Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/601 Esas 2022/490 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2018/601
Karar No: 2022/490
Karar Tarihi: 28.06.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/601 Esas 2022/490 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2018/601 E.  ,  2022/490 K.

    "İçtihat Metni"



    Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 13. Ceza Dairesi


    Sanıklar ... ve ...'ın hırsızlık suçundan TCK’nın 142/1-a, 62 ve 53. maddeleri uyarınca ayrı ayrı olmak üzere 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına; sanık ... hakkında ayrıca aynı Kanun’un 58. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına ilişkin ... 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 09.12.2014 tarihli ve 148-779 sayılı hükümlerin, sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 13. Ceza Dairesince 09.10.2018 tarih ve 4762-13553 sayı ile;
    "İmha edilmesi gereken ve ekonomik değeri bulunmayan hayvan etinin hırsızlık suçunun konusu olamayacağı ancak kusurunun gizlenerek satılması hâlinde dolandırıcılık suçunun oluşacağı, eylemin bu aşamada ise yalnızca TCK'nın 186. maddesinde düzenlenen bozulmuş veya değiştirilmiş gıda ticareti suçunu oluşturacağı gözetilmeden sanıkların hırsızlık suçundan beraatleri yerine yazılı şekilde mahkûmiyetlerine karar verilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına oy çokluğuyla karar verilmiş,
    Daire Üyesi B. BAĞCI; "Dava dosyasında suça konu olan maddi varlık, tüberkülozlu olmaları nedeniyle piyasaya sunulmaları yasak olan etlerdir.
    Bir maddi varlığın hırsızlık suçunun konusu olabilmesi için mal niteliğinde olması gerekmektedir. Mal kelimesi sözlükte; sahip olunan değerli ve lüzumlu şey olarak tanımlanmaktadır. Ceza Hukuku anlamında ise malın ekonomik bir değerinin olması az çok aranmakla birlikte bu husus suçun oluşması açısından her zaman mutlak bir gereklilik değildir. Zira, subjektif olarak değer izafe edilen hatıra eşyasının da hırsızlık suçunun konusu olabileceğinde bir tereddüt bulunmamaktadır. Hırsızlık suçunun oluşması açısından malın, taşınır olması ve başkasına ait bulunması yeterli görülmektedir. Kaldı ki, olayımızda suça konu tüberkülozlu etlerin tamamen ekonomik değerden yoksun bulunduğunu iddia etmek mümkün değildir. Sanık savunmasında etleri arkadaşlarının köpeklerine vermek kastıyla aldığını söylemekle bunların üçüncü kişiler nezdinde bir değer ifade ettiğini ikrar etmekte, kanaatimizce de bu etler ekonomik olarak bir değer taşımaktadırlar. Ayrıca tahkikat aşamasında etlerin ekonomik değerinin olmadığına ilişkin bir rapor da alınmamıştır.
    Hukuken sahip olunması, taşınması, bulundurulması yasaklanmış olması, bir maddi varlığı hırsızlık suçunun konusu olmaktan da çıkarmamaktadır. Nitekim, ruhsatı bulunmayan ateşli silahın üçüncü bir şahıs tarafından çalınması, emanet eşyası deposunda bulunan uyuşturucunun bulunduğu yerden alınması durumlarında da hırsızlık suçu oluşmaktadır.
