Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/751 Esas 2022/517 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/751
Karar No: 2022/517
Karar Tarihi: 04.07.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/751 Esas 2022/517 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2017/751 E.  ,  2022/517 K.

    "İçtihat Metni"




    Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi


    Taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçundan sanık ...'ın TCK'nın 85/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin.... (...) Asliye Ceza Mahkemesince verilen 23.01.2013 tarihli ve 14-7 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı ve sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 02.12.2014 tarih ve 1920-24402 sayı ile hüküm fıkrasından TCK'nın 53. maddesinde sayılan haklardan yoksun bırakılmaya ilişkin bölümün çıkartılması suretiyle düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 27.10.2016 tarih ve 375103 sayı ile;
    “...Olay günü ... yönetiminde bulunan trafik sicilinde... Petrol İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti adına kayıtlı olan ..... 286 plaka sayılı kamyonla Merin İnşaat Madencilik San. Ve Tic. Ltd. Şti.'ne ait mıcır sahasından yüklemiş olduğu 20 ton mıcır yüküyle, yine Merin İnşaat Madencilik San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından Taşucu ilçesinde yapılmakta olan yol yapım sahasına doğru seyir hâldeyken ... İlçesi ... mevkii D 400-12-150 mevkisine vardığında, aracın direksiyon hâkimiyetini kaybetmiş, yoldan çıkan kamyon karşı şeride geçmiş, önce bir ağaca, daha sonra kayalara çarpmış, kamyonun kupası parçalanmış kamyon sürücüsü ... ölmüş, şoför mahallin yolcu olarak bulunan ... ise yaralanmıştır.
    Bir kişinin ölümüyle sonuçlanan olayın nedensel sürecinde dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı, asli kusur teşkil eden davranışıyla sanık ...'ın etkili olduğuna ilişkin belirleme, bu konudaki sanığın aleyhine görüş ihtiva eden bilirkişi raporları içerikleri, somut olay, mevcut kanıt durumu itibarıyla değerlendirildiğinde gerçekçi olmaktan uzaktır.
    ...Petrol İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti ile Merin İnşaat Madencilik San. ve Tic. Ltd. Şti. Mıcır taşımacılığı konusunda bir sözleşmenin olduğu, mıcır yükünün Merin İnşaat Madencilik San. ve Tic. Ltd. Şti.'ne ait yük olduğu, yüklemenin Merin İnşaat Madencilik San. ve Tic. Ltd. Şti. mıcır sahasından yapıldığı, olay sabahı yapılan mıcır taşıma sürecinde herhangi bir sorunun yaşanmadığı, kazanın 2. taşıma anında öğlen saat 13.30 sıralarında meydana geldiği konuları tartışmasızdır.
    Olay anında net, kesin, bilimsel bir tartım işlemi olmamasına karşın, kamyonun yükünün yaklaşık olarak 20.000 kg olduğu belirtilmektedir. Kamyonun taşıma kapasitesi 14.000 kg'dır. 1999 model eski, yıpranmış bir kamyona bu kadar yükün yüklenmesinde Merin İnşaat Madencilik San. ve Tic. Ltd. Şti'nin de kusurunun bulunduğu anlaşılmaktadır.
    Merin İnşaat Madencilik San. ve Tic. Ltd. Şti yetkilisi ... Anlı'nın araçta 14.020 kg yük olduğuna ilişkin beyanı, soruşturma evresinde bu kadar yük olduğuna ilişkin tespiti inandırıcı olmayıp, şirketini korumaya yönelik bir durumdur.
    Kaza sonrası olay sıcağı sıcağına tahkikata konu yapılmış, 1999 Model CHRYSLER marka 33 YE 286 plaka sayılı kamyon üzerinde makine mühendisi Sami Fidan tarafından gerekli, gözlem, inceleme ve muayene yapılmış, durum 14.09.2010 tarihli rapora bağlanmıştır.
    Raporun 4. maddesinin 'Kazanın Muhtemel Oluş Şekli' başlığında: Muhtemelen ... yüklü vaziyette olduğu için düşük hızla yokuş aşağı, %2 eğimli yolda ilerlemektedir. Bu esnada frenler tutmadığı için ... hızlanmaya başlar, şoför frenlerin tutmadığını fark ettiğinde, daha fazla hızlanıp kontrolü kaybetmemek için aracı sola yönlendirerek durdurmak ister, ... karşı şeridi de geçerek yol kenarında bulunan ağaca çarparak durur.
    Raporun 'Sebep' başlıklı 5. Maddesinde:
    - Kazanın sebebinin tam olarak tespit edilmesinin mümkün olmadığı,
    - Kanaat oluşturmak için:
    - Aracın istiap haddinin kantar fişleri incelenerek kontrol edilmesinin;
    - Son bakım belgelerinin incelenmesi;
    - Yolun eğimi, bu tür araçların geçişine ne kadar uygun olduğunun tespiti;
    - Şoförden kaynaklanan bir kusurun olup olmadığı konusunda, şoförün ölmesi nedeniyle bir şey söylenemeyeceği belirtildikten sonra;
    Raporun sonuç kısmında ise: 'Bu kazanın oluş sebebinin fren sistemindeki bir arızadan kaynaklandığı kanaatine varılmıştır.' Belirlemesinden sonra: 'İncelenen fren parçalarına göre somut bir sebep olmasa da yolda hiçbir fren izi olmaması en büyük göstergedir' denilmiştir.
    Bu raporun içeriğinden kazanın kesinlikle fren sistemindeki arızadan kaynaklandığına dair bir belirleme yoktur. Rapordaki düşünce bilimsel, makine mühendisliği bilimine uygun kesinlikten uzak, hipotetik, varsayım niteliğinde bir düşüncedir.
    Süreçte alınmış bilirkişi raporları arasında da tam bir uyum yoktur; raporlar arasında çelişki mevcuttur.
    ..., Merin İnşaat Madencilik San. ve Tic. Ltd. Şti'ne ait bir iştir. Adı geçen şirketin yükün taşınması sürecinde gerek taşıyanın, gereksel trafikte seyrüsefer hâlinde olan kişilerin can ve mal güvenliklerinin zarar görmemesi için müteyakkız hareket yükümlülüğü olduğu, bu şirketin de düşük modelli, ekonomik ömrünü tamamlamış bir vasıtayla yük taşıtmamak konusunda yükümlülüğü olduğu hususu süreçte atlanmıştır. Bu şirkettin de ...'ün ölümüyle sonuçlanan olayda kusurlu olup olmadığı irdelenmemiş; sıcak havalarda eriyen asfalt yol yüzeyi nedeniyle süreçteki Karayolları İdaresinin durumu yine göz ardı edilmiştir.
