Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2021/359 Esas 2022/528 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2021/359
Karar No: 2022/528
Karar Tarihi: 05.07.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2021/359 Esas 2022/528 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2021/359 E.  ,  2022/528 K.

    "İçtihat Metni"



    Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi

    :...
    Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan sanık ...’nın TCK’nın 109/2, 109/3-b-f, 109/5, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 5 yıl, suça sürüklenen çocuklar ... ve ...’ün aynı Kanun’un 109/2, 109/3-b-f, 109/5, 31/3, 62 ve 63. maddeleri uyarınca ayrı ayrı 3 yıl 4 ay; hapis cezaları ile cezalandırılmalarına, (sanık ... yönünden) hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin ... 5. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 10.04.2018 tarihli ve 468-129 sayılı hükümlerin katılan ... vekili, sanık müdafisi ve suça sürüklenen çocuklar müdafileri tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Ceza Dairesince 29.09.2018 tarih ve 2954-1437 sayı ile;
    "I) 5271 sayılı CMK'nin 156/3 ve Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmelik'in 7/1-ç maddelerine göre; sanığın (suça sürüklenen çocuğun) kendisinin sonradan müdafi seçmesi halinde, baro tarafından görevlendirilen avukatın görevinin sona ereceği, sanık ... suça sürüklenen çocukların kendilerine Av. ...'ı müdafii olarak seçmeleri nedeniyle baro tarafından görevlendirilen müdafiilerin görevlerinin sona ermesi karşısında;
    5271 sayılı CMK'nin 277/1. maddesinde; hükmü veren mahkemece reddedilmeyen istinaf dilekçesi veya beyana ilişkin tutanağın bir örneğinin, karşı tarafa tebliği gerektiği ve karşı tarafın, tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde yazılı olarak cevabını verebileceği hususunun düzenlendiği, buna karşılık; katılan Bakanlık vekilinin gerekçeli istinaf dilekçesinin sanık ... suça sürüklenen çocukların müdafii Av. ...'a tebliğ edildiğine ilişkin dosyada herhangi bir bilgi ya da belgeye rastlanılmaması nedeniyle;
    Mevcut ise vaki istinaf dilekçesinin adı geçen avukata tebliğ edildiğine dair tebligat parçasının dosyasına konulması, aksi halde katılan Bakanlık vekilinin istinaf dilekçesinin, yöntemine uygun olarak sanık ... suça sürüklenen çocukların seçilmiş müdafii Av. ...'a tebliğinin sağlanarak, tebellüğ belgesi ve verildiği takdirde cevap dilekçesinin dosya arasına alınması,
    II) 5271 sayılı CMK'nin 275/2. maddesi hükmüne göre, hükmün istinaf yoluna başvurana gerekçesiyle birlikte açıklanmamış olması halinde, gerekçeli kararın istinaf isteminde bulunan taraf veya taraflara, istemi aranmaksızın tebliğ edilmesi gerektiği, Anayasa Mahkemesinin (2. Bölüm) 20/03/2014 gün ve 2012/1034 başvuru sayılı kararının da aynı yönde olduğu, buna karşılık gerekçeli kararın istinaf eden suça sürüklenen çocuk ...'ya tebliğ edildiğine ilişkin dosyada herhangi bir bilgi ya da belgenin bulunmaması karşısında;
    Mevcut ise gerekçeli kararın istinaf eden suça sürüklenen çocuk ...'ya tebliğ edildiğine dair tebligat parçasının dosyasına konulması, aksi halde suça sürüklenen çocuk ...'ya gerekçeli kararın yöntemine uygun olarak tebliğinin sağlanarak; tebellüğ belgesi ve verildiği takdirde gerekçeli istinaf dilekçesinin ve bu dilekçenin karşı tarafa tebliğine dair tebligat evraklarının dosya arasına alınması,
    III) 5271 sayılı CMK'nin 277/1. maddesinde; hükmü veren mahkemece reddedilmeyen istinaf dilekçesi veya beyana ilişkin tutanağın bir örneğinin, karşı tarafa tebliği gerektiği ve karşı tarafın, tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde yazılı olarak cevabını verebileceği hususunun düzenlendiği, buna karşılık; suça sürüklenen çocuk ...'nın istinaf dilekçesinin, katılanlar vekillerine tebliğ edildiğine ilişkin dosyada herhangi bir bilgi ya da belgenin bulunmaması karşısında;
    Mevcut ise vaki istinaf dilekçesinin katılanlar vekillerine tebliğ edildiğine dair tebligat parçasının dosyasına konulması, aksi halde suça sürüklenen çocuk ...'ya ait istinaf dilekçesinin yöntemine uygun olarak katılanlar vekillerine tebliğinin sağlanarak, tebellüğ belgesi ve verildiği takdirde cevap dilekçesinin dosya arasına alınması,
    Amacıyla, incelenmeyen dosyanın mahal mahkemesine tevdiine," karar verilmiş, Yerel Mahkemece eksikler giderildikten sonra ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Ceza Dairesince 14.12.2018 tarih ve 4547-2060 sayı ile;
    "...Hal böyle olunca;
