Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2022/2 Esas 2022/449 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2022/2
Karar No: 2022/449
Karar Tarihi: 15.06.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2022/2 Esas 2022/449 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2022/2 E.  ,  2022/449 K.

    "İçtihat Metni"



    Yargıtay Dairesi : 11. Ceza Dairesi


    Nitelikli dolandırıcılık ve resmî belgede sahtecilik suçlarından açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda sanıklar ... ve ...'nın beraatlerine ilişkin ... Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 27.12.2013 tarihli ve 254-444 sayılı hükümlerin katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 15. Ceza Dairesince 16.10.2019 tarih ve 8008-10094 sayı ile;
    "Soruşturma aşamasında beyanları alınmış olan Muammer Uğur ve ... Başer'in ve sanıkların da tanıdıklarını beyan ettikleri İsmail Özbey ve ... ile katılanın dinlenilmesinden, tanıklarla sanıkların husumet doğuracak davalarının olup olmadığının tespitinden sonra sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği hâlde yazılı şekilde eksik araştırma sonucu hükümler kurulması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    ... Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesi ise 19.12.2019 tarih ve 278-405 sayı ile direnerek önceki hükümlerde olduğu gibi sanıkların beraatlerine karar vermiştir.
    Direnme kararına konu bu hükümlerin de Cumhuriyet savcısı ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 30.08.2020 tarihli ve 30747 sayılı "Bozma" istekli tebliğnamesiyle dosya, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 22.06.2021 tarihli ve 196 sayılı kararı uyarınca Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 01.07.2021 tarihinden geçerli olmak üzere kapatılmasına ve arşivinde bulunan dosyaların Yargıtay 11. Ceza Dairesine devredilmesine karar verildiğinden, 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 307. maddesi uyarınca 11. Ceza Dairesine gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Özel Dairece 02.12.2021 tarih ve 26353-11492 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar; sanıklar hakkında nitelikli dolandırıcılık ve resmî belgede sahtecilik suçlarından eksik araştırma ile karar verilip verilmediğinin belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle;
    1- Sanıklara atılı nitelikli dolandırıcılık suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının,
    2- Sanıklara atılı resmî belgede sahtecilik suçunun dava zamanaşımına uğrayıp uğramadığının,
    Değerlendirilmesi gerekmekte olup yapılan müzakere sırasında bir kısım Ceza Genel Kurulu Üyelerince sanıklara atılı nitelikli dolandırıcılık suçundan eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının (1) numaralı ön sorun konusundan önce tartışılması gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine uyuşmazlık konuları bu doğrultuda ele alınmıştır.
    İncelenen dosya kapsamından;
    ... Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 18.06.2013 tarihli ve 27131-1100 sayılı iddianamesi ile; sanıklar ... ve ...'nın, katılan ...'a sattıkları aracın devrini vermemeleri üzerine ... bedelinin iadesi olarak tamamen sahte olarak oluşturulmuş suça konu çeki katılana vermek suretiyle nitelikli dolandırıcılık ve resmî belgede sahtecilik suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açıldığı,
    ... Güngören Şubesinin 18.04.2012 tarihli ve 4594 sayılı yazısına göre; suça konu Z5899082 seri nolu çekin de içinde bulunduğu koçanın ...Tekstil Paz. San. ve Tic. Ltd. Şti'ye teslim edildiği, suça konu çekin 12.09.2011 tarihinde takastan sorularak ödendiği ve takastan ödenen çek görüntüsünün ekte gönderildiği, çek aslı görülmeden sahtelik kontrolü yapılamamakla birlikte müşteriden piyasada kopyalanmış çeklerinin bulunduğu bilgisinin alındığı,
    ... Güngören Şubesinin 18.04.2012 tarihli ve 4594 sayılı yazısı ekindeki çek görüntü evrakının incelenmesinde; ... Güngören Şubesine ait Z5899082 seri nolu, keşidecisi ...Tekstil Pazarlama San. Tic. Ltd. Şti, keşide yeri ..., keşide tarihi 11.09.2011 olan 12.500 TL bedelli çekin "Refah Tekstil Konfeksiyon ... Yalçınkaya" emrine düzenlendiği, arkasında "Refah Tekstil Konfeksiyon ... Yalçınkaya" kaşe ve imzasının bulunduğu,
    Soruşturma evresinde düzenlenen 11.06.2013 tarihli bilirkişi raporuna göre; uygun optik ekipman kullanılmak suretiyle yapılan incelemede, suça konu çekteki yazılar ve imzalar ile katılan ve sanıklar ile tanıklar Atilla Yılmaz ...ve ...'nun yazı ve imza örnekleri arasında genel tersim özellikleri, ortak harflerin ve gramaların konstrüksiyonu, başlatılış ve sonlandırılış tarzları, istif ve kompozisyon karakteristikleri, işleklik derecesi, sürat ve seyir, eğim, yön ve doğrultu, bağlantılar ve geçişler, aşılanmalar, fulaj, noktalamalar ve sair itiyadi yazı imza unsurları bakımından, aynı el ürünü olduklarını gösterir nitelik ve yeterlilikte uygunluklar ve benzerlikler saptanmadığı,
    Mahkemece yapılan 15.11.2013 tarihli gözleme göre; ... Adli Emanetinin 2012/4944 sırasında kayıtlı ... Güngören Şubesine ait, keşidecisi ...Tekstil Pazarlama San. Tic. Ltd. Şti, keşide yeri ..., keşide tarihi 04.04.2012 olan 15.000 TL bedelli suça konu çekin Sabri Uçar emrine düzenlendiği, arkasında Sabri Uçar isim ve imzası sonrasında,
    isim ve imzası, sonrasında Ersan Arslan isim ve imzası, sonrasında ise ... kaşesi ve ciro imzası bulunduğu, çekin bilinen çeklere göre daha açık renkte olup bunun dışında normal çek görünümünde olduğu ve herhangi bir silinti ve tahrifat bulunmadığı,
    Anlaşılmaktadır.
