Esas No: 2020/393
Karar No: 2022/467
Karar Tarihi: 22.06.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/393 Esas 2022/467 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2020/393 E. , 2022/467 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi:Asliye Ceza
Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda sanıklar ... ve . (.) .'nın beraatlerine ilişkin ... 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 09.05.2016 tarihli ve 277-411 sayılı hükümlerin katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 23. Ceza Dairesince 15.12.2016 tarih ve 12403-10779 sayı ile;"Katılanın istikrarlı bir şekilde tüm aşamalarda 'eniştesi olan ...'ın yönlendirmesi sonucu diğer sanık ...'a vekâletname verdiğine' ilişkin beyanları, sanıkların ise birbirlerini tanımadıklarına ve sanık ...'ın da 'katılanın daha önce çalıştığı ... yerini harita ve planlama işi ile ilgili başvurusu nedeni ile tanıdığını, emlakçı ... aracılığı ile ... isimli kişiye suça konu yeri sattığına ve parayı da emlakçı ve ... yerinde bulunan ... ve ...'ın yanında katılanın gönderdiği bir bayana teslim ettiğine' ilişkin savunmaları karşısında, gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından, öncelikle 10.07.2011-19.07.2011 tarihleri arasındaki sanıklar, katılan ve ...'a ilişkin HTS kayıtlarının getirtilerek bu tarihlerde birbirleri ile görüşme yapıp yapmadıkları, dolayısıyla birbirlerini tanıyıp tanımadıklarının tespiti, ayrıca emlakçı ...'in kimlik bilgilerinin tespiti ile tanık sıfatıyla beyanın alınarak 'suça konu taşınmazın satılması talimatının kim tarafından verildiği, sanık ...'ın taşınmazın satımı konusunda herhangi bir müdahalesinin olup olmadığının' sorulması, ayrıca yine ..., ... ve ...'ın tanık sıfatıyla beyanlarının alınarak 'suça konu taşınmazın satış bedelinin sanık ... tarafından katılanın gönderdiği bir bayana verilirken görüp görmediklerinin' sorulması, ayrıca yine sanık ...'ın çalıştığı ... yerine harita ve planlama işi ile ilgili bir başvurusunun olup olmadığının tespiti ve toplanan tüm delillerin sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden eksik incelemeyle yazılı şekilde beraat kararı verilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.Bozmaya uyan ... 3. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda sanıkların önceki hüküm gibi beraatlerine ilişkin 15.07.2011 tarihli ve 28-425 sayılı hükümlerin katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 15. Ceza Dairesince 12.02.2019 tarih ve 8419-633 sayı ile;"Sanıkların ifadelerinde birbirlerini tanımadıklarını beyan etmelerine rağmen, satış tarihinde ve öncesinde alınan iletişimin tespiti kayıtlarında, sanık ... ile taşınmazın satışının yapıldığı ...'nun görüştüklerinin sabit oluğu, katılan tarafından ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/35 esas, 2017/551 karar sayılı dosyasında açılan alacak davasında yapılan yargılamada, davalıların birbirlerini önceden tanıdıkları ve birlikte hareketle taşınmazı muvazaalı bir şekilde alım satım göstererek bedelini davacıya göndermedikleri kabul edilerek tazminat davasının kabulüne ve taşınmazın satış tarihi olan 15.07.2011 tarihinden itibaren 57.312,50 TL'nin sanık ... ve taşınmazı satın alan ...'ndan alınarak davacıya verilmesine karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği, sanık ...'nın ifadesinde, taşınmazın bedelini katılanın isteği üzerine yanına gelen sarışın bir bayana verdiğini beyan ettiği ancak ödemeyi ispatlayamadığı anlaşılmakla, sanıkların mahkûmiyetlerine hükmedilmesi gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde beraat hükümleri kurulması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.... 3. Asliye Ceza Mahkemesi ise 11.02.2020 tarih ve 210-111 sayı ile direnerek önceki hükümde olduğu gibi sanıkların beraatlerine karar vermiştir.Direnme kararına konu bu hükümlerin de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 07.06.2020 tarihli ve 31756 sayılı "Bozma" istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 15. Ceza Dairesince 08.10.2020 tarih ve 4009-9675 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklara atılı suçun yasal unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.Uyuşmazlık konusunun görüşülmesi sırasında bir kısım Ceza Genel Kurulu Üyeleri tarafından ileri sürülmesi üzerine uyuşmazlık konusu her iki sanık bakımından ayrı ayrı değerlendirilmiştir.
İncelenen dosya kapsamından; ... 5. Noterliğinin 29.11.2010 tarihli ve 18549 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde vekâletnamesine göre; katılan ... (.) .'ün ... ili, ilçeleri, nahiye ve köyleri hudutları dahilinden dilediği taşınmazı almaya ve satmaya, satış bedellerini almaya (ahzu kabza), tapuda gerekli işlemleri yapmaya sanık ...'ü vekil tayin ettiği,... Tapu Sicil Müdürlüğünün 06.12.2010 tarihli ve 17871 yevmiye numaralı resmî senedine göre; ... köyü, 2 pafta, 771 parsel, 4.585 m² tarla niteliğindeki taşınmazın 1/1 paylı mülkiyet (müşterek) hisse maliki olan . tarafından 6.000 TL bedelle katılan ...'e satıldığı, katılan ... adına taşınmazın alım işlemini sanık ...'ın gerçekleştirdiği,. Noterliğinin 13.07.2011 tarihli ve 6723 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde vekâletnamesine göre; katılan ...'in ..., ili ... ilçesi sınırları dahilinde sahibi bulunduğu gayrimenkulleri dilediği kişi veya kişilere dilediği bedel ve koşullarla satmaya, satış bedellerini almaya (ahzu kabza), tapuda gerekli işlemleri yapmaya sanık ... (.) .'yı vekil tayin ettiği,... Tapu Sicil Müdürlüğünün 15.07.2011 tarihli ve 10993 yevmiye numaralı resmî senedine göre; ... köyü, 2 pafta, 771 parsel, 4.585 m² tarla niteliğindeki taşınmazın 1/1 paylı mülkiyet (müşterek) hisse maliki olan katılan ... tarafından 7.200 TL bedelle tanık ...'na satıldığı, taşınmazın satış işlemini katılan ... adına sanık ...'