MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl ve birleşen davada davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı asıl davada, davalı tarafından başlatılan ... 18. İcra Müdürlüğü’nün 2011/15200 E sayılı dosyası nedeniyle davalıya borçlu olmadığını, kendisinin sıl borçlu, davalının kefil olduğu 2 adet banka kredisi kullandığını, davalı tarafından kredi borçları muaccel hale gelmeden bankalara bir ödeme yapılmadan icra takibi yapıldığını, ayrıca icra takibinde krediler toplamının 75.000,00 TL olmasına rağmen takipte 94.000,00 TL asıl alacak gösterildiğini ileri sürerek, icra dosyasında borçlu olmadığının tespitine karar verilsin istemiş, birleşen davada ise, davalı tarafından ... 18. İcra Müdürlüğü’nün 2011/15200 E sayılı dosyası ile başlatılan icra takibi üzerine taşınmazına haciz konulduğunu, haciz baskısı altında 27.3.2013 tarihinde 27.000,00 TL ödeme yaptığını ileri sürerek, bu miktarın ödeme tarihinden yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davacı, dava dışı bankadan 2 adet kredi kullandığını, bu kredilere davalının kefil olduğunu, davalı tarafından hakkında icra takibi başlatıldığını, oysa borcun muaccel hale gelmediğini ileri sürerek borçlu olmadığının tespiti ve icra dosyasına haciz baskısı altında ödediği bedelin tahsili istemiyle eldeki davayı açmıştır. Mahkemece; davacı aleyhine başlatılan ve davaya konu edilen icra takibinin davalının kefili bulunduğu tüketici kredisine ilişkin olduğu, ancak davalının bu tüketici kredileri sebebiyle herhangi bir ödeme yapmadığı gibi, aleyhine başlatılan takiplerin de iptal edildiği, davaya konu edilen takip tarihinde henüz davalının kefil olarak ödediği bir meblağ yok iken davacı aleyhine takip başlattığı, davacının kardeşi ve vekili aleyhine başlattığı takipte 27.000,00 TL tahsil ettiği, bu bedelin davalıya henüz muaccel hale gelmemiş bir borç yok iken haciz baskısı ile ödendiği, kefili olduğu tüketici kredileri sebebiyle alınan teminat senedinin takibe konduğu, bu hali ile davalı kefilin davacı aleyhine yapmış olduğu takip dayanağı borcun henüz doğmadığı ve kefil tarafından dava dışı bankalara ödeme yapılmadığı gerekçe gösterilmek suretiyle asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosyanın incelenmesinde; tarafların vekilleri arasında 27.3.2013 tarihli protokol imzalandığı, protokolde icra takipleri ve ödemelerle ilgili düzenlemeler yapıldığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar mahkemece, davalı kefil tarafından yapılan bir ödeme olmadan takip başlatıldığı kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmiş ise de, protokol hükümlerinin değerlendirilmediği açıktır. O halde mahkemece, 27.3.2013 tarihli protokol hükümleri çerçevesinde davacı iddiaları ve davalının savunamaları dikkate alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın asıl ve birleşen davada davalıya iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.