    Suça konu olan etler terk edilmek suretiyle sahipsiz hâle gelmiş mal hükmünde de bulunmadığından ilk derece mahkemesinin hırsızlık suçunun oluştuğuna ilişkin kararının onanması yerine bozulması yönündeki çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir." açıklamasıyla karşı oy kullanmıştır.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 31.10.2018 tarih ve 54080 sayı ile;
    "...Hırsızlık suçunun temel şeklini düzenleyen TCK'nın 141. maddesinin metnine bakıldığında, 'Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.' düzenlemesi yer almaktadır. Bu düzenlemeye göre, rızasız olarak başkasının zilyetliğinde bulunan taşınır bir malı kendisine veya başkasına yarar sağlama maksadıyla bulunduğu yerden almak suçun oluşması için yeterlidir. Sanığın sadece ikametinde ele geçen etlerin miktarı 520 kg olup bu miktar etin piyasa değeri olmadan pek çok zahmet ve riske girerek çalınması hayatın olağan akışına aykırıdır. Keza, sanıkların bu miktar eti bulunduğu yerden faydalanma kasdıyla aldıkları açıktır, suça konu etlerin mal kavramına girdiğinde de tereddüt bulunmamaktadır. Zira, 'mal' kelime manası olarak Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre, 'Bir kimsenin, bir tüzel kişinin mülkiyeti altında bulunan, taşınır veya taşınmaz varlıkların bütünü' olarak tarif edilmektedir. Ceza Hukuku yönünden de, sadece mübadele değeri olan eşya değil, duygusal veya manevi değeri olan şeyler de mal varlığı kavramına dahildir. Ceza hukukunda yer alan mal varlığı kavramı özel hukukta yer alan mal varlığı kavramından daha geniş bir kapsama sahiptir. Özel hukukta ortaya konan mal varlığı kavramı ceza hukuku açısından da geçerlidir. Fakat ekonomik ve parasal değer taşıma ölçütü bakımından farklılıklar mevcuttur. Özel hukuk yönünden ekonomik değeri bulunmayan, örneğin, ebeveynlerden kalan basit bir mektup, bir fotoğraf da hırsızlık suçunun konusunu oluşturabilir. 6136 sayılı Yasa kapsamında bulunan ruhsatsız, başkasına ait silahın da piyasada alım satımı mümkün olmamasına rağmen istikrarlı uygulamalarda hırsızlık suçunun konusunu oluşturduğu Yargıtay Dairelerince kabul edilmektedir. Bir malın mutlaka yasal piyasasının olması gerekmeyip alıcıları nezdinde gayri yasal bir piyasa fiyatının olması da yeterlidir. Olayımızda olduğu gibi, 520 kg etin, hiçbir işe yaramadığı ve ekonomik değeri olmadığı hâlde pek çok zahmete girilip çalınarak ve nakledilerek satışa hazır vaziyette depolanması için bir sebep yoktur. Dolayısıyla, sanıkların üzerlerine atılı suçun yasal maddi unsurları oluşmuştur, eylem, işlenemez suç mahiyetinde değildir." düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 04.12.2018 tarih ve 8107-17561 sayı ile itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanıklar hakkında bozulmuş veya değiştirilmiş gıda veya ilaçların ticareti suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme hırsızlık suçundan kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklara atılı bulunan hırsızlık suçunun yasal unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Şikâyetçi ...’nın, veterinerlik işleri müdürü olarak çalıştığı ... Belediyesi’ne ait ... Tesisi’nin deposunda bulunan ve imha edilmek üzere ayrı dolapta muhafaza edilen tüberkülozlu üç adet büyük baş hayvan etinin çalındığı yönünde müracaatta bulunması üzerine soruşturmaya başlanıldığı,
    Görüntü izleme ve çözüm tutanağında; ... Belediyesi ... Tesisi’ne ait güvenlik kamerası görüntüleri incelendiğinde, 07.02.2014 tarihinde saat 19.47’de iki erkek şahsın tüberkülozlu etlerin bulunduğu depoya girdiklerinin görüldüğü, şahıslardan birinin tesiste çalışan sanık ...; diğer şahsın ise tesisin eski çalışanı sanık ... olduğunun tespit edildiği, sanıkların birkaç kez depoya girip çıktıkları, sanık ...’nın depodan kısa bir süreliğine ayrılarak el arabasıyla geri döndüğü ve sonrasında depo kısmından suça konu etleri yükleme yerine taşıdığı, sanık ...’in de dışarıda bu etleri araca yüklediği, sanıkların saat 20.03’e kadar bu şekilde et yüklemeye devam ettikleri, son olarak saat 20.06’da çöp konteynırına yönelerek bir miktar et attıklarının tespit edildiğinin bildirildiği,