    Katılan ... Savcılıkta; sanıklar ... ve ...'nın sahibi olduğu....İnşaat firmasıyla alışverişinin olduğunu, bir araba satın aldığını, 17.000 TL ödediğini, ancak aracın satışını veremediklerini, bunun üzerine arabayı iade ettiğini, sanıkların da alacağına karşılık 15.000 TL'lik suça konu müşteri çekini ...'ndaki ... yerlerinde ciro yapmadan kendisine verdiklerini, çeki aldığı gün ... yerinde sadece sanık ...'nın olduğunu, sanık ...'nın da durumdan haberdar olduğunu ve kendisine "Sen ... yerimize git ... ile görüş, ben geleceğim." dediğini ancak gelmediğini, sanıkların birlikte bu alışverişi yaptıklarını, bankadan ilk sordurduğunda çekin sağlam olduğunu öğrenince çeki kabul ettiğini, kalan 2.000 TL alacağını da sanıkların daha sonra nakit olarak vereceklerini söylediklerini ancak vermediklerini, daha sonra çekin günü gelmeden bankadan tekrar sorduğunda çekin sahte olduğunu öğrendiğini, çekteki keşideciyi, lehtarı ve cirantaları tanımadığını,
    Mağdur ... Kollukta; suça konu çekin firması ile hiçbir ilgisinin olmadığını, taklit bir çek olduğunu, çek üzerindeki yazı ve imzaların kendisine ait olmadığını,
    Tanıklar .. katılan ...'ın yıllardır yakın arkadaşı olduklarını, sanıkları daha önceden tanımadıklarını, katılanın ticari bir ... dolayısıyla sanık ...'dan plakasını hatırlayamadıkları 2008 model Clio marka bir ... aldığını, bu görüşme sırasında katılanın yanında olduklarını, sanık ...'in ilerleyen zamanda aracın satışını katılana vermediğini, sadece araca karşılık 15.000 TL değerinde bir çek verdiğini, çeki katılanın bankadan sorgulattığında sahte çıktığını öğrendiğini,
    Tanık ... ....ollukta; katılanı ve sanıkları tanıdığını, tanıklar.... tanımadığını, katılan ve sanıklar ile akrabalık bağının veya husumetinin bulunmadığını, her iki tarafın da nakliyecilik işi ile uğraştığını, katılanın sanıklardan markasını tam olarak bilmediği bir araba satın aldığını ve daha sonra sanıkların bir sebepten dolayı aracın satışını veremedikleri için katılanın arabayı geri verdiğini, katılanın arabayı kaç liraya aldığını bilmediğini, çek alışverişi ile ilgili bilgisinin olmadığını,
    Hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen ve soruşturma evresinde şüpheli olarak ifadesi alınan ...Kollukta; Sabri Uçar isimli şahsı tanımadığını, kendisine ait kamyon ile 2010 yılından 2012 yılının sonuna kadar yaklaşık 3 yıl sanıklara ait ..Nakliyat isimli firmaya nakliye işi yaptığını, kimseye çek vermediğini ve çek cirosu da yapmadığını, suça konu çek fotokopisinin arkasındaki kaşenin kendisine ait olduğunu ancak imzayı kendisinin atmadığını, kaşesinin üzerine imza atarak çeki ciro edenin kim olduğunu bilmediğini, çalıştığı zamanlarda kaşesini Sarılar Nakliyat firmasının yazıhanesinde bıraktığını,
    Beyan etmişlerdir.
