğunun ifade edildiği,
    Tanık ... hakkında aynı Hastanece düzenlenen 23.06.2007 tarihli raporda; sağ el bileğinde 1 cm’lik kesici delici alet yarası bulunduğu, bu yaranını basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde hafif nitelikte olduğunun belirtildiği,
    Katılanlar ... ve ... hakkında ... ... Devlet Hastanesince düzenlenen 23.06.2007 tarihli raporlarda; şahısların alkollü oldukları ancak alkolmetreyi üflemedikleri için ölçüm yapılamadığının belirtildiği,
    Katılan ... hakkında ... Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 19.11.2011 tarihli raporda; “... ... Devlet Hastanesine ait 23.06.2007 tarih ve 1181 protokol no'lu adli rapor formu fotokopisinde, alında, sol gözde her iki kaş arasında, kesici delici ve sol elde delici cisimle yaralanması olduğu, genel cerrahi mütehassısı gördüğü, kati raporun genel cerrahi mütehassısı tarafından verilmesinin uygun olduğu; ... ... Devlet Hastanesine ait 23.06.2007 tarih ve 1174 adli protokol no'lu adli rapor formu fotokopisinde alında, sol yüzde, her iki kalçanın ön yüzünde kesici ve delici yaralar mevcut olduğu, hayati tehlikesinin olduğu, genel cerrahi konsültasyonu istendiği, ayrıca sol elde delici yaralanma olduğu, kati raporun ilgili hekimce verileceği; ... Devlet Hastanesine ait 05.02.2010 tarihli 449 defter no'lu ortopedi uzmanı tarafından düzenlenmiş genel adli muayene raporu fotokopisinde, 23.06.2007 tarihinde olan bıçaklanma ateşli silah yaralanması alında, yüzde, solda mandibula üzerinde ve ensede iyileşmiş kesi izleri mevcut sol bacak iki adet kesi izi, sağ uyluk ve sol uyluk ön ve arka yüzde mermi giriş ve çıkış izleri mevcut olduğu, sol el 4.parmak proksimal falanks açık kırığı, sol el 4. parmakta 1 cm kısalık oluştuğu, basit tıbbi müdahale ile iyileşmeyeceği, hayati tehlike arz etmediği, hayati fonksiyonlarına etkisi orta (2.) derece olduğu, aynı tarih ve protokol no'lu genel cerrahi uzmanı tarafından düzenlenmiş bölümünde geçici raporunda anlaşıldığı üzere hayati tehlike oluştuğu, kesilerin basit tıbbi müdahale ile giderilebildiği anlaşıldığı, bugün itibarıyla yaralanma mağdurun yüzünde sabit iz oluşturulmuş olup yüzünde sürekli değişiklik yaratmadığı, sol el 4. parmak fonksiyonu ortopedi uzmanınca değerlendirileceği kayıtlıdır. (...) Sol el 4. parmak proksimal falanks açık kırığına neden olduğu tarif edilen yaralanmasının eldeki mevcut bilgiler ışığında; şahsın yaşamını tehlikeye sokmadığı, basit bir tıbbi müdahaleyle giderilemeyecek nitelikte olduğu, vücuttaki kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına etkisi hafif (1), orta (2-3) ve ağır (4-5-6) olarak sınıflandırıldığında; şahısta saptanan kırığın hayat fonksiyonlarını orta (2) derecede etkileyecek nitelikte olduğu, yaralanmasının alın bölgesinde ve mandibula sol tarafında skara neden olduğu, mandibula bölgesindeki yara izinin gün ışığında sözel diyalog mesafesinden (1-2 metre) belirli bir dikkat sarf etmeden, belirgin bir şekilde fark edilebildiği göz önüne alındığında çehrede sabit eser (yüzde sabit iz ) niteliğinde olduğu,” bilgisine yer verildiği,
    Katılan ... hakkında ... Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 07.02.2011 tarihli raporda; “... Devlet Hastanesinin 23.06.2007 tarih ve 1179 sayılı raporunda; sol ingualde ve sol dizde kurşun yaraları mevcut olduğu, genel cerrahi uzmanının hayati tehlikesi olmadığı kararına vardığının bildirildiği, kişinin tarafımdan alınan anamnezinde olay tarihinde kavgayı ayırmaya çalışırken 2 kurşun yediğini, birinin sol kasığından girdiğini, diğerinin dizinin üstünden sıyırarak geçtiğini, olay günü hastaneden kendi isteği ile çıktığını herhangi bir müdahale görmediğini, olaydan 57 gün sonra kurşunun sol kalçasına ameliyat yapılarak çıkarıldığını, sol uyluk alt bölümü ile sol bacak iç yanda uyuşma ve karıncalanma olduğunu, sol bacağının kuvvetsizleştiğini, koşamadığını, işini zorla yaptığını ifade ettiği, muayenesinde sol ingualde 1 cm çapında nedbe, sol kalçada 10 cm boyunda ameliyat insizyon nedbesi, sol uyluk 1/3 alt ön yüzde 1,5 cm’lik nedbe, sol diz üstünde 8 cm’lik lineer kesi nedbesi (başka bir olaya ait olduğunu ifade ediyor), tespit edildiği, kafatası kemiklerinde kırık, kafa içi travmatik değişim, herhangi bir merkezi sinir sistemi patolojisi, büyük damar-sinir yaralanması veya iç organ lezyonu tarif edilmediğine göre; kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olmadığı, kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı, duyulardan veya organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflaması veya yitirilmesi niteliğinde olup olmadığını değerlendirebilmek için kişinin nöroloji uzmanınca muayene edilip sol alt ekstremite kuvvet ve duyu muayenesinin yaptırılarak teminen gönderilmesi gerektiği kanaatine ulaşıldığı, MKÜ Araştırma Hastanesinin 08.06.2010 tarih ve 491 sayılı yazısı ile ekte sunulan bila tarih ve sayılı raporunda; kişinin yapılan muayenesinde sol alt ekstremitedistal ekstansiyon 4/5, fleksiyon 4/5, duyu muayenesi normal olduğu, EMG'de; sol kuadrisepste seyrelme, paterni, hafif geniş MÜP geçişi ve polifazı, sol alt ekstremite izole, hafif düzeyde sol kuadriseps ve sol tibia anterior kaslarında kronik nörolojik değişim ile uyumlu EMG bulguları tespit edildiği bildirildiğine göre; sol alt ekstremitede kuvvet kaybına yol açan yaralanmanın duyulardan veya organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflaması niteliğinde olduğu,” ibaresine yer verildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Katılan ... Cumhuriyet Başsavcılığında; “23.06.2007 tarihinde saat 02.30 sıralarında mahalleden arkadaşım...’la beraber kendi büfemi kapattıktan sonra büfenin biraz ilerisinde olan evime doğru...’ın motoru ile beraber gidiyorduk....beni evime bırakıp geri dönecekti. Giderken...’in birahanesinin açık olduğunu gördük,... de birahanesinin önündeki bahçede ayakta alkol alıyordu. Bunun üzerine...’la beraber biz de bir şeyler içelim diyerek durduk. Ben...’in telefonuyla ... isimli arkadaşımızı aradım. Onunun da gelmesini istedim. ... 5-10 dakika sonra geleceğini söyledi. Ben telefonla konuşurken...’in...’ı ittirdiğini gördüm. Daha sonra...da...’i ittirdi. Arkasından... dükkânının içerisine doğru koşmaya başladı....da arkasından girdi. Ben de kavga edecekler diye ayırmak için arkalarından dükkâna girdim. Daha sonra... elinde bir bıçakla bize doğru sallayarak bizi dükkânın dışına kadar çıkardı. Bu arada...’in salladığı bıçak bana sadece bir defa tutmak isterken az bir şey değdi ama...’a birkaç defa değdiğini gördüm. Daha sonra dükkânın önünde park hâlinde bulunan aracın yanına... gitti. İçeriye doğru ‘Arabanın anahtarını getir!’ diye bağırdı. Anahtar gelmeyince... elindeki bıçağın sapıyla veya yumruğuyla tam olarak görmedim arabanın sol ön tarafının camını kırarak içeri sarktı ve bir silah çıkardı, silahı kurduktan sonra bize yöneltti....hemen önüne atladı, elini...’e doğru kaldırdı tam bu sırada... bir el silahını ateşledi,...’ın eline kurşun isabet ettiğini gördüm. Bunun üzerine tam silahın önüne geçerken... bir el de bana doğru ateş etti, kurşun benim sol diz kapağımdan sıyırdı. Birazcık daha eğildim, ‘Dur ne yapıyorsun, yapma!’ dedim.... buna aldırış etmeyerek bir el daha ateş etti ve kurşun benim sol kasığımdan içeriye girdi, o esnada ben yere düştüm. Ben yere düştükten sonra......’a doğru ateş etmeye devam ediyordu. Yanılmıyorsam silahı...’ın üzerine boşalttı. Daha sonra ben çok kan kaybetmeye başladım, kayışımla polisler bacağımı sıktılar. Beni hastaneye kaldırdılar. Kasığıma isabet eden kurşun sinirle damar arasına girdiğinden doktorlar ameliyat etmediler. Kurşun hâlen kasığımdadır.... bana ateş ederken aramızda yaklaşık 2 metre kadar mesafe vardı. Öldürmek isteseydi herhâlde öldürürdü çünkü ben...’in önünde birazcık da yere doğru eğilmiştim. Zaten... silahı hem bana, hem...’a sıkarken namlunun ucunu hep yere doğru eğerek sıktı. Zannedersem... almış olduğu alkolün etkisiyle bize bu şekilde ateş etti. ...’ten, beni silahla yaralaması nedeniyle davacı ve şikâyetçiyim.... bizi dükkândan dışarıya doğru çıkartırken bıçakla öldürmek isteseydi gene öldürürdü. Sadece almış olduğu alkolün etkisi ile bilinçsiz bir şekilde bıçağı sağa sola sallıyordu....’le aramızda daha önceden vuku bulmuş olan herhangi bir husumetimiz yoktur....’le ilk karşılaşmamızda...’ın...’e yumruk atıp atmadığını görmedim. Ayrıca...,...’in arkasından dükkâna girerken elinde kesinlikle bıçak yoktu, çünkü akşamdan beri...’la beraberdik. Üzerinde bıçak olsaydı kesinlikle görürdüm. Ben olay anında ismini ... olarak öğrendiğim kişiye küfretmedim ve ...’e herhangi bir şekilde vurmadım. Bu nedenle üzerime atılı hakaret suçunu kabul etmiyorum. Olay esnasında ne benim, ne de...’ın üzerinde kesinlikle bıçak, silah, sopa, hiçbir şey yoktu....’in elinde ilk anda küçük bir bıçak vardı. Daha sonra büyük bıçağı kendi mutfağından aldı.”,
