Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/311 Esas 2022/494 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2018/311
Karar No: 2022/494
Karar Tarihi: 29.06.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/311 Esas 2022/494 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2018/311 E.  ,  2022/494 K.

    "İçtihat Metni"

    Yargıtay Dairesi (Kapatılan) 16. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
    Sayısı : 316-501
    Sanık ... hakkında silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesince 27.05.2016 tarihli ve 214-309 sayılı kararla sanığın bu suçtan TCK’nın 314/3 ve 220/7 yollamasıyla 314/2, 220/7, 3713 sayılı Kanun’un 5/1, TCK’nın 53, 58/9. maddeleri gereğince 10 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmiş, bu kararın sanığın eşi ve o yer Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 14.02.2017 tarih ve 7112-1020 sayı ile;
    "...12.01.2016 günü Kızıltepe İlçesinde güvenlik güçleriyle çatışmaya giren iki terör örgütü üyesinin öldürüldüğü, teröristlerinin içerisinde bulundukları aracın olay öncesi sanık ...'in ikametinin önünde görülmesi nedeniyle arama yapmak üzere sanığın evine gidildiği, güvenlik güçlerince kapının çalınmasının ardından adı geçen sanığın yanına küçük çocuğunu alarak, 'içerideler, kimse ben bilmiyorum' şeklinde bağırıp kolluk güçlerini uyardıktan sonra dışarıya koştuğu, ardından eve giren güvenlik güçleriyle çatışan iki kadın teröristin ölü ele geçirildiği olayda, daha önce örgüt ile irtibatı saptanamayan sanığın öldürülen silahlı terör örgütü üyelerini bilerek ve isteyerek evine alıp sakladığına ilişkin savunmasının aksini gösterir delil bulunmadığı anlaşılmakla beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,

    ...Bozmayı gerektirmiş, Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA," karar verilmiştir.
    Yeniden yapılan yargılama sonucunda Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesi 26.10.2017 tarihli ve 316-501 sayılı kararla önceki hükümde direnerek sanığın aynı sonuç ceza ile mahkumiyetine karar vermiştir.
    Direnme kararına konu bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20.01.2018 tarihli ve 72035 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesine gönderilmiş, CMK'nın 307. maddesince inceleme yapan Özel Dairece 29.03.2018 tarih ve 606-946 sayı ile; direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Direnme kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır. Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı silahlı terör örgütüne yardım etme suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından,
    12.01.2016 tarihinde Kızıltepe İlçesinde terör örgütü PKK/KCK mensuplarının içerisinde bulunduğu düşünülen ... plakalı aracın kolluk görevlileri tarafından durdurulmak istenildiği, ihtara rağmen aracı durdurmayan örgüt üyeleri ile kolluk güçleri arasında yaşanan silahlı çatışma neticesinde araçtaki iki örgüt üyesinin ölü olarak ele geçirildiği, bahse konu aracın daha önce görüldüğü tespit edilen ... Mahallesi 1023. Sokak No: 1 sayılı adrese saat 17:10 sıralarında arama yapmak üzere kolluk görevlilerinin gittiği, görevlilerin çaldıkları kapıyı açarak ikametten çıkan ve yanında küçük bir çocuk bulunan sanık ...'in görevlilere hitaben Kürtçe olarak "İçeridekiler kimse ben bilmiyorum" diyerek hızla evden ayrıldığı, kolluk görevlilerinin usulüne uygun olarak bahse konu ikamete girdikleri, ikametin üç odası arandıktan sonra son odaya girileceği sırada oda içerisinde bir el bombasının infilak etmesi üzerine görevlilerce oda içerisinde bulunan şahıslara teslim olmaları yönünde ikazların yapıldığı, ancak odadan ikinci bir patlama sesi gelmesinin ardından görevlilerce içeride bulunanlara silahla karşılık verildiği, akabinde girilen odanın içerisinde iki kadın örgüt üyesinin ölü olarak ele geçirildiği, bilahare yapılan kimlik tespitlerinden evde ölü olarak bulunan örgüt üyelerinin ... kod ... ... ve ... olduğunun belirlendiği,

    Yapılan soruşturmada bahse konu ... Mahallesi 1023. Sokak No: 1 sayılı adresin sanık ...'in, eşi ... ... ve oğlu ile birlikte yaşadığı evleri olduğunun anlaşıldığı ve sanık hakkında terör örgütü mensuplarının örgütsel eylemlerde bulunmak üzere ilçeye geldikleri sırada evinde kaldıkları ve sanığın bu suretle örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek suretiyle atılı suçu işlediğinden bahisle iddianame düzenlendiği,
    Anlaşılmıştır.