    Başlatılan tahkikat kapsamında yakalanan sanık ...’nın hastalıklı olan büyük baş hayvana ait iki adet ön kol but ile dört adet kaburga kemiğini çöp arabasına attığını, bozuk etlerin sabahleyin belediye çöplüğüne götürüldüğünü beyan etmesi üzerine Belediye Katı Atık Depolama Tesisi’ne gidilerek mezbahadan getirilip alana dökülen atıkların kontrol edildiği, bahse konu yerde iki adet büyük baş hayvan kaburgası ile işkembe ve çeşitli sakatatların olduğu, sanık ...’nın beyan ettiği tüberkülozlu iki adet ön kol butun ve iki adet kaburga kemiğinin görülmediği,
    Olay yeri inceleme raporunda; sanık ...’ın ikamet ettiği apartmanın ... katında yapılan incelemede, bodrumun üç ayrı bölümden oluştuğu, üç bölüme de aynı kapı kullanılarak girildiği, ilk bölümün girişe göre sol tarafında üç ayrı derin dondurucu bulunduğu, dondurucuların içinin içeriği belli olmayan hayvansal gıda ile dolu olup yan tarafta da kasa içerisinde kemikler olduğu, ikinci bölümde kıyma makinesi bulunduğu, diğer bölüme geçildiğinde ise kırmızı etlerin naylon poşetler içine yerleştirilerek açıkta bırakıldıklarının görüldüğü, altı adet arka but, dört adet ön kol, yirmişer kiloluk dört poşet parça et, otuz kg civarında kemik olmak üzere toplamda 500-520 kg et ele geçirildiği bilgilerine yer verildiği, 08.02.2014 tarihli tutanağa göre sanık ...’den ele geçirilen hayvansal gıdanın yakılarak imha edildiğinin belirtildiği,
    Ev ve oto arama tutanağında; sanık ...’nın ev ve aracında yapılan aramada, herhangi bir suç unsuruna rastlanılmadığının bildirildiği,
    Değer tespit tutanağında, suç tarihi itibarıyla bir kg etin 24 TL olup sanıklardan ele geçirilen toplamda 500 kg etin 12.000 TL değerinde olduğunun bildirildiği,
    Anlaşılmıştır.
    Şikâyetçi ...; ... Belediyesi’nde veterinerlik işleri müdürü olarak görev yaptığını, aynı zamanda ... Tesisi’nin de müdürü olduğunu, 06.02.2014 tarihinde kesim için tesise getirilen üç adet büyük baş hayvan etinde tüberküloz tespit edildiğini, hayvanların 600-650 kg gelen etlerinin imha edilmesi için kesimhanenin deposuna koyduklarını, rapor tutup Tarım İl Müdürlüğüne bildirmek amacıyla hayvan sahiplerinden evrak istediklerini, iki hayvanın gerekli evraklarının geldiğini, diğer hayvanın da evrakının geldikten sonra yakılarak imha edilmek üzere etlerin birkaç gün depoda beklediğini, 08.02.2014 tarihinde sabah saatlerinde tesise gittiğinde hastalıklı etlerin yerinde olmadığını öğrendiğini, güvenlik kamerası görüntülerini incelediğinde kesimhanede et yükleme işinde çalışan sanık ... ile önceden kesimhanede çalışıp da şimdi tesise canlı hayvan nakliye işi yapan sanık ...’ı etleri depodan çıkartarak araca yüklerken gördüğünü, çalınan 500-520 kg kadar etin sanık ...’in evinde yapılan aramada ele geçirildiğini ancak iki ön kol etin bulunamadığını beyan etmiştir.
    Sanık ... kollukta müdafi huzurunda dinlenmesinde; ... Tesisi’nin yükleme bölümünde çalıştığını, olay tarihinde mesai arkadaşları ile birlikte otuz adet büyük baş hayvan etini yükleme aracına taşıdıklarını, geriye üç adet tüberkülozlu hayvan etinin kaldığını, dolaplarda temizlik yapılacağı için hastalıklı etleri dolaptan çıkarırken yanına daha önce burada çalışması nedeniyle tanıdığı, zaman zaman da tesise canlı hayvan nakliye işi yapan sanık ...’in geldiğini, hastalıklı etleri raylı sistem ile atmak amacıyla yükleme yerine götürdüğünü, etleri raydan indirebilmek için kaburgalarından ayırdığını, kaburga kemiklerini çöp arabasına attığını, geriye kalan altı adet but ve altı adet ön kolu tahta paletin üzerine bıraktığını, bu esnada sanık ...’in etleri ne yapacağını sorduğunu, kendisinin de çöpe atacağını söylediğini, sanık ...’in “Sen kantine git, dinlen, bunları ben atarım.” demesi üzerine istirahat etmek amacıyla oradan ayrıldığını, sonrasında sanık ...’i görmediğini,
