Esas No: 2017/1171
Karar No: 2022/541
Karar Tarihi: 13.09.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/1171 Esas 2022/541 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2017/1171 E. , 2022/541 K."İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 16. Ceza Dairesi
Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan sanıklar ... ve ...’un TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5, TCK’nın 62, 53 ve 58/9. maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına, cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin ... (Kapatılan) 12. Ağır Ceza Mahkemesince (CMK’nın mülga 250. maddesiyle görevli) verilen 30.01.2012 tarihli ve 354-6 sayılı hükmün sanıklar ve müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 16.09.2015 tarih, 2091-2578 sayı ve oy çokluğu ile onanmasına karar verilmiş;
Daire Üyesi M. K. " 1982 Anayasasının 36. maddesinde
Madde 36 - Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz denilmek suretiyle, kişilerin adil yargılanma hakkı anayasal teminat altına alınmıştır.
Anayasanın 38/6. maddesinde 'Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez.2 şeklindeki düzenleme ile de hukuka uygun delillerin yargılamada dikkate alınması gerektiği teminat altına alınmıştır.
CMK 'nın 206. maddesi - (1) Sanığın sorguya çekilmesinden sonra delillerin ortaya konulmasına başlanır. (Ek cümleler: 25.05.2005-5353 S.K./29. madde) Ancak, sanığın tebligata rağmen mazeretsiz olarak gelmemesi sebebiyle sorgusunun yapılamamış olması, delillerin ortaya konulmasına engel olmaz. Ortaya konulan deliller, sonradan gelen sanığa bildirilir.
(2) Ortaya konulması istenilen bir delil aşağıda yazılı hâllerde reddolunur:
a) Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse.
b) Delil ile ispat edilmek istenilen olayın karara etkisi yoksa.
c) İstem, sadece davayı uzatmak maksadıyla yapılmışsa.
(3) Cumhuriyet savcısı ile sanık veya müdafii birlikte rıza gösterirlerse, tanığın dinlenmesinden veya başka herhangi bir delilin ortaya konulmasından vazgeçilebilir.
CMK'nın 217. maddesi - (1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir.
(2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.
Şeklindeki düzenlemeler ile de yargılamada hükme esas tutulan delillerin hukuka uygunluğu ve hukuka aykırı olarak elde edilen delillerin ise dikkate alınmaması gerektiği yasal teminat altına alınmıştır.
Ayrıca, Anayasanın 90/son maddesinde 'Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 07.05.2004 - 5170 S.K./7.mad) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.' düzenlemesi ile uluslararası sözleşmeler iç mevzuatımız hâline getirilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi bu sözleşmelerin en önemlilerinden biridir. AİHS'nin 6. maddesi adil yargılama hakkını detaylı bir şekilde düzenlemiş olup bu düzenleme Anayasanın 90/son maddesi uyarınca iç mevzuatlarımızın bir parçasıdır. AİHM'ye göre adil yargılanma hakkı ve 6. maddedeki tüm garantiler sadece mahkemedeki süreçte değil polis tarafından yapılan soruşturma işlemlerinden başlayarak tüm yargılama süreci için geçerlidir. (İmbrossia - İsviçre davası).
AİHM, Sözleşmenin 6. maddesini yorumlarken delillerin hukuka uygun olarak elde edilmesini adil yargılamanın bir unsuru olarak değerlendirmektedir. Schenk-İsviçre ve Khan-İngiltere davalarında yargılamaya esas delillerin hukuka uygun olarak elde edilmemiş olmasını 6. maddenin ihlali olarak değerlendirmiştir.
Mahkeme bu konuda üye devletlerin iç düzenlemesine üstünlük tanımaktadır.
Yukarıda zikredilen anayasal ve yasal düzenlemeler hukuk sitemimizde ancak hukuka uygun olarak elde edilen delillerin yargılamada dikkate alınabilecekleri kabul edilmiştir.
Hatta Anayasanın 38/6. maddesindeki düzenlemesi ile 'bulguların' bile hukuka uygunluğu zorunlu kılınmıştır.
Kanaatimizce, yukarıda zikredilen Anayasal ve yasal düzenlemeler nedeniyle mevzuatımızca 'delillerin hukuka mutlak uygunluğu' sistemi kabul edilmiştir. Bu nedenle mahkemeler kararlarını hukuka uygun olarak elde edilmiş ve mahkeme önünde tartışılmış delillere dayandırmak zorundadır.
Sanıkların mahkûmiyetinde dikkate alınan deliller, sanıklara ait bilgisayar çıktısı fotoğraflı özgeçmişleri ile emniyette alınan ifadeleridir. Bu ifadeler savcılık ve yargılama aşamasında tüm sanıklar tarafından ret ve inkar edilmiş, hatta başka dosyalarda terör örgütü üyesi suçlaması ile yargılanan ve emniyetteki ifadelerinde bu dosyanın sanıkları hakkında da suçlamalarda bulunan ..., ..., ... ... polisteki ifadelerinin işkence ve baskı altında alındığını savcılık ve mahkeme huzurunda söyledikleri halde mahkeme bu beyanları dikkate almamış, hukuka uygun olmayan bu ifadeleri sanıkların mahkûmiyet kararlarına esas kabul etmiştir.
Sanıklar ... ve ... hakkında ayrıca el yazması fotokopi niteliğindeki faaliyet raporu ve bunlara ilişkin kriminal inceleme raporu da var ise de bu raporun aslı bulunmamaktadır. Kriminal incelemede fotokopi üzerinden yapıldığı için güvenilir bir delil değildir.
Tüm bu sebeplerden sanıklar ..., ..., ... ve ...'un örgüt üyeliği suçunu işledikleri, hukuka uygun olarak elde edilmiş ve mahkeme huzurunda tartışılmış, her türlü şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil ile sabit olmadığı, hukuka aykırı olarak alınmış emniyetteki ifadeler ile örgüt evinde elde edilen bilgisayar çıktısı özgeçmiş yazılarına istinaden bu sanıklar hakkındaki hukuka aykırı mahkûmiyet hükmünün onanması şeklindeki sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum." düşünceleriyle karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 26.06.2016 tarih ve 202789 sayı ile;
“...