    Olay tarihinden altı gün sonra evine gidilerek ifadesi alınmak üzere ilçe emniyet müdürlüğüne götürülen sanık ...'in kollukta alınan ifadesinde, olayın olduğu gün saat 11:00-12:00 sıralarında okula giden oğlu İskan ...'e beslenme çantasını hazırladığı sırada kapının çalındığını, evde yalnız olduğu için "Kim o?" diye sorduğunu, dışarıdan bir bayan sesi duyması üzerine kapıyı açtığını, kapının önünde iki bayan şahsın olduğunu, kadınlardan birinin üzerinde kot pantolon, açık kahverengi kaban ve sırtında sırt çantası ile elinde küçük bir poşet olduğunu, diğerinin de kot pantolon ve krem rengi kaban giydiğini, çantası olup olmadığını hatırlamadığını, ilk kadının önce Arapça bir şeyler söylediğini, kendisinin Arapça bilmediğini söylemesi üzerine kadının bu kez Kürtçe olarak kiralık ev aradıklarını anlattığını, kadına kiralık ev olmadığını, evlerinin üstündeki evin inşaat hâlinde olduğunu belirttiğini, kadının bu kez Suriyeli olduklarını, eşinin de başka mahallede ev aradığını söylediğini, bu sırada şahsın kabanının altından omuz kısmına astığı silah askısını görüp korktuğunu, bundan sonra şahıs kendisine ne söylediyse yaptığını, çünkü kadının silahını gösterip içeri girmesini ve sesini çıkartmamasını söyleyerek aksi hâlde çocuğunu öldürmekle kendisini tehdit ettiğini, kadınların zorla evine girdiklerini, onları eve almak zorunda kaldığını, ikinci kadının da kabanını çıkartmasından sonra belinde silah olduğunu gördüğünü, aç olduklarını söyleyen şahıslara yemek yapıp sofra hazırladığını, birlikte yemek yediklerini, şahıslarla aralarında herhangi bir konuşma geçmediğini, onların kendi aralarında konuştuklarını, ancak hangi dilde konuştuklarını anlamadığını, bu sırada kapıya gelen eltisi ... ...'e okula götürmesi için oğlunu teslim ettiğini, ...'ın kendisine "Sen niye gelmiyorsun, yüzün niye beyaz oldu?" diye sorduğunu, ancak kendisinin bir şey demeden oğlunu okula götürmesini söylediğini, bahse konu iki kadın evde olduğu sürede kadınların oturma odasında oturduklarını, kendisine ise mutfaktan çıkmamasını söylediklerini, korktuğu için şahıslara sürekli hizmet edip mutfakta oturduğunu, saat 16:30 sıralarında oğlunu eltisinin okuldan evin açık olan avlusuna kadar getirdiğini, evin kapısı çalındığında kim olduğunu sorduğunu, oğlunun sesini duyunca kapıyı açarak içeriye aldığını, kapıyı açarken evdeki kadınların kendisiyle beraber kapıya kadar geldiklerini, saat 17:00-17:30 sıralarında yemek yedikleri esnada polisin kapıyı çalıp açmasını söylediğini, bunun üzerine çocuğunun kolundan tutarak kapıyı açıp dışarı kaçtığını, içeride kim olduğunu soran polislere "bilmiyorum, bilmiyorum" dediğini, kendisi dışarı çıkarken kadınların sırt çantalarının olduğu odaya hızlı bir şekilde hareket ettiklerini, bu fırsattan yararlanarak kaçtığını, kaçtıktan sonra komşusu olan kayınvalidesine gittiğini, bu sırada iki kez yüksek sesli patlama olduğunu duyduğunu, evden çıktıktan sonra evde ne olduğunu bilmediğini, bu şahısların gelişiyle ilgili güvenlik güçlerine haber veremediğini, çünkü okuması ve yazmasının olmadığını, cep telefonunu yalnızca çalınca cevaplayacak kadar kullanabildiğini, şahısların evine gelişinin tamamen tesadüf olduğunu, eşi tır şoförlüğü yaptığından olay günü İstanbul'da olduğunu, eşinin evde olmadığını bilen birilerinin şahısları evine göndermiş olabileceklerini tahmin ettiğini, daha önce hiç görmediği ve tanımadığı bu şahıslarla herhangi bir irtibatının bulunmadığını, şahısları evine kimsenin getirmediğini ve kimsenin onları misafir etmesi için bir talimat vermediğini,