    Sanık kazadan önce aracın bakımını ilçede ...'a ait işyerinde ... isimli bir ustaya yaptırdığını söylemiş, buna ilişkin değişen parçalarla ilgili fatura ibraz etmiş, sanığın bu husustaki savunması süreçte tanık olarak anlatımlarına başvurulan ... ve ... tarafından doğrulanmıştır.
    Sanığın, ...'ün ölümüyle sonuçlanan olayın nedensel sürecinde, asli kusurlu davranışıyla etkili olduğuna ilişkin belirleme, kesin kanıtlara dayalı bir belirleme değildir. Bu belirlemeye egemen olan düşünce olasılık boyutunda, hipotetik bir düşüncedir. Sanığın araca 20.000 kg yük yüklenmesine ilişkin bir talimatı kanıtlanmadığı gibi, bu sorumluluk ayrıca işveren.... Madencilik San. ve Tic. Ltd. Şti'ne ait bir sorumluluktur.
    Kazaya neden olan olasılık boyutunda kalan tespitler şunlardır:
    - 1999 model, 14.000 kg yük kapasiteli kamyona, istiap haddinden 6.000 kg fazla, 20.000 kg yük yüklenmesi; işveren Merin İnşaat Madencilik San. ve Tic. Ltd. Şti'nin rolü;
    -Kara yolunun standartlara uygun yapılmamış olması; asfalt zeminin hava sıcaklığından dolayı erimesi, eriyen asfalt zeminin özellikle yük taşımakta olan kamyon sürücüleri için risk taşıdığı, erimiş asfalt zeminin aşırı yüklü kamyonun kontrolden çıkmasına neden olması;
    -Olayın tamamen teknik bir hatadan, aracın fren sisteminin bozuk olmasından kaynaklanması;
    - Sürücü ...'ün aracı yol, hava, yük durumuna göre yöntemine uygun olarak sevk ve idare etmesinden ziyade sürücü ...'ün hatalı ... ve sevk idaresinden kaynaklanması,
    Olasılığın var olduğu bir durum kuşkulu bir bir durumdur. Kuşkudan sanık yararlanır (in dubio pro reo) ilkesi, evrensel yargılama ilkelerindedir. Sanığın süreçte kusurlu olduğu bir vakıadır. Aracın teknik bakımlarını yetkin kişilere yaptırmamakla, periyodik muayenesini yaptırmamakla sanık kusurludur. Sanığın, ...'ün taksirle ölümüyle sonuçlanan olayı nedensel sürecinde asli kusurlu olduğu ise kesin kanıtlarla kanıtlanmamış bir durumdur.
    Süreçte toplanmış kanıtlar çerçevesinde sanığın asli ve ağır kusurlu olduğuna ilişkin tespit, kesin argümanlara dayanmamaktadır. Bu nedenle sanığın temel cezası belirlenirken TCK'nın 3/1, 22/4, 61 maddeleri gereğince asgari hadden belirlenmesi gerekirken, 4 yıl olarak belirlenmesi sözü edilen yasa maddelerine aykırılık teşkil etmektedir.
    Sanık hakkında belirlenmiş uzun süreli hapis cezasının, TCK'nın 50/4 maddesi göndermesiyle TCK'nın 50/1 maddesinde öngörülen adli para cezasının suçun işlenmesindeki özelliklere göre adli para cezasına çevrilmesi gerekirken; uzun süreli hapis cezasının adli para cezasına dönüştürülmemesinde: 'Sanığın kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, hapis cezasının caydırıcılığı hep birlikte değerlendirildiğinde sanığa verilen hürriyeti bağlayıcı ceza 5237 Sayılı ...nun 50/4.maddesine göre adli para cezasına çevrilmemiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.' biçiminde gerçekçi olmayan gerekçeye başvurularak; 'Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre' biçiminde düzenleme içeren TCK'nın 50/1 maddesine de aykırılığa yol açılmış;
    'Sanığın sosyal durumu ve yargılama sürecindeki davranışları lehine takdiri hafifletici neden olarak kabul edilmiş olup TCK'nın 62. maddesi uyarınca cezasından 1/6 oranında indirim yapılmıştır.'
    Sanık hakkında TCK'nın 62 maddesinin uygulanmasında yer verilen gerekçeyle; sanık hakkında TCK'nın 50/1 maddesinde uygulanmamasına dayanak alınan gerekçe arasında çelişkiye yol açılmıştır.