    Sanık ... soruşturma evresinde; .. Şti'nin kendisi ile kardeşi olan diğer sanık ...'ya ait olduğunu, şirketin yaklaşık 1,5 yıldır faaliyet göstermediğini, "... Caddesi No: 3/1 ..." adresinde ise hiç bulunmadıklarını, suça konu çekin kendisine ait olmadığını, katılan ve çekin arkasında cirosu bulunan Sabri ....ile okunamayan kaşenin altına yazılı numaraların hiçbirini tanımadığını, katılanın kendisini nereden tanıdığını bilemediğini, katılana bir otomobil satmadıklarını, suça konu çekte de kendisinin ya da sanık ...'in herhangi bir cirosunun bulunmadığını, katılanın gösterdiği tanıkların da kim olduğunu bilmediğini,
    Kovuşturma evresinde ise; tanık İsmail Özbey'i kardeşinin yanına gelip gittiği için, ...'nu da nakliye işi yaptığı için tanıdığını, ...'nun çek alıp çek sattığını, muhtemelen aynı çeki tanık İsmail Özbey'e verdiğini, aralarında zaten bir ticaret ilişkisinin olduğunu, katılana araba satmadıklarını, çek de ciro etmediklerini, katılan ve tanıklarla geçmişe dayalı hiçbir husumetinin olmadığını,
    Sanık ... soruşturma evresinde; suça konu çekin ve çekteki imza ile yazıların kendisine ait olmadığını, işleri dolayısıyla böyle bir çeki kimseden almadığını ve hiçbir kimseye de vermediğini, Sabri Uçar, Ünal Oğuz, Ersan Arslan ve son keşideci olarak yazılan ve altında numaraları olan şahsı tanımadığını, "... Cad No: 3" sayılı yerde bir adresinin olmadığını, katılanı tanımadığını, Özsarılar Ltd. Şti. adında yaklaşık olarak 2 yıldır resmî olarak işlerini yürüttüğü bir şirketinin olduğunu,
    Kovuşturma evresinde ise; ağabeyi olan sanık ... ve enişteleri olan . ile birlikte nakliye ve inşaat işi yaptıklarını, tanık..'in kardeşi olan Yusuf Özbey'den araçlarına yakıt aldıklarını ancak faturalar sahte çıkınca yargılandıklarını, ..'e iki adet otomobil ve bir adet çift kabin kamyonet sattıklarını, sözleşme yaptıklarını, tanık İsmail ve kardeşi Yusuf ile kendilerini tanık ... Başer'in tanıştırdığını, taş ocağı işletmecisi olan tanık ... ile ticaret yaptıklarını, çek verip çek aldıklarını, Y..u tanıdığını, arabasıyla kendilerine nakliye işi yaptığını, ..u'nun verdiği çek sahte çıktığından hakkında ... 2. Ağır Ceza Mahkemesine dava açıldığını, tanık ... ise tanımadığını, suça konu çekle alakasının olmadığını, bu çeki katılana vermediklerini, katılan ve ...Tekstil şirketi ile ilgisinin olmadığını, katılanı olayların olduğu tarihte Yu.. aracılığı ile ... yerine gelmesi nedeniyle birkaç kez gördüğünü, Yusuf Özbey ile o tarihte ticari ilişkisinin olduğunu, ... alıp verdiklerini, ..a çek ve senet de verdiklerini, katılan ile ise hiçbir zaman ticari ilişkisinin olmadığını, katılandan ... da satın almadığını, tanık ... Başer'i tanıdığını, bir ara ortak ... yaptıklarını, fakat tanık ...'ın çekle ilgili beyanlarının doğru olmadığını,
    Savunmuşlardır.
    1- Sanıklara atılı nitelikli dolandırıcılık suçundan eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığı;
    Ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delillerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK, adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirmede;
    Sanıklar ... ve ...'nın, katılan ...'a sattıkları aracın devrini vermemeleri üzerine ... bedelinin iadesi olarak tamamen sahte olarak oluşturulmuş suça konu 15.000 TL tutarındaki çeki katılana vermek suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu işledikleri iddia edilen olayda;
    Katılanın olaya ilişkin olarak Savcılıkta alınan beyanında sanıklardan bir ... satın aldığını, 17.000 TL ödediğini, ancak sanıkların aracın satışını veremediklerini, bunun üzerine aracı sanıklara iade ettiğini, sanıkların da alacağına karşılık 15.000 TL'lik suça konu çeki ...'ndaki ... yerlerinde ciro yapmadan kendisine verdiklerini, sanıkların kalan 2.000 TL alacağını daha sonra nakit olarak vereceklerini söylediklerini ancak vermediklerini ifade etmek suretiyle sanıklar ile arasında gerçekleşen harici ... alım satımı ile çekin hangi aşamada, nerede ve ne suretle kendisine verildiğine ilişkin kronolojik olarak ayrıntılı anlatımda bulunması, katılanın arkadaşı olduklarını beyan eden tanıklar Muammer Uğur ve İsmail Özbey'in katılanın sanıklardan bir ... satın aldığını ancak aracın satışının katılana verilmediğini ifade etmeleri, katılanı ve sanıkları tanıdığını beyan eden tanık ... Başer'in de katılanın aracı geri verirken çek aldığını, 2.000 TL'nin daha sonra nakit olarak ödenmesini kararlaştırdıklarını ifade etmesi birlikte değerlendirildiğinde; sanıkların katılana haricen satıp bedelini aldıkları aracın devrini verememeleri üzerine katılanın aracı iade ettiği, sanıkların da ödenen ... bedeline mahsuben katılana suça konu çeki verdiklerinin anlaşıldığı ve bu nedenle de sanıklar hakkında eksik araştırma ile hüküm kurulmadığı kabul edilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanıklar hakkında eksik araştırma ile karar verildiği gerekçesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    2- Sanıklar hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan eksik araştırma ile hüküm kurulmadığı sonucuna ulaşılması karşısında, sanıklara atılı nitelikli dolandırıcılık suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığı;
    Dolandırıcılık suçu 5237 sayılı TCK'nın 157. maddesinde; "Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir." şeklinde düzenlenmiş, 158. maddesinde ise suçun nitelikli hâlleri sayılmıştır.