ın gerçekleştirdiği,12.01.2012 tarihli ve 560 yevmiye numaralı imar uygulaması ile; 771 parsel numaralı tarlanın arsa vasfı ile % 40 DOP kesintisi sonucu ... Mahallesi, 11719 ada ve 5 numaralı, 7.96,19 m² parsele dönüştüğü, 829/2400 hissenin tanık ... adına tescil edildiği, tanık ... adına olan hissenin 2.750,27 m² olduğu, 1571/2400 hissenin ise tanık ... adına tescil edildiği ve tanık ... adına olan hissenin ise 5.211,92 m² olduğu,... 5. Noterliğinin 10.09.2014 tarihli ve 20713 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde vekâletnamesine göre; tanık ...'ın ... ili,. ilçesi, . Mahallesi, 11719 ada, 5 parsel numarasında kayıtlı gayrimenkulü tanık ...'ya satmaya ve satış bedellerini almaya (ahzu kabza) .'ı vekil tayin ettiği,... Tapu Sicil Müdürlüğünün 11.09.2014 tarihli ve 18224 yevmiye numaralı resmî senedine göre; . Mahallesi, 11719 ada, 5 parsel, 7.962,19 m² gayrimenkulün 829/2400 paylı mülkiyet (müşterek) hisse maliki olan tanık ... tarafından 41.254 TL bedelle tanık ...'ya satıldığı, gayrimenkulün satış işlemini tanık ... adına.'ın gerçekleştirdiği,... 5. Noterliğinin 13.07.2015 tarihli ve 7566 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde azilnamesine göre; katılan ...'in, ... 5. Noterliğinin 29.11.2010 tarihli ve 18549 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde vekâletnamesi ile vekil tayin ettiği sanık ...'ı tüm yetkilerinden azlettiği, söz konusu azilnamenin ... 5. Noterliğinin 14.10.2015 tarihli ve 205 sayılı yazısına göre 20.07.2015 tarihinde sanık ...'ın oğlu . imzasına tebliğ edildiği,Yerel Mahkemece 11.01.2017 tarihli ve 28 sayılı müzekkere ile sanıklar ... ve ., katılan ... ve tanık ...'ın cep telefonlarının 10.07.2011 - 19.07.2011 tarihleri arasındaki iletişimlerinin tespitinin istenilmesi üzerine Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun 14.03.2017 tarihli ve 75580 sayılı cevabi yazısı ekindeki CD içeriğine göre; sanık ... adına kayıtlı olan 532 ... .. 55 numaralı GSM hattı ile tanık ... adına kayıtlı 532 ... .. 69 numaralı GSM hattı arasında 14.07.2011 tarihinde saat 16.19'da 30 sn, 15.07.2011 tarihinde saat 14.30'da 18 sn ve 15.07.2011 tarihinde saat 14.49'da 12 sn görüşme yapıldığı, arayanın sanık ... olduğu, UYAP Bilişim Sistemi üzerinden ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/35 esas sayılı dosyasının incelenmesinde; katılan ... vekilinin 21.01.2015 tarihinde sanık ... ile tanıklar ... ve ... aleyhinde vekâlet sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescili ile alacak davası açtığı, Mahkemece yapılan yargılama sonucunda 18.07.2017 tarih ve 35-551 sayı ile; "Dava vekâlet görevinin kötüye kullanılması nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davacı ... ili, . Mahallesi, 11719 ada, 5 parselde bulunan taşınmazını satması için kız kardeşinin eski eşi ...'ün yönlendirmesi ile .'e . Noterliğinin 13.07.2011 gün, 6728 yevmiye nolu vekâletini verdiği, .'ün bu vekâletname ile dava konusu taşınmazı muvazaalı olarak önce ...'na, onun da yine muvazaalı olarak ...'a değerinin çok altında bir bedelle sattığı ve bu bedelin dahi kendisine ödenmediğini iddia ederek muvazaalı satışın iptali ile taşınmazın adına kaydını, bu talebin kabul edilmemesi hâlinde gerçek zararın davalılardan tazminini talep ve dava etmiştir.Davalı . davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığı savunmasına ilaveten davacının taşınmazını kendisinin isteği ve gönderdiği vekâletname gereği sattığını ve bedelinin de davacının gönderdiğini söyleyen sarışın bir bayana ödediğini, ...'ü tanımadığını ve vekâlet görevini kötüye kullanmadığını savunmuştur.Davalı ... ise çocuğuna yatırım amaçlı aldığı taşınmazı satın aldığında tarla vasfında olduğunu, daha sonra imar görerek değerlendiğini, çocuğunun hastalığı nedeniyle de satmak zorunda kaldığını ve davalı ...'ın parselde hissedar olduğundan taşınmazı ona sattığını, ...'ü tanımadığını, ...'ü de tapudaki işlemler sırasında tanığıdını, iyi niyetli olduğunu savunmuştur.Davalı ... ise dava konusu taşınmazda hissedar olduğunu, diğer hissedar olan ... ile emlakçı vasıtasıyla tanıştığını, tarafları önceden hiç tanımadığını, taşınmazı alım satım tarihi itibarıyla gerçek değerinden satın aldığını savunmuştur.Davalı ...'ın savunmalarının davacı iddiaları ile birlikte irdelendiğinde davalı ...'ın diğer davalılar ...'nu ve ...'ü önceden tanıdığına ve onlarla muvazaa edilecek danışıklı bir işlemin parçası olduğuna dair iddiadan öteye savunmasının aksine bir delil elde edilememiştir. Davalı taşınmazı tapu kütüğündeki kayıtlarına güvenerek ve alım satım tarihi itibarıyla gerçek değerine yakın bir bedelle parselin hissedarı olduğu gerçeğinden hareketle iyi niyetli olarak satın almış olup kötüniyet iddiasının yerinde olmadığı savına ulaşılarak davacının tapu iptali ve tescil talebiyle birlikte davalı ...'dan tazminat isteminin de reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı ... ...'ün ise davacıdan aldığı vekâletname gereğince davacının taşınmazdaki hissesini değerinden çok aşağı bir bedelle diğer davalı ...'na satarak devrettiği konusunda bir ihtilaf yoktur. Ayrıca davalı ... bu satıştan elde ettiği bedeli davacıya ödediğini de ispat edememiş, savunmasında davacının gönderdiğini söyleyen sarı saçlı bir bayana bedeli ödediğini söyleyerek ... hayatında örneğine rastlanmayacak inandırıcılıktan uzak, hayatın olağan akışına ters bir beyanda bulunmuş, yine diğer davalı ...'nu tanımadığını savunmuş ise de dosyaya sunulan fotoğraflar ve diğer delillerle bu savunmasının yerinde olmadığı, ... ile önceden tanıştıkları, hatta davacının kız kardeşinin eski kocası ve ... ile önceden tanışıklıklarının olduğu ve bu olayda da ... birliği içinde hareket ettikleri vicdani kanaati oluşmuş ve sonuç olarak davalı ... ...'