    Sanığın temel cezasının belirlenmesinde fiilinin ağırlığı gözetilerek, cezasının TCK'nın 3/1, 22/4, 61/1, 85/1 maddeleri uyarınca alt sınırdan belirlenmesi gerekirken, temel cezanın 4 yıl olarak belirlenmesi;
    Koşulları oluştuğu hâlde sanık hakkında TCK'nın 50/4 maddesi göndermesiyle, 50/1 maddesinde öngörülen adli para cezası seçenek yaptırımının uygulanmasına karar veren ... Asliye Ceza Mahkemesi'nin 23/01/2013 tarih, 2011/14 Esas, 2013/7 Karar Sayılı Mahkumiyet Hükmü sözü edilen yasal düzenlemelere aykırılık teşkil etmektedir.” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 04.04.2017 tarih ve 11363-2735 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
    1- TCK’nın 85/1. maddesi gereğince 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezasını gerektiren suçta, temel cezanın 4 yıl olarak tayin edilmesinin,
    2- Sanık hakkında TCK'nın 50. maddesinin dördüncü fıkrasının uygulanmamasına yönelik olarak gösterilen gerekçenin TCK'nın 62. maddesi uygulanırken gösterilen gerekçe ile çelişip çelişmediği ve hükmedilen hapis cezasını adli para cezasına çevrilmemesinin,
    İsabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    14.09.2010 tarihli trafik kazası tespit tutanağına göre; sürücü ...’ün 14.09.2010 tarihinde saat 13.30 sıralarında sevk ve idaresindeki 33 .. 286 plakalı kamyon ile ... ilçesinden Silifke ilçesine doğru seyir hâlindeyken ... mevkiine geldiğinde tehlikeli viraj yönü levhasını dikkate almayıp söz konusu viraja kontrolsüz giriş yaptığı, bu nedenle aracın direksiyon hâkimiyetini kaybederek gidiş istikametine göre yolun solundaki kayalık kısma aracının ön kısmı ile çaptığı, kaza neticesinde sürücü ...’ün olay yerinde hayatını kaybettiği, aynı aracın içerisinde bulunan ...’nün yaralandığı; kazanın oluşumunda ölenin trafik uyarı işaret levhalarına (sağa-sola tehlikeli viraj, tehlikeli viraj yön, kaygan zemin) uymadığından 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 47/1-c maddesinde belirtilen “Trafik işaret levhaları, cihazları ve yer işaretlemeleri ile gösterilen hususlara uymamak” kuralını ihlâl ettiği; kazanın yerleşim yeri içinde, açık havada, gündüz vakti, tek yönlü, 7 metre genişliğinde, asfalt kaplamalı, korkuluksuz sert virajlı ve viraj levhasının bulunduğu, dik eğimli yolda, sabit cisme çarpma ve yoldan çıkma şeklinde meydana geldiği,
    Kaza yapan kamyonun... Pet. San. Ltd. Şti. adına kayıtlı olduğu,
    14.09.2010 tarihli olay yeri inceleme raporuna göre; suça konu aracın sürücüsü olan ölenin işe olay günü başladığı, kaza yaptığı kamyon ile Silifke ilçesi Taşucu Beldesindeki yol şantiyesine mıcır taşıdığı, aynı gün ikinci seferi olan saat 13.00 sıralarında ... şantiyesinden mıcır yükleyerek yola çıktığı, kaza olayının öğrenilmesi üzerine olay yerine gelindiğinde, ölenin kullandığı kamyonun çam ağacını kırıp ... yamacına çarpmış olduğunun görüldüğü, olay yerinde kamyona ait 22,30 metre ... lastik izinin olduğu ancak fren izinin bulunmadığı, kamyonun ön tarafının tamamen ezilmiş ve içe doğru göçmüş, ön iki lastiğinin patlamış olduğu, yapılan incelemede kamyonun hız göstergesinin “0” da bulunduğu, ... vites kolunun ezilme ile alt tarafta kaldığından kaçıncı viteste olduğunun tespit edilemediği, aracın ön tarafındaki motor bölümünün ezildiği, yine alt tarafındaki şaftın ise yerinden kopmuş olduğu,
    14.09.2010 tarihli kantar fişine göre; suça konu kamyonun saat 13.11 sıralarında tartımının yapıldığı, buna göre brüt, dara ve net ağırlığının sırasıyla 26.340 kg, 12.320 kg ve 14.020 kg olduğu,
    15.09.2010 tarihinde makine mühendisi tarafından düzenlenen teknik rapora göre; incelenen fren parçalarına göre somut bir sebep bulunmadığı ancak yolda hiçbir fren izinin olmamasının fren sisteminin arızalı olmasının en büyük göstergesi olduğu, bu nedenle kazanın fren sistemindeki bir arızadan kaynaklandığı kanaatine varıldığı, araçta yaklaşık 20 ton mıcır bulunduğu,
    Soruşturma aşamasında makine mühendisleri ve trafik bilirkişisi tarafından düzenlenen 27.12.2010 tarihli üç kişilik bilirkişi raporuna göre; aracın maliki ve işleteni olan sanık ...’ın, kendisine ait kamyonun periyodik kontrol ve bakımları ile trafik fenni muayenesini yaptırmadığı, istiap haddinden fazla yük yükleterek (ton başına ücret taşımacılığı) aracın trafik güvenliğini tehlikeye soktuğu, aracın bakım ve onarımını işin uzmanı kişi ve kuruluşlara yaptırmadığı, bu nedenlerle kazaya sebebiyet verdiği olayda, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 30/a ve Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 67. maddelerine aykırı davranmak suretiyle birinci derecede kusurlu olduğu; ölenin ise yönetimindeki ... ile iniş eğimli yola gelmeden önce hızını düşürerek yüklü aracıyla inebileceği uygun vitese aldıktan sonra iniş eğimli yola girmesi ve aracının hızını aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurması gerekirken, aksine dikkatsiz ve tedbirsiz davranarak Karayolları Trafik Kanunu’nun 52/1-b maddesindeki kuralı ihlâl ettiğinden ikinci derecede kusurlu olduğu,