    Bozma öncesi yapılan yargılamada mahkeme huzurunda tercümanla alınan ifadesinde, üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini, emniyette verdiği ifadesini tekrar etiğini, ... ve ... isimli kişilerin, oğlunu okula göndereceği sırada kapıya geldiklerini, iyi giyimli iki bayan olduklarını gördüğünü, kim olduklarını sorduğunda kadınlardan birinin "Suriyeliyiz, açız, eşimiz ev arıyor, bize yemek verebilir misiniz" dediğini, oğlunun sadakası olsun diye kadınlar için muftakta yemek hazırladığını, mutfaktan çıkıp içeri yanlarına gittiğinde üzerlerini çıkarmış olan bayanların kolunun altında 2 silah olduğunu gördüğünü, bunu görünce korktuğunu, şahısların kendisini tehdit ederek "Mutfaktan çıkmayacaksın, kimseye söylemeyeceksin, biz burada kalacağız, sesini çıkarma" dediklerini, daha sonra jandarmanın geldiğini, kendisinin doğruca dışarıya koştuğunu, iddianamede belirtilen araçlarla ve kişilerle bir ilgisinin bulunmadığını, kocasının tır şoförü olduğunu, ... ve ... ile bir ilgisinin olmadığını, ...'in köylüsü olduğunu ve şahsı sadece ismen bildiğini, daha önce görmediğini ve tanımadığını, eve sadece iki bayanın geldiğini,
    Bozma sonrası yapılan yargılamada mahkeme huzurunda tercümanla alınan ifadesinde ise, bir suç işlemediğini, oğlunu okula göndereceği sırada iki bayanın gelip kiralık ev aradıklarını söylediğini, yer olmadığı cevabını verince şahısların bu kez "Biz Suriyeliz, açız, bize biraz yemek ver" dediklerini, yemek hazırlamak için mutfağa gittiğini, daha sonra birisinin iki kolunun altında silah olduğunu görünce korkup bağırdığını, kendisini yakalayan şahısların silah gösterip tehdit ettiklerini, zorunda kaldığından şahıslara yemek hazırladığını, çocuğunun da bu sırada yanında olduğunu, daha sonra kapının çalındığını, polisin geldiğini görünce hemen çocuğunu alıp dışarı çıktığını, ardından çatışma olduğunu ancak sonrasını bilmediğini, eşinin şoför olup 10-20 günde bir eve geldiğini,
    Beyan etmiştir.
    Sanığın eşi ... ... kolluk tarafından alınan ifadesinde, 1992 yılından beri sanık ...'le evli olduklarını, bu evlilikten altı yaşında bir çocuklarının olduğunu, genellikle yurt içinde İstanbul, Adana, Diyarbakır, Ankara gibi ana güzergahlarda taşımacılık yaptığını, olay günü işi icabı İstanbul'da yük almak için beklemekte olduğunu, saat 18:00-19:00 sıralarında eşini aradığını ancak cevap alamadığını, daha sonra aradığı akrabalarına da ulaşamadığını, en son görüşebildiği kardeşi İhsan ...'in kendisine eve polisin baskın yaptığını, ne olduğunu bilmediğini, eşi ile çocuğunun onların evinde olduğunu söylediğini, ertesi gün yük alarak Diyarbakır'a yola çıktığını, 15.01.2016 tarihinde Diyarbakır'da yükü bıraktıktan sonra Kızıltepe'ye geldiğini, eşi çok korkmuş ve şokta olduğu için bir iki gün eşinin yanında kaldığını, daha sonra ifade vermek için Cumhuriyet Polis Merkezine müracaat ettiklerini, buradan kendilerini terör büronun ilgisi nedeniyle ilçe emniyet müdürlüğüne yönlendirdiklerini, aynı gün eve gelen polislerle birlikte ifade vermek için ilçe emniyet müdürlüğüne geldiklerini, ikametinde gerçekleşen bahse konu olayla ilgili hiçbir bilgisinin olmadığını, ölü ele geçirilen şahısları tanımadığını, olay günü ya da öncesinde kimsenin kendisini aramadığını, ne kendisinin ne de ailesinden kimsenin terör örgütü ile bir ilişkisinin bulunmadığını belirtmiştir.
    Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözümlenebilmesi için öncelikle silahlı terör örgütü kavramına ve silahlı terör örgütüne yardım etme suçuna değinilmesinde yarar bulunmaktadır.
    Terör konusunu özel bir kanunla düzenleme yoluna giden kanun koyucu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 1. maddesinde terörü; “Cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.”; aynı Kanun'un 2. maddesinin birinci fıkrasında terör suçlusunu, "Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi..." şeklinde tanımlamış, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, terör örgütüne mensup olmasa da örgüt adına suç işleyenlerin de terör suçlusu sayılacağını hüküm altına almıştır.
    Bu genel terör ve terör suçlusu tanımları dışında; 3713 sayılı Kanun'un 3. maddesinde doğrudan terör suçları, 4. maddesinde de dolaylı terör suçları düzenlenmiştir.
    18.07.2006 tarihli ve 26232 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5532 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 17. maddesiyle, terör örgütünün tanımını yapan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun birinci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış; madde gerekçesinde, Türkiye'nin de taraf olduğu Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin 2. maddesinin (a) bendine uygun olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 220. maddesinde suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüt tanımlaması yapıldığı için, Terörle Mücadele Kanunu'nda ayrıca örgüt tanımlaması yapılmasına gerek görülmediği belirtilmiştir.
    TCK'nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendine göre örgüt mensubu suçlu; suç işlemek için örgüt kuran, yöneten, bu örgüte katılan veya örgüt adına suç işleyen kişidir.
    TCK'nın “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 220. maddesinde;
    “(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
    (2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (3) Örgütün silâhlı olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.
    (4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur...” hükmüne yer verilmiştir.
    Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuyla korunan hukuki yarar, kamu güvenliği ve barışıdır. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye soktuğu ve araç niteliğindeki suç örgütü, amaçlanan suçları işlemede büyük bir kolaylık sağladığından, bu suç nedeniyle kamu güvenliği ve barışın bozulması bireyin güvenli, barış içinde yaşamak hakkını da zedeleyeceğinden, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller ayrı ve bağımsız suçlar olarak tanımlanmıştır. Böylece bu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasa'da güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmıştır. Bu amaçla henüz suç işlenmese dahi, sadece suç işlemek amacıyla örgüt oluşturmuş olmaları nedeniyle örgüt mensubu faillerin cezalandırılması yoluna gidilmiştir. Bunun asıl nedeni suç işlemek için örgüt kurmanın, kamu barışı yönünden ciddi bir tehlike oluşturmasıdır. Kanun koyucu bu düzenleme ile öncelikle gelecekte işlenebilecek suçları engellemek istemiştir.
    Bu suçun mağduru ise öncelikle kamu güvenliği ve barışını sağlamakla yükümlü olan devlet ve toplumu oluşturan bireylerdir.
    TCK'nın 220. maddesi kapsamında bir örgütün varlığından sözedebilmek için; en az üç kişinin, suç işlemek amacıyla, hiyerarşik bir ilişki içerisinde, devamlı olarak amaç suçları işlemeye elverişli araç ve gerece sahip bir şekilde bir araya gelmesi gerekmektedir.
    Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp bünyesinde hiyerarşik bir ilişki barındırmaktadır. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Oluşturulan bu ilişki sayesinde örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır. Bu nedenle niteliği itibarıyla devamlılık arzeden örgütün varlığı için ileride ihtimal dahilindeki suç/suçları işlemek amacı etrafındaki fiilî birleşme yeterlidir. Buna karşın, kişilerin belirli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde ise örgüt değil, iştirak ilişkisi mevcuttur.
    Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da belirtildiği üzere, TCK'nın 220. maddesi anlamında bir örgütten bahsedilebilmesi için,
    a) Üye sayısının en az üç veya daha fazla kişi olması gerekmektedir.
    b) Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.
    c) Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibariyle somutlaştırılması mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde fail, örgütteki konumuna göre üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında ayrıca işlenen suçtan da cezalandırılacaktır.
    d) Örgüt, niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi hâlinde örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.
    e) Amaçlanan suçları işlemeye elverişli üye, araç ve gerece sahip olunması gerekmektedir.
    Yukarıda belirtildiği üzere kanunların suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli yapılara suç örgütü denmektedir. Terör örgütleri ise ideolojik amaçları olan suç örgütleridir. Terör örgütlerini, suç örgütlerinden ayıran bu ideolojik amaç; 3713 sayılı Kanun'un 1. maddesinde gösterilen Cumhuriyetin Anayasa'da belirtilen niteliklerine karşı olabileceği gibi, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Türk Devleti ve Cumhuriyetin varlığına, Devlet otoritesini zaafa uğratmaya veya yıkmaya ya da ele geçirmeye, Devletin iç ve dış güvenliğine, kamu düzeni veya genel sağlığa ya da temel hak ve hürriyetlere yönelik de olabilmektedir.
    3713 sayılı Kanun'un "Terör örgütleri" başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.” hükmü ile TCK'nın 314. maddesine atıf yapılmıştır.
    TCK'nın 314. maddesinde tanımlanan "Silahlı örgüt" suçu ise;
    "(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
    (3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır." şeklinde düzenlenmiştir.
    Örgütlü suçluluğun özel bir türü olarak öngörülen, TCK'nın "Silahlı Örgüt" başlıklı 314. maddesinde; TCK'nın ikinci kitap dördüncü kısmının dördüncü bölümünde yer alan Devletin güvenliğine karşı suçlar ile beşinci bölümünde yer alan Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla silahlı örgüt kuran, yöneten ve örgüte üye olanların cezalandırılmaları öngörülmüş ve maddenin son fıkrasında; suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümlerin, bu suç açısından aynen uygulanacağı ifade edilmiştir.
    Örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte örgüte veya örgüt üyelerine bilerek ve isteyerek aşağıda sayılan hâller dışında barındırma, nakletme, istihbari bilgi sağlama, örgüt mensuplarının araştırılmasını ve yakalanmasını engellemeye yönelik imkan sağlama gibi örgütün faaliyetlerini kolaylaştırıcı ancak suç teşkil etmeyen her türlü faaliyette bulunanların TCK'nın 314/3 ve 220/7. maddeleri yollamasıyla 314/2. maddesi;
    Silahlı terör örgütü üyesi olmayıp örgütün faaliyetlerinde kullanılmak maksadıyla bunların amaçlarını bilerek, bu örgütlere üretmek, satın almak veya ülkeye sokmak suretiyle silâh temin eden, nakleden veya depolayanların TCK'nın 315. maddesi;
    Terör örgütlerine veya mensuplarına para veya değeri para ile temsil edilebilen taşınır veya taşınmaz, maddi veya gayri maddi her türlü mal, hak, alacak ile bunları temsil eden her türlü belgeyi sağlayan veya toplayan kişilerin 6415 sayılı Kanun'un 4. maddesi;
    Uyarınca cezalandırılmaları söz konusu olacaktır.
    Kişi, örgütün işlediği somut fiili bilmese de terör örgütü olduğunu, sağladığı yardımın örgütün yararına kullanılacağını bilmeli ve bu irade ile hareket etmelidir. İnsani mülahazalarla yapılan yardımlar örgüte yardım suçunu oluşturmaz.
    Örgüte yardım suçunda manevi unsurun oluşması için genel kastın yanında özel saik de gereklidir. Fail örgütün amacını gerçekleştirmesine katkı sağlamak kastı ile hareket etmelidir.
    Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte bilerek ve isteyerek yardım edilmiş olması gerekir. Başka bir ifadeyle, yardım fiilinin örgütün suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt olduğu bilinerek gerçekleştirilmiş olması gerekir. Fıkra metninde geçen "bilerek" ibaresi doğrudan kastı ifade eder. Doğrudan örgüte değil de örgüt mensuplarına yardım edilmesi halinde, yardım edilen kişilerin suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt mensubu olduklarının da bilinmesi gerekmektedir. Örgüt mensuplarına yapılan yardım, aynı zamanda örgüte yapılan yardım olarak değerlendirmek gerekir. Ancak, bu yardımın örgütün amacını gerçekleştirmeye hizmet eden bir yardım olması gerekmektedir (Prof.Dr.İzzet ÖZGENÇ, Suç Örgütleri, 7. Baskı, .... 38-39).