ün vekâlet görevini kötüye kullanarak davacı taşınmazı muvazaalı olarak değerinin çok altında bir fiyatla diğer davalı ...'na devrettiği sonucuna ulaşılmıştır.Davalı ... savunmasında her ne kadar diğer davalı ... ...'ü önceden tanımadığını beyan etmiş ise de aksine hem ...'ü hem de davacının kız kardeşini daha önceden tanıdığı, mahallinde yapılan keşif ve dosyaya sunulan bilirkişi raporuyla davacının taşınmazdaki hissesinin alım satım tarihi itibarıyla da değerinin 57.312,50 TL olduğu, oysa davalı ...'nun diğer davalı ... ...'den taşınmazı 7.200 TL bir bedelle aldığı, her ne kadar taşınmazı 55.000 TL'ye aldığını savunmuş ise de bu bedeli ödediğine dair savunmalarını delillendirememiş olup resmî kayıtların aksine savunmayı destekler bir delil de sunamamıştır. Kimse kendi muvazaasında resmî kayıtların aksine kendi lehine bir sonuç çıkaramaz. Toplanan tüm bu delil ve dosya kapsamından oluşan kanı ve ulaşılacak sonuç, davalı . ile davalı ... ve dava dışı olan ...'ün birlikte hareketle davacı taşınmazını muvazaalı bir şekilde alım satım göstererek bedelini dahi davacıya göndermedikleri, tapuda satış bedelinin düşük gösterildiğinin sabit olduğu, bedelin davacı hak sahibine ödenmediği, bu hâliyle davalıların aleyhine açılan tapu iptali ve tescil isteminin reddinin diğer davalı ...'ın taşınmazın tapudaki resmî kayda güven ilkesine göre gerçek değerine yakın olan 41.000 TL bedelle aldığı, davalılarla işbirliği içerisinde hareket ettiğinin ispatlanamadığı ve son malik olarak iyi niyetli kabul edilmesi gerektiği gerçeğinden hareketle yerinde olacağı, ancak davalı ... ve ...'den taşınmazın satış tarihi olan 15.07.2011 tarihinden itibaren 57.312,50 TL'nin alınarak davacıya verilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir." şeklindeki gerekçe ile katılanın sanık ... ve tanıklar ... ve ... aleyhine açmış olduğu tapu iptali ve tescil istemli davasının reddine, sanık ... ve tanık ... aleyhine açmış olduğu tazminat davasının ise kabulü ile 57.312,50 TL'nin 15.07.2011 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte sanık ... ve tanık ...'tan alınmasına karar verildiği, sanık ... ve tanık ... vekillerinin istinaf taleplerinden feragat ettikleri, katılan vekilinin istinaf isteminin ise süresinde olmadığından usulden reddine ilişkin ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 13.10.2017 tarihli ve 1071-1075 sayılı kararının Yargıtay 1. Hukuk Dairesince 08.05.2018 tarih ve 43-9980 sayı ile onanmak suretiyle hükmün kesinleştiği, Vakıflar Bankası ... Adliyesi İcra Daireleri Şubesinin 20.11.2017 tarihli dekontuna göre; sanık ... vekili Av. ...'ın, katılan ... vekili Av. ... hesabına 20.11.2017 tarihinde 99.209,90 TL'yi havale olarak gönderdiği,
Dosyada mevcut ... Cumhuriyet Başsavcılığının 29.06.2017 tarihli ve 14845-10531 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararının incelenmesinde; katılan vekilinin 16.05.2017 tarihli şikâyet dilekçesi üzerine sanıklar ... ve Tülay, tanıklar ... ve ... ile ... Memişolu hakkında hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık, yalan tanıklık ve iftira suçlarından başlatılan soruşturma sonucunda adı geçenler hakkında bütün suçlardan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği,UYAP Bilişim Sistemi üzerinden ... 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/660 esas sayılı dosyasının incelenmesinde; tanık ... hakkında ... Cumhuriyet Başsavcılığının 13.07.2017 tarihli ve 6632-4820 sayılı iddianamesi ile yalan tanıklık suçundan kamu davası açıldığı, şikâyetçinin katılan ... olduğu, yapılan yargılama sonucunda Mahkemece 13.02.2018 tarih ve 660-50 sayı ile verilen beraat kararının katılan ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen ... Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesince 02.07.2018 tarih ve 1298-1765 sayı ile istinaf başvurusunun esastan reddi suretiyle kesinleştiği,
... 2. Aile Mahkemesinin 06.04.2012 tarihli ve 305-409 sayılı kararına göre; sanık ...'ın eşi tanık. ile anlaşmalı olarak boşandıkları, hükmün temyiz edilmeksizin 18.04.2012 tarihinde kesinleştiği,UYAP'tan edinilen güncel nüfus kaydına göre; tanık ...'in 26.05.2015 tarihinde öldüğü bilgisine ulaşıldığı, ... Cumhuriyet Başsavcılığı Uzlaştırma Bürosunun 04.02.2020 tarihli uzlaşmanın teklif aşamasında kaldığına dair tutanağa göre; sanıkların uzlaşmayı kabul etmediklerine dair uzlaşma teklif formunu imzaladıkları, katılana uzlaşma teklif formunun tebliğ edildiği ancak 3 gün içerisinde cevap vermediği, bu nedenle uzlaşma görüşmelerine son verildiği, Anlaşılmaktadır.Katılan ... (...) ...; sanık ...'ın, ablası olan tanık.'in boşandığı eşi olduğunu, sanık ...'ın, ablası ile evlilikleri sırasında ...'da gayrimenkullerin iyi gelir getirdiğini belirterek annesine, ablasına ve kendisine yatırım yapmalarını söylediğini, bunun üzerine ... 5. Noterliğinden 29.11.2010 tarihinde sanık ...'a vekâletname vererek adına gayrimenkul satın almasını istediğini, ailesinin durumunun iyi olması nedeni ile satın alınan gayrimenkulün parasını verdiğini, ...'da tatilde iken sanık ...'ın telefon ile arayarak gayrimenkulün değer kazandığını söyleyip satmasını teklif ettiğini, sanık ...'a geniş kapsamlı vekâletname vermiş olmasına rağmen hiç tanımadığı sanık ...'ın kimlik bilgilerini verip kendisini ikna ederek sanık ...'a vekâletname göndermesini istediğini, eniştesi olması nedeni ile sanık ...'a güvendiğini ve sanık ...'a vekâletname gönderdiğini, sanık ...'a satışın olup olmadığını sorduğunda olmadığını bildirdiğini, ablasının sanık ...'dan boşanmasından sonra yerinin satıldığını öğrenince dava açtığını, bunun üzerine yapmış olduğu araştırmada kendisine ait gayrimenkulün de satılmış olduğunu öğrendiğini, satış nedeniyle kendisine herhangi bir para verilmediğini, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/35 esas sayılı dosyasında maddi zararlarının giderilmesi için tapu iptal ve tazminat davası açtığını, sanıkları vekâletnamelerden dolayı azlettiğini, dava süreci başlayana kadar azletmesi gerektiğini düşünemediğini, daha sonra vekilinin uyarması ile azlettiğini, o dönemde bu olaylar nedeniyle psikolojik rahatsızlık geçirdiğini ve tedavi gördüğünü, sanık ...'