    Asliye Ceza Mahkemesinde; “Olay tarihinde sanık ... ile birlikte benim...’da bulunan büfemin yanında, ben bir adet şarap içtim, sanık ... de 3 adet bira içmişti. Sanık ...’tan beni evime bırakmasını söyledim....’a ait motosiklet ile benim evime doğru gidiyorduk. Sanık ...’in işlettiği restoran yolumuzun üzerinde idi....’in işletmekte olduğu restoranın yanına vardığımızda saat 03.30 civarında idi. Biz tanık ...’ı arayıp sohbet etmek istedik. Bu amaçla...’in çalıştırdığı restorana girdik. ... bizim bulunduğumuz mahallede çok sevilen bir insandır. Kendisi öğretmendir. Biz vardığımızda... restoranın bar kısmında viski bardağında viski ya da bira içiyordu. Kendisine ...’ı da çağırıp oturup sohbet etmek istediğimizi söyledik. ...’ı arayabilmek amacıyla...’ten telefon istedik. Telefonla ilk önce...’ın konuşup konuşmadığını tam olarak hatırlamıyorum. Alkollü olduğum için hatırlayamadım. Telefonla ... ile benim konuştuğum sırada...’in içeriye doğru kaçtığını gördüm.... ve...’ın ne konuştuklarını ben telefonla konuştuğum için duyamamıştım. Her ikisi birlikte tartışmaya başladılar.... lokantanın iç kısmına doğru gidince...da onun arkasından gitti. Ben de telefonu kapatıp arkalarından gittim. Lokantanın iç kısmı bir kişinin geçebileceği kadar dar bir yerdi....’ın arkası bana dönüktü....’in yüz kısmı bana dönüktü.... eline geçirdiği tava ve bıçağı ...’a doğru sallıyordu....’in salladığı bıçak büyük bir restoran bıçağıdır. Siyah saplıydı. Ben...’ın elinde bıçak görmedim. Bütün gün birlikte olduğum hâlde...’ta herhangi bir bıçak görmedim....,...’a doğru bıçağı salladığında...yüzünden, alnından, ensesinden ve kasığından yaralandı....yarayı alınca dışarıya kaçtı. Ben bıçağı ...’in elinde gördüm. Daha sonra... dışarıya çıktı. Dışarıya çıkarken tanık ...’e anahtar soruyordu. ... ‘Yapma abi.’ dedi. Tahminime göre ..., sanık ...’in tabanca almaya gittiğini tahmin etmişti. Dışarıya çıkan... dışarıdaki aracın camını kırdı. Tekme ya da yumrukla kırdığını tam olarak hatırlayamıyorum. Aracın camını kıran... araç içerisinden bir tabanca aldı. Bu sırada...vurulacağını anlayarak,...’in üzerine doğru silahı almak için hamle yaptı. Bu sırada... silahla bir defa ateş edince...sol elinden yaralandı....elinden yaralanmadan önce de... tabanca ile iki defa ikaz amaçlı yere ateş etmişti.... hedef gözeterek ateş etmiş olsaydı. İkimizi de öldürebilirdi fakat hedef gözetmeden ateş etmişti. Ben araya girmek amacıyla hareket edince... iki el ateş etti. Ben kasık bölgemden yaralandım. Bir mermi de benim sol baldırıma değmeksizin baldırımı çevreleyen pantolonumu yırtarak geçti. Daha sonra olay yerine polisler geldi. Ben...’ten şikâyetçiyim, cezalandırılmasını istiyorum. Davaya katılmak isterim,...’le bayramdan bayrama görüşür selamlaşırdık, önceden bir husumetimiz yoktur, silahın alındığı araç tanık ...’in olduğu için anahtar ...’te olduğundan... kapıyı açamadı, yaralandıktan sonra benim sol ayağımdaki sızı devam etmektedir. Ayağımı eskisi gibi kullanamıyorum. Benim yaralandığım yer asfalttır.... ve...arasında geçen olayın yaşandığı yer betondu, polis olay yerine geldiğinde benim yaralanmamdan dolayı benim bacağımı bağladılar.”,
    Katılan ... Cumhuriyet Başsavcılığında; “23.06.2007 tarihinde arkadaşım ...’le beraber kendime ait motosikletle ...’i evine bırakmak üzere yola çıktık. Daha önceden kendisini tanıdığım...’in birahanesinin önünden geçerken...’in kendi birahanesi önünde alkol aldığını görmemiz üzerine birahane açık diye biz de bir şeyler içmek için durduk. Bu arada ben motosikletimi alırken bana kefil olan ... isimli arkadaşımı da yanımıza gelmesi için muhabbet ederiz diye aradım. Fakat hasta olduğunu söyledi. ... ‘Bir de ben arayayım.’ dedi. ...’in ...’ı kimin telefonuyla aradığına dikkat etmedim. ... telefonla konuşurken ben...’in yanına doğru yürüdüm.... omzumdan ittirerek bana ‘Gidin buradan kardeşim.’ dedi. Bunun üzerine ben de hafifçe...’i ittirdim. Daha sonra... dükkânına doğru koşmaya başladı, ben de arkasından girdim. Birden... mutfaktan aldığı bıçakla bana ... ve bıçağı bilinçsiz bir şekilde sallamaya başladı. Bu arada bıçak bana sayısız olarak değdi. Ben de bu sırada...’e doğru bıçağı elinden almak üzere hamleler yapıyordum. Bir ara...’in yanında çalışan ismini bilmediğim garson arkamdan beni tutmaya çalışıyordu. Bu sırada garson beni tutunca... birahanenin önünde park hâlinde bulunan aracın anahtarını arıyordu. Aynı zamanda beni tutan garsona aracın anahtarını da soruyordu. Fakat anahtarı bulamayınca arabanın yanında gitti ve şoför tarafının camını mı kırdı, kapısını mı açtı, tam göremedim fakat arabaya vuruyordu. Arabadan bir şekilde bir tane silah çıkardı, ben de bu sırada beni tutan garsondan kurtulmuştum. Silahı...’in elinde görünce üzerine atılıp silahı elimle almaya çalışırken... silahı ateşledi ve sol elimden kurşun girip çıktı. Daha sonra ...’e yöneldi ve ...’e iki el ateş etti. ... yere düşünce tekrar bana yöneldi. Üç ya da dört el bana peş peşe ateş etmeye başladı....’le aramızdaki mesafe yumruk mesafesi kadardı.... bana doğru ateş ederken geriye doğru çekilerek ateş ediyordu. Ben de bu aralarda fırsat buldukça...’e yumruklar savuruyordum. Silahı elinden düşürmek istiyordum, ancak başarılı olamadım ve... silahı üzerime boşalttı, aramızdaki mesafeye göre... isteseydi beni ve ...’i rahatlıkla öldürebilirdi. Bana ateş ederken silahın namlusunun yere doğru olup olmadığını o anda fark edemedim. Ancak bacaklarıma mermi isabet ettiğini hissediyordum....’in ateşleri sonucunda bana 4 veya 5 tane kurşun isabet etti,... silahı boşalttıktan sonra bana bir tane de yumruk attı. Bunun üzerine ben çimenlerin üzerine düştüm, garson ve...’in üzerimden geçtiğini hissettiğim anda polisler geldiler....’in birahanesine giderken ne benim ne de ...’in üzerinde kesinlikle bıçak yoktu. Zaten benim üzerimde bıçak olmuş olsaydı ben de kesinlikte...’e zarar verirdim çünkü... bana bıçakla saldırıyordu. Benim de fırsat buldukça...’e isabet eden yumruklarım olmuştu. Eğer üzerimde bıçak olsaydı bu fırsatları yakaladığımda yumrukla değil bıçakla vururdum. Kaldı ki olay akşamı benimle ... artık evlerimize doğru gidiyorduk....’le çocukluğumuzdan beri aynı mahalleden arkadaşız, fakat arkadaşlık ilişkimiz çok sıkı değildir, ben onu pek sevmem, o da beni pek sevmez, fakat birbirimizi bu derecede yaralayacak nitelikte bir husumetimiz yoktur. Biz ...’le...’in birahanesi açık diye gittik. Ben ... isimli garsona küfredip etmediğimi hatırlamıyorum. Yalnız ... beni tutunca kendimi ondan kurtarmak için ellerim ve kollarımla hareket ediyordum. Bu esnada önünde bir tane çekpas gördüm. ...’in beni bırakması için sadece çekpasın sapından tutup kafasının üzerinden arkaya doğru ve ...’in sırtına doğru savurdum fakat ...’e değip değmediğini bilmiyorum. Ben...’ten beni bıçak ve silahla yaralaması nedeniyle davacı ve şikâyetçiyim....’in savurduğu bıçaklardan biri yüzümün sol tarafında, çenemin üç, dört santimetre yukarısında derin bir iz bıraktı, yanılmıyorsam 3 ya da 4 dikiş atıldı. Ayrıca alnımın tam ortasında sağa doğru kıvrık yay şeklinde bir buçuk santimetre uzunluğunda bir sıyrık daha oluştu. Doktorlar buraya da dikiş atmak istediler ancak ben müsaade etmedim. Bu izlerin çehremde sabit eser bırakıp bırakmayacağını bilmiyorum. Ben ...’e küfretmediğim için üzerime atılı hakaret suçunu kabul etmiyorum....’e de sadece yumrukla vurdum. Kesinlikle bıçakla vurmadım. Üzerime atılı...’e yönelik olarak kasten yaralama suçunu savunmam doğrultusunda kabul ediyorum.”,