    Mal varlığının yanında irade özgürlüğünün de korunduğu dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
    a) Failin bir takım hileli davranışlarda bulunması,
    b) Hileli davranışların mağduru aldatabilecek nitelikte olması,
    c) Failin hileli davranışlar sonucunda mağdurun veya başkasının aleyhine, kendisi veya başkası lehine haksız bir yarar sağlaması,
    Şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
    Fail kendisi veya başkasına yarar sağlamak amacıyla bilerek ve isteyerek hileli davranışlar yapmalı, bu davranışlarla bir başkasına zarar vermeli, verilen zarar ile eylem arasında uygun nedensellik bağı bulunmalı ve zarar da, nesnel ölçüler göz önünde bulundurularak belirlenecek ekonomik bir zarar olmalıdır.
    Görüldüğü gibi, dolandırıcılık suçunu diğer mal varlığına karşı işlenen suç tiplerinden farklı kılan husus, aldatma temeline dayanan bir suç olmasıdır. Birden çok hukuki konusu olan bu suç işlenirken, sadece mal varlığı zarar görmemekte, mağdurun veya suçtan zarar görenin iradesi de hileli davranışlarla yanıltılmaktadır. Madde gerekçesinde de, aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyiniyet ve güvenin bozulduğu, bu suretle kişinin irade serbestisinin etkilendiği ve irade özgürlüğünün ihlâl edildiği vurgulanmıştır.
    5237 sayılı TCK'nın 157. maddesinde yalnızca hileli davranıştan söz edilmiş olmasına göre, her türlü hileli davranışın dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesi gerekmektedir.
    Kanun koyucu anılan maddede hilenin tanımını yapmayarak suçun maddi konusunun hareket kısmını oluşturan hileli davranışların nelerden ibaret olduğunu belirtmemiş, bilinçli olarak bu hususu öğreti ve uygulamaya bırakmıştır.
    "Hile", Türk Dili Kurumu sözlüğünde; "Birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, desise, entrika" (Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, s. 891) şeklinde, uygulamadaki yerleşmiş kabule göre ise; "Hile nitelikli yalandır. Yalan belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırmalıdır. Kullanılan hile ile mağdur yanılgıya düşürülmeli ve yanıltma sonucu kandırıcı davranışlarla yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hileli davranışın aldatacak nitelikte olması gerekir. Basit bir yalan hileli hareket olarak kabul edilemez." biçiminde tanımlanmıştır.
    Öğretide de hile ile ilgili olarak; "Olaylara ilişkin yalan açıklamaların ve sarf edilen sözlerin doğruluğunu kuvvetlendirecek ve böylece muhatabın inceleme eğilimini etkileyebilecek yoğunluk ve güçte olması ve bu bakımdan gerektiğinde bir takım dış hareketler ekleyerek veya böylece var olan halden ve koşullardan yararlanarak, almayacağı bir kararı bir kimseye verdirtmek suretiyle onu aldatması, bu suretle başkasının zihin, fikir ve eylemlerinde bir hata meydana getirmesidir." (Sulhi Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler 2004, s. 453.), "Hile, oyun, aldatma, düzen demektir. Objektif olarak hataya düşürücü ve başkasının tasavvuru üzerinde etki doğurucu her davranış hiledir." (... Centel/Hamide Zafer/Özlem Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Cilt I, Beta Yayınevi, 4. Baskı, Eylül 2017, ..., s. 502-503.) biçiminde tanımlara yer verilmiştir.
    Yerleşmiş uygulamalar ve öğretideki baskın görüşlere göre ortaya konulan ilkeler göz önünde bulundurulduğunda; hile, maddi olmayan yollarla karşısındakini aldatan, hataya düşüren, düzen, dolap, oyun, entrika ve bunun gibi her türlü eylem olarak kabul edilebilir. Bu eylemler bir gösteriş biçiminde olabileceği gibi, gizli davranışlar olarak da ortaya çıkabilir. Gösterişte, fail sahip bulunmadığı imkânlara ve sıfata sahip olduğunu bildirmekte, gizli davranışta ise kendi durum veya sıfatını gizlemektedir. Ancak sadece yalan söylemek, dolandırıcılık suçunun hile unsurunun gerçekleşmesi bakımından yeterli değildir. Kanun koyucu yalanı belirli bir takım şekiller altında yapıldığı ve kamu düzenini bozacak nitelikte bulunduğu hallerde cezalandırmaktadır. Böyle olunca hukuki işlemlerde, sözleşmelerde bir kişi mücerret yalan söyleyerek diğerini aldatmış bulunuyorsa bu basit şekildeki aldatma, dolandırıcılık suçunun oluşumuna yetmeyecektir. Yapılan yalan açıklamaların dolandırıcılık suçunun hileli davranış unsurunu oluşturabilmesi için, bu açıklamaların doğruluğunu kabul ettirebilecek, böylece muhatabın inceleme eğilimini etkisiz bırakabilecek yoğunluk ve güçte olması ve gerektiğinde yalana bir takım dış hareketlerin eklenmiş bulunması gerekir.
    Failin davranışlarının hileli olup olmadığının belirlenmesi noktasında öğretide şu görüşlere de yer verilmiştir: "Hangi hareketin aldatmaya elverişli olduğu somut olaya göre ve mağdurun içinde bulunduğu duruma göre belirlenmelidir. Bu konuda önceden bir kriter oluşturmak olanaklı değildir." (Veli ... Özbek/Koray Doğan/Pınar Bacaksız, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 15. Baskı, ... 2020, s. 717.), "Hileli davranışın anlamı birtakım sahte, suni hareketler ile gerçeğin çarpıtılması, gizlenmesi ve saklanmasıdır." (Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Yetkin Yayınevi, 13. Baskı, ... 2020, s. 439.), "Hilenin, mağduru hataya sürükleyecek nitelikte olması yeterlidir; ortalama bir insanı hataya sürükleyecek nitelikte olması aranmaz. Bu nedenle, davranışın hile teşkil edip etmediği muhataba ve olaya göre değerlendirilmelidir." (Centel/Zafer/Çakmut, s. 509.).
    Esasen, hangi davranışların hileli olup olmadığı konusunda genel bir kural koymak oldukça zor olmakla birlikte, bu konuda olaysal olarak değerlendirme yapılmalı, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmak suretiyle sonuca ulaşılmalıdır.
    Uyuşmazlık konusunu ilgilendiren tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında işlenen dolandırıcılık suçu ise, suç tarihi itibarıyla TCK'nın 158. maddesinin birinci fıkrasının (h) bendinde;
    "Dolandırıcılık suçunun;
    ...
    h- Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında işlenmesi hâlinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur." şeklinde düzenlenmiş; 02.12.2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 24.11.2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun'un 14. maddesi ile TCK'nın 158. maddesine; "Bu madde ile 157 nci maddede yer alan suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır." şeklinde üçüncü fıkra eklenmiştir.
    Bu maddenin gerekçesinin ilgili bölümlerinde ise, "Ticari faaliyeti meslek olarak icra eden kişilerin güvenilirliğini sağlamak amacıyla, dolandırıcılık suçunun tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında işlenmesi, bu suçun temel şekline nazaran daha ağır cezayı gerektiren bir nitelikli unsur olarak kabul edilmiştir." açıklamalarına yer verilmiştir.

    TCK'nın 158. maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi uyarınca tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında, kooperatif yöneticilerinin de kooperatifin faaliyeti kapsamında dolandırıcılık suçunu işlemeleri nitelikli hâl olarak öngörülmüştür. Ticari faaliyeti meslek olarak icra eden kişilerin güvenilirliğinin en üst düzeyde olması gereği, toplumsal hayatta ihtiyaç duyulan kişiler arasındaki dürüstlük ve güvenirliliğe ticari hayatın daha çok muhtaç olması nedeniyle, böyle bir artırım nedeni öngörülmüştür.
    Anılan bentte iki tür suç öngörülmüştür. Bunlardan birisi ticari faaliyet sırasında dolandırıcılık; diğeri ise, kooperatifin faaliyeti kapsamında dolandırıcılıktır. Bu suç, özgü bir suçtur. Bu suçu ancak, tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişiler ya da kooperatif yöneticileri işleyebilir. Bunların dışındakilerin bu suçu işleyebilme olanağı bulunmamaktadır. Örneğin, esnafın veya tacir sıfatı, şirket yöneticisi ya da şirket adına hareket eden kişi özelliği bulunmayan gerçek kişiler, kooperatif denetçileri ve üyeleri bu suçu işleyemezler.
    Bu nitelikli hâlin oluşması için, failin tacir ya da şirket yöneticisi veya şirket adına hareket eden kimse olması yeterli değildir. Aynı zamanda aldatıcı nitelikteki eylemin, ticari faaliyetleri sırasında gerçekleştirilmiş olması gerekir.
    Diğer taraftan, uyuşmazlık konusu ile ilgisi bakımından değinilmesi gereken 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun "Araçların satış, devir ve tescili ile bu işlemlerle ilgili yetki ve sorumluluk" başlığını taşıyan 20. maddesinin (d) bendinde;
    "Tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirleri, satış ve devri yapılacak araçtan dolayı motorlu taşıtlar vergisi, gecikme faizi, gecikme zammı, vergi cezası ve trafik idari para cezası borcu bulunmadığının tespit edilmesi ve taşıt üzerinde satış ve/veya devri kısıtlayıcı herhangi bir tedbir veya kayıt bulunmaması halinde, ... sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi veya trafik tescil kayıtları esas alınarak noterler tarafından yapılır. Noterler tarafından yapılmayan her çeşit satış ve devirler geçersizdir.
    Satış ve devir işlemi, siciline işlenmek üzere üç işgünü içerisinde ilgili trafik tescil kuruluşu ile vergi dairesine bildirilir. Bu bildirimle birlikte alıcı adına trafik tescil işlemi gerçekleşmiş sayılır. Satış ve devir tarihi itibariyle, 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu hükümleri uyarınca eski malikin vergi mükellefiyeti sona erer, yeni malikin vergi mükellefiyeti başlar..." düzenlemesi öngörülmüştür.
    Görüldüğü gibi 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 20/d maddesi uyarınca tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirlerinin, ... sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi esas alınarak noterler tarafından yapılacağı, noterler tarafından yapılmayan satış ve devirlerin geçersiz olduğu hükme bağlanmıştır. Bu durumda trafik siciline kayıtlı araçların mülkiyetinin devrini öngören sözleşmelerin geçerliliği, maddede öngörülen şekil şartlarına uygun şekilde yapılmalarına bağlı olup, geçerlilik koşulu olan bu şekle uyulmaksızın yapılan sözleşmeler geçersiz olduğundan, geçersiz satış sözleşmesi uyarınca taraflar verdiklerini geri isteyebileceklerdir. Geçersiz sözleşmeye dayalı olarak aracı teslim alan geri verme yükümlülüğü altında bulunurken, aracın kayıt maliki de sebepsiz zenginleşme kuralları uyarınca bedeli iade edecektir.
    Bu açıklamalardan sonra, borcun yenilenmesi ve önceden doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunulması hususlarına da değinilmesinde yarar vardır.
    Borcun yenilenmesi (tecdit), borcu sona erdiren sebeplerden birisi olup neticede yeni bir borç meydana getirilmektedir. Suç tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun "Borçların Sukutu" başlıklı üçüncü babında yer alan 114. maddesinin birinci fıkrasında "Borcun tecdidi akitten vazıh surette anlaşılmak lazımdır." hükmü ile 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren ve Yerel Mahkeme karar tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun "Borçların ve Borç İlişkilerinin Sona Ermesi" başlıklı üçüncü bölümünde yer alan 133. maddesinin birinci fıkrasında "Yeni bir borçla mevcut bir borcun sona erdirilmesi, ancak tarafların bu yöndeki açık iradesi ile olur." hükmü düzenlenmiştir. Buna göre, tarafların yeni bir borç ilişkisi kurarlarken, eskisini ortadan kaldırmak amacıyla hareket ettikleri yapılan işlemin içeriğinden ya da işin özelliklerinden makul surette çıkarılamıyorsa, borcun yenilenmesi söz konusu olmaz.
    Hukuk Genel Kurulunun 13.02.2013 tarihli, 666-238 sayılı ve 11.11.2015 tarihli, 2591-2584 sayılı kararlarında da açıklandığı üzere; borcun yenilenmesi, eski borcun, yeni bir borç meydana getirilerek sona erdirilmesidir. Taraflar yeni bir borç meydana getirirlerken eskisini ortadan kaldırmak iradesine sahip bulunmalıdırlar. Buna göre, taraflar arasında ikinci bir borç ilişkisinin kurulması veya mevcut borcu değiştiren yeni bir işlemin yapılması, yenileme için birer karine sayılamaz; şüphe ve tereddüt hâlinde, asıl borç ilişkisinin devam ettiği, tarafların buna son vermek istemedikleri kabul edilecektir. Borcun yenilenmesinde, borç ilişkisi eski olmakla birlikte doğan yeni bir borç söz konusudur.
    Ceza Genel Kurulunun 03.03.1998 tarihli, 8-69 sayılı ve 27.11.2018 tarihli ve 505-571 sayılı kararlarında belirtildiği üzere, dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için mağdur veya bir başkasına verilen zarar, sanığın hileli söz ve davranışlarından sonra ve bu nitelikteki söz ve davranışların sonucu oluşmalıdır. Hâliyle de, borcun yenilenmesi amacıyla hile kullanılması durumunda, diğer unsurların da bulunması şartıyla dolandırıcılık suçunun oluşacağı açıktır. Ancak, borcun yenilenmesi, diğer bir ifadeyle eskisinin sona erdirilip yeni bir borç meydana getirilmesi söz konusu değil ise önceden oluşmuş bir zarar veya doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunulması hâlinde dolandırıcılık suçu oluşmaz. Zira karşı taraf, zararın veya alacağının varlığından haberdar olup zarar veya borç, kandırıcı nitelikteki davranışlar sonucu oluşmamıştır.