ın neden kendi vekâletnamesindeki satış yetkisini kullanmayıp da başkasına vekâlet verdirdiğini bilmediğini, sanık ...'ın o zaman çok telaşlı olduğunu, kendisinin ... vergisini ödediğini, tanık ...'u tanıdığını, tanık ...'ı da tanık ...'un eşi olarak bildiğini, tanık ...'un ... Büyükşehir Belediyesine bağlı SABEK'te sanık ...'ın sekreteri olduğunu, sanık ...'a ulaşmak istediğinde tanık ... ile konuştuğunu ayrıca .'e de gittiğini, tanıklar ... ve ...'ın ablasına yemeğe geldiklerini, bunun dışında tanık ...'ın ablasının çocuklarının bilgisayarlarını birçok kez tamir ettiğini,
Tanık Gülfer ...; sanık ...'ın eski eşi olduğunu, boşanmadan önce kendisine, annesine ve kardeşi olan katılan ...'e yatırım amacıyla gayrimenkuller aldırdığını, parayı kendilerinin ödediğini, sanık ... ile boşandıktan sonra adına kayıtlı gayrimenkulleri daha önceden vermiş olduğu vekâletnamesine dayanarak sattığını öğrenince dava açtığını, daha sonra sanık ...'ın katılana ve annesine ait yerleri de sattığını öğrendiklerini, boşanmadan önce sanık ...'ın kendisinin yanında katılanı arayarak yerin değerlendiğini ve satmasını söylediğini, katılanı ikna ederek sanık ...'ın kimlik ve adres bilgilerini katılana verdiğini ve sanık ...'a vekâletname göndermesini istediğini, kendisinin ve katılanın sanık ...'ı tanımadıklarını, daha sonra sorduklarında sanık ...'ın gayrimenkulün satılmadığını söylediğini, ancak boşandıktan sonra satılmış olduğunu öğrendiklerini, katılanın habersiz satılan gayrimenkul nedeniyle herhangi bir para almadığını, sanık ...'ın davaya konu taşınmazı satmak istediğini ancak kendi adının duyulmasını istemediğini, bu nedenle katılanın sanık ...'a vekâletname vermesini istediğini, sanık ... ile kendisi arasında bir dava olduğunu, bunun haricinde başka bir husumetinin bulunmadığını,Tanık ...; katılan ile tanık .'in öz kızları olduğunu, sanık ...'ın da kızı .'in eski eşi olduğunu, kendisinin eşi ile yıllarca Almanya'da çalıştıklarını ve birikimleri ile eski damadı olan sanık ...'ın arsalar ve gayrimenkullar satın aldığını, bu amaçla sanık ...'a geniş kapsamlı vekâletnameler verdiklerini, sanık ...'ın katılan adına ... köyünde bir taşınmaz aldığını bildiğini, sonraki gelişmeleri boşanma olayından sonra öğrendiğini, sanık ...'ın habersiz olarak hiçbir şekilde tanımadıkları sanık ...'a taşınmazı sattığını, sanık ...'ın taşınmazı kaç liraya aldığını bilmediğini, bu satış karşılığı katılanın para almadığını, yine çocuklarından ve çevreden öğrendiği kadarıyla sanık ...'ın taşınmazı hiç tanımadığı tanık ...'a, onun da tanık ...'ya değerinin çok altında sattığını,
Tanık ...; huzurda görmüş olduğu sanık ...'ı önceden tanımadığını, ilk defa gördüğünü, sanık ...'ı ise daha önceden çalışmış olduğu SABEK isimli firmada koordinatör olarak tanıdığını, tanık ...'ın eşi olduğunu, eşinin ... yolunda bir arsa satın aldığını, arsayı kayınpederi ile birlikte Site Camii civarındaki bir emlakçı vasıtası ile bulduklarını, biraz birikmişleri ve belli bir ziynet eşyaları olduğunu, bunlar ile arsayı aldıklarını, . isimli firmanın büyükşehir belediyesi dahil birçok kurumun katkısıyla kurulduğunu, sanık ... ile ... yerinde ortak bir çalışması olmadığını, sanık ... ya da tanık .'in yemeğine gidip gitmediğini hatırlamadığını, katılan vekilinin gösterdiği fotoğrafta sağ hizada bulunan kişinin eşi olan tanık ... olduğunu, fotoğraftaki yerin SABEK firmasının bahçesi olduğunu, bu piknikte 70'in üzerinde insan bulunduğunu,
Tanık .; katılan ...'in arkadaşı olduğunu, katılan ... ile sanık ... arasında yaşanan olaya şahit olmadığını, ancak katılan ve ablası tanık . ile zaman zaman sohbet ettiğinde bu olaydan bahsettiklerini, sanık ...'ın katılan ...'den gayrimenkul satışı ile ilgili vekâlet aldığını, katılanın bu vekâleti eniştesine güvendiğinden dolayı tanımadığı bir bayana gönderdiğini bildiğini, sanık ...'ın SABEK isimli firmada çalıştığını, sekreterinin ise soy ismini bilmediği ... isminde biri olduğunu, tanık .'in evlililik döneminde eşi olan sanık ...'a ulaşamadığı zaman ... isimli kişiyi aradığını,
Tanık ...; . ve tanık ...'ın ortağı oldukları ofiste yıllardır çalıştığını, kardeşi olan sanık ...'ın da burada çalıştığını, tanık ...'nın ise bu ofiste çalıştığını görmediğini, ancak polisler geldiğinde tanık ...'nın .'ın bir akrabası olduğunu ve haricen sigortalı gösterildiğini öğrendiklerini, sanık ...'ı hiç görmediğini ve tanımadığını, davaya konu satış işlemi gerçekleştikten 4-5 gün sonra bir bayan ile bir erkeğin ofise geldiklerini ve 5-10 dakika kadar durduklarını, sanık ...'ın poşet içerisinde bu şahıslara para teslim ettiğini ve bu şahısların ayrıldıklarını, bu şahısların kim olduğunu bilmediğini, bu şahıslar ile sanık ... arasında herhangi bir konuşma geçip geçmediğini bilmediğini, ancak para verildiğini gördüğünü,