    Asliye Ceza Mahkemesinde; “Olay tarihinde ben arkadaşım sanık ... ile birlikte bana ait motosiklet ile ...’in büfesinin orada üçer tane bira içtikten sonra ...’in işlettiği lokantaya geldik. Aslında bizim amacımız ...’ı da çağırarak biraz muhabbet etmekti. ...’ın telefon numarasının...’te olabileceğini düşündük. Bu sebeple ...’in işlettiği restorana girip...’ten, ...’ı aramak için telefonunu istedik.... bana ‘Kimi arayacan lan!’ dedi. Ben de ...’ı arayacağımı söyledim. Bana telefonu verdi. Ben ...’ı telefonla aradım. Telefonu kapattıktan sonra... kendisi bira içtiği hâlde bize ‘Zaten ... abi de gelmiyor, size bira falan yok, basın gidin.’ dedi. ... mahallede çok sevilen bir insandı. Ben telefonu kapattıktan sonra arkadaşım ..., ‘...’ı bir de ben arayayım.’ dedi. ...‘in ...’ı aradığı sırada ben de...’in yanındaydım. Kendisinden iki tane bira istedim. ‘Size bira yok.’ diyerek beni omzumdan geriye doğru itti.... beni itince ben de kendisini ittim. Benim üzerimde bıçak yoktu. Sanık ... restoranın içine mutfak bölümüne doğru kaçtı. Ben kendisinin silahlı olduğunu önceden bildiğim için beni vurur düşüncesi ile arkasından gittim. İçeride tanık ... de vardı. ...’i ilk defa içeride gördüm. Ben içeri girdikten sonra... lavabodan aldığı bir bıçağı bana doğru salladı. Beni yüzümden, sol bacağımdan, kafamdan ve ensemden yaraladı. Ben...’e yumrukla vurdum. Bıçağı hiçbir şekilde elime almadım. Bahse konu bıçak restoran tarzı yerlerde kullanılan büyük bir bıçaktı. Bu sırada ... bizi ayırmak amacıyla bana sarıldı. ... bana sarılınca ... dışarı kaçtı. Dışarıya çıkmadan önce de ...’e bir anahtar sordu. Dışarıya çıkan ..., dışarıda bulunan aracın camına yumruk ve tekme ile vurmak suretiyle camını kırdı. Ben ...’in silah almaya koştuğunu anladığım için ...’in elinden kurtulmaya çalışıyordum. Daha sonra ben de dışarıya çıktım. Dışarıya çıktığımda... silahı eline almıştı. Ben kendisine silah kullanmaya gerek olmadığını söyledim. Aramızda yumruk mesafesi kadar bir aralık vardı. Benim elimde kesinlikle bıçak yoktu. Ben koşarak silahı elinden alabilmek için dışarıya çıkıp...’in yanına doğru gelerek silahı alabilmek amacıyla sol elimi uzattığımda sol elimin dış tarafından girip içinden çıkacak şekilde silahla bir el ateş etti, bu şekilde sol elimden yaralandım. Bu ana kadar ... arkadaşımın olayda bir etkisi yoktu Benim vurulduğumu görünce...’in elinden silahı almak için üzerine hamle ettiğinde... yere doğru bir kez ateş etti. İkinci defa ateş ettiğinde baldırın üst kısmından ... yaralandı. ... olaya karışmadı sadece ayırmak amacıyla müdahalede bulunmuştu. Daha sonra... yere düştü, ben de...’in elinden silahı alabilmek amacıyla yumrukla kendisine vurmak suretiyle mücadele ettim. Bu sırada olay yerine polis memurları geldi.... bana bir yumruk atmıştı, çimenliklerin üzerine doğru sırtüstü düştüğümde polis memurları geldi.... ile bizim aramızda önceye dayalı herhangi bir husumet yoktu. Biz...’in ... yerine vardığımızda başka bir müşteri yoktu ve saat 03.30 civarı idi.... de orada bira içiyordu.... bana ateş ettiğinde aramızdaki mesafe yumruk mesafesiydi. ... bizim mahallede bakkal işleten ve...’de öğretmenlik yapan bir abimizdir. Olay dolayısıyla...’ten şikâyetçiyim, davaya katılma talebim vardır.”,
    Mahkemede; “Ben daha önce bu konuda görevsiz Mahkemede ve soruşturma aşamasında ifade vermiştim. O ifadelerimi tekrar ederim. o ifadelerimin içeriği doğrudur. Olay günü birahanedeydik. Arkadaşım ... yanımdaydı. Diğer sanık ... de birahanedeydi. Hepimiz alkollüydük. aramızda tartışma çıktı.... beni itti. Daha sonra karşılıklı yumruklaştık.... yumruklaştıktan sonra birahanenin içerisindeki mutfağa doğru koştu, mutfaktan eline bıçak aldı. Beni kafa bölgemden, ensemden, bacağımın sol ön tarafından iki defa ve çeşitli yerlerimden yaraladı. Biz o sırada hâlen yumruklaşıyorduk, o sırada arkadaşım ... geldi, tabağın birisini yere attığını hatırlıyorum,... dışarıya arabasının yanına koştu, arabasının camını kırarak arabadan ruhsatlı silahını aldığını, elindeki bıçakları da arabanın üzerine bıraktığını hatırlıyorum. Ben de kendisine yaklaşarak elinden silahı almak istedim. O sırada sağ ön baldırımdan, sol ön baldırımdan ve sol üç parmağımdan beni yaraladı. Olay bu şekilde gerçekleşti.”,
    Tanık ... Kollukta; “23.06.2007 tarihinde saat 02.30 ile 03.00 saatleri arasında 0505 774 34 20 numaralı cep telefonum arkadaşım 0 535 287 27 28 numaralı cep telefonundan arandı. Telefona cevap verdiğimde karşıma aynı mahalleden çocukluğumdan beri tanıdığım...isimli kişi bana ‘... abi biz burada dükkânındayız, gelirsen iyi olur, gel bir şey konuşacağız, mutlaka gelmen lazım, beni ezme, gel.’ dedi. Telefonu kapattım. Sonra yine kendisini mahalleden tanıdığım ... isimli kişi yine telefonundan beni arayarak aynı şekilde...'ın söylediklerini tekrar etti. Ben de bu kez telefonda geleceğimi söyledim ve dükkânına gitmek üzere 5-10 dakika içerisinde evden çıktım. Bu arada yolda dükkânına giderken cep telefonuyla...'i aradım, cep telefonu cevap vermeyince bir başka arkadaşımı aradığımda polis ekiplerinin...'i alarak götürdüklerini söyledi, bunun üzerine polis merkezine müracaat ettim. doktor raporu için hastaneye götürüldüğünü öğrendim. Ben ... yerine gittiğimde olay bitmişti. ... yeri içerisinde ve çevresinde ise hiç kimse yoktu. Olayla ilgili bilgim ve görgüm yoktur....ve ... isimli kişilerin beni neden aradıklarını ya da ‘Acele gel, görüşmemiz lazım.’ derken konunun ne olduğu hakkında bir bilgim yoktur. Benim ve bu şahıslarla alıp vereceğimiz yoktur. Konuyla ilgili söyleyeceklerim bunlardan ibarettir. Ben bu şahıslarla yaklaşık 1 aydan bu yana görüşmüyorum. Beni ... yerine neden çağırdıklarını bilmiyorum.”,
    Asliye Ceza Mahkemesinde; “Olay tarihinde gece saat 03.00 aralarında benim 0 505 774 34 20 numaralı cep telefonum...’in numarasından arandım. Arayan kişi ...’di.... bana ‘Seninle görüşmek isteyen birisi var.’ dedi. Diğer sanıklar benimle görüşmek istemişler. Sanıkların hepsini tanırım.... bana belirttiğim sözü söyledikten sonra ‘Buraya gel, burada bir sorun var.’ şeklinde bir konuşma geçti. Bu sözü bana sanıklardan ... söyledi. ... bana aynen ‘Ağabey buraya gelsen iyi olur, burada sıkıntılı bir durum var, bir sorun çıkabilir, bizi ezme, gelsen iyi olur" dedi. Daha sonra telefon kapandı. Ben sonradan aynı telefonu tekrar aradım. Fakat cevap gelmedi. Cevap gelmeyince kalkıp...’in dükkânına geldim. Ben geldiğimde olay bitmişti. Olay yerinde kimse yoktu. Sanıklar hastaneye gitmişti. Ben olayın oluş şeklini görmedim. Mahallemizde ufak tefek sorunlar oluyor, ben sanıkların resmî olarak başka bir olaya karıştığını duymadım.”,
    İstinabe olunan Mahkemede; “Ben iddianamede isimleri geçen şahıslardan ...'yı mahalleden tanırım, ... bizim mahallede esnaflık yaptığı için tanırım,...'i de aynı mahallede oturduğumuz için çocukluğundan bu yana tanırım. Olay gecesi saat 02.30-03.00 gibi...’in telefonundan kendi cep telefonum arandı, ben telefona cevap verdiğimde telefondaki şahıs... değil...'tı ve bana...’in dükkânında ... ile birlikte olduklarını, bir sıkıntı olduğunu söyledi ve ‘Abi gelirsen çok iyi olur.’ dedi, ardından telefonu kapattı ve hemen ardından yine...’in telefonundan bu defa beni ... aradı, o da aynı şekilde söyledi, ‘Beni ezme, gel.’ dedi, ben de...’in dükkânına gitmek üzere evden çıktım, bu arada...’in telefonunu aradım, ancak telefon cevap vermedi, ardından şu anda tam olarak hatırlayamıyorum ancak ya...'in telefonunu birisi açarak bana söyledi ya da ben bir arkadaşı aradım, birileri bana...'in hastaneye götürüldüğünü söyledi ben de...'in ... yerine varmıştım, ancak iddianameye konu olay olmuş, ben olanları görmedim, ardından hastaneye gittim. Benim bildiğim kadarıyla...ve ... alkol alıp son zamanlarda orada bulunan esnaf arkadaşlara rahatsızlık verdikleri, aldıkları mallar karşılığında para ödemediklerini haricen öğrenmiştim, bu nedenle olay günü hemen acele ile dükkânına gittim. Ancak olayları görmedim. Benim olaya ilişkin bilgim ve görgüm bundan ibarettir.”,