    Aşamalarda önceki beyanından farklı olarak, sanık ...’in kendisinin haberi olmadan aracına bir adet but koymuş olduğunu, daha sonra bir but daha uzatarak “Al bunu köpeğine verirsin.” dediğini, bu şekilde iki adet hayvan butunu aracına yüklediğini, ilerleyen saatlerde nöbetçi kasabın hastalıklı etleri sorması üzerine korkarak aracında bulunan etler çöp arabasına attığını, amacının bu etleri satmak olmadığını, normalde hastalıklı etleri idarenin bilgisi dahilinde çöpe attıklarını, yakıldığını hiç görmediğini,
    Sanık ... kollukta müdafi huzurunda dinlenmesinde ve aşamalarda; olay tarihinde bir yıl kadar önce belediyeye ait kesimhanede yüklemeci olarak çalıştığını, daha sonra buradan ayrılarak kendisine ait kamyon ile ... Belediyesi ... Tesisine canlı hayvan taşımacılığı işine başladığını, olay günü gündüz saatlerinde tesise canlı hayvan getirdiğini, aynı gün akşam saat 19.00 sıralarında bu kez kiraladığı başka bir ... ile kesimhaneye geldiğini, yükleme işinde çalışan arkadaşlarına yardım ettiğini, diğerleri gittikten sonra tesiste yüklemeci olarak çalışan sanık ...’nın depoda bulunan hastalıklı etleri göstererek “Bunları alıp götürelim.” dediğini, iki adet inek butunu sanık ...’in aracına koyduklarını, dört adet inek butu ile dört adet kaburgayı ise kendisinin kullandığı araca yüklediklerini, bu hastalıklı etlerin yanında bulunan dört adet kaburga kemiğini de el arabasına yükleyip çöp arabasına attıklarını, daha sonra sanık ...’i tesiste bırakarak kendisinin olay yerinden ayrıldığını, hastalıklı etleri arkadaşının köpeklerine vermek amacıyla aldığını, ... katında yapılan aramada bahse konu etlerin ele geçirildiğini, iç yağları ise kasaplardan kendisinin satın aldığını,
    Savunmuşlardır.
    TCK'nın 141. maddesinde yer alan "Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir." şeklindeki düzenleme ile hırsızlık suçunun basit hâli hüküm altına alınmış, aynı Kanun'un 142. maddesinde ise suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri sayılmıştır.
    TCK'nın "Nitelikli hırsızlık" başlıklı 142. maddesinin 1. fıkrasının uyuşmazlık konusu ile ilgili hükmü;
    "(1) Hırsızlık suçunun;
    a) Kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında,
    ...
    İşlenmesi hâlinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur..." şeklinde düzenlenmiş iken, 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 62. maddesiyle bahse konu bent için öngörülen “iki yıldan beş yıla kadar hapis” şeklindeki yaptırım “üç yıldan yedi yıla kadar hapis” olarak değiştirilerek ceza süresi artırılmıştır.
    Suçun konusu, başkasına ait taşınır bir mal olup sahipsiz ve terk edilmiş mallar ile sahibi tarafından kaybedilmiş eşya bu suçun konusunu oluşturmaz.
    Hırsızlık suçunun manevi unsuru kasttır. Fail, bilerek ve isteyerek başkasına ait taşınır bir malı, zilyedinin rızasına aykırı olarak bulunduğu yerden almalıdır. Suçun oluşabilmesi için genel kastın yanında failin ayrıca “kendisine veya başkasına bir yarar sağlama maksadı” ile (özel kast) hareket etmiş olması gerekmektedir.
    Hırsızlık suçunun oluşabilmesi için genel kast yanında bulunması gereken “yararlanma” özel kastı, suça konu eşyadan doğrudan veya dolaylı şekilde istifade edilmesi şeklinde olabileceği gibi maddi ya da manevi nitelikte de bulunabilir. Başka bir ifadeyle failin elde etmeyi umduğu her türlü tatmin ve haz, yarar kavramının içinde değerlendirilir (... Centel, Hamide Zafer, Özlem Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, ..., 2007, s; 302). Ancak şaka yapılması veya alay edilmesi amacıyla malın alınması bu kapsamda mütalaa edilmez.
    Buradaki yararın geçici veya sürekli olmasının da bir önemi bulunmamaktadır. Ayrıca madde metninde açıkça belirtildiği üzere, yararın mutlaka faile dönük olması da aranmaz. Failin yararlanma kastıyla hareket etmesi yeterli olup çaldığı maldan yararlanıp yararlanmamasının suçun oluşumuna etkisi bulunmamaktadır (Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 8. Baskı, ..., 2010, s; 372). Nitekim bu husus maddenin gerekçesinde de; “Hırsızlık suçunun oluşabilmesi için, failin kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla hareket etmesi yeterli olup bunun fiilen temini şart değildir. Bu yarar, maddî veya manevî olabilir.” şeklinde ifade edilmiştir.