Tanık ...; olay tarihinde büroda iken bir bayan ile bir erkek şahsın geldiğini ve sanık ... ile muhatap olduklarını, sanık ...'ın bu şahıslara poşet içinde para verdiğini gördüğünü, bu esnada müdahil olmadığını, fakat daha sonra meseleyi sanık ...'a sorduğunda birkaç gün içinde vekâlet ile satılan bir taşınmazın parasını verdiğini söylediğini, ancak detayları sormadığını, tanık ...'nın, ortağı olan ... Kahraman'ın akrabası olduğunu, tanık ...'yı tanımadığını, ancak bir süre ... yerinde sigortalı gösterildiğini, fiilen çalışmadığını, katılan ...'in kendilerine yazılı bir talimatı olmadığını, ancak sanık ...'a telefon görüşmesinde talimat verdiğini bildiğini, görüşmenin sabit telefondan yapıldığını, sanık ... ile kişisel olarak bir arkadaşlığının olmadığını, sosyal ortamda veya ... nedeniyle karşılaşmış olabileceklerini, sanık ...'ın belediyede ya da belediyenin bir iştirakinde çalıştığını bildiğini,Tanık ...; bilgisayar teknikeri olduğunu, eşi olan tanık ...'un bir şirketin muhasebe bölümünde sekreter olarak çalıştığını, sanık ...'ı tanımadığını, yıllarca çocuğu için birikim yaptıklarını, ... Mahallesi, 11719 ada, 5 parselde kayıtlı arsanın imar görmeden önce ... köyü, 771 parselde bulunan bir tarla olduğunu, o bölgeyi iyi bildiğini, çocuğuna yatırım olsun diye yer bakarken bu tarlanın satıldığını emlakçılardan duyduğunu, emlakçının isminin ... olduğunu, bu taşınmazı daha tarla iken 15.07.2011 tarihinde tapu sahibinin vekili olan sanık ... vasıtasıyla satın aldığını, satın aldığı tarihte yer tarla olduğundan çok büyük bir ekonomik değerinin olmadığını, ileride imar görüp değerlenir düşüncesiyle yatırım için satın aldığını, tapuda satış bedelini belediye ... beyan değeri üstünden yaptıklarını, gerçek satış bedeli olan 55.000 TL'yi de sanık ...'a ödediğini, katılan ...'i tanımadığını, satın aldığı taşınmazın sahibi olduğunu tapudan bildiğini, satın aldığı bu taşınmazın 2012 yılı Ocak ayında imar gördüğünü ve ... Mahallesi, 11719 ada, 5 parsel hâline geldiğini, imar uygulaması ile kendisinin 830/2400, tanık ...'nın 1571/2400 hisseli hâle geldiklerini, ilerleyen süreçte kendisinin ağır bir hastalığa yakalandığını, 1 yıl süreyle hastanede tedavi gördüğünü, ... . Hastanesinde ilik nakli olacağını, tedavisi boyunca işlerinin aksadığını, borçlandığını, yatırım için aldığı arsayı bu nedenle satmak zorunda kaldığını, bunun için arsadaki imar ile oluşan hissesini emlakçı vasıtasıyla önce diğer hissedar tanık ...'ya teklif ettiğini, kabul edince de . isimli kişi aracılığı ile 135.000 TL karşılığında 11.09.2014 tarihinde sattığını, sanık ...'ın evine bilgisayar tamiri amacıyla gitmediğini, eşinin sanık ...'ın sekreterliğini yapıp yapmadığı konusunda bir bilgi sahibi olmadığını, bilirkişi raporunda belirtilen sanık ... ile telefon görüşmesini kabul etmediğini, 532 ... .. 69 numaralı hattın kendisine ait olduğunu, eşinin sanık ... ile aynı şirkette çalışması nedeniyle eşine ulaşamadıklarında kendisini aramış olabileceğini, kendisinin sanık ... ile görüşmediğini, ayrıca telefonunu eşinin de kullandığını,Tanık ...; ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi, 11719 ada, 5 parselde kayıtlı taşınmazda önceden beri büyük hissedar olduğunu, diğer hissedar tanık ...'ın yerini sattığını duyduğunu, daha doğrusu tanık ...'ın emlakçısı vasıtasıyla kendisine ulaştığını ve "Sen burada hissedarsın, ben hissemi satıyorum, ihtiyacım var, yer önce sana yakışır ve satarken önce sana sormam lazım." dediğini, kabul edip tanık ...'ın hissesini satın aldığını, katılan ile sanıkları tanımadığını,İfade etmişlerdir.Sanık ... aşamalarda; katılan ...'in, boşandığı eşinin kardeşi olduğunu, sanık ... ile tanıklar ... ve ...'yı tanımadığını, ... Büyükşehir Belediyesinde çalışmadığını, 2011 yılından beri ... Bölgesel Kalkınma AŞ merkezinde koordinatör olarak çalıştığını, ...'da yaşayan katılan ...'in 2010 yılı Eylül ayı gibi bir miktar para biriktirdiğini ve yatırım yapmak istediğini söylediğini, 1-2 ay sonra ... köyünde satılık bir tarla olduğunu duyduğunu, uygun bir yer olduğu için katılanı arayıp ileride gelişebileceğini söylediğini, yerin pafta ve parsel numarasını da verdiğini ve kendisinin de baktırmasını istediğini, 4-5 gün sonra katılanın yeri almak istediğini ancak ...'dan gelmesinin zor olduğunu, vekâlet göndereceğini söylediğini, kabul ettiğini, katılanın gönderdiği vekâletnameyle ... ili, ... ilçesi, ... köyü 2 pafta, 771 parselde kayıtlı tarlayı katılan adına tapuda satın aldığını, 5-6 ay sonra katılanın kendisini arayarak bu yerin tarla olduğunu, gelişmesinin uzun zaman alacağını imar işlemlerinin zor olduğunu, bu nedenlerle yeri satmak istediğini söylediğini, katılana yanlış düşündüğünü, beklemesi gerektiğini söylemesine rağmen ısrarcı olduğunu, hem satmanın doğru olmadığını düşündüğünden hem de satış işleminde bulunmak istemediğinden karışmayacağını söylediğini, daha sonra katılanın tarlayı emlakçı vasıtasıyla birisine sattığını duyduğunu, hakkındaki şikâyetin yersiz olduğunu, 2012 yılı Nisan ayında eşi ile onun isteği üzerine boşandığını, boşanma protokolü düzenlediklerini, eşine 1.000.000 TL değerinde mal (daire, araba ve para) verdiğini, eşinin bağımsız hayat yaşamak istediğinden ...'a gittiğini, bir yıl sonra pişman olduğunu ve yeniden bir araya gelmek istediğini aracılar vasıtasıyla ilettiğini ancak kendisinin kabul etmediğini, sonra da kendisinin başka biriyle evlendiğini, bu nedenle eski eşinin ve ailesinin bu durumu bir türlü kabullenemediklerini, hakkındaki şikâyetin bu nedenle yapıldığını, katılanın sanık ...'ı nereden tanıdığını bilmediğini,Sanık ... ... soruşturma evresinde; harita ve planlama işi yapan bir firmada çalıştığını, firmaya emlakçılar ve mülk sahiplerinin sürekli gelip gittiklerini, emlakçıların satılık yerleri takip ettiklerini, mülk sahiplerinin de arsalarının planlama işlerini yaptırdıklarını, bu şekilde yılda yüzlerce ... yapıldığını, hatırladığı kadarıyla ...'da yaşayan katılan ...'in tarlasının harita ve planlama işi için başvuruda bulunduğunu, daha sonra ise bundan vazgeçip tarlasını satılığa çıkardığını söylediğini, bu işleri takip eden ismini hatırlamadığı bir emlakçısı olduğunu, tarlayı ...'da birisine sattığını, tapudaki satış günü ...'da bulunamayacağını, müşteriyi de kaçırmak istemediğini, emlakçısına vekâlet vermek istemediğini, bu işlerden anlayan bir bayan olarak kendisine güvendiğini söyleyerek tapu satış işlemini yapmasını rica ettiğini, ayrıca fazla harç ödemek istemediği için tapuda gerçek satış değerini değil belediye ... beyan değerini bildirmesini istediğini, mali yönden sıkıntı çıkmaması için de gerçek satış bedelini bankadan göndermemesini, elden kendisinden aldıracağını söylediğini, daha önceden hiç görmediği emlakçı vasıtasıyla alışverişi biten bu yeri tapuda katılan adına tanık ...'a devrettiğini, tanık ...'ı tapuda gördüğünü ve satış bedelini tanık ...'ın elden tapu müdürlüğünde verdiğini, daha sonra katılanın da elden bu parayı aldırdığını, hatırladığı kadarıyla parayı alan kişinin sarışın bir bayan olduğunu, katılana yardımcı olmaktan başka bir şey yapmadığını, sanık ...'ı tanımadığını,
