Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2021/411 Esas 2022/474 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2021/411
Karar No: 2022/474
Karar Tarihi: 23.06.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2021/411 Esas 2022/474 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2021/411 E.  ,  2022/474 K.

    "İçtihat Metni"



    Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi


    Suça sürüklenen çocuk ... hakkında hırsızlık suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, sanığın TCK’nın 142/1, 143/1, 31/2 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve 5395 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca suça sürüklenen çocuğun babasına teslimine ilişkin... 2. Asliye Ceza (Mustafakemalpaşa Asliye Ceza) Mahkemesince verilen 12.03.2009 tarihli ve 3-19 (289-122) sayılı hükmün, suça sürüklenen çocuk müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 31.10.2014 tarih ve 1434-18281 sayı ile düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 24.06.2021 tarih ve 74732 sayı ile;
    “...Suça sürüklenen çocuk ...'in UYAP ekranında yapılan tutukluluk bilgileri incelendiğinde, 07/05/2007-19/07/2007 tarihleri ile 29/01/2008-29/09/2009 tarihlerinde aynı yargı çevresi içinde ... E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu olduğu, zaten ... 2. Çocuk Mahkemesinin 25/06/2007 tarihinde alınan savunmasında başka suçtan tutuklu olduğunun belirtildiği, ancak ...'e TCK 196. maddesine uygun şekilde duruşmadan bağışık tutulması yönünde haklarının hatırlatılmadığı ve ...'in bu yönde bir talebinin de bulunmadığı, 12/03/2009 tarihli karar duruşmasında ...'in aynı yargı çevresi içindeki ... E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu olduğu halde yokluğunda karar verildiği tespit edilmiştir.
    Suça sürüklenen çocuk ...'in başka suçtan aynı yer yargı çevresinde bulunan ... E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu bulunduğunun anlaşılması karşısında; duruşmadan vareste tutulma talebi bulunmayan ...'in 5271 sayılı CMK’nın 196. maddesi gereğince duruşmaya getirtilerek, esas hakkındaki savunması sorulduktan sonra hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, yokluğunda yargılama yapılması suretiyle savunma hakkının kısıtlanmasının usul ve yasaya aykırı olduğu” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 23.11.2021 tarih ve 23730-17932 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    İtirazın kapsamına göre inceleme, suça sürüklenen çocuk hakkında hırsızlık suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yargılama aşamasında başka bir suçtan tutuklu olarak ceza infaz kurumunda bulunan ve duruşmadan bağışık tutulma hususunda beyanı bulunmayan suça sürüklenen çocuğun, hükmün açıklandığı oturuma katılımı sağlanmadan karar verilmesinin savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Mustafakemalpaşa Cumhuriyet Başsavcılığının 05.04.2006 tarihli iddianamesi ile suça sürüklenen çocuk hakkında hırsızlık suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,
    Yargılamayı yapan Mahkemece yazılan talimat üzerine talimat Mahkemesi olan ... 2. Çocuk Mahkemesince ... E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan getirtilen suça sürüklenen çocuğun sorgusunun 25.06.2007 tarihinde gerçekleştirildiği, ancak sorgusu sırasında suça sürüklenen çocuğa duruşmalardan bağışık tutulmak isteyip istemediğinin sorulmadığı, suça sürüklenen çocuğun da duruşmalardan bağışık tutulmak istediği yönünde herhangi bir beyanının bulunmadığı, yargılamanın devamında da suça sürüklenen çocuğun başka bir suçtan tutuklu olarak ... E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunmasına rağmen, yokluğunda duruşmaya devam edildiği, 12.03.2009 tarihli oturumda da Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünü açıkladığı ve Yerel Mahkemece duruşmanın bitirilerek hüküm kurulduğu,
    Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden suça sürüklenen çocuk ...’in tutukluluk bilgilerinin incelenmesinde, suça sürüklenen çocuğun başka bir suçtan tutuklu olarak 29.01.2008 tarihinde ... E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna alındığı, Yerel Mahkemece hükmün kurulduğu 12.03.2009 tarihinde de suça sürüklenen çocuğun aynı Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu,
    Anlaşılmaktadır.