    Kovuşturma aşamasında yapılan keşfe istinaden makine mühendisleri tarafından düzenlenen 02.10.2012 tarihli bilirkişi raporuna göre; olay sırasında asfalt ziftinin kısmen erimiş olmasından dolayı yolun kaygan ve aracın yüklü olarak ağırlığının 26.340 kg olduğu, yolun kaygan olması sebebiyle aracı kullanan ölenin kazaya neden olmamak için fren kullanmadığı, kaza anında düşük viteste seyretmiş olabileceği, ... ile yol kenarındaki ağaca çarparak az hasarla durabileceğini düşünerek ağacın tam ortasına vurduğunu, ağacın arkasındaki kayalıkların dibindeki küçük çakıl yığınından oluşan rampaya çarpmak istediğini ancak hızını düşüremediği için önce aracın ön iki lastiğinin patlamış olduğunu, sert kayalara çarpma neticesinde de aracın ön kısmının tamamen parçalandığı kanaatine varıldığı; kazanın oluşumunda sanığın, aracın bakımını yetkili servise değil özel oto tamir ustalarına yaptırması ve aracın muayenelerini yaptırmaması nedenleriyle %25 kusurlu, Karayollarının %75, ölenin ise kusurunun bulunmadığı,
    Kovuşturma aşamasında yapılan keşfe istinaden trafik bilirkişisi tarafından düzenlenen 10.10.2012 tarihli bilirkişi raporuna göre; dosya içerisindeki belgelere göre, suça konu aracın olaydan 2 yıl 13 gün önce fenni muayenesinin bittiği, olay sırasında sigortasının olmadığı, olay saatinden 6 saat sonra araca sigorta yaptırıldığı, aracın periyodik bakımının yapılmadığı, arıza hâlinde ilgili servise değil tornacılık ve seyyar gezer ve tamir işleriyle uğraşan kişileri tamir ettirdiği, trafiğe çıkması sakıncalı olan aracın ölene teslim edilmiş olduğu, ölenin aracın teknik özelliklerini tanıması yönünde azda olsa eğitime tabi tutulması gerekirken buna riayet edilmediği, iniş eğimli ve virajlı yolda istiap haddinden fazla yükle malzeme taşımaya başlatıldığı, olay sırasında vites değiştirdiği esnada boşta kalan vites ile ... hızlanınca fren sistemi ile aracı durduramadığı, araca ait fren izinin olmaması ve fren sisteminde sorunların olduğuna ilişkin teknik raporda dikkate alındığında, sanığın kendisine ait aracın periyodik kontrol ve bakımlarını, trafik fenni muayenesini ve trafik zorunlu mali sorumluluk sigortasını dahi yaptırmayıp, istiap haddinden fazla yük yükleterek öleni ve trafik güvenliğini tehlikeye attığı, aracın bakım ve onarımını ehil kişi ya da kuruluşlara yaptırmayarak kazanın oluşumunda 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 30. maddesi ile Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 67. maddesinde belirtilen kuralları ihlâl etmek suretiyle birinci derecede kusurlu; ölenin ise yönetimindeki ... ile iniş eğimli yola gelmeden önce hızını düşürerek yüklü aracıyla inebileceği uygun vitese aldıktan sonra iniş eğimli yola girmesi ve aracının hızını aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurması gerekirken, aksine dikkatsiz ve tedbirsiz davranarak Karayolları Trafik Kanunu’nun 52/1-b ve 106. maddesindeki kuralları ihlâl ettiğinden ikinci derecede kusurlu olduğu,
    Kovuşturma aşamasında makine mühendisleri ve trafik kusur uzmanları tarafından düzenlenen 15.11.2012 tarihli bilirkişi raporuna göre; ... maliki ve işveren statüsünde olan sanığın, aracın fenni muayenesini ve trafik sigortasını yaptırmadan aracı kullandırdığı, araçta takoğraf cihazını bulundurmadığı, aracın damper bakımını tornacılık yapan tanık ...’a, fren sistemi ve diğer işleri sabit işyeri olmayan tamirat işi ile uğraşan tanık ...’a yaptırdığı, her ne kadar bakımını yaptırmış olsa bile aracın şartlarının yerine getirildiği ve trafiğe uygun olup olmadığını belgelendiremediği hususlarının tespit edildiği, olay yerinde fren izinin olmaması hususu da dikkate alındığında, kazanın teknik raporda da belirtildiği gibi aracın fren tertibatının devre dışı kalmasından kaynaklandığı, sanığın kendisine ait olan kamyonun periyodik kontrol ve bakımlarını ve trafik fenni muayenesini yaptırmayarak trafik güvenliğini tehlikeye soktuğu, aracın bakım ve onarımını ehil kişi ya da kuruluşlara yaptırmayarak kazaya sebebiyet verdiği, kazanın oluşumunda, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 30. maddesi ile Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 67. maddesinde belirtilen kuralları ihlâl etmek suretiyle asli kusurlu olduğu; ölenin ise aynı Kanun’un 52/1-b maddesindeki kuralı ihlâl etmesi nedeniyle tali kusurlu olduğu,
    Adli sicil kaydıra göre sanığın, taksirle ölüme neden olma, göreve ilişkin sırrın açıklanması ve hırsızlık suçlarından sabıkalarının bulunduğu,
    Yerel Mahkemece, TCK'nın 85/1. maddesi uyarınca temel ceza 4 yıl olarak belirlenmiş, TCK'nın 50/4. maddesi uygulanmamış, temel cezanın 4 yıl olarak belirlenmesine ilişkin olarak; “Suçun işleniş biçimi, sanığın taksire dayalı kusurunun ağırlığı dikate alınarak takdiren ve asgari haddin üzerinde” şeklinde, TCK'nın 50/4. maddesinin uygulanmamasına ilişkin olarak da “Sanığın kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, hapis cezasının caydırıcılığı dikkate alınarak sanığa verilen cezanın TCK’nın 50/4 maddesi gereğince adli para cezasına çevrilmesine yer olmadığına” biçiminde gerekçe gösterildiği,
    Sanığın sosyal durumu ve fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları takdiri indirim sebebi kabul edilerek TCK'nın 62. maddesi gereğince cezasından indirim yapıldığı,
    Anlaşılmaktadır.