Kovuşturma evresinde; ... Kahraman ve tanık ...'a ait olan Belde Planlama Ticaret şirketinde çalıştığını, planlama, kentsel dönüşüm ve benzeri işleri yaptıklarını, işleri nedeniyle ... Büyükşehir Belediyesine arada bir gittiklerini, katılanı daha önceden tanımadığını ve katılan ile yüz yüze görüşmediklerini, katılanın ilk önce çalıştığı firmayı harita ve planlama işi için arayarak kendisi ile görüştüğünü, arsasının satışıyla ilgili vekâletname vermek istediğini söylediğini, kendisinin de kabul ettiğini, ...'yı çok sevdiği için ve bu şehre karşı ilgisi olması nedeniyle katılana karşı daha bir hassasiyet gösterdiğini, katılanın kendisini nereden bulduğunu ve neden tercih ettiğini bilmediğini, vekâletnameyi kendisine kargo ile yolladığını, hatta vekâletnameyi göndereceği zaman neden emlakçıya değil de kendisine gösterdiğini sorunca katılanın, "Emlakçılar çok paragöz insanlar." dediğini, satıştan yaklaşık 4-5 gün sonra ... yerine gelen sarışın bir bayana parayı teslim ettiğini, para teslimi esnasında yanlarında emlakçı ...'in de olduğunu, emlakçıya "Bu para az para değil, bu parayı veriyorum ama sorun olur mu?" diye sorduğunda emlakçının bayanı tanıdığını ve hiçbir sorun olmayacağını söylediğini, ayrıca yanlarında tanıklar ... ve ...'ın da olduklarını, olayda suçsuz olduğu için bedeli iade etmeyeceğini, zararı karşılamayı da bu nedenle kabul etmediğini, tanık ...'yı tanımadığını, çalıştığı büroda tanık ...'nın çalışmadığını, işleri gereği başka müşterilerden de vekâletname aldıklarını, katılanın kendisini arsayı satma hususunda 3-4 defa aradığını,
Savunmuşlardır Uyuşmazlığın sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için güveni kötüye kullanma suçunun unsurlarının açıklanmasında yarar bulunmaktadır.
Güveni kötüye kullanma suçu TCK'nın 155. maddesinde;
"(1) Başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyedliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyedliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkâr eden kişi, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur." şeklinde düzenlemiş,
Maddenin gerekçesinde de;
"Bu suçla mülkiyetin korunması amaçlanmaktadır. Ancak, söz konusu suçun oluşabilmesi için eşya üzerinde mülkiyet hakkına sahip olan kişi ile lehine zilyetlik tesis edilen kişi (fail) arasında bir sözleşme ilişkisi mevcuttur. Bu ilişkinin gereği olarak taraflar arasında mevcut olan güvenin korunması gerekmektedir. Bu mülahazalarla, eşya üzerinde mevcut sözleşme ilişkisiyle bağdaşmayan kasıtlı tasarruflar, cezai yaptırım altına alınmıştır... Suçun konusunu oluşturan mal üzerinde belirli bir şekilde kullanmak üzere fail lehine zilyetlik tesisi gerekir. Bu nedenle, güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için hukuken geçerli bir sözleşme ilişkisinin varlığı gereklidir." açıklaması yapılmıştır.
Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere kanun koyucu tarafından mülkiyetin korunması amacıyla getirilen güveni kötüye kullanma suçu, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyetliği kendisine devredilmiş olan taşınır veya taşınmaz bir mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunulması veya bu devir olgusunun inkâr edilmesiyle oluşmaktadır.Suç, devir amacı dışında tasarrufta bulunma veya inkâr etme şeklinde icrai bir hareketle işlenebileceği gibi malı süresinde devretmeme veya malı güvenle saklamak üzere zilyetliği devralma hâlinde, bakım yükümlülüğünü bilerek yerine getirmeme gibi ihmali hareketle de işlenebilir (... Centel-Hamide Zafer-Özlem Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Cilt I, Beta Yayınevi, 4. Baskı, Eylül 2017, ..., s. 472.).TCK'nın 155. maddesinde sözü edilen zilyetlik kavramı 4721 sayılı Medeni Kanunu'muzun 973. maddesinde; "Bir şey üzerinde fiilî hâkimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir." şeklinde açıklanmış, asli ve fer'i zilyetlik ise aynı Kanun'un 974. maddesinde; "Zilyet, bir sınırlı aynî hak veya bir kişisel hakkın kurulmasını ya da kullanılmasını sağlamak için şeyi başkasına teslim ederse, bunların ikisi de zilyet olur. Bir şeyde malik sıfatıyla zilyet olan aslî zilyet, diğeri fer'î zilyettir." biçiminde tanımlanmıştır.
Güveni kötüye kullanma suçunda malın teslimi, belirli biçimde kullanılmak için hukuka ve yöntemine uygun, aldatılmamış özgür bir iradeye dayanılarak tesis edilmektedir. Söz konusu suçun oluşabilmesi için eşya üzerinde mülkiyet hakkına sahip olan kişi ile lehine zilyetlik tesis edilen fail arasında bir sözleşme ilişkisi mevcut olmalı ve bu hukuki ilişkinin gereği olarak taraflar arasında oluşan güvenin korunması gerekmektedir. Bu amaçla, eşya üzerinde mevcut sözleşme ilişkisiyle bağdaşmayan kasıtlı tasarruflar ve devir olgusunu inkâr kanun koyucu tarafından cezai yaptırım altına alınmıştır. Eğer mülkiyet hakkına sahip olan kişi ile lehine zilyetlik tesis edilen fail arasında hukuken geçerli bir sözleşme ilişkisi yoksa usulüne uygun bir teslim olmayacağı için güveni kötüye kullanma suçu da oluşmayacaktır. Zira, hukuksal anlamda geçerli bir sözleşmeden söz edilebilmesi için tarafların iradelerinin aldatılmamış olması gerekmektedir.