    Sanık hazır olmaksızın duruşma yapılamayacağı kuralını düzenleyen 5271 sayılı CMK’nın “Sanığın duruşmada hazır bulunmaması” başlıklı 193. maddesinin birinci fıkrası; “Kanunun ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz. Gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanığın zorla getirilmesine karar verilir.” hükmünü amirdir. Bu kuralın istisnaları da aynı maddenin ikinci fıkrasında; “Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir.”,
    194. maddenin ikinci fıkrasında; “Sanık savuşur veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse, önceden sorguya çekilmiş ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmezse, dava yokluğunda bitirilebilir.”,
    195. maddede; “Suç, yalnız veya birlikte adlî para cezasını veya müsadereyi gerektirmekte ise; sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hâllerde sanığa gönderilecek davetiyede gelmese de duruşmanın yapılacağı yazılır.”,
    200. maddenin birinci fıkrasında; “Sanığın yüzüne karşı suç ortaklarından birinin veya bir tanığın gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilirse, mahkeme, sorgu ve dinleme sırasında o sanığın mahkeme salonundan çıkarılmasına karar verebilir.”,
    204. maddesinde; “Davranışları nedeniyle, hazır bulunmasının duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokacağı anlaşıldığında sanık, duruşma salonundan çıkarılır. Mahkeme, sanığın duruşmada hazır bulunmasını dosyanın durumuna göre savunması bakımından zorunlu görmezse, oturumu yokluğunda sürdürür ve bitirir. Ancak, sanığın müdafii yoksa, mahkeme barodan bir müdafi görevlendirilmesini ister. Oturuma yeniden alınmasına karar verilen sanığa, yokluğunda yapılan işlemler açıklanır.”,
    Şeklinde gösterilmiştir.
    Uyuşmazlık konusunun çözümüne ışık tutan “Sanığın duruşmadan bağışık tutulması” başlıklı 196. maddesi ise;
    “(1) Mahkemece sorgusu yapılmış olan sanık veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafii isterse, mahkeme sanığı duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutabilir.
    (2) Sanık, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, istinabe suretiyle sorguya çekilebilir. Sorgu için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısı ile sanık ve müdafiine bildirilir. Cumhuriyet savcısı ile müdafiin sorgu sırasında hazır bulunması zorunlu değildir. Sorgusundan önce sanığa, ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulur.
    (3) Sorgu tutanağı duruşmada okunur.
    (4) Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun yapılabilmesi olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak sorgu yapılır.
    (5) Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastahane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak koşuluyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebilir.
    (6) Yurt dışında bulunan sanığın, belirlenen duruşma tarihinde hazır bulunmasının zorluğu halinde, bu tarihten önce duruşma açılarak veya istinabe suretiyle sorgusu yapılabilir.” şeklinde iken 25.08.2017 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 147. maddesi ile anılan maddenin dördüncü fıkrası; "Hâkim veya mahkemenin zorunlu gördüğü durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle yurt içinde bulunan sanığın sorgusu yapılabilir veya duruşmalara katılmasına karar verilebilir." şeklinde değiştirilmiş ve bu değişiklik 08.03.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7078 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 142. maddesi ile kanunlaşmıştır.
    Maddenin birinci fıkrasında, mahkemece sorgusu yapılmış olmak şartıyla sanığın veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafisinin istemi ile duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutulabileceği kabul edilmiş,
    Beşinci fıkrasında ise hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak şartıyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebileceği düzenlenmiştir.
    Her iki fıkrada da sanığın sorgusunun yapılmış olması hâli bağışık tutulmanın şartı olarak belirtilmiş, ancak sanığın sorgusunun ne şekilde yapılacağı hususunda iki fıkrada da herhangi bir açıklamaya yer verilmemiş olup, bu konu maddenin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir.
