Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/449 Esas 2022/514 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2020/449
Karar No: 2022/514
Karar Tarihi: 04.07.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/449 Esas 2022/514 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2020/449 E.  ,  2022/514 K.

    "İçtihat Metni"



    Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi


    Sanık ... (...) Eşrefoğlu (İnanç) hakkında sahte kredi kartı üretme suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, sanığın eyleminin sözleşme ve eki belgelerde sahtecilik suçunu oluşturduğu kabul edilerek 5464 sayılı Kanun'un 37/2 ve TCK'nın 53/1 ve 58/6. maddeleri uyarınca 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin ... Anadolu 10. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 03.12.2014 tarihli ve 398-617 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 25.04.2018 tarih, 22393-4692 sayı ve oy çokluğuyla;
    "Yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
    Sanığın aslı ele geçmeyen sahte kimlikle başvurup kredi kartı sözleşmesi düzenlenmesi suretiyle bankadan sahte kredi kartı ürettirmesi şeklindeki eyleminin, mağduru banka olup TCK'nın 245/2. maddesindeki suç kapsamında cezalandırılması gerekirken suç vasfında yanılgıya düşülerek 5464 sayılı Yasa'ya muhalefet suçundan karar verilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiş,
    Daire Üyesi M. Kaya özetle; "Banka ve kredi kartının tanımı, 5464 sayılı Banka veya Kredi Kartları Kanunu’nun 3 üncü maddesinde yapılmıştır. Banka kartı, mevduat hesabı veya özel cari hesapların kullanımı dahil bankacılık hizmetlerinden yararlanmayı sağlayan kartı, kredi kartı, nakit kullanımı gerekmeksizin mal ve hizmet alımı veya nakit çekme olanağı sağlayan basılı kartı veya fiziki varlığı bulunmayan kart numarasını şeklinde, aynı maddenin (g) bendinde kart çıkaran kuruluş olarak da, banka kartı veya kredi kartı düzenleme yetkisini haiz bankalar ile diğer kuruluşlar olarak tanımlanmıştır.
    5464 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesinde de kartlı sistem kurma, kart çıkarma, üye ... yerleri ile anlaşma yapma, bilgi alışverişi, takas ve mahsuplaşma faaliyetleri için Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumundan izin almaları gerektiği ifade edilmiştir.
    Aynı Kanun'un 37/2. maddesine göre de, kredi kartı veya üye ... yeri sözleşmesinde veya eklerinde sahtecilik yapanlar veya sözleşme imzalamak amacıyla sahte belge ibraz edenler bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile mahkûm edileceklerdir.
    5464 sayılı Kanun'un 3, 4 ve diğer maddeleri birlikte değerlendirildiğinde banka veya kredi kartı çıkarmanın Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun izin verdiği banka veya kredi kuruluşlarına aittir. Banka ve kredi kartlarını ancak BDDK’dan izin alan kuruluşlar çıkartabileceklerdir.
    TCK'nın 245/2. maddesinde 'Başkalarına ait banka hesaplarıyla ilişkilendirilerek sahte banka veya kredi kartı üreten, satan, devreden, satın alan veya kabul eden...' şeklinde tanımlanan suçun oluşumu için, sahte oluşturulan kartın başkalarına ait banka hesaplarıyla ilişkilendirilmesi gerekir. İlişkilendirmenin Türk Dil Kurumunun Türkçe Sözlük karşılığı 'ilişkili duruma getirmek' olarak tanımlanmıştır. Burada önemli olan unsur, karta, başkasının hesap numarasını ve hesap bilgilerini aktararak kartın oluşturulmasıdır.
    Maddedeki, üretme, satma, devretme, satın alma, kabul etme şeklindeki seçenek hareketlerde fiilin ticari amaçla yapılmasını ifade etmektedir. Suçun oluşumu için öncelikle, ilgili kuruluşlarca izin alan banka ve kredi kurumlarınca gerçek veya tüzel kişi adına açılmış bir banka ve kredi kartı hesabı olmalıdır. Daha sonra da bu hesaba ilişkin bilgilerin bir şekilde kopyalanarak kartın üretilmesi ve maddedeki diğer seçenek hareketlerin gerçekleştirilmesi gerekecektir. Başka bir anlatımla, banka veya kredi kuruluşlarının yetkisinde bulunan banka veya kredi kartının yetkisiz olarak sahte oluşturulmasıdır.
    Sahte kimlik ve belgelerle, kart çıkarma yetkisine sahip bankalara başvurup o kişiler adına hesap oluşturulması ve bu hesaptan kart alınıp kullanılması hesapla ilişkilendirme bulunmadığından TCK'nın 245/2. maddesindeki suçu oluşturmayacaktır.
    Başkasına ait sahte kimlik veya kimlik bilgileri ile o kişi adına kart çıkarılması hâlinde, kart, kart çıkarmaya yetkili kuruluş tarafından düzenlenmekte ve doğrudan hiçbir ilişkilendirme olmadan çıkarılmış olması nedeniyle TCK'nın 245/2. maddesinin uygulanma olanağı bulunmayacaktır.