İncelenen dosya kapsamından; sanıklara ait olduğu iddia ve kabul edilen özgeçmiş raporlarının sanıkların eli ürünü olduğuna dair bir ekspertiz raporu bulunmamaktadır. Sanık ... aleyhine kabul edilen delillerden biri, hakkında beyanda bulunduğu iddia ve kabul edilen ve aynı örgüt üyeliğinden dolayı hakkında ... 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2006/10 esas sayılı dosyasından zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verilen ...'nun beyanıdır. Beyanında dosyamız sanığı hakkında herhangi bir isnadda bulunulmamıştır. ...'na ait olduğu belirtilen örgütsel dökümanlarda ise sadece sanığın akrabası olduğuna, müslüman biri olduğuna dair ibareler bulunmaktadır. Örgütsel yöne ilişkin herhangi bir bilgi ya da belge bulunmamaktadır. Bir diğer delil ise ... ...isimli örgüt üyesinin sanık tarafından örgüte kazandırıldığına ilişkin iddiadır. ... ...isimli örgüt üyesi hakkında ... 6.Ağır Ceza Mahkemesinin 369-227 sayılı mahkûmiyet hükmü Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 01.03.2007 tarih ve 28929-1640 sayılı karar ile onanmıştır. Ancak bu dosya sanığı ... ...'in sanık hakkında örgütsel faaliyette bulunduğuna ilişkin doğrudan herhangi bir beyanı bulunmamaktadır. Hatta ... ...r'in İsa Korhan vasıtasıyla örgüte katıldığına ilişkin kolluk aşamasında bilgiler bulunmaktadır. Ayrıca sanığın beyanlarında ... ...isimli kişiyi tanımadığını kendisini tanıdığı ... ...'in 65 yaşında olduğunu ve ev sahibi olduğunu beyan etmesine karşılık bu hususa ilişkin olarak herhangi bir araştırma yapılmamıştır.
Sanığın özgeçmiş raporu verdiği iddia edilen...hakkında da herhangi bir araştırma yapılmamıştır. Yine özgeçmiş raporunda isimleri geçen ... M'nin kim olduğu hususunda da herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmamıştır. Sanığın kod adı aldığına ilişkin herhangi bir iddia ve delilde dosyada bulunmamaktadır. Örgütsel faaliyetine ilişkin somut bir iddia ve delilde bulunmamaktadır. Sanığın fotoğrafsız özgeçmiş raporundaki kimlik bilgileri ile gerçek kimlik bilgileri arasında bariz farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin sanığın doğum tarihi, baba adı, adres bilgileri gibi. Yapılan aramalarda sanığın örgütsel faaliyette bulunduğuna ilişkin somut bir delile ulaşılamamıştır.
Diğer sanık ... hakkındaki delillerde yine sanık ...'a isnad edilen suça ilişkin benzer delillerdir.
Sanık ... hakkında ... isimli başka dosya sanığının 'o dönemlerde Cami içerisinde ders verir..... isimli kardeşi vardır. 2 yıl önce ... iline gittiğini biliyorum, Mesleği şofördür' şeklinde beyanı bulunmaktadır. Bunun dışında sanık hakkında silahlı terör örgütü üyeliğinden açılan davanın 28/12/1995 tarihli ... Ağır Ceza Mahkemesinin beraat kararı neticelendiği dosya kapsamından anlaşılmıştır. Sanık aşamalarda istikrarlı bir biçimde suçlamaları kabul etmemiştir. Bir kısım örgüt mensuplarının özgeçmiş raporlarında ismi geçtiğinin belirtilmesine karşılık bu hususta herhangi bir araştırma yapılmamıştır.
Tüm bunların ışığında; öncelikle özgeçmiş raporlarının sanıkların el ürünü olmadığının anlaşılması karşısında, sanıkların örgüt üyesi olduklarına ilişkin başka dosya sanıklarının beyanlarının, örgütsel durumlarının, dava açılmışsa akıbetlerinin araştırılması gerekmektedir. Aksi durumda beyanlarının atf-ı cürüm olması da ihtimali de bulunmaktadır. Yine Sanık ... bakımından ev sahibi olduğunu beyan ettiği ... ...isimli şahsın varlığının da araştırılması gerekmektedir.
Tüm bunların araştırılmasından sonra özgeçmiş raporu vermek dışında sanıkların eylemlerinin diğer delillerle desteklenmesi hâlinde örgüt üyeliğinden, aksi hâlde ise Yargıtay CGK'nın 17.06.2003 tarihli ve 167-193 sayılı ilâmında ayrıntısı ile izah edildiği üzere; silahlı örgüte özgeçmiş raporu vermekten ibaret, çeşitlilik ve süreklilik göstermediği tespit edilen eylemin (765 sayılı TCK'nın 169. maddesi) 5237 sayılı TCK'nın 220/7.maddesi delaletiyle TCK'nın 314/2.maddesi kapsamında 'silahlı terör örgütüne yardım' olarak değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeyerek eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya uygun bulunmadığı....” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 04.10.2017 tarih, 5792-5050 sayı ve oy çokluğu ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar; sanıklara atılı eylemin silahlı terör örgütüne üye olma suçunu mu yoksa silahlı terör örgütüne yardım etme suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ve silahlı terör örgütüne yardım etme suçunun oluştuğunun kabülü hâlinde dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesine ilişkin olup yapılan müzakere esnasında bir kısım Ceza Genel Kurulu Üyelerince, sanık ... hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünde eksik araştırmanın bulunup bulunmadığı ve sanık ...'un bir eyleminin olup olmadığının da tartışılması gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine bu uyuşmazlık konuları öncelikle değerlendirilmiştir.
İncelenen dosya kapsamından,
17.01.2000 tarihinde yasadışı Hizbullah silahlı terör örgütünün “İlim” kanadına yönelik olarak ... Emniyet Müdürlüğünce Beykoz Kavacık Kaptanlar Mahallesindeki örgüt evine yapılan operasyon neticesinde örgütün lideri ... ...’nun ölü olarak ele geçtiği, evde yapılan aramada bilgisayar, CD ve disketlerin kurşunlanmış ve tahrip edilmiş hâlde bulunduğu, Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan çalışmalar sonucunda bir kısım kayıtların kurtarıldığı, yine 23.01.2000 tarihinde ... ilinde bu örgüte yönelik yapılan operasyonda ... il sorumlusu Masum Ayyıldız'ın yakalandığı ve operasyonda örgüte ait dökümanlar ve kayıtların ele geçirildiği,
... isimli “4835” sıra numaralı özgeçmiş raporunun başlık kısmının; doğum tarihi “1970”, doğum yeri “...”, kat yer “...” şeklinde olduğu, devamının ise aynen;
- “Aşireti, koyu D.Bakir/Merkez,
- Oturduğu yerler Baglar/5 Nisan mh, Yeni cezaevi karşisi sk. No: 1.
- Becerileri ve askerlik branşi şofor. J. ONB ve kamyon şoforu.
- Varsa silahf: Takarrof.
- Cemaata girmeden onceki hayatı; ilkokulu bitirdikten sonra yaklaşik 10 yıl çobanlık yaptım. Bir binada 6 veya 7 ay kapıcılık yaptım. 1 yıl kadar Koşuyolu tekel içki büfesini çalıştırdım. Yaklaşık 6 yıldır Balıkçılar başı dolmuş durağındayım. (Ayrıca 1 ay otelde ve bir yıl bakkal dükkanı çalıştırdım).
- Cemaate katılmadan önce başka gruplara girip girmediği; Girmedim.
- Başka gruplardan ayrılmışsa neden ayrıldığı, cemaata neden, kimin vasıtasıyla ve ne zaman girdiği, cemaate girdikten sonra kimlerle ders yaptığı, İlk ders Hacı Bayancık, son ders ... Borukkogin.
- Hangi camilerde çalışma yaptığı; B.Başinda Reğabiye camisinin sorumlusuyum
- Aile fertlerinin yaş, ..., siyasi düşünceleri; ... (40), ... (45); cambaz, Müslümanların sempatisi. ... (28); doktor, PKK’ya sempati, fakat kurtuluşun Müslümanların başaracağım ve başarmamalarını istiyor. ... (22); Müslümanlarla beraberdir. Öğrenci, okuduğu okul ... harita proje üniversitesi. Niyazi (18); Müslümanları seviyor. Kendisinin beraber olduğunu sanıyor. ... ... Lisesinin son sınıfını okuyor. ... (16); Müslümanlara sempati ve destekliyor. Camiye de gidip ders alıyor. Ortaokula gidiyor. ... (10); camiye gidip ders alıyor. Ortaokulda okuyor. ... (8); camiye ve okula gidiyor. ... (2). Amcam vefat etmiş. çocukları: ... ... (35); geleneksel müslümandır. çocukları: ... (19); Müslümanlara sempatidir. Okul okumamış, tüpçü dükkanı var. ... (17); hiç bir fikri sahip değil, babasına yardım ediyor. Kızı ... (10); evdedir. ... ...'nin işi kapıcı. Adresi 5 Nisan mh. Yeni cezaevi karşısı Keklik sokakta oturur. ... ... (33); inşaat boyacısı, 5 Nisan mh. Yeni cezaevi karşısı Keklik sk.ta oturur. Siyasi bir düşüncesi yok. Geleneksel müslümandır. çocuklari: ismet (18); fikirsiz, babasıyla çalışıyor. ... (16); okula gidiyor. ... (14); okula gidiyor. ... ... (50); pamuk işleriyle ilgileniyor. Geleneksel müslümandır. Oğulları ... (18); fırında çalışıyor, evlidir. Fikirsiz. ... (22); evli, fırında çalışıyor, fikirsiz, ilkokul. Salat (17); liseye gidiyor, siyasi bir düşüncesi yoktur. ... ... (47); Melikahmette AEG yetkili satıcısında çalışıyor. Geleneksel müslümandır. Huzurevlerinde oturur. çocukları ... (22); lise mezunu, çalışmıyor, PKK sempatizanıdır. Ömer (19); lise mezunu, babasının yanında çalışıyor, fikirsiz. Haci ... (40); ilkokul, karayollarında çalışıyor. Avam, İslami yaşantısı yoktur. Oğulları ... (25); öğretmendir. şu anda askerdedir.Müslümanlara sempatilidir. ...'da öğretmenlik yapıyor. ... (23); üniversite okuyor, Müslümanlara sempatidir. ... (19); üniversitede okuyor, Cemaatle beraberdir. ...; Atatürk Lisesine gidiyor. Müslümanlarla beraberdir.... (17); liseye gidiyor, Cemaatle beraberdir. ... ... (35); lise mezunu, karayollarında işçidir. Daha önce PKK için çalışıyordu. şu an Müslümanlara sempatidir. Huzur evleri karayolların lojmanlarında oturur…” şeklinde olduğu,
- “Yakalananların yakalanma şekli” başlıklı sayfanın “..., 17.8.93/D. Bakır, Kahveye yapılan baskında üzerinde silah yakalatmış”, “Polisin soru sorma tekniklerinden örnekler” başlıklı sayfada; “..., Tabancayı nerden aldın?, Niye silah taşıyorsun?, Niye ağzına mermi vermişsin”,
- “Hikmet Yaşar /D.Bakır 1971” başlıklı sayfanın “Cemaate girdikten sonra kimlerle ders yaptığı sorusunun cevap kısmının ...",
- “... Çalak/27.12.1975, Saklat” başlıklı sayfanın “Cemaate girdikten sonra kimlerle ders yaptığı sorusunun cevap kısmının ...,”
- “Ferat Cihan/16.05.1980” başlıklı sayfanın “Cemaate girdikten sonra kimlerle ders yaptığı sorusunun cevap kısmının ...,”
- “M. Feysel Bozkuş” başlıklı sayfanın “Cemaate neden kimin vasıtasıyla girdiği sorusunun cevap kısmının ...,”
Biçiminde ibareler içerdiği,
24.04.2007 tarihli ev arama tutanağına göre sanık ...’ın evinde herhangi bir suç unsuruna ulaşılamadığı,
Sanık ... hakkında 1995 yılı ve öncesi eylemlerine ilişkin silahlı çetenin efradı olma suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılamasında ... 3 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 28.12.1995 tarihli ve 602-771 sayılı kararı ile mahkûmiyetine ilişkin yeterli delil elde edilemediği gerekçesiyle beraat kararı verildiği,
... isimli “4683” sıra numaralı özgeçmiş raporunun başlık kısmının; doğum tarihi “1974”, doğum yeri “...”, kat yer “...” şeklinde olduğu, devamının ise aynen;
- “Okudugu okullar Cumhuriyet ilkokulu 60. Yıl Cumhuriyet Ortaokulu ... Lisesini okudum. Bunları Batmanda okudum.
