Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2022/3 Esas 2022/469 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2022/3
Karar No: 2022/469
Karar Tarihi: 22.06.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2022/3 Esas 2022/469 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2022/3 E.  ,  2022/469 K.

    "İçtihat Metni"



    Yargıtay Dairesi : 11. Ceza Dairesi



    Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda sanık ...'ın, TCK'nın 155/2, 62, 52/2-4 ve 53/1. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis ve 6.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye ve hak yoksunluğuna ilişkin ... 13. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 25.10.2013 tarihli ve 984-654 sayılı hükmün sanık müdafisi ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 15. Ceza Dairesince 26.09.2018 tarih ve 10931-5989 sayı ile;
    "...Sanığın, resmi ya da fiili olarak katılan şirket adına para tahsil etme yetkisi olmadığı hâlde, tahsilat yapıp bu tahsilatı katılana iade etmemekten ibaret eyleminin, şikâyete tabi olan ve 6763 sayılı Kanun'un 31. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 253 ve 254. maddeleri gereğince uzlaşma kapsamındaki TCK'nın 155/1. maddesinde tanımlanan suça uyduğu gözetilmeksizin suç vasfında yanılgıya düşülerek sanıkların TCK'nın 155/2. maddesi uyarınca mahkûmiyetlerine hükmedilmesi ve sanığın 5237 sayılı TCK'nın 43/1. maddesi kapsamında, aynı suç işleme kararıyla Kanun'un aynı hükmünün birden fazla ihlal ederek, değişik zamanlarda birden fazla kez haksız menfaat temin etmiş olması karşısında, zincirleme suç hükümlerinin uygulanmayarak eksik ceza tayin edilmesi," isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Bozmaya uyan ... 13. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda sanığın TCK'nın 155/1, 43/1, 62, 52/2- 4 ve 53. maddeleri uyarınca 10 ay 12 gün hapis ve 2.500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye ve hak yoksunluğuna ilişkin verilen 06.02.2020 tarihli ve 652-81 sayılı hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 15. Ceza Dairesince 29.12.2020 tarih, 10314-13060 sayı ve oy çokluğu ile;
    "Sanığın yargılama konusu eyleminin, 5237 sayılı TCK'nın 155/1. maddesi kapsamında yer alan 'Basit güveni kötüye kullanma' suçuna ilişkin olduğu, bahse konu eylem yönünden öngörülen ceza miktarının 'altı aydan iki yıla kadar hapis ve adli para cezası'na ilişkin olduğu anlaşılmakla; 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile yeniden düzenlenen 5271 sayılı CMK'nın 251/1. maddesine göre, 'Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.' şeklindeki hükme, 7188 sayılı Kanun'un 31. maddesinde yer alan geçici 5/1-d maddesi ile '01.01.2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.' şeklinde sınırlama getirilmiş ise de, Anayasa Mahkemesinin 19.08.2020 tarihli ve 31218 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25.06.2020 tarihli, 2020/16 esas ve 2020/33 karar sayılı iptal kararı ile '...kovuşturma evresine geçilmiş...' ibaresine ilişkin esas incelemenin aynı bentte yer alan '...basit yargılama usulü...' yönünden Anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline karar verildiği, böylece 'kovuşturma evresine geçilmiş basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden iptal kararı' verildiği anlaşılmakla; her ne kadar Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürümez ise de, CMK'da yapılan değişikliklerin derhal uygulanması ilkesi geçerli olsa da, iptal kararının sonuçları itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğu, zira CMK'nın 251/3. maddesinde 'Basit yargılama usulü uygulanan dosyalarda sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.' şeklindeki düzenleme gereği maddi ceza hukuku anlamında sanık lehine sonuç doğurmaya elverişli olduğundan TCK'nın 7 ve CMK'nın 251. maddeleri uyarınca dosyanın 'Basit Yargılama Usulü' yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Daire Üyeleri ......Kanun koyucu CMK'nın 251 ve 252. maddelerinin uygulanması bakımından 7188 sayılı Yasa'nın 31. maddesi ile getirilen geçici 5. maddesi ile;
    1) Bu maddeyi ihdas eden Kanunla;
    d) 01.01.2020 tarihi itibarıyla 'kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.' geçici hükmünü getirerek Yasa'nın yürürlük tarihi ve dosyaların aşamaları gözetilerek bir sınırlama yapmıştır. Anayasa Mahkemesi tarafından geçici 5. maddede 'kovuşturma evresine geçilmiş' ibaresinin iptali yoluna gidilmiş, 'hükmen bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda' ibaresi dava konusu olmasına rağmen, başvuruda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma imkânı bulunmadığından yetkisiz olduğundan bahisle talebi reddetmiştir.
    Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sonrası sözü edilen geçici 5. maddenin (d) bendi '01.01.2020 tarihi itibarıyla hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.' şekliyle varlığını koruduğuna göre; bozmaya konu Yerel Mahkeme kararının Anayasa Mahkemesinin 19.08.2020 tarihli ve 31218 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25.06.2020 tarihli, 2020/16 esas ve 2020/33 karar sayılı iptal kararından önce verildiği, bir diğer ifade ile hükme bağlanmış bir dosya olduğu, CMK'nın geçici 5. maddesi uyarına hükme bağlanmış dosyalarda Yasa gereği basit yargılama usulünün uygulanamayacağı, Anayasa Mahkemesinin iptal kararının hükme bağlanmış dosyaları kapsamadığı, basit yargılama usulünün soruşturma ve kovuşturma şartı olmadığı gibi Mahkemenin takdirine bağlı bir yargılama usulü olduğu, Anayasa Mahkemesi kararlarının maddi ceza hukukunu ilgilendiren kısımları bakımından geriye yürütülerek uygulanması mümkün ise de, usul kurallarının derhal uygulanma prensibi dikkate alındığında yürürlük tarihi itibarıyla usule uygun hükme bağlanmış kararlar için Kanun'un değişiklik gerekçesi de gözetildiğinde bozma yapılmasının mümkün olmadığı, temyize konu dosyanın esasına girilerek inceleme yapılması gerektiği," düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
    ... 13. Asliye Ceza Mahkemesi ise 10.06.2021 tarih ve 88-458 sayı ile direnerek önceki hükümde olduğu gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
    Direnme kararına konu bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 01.10.2021 tarihli ve 91984 sayılı "Bozma" istekli tebliğnamesiyle dosya, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 22.06.2021 tarihli ve 196 sayılı kararı uyarınca Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 01.07.2021 tarihinden geçerli olmak üzere kapatılmasına ve arşivinde bulunan dosyaların Yargıtay 11. Ceza Dairesine devredilmesine karar verildiğinden, 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 307. maddesi uyarınca 11. Ceza Dairesine gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesince 02.12.2021 tarih ve 38281-11427 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı TCK'nın 155/1. maddesi kapsamındaki basit güveni kötüye kullanma suçu bakımından, 5271 sayılı CMK'nın 251. maddesine 7188 sayılı Kanun'un 25. maddesiyle getirilen basit yargılama usulüne ilişkin düzenlemenin lehe olduğundan bahisle sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; Yerel Mahkemece verilen kararın "yeni hüküm" niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Yerel Mahkemenin sanık ... hakkında basit güveni kötüye kullanma suçundan verdiği mahkûmiyet hükmünün Özel Daire tarafından basit yargılama usulü yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması isabetsizliğinden bozulmasından sonra yapılan yargılama sonucunda Yerel Mahkemece "…CMK'nın 251/3. fıkrası ile sonuç cezadan 1/4 oranında indirim öngörülmesi hâlinin, usul hükmü olan basit yargılama kurumunu, suç ve cezayla ilgili olan lehe yasa açısından değerlendirmeyi zorunlu kılmayacağı; kanun koyucunun açıkça gerekçede yargılamayı hızlandırmak için öngördüğü bu kurumu, bu amacı aşacak şekilde yargılamanın uzatılması, dosyanın zamanaşımına uğratılmasına sebep olacak şekilde yorumlanamayacağı, somut olayda olduğu gibi 2016 yılında işlenen cezaevinden firar suçunun, aynı yıl kamu davası açılarak yargılama sonucu 2016 yılında karar verilen bir dosyanın, Yargıtayın ... yükünün fazlalığı da göz önüne alındığında 5 yıl sonunda inceleme için Daire önüne geldiğinde, sırf basit yargılama usulü gerekçesi sebebiyle bozulup gönderilmesi; ilk derece mahkemesince de tarafların tekrar dinlenerek, uyma kararı verilmesi sonrasında basit yargılama usulü uygulanarak karar verilmesi hâlinde, sanığın verilen bu karara itiraz etmesi hâlinde, genel usule göre duruşma açılarak karar verilmesi gerekeceği; bu durumun ise, kanun koyucunun yargılamanın hızlandırması için öngördüğü usul kurumunun, yargılamanın uzatılması gibi sonuca neden olacağı; yorum araçlarından olan gerekçenin, Kanunun yorumunda mutlaka nazara alınmasının zaruri olduğu, aksi düşüncenin istenmeyen sonuçlara yol açabileceğinin öngörülmesi gerektiği..." biçiminde bozma kararında tartışılması gerektiği belirtilen hususların tartışıldığı, bu bağlamda ilk hükümde yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
    Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre şeklen direnme kararı verilmiş olsa dahi;
    a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
    b) Bozma kararında tartışılması gerektiği belirtilen hususları tartışmak,
    c) Bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme ya da toplanan yeni delillere dayanmak,
    d) Önceki kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak,
    Suretiyle verilen hüküm, direnme kararı olmayıp yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi hâlinde ise incelemenin Yargıtayın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekmektedir.
    Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, ilk hükümde yer almayan yeni ve değişik gerekçe içermesi nedeniyle Özel Daire denetiminden geçmemiş olan bir konunun ilk kez Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmesine kanuni imkân bulunmamaktadır.
    Bu itibarla, Yerel Mahkemenin son uygulaması özde direnme kararı niteliğinde olmayıp bozma ilamında tartışılması gerektiği belirtilen hususlar tartışıldıktan sonra, eylemli uyma neticesi verilen yeni bir hüküm niteliğindedir. Bu yeni hükmün doğrudan Ceza Genel Kurulunca ele alınması mümkün olmadığından, dosyanın temyiz incelemesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    ... 13. Asliye Ceza Mahkemesince sanık hakkında basit güveni kötüye kullanma suçundan verilen 10.06.2021 tarihli ve 88-458 sayılı hüküm, yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 11. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 22.06.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.


    Hemen Ara