    Olayın gelişimine ve katılan ... ...'nın ifadesine göre olayın tek görgü tanığı oldukları anlaşılan ve hatta tanık ...'a anlatımı hükme esas alınan ... ile ...'ün tanık sıfatıyla beyanlarının alınması, bu kapsamda ...'un da yeniden tanık olarak dinlenilmesi, tanıklardan ...'ün, katılan ... ... ve tanık ... ile yüzleştirilmesi, tanıklar ile katılanın anlatımları arasında çelişki olması halinde vaki çelişkilerin yöntemine uygun bir biçimde giderilmeye çalışılması, giderilemezse hangi anlatımlarının hangi nedenle hükme esas alındığının karar yerinde açıklanması, olay yerinde keşif yapılarak; katılan ... ...'nın tanıklar ... ile ...'ü gördüğü yerin belirlenerek, bu mesafeden anılan tanıkların iddia edilen olayı görmemelerinin mümkün olup olmadığı, olayın gerçekleştiği öne sürülen yerin herhangi bir konut veya işyerine yakın olup olmadığının belirlenmesi, 15 yaşından küçük olmasına rağmen 5271 sayılı CMK'nin 50/1-a maddesine aykırı olarak yeminli beyanı alınan ...'ün yöntemine uygun bir biçimde tanık olarak dinlenerek, katılan ... ...'dan tanık ......'ün beyanlarına karşı diyeceklerinin sorulması, toplanan delillere göre sanık ile suça sürüklenen çocukların hukuksal durumlarının belirlenmesi gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 141/3, 5271 sayılı CMK'nin 34, 230, 232/6, 210 ve 289/1-e-g maddelerine aykırı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması,
    2) Çocuğun basit cinsel istismarı suçunun işlendiği sırada ve bu eylemle sınırlı süreyle mağdurenin iradesiyle hareket edebilme imkânının ortadan kaldırılmasının kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturmayacağı, kişinin vücudunun suçun konusu olması sebebiyle mağdurenin hareket edebilme özgürlüğü ortadan kaldırılmadan bu suçun işlenemeyeceği gözetilerek; olay mahallinde yapılacak keşif sırasında, sanık ile suça sürüklenen çocukların katılanla karşılaştıkları yer ile katılanı alıkoydukları iddia edilen yerin aynı olup olmadığı, farklı yerler ise aralarında ne kadar mesafe olduğu hususlarının belirlenmesi, sonucuna göre sanık ile suça sürüklenen çocukların hukuksal durumlarının belirlenmesi gerekirken eksik araştırmayla yazılı biçimde hüküm tesisi,
    3) 15 yaşından büyük mağdurların kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olan şikâyet ve davaya katılma hakkını bizzat kullanabilecekleri, anne ve babanın bu hakları kullanma yetkilerinin olmadığı, bu itibarla kayden 17/02/2000 doğumlu olup suç tarihinde 15 yaşını tamamlamış olan mağdure... ile babası ... ve annesi ...'nın 30/01/2018 tarihli duruşmada sanık ile suça sürüklenen çocuklardan şikâyetçi olup talepleri üzerine kamu davasına katılmalarına karar verilmiş ise de; suç tarihinde 15 yaşından büyük olup yargılama sırasında reşit olan mağdurenin babası ile annesinin şikâyet ve kamu davasına katılma hakkı bulunmadığından, ... ile ... yönünden verilen 30/01/2018 tarihli katılma kararının yok hükmünde olduğu gözetilmeden kendilerini vekille temsil ettirdikleri gerekçesiyle ... ile ... lehine vekalet ücretine hükmedilmesi,
    4) Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekilinin 01/02/2017 ve 05/03/2018 tarihli dilekçeleri ile sadece suça sürüklenen çocuklar ... ile ... hakkında katılma talebinde bulunduğu, 01/02/2017 tarihli talebine bağlı olarak Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının davaya katılmasına karar verilmesine rağmen suça sürüklenen çocuklardan alınmak üzere katılan Bakanlık lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
    5) Katılan ... ... ile suça sürüklenen çocuklara yaş küçüklüğü nedeniyle görevlendirilen sosyal çalışmacıya ödenen ücret ile katılan ... ...'nın ifadesinin kayda alınması için görevlendirilen kameraman bilirkişiye ödenen ücretin, sanık ile suça sürüklenen çocuklara yargılama gideri olarak yükletilmesine karar verilmesi suretiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6/3-c maddesindeki düzenlemeye ve Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'ye aykırı davranılması,
    6) Birlikte suç işleyen sanık ile suça sürüklenen çockuların kendi sebep oldukları yargılama giderlerinden 'ayrı ayrı', birlikte ortak sebep oldukları yargılama giderlerinden ise 'kendi payları oranında' sorumlu tutulması gerekirken eşit olarak tahsiline karar verilmesi suretiyle 5271 sayılı CMK'nin 326/2. maddesine aykırı davranılması,
    7) Gerekçeli karar başlığında; suça sürüklenen çocukların gözaltında kaldığı tarihin gösterilmemesi, sanık yönünden ise hatalı gösterilmesi suretiyle 5271 sayılı CMK'nin 232/2-d maddesine aykırı davranılması,
    Kanuna aykırı, sanık ... suça sürüklenen çocuklar müdafiileri ile suçtan zarar gören Bakanlık vekilinin yapmış olduğu istinaf başvurusunun kabulü ile hükümlerin 5271 sayılı CMK'nin 280/1-d ve 289/1-e maddeleri gereğince bozulmasına," karar verilmiştir.
    ... 5. Ağır Ceza Mahkemesince 12.03.2019 tarih ve 12-128 sayı ile önceki hükümler gibi sanık ...’nın TCK’nın 109/2, 109/3-b-f, 109/5, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 5 yıl, suça sürüklenen çocuklar ... ve ...’ün aynı Kanun’un 109/2, 109/3-b-f, 109/5, 31/3, 62 ve 63. maddeleri uyarınca ayrı ayrı 3 yıl 4 ay; hapis cezaları ile cezalandırılmalarına, (sanık ... yönünden) hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin kurulan hükümlerin Cumhuriyet savcısı, sanık müdafisi ve suça sürüklenen çocuklar müdafileri tarafından istinaf edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen ... Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesince 08.10.2019 tarih ve 1341-134 sayı ile istinaf istemlerinin kabulü ile ilk derece mahkemesince kurulan hükümlerin kaldırılmasına, sanık ... ile suça sürüklenen çocuklar ... ve ...’e atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığından 5271 sayılı CMK'nın 223/2-a maddesi uyarınca beraatlerine karar verilmiştir.