    Başkasına ait kimlik bilgileri ve belgeleri ile bankaya başvurup kredi kartı sözleşmesi düzenlenmesi ve kredi kartının kullanılması durumunda fiil 5464 sayılı Kanun'un 37/2. maddesindeki suçu ve kredi kartı sözleşmesi düzenlenmesi esnasında kullanılan belgelerin özelliğine göre TCK'nın 204, 207. maddelerindeki suçu oluşturacaktır.
    Başkasına ait hesapla ilişkilendirme sonucu, hesap sahibinin bilgileri kopyalanmak suretiyle sahte kartın üretilmesinden sonra bu şekilde oluşturulan kart ile yarar sağlanması hâlinde hem TCK'nın 245/2, hem de TCK'nın 245/3. maddesindeki suç oluşabilecektir.
    Diğer yandan TCK'nın 245/2. maddesinde tanımı yapılan suçun konusu sahte üretilen banka veya kredi kartı olup ancak sahte üretilen kart sayısınca suç oluşacağı veya zincirleme suç hükümleri uygulanabilecektir. Sahte kartın üretilmesine dayanak belgelerin, sahte kart üretilmesi suçu yönünden zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasına esas alınması hukuken olanaklı değildir.
    Ayrıca TCK'nın 212. maddesindeki 'Sahte resmi veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur.' hükmü karşısında sahte kart üretilmesi aşamasında kullanılan belgelerin türüne göre özel veya resmî belgede sahtecilik suçlarından hüküm kurulmalıdır. Zira sahte kart üretilmesine dayanak sahte belge TCK'nın 245/2. maddesindeki suçun unsuru değildir.
    Somut olayda, sanığın kardeşi olan katılanın kimlik bilgileri ile oluşturduğu sahte nüfus hüviyet cüzdanı ile ... Bankası ...Şubesine başvurarak kredi kartı sözleşmesi imzaladığı, bankaca kartın üretilip katılanın aranması üzerine sanığa teslim edilemediği, bu şekilde oluşan olayda sanık tarafından doğrudan bankaya başvurularak kredi kartı çıkarılmış olması karşısında TCK'nın 245/2. maddesi kapsamında kart sahibinin önceden açılan hesabı ile ilişkilendirme söz konusu olmadığından TCK'nın 245/2. maddesinde tanımı yapılan suçun unsurları oluşmayacağından Yerel Mahkeme kararının onanması gerekmektedir." düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
    ... Anadolu 10. Asliye Ceza Mahkemesi ise 12.02.2019 tarih ve 386-76 sayı ile; "Sanığın kardeşi olan müdahilin adına sahte kimlikle 1061-.... numaralı cari hesap açtırdığı, bu hesap açılırken bu hesaba bağlı olarak dava konusu olan 5437 **** **** 4806 numaralı kredi kartının oluşumuna ilişkin bankacılık hizmetleri sözleşmesi ve bilgi formunun sanık tarafından müdahil ... adına imzalandığı, bu sözleşme gereğince oluşturulan kredi kartının sanığa teslim edilmediği ve sanık tarafından hiç kullanılmadığı, 24.07.2007 tarihinde oluşturulan bu kredi kartının daha sonra 14.09.2007 tarihinde mağdur ... tarafından kullanıma kapatıldığının mağdur ... Bankasının 30.05.2008 tarihli ve 08.04.2011 tarihli yazıları ile sabit olduğu, bu şekilde gelişen olayda sanığın hesap açarken kredi kartı çıkarılmasına ilişkin sözleşmeleri imzalayıp imzalamadığını hatırlamadığını savunduğu ve kredi kartının kendisine teslimi için de herhangi bir başvuru veya eyleminin olmadığı, bu hâliyle sanığın eyleminin sahte bankacılık hizmetleri sözleşmesi ve bilgi formu düzenlenmesi aşamasında kaldığı, kartın müdahile veya sanığa teslim edilmediği, sahte kredi kartı oluşturulmuş olsa bile; sanığın eyleminin vardığı aşama dikkate alındığında; 5464 sayılı Yasa kapsamında kaldığı, TCK'nın 245/2. maddesinde yer alan başkalarına ait banka hesaplarıyla ilişkilendirilerek sahte kredi kartı üreten kişi konumunda olmadığı, zira kredi kartının sanık tarafından oluşturulmadığı, var olan herhangi bir kredi kartına sanık tarafından yapılmış herhangi bir müdahalenin, yani başka bir kartla ilişkilendirme eyleminin söz konusu olmadığı, kredi kartının kopyalanmadığı, kredi kartının verildiği hesabın daha önce açılmış bir hesap olmadığı, kredi kartına ilişkin bankacılık hizmetleri sözleşmesi ve bilgi formunun düzenlendiği anda bu hesabın açıldığı, bu nedenle sanığın müdahil kardeşi adına daha önceden var olan bir hesapla ilişkilendirilerek kredi kartı almaya kalkışmadığı," gerekçesiyle direnerek önceki hüküm gibi sanığın cezalandırılmasına karar vermiştir.