    Tanık ... Kollukta; “Adresini vermiş olduğum restoranda garson olarak çalışırım. Yaklaşık olarak 7-8 aydır bu ... yerinde çalışırım. 23.06.2007 tarihinde yani bugün sabaha karşı, tahmini olarak saat 02.30 sıraları idi, ben ... yerinin mutfak kısmında bulunuyordum. ... yerimizin bulaşıkçısı olmadığı için bulaşıkları yıkıyordum, dışarıdan ... yerinin bahçesinde bar kısmında bağrışma sesleri duydum, ... yerinin salon kısmına geçtim, pencereden baktığımda, ... yerinin sahibi olan ... karşısında bulunan iki şahsa ‘Gidin buradan, sezon başı uğraşmayın benimle.’ diyordu Aralarında itişme oldu, ... ... yeri içerisine girdi, bana ‘Kapıyı kapat.’ dedi ben kapıyı kapatmaya yöneldim ancak daha önceden kendilerini tanımadığım, ilk kez gördüğüm iki şahıs, ben kapıyı kapatamadan içeriyle girdiler, her ikisi birlikte ...'e saldırdılar, aralarında boğuşma oldu, boğuşma esnasında itişip kakışma ile ... verinin mutfağına kadar gittiler, mutfak içerisindeki eşyalar etrafa itişmeleri sonucu saçıldı, ...’e saldıran üzerinde kırmızılı tişört bulunan şahsı tuttum, ‘Arkadaşım neyi paylaşamıyorsunuz, kavga etmeye gerek yok, sakin olun.’ dedim, kendisini tuttum, kapı dışına çıkarmaya çalışırken bana ‘Bırak beni s.kerim bir tarafını!’ diye küfretti, ben kendisini dışarıya çıkarmaya çalışırken bu şahsın yanında gelen üzerinde kareli gömlekli şahıs mutfaktan demir saplı çekpas aldı çekpas ile ...’e saldırdı, ... ‘Çıkın ... yerimden, gidin başımdan, uğraşmayın benimle, işinize bakın!’ diye bağırdı ancak şahısların her ikisi de ...’e yine saldırdılar, ben her iki şahsın elinde de kesici delici bir alet olup olmadığını olayın şoku ile hatırlamıyorum, şahıslar ile boğuşurken ... elinde çekpas olan kareli gömlekli şahsı iterek ... yeri dışına çıktılar, ... yeri önünde, yolun ortasına kadar ilerlediler, bu esnada ben diğer kırmızılı şahsı uzaklaştırmak için itekledim, yol ortasında her iki şahıs bana ait arabanın yanında ... ile aralarında itiştiler, kavgaya devam etiler, bu esnada ben ... yeri içerisine telefon açmak için yöneldim, mutfak kısmına cep telefonumu almaya geçtim, mutfakta cep telefonumdan 155 telefonunu çevirmeye çalışırken dışarıdan silah sesi geldi kaç defa silah sesi geldiğini tam olarak bilmiyorum 5-6 el olabilir. Ben silah sesi üzerine hemen dışarıya çıktım. Polise dahi telefon açamadım, ben dışarıya çıktığımda şahısların her ikisi de...’e hâlâ saldırıyorlardı, ... de hâlâ şahıslara ‘Gelmeyin üzerime!’ diye bağırıyordu, şahıslardan kareli gömlekli olan şahıs yere düştü, diğer kırmızılı şahıs ise elinde kesici bir alet ile hâlâ...’e saldırıyordu, elindeki kesici alet kırık bira şişesi de olabilir, başka bir kesici alet de olabilir, karanlıktan dolayı seçemedim çünkü yolun karşı tarafına olay taşınmıştı. Kareli gömlekli şahıs yerde yatarken diğer kırmızı gömlekli şahıs elindeki kesici alet ile...'e ‘Gel buraya göstereceğim gününü!’ diye bağırıyordu. Ben ...’in elinde silah görmedim, önceden silahının olup olmadığını da bilmiyorum ancak silah sesinden sonra benim dışarıya çıktığımda oradan birileri silahı...’in kullandığını söylüyorlardı çünkü etrafta kalabalık oluşmuştu. Olay yerine polis ekipleri geldiler, olaya el koydular. Ben olay yerinden ...’in eniştesini çağırmak için ayrıldım. Olay sonrası ... yeri önünde park hâlinde bulunan bana ait ... plakalı Renault Fairway marka aracımı kontrol ettiğimde aracımın şoför kapısının camının kırılmış olduğunu gördüm. Olay esnasında itişme ve kakışmalar ayırma esnasında kolumda çok hafif bir çizik oluşmuş ancak ben doktor kontrolü istemiyorum önemli bir yara değil. Aracımda meydana gelen hasarı kimin yaptığını bilmiyorum, araçtaki hasardan dolayı bir şikâyetim yoktur. ... yerimize gelip kavga çıkartan, bana küfreden isimlerini bilmediğim eşkallerini verdiğim şahıslar hakkında ben de davacı ve şikâyetçiyim. Bu şahısları isim olarak tanımıyorum, daha önceden ... yerine hiç gelip gitmediler ancak kareli gömlekli olan şahsı ... yerimizin yakınında bulunan Yener Market civarında bazen görürdüm, ama ne ... yaptığını nerede oturduğunu bilmiyorum.”,
    Asliye Ceza Mahkemesinde; “Ben sanıklardan ...’in yanında çalışıyorum. Olay günü saat 02.30 sıralarında ... yerinin mutfak kısmında bulunuyordum. ... yerimizin bulaşıkçısı olmadığı için bulaşıkları yıkıyordum.... bana işimin uzun sürüp sürmeyeceğini sordu, ben ‘10-15 dakikaya kadar biter.’ dedim.... ‘Tamam o zaman, işini bitir kapatıp gidelim.’ dedi. Ben bulaşıkları yıkamaya devam ettiğim sırada patronum ...'in bulunduğu restoranın bahçe bar kısımından seslerin geldiğini duydum. Çıkıp baktığımda ...'in iki kişi ile boğuştuğunu gördüm. ... kaçarak ... yerinin mutfak kısmına geldi. Ben kapıyı kapatmaya yöneldim. Ancak kendisini daha önceden görmediğim şahıs ben kapatamadan içeriye girdi. İlk önce içeriye...girdi....’ın arkasından da ... girdi. ... ... yerinin mutfak kısmına girdiğinde gömleği kanlar içindeydi....'in mutfağın içine girdiğinde oradan bıçak alıp almadığını olayın kargaşası nedeniyle ben görmedim....’ın elinde bir şey vardı. Ne olduğunu tam olarak göremedim. Fakat ben kendisini tutmaya çalıştığımda benim elimi kesti, ... de mutfak kısmına girince orada bulunan çekpasın sapını eline aldı. İkisi birlikte müşteki sanık ...’e saldırıyorlardı, ben...’ı tutmaya çalıştım. Kendisi benden iri yapılı olduğu için ben tutmaya çalışırken elinde bulunan cisim elimi kesti, elimde bir iki sıyrık oluştu. İçeride boğuşma devam ederken ben sanıklardan...’ı dışarı çıkardım.... de ...’i dışarıya çıkarmaya çalışıyordu fakat ... ve...ısrarla içeriye girmeye çalışıyorlardı. Sonra tartışma restoranın ön tarafındaki kaldırımda devam etti. Bu sırada polisi aramak için içeriye girdiğimde önce bir el silah sesi duydum. Daha sonra 5-6 el silah sesi duydum. Dışarı çıktığımda ... yerde yatıyordu. ...ise elinde bir cisim olduğu hâlde...'in üzerine doğru gidiyordu....’in elinde bir tabanca vardı....’ın elinde bıçağa benzer kesici bir cisim vardı. Bu cisim kırık bir ... parçası olsaydı farklı görünürdü. Daha sonra olay yerine polisler geldi. Bana ait olan orada bulunan aracın bir camı kırılmıştı. Restoranın salon ve bulaşık kısmında dağınıklık oluştu. ben belirttiğim gibi sanığın ilk birkaç el ateş ettiğini görmedim. Ben dışarı çıktıktan sonra sanık ... bir el ateş etti. Yere doğru ateş etti. Silahın namlusu yere doğruydu. ... ve......e bilinçsiz saldırıyordu. Benim düşünceme göre... kendisini silah ile savunmasaydı, ... ve......e zarar verebilirlerdi. Olaydan sonra...’ın başka bir olaya karıştığını duydum. Ben belirttiğim gibi şahısları olay zamanına kadar tanımıyordum....’i ateş ederken gördüğümde... ile...ile arasında 2-3 metre mesafe vardı.......'in üzerine doğru gidiyordu.... de geri geri gidiyordu. Belirttiğim gibi... yere doğru ateş etti. Ben otomobilimin camını kimin kırdığını ben görmedim. Olaydan sonra... bana ben otomobilimin camını tekmeyle kırmış olduğunu söyledi.... ... yerinin salon kısmına girdiğinde ağzı burnu ve gömleği kanlar içindeydi. Sol kolundan kan akıyordu. Nasıl bir yara olduğunu telaş içerisinde olduğumdan fark etmedim. Sol kolu kanlıydı. Kaç tane kesik olduğunu tam olarak fark etmedim....'in gömleğinin sağı solu yırtılmış şekildeydi....’ın elinde az evvelde belirttiğim gibi kesici alete benzer bir alet vardı. Bıçağa benziyordu. ... parçası da olabilir. Ben bunu yaklaşık 8-10 metre mesafeden gördüm. ...’ı az önce belirttiğim gibi içeriden dışarıya yapışık vaziyette ben çıkardım.”,
    Mahkemede; “Ben... Bey’in işletmesinde çalışıyorum, olay günü ... yerinin mutfağında bulaşık yıkıyordum.... Bey mutfağa üzeri kanlı bir şekilde geldi ve bana ‘Kapıyı kapat!’ dedi, ben kapıyı kapatamadan diğer sanıklar kapıyı tekmeleyerek içeri girdiler, ... içerideki çekpaslardan birini eline alarak saldırdı, diğer şahsın da elinde bıçak vardı, eli havada sallar vaziyette içeri girdi, açıkça ben elindeki bıçağı gördüm, içeride boğuşma oldu, ben birini tutmaya çalıştım, diğeri de... ile boğuşuyordu, daha sonra... tekrar dışarı kaçtı, biri peşinden koştu, diğerini de ben dışarı çıkartmaya çalışıyordum. Ben diğerini dışarı çıkarttım ve geri içeri koşarak 155’i arayacaktım, bu nedenle içerideydim, ben silahı aldığını görmedim, silah sesini duyduktan sonra dışarı çıktım, ben silah ateş edildiğinde içerideydim ancak yarıya kadar duvar olunca bu arada ateş ettiğinde yere ateş ettiğini de gördüm, namlunun ucu yere doğruydu,... Bey’in ‘Gelmeyin üzerime, sezon başı benim başıma belaya sokmayın.’ dediğini duydum.... Bey elinde silah geri geri gidiyordu, ben bu sırada tekrar içeri girip 155’i arayamaya çalıştım, bu sırada tekrar dışarı çıktığımda ... yerdeydi,...da üzerine saldırıyordu, ben ...'in vurulmasını görmedim, silahların ateş edildiğini duydum. Ben ilk ateş ettiğinde yere doğru ateş ettiğini gördüm. Diğer ateş etmelerinde yere ateş edip etmediğini görmedim, şahısların vurulduğu durumunu da görmedim. En son benim gördüğüm ... yerdeydi,...da üzerine saldırıyordu,... de geri geri gidiyordu, bu arada yolun karşısına geçtiler, olay oraya taştı,... ayağı takılarak yığıldı, diğer şahıs da onun üzerine abandı, bu sırada polisler geldi, bu esnada elinde yine silah vardı. Camı kırılan araba bana aittir, fakat bir gün öncesinde... Bey’de kalmıştı. Olay esnasında benim parmağımda kesi oluştu.”