    Bu hükümlerin de katılanlar ... ile ... vekili ve katılan mağdure vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 23.11.2020 tarih, 2390-5182 sayı ile katılanlar vekilinin temyiz isteminin reddine ve hükümlerin onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 17.12.2020 tarih ve 20842 sayı ile;
    "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan sanık ... ve suça sürüklenen çocuklar (SSÇ) ... ve ... atılı suçtan mahkumiyetine dair ... 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 12/03/2019 tarih ve 2019/2 Esas, 2019/128 Karar sayılı kararı istinaf edilmiş, ... Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesi tarafından 08/10/2019 gün ve 2019/1341 Esas, 2019/134 Karar sayılı kararla bu suçtan mahkumiyet hükümlerinin CMK'nın 280/1-a ve 303/1-a maddeleri gereğince kaldırılarak yerine 'Sanık ... ile suça sürüklenen çocuklar ... ve ...'ün üzerlerine yüklenen 'kişiyi hürriyetinden yoksun kılma' suçunun unsurları itibari ile oluşmadığı anlaşıldığından, 5271 sayılı CMK'nın 223/2-a maddesi uyarınca beraatlerine' ibarelerinin eklenilmesi suretiyle sanık ... suça sürüklenen çocuklar hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan verilen kararların düzeltilmesine duruşma açılmaksızın evrak üzerinden karar verilmiştir.
    Bu karar aleyhe temyiz edilmiş, Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 23/11/2020 gün ve 2020/2390 Esas, 2020/5182 Karar sayılı kararı ile oy birliğiyle onanmıştır.
    İtirazın konusu, Bölge Adli Mahkemesi Ceza Dairesinin beraat kararını duruşma açmadan veremeyeceğine dairdir. (Çocuğun cinsel istismarı suçu itiraz kapsamı dışındadır.)
    İtiraz Nedenleri: Ceza Muhakemesi Kanununun 280. maddesi; '(1) Bölge Adliye Mahkemesi, dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra;
    a) İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine, 303 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (c), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâlinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,….
    g) Diğer hâllerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına,
    Karar verir.
    (2) (Ek: 18/6/2014-6545/77 md.) Duruşma sonunda Bölge Adliye Mahkemesi istinaf başvurusunu esastan reddeder veya İlk Derece Mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurar.'
    hükmünü,
    'Yargıtayca davanın esasına hükmedilecek hâller, hukuka aykırılığın düzeltilmesi' başlığını taşıyan 303. maddesi; '(1) Hükme esas olarak saptanan olaylara uygulanmasında hukuka aykırılıktan dolayı hüküm bozulmuş ise, aşağıdaki hâllerde Yargıtay davanın esasına hükmedebileceği gibi hükümdeki hukuka aykırılığı da düzeltebilir:
    Olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate veya davanın düşmesine ya da alt ve üst sınırı olmayan sabit bir cezaya hükmolunması gerekirse.'
    Hükmünü haizdir.
    CMK'nın 280/1-a maddesinin yaptığı atıfla istinaf kanun yolunda uygulanması mümkün olan CMK'nın 303/1-a maddesine göre olayın daha fazla aydınlanması gerekmeden beraate karar verilmesi gerektiği hallerde istinaf mahkemesinin mahkumiyet hükmünü kaldırarak beraat hükmü vermesine, ve bu şekilde hükmü düzelttikten sonra da istinaf başvuru hakkında esastan red kararı vermesine yasal bir engel bulunmamaktadır. Burada olayın daha ziyade aydınlanmasının gerekmediği hal ya da hallerin ne olduğunun saptanması önem arz etmektedir. Bu hallerin saptanmasında 'derhal beraat kararı verilebilecek hallere ilişkin olarak Yüksek Yargıtay'ın yerleşik uygulamalarına bakmakta fayda olacaktır. Buna göre, İlk Derece Mahkemesince verilen mahkumiyet hükmünü maddi vakıanın sübutu yönünden isabetli bulmakla birlikte, sübutu kabul edilen maddi vakıaya bağlanan hukuki neticenin hatalı olduğunu düşünmekte, mesela eylemin kanunda suç olarak düzenlenmediği ya da suç olmaktan çıkarıldığı kanaatinde ise incelenen hükmün bütünü kaldırılmaksızın sadece hukuki meselenin çözümüne ilişkin mahkumiyet yerine beraat kararı verebilecektir.
    Nitekim Yargıtay 16. Ceza Dairesi 01/07/2020 tarih ve 3204 sayılı kararında bu durumu 'Hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi, özü itibariyle uyuşmazlık hakkında maddi ve hukuki yönleri tekrar ele alınarak yeni bir karar verilmesi anlamına geldiğinden bir tür 'ıslah'tır. (Yenisey İstinaf ve tekrar Kabulü sh.189,Centel/Zafer Ceza Muhakemesi Hukuku sh 359) Esas itibariyle istinaf kanun yolunda aslolan bozma yerine ıslahtır.Bu şekilde ıslah olunan karar, bir bütün olarak yeni bir karar olmayıp ilk derece mahkemesi kararında tespit olunan maddi ve/veya hukuki meseleye ilişkin hataların düzeltilmesi sonucunda ortaya çıkan ve ilk derece mahkemesi kararı üzerine bina edilen kısmi bir hükümdür. (Birtek Fatih Ceza Muhakemesinde İstinaf sh.235)
    Hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddi kararı, kural olarak İlk Derece Mahkemesi kararı üzerine bina edilen, incelenen kararda kısmi değişiklik yapılarak veya yeni bir hüküm fıkrası eklenerek verilen bir karardır.