    Direnme kararına konu bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 15.06.2020 tarihli ve 115745 sayılı "Bozma" istekli tebliğnamesiyle dosya, CMK'nın 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesiyle değişik 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 11.11.2020 tarih ve 2817-18308 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanık hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan verilen ret kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme 5464 sayılı Kanun’a aykırılık suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin niteliğinin belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Katılan ... tarafından düzenlenen 04.01.2008 havale tarihli dilekçenin; "04.01.2008 günü şahsım adına bir başkası tarafından ... Bankası ...Şubesinden hesap açılarak bankacılık işlemleri yapıldığını bankada görevli Arzu Hanım isminde görevlinin ev telefonumu arayarak adıma kredi kartı verildiğini başka işlemlerin yapıldığını söyledi. Benim bu işlemlerden habersiz olduğumu siz savcılık makamına bildirir ayrıca bu ve benzeri işlemlerde şahsımla ilgili gerçek bilgilerimi ekte sunuyorum. Bu kimlik bilgilerinin makamınız tarafından bankacılık denetleme kurumuna iletilmesini arz ve talep eder bundan sonraki işlemlerde gerçek kimliğimin dışında yapılan her türlü işlemi ret eder sorumlu tutulmayacağımı saygılarımla arz ederim.
    Şahsım adına Yeldeğirmeni ... Bankası Şubesine giderek sahte kimlikle adıma hesap açtırarak kredi kartı alan, para yatıran, para alan bu şahsın değişik banka şubelerine de müracaatla bu tür işlemler yaptırdığını ... Bankası aracılığıyla öğrenmiş bulunmaktayım, bu şahsın araştırılarak cezalandırılmasını saygılarımla arz ve talep ederim.", 10.01.2008 tarihli dilekçenin ise "... Yeldeğirmeni ... Bankası Şubesine giderek şahsıma düzenlenen T.C. kimliğin bana ait olmadığını, bu şahsın bu nevi suçlardan sabıkalı ... İnanç isimli şahsa ait olduğunu bilgilerinize arz olunur..." şeklinde olduğu,
    Türkiye ... Bankası AŞ tarafından düzenlenen 30.05.2008 tarihli müzekkere cevabında; katılan ...'a .../...Şubeleri nezdinde 1061-0456090 numaralı cari hesaba bağlı olarak tahsis edilen 5437 **** **** 4806 numaralı kredi kartının güvenlik sebebiyle 14.09.2007 tarihinde saat 13.50'de kullanıma kapatıldığının belirtildiği, ekinde yer alan belgelere göre ise anılan kredi kartına ilişkin başvuru sırasında katılan ... adına düzenlenen Y** 82**** seri numaralı, 15.06.2005 veriliş tarihli, 34*** kayıt numaralı nüfus cüzdanının kullanıldığı, ayrıca 23.07.2007 tarihli bankacılık hizmetleri sözleşmesi ile müşteri bilgi formunun imzalandığı,
    Türkiye ... Bankası AŞ tarafından düzenlenen 31.03.2011 tarihli müzekkere cevabında; katılan ... adına 24.07.2007 tarihinde tahsis edilen 5437 **** **** 4806 numaralı kartın 24.07.2007-14.09.2007 tarihleri arasında herhangi bir kullanımı bulunmadığının belirtildiği,
    Soruşturma aşamasında Adli Tıp Belge İnceleme (Grafoloji) uzmanı tarafından düzenlenen 28.02.2011 tarihli rapora göre; katılan ... adına düzenlenen 23.07.2007 tarihli bankacılık hizmetleri sözleşmesi ile müşteri bilgi formunda katılan ...'a atfen atılı imzaların katılan ...'ın eli ürünü olmadığı, söz konusu imzaların sanık ... (...) Eşrefoğlu'nun (İnanç) eli ürünü olduğu,
    UYAP sorgulaması ve dosya kapsamına göre; sanık ... (...) Eşrefoğlu (İnanç) hakkında ... Cumhuriyet Başsavcılığınca 10.08.2007 tarih ve 14372-1013 sayı ile nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs, resmî belgede sahtecilik ve özel belgede sahtecilik suçlarından kamu davası açıldığı, iddianamenin anlatım bölümünün "Şüphelinin ... adı ve sahte kimlik bilgileri kullanmak suretiyle kendi resmini yapıştırarak, sahte nüfus cüzdanı düzenleyip, bu nüfus cüzdanıyla Fortisbank AŞ Beyazıt Şubesine başvurup, bu sahte kimlik ile bankada genel hizmet sözleşmesi, ideal kart başvuru formu doldurarak, kredi kartı başvurusunda bulunduğu, şüphelinin adına kart düzenlenmeden, nüfus cüzdanı ve başvuru belgelerinin sahte olduğu anlaşılması üzerine bankanın kredi kartı düzenlemeyerek olayı emniyete bildirdiği, şüphelinin yakalandığı, alınan savunmasında suçunu ikrar ettiği, şüphelinin ayrıca başka banka şubelerine de sahte başvurularda bulunduğu, bunlarla ilgili de ayrı soruşturmaların bulunduğu, suça konu sahte nüfus cüzdanıyla ilgili 09.08.2007 tarihinde düzenlenen ekspertiz raporuna göre, nüfus cüzdanının sahte ve aldatma yeteneğinin bulunduğunun belirtildiği, şüphelinin sahte nüfus cüzdanı düzenleyip, bu nüfus cüzdanı ile özel belge sayılan genel hizmet sözleşmesi ile ideal kart başvuru formunu sahte olarak düzenleyip, bankaya kredi kartı başvurusunda bulunmak suretiyle resmî belgede sahtecilik, özel belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs suçlarını işlediği anlaşıldığı" şeklinde olduğu, yapılan yargılama sonucunda ... 4. Ağır Ceza Mahkemesince 20.11.2007 tarih ve 302-376 sayı ile sanığın nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs suçundan TCK'nın 158/1-j-son, 35/2, 62, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 7 ay 15 gün hapis ve 280 TL adli para cezası; resmî belgede sahtecilik suçundan ise aynı Kanun'un 204/1, 43, 62, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, anılan hükümlerin sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Ceza Dairesince 18.02.2013 tarih ve 15487-2584 sayı ile "Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak:
    1- 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu'nun 37/2. maddesinde yer alan 'kredi kartı veya üye ... yeri sözleşmesinde veya eki belgelerde sahtecilik yapanlar veya sözleşme imzalamak amacıyla sahte belge ibraz edenler' şeklindeki düzenlemenin sözleşmenin imzalanmasını da kapsayacak aşamaya kadar uygulanabileceği, kredi kartı sözleşmesinin düzenlenmesinden sonra kartın üretilmesi hâlinde 5237 sayılı TCK'nın 245/2, sahte üretilen bu kartın kullanılarak menfaat temin edilmesi hâlinde ise 245/3. maddesine temas eden suçu oluşturacağı, somut olayda ise; sanığın, ... kimlik bilgileri ile, katılan...Bank AŞ Beyazıt Şubesine 10.07.2007 tarihinde kredi kartı talebiyle başvurup sözleşme imzaladığı, ancak banka tarafından yapılan inceleme sonucu talebinin reddedildiğinin iddia ve kabul olunmasına göre; sanığın katılan bankadan kredi kartı almak amacıyla, kredi kartı başvuru formu ve genel hizmet sözleşmesinde sahtecilik eyleminin 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu'nun 37/2. maddesindeki gerçeğe aykırı kredi kartı sözleşmesi düzenlemek suçunu oluşturduğu gözetilmeden, olayda uygulama yeri bulunmayan 'nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs' suçundan hüküm kurulması,
    2- Kredi kartı başvuru formu ve genel hizmet sözleşmesinde yapılan sahtecilikler, 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu'nun 37/2. maddesindeki gerçeğe aykırı kredi kartı sözleşmesi düzenlemek suçu kapsamında kaldığı ve resmî belgede sahtecilik suçunun konusunun sadece suça konu sahte nüfus cüzdanı olduğu gözetilmeden ve 5237 sayılı TCK'nın 212. maddesindeki düzenlemede dikkate alınmadan, kredi kartı başvuru formu ve genel hizmet sözleşmesinin de esas alınmak suretiyle, sanık hakkında 'resmî belgede sahtecilik' suçundan verilen cezada, şartları oluşmadığı hâlde zincirleme suç hükümlerine göre artırıma gidilmesi,
    3- TCK'nın 58. maddesinin uygulanması ihtimaline binaen sanığa ek savunma hakkı tanınmadan yazılı şekilde tekerrür hükümlerinin uygulanması,
    4- TCK'nın 58. maddesinin uygulanması ile ilgili kısımlarda, 'hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına' ibarelerine karar metninde yer verilmeyerek yazılı şekilde uygulama yapılması,
    5- Kabule ve uygulamaya göre de;
    'Nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs' suçundan tayin olunan adli para cezasının TCK'nın 61/8 ve 52. maddeleri uyarınca öncelikle 'gün' cinsinden belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde doğrudan para cezası tayin edilmesi," isabetsizliklerinden bozulmasına karar verildiği, bozmaya uyan ... 4. Ağır Ceza Mahkemesince 01.10.2013 tarih ve 136-376 sayı ile; sanığın resmî belgede sahtecilik suçundan TCK'nın 204/1, 62 ve 53/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay; 5464 sayılı Kanun'a muhalefet suçundan ise aynı Kanun'un 37/2. maddesi ile TCK'nın 62 ve 53/1. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanığın kazanılmış hakkı bulunduğundan 5464 sayılı Kanun'a muhalefet suçu bakımından 7 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, anılan hükümlerin de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Ceza Dairesince 26.09.2016 tarih ve 5373-6484 sayı ile onanmasına karar verildiği, söz konusu olayda sanığın 08.08.2007 tarihinde gözaltına alındığı, 09.08.2007 tarihinde tutuklandığı, 20.11.2007 tarihinde ise tahliye edildiği, bu olayda kullanılan Y** 82**** seri numaralı nüfus cüzdanının tamamen sahte olarak düzenlendiği,
    30.04.2014 tarihli oturumda sanık hakkında 5464 sayılı Kanun'un 37/2. maddesinin uygulanma ihtimaline binaen ek savunma hakkı verildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Katılan ... Savcılıkta 04.01.2008 tarihinde; "Bugün ... Bankası ...Şubesinden arayan banka personeli Arzu Hanım benim adıma bir hesap açtırıldığını kredi kartı başvurusu yapılıp kredi kartı alındığını ayrıca başkaca bankacılık işlemleri yapıldığını bana söyledi. Bankaya gidip adıma hesap açılmasına ilişkin belgeleri incelediğimde adıma düzenlenmiş sahte bir kimliğin kullanıldığını öğrendim, bu şekilde kimlik bilgilerimi kullanarak hesap açtıran ve kredi kartı alan şahıs hakkında şikâyetçiyim...", 20.04.2011 tarihinde ise "Şüpheli ... İnanç benim öz kardeşimdir. Bahsettiğim gibi suç tarihinde ... Yeldeğirmeni ... Bankası Şubesine şu anda bana suretini gösterdiğiniz adıma sahte olarak tanzim edilmiş ama kendi fotoğrafı yapışık kimlik ile müracaat edip kredi kartı talep etmiştir. Bu konu ile ilgili olarak banka bana herhangi bir bilgi vermedi. Söz konusu sahte başvuru üzerine çıkarılan kartta yapılan bir kullanım olup olmadığını da bildirmedi. Ancak kardeşim ... İnanç'ın buna benzer bir sürü suçu mevcuttur. Ve bir çoğunun soruşturması devam etmektedir. Dediğim gibi aynı kimlik ile yani adıma oluşturduğu sahte kimlikle başka işlediği suçlar da mevcuttur. Kendisi ile hiçbir irtibatım yoktur. Bu nedenle yasal gereğinin yapılmasını talep ediyorum. Dediğim gibi kart ile ilgili olarak benden ilgili bankaca herhangi bir zarar talep edilmemiştir.",
    Mahkemede; "Benim suç tarihinden önce ... Bankasından aldığım herhangi bir kredi kartım yoktu ve ayrıca ... Bankasında da hesabım yoktu. Ancak diğer bankalardan kredi kartları almıştım, hesaplarım da vardı ve o bankalarda telefon numaram da vardı. Bir gün beni ... Bankasından telefon ile aradılar, kredi kartı başvurunuz var, teyit için arıyoruz dediler. Ben de böyle bir başvurum yok dedim. Bana o zaman ... Bankası ...Şubesine gidin, burada başvuru yapan kişinin kim olduğunu tespit edin, bize yardımcı olun dedi. Ben de ... Bankası ...Şubesine gittim. Bana müşteri hizmetleri talep formunu gösterdiler. Kimlik fotokopisini gösterdiler, fotokopideki resim huzurdaki sanık kardeşim ...'e aittir. Kimlik bilgileri bana aitti. Ancak nüfusa kayıtlı olduğu yere ilişkin bilgiler bana ait değildi. Ben ... nüfusuna kayıtlıyım. Ancak kimlik nüfus cüzdan fotokopisinin arkasında hatırladığım kadarı ile Sarıyer'den verildiğine ilişkin kayıt vardı. Oysa ben nüfus cüzdanımı ...'den almıştım. Yani fotokopi tümden sahteydi. Ben o ana kadar kardeşim olan sanığın ... Bankasında benim adıma hesap açacağından haberdar değildim. Benim ... Bankasının hiçbir şubesinde de hesabım yoktur. Bankada da hiç kimseyi tanımam. Benim bilgim dahilinde hesap açıldığı doğru değildir. Kredi kartını da hazırlamışlar, ancak sanığa teslim etmemişlerdi. O arada beni aramışlardı. Yani kart sanığa teslim edilmedi. Açılan hesapta para olup olmadığını da bilemiyorum, hesap açıldığını da şimdi öğrendim, ben sadece kredi kartı alındığını öğrendim. Benim kimliğimi bu şekilde kullanarak sahtekârlık yapan sanıktan şikâyetçiyim, müdahil olarak davaya katılmak istiyorum," bankacılık hizmetleri sözleşmesi, maximum kredi kartı formu ve müşteri bilgi formu ile nüfus cüzdan fotokopilerinin gösterilmesi üzerine "Bu belgelerdeki hiçbir yazı ve imza bana ait değildir, kimlik fotokopisinin ön yüzündeki kimlik bilgileri bana aittir. Ancak fotoğraf bana ait değildir, huzurdaki sanığa aittir. Ağabeyim Cemalettin 1950 doğumlu iken 1998 yılında trafik kazasında öldü. Kimlik fotokopisindeki fotoğraf kardeşim Cemalettin'e ait değildir. Ona benzemiyor. Huzurdaki kardeşim olan sanığa aittir.",
    Şeklinde ifade vermiştir.
    Sanık ... (...) Eşrefoğlu (İnanç) Savcılıkta; "Müşteki ... benim öz kardeşimdir. Ben soy ismimi daha sonradan değiştirdiğim için soy ismim farklıdır. ... kimliği ile Türkiye ... Bankası ...Şubesinden kredi alınıp kullanılması olayı ile alakalı benim herhangi bir başvurum söz konusu değildir. Bu yöndeki suçlamaları kabul etmem. ... kimliği ile Türkiye ... Bankası ...Şubesine yapılan başvuruda kullanılan kimlik fotokopisindeki resim bana ait değildir. Benim rahmetli kardeşim ...'a aittir. Fakat kimlik fotokopisindeki diğer bilgilerin hepsi ise ...'a aittir. Kardeşim ... ile aramızda çeşitli sebeplerden dolayı husumet vardır. Ben benim ismimi bundan vermiş olabilir diye tahmin ediyorum. Bu soruşturma konusu olaydan yani Türkiye ... Bankası ...Şubesinden ... kimliği ile kredi kartı müracaatında bulunulması eyleminden dolayı benim hakkımda ... 4. Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açıldı. Hatırladığım kadarı ile Ağır Ceza Mahkemesine konu yapılan olay da 2007 tarihli idi. Dolayısıyla her iki soruşturma konusunun aynı olduğunu düşünüyorum. Ağır Ceza Mahkemesindeki davanın esas numarası 2007/302 veya 303 diye hatırlıyorum. Hatırladığım kadarı ile kredi almaya teşebbüsten dava açılmıştı. Yargılama sonucunda hakkımda mahkûmiyet kararı verildi. Temyiz ettim, Yargıtay bozdu. Şimdi aynı Mahkemede yeniden yargılama başladı. Yeni esas numarasını bilmiyorum. Hatırladığım kadarı ile orada bir imza incelemesi yapılmamıştı. Fakat işin esası şöyledir; ben 2007 yılında kardeşim ...'ın bilgisi dahilinde Türkiye ... Bankası ...Şubesinde onun adına bir hesap açtım. Hesap açarken herhangi bir kimlik ibraz etmedim. Çünkü banka personeli ...'ı tanıyordu. Müdür de arkadaşı idi. Beni de ...'ın ağabeyi olarak tanıyorlardı. Ben müdüre giderek kardeşim yani ...'ın adına bir hesap açacağımı, konudan da kardeşim ...'ın bilgisi olduğunu söyledim. Banka müdürü de bizi tanıdığı için bana hesap açtırdı. Hesap açarken ben ...'ın ismini yazıp imzaladım, fakat orada bana kredi kartı ile ilgili evraklar da imzalatmış olabilirler. Şu anda bana göstermiş olduğunuz 23.07.2007 tarihli bankacılık hizmetleri sözleşmesindeki müşteri imzası ile yine sözleşme içeriğindeki maximum kart başvuru formundaki imzalar bana ait olabilir. Benim imzalarıma benzemektedir. Fakat yukarıda da söylediğim gibi bunlar kardeşim ...'ın bilgisi dahilinde atılmış imzalardır. O zaman aramız iyi idi. Daha sonra aramız bozulunca bunları şikâyet konusu yaptı. Ben bu olay ile ilgili bankadan herhangi bir kredi kartı almış değilim. Tam tersi onun adına açmış olduğum hesaba para yatırdım. Yukarıda da söylediğim gibi ben bankaya herhangi bir kimlik veya kimlik fotokopisi ibraz etmedim. Dosyadaki kimlik fotokopisinin nasıl girdiğini bilmiyorum. ...'ın daha sonra dosyaya ibraz ettiğini banka müdürü bana söyledi. Hatırladığım kadarı ile banka müdürünün ismi....idi. Ancak şimdi açık kimlik ve adres bilgilerini hatırlamıyorum. Şu anda görev yapıp yapmadığını da bilmiyorum. Yukarıda da söylediğim gibi ben bu olaydan dolayı ... 4. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılamam devam etmektedir. Her iki konunun aynı olduğunu tahmin ediyorum. Yukarıda anlattığım gerekçeler doğrultusunda suçlamaları kabul etmem. Yapılan başvuru kardeşimin bilgisi dahilinde yapılmış bir başvurudur.",
    05.10.2011 tarihinde Mahkemede; "Ben bu suçtan ... 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/302 esas sayılı dosyasında yargılandım. Mahkûmiyet kararı çıktı. Temyiz ettim, Yargıtay bozdu, esas numarası nedir bilemiyorum. Bu dava ikinci kez açılmıştır. Ben ... kimliği ile bankada hesap açtırdım. Doğrudur, hesap açtırırken bankaya ... adına kimlik fotokopisi verdim. Kimlikteki fotoğraf bana ait değil, benim kardeşim olan Cemalettin Dayanç'ın fotoğrafını koydum. Yani kimlikteki bilgiler yine kardeşim olan huzurdaki şikâyetçiye aittir. Fotoğraf kardeşim olan Cemalettin'e aittir. Ben bu kimlik ile ... Bankasına müracaat ettim, hesap açtırdım, 2.650 TL para yatırdım, kredi kartı almadım. Para bankadan alınmış, ben almış değilim, kimin aldığının tespitini istiyorum ve ayrıca ben bu bankadan kredi kartı da almadım. Bana teslim edilmişse bunun belgesi de sunulsun. Suçlamaları kabul etmiyorum, sadece fotokopinin fotokopisi olan bir kimlik ile hesap açtırdım, suçsuzum." dosya arasında bulunan bankacılık işlemleri sözleşmesi ile müşteri bilgi formunun kendisine gösterilmesi üzerine "Bana gösterdiğiniz müşteri bilgi formu ve maximum kart formunun altındaki ve bankacılık hizmetleri sözleşmesinin altındaki imzalar bana aittir." başvuru sırasında kullanılan kimlik fotokopisinin gösterilmesi üzerine "Benim bankaya verdiğim nüfus cüzdanı fotokopisi budur. Ancak fotoğraftaki kişi ben değilim, kardeşim Cemalettin'dir. O bana benzer...",
    Bozma sonrası 12.07.2018 tarihinde Mahkemede; "Ben Yargıtay bozma ilamını kabul etmiyorum. Kardeşim ...'ın kimlik fotokopisi ile bir hesap açtım. O hesaba 2.650 TL yatırdım. Herhangi bir kredi kartı almadım. Kredi kartını kullanmadım. Çünkü kredi kartını hiç almadım. Bu parayı da çekmedim. Hâlen orada duruyor. Bozma ilamını kabul etmiyorum. Fotokopi ile yapılan işleme ilişkin eylem suç olmaz, bu Yargıtay kararı ile sabittir. Ben çılgın Türklerin bir evladıyım. Ailem Cumhuriyetin kurucu ailelerindendir. Parayla işim olmaz. Ben fakir fukaraya bakarım. PKK örgütü benim 5 milyon dolarımı aldı gitti. Beni öldüreceklerdi. 1 milyonumu da Türkiye ... Bankası FETÖ örgütü için almıştır. Asıl şikâyetçi benim mağdur olan da benim. Parası giden de benim. Suçsuzum beraatimi istiyorum...Tarafıma barodan avukat tayin edilmesini istiyorum."
    Şeklinde savunmada bulunmuştur.
    01.03.2006 tarihli ve 26095 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun "Amaç" başlıklı birinci maddesi;
    "Bu Kanunun amacı; banka kartları ve kredi kartlarının çıkarılmasına ve kullanımına ilişkin usûl ve esasları düzenlemek suretiyle kartlı ödemeler sisteminin etkin çalışmasını sağlamaktır.",
    “Gerçeğe aykırı beyan, sözleşme ve eki belgelerde sahtecilik” başlıklı 37. maddesinin ikinci fıkrası ise “Kredi kartı veya üye işyeri sözleşmesinde veya eki belgelerde sahtecilik yapanlar veya sözleşme imzalamak amacıyla sahte belge ibraz edenler bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına mahkûm edilirler.” şeklinde hüküm altına alınarak kartlı ödemeler sisteminin etkin bir şekilde çalışmasını sağlamak amacıyla TCK'da yer alan sahtecilik suçlarından ayrı olarak özel bir tür sahtecilik suçu düzenlenmiştir. Bu suçun oluşabilmesi için kredi kartı sözleşmesi, üye ... yeri sözleşmesi veya bunların ekinde yer alan belgelerde sahtecilik yapılması ya da bu sözleşmelerin düzenlemesini sağlamak amacıyla sahte belge ibraz edilmesi gerekmektedir.
    Diğer taraftan 08.07.2005 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5377 sayılı Kanun'un 27. maddesiyle 5237 sayılı TCK'nın "Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması" başlıklı 245. maddesine ikinci fıkra olarak; "Başkalarına ait banka hesaplarıyla ilişkilendirilerek sahte banka veya kredi kartı üreten, satan, devreden, satın alan veya kabul eden kişi üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır." hükmü eklenmiştir.
    Bu fıkrada seçimlik hareketli bir suç söz konusu olup buna göre; sahte banka veya kredi kartının üretilmesi, sahte üretilmiş banka veya kredi kartının sahte olduğu bilinerek satılması, devredilmesi, satın alınması ya da kabul edilmesi şeklinde belirlenen seçimlik hareketlerden en az birisinin gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
    Seçimlik hareketlerden biri olarak düzenlenen sahte banka veya kredi kartı üretme eylemi tamamen yeni bir sahte kart oluşturulması veya gerçek bir kart üzerinde değişiklik yapılması şeklinde karşımıza çıkabilmektedir. Ancak bu suçun oluşumu için kartın sahte olarak düzenlenmesi eyleminin mutlaka fail tarafından gerçekleştirilmesine gerek yoktur. Failin sahte belgelerle başvurarak, başkası veya olmayan bir kimse adına bankaya kart düzenletmesi durumu da, bu fıkradaki üretim tabiri içinde değerlendirilecek ve diğer unsurların varlığı hâlinde bahsedilen suç oluşacaktır (... Yaşar - ... Tahsin Gökcan - ... Artuç, Yorumlu - Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, ... Yayınevi, 2. Bası, ..., 2014, .... 7348.). Nitekim Yargıtay uygulamaları da bu yöndedir.
    Bu aşamada uyuşmazlık konusu ile ilgili olduğu ölçüde "dolaylı faillik" kavramı üzerinde de durulması gerekmektedir.
    TCK'nın "Faillik" başlıklı 37. maddesi;
    "1) Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur.
    2) Suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur. Kusur yeteneği olmayanları suçun işlenmesinde araç olarak kullanan kişinin cezası üçte birden yarısına kadar artırılır." şeklinde hüküm altına alınarak birinci fıkrada müşterek faillik, ikinci fıkrada ise dolaylı faillik düzenlenmiştir.
    Anılan maddenin ikinci fıkrasının gerekçesi ise "Kişi suçu bir başkasını araç olarak kullanmak suretiyle gerçekleştirebilir. Bu durumda dolaylı faillik söz konusudur. Dolaylı faillikte, arka plandaki kişi, suçun icraî hareketlerini gerçekleştiren şahsın ve hareketinin üzerinde hâkimiyet kurmaktadır ve bu hâkimiyet nedeniyle, fail olarak sorumlu tutulmaktadır.
    Suçun işlenmesinde kusur yeteneği olmayan kişilerin araç olarak kullanılması durumunda, dolaylı faile verilecek olan cezanın bu nedenle artırılması kabul edilmiştir. Zira bu durumda sadece bir suç işlenmemekte, kendisini yönlendirme yeteneği olmayan kişiler istismar da edilmektedir." şeklinde açıklanmıştır.
    Suç teşkil eden haksızlık bazen başka bir kişinin araç olarak kullanılması suretiyle gerçekleştirilebilir. Dolaylı faillik olarak tanımlanan bu durumda, arka plandaki kişi (dolaylı fail), görünüşte suçun icrasına doğrudan bir katkıda bulunmamakla birlikte, suçun icraî hareketlerini gerçekleştiren şahıs ile bu şahsın hareketleri üzerinde hâkimiyet kurmakta ve bu hâkimiyet nedeniyle de araç olarak kullanılan kişi, dolaylı failin işlemeyi kastettiği suçun kanuni tanımındaki hareketleri gerçekleştirmektedir. Bu durumda suçun icra hareketlerini gerçekleştiren kişi, azmettirilen veya müşterek failden farklı olarak, özgür iradesiyle hareket etmemekte adeta bir araç konumunda bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak da bir başkasını suçun işlenişinde araç olarak kullanan kişi, suçun faili olarak cezalandırılmaktadır.
    Kişinin iradesi üzerinde hâkimiyet kurulması, zorlama yoluyla, kusur yeteneği olmayan bir kişinin bu durumundan veya kişinin hatasından yararlanmak suretiyle gerçekleşebilir (M. Emin Artuk-A. Gökcen-M. Emin Alşahin-Kerim Çakır, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 13. Baskı, ... Yayınevi, ..., 2019, .... 741.).
    Bu anlamda gerçeğe aykırı belgelerle yapılan başvuru üzerine banka görevlisinin hatasından yararlanılarak, diğer bir ifade ile banka görevlisinin araç olarak kullanılması suretiyle sahte kart üretilmesinin sağlanması hâlinde de bankaya başvuran kişinin sahte kart üretme suçu bakımından dolaylı fail olarak sorumlu olduğunun kabulü gerekmektedir (Berrin Akbulut, Bilişim Alanında Suçlar, 2. Baskı, ... Yayınevi, ..., 2017, .... 322.).