Bu suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi hâlinde ise, daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâli söz konusu olacaktır. Meslek ve sanat, kişinin geçimini sağlamak için uğraştığı ve devamlılık gösteren işlerdir. Genellikle meslek ve sanat serbestçe yapılan ve bireylerin belli bir hizmeti almak veya yaptırmak için başvurdukları ... alanını ifade eder. Örneğin, televizyon tamirciliği, terzilik, dizgicilik, kuru temizlemecilik, matbaacılık, grafikerlik vs. Bu örneklerde de görüldüğü gibi, genellikle meslek ve sanatta, aralarında hizmet ilişkisi olmayan kişiler bu mesleği yapanlardan bir hizmet satın almaktadırlar.
Ticaret, kişilerin özel ilişkilerini ilgilendiren alanlarda yapılan ve bir mal değişimini konu alan hareketlerdir. Failin ticari amaçla hareket etmesi yeterlidir. Tacir olması aranmaz. Ancak, mal sahibi olan mağdurun ticaret amacıyla hareket etmesine gerek bulunmamaktadır.
Hizmet ise, hizmeti yapanla yaptıran arasında bir ilişkinin olmasını ifade eder. Hizmet ilişkisinin daimi olması zorunlu değildir. Ayrıca, suça konu eşya faile sürekli olarak ve tüm sorumluluğu ona ait olmak koşulu ile teslim edilmelidir.
Bu nitelikli hâlin uygulanabilmesi için, failin işi, mesleği, eşyanın hangi amaçla faile verildiği araştırılmalıdır.
Suçun nitelikli hâlleri arasında sayılan bir başka durum ise, hangi nedenden doğmuş olursa olsun "başkasının mallarını idare etmek yetkisine sahip kimselerin" güveni kötüye kullanmasıdır. Maddede de açık bir şekilde belirtildiği gibi, idare yetkisinin hangi nedenden doğmuş olduğu önemli değildir. Sözleşmeden doğmuş olabileceği gibi, yasadan veya resmî makam veya merciler tarafından verilen bir karardan da, bu yetki doğmuş olabilir (... Yaşar-... Tahsin Gökcan-... Artuç, Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, 4. Cilt, ... Yayınevi, 1. Baskı, 2010, ..., s. 4531-4532.).Cezanın ağırlaştırılması sonucunu doğuran bu hâllerde, fail ile mağdur arasındaki hukuki ilişkiye dayanan güven ilişkisi daha yoğundur. Failin sıfatı, onun hukuki ilişkiye uyma konusunda daha özenli davranacağının bir göstergesi olmaktadır. Belli sıfata sahip kişilere karşı toplumda daha fazla güven duygusu vardır. Kişiler, meslek ve sanat icra edenlere, ticaret veya belli hizmeti görenlere, belli bir işi görüyor olmaları nedeniyle normal bir kişiye nazaran daha fazla güven beslerler ve bu güvene dayalı olarak zilyedi veya malik bulundukları malı fazlaca sorgulamadan belli bir maksatla muhataplarına teslim ederler. Suçu nitelikli hale getiren bu unsur, taraflar arasında güven ilişkisinin tesisini kolaylaştıran hâllerin kötüye kullanılmasını esas almaktadır. Bu ağırlaştırıcı nedenin uygulanması, malın teslimi ile failin sıfatı arasında nedensellik ilişkisi bulunmasına bağlıdır. Mal, faile, sadece sıfatından değil, aynı zamanda sıfatının doğurduğu bir ilişkiden dolayı teslim edilmiş olmalıdır (Centel-Zafer-Çakmut, s. 478; Veli ... Özbek-Koray Doğan-Pınar Bacaksız, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 15. Baskı, ... 2020, s. 704; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, ... Yayınevi, 7. Baskı, ... 2020, s. 728-729.).Öte yandan, amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de, insan haklarına dayalı, demokratik rejimle yönetilen ülkelerin hukuk sistemlerinde bulunması gereken, öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" şeklinde, Latincede ise "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi açısından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlak surette sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ya da gerçekleştiriliş şekli hususunda herhangi bir şüphe belirmesi hâlinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate veya herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Katılan ... (...) ...'ün, ablası olan tanık . ...'ün boşandığı eşi sanık ...'ün ablası ile evlilikleri sırasında ...'da gayrimenkullerin iyi gelir getirdiğini söylemesi üzerine sanık ...'a vekâletname verdiği, sanık ...'ın katılan adına bir tarla satın aldıktan bir süre sonra telefon ile arayarak tarlanın değer kazandığını ve satmasının yerinde olduğunu söyleyip diğer sanık ... (...) ...'ya vekâletname vermesini sağladığı, katılanın sanık ...'a tarlanın satılıp satılmadığını sorduğunda satılmadığını söylediği ancak tarlanın sanık ... tarafından satılmış olduğu, tarlanın satılması nedeniyle katılana herhangi bir para verilmediği ve bu şekilde sanıkların hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işlediklerinin iddia edildiği olayda;Olay tarihinde sanıklar ... ile . (...) ...'nın ..., katılan ... (...) ...'ün ise ... ilinde yaşadıkları, sanık ...'ın ... Büyükşehir Belediyesinin bağlı kuruluşu olan ... Bölgesel Ekonomik Kalkınma AŞ'de (SABEK) koordinatör olduğu, sanık ...'ın ise Belde Planlama İnşaat Bürosu isimli bir ... yerinde çalıştığı, sanık ...'ın, katılanın ablası olan tanık . ... ile evli olduğu ancak 06.04.2012 tarihinde anlaşmalı olarak boşandıkları, katılanın kendisi adına ...'da yatırım yapması amacıyla taşınmaz alımı satımı için sanık ...'a ablası olan tanık.ile evli olduğu dönemde 29.11.2010 tarihinde vekâletname verdiği, sanık ...'ın da bu vekaletnameye dayanarak 06.12.2010 tarihinde ... ili, ... ilçesi, ... köyünde 771 parsel numaralı ve tarla niteliğindeki 4.585 m² taşınmazı 6.000 TL bedelle katılan adına satın aldığı, daha sonra katılanın 13.07.2011 tarihli vekâletname ile ... ili, ... ilçesi sınırları dahilinde sahibi bulunduğu gayrimenkulleri satma ve satış bedellerini alma hususlarında diğer sanık ...'a yetki verdiği, sanık ...'ın da sanık ... tarafından katılan adına satın alınmış olan aynı taşınmazı 15.07.2011 tarihinde 7.200 TL bedelle tanık ...'na sattığı, 12.01.2012 tarihinde yapılan imar uygulaması ile 5 parsel numaralı arsa vasfına dönüşen taşınmazın yapılan kesinti ve birleştirme sonucunda 2.750,27 metrekareye tekabül eden 829/2400 hissesinin tanık ..., 5.211,92 metrekareye tekabül eden 1571/2400 hissesinin ise tanık ... adına tescil edildiği, tanık ...'ın 11.09.2014 tarihinde hissesini tanık ...'ya sattığı, sanık ...'ın aşamalarda katılan adına tarla aldıktan 5-6 ay sonra katılanın kendisini arayarak bu yerin tarla olduğunu ve değerlenmesinin uzun zaman alacağını, imar işlemlerinin zor olduğunu söyleyerek tarlayı satmak istemesine rağmen kendisinin karşı çıktığını, daha sonra katılanın tarlayı emlakçı vasıtasıyla sattığını duyduğunu, katılanın ablası olan tanık .'den boşanmasından sonra hakkında bu şekilde iddianın ileri sürüldüğünü, sanık ...'ın da aşamalarda katılanın tarlası ile ilgili harita ve planlama için çalıştığı büroya başvuruda bulunduğunu, daha sonra ise tarlasını satılığa çıkardığını ve tarlayı emlakçısı vasıtasıyla sattığını söyleyerek tapuda işlem yapması için kendisine vekâletname gönderdiğini, tarlayı tapuda katılan adına tanık ...'a sattığını ve parasını da elden alıp katılanın gönderdiği tanımadığı bir kişiye teslim ettiğini savundukları, tanık ...'ın ise yatırım amacıyla aldığı tarlayı hastalığı nedeniyle tanık ...'ya sattığını ifade ettiği, katılan vekili tarafından sanık ... ile tanıklar ... ve ... aleyhinde vekâlet sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescili ile alacak davası açılan davada Mahkemece tapu iptali ve tescil istemli davanın reddine, sanık ... ve tanık ... aleyhine açılan tazminat davasının ise kabulü ile 57.312,50 TL'nin 15.07.2011 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile katılana ödenmesine karar verildiği, hükmün kesinleştiği ve sanık ...'ın vekili aracılığıyla katılana 20.11.2017 tarihinde 99.209,90 TL ödeme yaptığı anlaşılmıştır.