    Ancak İlk Derece Mahkemesinin hükmü mahkumiyet iken, İstinaf mahkemesi duruşma açılmasına ihtiyaç duymaksızın CMK 303/1-a maddesi gereğince beraat kararı verip hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine kararı vermiş ise bu kararın hüküm niteliğinde olduğunun kabulü gerekir.
    Bu itibarla CMK 280/1-a,b,c maddesi kapsamında duruşma açılmaksızın verilen istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddine ilişkin kararın, maddi vakıanın belirlenmesi bakımından yeni delil ikamesini veya mevcut delillerin yeniden takdir edilmesini gerektirmeyen hallerle sınırlı olduğunun kabulü gerekmektedir. Doktrinde de, CMK m. 280/1-a (CMK m. 303/1-a) hükmü uyarınca 'olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate veya davanın düşmesine ya da alt ve üst sınırı olmayan sabit bir cezaya hükmolunması' gerekçesiyle hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesinin yerinde olmadığı, bu türden durumlarda duruşma açılması ve bir öğrenme yargılaması yapılması gerekeceği görüşü savunulmaktadır.(Kaymaz Seydi Ceza Muhakemesinde İstinaf sh.132, Balcı/Öztürk Ceza Yargılamasında İstinaf ve Temyiz sh 165)
    Yargıtayın CMK m. 193/2 (ve CMK m. 223/9) hükmünün uygulanmasında derhal beraat kararı verilmesi) bakımından dahi ‘delil takdiri gereken hallerde’ savunma alınmaksızın ve sanık sorguya çekilmeksizin beraat kararı verilemeyeceğini kabul ettiği nazara alındığında CMK m. 280/1-a hükmü kapsamında duruşma açılmaksızın ve delil takdiri yapılmaksızın sadece dosya üzerinden inceleme yapılarak sanığın savunması alınmaksızın mahkumiyet kararı verilebileceğini kabul etmenin ceza muhakemesinin temel ilkelerine aykırı olacağı izahtan varestedir.(Birtek Fatih Ceza Muhakemesinde İstinaf sh.235)
    Şu hale göre İstinaf Mahkemesi, İlk Derece Mahkemesince verilen mahkumiyet hükmünü maddi vakıanın sübutu yönünden isabetli bulmakla birlikte, sübutu kabul edilen maddi vakıaya bağlanan hukuki neticenin hatalı olduğunu düşünmekte, mesela eylemin kanunda suç olarak düzenlenmediği ya da suç olmaktan çıkarıldığı kanaatinde ise incelenen hükmün bütünü kaldırılmaksızın sadece hukuki meselenin çözümüne ilişkin mahkumiyet yerine beraat kararı verebilecektir. Yerleşik Yargıtay uygulaması da böyledir.' şeklindeki gerekçe ile açıklığa kavuşturmuştur.
    Bu nedenlerle İlk Derece Mahkemesince verilen mahkumiyet kararının istinaf edilmesi üzerine, delillerin hatalı değerlendirildiği mülahazasına istinaden 5271 sayılı CMK'nın 223/2-a maddesi gereğince yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması gerekçesiyle duruşma açılmaksızın sanığın beraatine karar verilemeyeceğinin gözetilmemesi usule ve yasaya aykırı olduğu kanaatine varıldığından 14. Ceza Dairesinin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından verdiği onama kararına itiraz etmek gerektiği," görüşüyle, itiraz yasa yoluna başvurmuştur.
    5271 sayılı CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 06.10.2021 tarih ve 22320-8227 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanık ... suça sürüklenen çocuklar hakkında İlk Derece Mahkemesince çocuğun basit cinsel istismarı suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerine yönelik istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin kararlar Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanık ... suça sürüklenen çocuklar hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan Bölge Adliye Mahkemesince verilen beraat hükümleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Bölge Adliye Mahkemesi arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; İlk Derece Mahkemesince sanığın ve suça sürüklenen çocukların kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan mahkûmiyetlerine hükmedilmesinin ardından Bölge Adliye Mahkemesi tarafından duruşma açılmaksızın beraatlerine karar verilip verilemeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Katılan mağdure...’nın suç tarihinde 17 yaş 2 aylık, sanık ...’nın 18 yaş 7 aylık, suça sürüklenen çocuk ...’nın 17 yaş 3 aylık, suça sürüklenen çocuk ...’ün ise 17 yaş 5 aylık olduğu,
    Sanık ... suça sürüklenen çocuklar hakkında ... Cumhuriyet Başsavcılığının 22.10.2017 tarihli ve 19833-2739, 19832-2738 sayılı iddianameleri ile katılan mağdure Büşra’ya yönelik olarak TCK’nın 109/1, 109/3-f, 109/5, (suça sürüklenen çocuklar için) 31/3, 37/1, 63. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açıldığı, yürütülen yargılama sonucu ... 5. Ağır Ceza Mahkemesince 12.03.2019 tarih ve 12-128 sayı ile sanık ...’nın TCK’nın 109/2, 109/3-b-f, 109/5, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 5 yıl, suça sürüklenen çocuklar ... ve ...’ün aynı Kanun’un 109/2, 109/3-b-f, 109/5, 31/3, 62 ve 63. maddeleri uyarınca ayrı ayrı 3 yıl 4 ay; hapis cezaları ile cezalandırılmalarına karar verildiği, hükümlerin Cumhuriyet savcısı, sanık müdafisi ve suça sürüklenen çocuklar müdafileri tarafından istinaf edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen ... Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesince 08.10.2019 tarih ve 1341-134 sayı ile;