    TCK'nın 245. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen suçun konusu, sahte olarak üretilmiş banka veya kredi kartıdır. Bu nedenle sahteciliğin banka veya kredi kartında yapılmış olması gerekir. Kredi kartı sözleşmesinde sahtecilik eylemi, yapılan başvuru sonucunda sahte kartın banka tarafından düzenlenmesinin sağlanması hâlinde bu fıkra kapsamında aksi hâlde ise 5464 sayılı Kanun'un 37/2. maddesi kapsamında değerlendirilir. Nitekim Yargıtay uygulamaları da bu yönde gelişmiştir.
    Diğer taraftan uyuşmazlık konusu ile ilgisi bakımından görünüşte içtima hâllerinde hangi hükmün uygulanması gerektiği belirlenirken dikkate alınan ilkelerden "tüketen-tüketilen norm ilişkisi" üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.
    Bir ceza normu bir veya daha fazla başka ceza normlarını bünyesine almış ise "tüketen-tüketilen norm ilişkisi"nden söz edilir. Bu durumda normları bünyesine alan ceza normu, diğer normları tüketmektedir. Bu takdirde fiile sadece tüketen norm uygulanabilecektir. TCK'nın 42. maddesinde "Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşik suç denir. Bu tür suçlarda içtima hükümleri uygulanmaz." şeklinde hüküm altına alınan ve işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedileceğine ilişkin kuralın istisnalarından biri olan "bileşik suç" tüketen-tüketilen norm ilişkisinin tipik görünümlerinden birisidir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Sanık ... (...) (İnanç), katılan ... adına düzenlenen Y** 82**** seri numaralı sahte nüfus cüzdanı ile mağdur ... AŞ'ye başvurup 23.07.2007 tarihli bankacılık hizmetleri sözleşmesi ve müşteri bilgi formunu katılan ... adına imzaladığı, mağdur ... AŞ tarafından 24.07.2007 tarihinde 5437 **** **** 4806 numaralı kredi kartının tahsis edildiği, sanığın bahse konu kredi kartını teslim alamadan başka bir olay nedeniyle 08.08.2007 tarihinde yakalanıp gözaltına alındığı, 09.08.2007 tarihinde ise tutuklandığı, suça konu kredi kartının da güvenlik sebebiyle 14.09.2007 tarihinde kullanıma kapatıldığı anlaşılan olayda;
    TCK'nın 245. maddesinin ikinci fıkrasında seçimlik hareketli bir suç söz konusu olup buna göre; sahte banka veya kredi kartının üretilmesi, sahte üretilmiş banka veya kredi kartının sahte olduğu bilinerek satılması, devredilmesi, satın alınması ya da kabul edilmesi şeklinde belirlenen seçimlik hareketlerden en az birisinin gerçekleştirilmesi gerektiği, bu seçimlik hareketlerden biri olarak düzenlenen sahte banka veya kredi kartı üretme eyleminin tamamen yeni bir sahte kart oluşturulması veya gerçek bir kart üzerinde değişiklik yapılması şeklinde olabileceği, ancak bu suçun oluşumu için kartın sahte olarak düzenlenmesi eyleminin mutlaka fail tarafından gerçekleştirilmesinin gerekmediği, failin sahte belgelerle başvurarak başka bir kişi adına bankaya kart düzenletmesi durumunda da banka görevlisinin araç olarak kullanılması suretiyle sahte kart üretilmesinin sağlanması nedeniyle bankaya başvuran kişinin sahte kart üretme suçu bakımından dolaylı fail olarak sorumlu olduğu, bu durumda ise TCK'nın 245. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen sahte kredi kartı üretme suçunun 5464 sayılı Kanun'un 37. maddesinin ikinci fıkrasında hüküm altına alınan kredi kartı sözleşmesindeki sahtecilik suçunu bünyesine aldığı ve bu suçu tükettiği, diğer bir anlatımla kredi kartı sözleşmesindeki sahtecilik suçunun sahte kredi kartı üretme suçunun unsuru olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde, somut olayda katılan ...'a ait kimlik bilgilerini kullanarak mağdur ... AŞ'ye başvurup sahte kredi kartı üretilmesini sağlayan sanığın eyleminin bir bütün hâlinde TCK'nın 245. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen sahte kredi kartı üretme suçu oluşturduğu kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, belirtilen nedenle bozulmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- ... Anadolu 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 12.02.2019 tarihli ve 386-76 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanığın eyleminin bir bütün hâlinde TCK'nın 245. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen sahte kredi kartı üretme suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA, aleyhe yönelen temyiz bulunmadığından 1412 sayılı CMUK'nın 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince uygulanması gereken 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı bakımından sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 04.07.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.



    ...



    ...



    ...




    ...



    ...



    ...




    ...



    ...



    ...




    ...



    ...



    ...



    ...



    ...



    ...




    ...



    ...



    ...



    ...



    ...





    Yazı İşleri Müdürü


    E.T.

    Hemen Ara