    Bu açıklamalar ışığında (1) numaralı ön soruna ilişkin yapılan değerlendirmede;
    Önceki uyuşmazlık konusunda anlatıldığı şekilde gerçekleşen olayda;
    Katılan ...'ın alınan beyanında, sanıklar ... ve ...'nın sahibi olduğu Özsarılar İnşaat firmasıyla ticaret yaptığını ve sanıklara 17.000 TL ödeyerek bir ... satın aldığını, sanıkların aracın satışını verememeleri üzerine aracı iade ettiğini, sanıkların da alacağına karşılık 15.000 TL tutarındaki suça konu çeki kendisine verdiklerini, kalan 2.000 TL'yi de daha sonra nakit olarak vereceklerini söylediklerini ancak vermediklerini, bankadan sorduğunda çekin sahte olduğunu öğrendiğini ifade etmesi, tanıklar Muammer Uğur, İsmail Özbey ve ... Başer'in de katılanın beyanını doğrulamaları, katılanın ve tanıkların beyanları içeriğinden sanıkların suça konu çeki noter satışını verememeleri nedeniyle kendilerine iade edilen aracın haricen satışı esnasında almış oldukları paranın kısmi karşılığı olarak önceden doğan bu borç nedeniyle katılana verdiklerinin sabit olması, sanıkların aracın haricen satışını yaptıkları sırada veya aracı iade almak amacıyla hile kullandıklarına dair herhangi bir iddianın bulunmaması, kalan 2.000 TL'nin de daha sonra ödeneceğinin kararlaştırılması suretiyle de borcun yenilenmesinin söz konusu olmaması hususları birlikte dikkate alındığında; sanıkların suça konu çeki önceden doğan borç nedeniyle katılana verdikleri ve sanıklara atılı nitelikli dolandırıcılık suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, usul ve kanuna uygun olan Yerel Mahkemenin sanıklar hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen direnme kararına konu beraat hükümlerinin nitelikli dolandırıcılık suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı gerekçesiyle onanmasına karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; "Yüksek Genel Kurulun sayın çoğunluğu ile aramızdaki uyuşmazlığın temeli sanıklara atılı nitelikli dolandırıcılık suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığı hususudur.
    Somut olayda özellikle sahte olduğu anlaşılan çekin hangi aşamada müştekiye verildiği hususunun araştırılmasına dair eksik soruşturma bulunduğu konusundaki ön sorun yönünden Genel Kurulca eksik soruşturma bulunmadığı yönünde çoğunluk görüşü olduğundan ... bu muhalefet şerhimiz eldeki deliller kapsamında yazılmıştır.
    Oluş ve dosya kapsamına göre kardeş olan sanıkların katılana 17.000 TL karşılığında araba sattıkları, ancak devrini veremedikleri, katılanın ödediği bedelin iadesi için katılana suça konu 15.000 TL bedelli 04.04.2012 tarihli çeki verdikleri, katılanın bankadan sorduğunda çekin sahte olduğunu öğrendiği anlaşılmaktadır.
    Uyuşmazlığın daha iyi anlaşılabilmesi açısından katılanın ilk beyanının irdelenmesi gerekmektedir. Katılan ile sanıklar arasında bir ... alışverişi olduğu tartışmasızdır. Katılan sanıklardan bir ... satın almış, aracı fiilen teslim almış, bunun karşılığında sanıklara 17.000 TL ödeme yapmıştır. Ancak sanıklar tarafından aracın devrinin verilememesi üzerine katılan aracı sanıklara iade etmiş, bu iade sırasında sanıklar katılana kendi ... yerlerinde 15.000 TL bedelli çeki vermişlerdir. Katılan çekin sağlam olduğunu öğrenince çeki kabul etmiştir. Sanıklar kalan 2.000 TL’yi daha sonra vereceklerini söylemişler ancak vermemişlerdir. Suça konu çekin ise daha önceden düzenlenmiş gerçek olan ve ödenen bir çekin bilgileri esas alınarak tamamen sahte olarak hazırlanmış bir çek olduğu anlaşılmıştır.
    Somut olayda iki aşamalı bir ticari ilişki söz konusudur. Birinci aşama sanıkların 17.000 TL bedelle bir ... satmaları, aracı fiilen teslim etmeleri aşamasıdır. İkinci aşama ise, aracın devrinin verilememesi üzerine aracın sanıklara iadesini sağlamak için müştekiye 17.000 TL bedelli sahte çek verme aşamasıdır. Dolayısıyla sanıklar devrini veremedikleri aracın fiilen kendilerine teslimini sağlamak için sahte çeki kullanmışlar ve bu şekilde aracı müştekiden geri almışlardır. Başka bir ifadeyle müşteki sahte çeke güvenerek aracı sanıklara teslim etmiştir. Sahte çekin ikinci aşamadaki bu ticari ilişkide ... olarak kullanılması nazara alındığında sanıkların üzerine atılı bankanın maddi varlığı olan çek kullanılmak üzere dolandırıcılık suçunun unsurları itibarıyla oluştuğu kabul edilmelidir. Sanıkların aracın fiilen devrini sağlamak için sahte çeki kullanmaları hususu sabit olduğuna göre amaçlarının baştan itibaren müştekiyi dolandırmak olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
    Sayın çoğunluğun kabul ettiği gibi burada önceden doğmuş bir borca karşılık verilmiş bir sahte çek söz konusu olmayıp, yukarıda anlatıldığı üzere ikinci aşamadaki hukuki ilişki sırasında aracın tekrar kendilerine teslim edilmesini sağlamak amacıyla kullanılmış ve bu şekliyle dolandırıcılığa konu olan bir sahte çek söz konusudur.