    Şeklinde ifade vermişlerdir.
    Sanık ... Cumhuriyet Başsavcılığında; “23.06.2007 tarihinde saat 01.00 civarında dükkânımı kapattım, ışıkları söndürdüm, yanımda çalışan garson ...’e mutfağa gidip temizlik yapmasını söyledim. Ben de barın temizliği ile ilgilenip dışarıda kurulu bulunan masaların örtüleri ile tuzlukları yavaş yavaş topluyordum. Örtüleri toplayınca barın önünde bir tane bira içtim....ve ... geldiğinde ben içkimi bitirmiştim. Barın önünde kül tablalarını topluyordum....ve ... hızlı bir şekilde yanıma geldiler....bana hemen ‘...’ın telefonunu ver.’ dedi. Bu sırada saat 02.30 civarlarındaydı. Ben de ‘Bu saatte ne yapacaksınız?’ dedim. ‘Sen çok karışma, ver.’ dedi. Ben de telefonumu verdim. Önce...aradı. ... gelmeyi kabul etmedi galiba, daha sonra benim telefonumdan ... aradı. Ne konuştuklarını bilmiyorum ama o anda ben ‘Neden arıyorsunuz?’ diye tekrar...’a sordum, o da bana ‘Sen karışına lan, sana da sıra gelecek.’ dedi ve hemen arakasından yüzüme bir tane yumruk attı. İki tane de atmış olabilir. Ancak bir yumruk yediğimi hatırlıyorum. Ben de ne olduğunu anlamak için neler oluyor demeye kalmadan...’ın elinde aniden bir bıçak gördüm. Hatta ben bıçağı sol koluma...tarafından vurulurken gördüm. Her şey çok ani oldu ve sol kolumdan yaralandım. Belki kurtulurum diye restorana doğru koşmaya başladım ve yanımda çalışan ...’e ‘Kapıyı kapa.’ dedim. Fakat ... ve...isimli şahıslar kapı kapanmadan içeriye girdiler....bıçağı sallamaya devam ediyordu. Ben de hem kaçıyordum, hem de kendimi daha iyi korumak için bir tane tava elime aldım. Tavayı kendimi savunmak amacıyla savururken bir bıçak darbesi de sağ elime aldım. Ben tekrar dışarıya doğru kaçmaya çalıştım tam kapıdan çıkarken ...’in ‘Yapma’ diye seslerini duydum. Babam ...’e ait silahı ruhsat işlemleri yapmak üzere ...’in arabasına bırakmıştım. Ancak işlerimin yoğunluğundan ruhsat işlemlerini yapamamıştım ve silah da arabada kalmıştı. Bir anda bu benim aklıma geldi ve kapının önündeki arabanın sol tarafına gittim. Anahtarlar olmadığı için tekmeyle arabanın sol ön camını kırdım ve kapısını açıp torpido gözündeki silahı çıkardım, Silahta 6 tane dolu fişek olduğunu biliyordum. Silahı aldıktan sonra...ve ...’e doğru yönelttim. Bu sırada...’ın elinde bıçak ve ...’in elinde de demir çubuğa benzer bir sopa vardı. ‘Sakın üzerime gelmeyin, işinize gücünüze gidin!’ dedim. Ama aldırış etmeden üzerime doğru gelmeye devam etmeleri üzerine yere doğru korkutmak amacıyla bir el ateş ettim. Fakat buna rağmen üzerime gelmeye devam ettiler. Ben de geri geri giderek yere doğru ateş etmeye devam ettim. Fakat silahtan çıkan kurşunların...veya ...’e isabet ettiği anları görmedim. Ben...ve ...’i hedef alarak ateş etmediğim için muhtemelen yerden seken kurşunların isabet ettiğini düşünüyorum. Bu şekilde bütün kurşunları boşalttım. ... yere düşmüştü ama...hâlen ayaktaydı, kurşun bittiğinde tekrar...’la boğuşmaya başladık, bu sırada ben...’a bir tane tekme attım...yere düşünce elindeki bıçağı da aldım. Daha sonra olay yerine polisler geldiler. Polisler geldiği anda sol elimde silah sağ elimde ise...’ın elinden aldığım bıçak vardı. Daha sonra karakola gittik. Olay bu şekilde meydana gelmiştir. Benim...ve ...’le daha öncesinden kaynaklanan herhangi bir husumetim yoktur. Kendileri benim dükkânıma gelip bana zarar vermek amacıyla olay çıkarmak istemişlerdir. Neden bu şekilde davrandıklarını da anlamadım. Ben silahı kesinlikle yere doğru ateşledim. Aramızda kısa mesafe yardı. İsteseydim rahatlıkla ikisini de orada öldürebilirdim. Ben...ve ...’den beni yaralamaları nedeniyle davacı ve şikâyetçiyim. Cezalandırılmalarını istiyorum. Bütün hareketlerimi kendimi korumak amacıyla yaptım. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum....’ın geldiği anda elimde bıçak olmasaydı bu olayların hiçbiri de olmayacaktı. Bu şahıslar...’da benzer ... yerlerini daha önceden birkaç defa gene basmışlardı. Benim herhangi bir sabıkam ya da olayım yoktur. 22 senedir aynı yerde esnaflık yapıyorum. Ben bu şahıslarla da uzlaşmak istemiyorum.”,
    Asliye Ceza Mahkemesinde; “Olay tarihinde ben Altınkum Mahallesi, Zeytinli adresinde bulunan işlettiğim lokantayı gece saat 02.30 civarında kapatmıştım, yanımda çalışan elemanlarımı gönderdim, kendim de lokantanın bar kısmında bulaşıkları yıkıyordum. Bu sırada lokantama daha önceden kendilerini kısmen tanıdığım...ve ... geldiler benden telefonu istediler. ... isimli tanığı arayacaklarını söylediler. Ben ...’ın telefon numarasını kendilerine verdim, kontör yok, diyerek benden telefonu istediler. Ben telefonu verdim...., ...’a telefon açarak ‘... çabuk gel, seninle görüşüceğiz, çabuk gel, görüşmemiz lazım.’ dedi. Telefonu kapattı. Telefonu bu defa ... alarak ...’ı aradı. ‘Çabuk gel, seninle görüşmemiz lazım.’ dedi. Bu esnada...bana saldırdı. İlk önce yumrukla vurdu. Daha sonra ben elimden bir bıçak darbesi aldım. Lokantanın içine doğru kaçtım. Ben içeriye kaçtıktan sonra garson ...’e kapıyı kapatmasını söyledim. Ancak ... kapıyı kapatmaya yetişemedi....elinde bıçak olduğu hâlde içeriye geldi. Yanında ... de vardı. ...’in elinde bıçak yoktu. İkisi birlikte içeride bana saldırdı. Bir boğuşma yaşandı. İki sanık birlikte bana saldırınca ben dışarıya kaçtım. Dışarıda bulunan aracımın torpido gözünde ruhsatlı silahım vardı. Babam astsubay olduğu için silah ruhsatı babamın üzerinedir. Babam 2004 yılında vefat edince silah bana kaldı. Henüz kendi üzerime ruhsat çıkarmamıştım. Arabamın kapıları kilitli olduğu için aracın içerisinde bulunan silahı alabilmek amacıyla arabamın yan camını kırdım. Araçta bulunan silahı aldım. Sanıklara üzerime gelmemelerini söyledim. İki defa uyardım. Uyarmama rağmen üzerime gelmeye devam edince yere doğru bir defa ateş ettim. Daha sonra her iki sanık üzerime doğru gelmeye devam edince kendimi lokantanın içine doğru geri geri giderken bir defa daha yere doğru ateş ettim. Bu sırada ... yere düştü. Ben yere ateş ettikten sonra sanıklar silahla yaralandı. Bu esnada...tekrar üzerime saldırdı. Yere düştük, ben bıçağı aldım. Bu esnada olay yerine polisler geldi. Olay dolayısıyla sanıklardan şikâyetçiyim. Davaya katılma talebim vardır, diğer müşteki sanıklarla önceye dayalı bir husumetimiz yoktur, tabancayı almış olduğum araç benim yanımda çalışan bir elemana aitti, daha sonradan aracı üzerime aldım. Ben aracın camlarını tekme ile kırdım. ... kırıldıktan sonra kapıyı açarak içerideki silahı aldım. Müşteki sanıklar ... ve...bizim bölgemizdeki birçok ... yerinde olay çıkartarak ... yerlerini haraca bağlamak istiyorlar benim bildiğim kadarıyla 11 adet esnaf bu şekilde mağdurdur. Kendilerini getirmek istedim fakat bir kısmı yaralı olduğu için getiremedim. Tanığın beyanına bir diyeceğim yoktur”,