    Katılan ...; eşi olan ölenin sanığın şirketinde kamyon şoförü olarak çalıştığını, kazayı görmediğini,
    Tanık ... kollukta; otostop yaparak ...’ya çalışmaya gittiğini, olay günü de ölenin sevk ve idaresindeki kamyon ile kendisini Taşucu’na kadar götürmek için araca aldığını, yola çıktıktan yaklaşık 10-15 dakika sonra olay yerindeki rampaya geldiklerinde ölenin aracın vitesini değiştirmek istediğini ancak vitesin geçmediğini, bunun üzerine frene bastığını ancak frenlerinde boşaldığı için tutmadığını ve kamyonun daha da hızlanarak dağ tarafına doğru gittiklerini, çarpma anından sonrasını hatırlamadığını, gözünü hastanede açtığını, olay nedeniyle yaralandığını ancak şikâyetçi olmadığını,
    Mahkemede; hakkında arama kararı olduğundan kollukta ismini farklı beyan ettiğini, olay sırasında ölenin vitesi küçülterek takviye atacağını ancak vitesin birden boşa geçtiğini, ölenin frene bastığını ancak frenlerin patladığını, kamyonun eski ve yükünün ağır olduğunu,
    Tanıklar ..., ... ve Zöhre Emül kollukta; tanık ...’ün kullandğı araçta yolculuk yaptıklarını, araçlarının arıza yapması nedeniyle kaza yerinin yaklaşık 10 metre gerisinde bekledikleri sırada ölenin sevk ve idaresindeki kamyonun yokuş aşağı inerken birden sağ şeritten sol şeride geçiş yaparak ancak kesinlikle frene basmadan sol kenarda bulunan yamaç tepeye çarptığını, bağırma sesi duyarak ambulans çağırdıklarını, olaydan önce ölenin korna çalmadığını, frene basma ya da sağa sola direksiyon kırma gibi bir olayında yaşanmadığını, yavaşça sol tarafa direksiyon ile dönerek yamaca çarptığını,
    Mahkemede; aracın hızlı olmadığını, frenlerinin patlamış olması hâlinde ölenin rahatlıkla araçtan çıkabileceğini düşündüklerini, kendilerinin önce ölenin aracın kasasındaki mıcırı boşaltacağını düşündüklerini,
    Tanık .Atölyesi isimli ... yerinin sahibi ve torna ustası olduğunu, önceden tanıdığı sanığın kamyon ve ... makinelerinin de tamirat işlerini yaptığını, kazaya karışan kamyonun aksaklıklarını tespit ettikten sonra sanığın gerekli olan bakım malzemelerini aldığını, daha sonra tamir işlerinden daha iyi anlayan ... isimli oto tamircisini çağırarak bu aracın fren balataları ve bir kısım tamirlerinin ... yerinde yapıldığını, kendisinin da aracın torna ve kaynak işlerini yaptırdığını, bu ... nedeniyle sanıktan aldığı 150 TL’yi Adnan ile paylaştıklarını, daha öncede sanığın işlerini yaptığından toplam borcu kapsayacak şekilde fatura kestiğini, değiştirdikleri fren balataları ve diğer malzemelerin orijinal olduğunu,
    Tanık ...; oto tamircisi olduğunu, ... yerini kapatması nedeniyle ara ara ... ilçe merkezinde bulunan oto tamircilerinde çalıştığını, önceden tanıdığı sanığın aracının ön ve arka fren balatalarını, keçelerini, fren körüklerinin iç lastiklerini, sol teker rulmanını, fren ayar cırcırını, yağ ve hava filtreleri ile dingil takımını değiştirdiğini,
    Tanık ...; Merin İnşaat Madencilik San. ve Tic. Ltd, Şti'de muhasebe ve idari işlerde çalıştığını, ayrıca araçların yüklenmesinden sonra ruhsatında belirtilen istiap haddine uygun olup olmadığını, fazla yük alıp almadığını da denetlediğini, aksi hâlde ... çıkışlarına izin vermediğini, kazaya karışan kamyona şirket şantiyesinde yükleme yapıldığını, istiap haddinden fazla yük yüklenmediğini, aracın istiap haddinin 14.000 kg olduğunu, kantar fişine göre araca bu hadden yalnızca 20 kg fazla yük yüklenmiş olduğunu, bunun da kantarın dengesizliğinden kaynaklanabileceğini,
    Beyan etmişlerdir.
    Sanık ... kollukta; kazaya karışan kamyonun... Petrol İnşaat ve Sanayi Limited Şirketi adına kayıtlı olduğunu, kendisinin de adı geçen şirketin müdürü olarak görev yaptığını, ölen ile 13.09 2010 tarihinde telefon ile ... görüşmesi yaptıklarını, olay günü de işe başladığını, ölenin kullandığı kamyonu hafriyat ve nakliye işlerinde kullandıklarını, ölenin ... ilçesinde bulunan Merin İnşaat şirketinden mıcır yükleyerek aynı şirketin çalışmasının bulunduğu Taşucu ilçesine götürmesi gerektiği, mıcır yüklü kamyon ile firmadan çıktıktan yaklaşık 3 km sonra kaza yaptığını sonradan öğrendiğini,
    Savcılıkta; kazadan önce aracın şoförlüğünü kendisinin yaptığını, aracın arızasını tanık ...’nın tamir dükkânında yaptırdığını, bunun haricinde düzenli bakım yaptırmadığını, son olarak bahsettiği ... yerinde tanık Adnan’a tüm bakımlarını yaptırdığını, 04.09.2010 tarihindeki faturada yazılı malzemeleri araçta kullandıklarını, bu tarihten sonra aracı birkaç gün kendisinin kullandığını ve bir problem yaşamadığını, kazanın bakım ve onarımdaki eksiklikten dolayı meydana gelmediğini,
    Mahkemede; kaza olayından yaklaşık 3-4 gün önce de aracın komple bakımını yaptırdığını, ölenin hafriyatı yükleyip çıktığı yer ile kaza mahalli arası yaklaşık 1,5 km mesafe olduğunu, bu süre içinde frenin ısınmayacağını, öleni kamyonu sürebilecek nitelikte olduğu için işe aldığını ancak herhangi bir eğitime tabi tutmadığını, kantar fişinde belirtilen miktarda hafriyat yüklendiğini, söz konusu kamyon ile ölenin aynı yoldan bir kaç defa gittiğini,
    Savunmuştur.
    Uyuşmazlık konularının sırayla değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
    1- TCK’nın 85/1. maddesi gereğince 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezasını gerektiren suçta, temel cezanın 4 yıl olarak tayin edilmesinin isabetli olup olmadığı;
    Taksirle öldürme suçu TCK’nın 85. maddesinin birinci fıkrasında; “Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlemiş, aynı Kanun'un "Taksir" başlıklı 22. maddesinin dördüncü fıkrasında da; “Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir” hükmüne yer verilmiştir.
    Temel cezanın belirlenmesine ilişkin ilkeler ise, TCK'nın 61. maddesinin birinci fıkrasında;
    “(1) Hâkim, somut olayda;
    a) Suçun işleniş biçimini,
    b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
    c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
    d) Suçun konusunun önem ve değerini,
    e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
    f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
    g) Failin güttüğü amaç ve saiki,
    Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler.” şeklinde düzenlenmiştir.
    TCK’nın “... ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3. maddesinin birinci fıkrasındaki; “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” biçimindeki hüküm ile de, işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında “orantı” bulunması gerektiği vurgulanmıştır.
    Kanun koyucu, cezaların kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hâkime, olayın özelliği ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevi yüklemiştir. Buna göre; 01.06.2005 tarihinden sonra işlenmiş olan herhangi bir suç nedeniyle alt ve üst sınırlar arasında bir ceza belirlenmesi gerektiğinde, kural olarak göz önünde bulundurulması gereken ölçüt, TCK’nın 61. maddenin 1. fıkrasındaki düzenlemedir. Ancak taksirle işlenen suçlar açısından kanun koyucu, aynı Kanun'un 22. maddenin 4. fıkrası ile bir ölçüt daha eklemiştir. Bu durumda, taksirle işlenen suçlarda alt ve üst sınır arasında ceza belirlenirken, TCK’nın 61/1 ile 22/4. madde ve fıkralarında yer alan ölçütlerin birlikte göz önüne alınması gerekmektedir.
    Ancak, TCK’nın 61/1. maddesindeki bu ölçütler genel nitelikli olup her suça uymayabileceğinden, her suç için tüm ölçütlerin değil sadece ilgili suça uyan kısımların nazara alınması gerekir. Bu açıdan taksirli suçlarda ancak kasıtlı suçlarda uygulanması mümkün olan 61/1. maddenin (b) bendinde yer alan "suçun işlenmesinde kullanılan araçlar", (f) bendinde yer alan "failin kasta dayalı kusurunun ağırlığı" ve (g) bendinde yer alan "failin güttüğü amaç ve saik" ölçütleri uygulanamayacaktır.
    Tüm bu kanuni düzenlemeler karşısında taksirli suçlarda temel cezanın belirlenmesinde öncelikle failin kusurunun değerlendirilmesinin zorunlu olduğu, ancak kusurluluğun yanında "suçun işleniş biçimi", "suçun işlendiği zaman ve yer", "suç konusunun önem ve değeri" ile "meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı" ölçütlerinin de dikkate alınacağı sonucuna varılmaktadır.
    Öte yandan, TCK’nın 3. maddesi uyarınca işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında “orantı” bulunması, böylelikle suç işlenmesiyle bozulan toplum düzeninde adaletin sağlanması için suç işleyen kimseye uygulanacak yaptırımın haklı ve ölçülü olması gerektiği de göz önünde bulundurulacaktır.
    Bu nedenlerle taksire dayalı kusurun ağır olduğu durumlarda, alt sınırdan uzaklaşılarak, hafif olduğu durumlarda ise alt sınırdan veya alt sınıra yaklaşılarak temel ceza tayin edilmesi isabetli bir uygulama olacak ise de, bundan her hâlde ağır kusurlu fail hakkında en üst hadden, hafif kusurlu fail hakkında ise alt hadden ceza tayin edilmesi gerektiği sonucu çıkarılmamalı, TCK'nın 61/1. maddesindeki olaya uyan diğer ölçütler ve TCK'nın 3. maddesinde düzenlenen "orantılılık" ilkesi bir bütün hâlinde değerlendirilerek haklı ve ölçülü bir ceza belirlenmeli, somut olayın özellikleri itibarıyla bazı hâllerde alt hadden bazı hâllerde de üst hadden tayin edilecek cezanın haklı ve ölçülü bir ceza olacağı da gözden uzak tutulmamalıdır.
    Öğretide de bu konuda “...TCK'nın 3/1. maddesi, 61. maddeden çok daha geniş bir anlamı barındırmakta, fail hakkında takdiri indirim nedeni de dâhil olmak üzere, tüm indirim ve artırım maddelerinin uygulanmasında, daha açık bir deyişle bütüncül açıdan, failin eylemi ile cezanın ağırlığı arasında bir orantı denge olması gerektiğini belirtmektedir. Ayrıca TCK'nın 3. maddesi hükmü sadece temel cezanın belirlenmesinde değil, aynı zamanda her türlü indirim ve artırımın uygulanmasında, kesinleşen cezalar için uyarlama yargılamasında göz önünde tutulması gereken bir düzenlemedir...TCK'nın 3/1. maddesindeki ... ve orantılılık ilkesi gereği, özellikle işlenen eylem ile verilecek cezanın orantısız olduğu durumlarda, uygulayıcı mümkün olduğu oranda, temel cezanın belirlenmesi, indirim ve artırım maddelerinin uygulanması ve cezanın şahsileştirme kurumunu gözeterek, adaleti sağlamaya çalışacaktır.” (... Yaşar-... Tahsin Gökcan-... Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, ... Yayınevi, 2. Bası, ..., 2014, s. 57-58.) şeklinde görüşler mevcuttur.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Sanığın sahibi ve yetkilisi olduğu şirkete ait olan 1999 model, ruhsatına göre; 14 tona kadar yük taşıyabilecek, trafik sigortası bulunmayan, fenni muayenesi 03.09.2008 tarihinde dolmuş olan ve 14.09.2010 tarihli kantar fişine göre 14.020 kg mıcır yüklü kamyonu kullanmak üzere olay günü sanığın ... yerinde işe başlayan ölenin, söz konusu araçla saat 13.30 sıralarında tek yönlü, çift şeritli, 7 metre genişliğindeki, eğimli yolda rampa aşağı seyrettiği sırada vites küçültmek istediği ancak vitesin boşa geçmesi ve frenlerin tutmaması sebebiyle yolun soluna yönelip karşı şeridi de aşarak yol dışında bulunan kayalara ve ağaca çarpması neticesinde olay yerinde hayatını kaybettiği, aynı kamyonun içerisinde bulunan tanık ...’nün ise yaralandığı olayda;
    Hükme esas alınan trafik kazası tespit tutanağı ve bilirkişi raporlarında; ölenin yönetimindeki ... ile iniş eğimli yola gelmeden önce hızını düşürerek mıcır yüklü aracıyla inebileceği uygun vitese aldıktan sonra iniş eğimli yola girmesi ve aracının hızını aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun zorunlu kıldığı şartlara uydurması gerekirken, aksine dikkatsiz ve tedbirsiz davranması ve trafik uyarı işaret levhalarına (sağa-sola tehlikeli viraj, tehlikeli viraj yön, kaygan zemin) uymaması nedenleriyle aracın direksiyon hâkimiyetini kaybederek gidiş istikametine göre yolun solundaki kayalık kısma çarpmak suretiyle oluşumuna sebebiyet verdiği kazada 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 52/1-a-b, 47/1-c ve 106. maddesindeki kuralları ihlâl etmesi sebebiyle tali kusurlu olduğu belirtilmiş ise de;
    Ceza muhakemesi uygulamamızda bilirkişi raporunun hâkim veya mahkemeler için bağlayıcı bir niteliğinin bulunmaması ve ölenin tali kusurlu olduğuna ilişkin tespit dışında, kazanın bilirkişi raporunda ayrıntılı şekilde belirtildiği üzere ölenin kusurundan kaynaklandığının anlaşılması, bilirkişi raporları ile fazla olduğu tespit edilen yük miktarının kantar fişi ve dosyadaki bilgi ve belgelerle doğrulanmaması ve sanığın aracın fenni muayenesini yaptırmamak biçimindeki kusurunun, kazanın oluşumunda doğrudan etkide bulunduğunun itiraza konu olay bakımından ortaya konulamaması hususları birlikte gözetildiğinde sanığın yukarıda belirtilen kusurunun tali nitelikte olduğu ve bu nedenle sanık hakkında, asli kusurlu olduğu kabul edilerek tayin edilen cezanın TCK'nın 85/1. maddesi uyarınca sanığın eylemi ile orantılı bir ceza tayin edilmesi gerekirken TCK'nın 3. maddesindeki “orantılılık” ilkesi ihlal edilerek temel cezanın 4 yıl olarak fazla belirlenmesinde isabet bulunmamaktadır.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyeleri ..., ..., ... ve ...;
    "Ceza Genel Kurulunun sayın çoğunluğu ile aramızda özetle '…sanık ...’ın olayda asli kusurlu olup olmadığı ,buna bağlı olarak hakkında belirlenen cezanın isabetli olup olmadığı …' konusunda görüş ayrılığı oluşmuştur.