    Silahlı terör örgütlerine yardım suçunda yardım fiili, örgütün bizzat kendisi veya mensupları lehine gerçekleştirilebilir. Ceza Genel Kurulunun 31.10.2012 tarih ve 2012/1234 Esas 2012/1825 Karar sayılı kararında da belirtildiği gibi yardımın mutlaka örgüte ulaşması, sonuç vermesi gerekmez ve her bir fail, örgütçe verilen veya kendiliğinden üstlenilen görev kapsamında kendi fiilinin gerçekleştirilmesinden sorumlu olacaktır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    12.01.2016 tarihinde Kızıltepe İlçesinde terör örgütü PKK/KCK mensuplarının içerisinde bulunduğu düşünülen ... plakalı aracın kolluk görevlileri tarafından durdurulmak istenildiği, ihtara rağmen aracı durdurmayan örgüt üyeleri ile kolluk güçleri arasında yaşanan silahlı çatışma neticesinde araçtaki iki örgüt üyesinin ölü olarak ele geçirildiği, bahse konu aracın daha önce görüldüğü tespit edilen ... Mahallesi 1023. Sokak No: 1 sayılı adrese saat 17:10 sıralarında arama yapmak üzere kolluk görevlilerinin gittiği, görevlilerin çaldıkları kapıyı açarak ikametten çıkan ve yanında küçük bir çocuk bulunan sanık ...'in görevlilere hitaben Kürtçe olarak "İçeridekiler kimse ben bilmiyorum" diyerek hızla evden ayrıldığı, kolluk görevlilerinin usulüne uygun olarak bahse konu ikamete girdikleri, ikametin üç odası arandıktan sonra son odaya girileceği sırada oda içerisinde bir el bombasının infilak etmesi üzerine görevlilerce oda içerisinde bulunan şahıslara teslim olmaları yönünde ikazların yapıldığı, ancak odadan ikinci bir patlama sesi gelmesinin ardından görevlilerce içeride bulunanlara silahla karşılık verildiği, akabinde girilen odanın içerisinde iki kadın örgüt üyesinin ölü olarak ele geçirildiği, bilahare yapılan kimlik tespitlerinden evde ölü olarak bulunan örgüt üyelerinin ... kod ... ... ve ... olduğunun anlaşıldığı olayda,
    Bahse konu olayın gerçekleştiği adreste eşi ve çocuğuyla birlikte yaşayan, okuma ve yazması olmayan ve mahkemede ifadesi Türkçe bilmediğinden dolayı tercüman vasıtasıyla alınan, olay günü eşi şehir dışında olduğu için evde çocuğuyla birlikte yalnız olan, terör örgütü üyesi şahıslar evin içerisinde bulundukları sırada kapıya gelen kolluk görevlilerine kapıyı açıp görevlileri "İçeridekiler kimse ben bilmiyorum" diyerek uyardıktan sonra çocuğuyla birlikte evden hızlıca ayrılan ve daha önce terör örgütüyle irtibatı olduğu da saptanamayan sanığın, eylemlerde bulunmak üzere ilçeye gelen ve evinde çıkan çatışma neticesinde ölü olarak ele geçirilen terör örgütü mensuplarını PKK silahlı terör örgütüne yardım etme kastıyla bilerek ve isteyerek evine alıp sakladığını gösterir, savunmasının aksine delil bulunmadığı anlaşılmakla, atılı suçtan beraatine karar verilmesi gerekirken mahkumiyet kararı verilmesi usul ve yasaya uygun görülmemiştir.
    Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmün sanığın silahlı terör örgütüne yardım etme suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından beraatine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.10.2017 tarihli ve 316-501 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanığın silahlı terör örgütüne yardım etme suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından beraatine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    2- Bozma nedeni itibarıyla sanık hakkında CMK'nın 94. maddesi uyarınca hükümle çıkarılan yakalama kararının kaldırılmasına,
    3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 29.06.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara