Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2022/274 Esas 2022/481 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2022/274
Karar No: 2022/481
Karar Tarihi: 23.06.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2022/274 Esas 2022/481 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2022/274 E.  ,  2022/481 K.

    "İçtihat Metni"



    Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi


    Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan sanık ...'ın TCK'nın 109/2, 109/3-a-e, 62 ve 53/1. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin ... 10. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 13.07.2011 tarihli ve 820-430 sayılı hükmün, Cumhuriyet savcısı ve sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 15.10.2014 tarih ve 1091-11101 sayı ile;
    "Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 19.02.2013 günlü ve 2012/6-1477 esas, 2013/63 sayılı kararında vurgulandığı gibi, bir olayın açıklanması sırasında başka bir hadiseden söz edilmesinin o hadise hakkında da dava açıldığını göstermeyeceği ve dava konusu yapılan eylemin açıklıkla ve bağımsız olarak gösterilmesi gerektiği, buna karşılık sanık hakkında düzenlenen 02.12.2010 günlü iddianamede sanığın suç tarihinde kayınvalidesi olan Canan'a yönelik kasten yaralama suçundan dava açıldığı ve iddianamede bu eylem anlatılırken sanığın eşi olan mağdure...'yı zorla götürdüğünün de bahsedildiği ancak iddianamede sanığın eşi... mağdure olarak gösterilmediği gibi kovuşturma aşamasında Mahkemece tanık olarak dinlenilmesi de dikkate alındığında sanık hakkında mağdure...'ya yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan açılmış bir dava bulunmadığı hâlde, Mahkemece bu hususta suç duyurusunda bulunulup kamu davası açtırılmadan, sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulması suretiyle CMK'nın 225. maddesine aykırı davranılması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    ... 10. Asliye Ceza Mahkemesi ise 17.02.2015 tarih ve 601-47 sayı ile; "Gerek C. savcısının bozma talebi, gerekse Yargıtay 14. Ceza Dairesinin bozma gerekçesi iddianamede mağdure... Demirtaş'ın mağdure olarak gösterilmediği, soruşturma evresinde tanık sıfatıyla dinlendiği gerekçe gösterilmiştir. Oysa ki, iddianamedeki olayın izah tarzı okunduğunda '...şüphelinin şikâyetçiye ait ikamete gelerek şikâyetçiye bıçak çektiği ve eşi... Demirtaş'ı zorla alıp götürmeye kalkıştığı...' şeklinde tereddüte yer vermeyecek biçimde mağdure eş... Demirtaş'a karşı bir suçun işlendiği belirtilmiş ve sevk maddesi de buna göre iddianamede yazılmıştır.
    Durum böyle iken, salt mağdure... Demirtaş iddianamede mağdure sıfatıyla veya şikâyetçi sıfatıyla görülmedi diye gerçekleşen bu yok sayıp dava açılmadığı gerekçesiyle açılmayan bir davadan dolayı mahkûmiyet verildiği yolundaki yalın ve hukuki olmayan mantığı anlamak son derece güçtür. Ve bu düşünce tamamen formel bir düşüncedir. Oysa ki, iddianamede olayın izah şekli önemlidir. C. savcısı bir maddi hata yaparak iddianamede mağdureyi sıfatına uygun olarak başlık kısmında göstermemiş olabilir. Mahkemece de bu konuda iddianamede düzeltilme yapılması yoluna da gidilmemiş olması bu olgunun yok olduğunu kabule dayanak teşkil etmez.
    Bu itibarla Mahkememizce verilen kararın doğru olduğu ve bu kararda direnilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır." gerekçesiyle bozma kararına direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
    Direnme kararına konu bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20.05.2018 tarihli ve 26633 sayılı "Bozma" istekli tebliğnamesiyle dosya, CMK'nın 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesiyle değişik 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 22.06.2021 tarihli ve 196 sayılı kararı uyarınca Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 01.07.2021 tarihinden geçerli olarak kapatılmasına ve tüm işlerin Yargıtay 9. Ceza Dairesine devredilmesine karar verildiğinden dosyanın gönderildiği anılan Dairece 07.04.2022 tarih ve 19522-3288 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanık hakkında inceleme dışı mağdur ...’e yönelik kasten yaralama suçundan verilen düşme kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında eşi olan... ...’e (Demirtaş) yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan açılmış bir dava bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Sanık ... hakkında ... Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 02.12.2010 tarihli ve 83241-20371 sayılı iddianamenin, anlatım kısmının; "Olay tarihinde, şikâyetçinin kızı ile şüphelinin resmî nikahlı evli oldukları ve aralarında çıkan tartışma sonucunda şikâyetçinin kızı olan ve dosyada tanık olarak dinlenen... Demirtaş'ın Bahçelievler'de bulunan evine geldiği ve yanlarında kalmaya başladığı ve bir hafta sonra şüphelinin şikâyetçiye ait ikamete gelerek şikâyetçiye bıçak çektiği ve eşi... Demirtaş'ı zorla alıp götürmeye kalktığı, olayı yatıştırmaya çalışan şikâyetçiyi yerde yuvarladığı ve doktor raporunda belirtildiği şekilde yaralanmasına sebebiyet verdiği, böylece şüphelinin isnad edilen suçları işlediği" şeklinde olduğu, başlık kısmında şikâyetçi sıfatıyla inceleme dışı mağdur ...'in yer aldığı, sevk maddelerinin "Türk Ceza Kanunu 86/2, Türk Ceza Kanunu 53/1-2, Türk Ceza Kanunu 109/1-2-3a ve 3e, Türk Ceza Kanunu 53/1-2" olarak gösterildiği ve suçların "Basit Yaralama" ile "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" olarak adlandırıldığı, Yerel Mahkemece yapılan yargılama sonucunda sanık hakkında inceleme dışı mağdur ...'e yönelik kasten yaralama suçundan şikâyetten vazgeçme nedeniyle düşme; eşi olan... ...'e (Demirtaş) yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ise mahkûmiyet kararı verildiği anlaşılmaktadır.
    Ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyeti yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için, yargılamaya konu edilecek fiille ilgili usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir.
    Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirilir." şeklinde düzenlenmiş olan 170. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ceza davası, dava açan belge niteliğindeki icra ceza mahkemesine verilen şikâyet dilekçesi, son soruşturmanın açılması kararı gibi istisna hükümler hariç olmak üzere, kural olarak Cumhuriyet savcısınca düzenlenen iddianame ile açılır. Anılan maddenin dördüncü fıkrasında da; "İddianamede yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır." düzenlemesine yer verilmiş, 14.07.2021 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe giren 7331 sayılı Kanun'un 19. maddesiyle, bu fıkrada yer alan "açıklanır." ibaresi "açıklanır; yüklenen suçu oluşturan olaylar ve suçun delilleriyle ilgisi bulunmayan bilgilere yer verilmez." şeklinde değiştirilmiştir.
    Aynı Kanun'un "Hükmün konusu ve suçu değerlendirmede mahkemenin yetkisi" başlıklı 225. maddesindeki; "Hüküm ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir." şeklindeki düzenleme gereğince de, hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise, ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.
    Maddedeki özenle seçilen ifade biçiminden anlaşıldığı üzere, hükmün konusu iddianamede gösterilen fiildir. Bir fiil nedeniyle dava açıldığının kabul edilebilmesi için o fiilin iddianamede açıkça gösterilmesi gerekir. İddianamede anlatılan ve çerçevesi çizilen fiilin dışına çıkılarak dava konusu yapılmayan bir fiil nedeniyle yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna mutlak aykırılık hallerindendir. Bu bakımdan iddianamenin ayrıntılı olması, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiilin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde açıklanması, suçun açık ve net bir biçimde belirtilmesi zorunludur. Böylece sanık, savunma yapmadan önce iddianamede açıklanan, üzerine atılı suçun ne olduğunu ve hangi kanun maddelerinin uygulanacağını anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunma imkânı sağlanarak, savunma hakkı kısıtlanmamalıdır.
    Öğretide "davasız yargılama olmaz" ve "yargılamanın sınırlılığı" olarak ifade edilen ilke uyarınca hâkim ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuksal çözüme kavuşturacaktır.
    CMK'nın 226. maddesinde de; "Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez. Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır. Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir. Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafi sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır" hükmü getirilmiştir.
    Kanun koyucu bu düzenlemeyle; iddianamede anlatılan fiil değişmemiş olmakla birlikte, o fiilin hukuksal niteliğinde değişiklik olması hâlinde sanığa ek savunma hakkı verilerek değişen suç vasfına göre hüküm kurulmasına imkân sağlamıştır. Bu düzenlemenin sonucu olarak mahkeme, fiilin hangi suçu oluşturacağına ilişkin nitelendirmede iddia ve savunmayla bağlı değildir. Örneğin iddianamede hırsızlık olarak nitelendirilen eylemin suç eşyasının kabul edilmesi suçunu oluşturacağı görüşünde olan ya da anlatım kısmında açıkça belirtilmesine rağmen sevk maddeleri eksik gösterilen iddianame ile karşı karşıya kalan mahkeme, sanığa ek savunma hakkı vermek suretiyle hüküm kurabilecektir. İddianamede anlatılan olayın dışında bir fail ve fiilin yargılanması söz konusu olduğunda ise, suç duyurusunda bulunulması ve iddianame ile dava açılması hâlinde de gerekli görüldüğünde her iki iddianame ile açılan davaların birleştirilmesi yoluna gidecektir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Yerel Mahkemece sanık ... hakkında eşi olan... ...'e (Demirtaş) yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan mahkûmiyet hükmü kurulmuş ise de inceleme konusu iddianamede... ...'e (Demirtaş) mağdur sıfatı verilmediği gibi soruşturma aşamasında tanık olarak dinlenildiğinden bahsedilmesi, bu kişiye yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturduğu düşünülen eylemlerin iddianamede açıkça gösterilmemesi ve bu durumun da savunma yapmadan önce üzerine atılı suçun ne olduğunu anlayıp buna göre savunmasını yapacak olan sanığın savunma hakkını kısıtlayacak nitelikte bulunması hususları birlikte değerlendirildiğinde sanık hakkında eşi olan... ...’e (Demirtaş) yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığının kabul edilmesi gerekmektedir.
    Bu itibarla, direnme kararına konu hükmün, belirlenen bu nedenden dolayı bozulmasına karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurul Üyesi; direnme gerekçesinin isabetli olduğu görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- ... 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.02.2015 tarihli ve 601-47 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanık hakkında eşi olan... ...’e (Demirtaş) yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 23.06.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.

    Hemen Ara