    Sanık ...‘nın,... Petrol İnşaat San ve Tic. Ltd. Şti. nin sahibi ve yetkilisi olduğu, Sanık ...’nın suç tarihinden bir gün önce şoför olarak işe aldığı ölen ... ...’e mıcır taşımacılığı yapılacak 1999 model eski bir kamyonu teslim ettiği, ölen sürücünün kamyona 20 ton civarında mıcır yüklendikten sonra aşağı doğru eğimli yolda seyir halinde iken frenlerinin tutmamasına bağlı olarak yüklü kamyonun kontrolden çıkmasıyla meydana gelen tek taraflı kaza sonucunda sürücü ... ‘ün öldüğü olayda,
    Olayın, karayolunda meydana gelen bir trafik / ... kazası olduğu, olaya ilişkin tutanaklar ile tespitler, bilirkişi raporları, tanık beyanları ve dosya kapsamına göre, kaza yerinden kamyonun seyir istikametinde fren izi olmaması nedeniyle kazanın aracın frenlerinin tutmamasından kaynaklandığı, sanık ...’nın işveren olarak işe aldığı işçisinin sigortasını yaptırmadığı, bir gün önce şoför olarak işe aldığı ölene kullanacağı araçla ilgili aracın durumu, aracın özellikleri, yüklü olrak eğimli yolda kulanım şekli gibi konularda bir bilgilendirme yapmadığı gibi ... esnasında uyacağı ... güvenliği kuralları ve alınması gereken önlemler konusunda bir eğitim vermediği, sanık ...’nın ölen işçisinin kullandığı aracın her yıl yapılması gereken fenni muayenesini yaklaşık 2 yıldan fazla bir süredir yaptırmadığı gibi aracın bakımlarını ehil olmayan kişilere özensiz olarak yaptırdığı, lastikleri tamamen kabak olan kamyonu kullanması için ölen sürücüye teslim ettiği, sanık ...’nın üst işverenden aldığı mıcır taşıma işinde, 14 ton taşıma kapasitesi olan kamyona 20 ton mıcır yükleterek ölen sürücüyü sefere çıkardığı, aracın üzerinde hacizler olup ... sahibi işveren sanık ...’nın aracın zorunlu sigortalarını dahi yaptırmadığı,
    İşveren ve ... sahibi olan sanığın yukarıda açıklanan taksire dönüşen dikkat ve özensiz davranışları, ... Sağlığı ve Güvenliği mevzuatı çerçevesinde Yargıtay 12. Ceza Dairesi uygulamalarında asli kusur olarak kabul edildiği ve bu doğrultuda belirlenen temel cezanın yerinde olup, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu doğrultudaki itirazının reddi yerine sanık ...’yı olayda tali kusurlu kabul eden Ceza Genel Kurulunun sayın çoğunluğunun görüşüne katılmamaktayız." düşüncesiyle,
    Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurulu Üyesi de; sanığın asli kusurlu kabul edilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    2- Sanık hakkında TCK'nın 50. maddesinin dördüncü fıkrasının uygulanmamasına yönelik olarak gösterilen gerekçenin TCK'nın 62. maddesi uygulanırken gösterilen gerekçe ile çelişip çelişmediği ve hükmedilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesinin isabetli olup olmadığı;
    TCK'nın "Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar" başlıklı 50. maddesinin 1. fıkrasına göre; "Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre;
    a) Adlî para cezasına,
    b) Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesine,
    c) En az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkânı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmeye,
    d) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya,
    e) Sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınmasına, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanmaya,
    f) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya,
    Çevrilebilir."
    Aynı maddenin 4. fıkrasındaki; "Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa; bu ceza, diğer koşulların varlığı halinde, birinci fıkranın (a) bendine göre adlî para cezasına çevrilebilir. Ancak, bu hüküm, bilinçli taksir halinde uygulanmaz" şeklindeki düzenleme uyarınca taksirli suçlarda diğer şartların da varlığı hâlinde hapis cezasının uzun süreli de olsa adli para cezasına çevrilmesi mümkündür.
    TCK'nın 50. maddesinin gerekçesinde, “...Kişi gördüğü eğitim, yaşadığı sosyal çevre, psişik ve ahlaki eğilimleri itibarıyla tesadüfi suçlu özelliği taşıyabilir. Bu kişilerin mahkûm oldukları cezanın infaz kurumunda çektirilmesi toplum barışı açısından bir zorunluluk göstermeyebilir...” denilmek suretiyle şartların oluşması hâlinde hapis cezasına mahkûm olan kişinin infaz kurumuna girmesini önleyecek adli para cezası seçenek yaptırımına ya da seçenek tedbirlerden birine hükmedilebileceği açıklanmıştır. Kanun koyucu taksirli suçlarda hürriyeti bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesi hususunda bir sınırlama da getirmemiş, sanık lehine hareketle şartların oluşması hâlinde hapis cezasının uzun süreli de olsa adli para cezasına çevrilebileceğini kabul etmiştir.
    Ayrıntıları 07.06.1976 tarihli ve 4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında açıklandığı üzere, hürriyeti bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesi, cezanın doğrudan doğruya sanığın kişiliğine uydurulmasını öngören kişiselleştirme kurumudur.