    "…Yargıtay 14. Ceza Dairesinin yerleşik içtihatlarına göre; cinsel istismar suçunun işlendiği sırada ve eylemle sınırlı süreyle mağdurun iradesiyle hareket edebilme imkanının ortadan kaldırılmasının kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturmayacağı ve kişinin vücudunun suçun konusu olması sebebiyle mağdurun hareket edebilme özgürlüğü ortadan kaldırılmadan bu suçun işlenemeyeceği,
    Yapılan yargılamaya, mağdurenin aşamalardaki anlatımlarına, tanık ...'ün savcılık ifadesine, tanık ...'un aşamalardaki anlatımlarına, mahkemece yapılan keşfe ve keşif sırasında çekilen olay yerini gösteren ölçümlü fotoğraflar ile tüm dosya kapsamına göre, sanık ... suça sürüklenen çocukların mağdure ile karşılaştıkları yer ile eylemlerini gerçekleştirdikleri yer arasındaki mesafenin çok kısa olması, eylemlerinin süresi ve cinsel istismar eylemleri haricinde mağdurenin hürriyetini kısıtladıklarına dair herhangi bir delil bulunmadığının anlaşılması karşısında; cinsel istismar suçunu işledikleri sırada ve eylemleriyle sınırlı süreyle mağdurenin iradesiyle hareket edebilme imkanını ortadan kaldırmalarına yönelik olduğu anlaşılan eylemlerinin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturmayacağı gözetilmeden, unsurları itibariyle oluşmayan müsnet suçtan beraati yerine yazılı gerekçeyle mahkumiyetlerine karar verilmesi yasaya aykırı bulunmakla, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu aykırılığın 5271 sayılı CMK'nın 280/1-a ve 303/1-a maddeleri uyarınca düzeltilebilir nitelikte olduğu anlaşıldığından,
    Sanık ... ile suça sürüklenen çocuklar ... ve ... hakkında ... 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/03/2019 tarih 2019/12 Esas ve 2019/128 sayılı kararı ile kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan verilen mahkumiyet hükümlerinin CMK'nın 280/1-a ve 303/1-a maddeleri uyarınca kaldırılarak,
    Kaldırılan bu hükümlerin yerlerine ‘Sanık ... ile suça sürüklenen çocuklar ... ve ...'ün üzerlerine yüklenen 'kişiyi hürriyetinden yoksun kılma' suçunun unsurları itibari ile oluşmadığı anlaşıldığından, 5271 sayılı CMK'nın 223/2-a maddesi uyarınca beraatlerine' ibarelerinin eklenilmesi suretiyle o yer Cumhuriyet savcısının, suça sürüklenen çocuklar müdafinin ve sanık ... müdafiilerinin yerinde görülen istinaf başvuruları üzerine sanık ... suça sürüklenen çocuklar hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan verilen kararların düzeltilmesine," karar verildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    07.10.2004 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un 25 ve geçici 2. maddeleri uyarınca kurulan bölge adliye mahkemeleri, 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete'de ilan edildiği üzere 20.07.2016 tarihinde tüm yurtta göreve başlamıştır. Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte istinaf kanun yolu uygulamaya girmiş, böylece ülkemizde fiilen üç dereceli yargı sistemine geçilmiştir. İstinaf, ilk derece mahkemelerinin henüz kesinleşmemiş hükümlerinin hem maddi hem de hukuki yönden denetlenmesi için kabul edilmiş olan olağan bir kanun yolu olup ikinci derecedir. 5235 sayılı Kanun'un 3. maddesinde de istinaf incelemesi yapacak olan bölge adliye mahkemelerinin "adli yargı ikinci derece mahkemeleri" olduğu açıkça belirtilmiştir. İstinaf kanun yolunda ilk derece mahkemesinin hükmü, hem delillerin tespiti, değerlendirilmesi ve sübut konusundaki hatalar yönünden hem de sabit kabul edilen olaylara hukuk normları uygulanırken hata yapılıp yapılmadığı yönünden incelenir.
    Maddi sorunun incelenmesinin kapsamına göre istinaf geniş anlamda istinaf ve dar anlamda istinaf olarak ikiye ayrılmaktadır. Klasik istinaf da denilen geniş anlamda istinafta muhakeme baştan sona tekrarlanmakta iken dar anlamda istinafta muhakeme baştan sona tekrarlanmaz, yalnızca gerekli görülen hususlarda öğrenme muhakemesi yapılmak suretiyle ilk derece mahkemesi tarafından yapılan tespitler kontrol edilir. Günümüzde genel eğilimin dar anlamda istinaftan yana olduğu görülmektedir. 5271 sayılı CMK'nın 282. maddesi uyarınca bölge adliye mahkemesi, gerekli görülen tanıkların, bilirkişilerin dinlenmesine ve keşfin yapılmasına karar vereceğinden, CMK'nın dar anlamda istinafı kabul ettiği söylenebilir.
    Uyuşmazlığın isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için, bölge adliye mahkemeleri ceza dairelerinin dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra verebileceği kararları düzenleyen CMK'nın 280 ve Yargıtayca davanın esasına hükmedilecek hâllerin yer aldığı CMK’nın 303. maddelerine değinilmesi gerekmektedir.
    5271 sayılı CMK'nın "Bölge adliye mahkemesinde inceleme ve kovuşturma" başlıklı 280. maddesi;
    "(1) Bölge adliye mahkemesi, dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra;
    a) İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine, 303 üncü maddenin birinci fıkrasının (c), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâlinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
    b) İlk derece mahkemesinin kararında 289 uncu maddede belirtilen bir hukuka aykırılık nedeninin bulunması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
    c) Diğer hâllerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına,
    Karar verir.