    Gelinen aşamada, hırsızlık suçunun konusunu oluşturan eşyanın ekonomik bir değere sahip olmasının gerekip gerekmediği hususu üzerinde de durulmalıdır.
    Türk Dil Kurumu tarafından mal; “bir kimsenin, bir tüzel kişinin mülkiyeti altında bulunan, taşınır veya taşınmaz varlıkların bütünü” şeklinde tanımlanmıştır. Taşınır mal, sabit olmayan, bir yerden başka bir yere götürülmesi mümkün her türlü eşya olarak anlaşılabilir. Hukuki anlamda mal kavramı ise fiziki varlığı bulunan, mal varlığı hakkının konusunu oluşturan, belli bir değere sahip ve belirlenebilir şeyleri ifade etmektedir.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 27.06.1988 tarihli ve 175-306 sayılı kararında da “mal, mülkiyet konusu olabilen bütün maddi eşya ile mameleke girebilen bütün haklardır.” şeklindeki tanımlamaya yer verilmiştir.
    Türk Hukukunda eşya, kişilerin üzerinde hâkimiyet kurabildikleri, kişilik dışı, ekonomik değer taşıyan, maddi varlıklar olarak tanımlanmıştır. (... Oğuzman, ... Seliçi, Saibe ... Özdemir, Eşya Hukuku, Filiz Kitabevi, 2009, s. 4 vd.) Tanımdan da anlaşılacağı üzere eşya kavramı için gerekli unsurlar; üzerinde hâkimiyet kurulmaya elverişli ve kişilik dışı olma, az çok ekonomik değer taşıma ve maddi varlık olma şeklinde sayılabilir. Bununla birlikte ceza hukukunda yer alan mal varlığı kavramı, özel hukukta kabul edilen mal varlığı kavramından daha geniş bir kapsama sahiptir. Örneğin, özel hukuk hükümlerine göre ekonomik bir değeri bulunmayan, bu nedenle mal varlığı kapsamı dışında tutulan mektup, fotoğraf ya da aile yadigarı bir eşya, sahibi bakımından taşıdığı önem ve duygusal bağ açısından ceza hukuku anlamında mal varlığı kavramına girmektedir. Başka bir ifadeyle, ceza hukukunda mal varlığı, ekonomik değeri olan şeyler yanında hiçbir ekonomik değere sahip olmamakla birlikte sahibi açısından manevi bir değeri bulunan şeyleri de kapsayan hak ve borçlar bütünüdür. Bu bağlamda, uyuşmazlığa konu hırsızlık suçu bakımından, malın ekonomik bir değerinin bulunması gerekli olmayıp manevi değeri bulunan bir eşya da işlenen fiilin haksızlık içeriği dikkate alınarak hırsızlık suçunun konusunu oluşturabilecektir. Doktrinde de hırsızlık suçuna konu taşınır malın, belli bir değere sahip olması gerektiği ancak bu değerin ekonomik olmasının şart olmadığı ifade edilmektedir. Suça konu eşyanın değerinin az olması ya da olmaması durumunda ise hükmedilecek cezada indirime gidilmesi veya hiç ceza verilmemesi mümkün olabilecektir (Durmuş Tezcan-... Ruhan Erdem-... Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, ..., 2017, s. 647).
    Açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    ... Belediyesi ... Tesislerinde 06.02.2014 tarihinde kesim için tesise getirilen üç adet büyük baş hayvan etinde tüberküloz tespit edildiği, hastalıklı etlerin imha edilmek üzere diğer etlerden ayrı olarak kesimhanenin dolabına konulduğu, kesimhanenin yükleme bölümünde işçi olarak çalışan ve etlerin hastalıklı olduğunu bilen sanık ... ile daha önceden bahse konu yerde yine işçi olarak çalışan ancak sonradan kesimhaneye canlı hayvan nakliyesi işi yapan sanık ...’ın, olay tarihi olan 07.02.2014 tarihinde saat 20.00 sıralarında, kamera görüntülerine göre, tüberkülozlu etlerin bulunduğu depoya girerek toplamda 600-650 kg gelen etleri, dışarıya çıkarıp sanık ...’ın kullanmakta olduğu araca yükleyerek alıp götürdükleri olayda,
    Şikâyetçi ...’nın, tüberküloz mikrobu taşıyan etlerin yakmak suretiyle imha edildiği, çöpe atılmadığı, Tarım İl Müdürlüğü ile gerekli yazışmaların tamamlanmasının beklenmesi amacıyla etlerin hemen imha edilmeyip birkaç gün kesimhanenin dolabında muhafaza edildiği yönündeki beyanı dikkate alındığında, sanık ...’nın etleri çöpe atmak amacıyla taşıdığı sırada diğer sanık ...’in gelerek kendisine yardım edebileceğini söylediği yolundaki savunmasının gerçeği yansıtmadığı, sanık ...’ın ikametinin ... katında yapılan aramada ise, üç ayrı derin dondurucu içinde, içeriği belli olmayan hayvansal gıda ile diğer bölümde naylon poşetler içine konulmuş etlerin ele geçirildiği, bahse konu yerde kıyma makinesi de bulunduğu, altı adet arka but, dört adet ön kol, yirmişer kiloluk dört poşet parça et, otuz kg civarında kemik olmak üzere toplamda 500-520 kg hastalıklı ete el konulduğuna ilişkin tutanak içeriği dikkate alındığında sanık ...’in, etleri köpeklere vermek amacıyla aldığına dair beyanının, kendini suçtan kurtarmaya yönelik olduğu, sanık ...’nın ikametinde yapılan aramada, herhangi bir suç unsuruna rastlanılmamakla birlikte sanığın, hastalıklı olan büyük baş hayvana ait iki adet ön kol but ile dört adet kaburga kemiğini çöp arabasına attığı şeklindeki beyanı üzerine ... Belediyesi Katı Atık Depolama Tesisinde yapılan kontrolde iki adet büyük baş hayvan kaburgası ile işkembe ve çeşitli sakatatların bulunduğu ancak hastalıklı iki adet ön kol but ile iki adet kaburga kemiğinin görülmediği, başka bir ifadeyle, 100-150 kg kadar hastalıklı etin ele geçirilemediği hususları birlikte değerlendirildiğinde, hırsızlık suçuna konu malın değerinin bulunmamasının veya çok az olmasının suçun oluşmasına engel teşkil etmeyeceği, kaldı ki, hastalıklı olması nedeniyle imhası gereken hayvan etlerinin, imha edilinceye kadar mal niteliğine sahip olup bu özelliklerini bilmeyen üçüncü kişiler nezdinde ekonomik bir değer taşıdığı da anlaşıldığından, sanıkların, suça konu hastalıklı etleri, yararlanma kastıyla, tesisin müdürü olan şikâyetçinin rızası olmaksızın bulundukları yerden almaları şeklinde gerçekleşen eylemlerinde, atılı hırsızlık suçunun yasal unsurları itibarıyla oluştuğu kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; "Olay tarihinde ... Belediyesine ait ... Tesislerinde taşeron şirketin eski ve yeni çalışanı olan sanıkların, tesislerde bulunan ve tüberkülozlu olduğu için yakılarak imha edilmek üzere ayrılmış olan büyük baş hayvan etlerinin bir kısmını izinsiz alıp götürmeleri nedeniyle haklarında hırsızlık suçundan dava açılarak mahkûmiyet kararı verilmiş ise de, sanıkların aldığı suça konu etlerin tüberkülozlu olduğu için mutlak yakılarak imhası gereken etler olduğu, sanıkların aldığı etlerin hiçbir şekilde başka türlü ekonomik olarak diğerlendirme imkanı bulunmadığı için etlerin ekonomik değerlerinin bulunmadığı, bu nedenle sanıklara isnat edilen hırsızlık suçunun unsurlarının oluşmadığı" açıklamasıyla,
    Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi de; benzer gerekçelere dayalı olarak itirazın reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle,
    Karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay (Kapatılan) 13. Ceza Dairesinin 09.10.2018 tarihli ve 4762-13553 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
    3- 23.07.2016 tarihli ve 29779-2 mükerrer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6723 sayılı Kanun'la 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'na eklenen Geçici 15. maddenin 12. fıkrasına dayanılarak, 05.11.2020 tarihli ve 31295 sayılı Resmî Gazete'de yayımı tarihinden 10 gün sonra yürürlüğe giren Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 03.11.2020 tarihli ve 245 sayılı kararı ile Yargıtay 13. Ceza Dairesinin 01.12.2020 tarihinden geçerli olmak üzere kapatılmasına ve arşivinde bulunan tüm işlerin Yargıtay 6. Ceza Dairesine devrine karar verilmesi nedeniyle dosyanın, uygulamanın denetlenmesi için Yargıtay 6. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 28.06.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.


    Hemen Ara