    Kanun koyucu, cezaların kişiselleştirilmesi kapsamında hâkime TCK'nın 50. maddesinde yer alan şartlar çerçevesinde hükmolunan hapis cezasının adli para cezası seçenek yaptırımına ya da diğer seçenek tedbirlere çevrilip çevrilmeyeceğini belirleme yetki ve görevini yüklemiştir. Hâkimin, hükmolunan hürriyeti bağlayıcı cezanın TCK'nın 50/1. maddesindeki adli para cezası seçenek yaptırımına ya da seçenek tedbirlerden birisine çevrilmesi ya da çevrilmemesi konusundaki dayandığı gerekçenin dosya içeriğine uygun, kanuni ve yeterli olması gerekir.
    Öte yandan TCK'nın “Takdiri indirim nedenleri” başlıklı 62. maddesinde;
    “(1) Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir.
    (2) Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir” şeklinde düzenlenmiştir.
    TCK’nın 62. maddesinin ikinci fıkrasında takdiri indirim nedenleri sayıldıktan sonra “gibi” denilmek suretiyle takdiri indirim nedenlerinin kanunda sayılanlarla sınırlı olmadığı, aksine bunların örnek olarak belirtildiği açıkça vurgulanmıştır. Burada sayılan “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri” gibi nedenler, uygulamada hâkimi sınırlayıcı değil yol gösterici nitelikteki gerekçelerdir. Bunun sonucu olarak da 5237 sayılı TCK'nın, takdiri indirim nedenleri yönünden sınırlayıcı sistemi değil serbest değerlendirme sistemini benimsediği kabul edilmektedir.
    Serbest takdir sisteminin bir gereği olarak da olayda sanık yararına takdiri indirimin uygulanmasını gerektiren nedenlerin varlığını veya yokluğunu belirleme yetkisi yargılamayı yapan hâkime ait olacaktır. Zira yargılama süreci boyunca maddi gerçeğe ulaşma ve adaleti sağlama yolunda çaba harcayan hâkim, sanığı birebir gözlemleyen ve bu bağlamda takdiri indirim nedenlerinin varlığı ya da yokluğunu en iyi tespit edebilecek konumdaki kişidir. Hâkim; “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri” nin yanında, her somut olaya göre değişebilecek ve önceden öngörülemeyecek nedenleri de birlikte değerlendirerek bu hususta hak, ... ve nasafet kurallarına uygun biçimde uygulama yapacaktır.
    07.06.1976 gün ve 3–4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile bu doğrultudaki birçok Ceza Genel Kurulu kararında açıkça vurgulandığı üzere; kanun koyucu, hâkime takdiri indirim hükmünün uygulanması konusunda geniş bir takdir yetkisi tanıyarak uygulamada çıkabilecek olan ve önceden öngörülme imkânı bulunmayan çeşitli halleri kapsayacak bir kalıp bulmanın zorluğu karşısında hâkimin bu yetkisini sınırlamaktan özenle kaçınmış, bu tavrını 5237 sayılı TCK’da da devam ettirmiştir.
    Ancak hâkimin bu konudaki takdir yetkisi sınırsız değildir. Bütün kararlarda olduğu gibi takdiri indirimin uygulanmasına veya uygulanmamasına ilişkin kararlar da gerekçeli olmalıdır. Bununla birlikte gösterilen gerekçelerin hak, ... ve nasafet kuralları ile dosya içeriğine uygunluğunun Yargıtay denetimine tâbi olacağında da şüphe bulunmamaktadır.
    Nitekim Ceza Genel Kurulunun birçok kararında, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 141 ve 5271 sayılı CMK’nın 34. maddeleri uyarınca bütün mahkeme kararlarının, karşı oy da dahil olmak üzere gerekçeli olarak yazılmasının zorunlu olduğu tereddütsüz bir şekilde vurgulanmıştır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Ayrıntıları yukarıda (1) numaralı uyuşmazlık konusunda açıklandığı şekilde gerçekleşen olayda; Yerel Mahkemece, olayın gerçekleşmesinde asli kusurlu olan sanık hakkında hükmolunan 4 yıl hapis cezasının; “Sanığın kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, hapis cezasının caydırıcılığı dikkate alınarak sanığa verilen cezanın TCK’nın 50/4. maddesi gereğince adli para cezasına çevrilmesine yer olmadığına” şeklindeki gerekçeyle adli para cezasına çevrilmemesine karşın, sanığın sosyal ve ekonomik durumuna bir kez daha vurgu yapılmak suretiyle "Sanığın sosyal durumu, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları” biçimindeki gerekçeyle bu kez TCK'nın 62. maddesinin uygulanması nedeniyle çelişkiye neden olunduğu kabul edilmelidir.
    Öte yandan TCK’nın 85/1. maddesi gereğince 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezasını gerektiren suçta, temel cezanın 4 yıl olarak tayin edilmesinin isabetli olup olmadığına ilişkin ilk uyuşmazlık bakımından sanığın tali kusurlu olduğu sonucuna varılması nedeniyle TCK'nın 50. maddesinin 1. fıkrasında yer alan ölçütlerden "suçun işlenmesindeki özellikler" üzerinde durularak hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilip çevrilmeyeceği hususunun yeniden değerlendirilmesinde de zorunluluk bulunmaktadır.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının her iki uyuşmazlık bakımından KABULÜNE,
    2- ... (...) Asliye Ceza Mahkemesinin 23.01.2013 tarihli ve 14-7 sayılı hükmünün,
    a- Taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçundan sanık hakkında temel cezanın, TCK'nın 22/4 ve 61/1. maddesindeki ölçütler ve "orantılılık" ilkesi bir bütün hâlinde değerlendirilip belirlenmesi gerekirken, üst hadde yakın olacak şekilde fazla tayini,
    b- Sanık hakkında hükmedilen hapis cezasının yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden adli para cezasına çevrilmesine yer olmadığına karar verilmesi,
    İsabetsizliklerinden BOZULMASINA,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 07.06.2022 tarihinde yapılan birinci müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından 04.07.2022 tarihinde yapılan ikinci müzakerede birinci uyuşmazlık bakımından oy çokluğuyla, ikinci uyuşmazlık bakımından ise oy birliğiyle karar verildi.



    Hemen Ara