    (2) (Ek: 18/6/2014-6545/77 md.) Duruşma sonunda bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunu esastan reddeder veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurar." şeklinde iken; 05.08.2017 tarihli ve 30145 mükerrer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanun'un 15. maddesiyle, birinci fıkranın (a) bendinin metninde yer alan "(c)" ibaresi "(a), (c), (d)" şeklinde değiştirilmiş, fıkraya (a) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bentler eklenmiş, mevcut (b) ve (c) bentleri, (d) ve (e) bentleri olarak teselsül ettirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
    “b) Cumhuriyet savcısının istinaf yoluna başvurma nedenine uygun olarak mahkumiyete konu suç için kanunda yazılı cezanın en alt derecesinin uygulanmasını uygun görmesi hâlinde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
    c) Olayın daha fazla araştırılmasına ihtiyaç duyulmadan davanın reddine karar verilmesi veya güvenlik tedbirlerine ilişkin hatalı kararın düzeltilmesi gereken hâllerde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,"
    "(3) Birinci ve ikinci fıkra uyarınca verilen kararların sanık lehine olması hâlinde, bu hususların istinaf isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanma olanağı varsa bu sanıklar da istinaf isteminde bulunmuşçasına verilen kararlardan yararlanırlar.”
    08.03.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7079 sayılı Kanun'un 92. maddesiyle maddenin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan "maddede" ibaresi "maddenin birinci fıkrasının (g) ve (h) bentleri hariç diğer bentlerinde" şeklinde değiştirilmiş,
    17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun'un 27. maddesiyle bu fıkranın (b) bendinden sonra gelmek üzere (c) bendi, mevcut (d) bendinden sonra gelmek üzere (f) bendi eklenmiş ve bentler buna göre teselsül ettirilmiş, madde metni;
    "(1) Bölge adliye mahkemesi, dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra;
    a) İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine, 303 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (c), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâlinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
    b) Cumhuriyet savcısının istinaf yoluna başvurma nedenine uygun olarak mahkumiyete konu suç için kanunda yazılı cezanın en alt derecesinin uygulanmasını uygun görmesi hâlinde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
    c) Başka bir araştırmaya ihtiyaç duyulmadan cezayı kaldıran veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebeplere ya da şahsî cezasızlık sebeplerine bağlı olarak daha az ceza verilmesini veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesini gerektiren hâllerde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
    d) Olayın daha fazla araştırılmasına ihtiyaç duyulmadan davanın reddine karar verilmesi veya güvenlik tedbirlerine ilişkin hatalı kararın düzeltilmesi gereken hâllerde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
    e) İlk derece mahkemesinin kararında 289 uncu maddenin birinci fıkrasının (g) ve (h) bentleri hariç diğer bentlerinde belirtilen bir hukuka aykırılık nedeninin bulunması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
    f) Soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmediğinin veya önödeme ve uzlaştırma usulünün uygulanmadığının anlaşılması ya da davanın ilk derece mahkemesinde görülmekte olan bir dava ile birlikte yürütülmesinin zorunlu olması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
    g) Diğer hâllerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına,
    Karar verir.
    (2) Duruşma sonunda bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunu esastan reddeder veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurar.
    (3) Birinci ve ikinci fıkra uyarınca verilen kararların sanık lehine olması hâlinde, bu hususların istinaf isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanma olanağı varsa bu sanıklar da istinaf isteminde bulunmuşçasına verilen kararlardan yararlanırlar." şeklinde son hâlini almıştır.
    20.07.2017 tarihli ve 7035 sayılı Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 15. maddesiyle CMK'nın 280. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde yer alan "(c)" ibaresi "(a), (c), (d)" şeklinde değiştirilmiş ve bu şekilde metne işlenmiştir. Bahsi geçen 7035 sayılı Kanun'un genel gerekçesinde;
    "...Belirtilen hukuk reformuyla hak arama özgürlüğünün ve adil yargılanma hakkının temini bakımından hızlı ve etkili bir yargılamanın gerçekleştirilmesi için çok önemli bir adım atılmıştır. Bu şekilde ikinci kez olay yargılaması yapılarak ilk derece mahkemesinde yapılan yargılamada ve verilen kararda söz konusu olabilecek hukuki eksikliklerin maddi yönden de telafi edilmesi ve adalete hızlı erişimin sağlanması gerçekleştirilmektedir. Bölge adliye ve bölge idare mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle ülkemizin de taraf olduğu İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmeye Ek 7 No'lu Protokolde yer verilen güvenceler güçlendirilmiştir.
    Bölge adliye ve bölge idare mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle, iki dereceli olan yargı sistemimiz üç dereceli hale gelmiş ve kişi özgürlüklerinin korunması bakımından daha teminatlı bir yapıya kavuşturulmuştur. Zira ilk derece mahkemelerince verilen kararlar, istinaf kanun yolunda hem hukuka uygunluk denetimine tabi tutulmakta hem de olay yargılaması yönünden denetlenerek gerektiğinde yeniden yargılama yapılması sağlanmaktadır. Bu suretle yargılama sürecinde meydana gelen hatalar en aza indirilerek maddi gerçeğe eksiksiz şekilde ulaşılması amaçlanmaktadır.
    Bölge adliye ve bölge idare mahkemelerinin faaliyete başladığı 20 Temmuz 2016 tarihinden bugüne kadar geçen kısa sürede, oldukça etkili ve hızlı çalıştığı ve bu şekilde kamusal memnuniyeti sağlamak yönünde önemli mesafe alındığı görülmektedir. Bununla birlikte usul hükümlerinin uygulanması ve teşkilat yapılanmasından ortaya çıkan birtakım aksaklıkların giderilmesini sağlayacak kanun değişikliklerinin yapılması gerekliliği ilgili paydaşlar tarafından dile getirilmektedir. Bu kapsamda hazırlanan Tasarıyla, bölge adliye ve bölge idare mahkemelerinin daha etkin ve verimli çalışmasının sağlanması amaçlanmaktadır.