    Mahkemede; “Ben Altınkum Mahallesi, Zeytinli beldesinde balık lokantası işletmekteyim. Olay günü gece vakti saat 02.30 – 03.00 civarında dükkânımı kapatma hazırlığı yaparken daha önceden tanıdığım ... ve yanında sonra ismini öğrendiğim ... isimli iki şahıs geldiler. Işıklar kapalı olduğundan müşteri almıyorduk, onlar da direkt gelip komşum ve arkadaşım olan ...'ın telefonunu istediler. Önce vermek istemedim, ‘Ne yapacaksınız?’ diye sorunca, ‘Sen karışma lan!’ diyerek telefonu istediler. Ben de bunlar sarhoş ve uyuşturucu madde alma ihtimali de bulunduklarından hâlleri onu göstermekteydi, çekinerek telefon numarasını verdim, onlar da ‘Bizde kontör yok, senin telefonunla arayalım.’ dediler. Ben yine vermek istemeyince yine ters ters konuştular. O zaman ben telefonu verdim, kendileri ...'ı aradılar. Önce...konuştu, ... tekrar aradı, ‘Çok önemli, seninle görüşmemiz lazım.’ dedi, konuşma bitince ben ‘Hayırdır, bu saatte niye arıyorsunuz, bir sebep mi var?’ diye sorunca...bana hitaben ‘Sana ne lan, sıra sana da gelecek.’ dedi ve bana yumruk attı, yumruk benim iki kaşımın ortasına geldi, kaşım açıldı. O sırada ben sarsıldım, bara doğru geri geri sendeledim, bu sırada ne yapıyorsunuz derken...'ın elinde bıçak gördüm ve o anda kolumdan yaralandım. İkisi birlikte benim üzerime doğru saldırıyordu. Ben de panikle içeri kaçmaya çalıştım ve mutfağa girdim. İçeride bulaşıkları yıkayan ... vardı, ...'e ‘Kapıyı ört.’ dedim, ... kapıyı kapatamadan bunlar kapıya tekme vurarak açtılar ve...'ın elinde bıçak, ...'in elinde de demir Vileda sopası olduğu hâlde üzerime saldırıyorlardı. Ben de elime tava geçirdim, tava ile kendimi korumaya çalıştım. O arada sağ koluma doğru...bir bıçak darbesi daha vurdu, bu darbe de sağ koluma geldi ve kafama birkaç defa Vileda sopasıyla da vuruldu, bu arada ... ‘Yapmayın, etmeyin.’ diye aralamaya çalışıyordu, ... de bıçak darbesi aldı. Bu arada ben dışarı kaçtım, aklıma aracımdaki babamın üzerine ruhsatlı olan babam vefat edince de ruhsat alma hakkım olduğu ancak daha ruhsatını alamadığım silah aklıma geldi. Arabanın ön camını tekme ile kırarak torpido gözündeki silahı aldım, bu arada diğer sanıklarda yanıma gelmişti, ben torpido gözünden silahı almaya çalışırken...yine kolumdan beni yaralamıştı. Döndüm ‘Çekilin, elimde silah var, gidin, başımı belaya sokmayın.’ dedim ve geri geri çekilmeye çalıştım, dükkânın içine kaçmaya çalıştım. Onlar üzerime zorlatıyordu, bu arada yere ateş ettim, sonra tekrar üzerime saldırdılar, yine elimde silah olduğu hâlde ...'e tekme vurdum, bu arada sürekli ‘Gidin buradan, başımı belaya sokmayın.’ diye bağırıyordum. Birkaç el daha yere ateş ettim, daha sonra...ile kapışma sırasında elindeki bıçağı aldım. O sırada polis memurları geldi, olaya el koydular, benim öldürme gibi düşüncem olmadı, ben isteseydim iki sanığı da öldürürdüm. Çünkü bana çok yakınlardı, 2-3 metre arada mesafe vardı, tamamen korkudan olayın vahametinden onlardan korkup çekindiğimden zaten bunlar çok tekin insanlar da değiller, oradaki insanlar bunları hep bilir. Bu nedenle ben silahla korkutmaya çalıştım, kendimi korumaya çalıştım. Öldürmek gibi bir kastım ve niyetim yoktur. Yer beton olduğundan ateş ettiğimde sekmiş olabilir, kesinlikle hedef alarak ateş etmedim.”,
    Şeklinde savunmada bulunmuştur.
    Meşru savunma, 5237 sayılı TCK'nın 25. maddesinin 1. fıkrasında;
    "Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez." şeklinde bir hukuka uygunluk nedeni olarak düzenlenmiştir. Anılan düzenlemeye göre, meşru savunmanın kabulü için saldırının "Korunmaya değer nitelikteki herhangi bir hakka yönelmiş olması" yeterli görülmüştür.
    Hükmün gerekçesinde; "…Bir kere her türlü hakka yönelik haksız bir saldırıya karşı meşru savunmanın söz konusu olduğu belirtilmiş ve böylece kurumun, bazen anlamsız ve sosyal gereklere aykırı düşecek derecede dar tutulmasının önüne geçilmesi istenilmiştir.
    Esasen, kanunlarımızda mala karşı saldırılarda da meşru savunmayı kabul eden hükümlere yer verilmiş olması kurumun bu şekilde düzenlenmesini gerekli kılmaktadır.
    Ayrıca, şu husus da belirtilmelidir ki, kişileri suç işlemekten caydıracak en etkin araçlardan birisi, suç işlediklerinde karşılık görebilecekleri endişesi olduğundan, meşru savunma hakkının böylece genişletilmesi, kriminolojik yönden caydırıcı etki de yapabilecektir…" açıklamalarına yer verilmiştir.
    Öğretide; "Bir kimsenin, kendisini veya başkasını hedef alan bir tecavüz, saldırı karşısında, savunma amacına matuf olarak ve bu saldırıyı defedecek ölçüde kuvvet kullanması" (İzzet Özgenç, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, ... Bakanlığı Yayınları, 3. Bası, ..., 2006, s. 364.); "Bir kimsenin kendisine veya başkasına yöneltilen ağır ve haksız bir saldırıyı uzaklaştırmak amacıyla gösterdiği zorunlu tepki" (Kayıhan İçel, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınları, ..., 2014, s. 307.); "Kişilerin saldırıya karşı verdikleri kendini veya diğer bir insanı koruma içgüdüsünden kaynaklanan doğal tepkinin hukuken meşru görülmesi" (Osman Yaşar-... Tahsin Gökcan-... Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, ... Yayınevi, 2. Bası, ..., 2014, s. 697.) şeklinde, 765 sayılı TCK'nın yürürlükte olduğu dönemde Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında "Bir kimsenin ağır ve haksız bir tecavüzü kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak amacı ile gösterdiği zorunlu tepki" olarak tanımlanan meşru savunma; bir kimsenin, gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakkı hedef alan, gerçekleşen ya da gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı, saldırı ile eş zamanlı olarak hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde, kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak mecburiyetiyle saldırıda bulunan kişiye karşı işlediği ve hukuk düzenince meşru kabul edilen fiillerdir.
    Gerek öğretide gerekse yargısal kararlarda vurgulandığı üzere;
    TCK'nın 25. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen ve hukuka uygunluk nedenlerinden birini oluşturan meşru savunma, hukuka aykırılığı ortadan kaldırmakta ve bu nedenle eylemi suç olmaktan çıkarmaktadır. Bir olayda meşru savunmanın oluştuğunun kabul edilebilmesi için saldırıya ve savunmaya ilişkin şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
    1- Saldırıya ilişkin şartlar:
    a) Bir saldırı bulunmalıdır.
    b) Bu saldırı haksız olmalıdır.
    c) Saldırı meşru savunma ile korunabilecek bir hakka yönelik olmalıdır. Bu hakkın, kişinin kendisine veya bir başkasına ait olması arasında fark yoktur.
    d) Saldırı ile savunma eş zamanlı bulunmalıdır.
    2- Savunmaya ilişkin şartlar:
    a) Savunma zorunlu olmalıdır. Zorunluluk ile kastedilen husus, failin kendisine veya başkasına ait bir hakkı koruyabilmesi için savunmadan başka imkânının bulunmamasıdır.
    b) Savunma saldırana karşı olmalıdır.
    c) Saldırı ile savunma arasında oran bulunmalıdır.
    Savunmanın, meşru savunma şartlarının bulunduğu sırada başladığı, ancak orantılılık ilkesinin ihlal edilmesi nedeniyle meşru savunmanın gerçekleştiğinin kabul edilmediği durumlarda, "Sınırın aşılması" söz konusu olabilmektedir.
    Sınırın aşılması TCK’nın 27. maddesinde;
    "(1) Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yer alan cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.
    (2) Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez" şeklinde düzenlenmiştir.