    Bu düzenlemeye göre, alt sınırı beş yıldan az hapis cezasını gerektiren bir suçtan yargılanan sanığa, sorgusundan önce ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulduktan sonra istinabe suretiyle sorguya çekilebilecektir. Alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı ise sanıkların sorgusunun mutlaka yargılamayı yapan mahkemece gerçekleştirilmesi zorunludur.
    Sorgusundan önce sanığa, ifadesini yargılamayı yapan mahkeme huzurunda vermek isteyip istemediğinin sorulmaması veya sorulması üzerine duruşmadan bağışık tutulmak istemediğini belirtmesine karşın istinabe ile alınan ifadesiyle yetinilmesi savunma hakkının sınırlanması sonucunu doğuracaktır.
    Sanığın duruşmada hazır bulunabilmesi, yükümlülük yönü olmakla birlikte öncelikle kendisi açısından bir hak olup bu hak adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birini oluşturmaktadır. Tarafı olduğumuz ve onaylamakla iç hukuk mevzuatına dahil ettiğimiz Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesi'nin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendinde, sanığın en azından kendi kendini savunma hakkı bulunduğu belirtilmekle, mahkeme huzurunda doğrudan savunmasını yapabilmesi için duruşmada hazır bulunma hakkının varlığı da zımnen kabul edilmiştir.
    Kendisi yönünden hak olarak düzenlendiği kabul edilen bir hususta sanığın, bu hakkı ne şekilde kullanacağı konusunda hiçbir insiyatifinin olmadığının kabulü hâlinde hakkın varlığından da söz edilemeyecektir.
    Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 12 Şubat 1985 tarihli .....ile 25 Kasım 1997 tarihli Zana/Türkiye kararlarında, sözleşmeyle ... altına alınan bir hakkın kullanılmasından vazgeçilmesinin, bunun açıkça söylenmesiyle mümkün olabileceği belirtilmiş olup buna göre sanığın duruşmada hazır bulunma hakkından feragat etmesi de ancak bu hususu açıkça söylemesiyle mümkün olacaktır.
    Nitekim Ceza Genel Kurulunun 31.01.2017 tarihli ve 449-32 sayılı ile 03.04.2018 tarihli ve 851-144 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    ... E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda başka bir suçtan tutuklu olarak bulunan ve talimat Mahkemesince yapılan sorgusu sırasında duruşmadan bağışık tutulma isteğinde bulunmayan suça sürüklenen çocuk ...’in, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünü bildirdiği ve hükmün açıklandığı 12.03.2009 tarihli son oturumda hazır bulundurulmayıp yokluğunda yargılama yapılarak mahkûmiyetine karar verilmesi savunma hakkının sınırlandırılması niteliğindedir.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin, Yerel Mahkemece suça sürüklenen çocuk hakkında hırsızlık suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün düzeltilerek onanmasına dair kararının kaldırılmasına, diğer yönleri incelenmeyen Yerel Mahkeme hükmünün saptanan bu usulü nedenden bozulmasına ve ulaşılan sonuç karşısında sanığın hırsızlık suçuna ilişkin cezasının infazının durdurulması ile tahliyesine karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle,
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 31.10.2014 tarihli ve 1434-18281 sayılı, Yerel Mahkemece suça sürüklenen çocuk ... hakkında hırsızlık suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün düzeltilerek onanmasına dair kararının KALDIRILMASINA,
    3- Mustafakemalpaşa Asliye Ceza Mahkemesinin 12.03.2009 tarihli ve 289-122 ....2. Asliye Ceza Mahkemesinin 12.03.2009 tarihli ve 3-19) sayılı suça sürüklenen çocuk ... hakkında hırsızlık suçundan verdiği mahkûmiyet hükmünün, saptanan bu usulü nedenden dolayı diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
    4- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazı kabul edilip, Özel Daire düzeltilerek onama kararı kaldırılarak Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi nedeniyle suça sürüklenen çocuğun hırsızlık suçuna yönelik cezasının İNFAZININ DURDURULMASINA ve atılı suç yönünden TAHLİYESİNE, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olmadığı takdirde derhal salıverilmesi için YAZI YAZILMASINA,
    5- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 23.06.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.

    Hemen Ara