    Yukarıda açıklanan gerekçelerle sanıkların üzerine atılı bankanın maddi varlıklarından olan sahte çek kullanılmak suretiyle dolandırıcılık suçunu işlemiş olduklarından sayın çoğunluğun atılı suçun unsurları itibarıyla oluşmadığı yönündeki görüşüne katılmıyorum." gerekçesiyle,
    Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi de; benzer düşüncelerle,
    Karşı oy kullanmışlardır.
    3- Sanıklara atılı resmî belgede sahtecilik suçunun dava zamanaşımına uğrayıp uğramadığının değerlendirilmesine gelince;
    İncelenen dosya kapsamından;
    Sanıklar ... ve ... hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan açılan kamu davasında sanıkların sorgularının 04.12.2013 tarihinde yapıldığı, yapılan yargılama sonunda sanıkların beraatlerine ilişkin hükümlerin Özel Dairece eksik araştırma ile karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği,
    Bozma sonrası yapılan yargılamada Yerel Mahkemece sanıklar hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan verilen direnme kararına konu beraat hükümlerinin Cumhuriyet savcısı ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Özel Dairece direnmenin yerinde görülmediği,
    Anlaşılmaktadır.
    Suç tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK'nın 66. maddesinde; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde de beş yıldan fazla olmamak üzere hapis ya da adli para cezasını gerektiren suçlarda bu sürenin sekiz yıl olacağı hüküm altına alınmıştır. Aynı Kanun'un 67. maddesinin 3 ve 4. fıkraları uyarınca kesen bir nedenin varlığı hâlinde zamanaşımı, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak ve ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
    Ceza Genel Kurulunun 26.06.2012 tarihli ve 978–250 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup davayı düşüren hâllerden biri olan zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi hâlinde mahkeme ya da Yargıtay, resen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
    Sanıklar ... ve ...'ya atılı resmî belgede sahtecilik suçunun yaptırımı, suç tarihinde yürürlükte olan TCK'nın 204/1. maddesinde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası olarak düzenlenmiştir. Buna göre, TCK'nın 66/1-e maddesi uyarınca bu suçun asli dava zamanaşımı süresi sekiz yıl, aynı Kanun'un 67/4. maddesi göz önüne alındığında kesintili dava zamanaşımı süresi ise on iki yıldır.
    Bu açıklamalar ışığında (2) numaralı ön soruna ilişkin yapılan değerlendirmede;
    Daha ağır cezayı gerektiren başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve sanıklar ... ve ... yönünden 29.02.2012 tarihinde gerçekleştirdikleri iddia olunan eylemle ilgili olarak, iddianame tarihinin 18.06.2013 olduğu ve zamanaşımının son olarak sanıkların 04.12.2013 tarihinde yapılan sorguları ile kesildiği de gözetildiğinde, TCK'nın 66/1-e maddesinde öngörülen sekiz yıllık dava zamanaşımı süresi, adı geçen sanıklar yönünden 04.12.2021 tarihinde dolmuş bulunmaktadır.
    Bu itibarla, sanıklar ... ve ... hakkında resmî belgede sahtecilik suçu yönünden Yerel Mahkemece verilen direnme kararına konu hükümlerin, dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle bozulmasına, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK'nın, 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanıklar ... ve ... hakkındaki resmî belgede sahtecilik suçundan açılan kamu davasının 5237 sayılı TCK'nın 66/1-e ve 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
    Ulaşılan bu sonuç karşısında sanıklar hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan eksik araştırma ile karar verilip verilmediğinin belirlenmesine ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirilmemiştir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- ... Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 19.12.2019 tarihli ve 278-405 sayılı sanıklar ... ve ... hakkında;
    a) Nitelikli dolandırıcılık suçundan eksik araştırma ile hüküm kurulmadığına ilişkin direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA,
    b) Nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen direnme kararına konu beraat hükümlerinin sanıklara atılı nitelikli dolandırıcılık suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı gerekçesiyle ONANMASINA,
    c) Resmî belgede sahtecilik suçu yönünden kurulan beraat hükümlerinin ise, gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA, ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK'nın, 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün olduğundan, sanıklar ... ve ... hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan açılan kamu davasının 5237 sayılı TCK'nın 66/1-e ve 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 15.06.2022 tarihinde yapılan müzakerede sanıklara atılı nitelikli dolandırıcılık suçundan eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığına ilişkin uyuşmazlık konusu ile (1) numaralı ön sorun konusu bakımından oy çokluğu, (2) numaralı ön sorun konusu bakımından ise oy birliği ile karar verildi.


    Hemen Ara