    Hukuka uygunluk nedeninin bulunması, eylemin suç olmasını engelleyeceğinden, fail hakkında CMK’nın 223. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendi uyarınca beraat kararı verilecektir. Buna karşın, "sınırın aşılması" bir hukuka uygunluk nedeni olmayıp TCK’nın 27. maddesinin birinci fıkrasındaki durum itibarıyla kusurluluğu azaltan, 27. maddesinin ikinci fıkrasındaki durum itibarıyla da kusurluluğu ortadan kaldıran nedenlerden bir tanesidir. Başka bir deyişle, hukuka uygunluk nedenlerinde sınırın kast olmaksızın aşılması hâlinde "Beraat" kararı değil, anılan maddenin birinci fıkrasına göre indirimli ceza veya ikinci fıkrasına göre CMK’nın 223. maddesinin 3. fıkrasının (c) bendi gözetilerek "Ceza verilmesine yer olmadığı" kararı verilecektir.
    TCK’nın 27. maddesinin birinci fıkrasında, fail bir hukuka uygunluk nedeninin sınırını aşmakta ise de bunu bilerek ve isteyerek yani kasten yapmamaktadır. Ancak, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılabiliyorsa, fail sınırı kast olmaksızın aşmış olması dolayısıyla taksirinden sorumlu tutulmaktadır.
    TCK’nın 27. maddesinin ikinci fıkrasında, hukuka uygunluk nedenlerinden sadece meşru savunma için sınırın aşılmasına ilişkin özel bir düzenleme öngörülmüştür. Buna göre bu hükmün uygulanabilmesi için;
    1- Meşru savunma ile korunabilecek bir hakkın bulunması,
    2- Saldırıya ilişkin şartların var olması,
    3- Savunmaya ilişkin şartlardan "ölçülülük ya da orantılılık" şartının, savunma lehine ihlal edilmesi suretiyle sınırın aşılması,
    4- Sınırın aşılmasının mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmesi gerekmektedir.
    Tüm bu şartların birlikte gerçekleşmesi hâlinde, meşru savunmada sınırı aşan faile CMK’nın 223/3-c maddesi uyarınca ceza verilmeyecektir. Bu durumda, kişinin, maruz kaldığı saldırı karşısında içine düştüğü heyecan, korku veya telaş dolayısıyla davranışlarını yönlendirme yeteneğinin ortadan kalkması söz konusu olacağından, meşru savunmada sınırın aşılmasından dolayı kusurlu sayılmayacağı kabul edilir. Dolayısıyla, belirleyici olan maruz kalınan saldırının kişiyi içine düşürdüğü psikolojik durumdur. Zira kişi sırf maruz kaldığı saldırının etkisiyle, "Heyecan, korku veya telaşa" kapılarak meşru savunmada sınırlarını aştığında bu maddeden yararlanabilecek, buna karşılık saldırının etkisinin yanında, saldırıdan kaynaklanmış olsa bile, öfke gibi nedenlerle sınır aşıldığında ise aynı korumadan faydalanılması söz konusu olmayacaktır. Başka bir deyişle, failin amacı, saldırının defedilmesinden çok, kin duygusunu tatmine yönelik ise meşru savunmada sınırın aşılması değil, ancak haksız tahrik söz konusu olabilecektir.
    İnsanın dış dünyaya yansıyan davranışlarını esas alan ceza hukuku, onun davranışlarında iç dünyasının, o anki ruh hâlinin ve genel psikolojik özelliklerinin önemi bulunduğunu kabul ederek bu psikolojik durumlara belli bir hukuki değer vermektedir. Bu itibarla modern ceza hukuku sadece işlenen suçu değil, suçun işlenmesinde etkili olan nedenleri göz önünde bulundurarak cezalandırma yoluna gitmektedir (Devrim ..., Yeni Türk Ceza Kanunu'nda Haksız Tahrik, AÜHFD, 2004, C. 54, s.225.).
    Haksız hareketin kişi üzerinde ve onun psikolojik aleminde bir tepki doğuracağını kabul eden modern ceza hukuku, failin bu durumunu değerlendirmekte, cezai sorumluluğunu azaltan bir sebep olarak görmektedir. Failin bu subjektif durumuna önem veren çeşitli ülkelerin ceza kanunlarında, failin cezasında belli oranlarda indirim yapılması esası kabul edilmiştir (M. Muhtar Çağlayan, Yargıtay İçtihatları Işığında Haksız Tahrik üzerine Bir İzah Denemesi, ... Dergisi, Ocak –Şubat, 1982, S.1, s.14.).
    Bu düşünceden hareketle 5237 sayılı TCK'nın 29. maddesinde de haksız tahrik;
    "Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir" şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak kabul edilmiştir.
    Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
    Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
    a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
    b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
    c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
    d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sadır olmalıdır.
    01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda, 765 sayılı Kanun'da yer alan "ağır – hafif tahrik" ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
    Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir. Mağdur ya da ölenden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.
    Evrensel bir ceza hukuku temel ilkesi olan "kuşkudan sanık yararlanır" prensibi uyarınca bir olayda ilk haksız hareketin sanıktan mı, yoksa maktul ya da mağdurdan mı kaynaklandığının her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlanamaması hâlinde, oluşan kuşku sanık lehine yorumlanarak sanığın TCK'nın 29. maddesindeki haksız tahrik hükmünden yararlandırılması gerektiği hususunda herhangi bir tereddüt bulunmadığı açık ise de bu kabulün dosya kapsamından anlaşılan olayın gerçekleşme biçimine, somut olayın özelliklerine ve hayatın olağan akışına uygun düşmesi zorunluluğu karşısında her olayın kendine özgü koşulları değerlendirilerek bir sonuca varılmalıdır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konuları Ceza Genel Kurulu Başkanınca yeniden belirlendiği şekliyle değerlendirildiğinde;
    Sanık hakkında meşru savunma koşullarının oluşup oluşmadığı;
    Olay tarihinde 32 yaşında olan sanık ...’in ... ilinin ... ilçesinde balık lokantası işlettiği, olay gecesi saat 02.30 sıralarında tüm müşterilerin lokantadan ayrılmasının ardından sanığın lokanta bahçesinde temizlik yapıp etrafı topladığı, çalışanı tanık ...’in ise lokanta içerisinde bulaşıkları yıkadığı, 40 yaşında olan ve büfe işlettiğini söyleyen ... ile 30 yaşında olan ve camcıda çalıştığını ifade eden ...’nın saat 03.00 sıralarında...’ın kullandığı motosikletle sanığın lokantasına geldikleri, her ikisi de alkollü olan katılanlardan,...’ın, sanıktan ... isimli müşterek arkadaşlarının telefon numarasını istediği, gecenin bu saatinde ...’ı ne için aramak istediklerini soran sanığa “Çok karışma!” şeklinde cevap verdikten sonra kontörünün bulunmadığını söyleyerek sanıktan cep telefonunu da istediği, kasten yaralama suçundan sabıkaları olduğunu bildiği katılanların hâl ve tavırlarından tedirgin olan sanığın cep telefonunu...’a verdiği,...’ın tanık ...’ı arayıp “Buraya gel, burada bir sorun var.” diyerek ...’ı olay yerine çağırdığı, ...’ın gelemeyeceğini söylemesi üzerine katılan ...’in de sanığın telefonunu alıp ...’ı aradığı ve “Ağabey buraya gelsen iyi olur, burada sıkıntılı bir durum var, bir sorun çıkabilir, bizi ezme gelsen iyi olur.” şeklinde sözler sarf ederek tanık ...’ın olay yerine gelmesi için ısrarcı olduğu, bu görüşmeleri duyan sanık ...’in katılan ...’a “..., gelmeyi kabul etmedi galiba, neden arıyorsunuz ...’ı?” diye sorması üzerine...’ın “Sen karışma lan, sana da sıra gelecek!” diyerek sanığa yumruk attığı ve ardından çıkardığı bıçakla sanığın koluna vurduğu, kolundan yaralanan sanığın lokantaya doğru koşarak...’ın bu silahlı saldırısından kurtulmaya çalıştığı, katılanlar...ve ...’in birlikte sanığı kovalamaya başladıkları, lokantaya sığınan sanığın içeride bulaşıkları yıkayan çalışanı tanık ...’ten kapıyı kapamasını ve katılanları içeri sokmamasını istediği, ... kapıyı kapatamadan katılanların sanığın ardından lokantaya girdikleri,...’ın bıçakla, ...’in ise eline geçirdiği metal paspas sapı ile sanığa saldırdıkları, tanık ...’in engelleme çabalarına karşın katılanların sanığa bıçakla ve metal paspas sopası ile vurdukları, tanık ...’in de kavgayı aralamak isterken sağ elinden kesici aletle yaralandığı, eline geçirdiği tava sapı ile kendisini korumaya çalışan sanığın ...’in müdahale ettiği katılanların elinden kurtularak lokantadan dışarı kaçtığı, katılanların da lokantadan çıkıp takip ettikleri sanığa yönelik saldırılarını sürdürmeleri üzerine, sanığın vefat eden astsubay babasından kendisine intikal eden tabancayı ...’in arabasından alarak katılanlara yönelttiği ve “Üzerime gelmeyin, işinize gidin” diye uyarıda bulunduğu ve uyarı maksadıyla bir el ateş ettiği, katılan ...’ın sanığın elinden tabancayı almak için sanığın üzerine atladığı, bu sırada silahın ateş alması ile...’ın elinden yaralandığı, ... ve...’ın saldırılarına devam etmeleri üzerine sanığın katılanların ayak ve bacak bölgelerini hedefleyerek silahla katılanlara birkaç kez daha ateş ettiği, kasık ve diz bölgesinden yaralanan ...’in yere düştüğü,...’in ise sanığa saldırılarını ısrarla sürdürdüğü, olay gecesi düzenlenen polis tutanağına göre, olay yerine gelen güvenlik görevlilerinin katılan ...’i yaralı hâlde yerde, sanık ... ile katılan ...’ı ise ayakta kavga ederken görüp ayırdıkları, sanığın bir elinde tabanca, diğer elinde ise kırık saplı bıçak bulunduğunun belirtildiği, sanık ... hakkında ... Devlet Hastanesince düzenlenen raporda; sağ frontal bölgede küt travma ile oluşmuş 1 cm’lik hematom, burun kökünde 1 cm’lik kesi, sağ kol iç yüzde, dirsekte 2 cm’lik kesi, sol kol iç yüzde 1 cm’lik kesi, her iki el iç yüzde muhtelif kesiler bulunduğu, tanık ...’in sağ el bileğinde 1 cm’lik kesici delici alet yarası olduğu, katılanlar ... ve ... hakkında ... ... Devlet Hastanesince düzenlenen 23.06.2007 tarihli raporlarda; şahısların alkollü oldukları ancak alkolmetreyi üflemedikleri için ölçüm yapılamadığının, ... Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen raporda, katılan ...’nın sol el 4. parmak proksimal falanks açık kırığına neden olan yaralanmasının basit tıbbi müdahaleyle giderilemeyecek ve hayat fonksiyonlarına orta derecede etkili olduğu, alın bölgesinde ve mandibula sol tarafındaki yara izinin yüzde sabit iz niteliğinde olduğu, ... Adli Tıp Şube Müdürlüğünce sanık ... hakkında düzenlenen raporda, katılanın sol kasığından giren ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasının sol alt ekstremitede kuvvet kaybına yol açması nedeniyle duyulardan veya organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflaması niteliğinde olduğunun belirtildiği anlaşılan olayda; olay gecesi saat 03.00 sıralarında sanığın işlettiği lokantaya alkollü bir vaziyette gelen, 6136 sayılı Kanun’a aykırılık ve kasten yaralama suçlarından sabıkaları bulunan ve saldırgan tavırlar sergileyen katılanların sanığa yönelik bıçak ve metal ... kullanarak gerçekleştirdikleri haksız silahlı saldırılarını defetmek zorunluluğu ile sanığın sığındığı mutfaktan aldığı mutfak aletleriyle kendini savunmaya çalışması ancak başarılı olamayınca mutfaktan kaçmasına rağmen kendisini takip ederek saldırılarını sürdüren katılanların bacak bölgelerini hedefleyerek tabancasını ateşleyip katılanları yaralamaktan ibaret davranışların, sanığın hayatına, vücut bütünlüğüne ve mal varlığına yönelik katılanların silahlı, ısrarlı ve sürmekte olan saldırılarını, o andaki hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı şekilde defetmek maksadıyla meşru savunma koşulları altında gerçekleştirildiği, meşru savunma hâlinde hiçbir zaman ve hiçbir koşulda sanığa kaçma yükümlülüğünün yüklenemeyeceği ve sanığın kaçarak kurtulmasının istenemeyeceğinin de istikrar kazanan Yargıtay içtihatları ile sıkça vurgulanmış olması karşısında, sanık hakkında TCK’nın 25. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen meşru savunma şartlarının oluştuğu kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne, Özel Daire onama ilamının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün sanık hakkında meşru savunma koşullarının oluştuğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; "Yüksek Kurulun sayın çoğunluğu ile aramızdaki uyuşmazlık, sanığın olayda meşru savunma sınırlarını aşarak eylemlerini mazur görülebilecek bir heyecan aşarak gerçekleştirdiği ve hakkında TCK'nın 25/1. maddesi yerine 27. maddesinin 2. fıkrası hükümlerinin uygulanması gerektiği hususunda oluşmuştur.
    Bir olayda meşru savunmanın oluştuğunun kabul edilebilmesi için saldırıya ve savunmaya ilişkin objektif şartların ne olduğu doktrinde ve uygulamada belirlenmiştir. Bir hukuka uygunluk nedeni olan meşru savunmada;
    Saldırıya ilişkin şartlar:
    a) Bir saldırı varlığı,
    b) Haksız bir saldırının olması,
    c) Saldırı meşru savunma ile korunabilecek bir hakka yönelik olması,
    d) Saldırının savunma anında bulunması, şeklinde sıralanabilinir.
    Savunmaya ilişkin şartlar:
    a) Savunma zorunlu olması,
    b) Savunma saldırana karşı olması,
    c) Savunmanın saldırı ile orantılı olması şeklindedir.
    Meşru savunma şartlarının bulunduğu sırada orantılılık şartlarının aşıldığı hallerde TCK’nın 27. maddesinde ki 'sınırın aşılması' söz konusu olabilmektedir. Anılan Kanun'un 27. maddesinin 2. fıkrasında ise hukuka uygunluk nedenlerinden sadece meşru savunma için sınırın aşılmasına ilişkin özel bir düzenleme öngörülmüştür.
    Meşru savunma ile korunabilecek bir hakkın bulunduğu ve saldırıya ilişkin şartların var olduğu durumda, savunmanın saldırı ile 'orantılılık' şartının mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaş ile aşılması halinde, meşru savunmada sınırı aşan sanığa TCK’nın 27/2. ve CMK’nun 223/3- c maddesi uyarınca ceza verilmeyecektir. Kişi sırf maruz kaldığı saldırının etkisiyle, 'heyecan, korku veya telaşa' kapılarak meşru müdafaada sınırlarını aştığında bu maddeden yararlanabilecek, buna karşılık saldırının etkisinin yanında, saldırıdan kaynaklanmış olsa bile, öfke gibi nedenlerle sınır aşıldığında ise aynı korumadan faydalanılması söz konusu olmayacaktır.
    Somut olaya kısaca değinecek olursak;
    Mağdurların sanık ...'in işlettiği işyerine gece geç saatlerde ve dükkanın kapandığı sırada geldikleri, sanıktan telefonunu ısrarlı ve hiddetli bir şekilde isteyip tanık ...'i aradıkları, ...'in sorunun ne olduğunu sorması üzerine ...'nın 'Sana ne lan, sıra sana da gelecek' diyerek sanığa yumruk attığı, mağdurların başlattığı kavga sırasında mağdur ...'nın bıçak çıkardığını gören sanığın lokantanın içine doğru kaçmak istediği, ancak her iki mağdurun da sanığın peşinden gittikleri, mağdurların lokantanın içine girmek istedikleri sırada kendilerine engel olmak isteyen lokanta çalışanı tanık ...'in dış kapıyı kapatmak istediği ancak başarılı olamadığı, mağdur ...'nın elinde bıçak, ...'in eline geçirdiği demir vileda sopası bulunduğu halde sanığa saldırdıkları, sanığın 'çıkın işyerimden, gidin başımdan, benimle uğraşmayın' diyerek bağırmasına rağmen mağdurların vurdukları darbeler sonucu sanığı yaraladıkları, kavga sırasında mağdurların lokantanın içini dağıttıkları ve kendilerine engel olmak isteyen tanık ...'i de basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaraladıkları, bu sırada sanık ...'in eline geçirdiği metal cisimle kendisini savunarak mağdurlara vurduktan sonra bir fırsatını bulup lokantanın dışına çıktığı, abancasını almak amacıyla aracına doğru koştuğu mağdurların kendisine yeniden saldıracaklarından korkup paniklediği ve olayın heyecanı ile anahtarın gelmesini beklemeden aracın ön kapı camını ayağı ile kırarak torpido gözünde bulunan tabancasını çıkarttığı, peşinden koşarak üzerine gelen mağdurların bacak bölgelerine ayrı ayrı ateş ederek onları yaraladığı anlaşılmıştır.
    Tüm açıklamalar ve somut olay birlikte değerlendirildiğinde; gece yarısı sanığın ... yerine gelen mağdurların olayın başından beri saldırgan bir tavır içerisinde bulunup kavga çıkararak sanığı ... yerinde bıçak ve sopa ile kovalayıp yaraladıkları olayda meşru savunmada gözönüne alınacak saldırıya ilişkin tüm şartların bulunduğu ve savunmanın zorunlu olduğu bu olayda sanığın maruz kaldığı saldırının etkisiyle içine düştüğü psikolojik hal nedeniyle panik içerisinde olayın heyecanı ve korkusu ile tabanca ile karşı vermesi orantılı ve beklenebilecek bir durum olmakla birlikte kullanılan tabancanın kullanılış biçimi ve ölçüsü saldırıyı sona erdirip tehlikeyi uzaklaştırmaya yeter düzeyde olmalıdır. Saldırıya uğrayan kişi ölçüsüz ve dengesiz bir biçimde savunmada bulunup ağır bir sonuca yol açacak biçimde karşılık verecek olursa sorumluluğu tamamen ortadan kaldırmak mümkün olmayacaktır. Olayda, sanığın yaptığı atışlarla her iki mağduru da ikişer mermi isabet edecek biçimde ölçüsüz/orantısız biçimde yaralaması söz konusu olduğundan meşru savunmada mazur görülebilecek bir heyecan, korku ve telaş ile sınırın aşıldığı kabul edilmelidir. Sonuç olarak sanığın TCK’nın 27. maddesinin 2. fıkrasının uygulanma şartlarının gerçekleştirdiği kabul edilerek hakkında TCK'nın 27/2 ve CMK'nın 223/2-c maddeleri uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerektiğini düşündüğümüzden sayın çoğunluğun TCK’nın 25/1. maddesinin uygulanması düşüncesine iştirak edilmemiştir." görüşüyle,
    Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurulu Üyesi de; sanık hakkında TCK’nın 27/2. maddesi hükmünün uygulanması gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    Ulaşılan bu sonuç karşısında, sanık hakkında TCK’nın 27/2. maddesi hükmünün uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığının, TCK’nın 27/2. maddesi hükmünün uygulanma koşullarının oluşmadığının kabulü hâlinde; sanık hakkında uygulanan haksız tahrik indirim oranında isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkin uyuşmazlık konuları değerlendirilmemiştir.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile KABULÜNE,
    2- Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 22.10.2018 tarihli ve 19863-15655 sayılı onama ilamının KALDIRILMASINA,
    3- ... 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 15.06.2015 tarihli ve 7-119 sayılı hükmünün sanık ...'in katılanlar ... ve ...'e yönelik eylemlerini meşru savunma koşulları altında gerçekleştirdiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 14.06.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.



    Hemen Ara