    Tasarıyla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında olduğu gibi bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kesin nitelikteki kararlarına karşı, olası hukuka aykırılıkların giderilmesi amacıyla bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığına itiraz yetkisi verilmekte, ceza daireleri tarafından verilen kararlarda sanık lehine ortaya çıkan sonuçların, istinaf kanun yoluna başvurmayan diğer sanıklara sirayeti kabul edilmekte ve ceza dairelerinin hukuka aykırılığı düzelterek istinaf başvurusunun esastan reddine karar vereceği haller genişletilmektedir..." ifadelerine yer verilmiştir.
    Görüldüğü üzere; 5271 sayılı CMK'nın 280. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra verebileceği kararlar "istinaf başvurusunun esastan reddine", "düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine", "hükmün bozulmasına" ve "davanın yeniden görülmesine" olarak sayılmış, davanın yeniden görülmesi kararını veren bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin duruşma sonunda ya istinaf başvurusunu esastan reddedeceği ya da ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kuracağı belirtilmiştir.
    CMK’nın "Yargıtayca davanın esasına hükmedilecek hâller, hukuka aykırılığın düzeltilmesi" başlıklı 303. maddesi;
    "Hükme esas olarak saptanan olaylara uygulanmasında hukuka aykırılıktan dolayı hüküm bozulmuş ise, aşağıdaki hâllerde Yargıtay davanın esasına hükmedebileceği gibi hükümdeki hukuka aykırılığı da düzeltebilir:
    a) Olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate veya davanın düşmesine ya da alt ve üst sınırı olmayan sabit bir cezaya hükmolunması gerekirse.
    b) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının iddiasına uygun olarak sanığa kanunda yazılı cezanın en alt derecesini uygulamayı uygun görürse.
    c) Mahkemece sabit görülen suçun unsurları, niteliği ve cezası hükümde doğru gösterilmiş olduğu hâlde sadece kanunun madde numarası yanlış yazılmış ise.
    d) Hükümden sonra yürürlüğe giren kanun, suçun cezasını azaltmış ve mahkemece sanığa verilecek cezanın belirlenmesinde artırma sebebi kabul edilmemiş veya yeni bir kanun ile fiil suç olmaktan çıkarılmış ise birinci hâlde daha az bir cezanın hükmolunması ve ikinci hâlde hiç ceza hükmolunmaması gerekirse.
    e) Sanığın açıkça saptanmış olan doğum ve suç tarihlerine göre verilecek cezanın belirlenmesinde gerekli indirim yapılmamış veya yanlış indirim yapılmış ise.
    f) Artırma veya indirim sonucunda verilecek ceza süresi veya miktarının belirlenmesinde maddî hata yapılmış ise.
    g) Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesindeki sıralamanın gözetilmemesi yüzünden eksik veya fazla ceza verilmiş ise.
    h) Harçlar Kanunu ile yargılama giderlerine ilişkin hükümlere ve Avukatlık Kanununa göre düzenlenen ücret tarifesine aykırılık mevcutsa."
    Şeklinde düzenlenmiş,
    Maddenin gerekçesinde ise;
    "Maddeye göre, temyiz olunan hükmün, maddî hukuk kurallarının veya yargılama hukukuna ilişkin kuralların uygulanmaması, eksik veya yanlış uygulanması hâlinde Yargıtayca bozulması kuraldır. Ancak, istisna olarak, hükme esas kabul edilen maddî olaylara hukuk kurallarının uygulanmasında hata yapılması nedeniyle hüküm bozulmuşsa ve yeniden yargılama yapılması gerekmiyorsa, mahkemeye bırakılmış serbest değerlendirme yetkisi söz konusu değilse maddede dokuz bent hâlinde ve sınırlı olarak sayılan durumlarda davanın esasına hükmedebilecek veya hükümdeki hukuka aykırılık Yargıtayca düzeltebilecektir." açıklamasına yer verilmiştir.
    Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere Yargıtayın düzeltilerek onama yetkisini kullanması ve önüne gelen uyuşmazlığı yerel mahkemeye göndermeye gerek olmadan sonlandırabilmesi için; maddi sorunun daha fazla aydınlatılması için bir araştırmanın gerekmemesi ve maddi sorun açısından mahkemeye bırakılmış bir serbest değerlendirme yetkisinin söz konusu olmaması koşullarının bir arada bulunması gerekmektedir.
    Sübut da denilen maddi sorun, geçmişte yaşanmış bir olayın nasıl meydana geldiğinin, ilk derece ve bölge adliye mahkemeleri tarafından sözlülük, yüz yüzelik ve doğrudan doğruyalık ilkeleri çerçevesinde değerlendirmeye tabi tutularak ortaya konulmasıdır. Hukuki mesele ise olayın hukuk karşısındaki durumunu tespit etmek anlamına gelir.
    Ceza Genel Kurulunun 15.06.2004 tarihli ve 115-138 sayılı kararında; "Yargıtay'ın temyiz aşamasında saptanan hukuka aykırılıkları doğrudan giderebilmesi, yeni bir karar verilmek üzere dosyanın esas mahkemesine gönderilmesine ihtiyaç duyulmayan durumlarda, yargılamanın gereksiz yere uzamasına engel olmayı ve işin temyiz incelemesi aşamasında bitirilmesini amaçlamaktadır." sonucuna ulaşılmıştır.