1- Sanık ... bakımından yapılan değerlendirmede;
Sanık ...'ın katılan adına tarla satın aldıktan sonra katılanın diğer sanık ...'a vekâletname vermesini sağladığına ve sanık ... ile birlikte hareket ettiğine dair katılanın iddiasından başka herhangi bir delil bulunmaması, katılana ait tarlayı katılandan almış olduğu vekâletname ile tanık ...'a satan sanık ...'ın da savunmalarında aldığı satış bedelini sanık ...'a verdiğine dair herhangi bir anlatımının olmadığı gibi aşamalarda parayı katılanın gönderdiği sarışın bir bayana elden teslim ettiğini savunması hususları birlikte dikkate alındığında; sanık ...'a atılı hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yerel Mahkemenin direnme kararına konu sanık ... hakkında hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan verilen beraat hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan yedi Yargıtay Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanık ...'e atılı hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan verilen beraat hükmünün sanık ...'ün atılı suçtan mahkûmiyeti yerine beraatine hükmedilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
2- Sanık ... (...) ... bakımından yapılan değerlendirmede;
Sanık ...'ın aralarındaki vekâlet ilişkisinden doğan katılanın tarlasını satmak yetkisine sahip olması ve bunun doğal sonucu olarak da bedelini katılana vermek zorunda bulunması, katılanın kendisine verdiği vekâletnameye dayanarak katılan adına satışını yaptığı tarlanın bedelini katılanın gönderdiği ve tanımadığı bir kişiye herhangi bir belge almadan elden ödediği şeklindeki savunmasının hayatın olağan akışına aykırı ve kendisini suçtan kurtarmaya yönelik olduğunun anlaşılması ve katılanın açtığı tazminat davası neticesinde satış bedelini katılana ... olması karşısında, sanık ...'ın üzerine atılı hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunun ise unsurları itibarıyla oluştuğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yerel Mahkemenin direnme kararına konu sanık ... (...) ...'ya atılı hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan verilen beraat hükmünün sanık ... (...) ...'nın atılı suçtan mahkûmiyeti yerine beraatine hükmedilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Yargıtay Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; "Katılan ... ... (...) ... ili, ... ilçesi, ... Köyü, 2 pafta, 771 parsel numarasında kayıtlı taşınmazını satmak üzere 13.07.2011 tarihinde ablasının eşi olan sanık ...'ün önerdiği ...’e ... Noterliğinin 6723 yevmiye nolu işlemi ile satış vekaleti verdiği, sanık ... ...'ün de 15.07.2011 tarihinde bu vekalet doğrultusunda katılana ait olan taşınmazı tapuda ... isimli bir şahsa katılan adına sattığı anlaşılmaktadır. Bu aşamada katılan ... ile sanık ... arasında katılanın taşınmazının satışı konusuna dair vekalet akdinin edimleri yerine getirilmiştir. Dosya içerisindeki vekaletnameden anlaşılacağı üzere, katılan ... taşınmazının sanık ... tarafından dilediği kişiye satılması konusunda özgür iradesini ortaya koymuş ve katılanın bu iradesi sanık tarafından yerine getirilerek taşınmaz satılmıştır, vekaletnamede vekalet süresinin ne kadar olduğu, satılacak taşınmazın bedelinin sanık ... tarafından ne şekilde ödeneceği, kime ödeneceği, ödemenin hangi sürede yapılacağı konusunda bir hüküm yoktur. Dolayısıyla satış bedelinin sanık ... tarafından katılana ödenip ödenmediği, ne zaman ödenmesi gerektiği, ödemenin bir belgeye dayanıp dayanmadığı konularının hukuki mahiyet arz ettiği ve bu hukuki mahiyet arz eden anlaşmazlıkların ispat ve çözüm yerinin hukuk mahkemeleri olduğu, sanık ...’ın satılan taşınmazın bedelini katılana ödememesi sebebine bağlı hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmak suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı, kaldı ki katılan tarafından hukuk mahkemelerinde sanık ... aleyhine taşınmazının bedelinin ödenmediği iddiasına dayalı olarak açılan dava sonucunda söz konusu taşınmazın bedelinin sanık ...’ın vekili aracılığı ile katılan ...’e tamamen ödendiği ve taraflar arasındaki hukuki anlaşmazlığın bu şekilde çözüme kavuşturulduğu hususu göz önüne alındığında,
Sanık ... ...’ün üzerine atılı hizmet nedeni ile güveni kötüye kullanmak suçunun unsurları itibariyle oluşmadığı, dolayısıyla atılı suçtan beraatine dair ilk derece mahkemesinin kararı yerinde olup, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun sanık ...’ın hizmet nedeni ile güveni kötüye kullanmak suçundan mahkumiyetine karar verilmesine işaret eden Özel Daire bozma kararının yerinde olduğu yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne katılmamaktayız." gerekçesiyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Yargıtay Ceza Genel Kurulu Üyesi de; benzer düşüncelerle,
Karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- ... 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 11.02.2020 tarihli ve 210-111 sayılı direnme kararına konu;
a) Sanık ... hakkında hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunun yasal unsurlarının oluşmadığına ilişkin direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA, usul ve kanuna uygun bulunan Yerel Mahkemenin direnme kararına konu sanık ... hakkındaki beraat hükmünün ONANMASINA,
b) Sanık ... (...) ... hakkında hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunun unsurları itibarıyla oluştuğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 22.06.2022 tarihinde yapılan müzakerede her iki sanık bakımından da oy çokluğu ile karar verildi.