    Konu öğretide de ele alınmış, kabul gören görüşe göre; "Yargıtay'ın davanın esasına karar vermesi ve davayı orada bitirmesi diğer bir değişle mahkemenin verdiği kararı kaldırıp yerine yenisini koyması istisna olup, bunun için; meselenin daha ziyade aydınlanması için soruşturma gerekmemeli, mesele bakımından mahkemeye bırakılmış serbest değerlendirme yetkisi söz konusu olmamalıdır." (Kunter-Yenisey-Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, 16. Bası, s. 1425) Bu görüş uygulamada da benimsenmiş ve düzeltilerek onama ya da ıslah kararı verilmesinde bu iki temel şartın varlığı aranmıştır.
    CMK'nın 303/1-a. maddesinin Yargıtayca süregelen uygulaması, 7035 sayılı Kanun değişikliği ve gerekçesinde ifade edilen düzenlenme amacı hep birlikte ele alındığında; ilk derece mahkemelerince kabul edilen maddi mesele değiştirilmeden ve yeni bir delil araştırmasına girilmeden bölge adliye mahkemesince duruşma açılmaksızın hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf isteminin esastan reddine karar verilebileceğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.
    Öte yandan, ceza yargılamamızda dar anlamda istinaf sisteminin benimsenmiş ve ilk derece mahkemesince kabul edilen maddi meselede değişikliğe gidilmemiş olması nedenleriyle duruşma açılmaksızın beraat kararı verilmesinde doğrudan doğruyalık ve yüz yüzelik ilkelerinin ihlal edilmesinden de bahsedilemeyecektir. İstinaf mahkemesi, CMK'nın 280/1-a maddesi gereğince duruşma açılmasına karar vermesi hâlinde; yargılama sonucunda beraat dahil olmak üzere her türlü kararı verebilecektir. Kanun koyucu fuzuli işler ile iştigal etmeyeceğine göre; 7035 sayılı Kanun ile beraat kararı verme imkânının getirilmesi bir anlam taşımayacaktır. Bu nedenle Bölge adliye mahkemesince ilk derece mahkemesi tarafından belirlenen maddi mesele değiştirilmediği ve yeni bir delil de toplanmadığı hâlde beraat kararı verilebilmesi için duruşma açılması gerektiğinin kabulü, 7035 sayılı Kanun'un gerekçesiyle çelişebileceği gibi yargılamanın etkin ve hızlı bir biçimde sonlandırılmasına da katkı sağlamayacaktır. İlk derece mahkemesinin kabul ettiği maddi mesele değiştirilmeden dosya üzerinde yapılacak inceleme ile verilen beraat kararına karşı ilgililerce temyiz kanun yoluna başvurulabilecek olması karşısında bu durumda bir kazanılmış hak da söz konusu olmayacaktır. Diğer taraftan "sanık yararına olan hukuk kurallarına aykırılık hükmün sanık aleyhine bozulması için Cumhuriyet savcısına hak vermez." hükmü de gözetilmelidir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Sanık ... suça sürüklenen çocuklar hakkında ... Cumhuriyet Başsavcılığının 22.10.2017 tarihli ve 19832-2737 sayılı ve 19833-2739 sayılı iddianameleri ile katılan mağdure Büşra'ya yönelik olarak TCK’nın 109/1, 109/3-f, 109/5, (sanık ... yönünden ayrıca 53. madde) ve 63. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemiyle kamu davaları açıldığı, yürütülen yargılama sonucu ... 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.03.2019 tarihli ve 12-128 sayılı kararı ile sanık ...’nın TCK’nın 109/2, 109/3-b-f, 109/5, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 5 yıl, suça sürüklenen çocuklar ... ve ...’ün aynı Kanun’un 109/2, 109/3-b-f, 109/5, 31/3, 62 ve 63. maddeleri uyarınca ayrı ayrı 3 yıl 4 ay; hapis cezaları ile cezalandırılmalarına ilişkin hükümlerin Cumhuriyet savcısı, sanık müdafisi ve suça sürüklenen çocuklar müdafileri tarafından istinaf edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen ... Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesince 08.10.2019 tarih ve 1341-134 sayı ile istinaf istemlerinin kabulü ile ilk derece mahkemesince kurulan hükümlerin kaldırılmasına, sanık ... ile suça sürüklenen çocuklar ... ve ...’e atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığından 5271 sayılı CMK'nın 223/2-a maddesi uyarınca beratlerine karar verildiği, bu hükümlerin de katılanlar ... ile ... vekili ve katılan mağdure vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 23.11.2020 tarih ve 2390-5182 sayı ile katılanlar vekilinin temyiz isteminin reddi ile hükümlerin onandığı anlaşılan dosyada;
    Bölge Adliye Mahkemesinin, ilk derece mahkemesinin maddi olayın gerçekleşme biçimine ilişkin kabulünü değiştirmemesi, dosyaya yeni bir delil ikame etme yoluna gitmemesi, ilk derece mahkemesinin dosyada mevcut delilleri takdir etmek suretiyle ulaştığı sonucu isabetli bulmayarak aynı delilleri yeniden değerlendirip farklı bir sonuca ulaşması, 7035 sayılı Kanun'un gerekçesinde de belirtildiği üzere değişiklikle amaçlanan hususlardan birinin Bölge Adliye Mahkemelerinin daha etkin ve verimli bir şekilde çalışmalarının sağlanması olması hususları birlikte gözetildiğinde; Bölge Adliye Mahkemesinin duruşma açmaksızın dosya üzerinden yaptığı inceleme neticesinde ilk derece mahkemesince mahkûmiyetine hükmedilen sanık ... suça sürüklenen çocukların eylemlerinin cinsel istismarla sınırlı süre içinde gerçekleşmesi nedeniyle unsurları itibarıyla oluşmayan kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan sanık ... suça sürüklenen çocukların beraatlerine karar verebileceğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.
    Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle,
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
    2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 05.07.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.


    Hemen Ara