- Oturduğu semtler: Evlenene kadar ...'da Cumhuriyet mah. 5. cad. no 18'de kaldık. Evlendikten sonra İpragaz Mahallesinde 1449. Sok. Nevroz Apt.da 2 ay oturdum. Askerden sonra Raman mahallesi 1609. sok. no 26.da oturuyorum.
- Becerileri: Resim, şiir, Roman ve hikaye gibi şeylerle çok ilgileniyorum.
- Cemaate girmeden önceki hayatı: Normal biriydim. içimde sürekli bir kıpırdanma vardı. Hatta ben kendim diyordum. Bir İslami Cemaat kuracam Müslümanlarla tanıştıktan hemen sonra Müslümanlara katıldım çünkü ben de böyle bir şey arıyordum.
- Cemaate girmeden önce, Başka gruplara girip girmediği: Girmedim.
- Başka gruplardan ayrılmışsa neden ayrıldığı: Girmedim.
- Cemaate ne zaman, neden, kimin vesilesiyle girdiği: Cemaate girmemin tek gayesi Allah (cc) rızasını kazanmak beni emrin bil maruf ve nehyim anin münkerden sakinmaktı. 20.8.1991'de Cemaate girdim. ... ... ve ... vasıtasıyla girdim. şu anda ikisi de dökülmüş. Cemaate girdikten sonra kimlerin dersinde bulundugu ... 45 yaşında HADEP'li.
- Ailesinin ekonomik durumu: Ben tek başıma evden ayrıyım. ... kabinim var. Ayda 6-7 milyon geliyor. Durumum normalin biraz altında.
- Polis ve asker ile sorunu olup olmadığı: Bir defa arkadaşımda not yakalanmıştı. 1 gün hücrede kaldım. Ayriyeten ... Camisinde faka iken polisler beni aramıştı. Başka hiçbir sorunum yoktur” şeklinde olduğu,
- “...’dan aktarma ve netleştirilemeyen sorunla” başlıklı sayfanın; “..., ... K...’da ...'ta çalışıyor. Evinde mahkûm arkadaş barındırabileceğini söylemiş. ... onunla irtibata geçerse iyi olur.” biçiminde olduğu,
... .../705 isimli “4155” sıra numaralı özgeçmiş raporunda, ... vasıtası ile cemaate katıldığının belirtildiği,
... hakkındaki “Özgeçmiş raporları/.../Temmuz/1997” başlıklı belgede, "..., ’ta güvenlik görevlisi, Müslüman" yazdığı,
Anlaşılmaktadır.
Başka soruşturma dosyasında ...'nın müdafisi olmadan şüpheli sıfatıyla alınan savunmasında örgüt üyelerine ilişkin beyanında; "..., Balıkçılar minibüs durağında şoför", şeklinde,
Başka soruşturma dosyasında ...'ın müdafisi olmadan şüpheli sıfatıyla alınan savunmasında örgüt üyelerine ilişkin beyanında; "..., o dönemlerde cami içerisinde ders verir, ,,,isimli kardeşi vardır, 2 yıl kadar evvel ... iline gittiğini biliyorum, mesleği şofördür" biçiminde,
Beyanda bulundukları görülmüştür.
Sanık ... aşamalarda; "1996 yılından beri ...'dayım, ... merkezdeki 5 Nisan Mahallesinden şimdi oturduğum Mollaarap Mahallesine ikametgâhımı naklettirdim, ...'da kendimize ait ... otobüsünde şoför olarak çalışıyorum. Benim terör örgütü Hizbullah ile hiçbir ilgim yoktur. Dini kullanarak terör amaçlı eylemlerde bulunduğunu düşünüyorum. Benim kayınpederim ...l Hizbullah üyeleri tarafından işkence ile öldürülmüştür, ... adlı şahsı tanımıyorum. Onun ifadesini kabul etmiyorum, ben ...'da camide herhangi bir eğitim faaliyetine katılmadım. Ben ... Börükoçun'u tanırım, kendisi ...'da Balıkçılarbaşı minibüs durağında şofördür. Ben de minibüs şoförlüğü yaptığım dönemde diğer şoförler gibi onunla da tanışıyordum. ... bildiğim kadarıyla diğer şoförler gibi cıvık davranışları olmayan sevecen bir insandı. Örgüt faaliyeti içerisinde bulunmadım. Benim grup sorumlusu olduğuma dair iddiayı kabul etmiyorum, ben terör örgütüne özgeçmiş ve fotoğraf vermedim. ...'da yaşadığım dönemde bulunduğum yerdeki insanlar ya Hizbullahçı ya da PKK'lı olarak değerlendiriliyorlardı. Camiye gidenlere Hizbullahçı derlerdi. Ben namaz kılıp camiye gittiğim için hakkımda bu şekilde bir değerlendirme yapılmış olabilir. Ben çalıştığım durağın camisine gidiyordum, özellikle örgüte mal olmuş bir camiye gitmedim. Bahsedilen ... Marka bir silahım da olmadı. Bu iddiayı da kabul etmiyorum. Ben örgüt adına veya örgüt tarafından planlanmış herhangi bir faaliyete gezi ve ziyarete katılmadım. 17.08.1993 tarihi olarak belirtilen ...'daki minibüste silah bulunması ve polisin yakalama olayı doğrudur. Ben bu silahın kime ait olduğunu bilmiyorum. Minibüsteki yolculardan birisi bırakmış olabilir, bu konunun örgüt dokümanlarında neden geçtiğini bilmiyorum. Ben ... ...'nu düşman olarak bilirim. Hikmet ... adlı şahısları tanımıyorum. M..... adlı bir şahsı tanımıyorum. Hakkımdaki beyanını kabul etmiyorum. Örgüt dokümanlarında benim hakkımda yazılan bilgileri kabul etmiyorum. Bunların nasıl yer aldığından da bilgim yoktur. Ben ... ilinde kendi açık kimliğim ile yaşıyorum. Aldığım Trafik cezalarına kadar herşey bellidir, örgüt üyesi olsaydım bu şekilde açıkça yaşamazdım” şeklinde,
Sanık ... aşamalarda; “2002 yılında ...'ya taşındm, şu anda ...Termik S...dlı şirkette memur olarak çalışıyorum, bundan önce ... K... ilçesinde memur olarak çalışıyordum, ondan önce ... şirketinde ambar memurluğu yaptım, Hizbullah terör örgütü ile bir ilgim yoktur, terör örgütünde mevcut hakkımdaki özgeçmiş bilgilerimde doğum tarihi baba adı gibi yanlışlıklar vardır, bu bilgileri ben vermedim, adresim de doğru değildir, fotoğrafımın nasıl alındığını da bilmiyorum, ... ...adlı şahsı uzaktan tanırım, samimiyetim yoktur, hakkımdaki beyanları kabul etmiyorum, polis tarafından hakkımda soruşturma yapıldığı doğru değildir, ... benim kayınbiraderim olur, şu anda ...'da avukatlık yapar, terör örgütü ile ilgisi yoktur, bugüne kadar benim ve onun hakkında herhangi bir işlem yapılmadı, ... K...'da çalışırken evde örgüt elemanı barındırabileceğime dair beyanı kabul etmiyorum, bu iddiaların ve bilgilerin tamamen iftira olduğunu düşünüyorum, ben mazbut bir aile yaşantısı süren bir aile babasıyım, terörle işim olmaz” biçiminde,
Savunma yapmışlardır.
Uyuşmazlıkların sağlıklı bir şekilde çözümlenmesi için sanık ... bakımından ayrı, sanık ... bakımından ayrı değerlendirmede bulunmak gerekmektedir.
1- Sanık ... hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünde eksik araştırma bulunup bulunmadığı bakımından;
Ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delilerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Gerek 1412 sayılı CMUK gerekse 5271 sayılı CMK; adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
Bu açıklamalar ışığında birinci ön sorun konusu değerlendirildiğinde;
17.01.2000 tarihinde yasadışı Hizbullah silahlı terör örgütünün “İlim” kanadına yönelik olarak ... Emniyet Müdürlüğünce Beykoz Kavacık Kaptanlar Mahallesindeki örgüt evine yapılan operasyon neticesinde örgütün lideri ... ...’nun ölü olarak ele geçtiği, evde yapılan aramada bilgisayar, CD ve disketlerinin kurşunlanmış ve tahrip edilmiş hâlde bulunduğu, Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan çalışmalar sonucunda bir kısım kayıtların kurtarıldığı, yine 23.01.2000 tarihinde ... ilinde bu örgüte yönelik yapılan operasyonda ... il sorumlusu Masum Ayyıldız'ın yakalandığı ve operasyonda örgüte ait dökümanlar ve kayıtların ele geçirildiği, ... isimli “4835” sıra numaralı özgeçmiş raporunun başlık kısmının doğum tarihi “1970”, doğum yeri “...”, kat yer “...” şeklinde olduğu, devamında, cemaata girmeden önceki hâl, cemaate katılmadan önce başka gruplara girip girmediği, başka gruplardan ayrılmışsa neden ayrıldığı, hangi camilerde çalışma yaptığı, aile fertlerinin yaş, ..., siyasi düşüncelerine ilişkin bilgilerin olduğu, “Yakalananların yakalanma şekli” başlıklı sayfanın “..., 17.8.93/D. Bakır, Kahveye yapılan baskında üzerinde silah yakalatmış”, “Polisin soru sorma tekniklerinden örnekler” başlıklı sayfanın; “..., Tabancayı nerden aldın?, Niye silah taşıyorsun?, Niye ağzına mermi vermişsin”; “Hikmet Yaşar /D.Bakır 1971” başlıklı sayfanın “Cemaate girdikten sonra kimlerle ders yaptığı sorusunun cevap kısmının ..."; “... Çalak/27.12.1975, Saklat” başlıklı sayfanın “Cemaate girdikten sonra kimlerle ders yaptığı sorusunun cevap kısmının ...,”; "Ferat Cihan/16.05.1980” başlıklı sayfanın “Cemaate girdikten sonra kimlerle ders yaptığı sorusunun cevap kısmının ...,”; “M. Feysel Bozkuş” başlıklı sayfanın “Cemaate neden kimin vasıtasıyla girdiği sorusunun cevap kısmının ...," şeklinde olduğu, 24.04.2007 tarihli ev arama tutanağına göre sanık ...’ın evinde herhangi bir suç unsuruna ulaşılamadığı, sanık ...'ın atılı örgüte üye olma suçlamalarını kabul etmediği dosyada;
Sanık ...'a ait olduğu iddia edilen özgeçmiş raporu isimli belgenin UYAP sistemi üzerinden alınan nüfus kayıtları ile karşılaştırılmasında çelişkilerin bulunduğu, özgeçmiş raporunun bir kısmında sanığın ayrıldığına ilişkin ifadelerin yer aldığı, sanık hakkında özgeçmişlerinde bilgi bulunan kişilerin araştırma yapılarak beyanlarının alınmadığı, öte yandan sanık ... hakkında 1995 yılı ve öncesi eylemlerine ilişkin silahlı çetenin efradı olma suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılamasında ... 3 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 28.12.1995 tarihli ve 602-771 sayılı kararı ile mahkûmiyetine ilişkin yeterli delil elde edilemediği gerekçesiyle beraat kararı verildiği, örgüte üye olma suçunun temadi eden suçlardan olması ve yakalanma tarihi itibarıyla temadinin kesileceği, beraat kararı verilen dosyaya ilişkin eylemlerin incelenmediği gözetildiğinde maddi gerçeğin ortaya çıkarılması bakımından yargılamaya katkı sağlayacağı anlaşılan bu hususların yeterince araştırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden sanık hakkında eksik araştırma ile hüküm kurulduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının sanık ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünde eksik araştırma ile karar verildiğinden değişik gerekçe ile kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanık hakkında kurulan hükümde eksik araştırma bulunmadığı düşünceleriyle karşı oy kullanmışlardır.
Ulaşılan bu sonuç karşısında sanığa atılı eylemin silahlı terör örgütüne üye olma suçunu mu yoksa silahlı terör örgütüne yardım etme suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin uyuşmazlık bakımından bir değerlendirme yapılmamıştır.
2- Sanık ...'un bir eyleminin olup olmadığı ve ayrıca sanığa atılı eylemin silahlı terör örgütüne üye olma suçunu mu yoksa silahlı terör örgütüne yardım etme suçunu mu oluşturduğu bakımından;
Uyuşmazlığın çözümü için 765 sayılı (mülga) TCK’nın 168. maddesinde düzenlenen örgüte üye olma ile aynı Kanun’un 169. maddesinde düzenlenen örgüte yardım etme suçlarının açıklanması gerekmektedir.
765 sayılı (mülga) TCK'nın 168. maddesinde yer alan; "Her kim, 125, 131, 146, 147, 149 ve 156 ncı maddelerde yazılı cürümleri işlemek için silahlı cemiyet ve çete teşkil eder yahut böyle bir cemiyet ve çetede amirliği ve kumandayı ve hususi bir vazifeyi haiz olursa onbeş seneden aşağı olmamak üzere ağır hapis cezasına mahküm olur.
Cemiyet ve çetenin sair efradı on yıldan onbeş yıla kadar ağır hapisle cezalandırılır" şeklindeki düzenlemenin birinci fıkrasında, Kanun’un 125, 131, 146, 147, 149 ve 156. maddelerinde yazılı cürümleri işlemek için silahlı cemiyet ve çete oluşturmak veya böyle bir cemiyet ve çetede amirlik, yöneticilik ve hususi bir vazife üstlenmek eylemleri yaptırıma bağlanmıştır. Silahlı cemiyet ve çetenin sair efradı olmanın cezai müeyyidesi de maddenin ikinci fıkrasında düzenlenmiş olup birçok yargısal kararda vurgulandığı üzere; silahlı cemiyet ve çetede amirlik, yöneticilik ve hususi bir görev almayan, çeteye basit şekilde katılan, ulaşılmak istenen amaca ait konularda irade birliği içinde olan, çeteye katılırken çetenin niteliğini bilen ve çetenin ulaşmak istediği amacı kendi amacına uygun görenler ise cemiyet ve çetenin sair efradıdır.
Silahlı cemiyet ve çeteye yardım suçu ise 765 sayılı (mülga) TCK'nın 169. maddesinde; "64 ve 65 inci maddelerde beyan olunan hal haricinde her kim, böyle bir cemiyete ve çeteye hal ve sıfatlarını bilerek barınacak yer gösterir veya yardım eder yahut erzak veya esliha ve cephane veya elbise tedarik ...ederse üç seneden beş seneye kadar ağır hapis ile cezalandırılır" şeklinde düzenlenmiştir. Madde metninde yer alan; "eder veya her ne suretle olursa olsun hareketlerini teshil” ibaresi, suç tarihinden önce 30.07.2003 tarih ve 4963 sayılı Kanunun 2. maddesiyle metinden çıkarılmıştır.
765 sayılı (mülga) TCK’nın 169. maddesinde, aynı Kanun’un 64 ve 65. maddelerinde öngörülen iştirak hâlleri dışında, 168. maddesinde sayılan suçları işlemek amacıyla oluşturulan silahlı çeteye, seçimlik olarak sayılmış özel yardım hâlleri suç olarak düzenlenmiştir. Bu suçun oluşması için failin, 168. maddede nitelikleri belirtilen silahlı cemiyet ve çete mensuplarının eylemlerine iştirak etmeksizin, onların hâl ve sıfatlarını bilerek barınacak yer göstermesi veya yardım etmesi, yahut erzak, silah, cephane veya giysi temin etmesi gerekmektedir. Suçun oluşması için silahlı çeteye, silahlı çete mensuplarının hâl ve sıfatlarını bilerek ve isteyerek yardım edilmelidir.
Gelinen noktada 5237 sayılı TCK’da düzenlenen silahlı terör örgütüne üye olma ve silahlı terör örgütüne yardım etme suçlarının da ifade edilmesi gerekecektir.
Terör konusunu özel bir kanunla düzenleme yoluna giden kanun koyucu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 1. maddesinde terörü; “Cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.”; aynı Kanun'un 2. maddesinin birinci fıkrasında terör suçlusunu, "Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi..." şeklinde tanımlamış, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, terör örgütüne mensup olmasa da örgüt adına suç işleyenlerin de terör suçlusu sayılacağını hüküm altına almıştır.
Bu genel terör ve terör suçlusu tanımları dışında; 3713 sayılı Kanun'un 3. maddesinde doğrudan terör suçları, 4. maddesinde de dolaylı terör suçları düzenlenmiştir.
18.07.2006 tarihli ve 26232 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5532 sayılı Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 17. maddesiyle, terör örgütünün tanımını yapan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun birinci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış; madde gerekçesinde, Türkiye'nin de taraf olduğu Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin 2. maddesinin (a) bendine uygun olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 220. maddesinde suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüt tanımlaması yapıldığı için, Terörle Mücadele Kanunu'nda ayrıca örgüt tanımlaması yapılmasına gerek görülmediği belirtilmiştir.
TCK'nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendine göre örgüt mensubu suçlu; suç işlemek için örgüt kuran, yöneten, bu örgüte katılan veya örgüt adına suç işleyen kişidir.
TCK'nın “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 220. maddesinde;
“(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile ... ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Örgütün silâhlı olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.
(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur...” hükmüne yer verilmiştir.
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuyla korunan hukuki yarar, kamu güvenliği ve barışıdır. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye soktuğu ve ... niteliğindeki suç örgütü, amaçlanan suçları işlemede büyük bir kolaylık sağladığından, bu suç nedeniyle kamu güvenliği ve barışın bozulması bireyin güvenli, ... içinde yaşamak hakkını da zedeleyeceğinden, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller ayrı ve bağımsız suçlar olarak tanımlanmıştır. Böylece bu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasa'da güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmıştır. Bu amaçla henüz suç işlenmese dahi, sadece suç işlemek amacıyla örgüt oluşturmuş olmaları nedeniyle örgüt mensubu faillerin cezalandırılması yoluna gidilmiştir. Bunun asıl nedeni suç işlemek için örgüt kurmanın, kamu barışı yönünden ciddi bir tehlike oluşturmasıdır. Kanun koyucu bu düzenleme ile öncelikle gelecekte işlenebilecek suçları engellemek istemiştir.
Bu suçun mağduru ise öncelikle kamu güvenliği ve barışını sağlamakla yükümlü olan devlet ve toplumu oluşturan bireylerdir.
TCK'nın 220. maddesi kapsamında bir örgütün varlığından sözedebilmek için; en az üç kişinin, suç işlemek amacıyla hiyerarşik bir ilişki içerisinde, devamlı olarak amaç suçları işlemeye elverişli ... ve gerece sahip bir şekilde bir araya gelmesi gerekmektedir.
Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp bünyesinde hiyerarşik bir ilişki barındırmaktadır. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Oluşturulan bu ilişki sayesinde örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır. Bu nedenle niteliği itibarıyla devamlılık arzeden örgütün varlığı için ileride ihtimal dahilindeki suç/suçları işlemek amacı etrafındaki fiilî birleşme yeterlidir. Buna karşın, kişilerin belirli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde ise örgüt değil, iştirak ilişkisi mevcuttur.
Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da belirtildiği üzere, TCK'nın 220. maddesi anlamında bir örgütten bahsedilebilmesi için,
a) Üye sayısının en az üç veya daha fazla kişi olması gerekmektedir.
b) Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp, örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.
c) Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup, örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibariyle somutlaştırılması mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde fail, örgütteki konumuna göre üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında ayrıca işlenen suçtan da cezalandırılacaktır.
d) Örgüt niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi hâlinde, örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.
e) Amaçlanan suçları işlemeye elverişli üye, ... ve gerece sahip olunması gerekmektedir.
Yukarıda belirtildiği üzere kanunların suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla, sahip bulunduğu üye sayısı ile ... ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli yapılara suç örgütü denmektedir. Terör örgütleri ise ideolojik amaçları olan suç örgütleridir. Terör örgütlerini, suç örgütlerinden ayıran bu ideolojik amaç; 3713 sayılı Kanun'un 1. maddesinde gösterilen Cumhuriyetin Anayasa'da belirtilen niteliklerine karşı olabileceği gibi, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Türk Devleti ve Cumhuriyetin varlığına, Devlet otoritesini zaafa uğratmaya veya yıkmaya ya da ele geçirmeye, Devletin iç ve dış güvenliğine, kamu düzeni veya genel sağlığa ya da temel hak ve hürriyetlere yönelik de olabilmektedir.
3713 sayılı Kanun'un "Terör örgütleri" başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.” hükmü ile TCK'nın 314. maddesine atıf yapılmıştır.
TCK'nın 314. maddesinde tanımlanan "Silahlı örgüt" suçu ise;
"(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır." şeklinde düzenlenmiştir.
Örgütlü suçluluğun özel bir türü olarak öngörülen TCK'nın "Silahlı Örgüt" başlıklı 314. maddesinde; TCK'nın ikinci kitap dördüncü kısmının dördüncü bölümünde yer alan devletin güvenliğine karşı suçlar ile beşinci bölümünde yer alan anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran, yöneten ve örgüte üye olanların cezalandırılmaları öngörülmüş ve maddenin son fıkrasında; suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümlerin bu suç açısından aynen uygulanacağı düzenlenmiştir.
765 sayılı Türk Ceza Kanunu sistematiğinden tamamen farklı bir anlayışla düzenlenen 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda, örgütün faaliyetleri doğrultusunda işlenen suçlardan da ayrıca sorumluluk esası kabul edilmiş, yardım etme eylemleri de yaptırım açısından örgüt üyeliği kapsamında değerlendirilerek bağımsız bir şekilde örgüte yardım suçuna yer verilmemiştir.
Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dâhil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişilerin örgüt üyesi olarak cezalandırılacağı hüküm altına alınırken, örgüte yardım sayılan eylemlerin nitelik bakımından örgüt üyeliğine denk sorumluluğu gerektirdiği kabul edilmiştir. Buna göre, örgüt üyesi olmaksızın, bilerek ve isteyerek örgütün bir ..., görev ya da hizmetinin yerine getirilmesi eylemi örgüt üyeliği olarak cezalandırılmakta iken; TCK'nın 220. maddesinin 7. fıkrasında 6352 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle, yapılan yardımın niteliğine göre cezanın üçte birine kadar indirilebileceği hüküm altına alınmıştır.
Silahlı terör örgütüne yardım fiilinin oluşması için, failin örgüt üyeleriyle önceden bir anlaşma yapması veya yapılan planlara dahil olması zorunlu değildir. Yardım fiilinin örgüt üyelerinin tamamına veya üyelerden birine yapılması arasında bir fark bulunmamaktadır. Fakat, örgütün amacı ve kollektif faaliyetleri bilinerek ve istenerek yardım edilmesi zorunludur (... Yaşar, ... Tahsin Gökcan, ... Artuç, Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, 6. Cilt, ... Yayınevi, ..., 2014, s. 8934). Yardım edenler zamanlarının büyük bir bölümünü örgüte hasretmiş kişiler olmayıp kendi hayatlarının akışı içerisinde bazen örgüte ait işleri kabul eden şahıslardır.
Örgüte yardım etme suçuna ilişkin olarak öğretide; “Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte bilerek ve isteyerek yardım edilmiş olması gerekir. Başka bir ifadeyle, yardım fiilinin örgütün suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt olduğu bilinerek gerçekleştirilmiş olması gerekir. Fıkra metninde geçen 'bilerek' ibaresi doğrudan kastı ifade eder. Doğrudan örgüte değil de örgüt mensuplarına yardım edilmesi halinde, yardım edilen kişilerin suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt mensubu olduklarının da bilinmesi gerekmektedir. Örgüt mensuplarına yapılan yardım, aynı zamanda örgüte yapılan yardım olarak değerlendirmek gerekir. Ancak, bu yardımın örgütün amacını gerçekleştirmeye hizmet eden bir yardım olması gerekmektedir” (İzzet Özgenç, Suç Örgütleri, Seçkin Yayıncılık, 7. Baskı, s. 38-39); “Yardımın maddî bir yardım olması gerekli değildir. Örneğin suç örgütüne belli bir hususta bilgi ve belge sağlanması da yardım olarak kabul edilmelidir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus yardımın örgüte yapılmasıdır. Kanun koyucu, yardımın niteliğini belirlemediği için örgüte bilerek ve isteyerek herhangi bir yardımda bulunan kişi bile bu durumda örgüt üyesi olarak cezalandırılacaktır. Örgüte sadece bir kez önemsiz nitelikte bir yardımda bulunan kişi bile, örneğin örgüt üyeleri arasında bir kez iletişim sağlayan kişi, bu hüküm nedeniyle örgüt üyesi gibi cezalandırılabilecektir” (Feridun Yenisey, Örgütlü Suçlar ve Terör Suçları Eğitim Modülü, s. 70) şeklinde görüşler ileri sürülmüştür.
Öte yandan 765 sayılı (mülga) TCK ile 5237 sayılı TCK’daki zamanaşımına ilişkin düzenlemeler incelendiğinde;
765 sayılı (mülga) TCK’nın zamanaşımına ilişkin "Dava ve cezanın sukutu" başlıklı 102. maddesi;
"Kanunda başka türlü yazılmış olan ahvalin maadasında hukuku amme davası:
1- Ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis ve müebbed ağır hapis cezalarını müstelzim cürümlerde yirmi sene,
2- Yirmi seneden aşağı olmamak üzere muvakkat ağır hapis cezasını müstelzim cürümlerde on beş sene,
3- Beş seneden ziyade ve yirmi seneden az ağır hapis veya beş seneden ziyade hapis yahud hidematı ammeden müebbeden mahrumiyet cezalarından birini müstelzim cürümlerde on sene,
4- Beş seneden ziyade olmamak üzere ağır hapis veya hapis yahud sürgün veya hidematı ammeden muvakkaten mahrumiyet cezalarını ve ağır para cezasını müstelzim cürümlerde beş sene,
5- Bir aydan ziyade hafif hapis veya otuz liradan ziyade hafif para cezasını müstelzim fiillerde iki sene,
6- Bundan evvelki bendlerde beyan olunan mikdardan aşağı cezaları müstelzim kabahatlerde altı ay geçmesiyle ortadan kalkar.
Bu kanunun ikinci kitabının birinci babında yazılı ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis veya müebbed yahud muvakkat ağır hapis cezalarını müstelzim cürümlerin yurd dışında işlenmesi halinde dava müruru zamanı yoktur." şeklinde düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCK’nın "Dava zamanaşımı" başlıklı 66. maddesinde ise;
"(1) Kanunda başka türlü yazılmış olan hâller dışında kamu davası;
a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl,
b) Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi beş yıl,
c) Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl,
d) Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda on beş yıl,
e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl,
Geçmesiyle düşer.
(2) Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle kamu davası düşer.
(3) Dava zamanaşımı süresinin belirlenmesinde dosyadaki mevcut deliller itibarıyla suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri de göz önünde bulundurulur.
(4) Yukarıdaki fıkralarda yer alan sürelerin belirlenmesinde suçun kanunda yer alan cezasının yukarı sınırı göz önünde bulundurulur; seçimlik cezaları gerektiren suçlarda zamanaşımı bakımından hapis cezası esas alınır…" hükümlerine yer verilmiştir.
TCK'nın 66. maddesinde; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, aynı maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda bu sürenin 8 yıl olacağı hüküm altına alınmıştır.
Zamanaşımını kesen sebepler de TCK'nın 67. maddesinin 2. fıkrasında sayılmıştır. Buna göre, bir suçla ilgili olarak;
a) Şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi,
b) Şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi,
c) Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi,
d) Sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi,
Hâlinde, dava zamanaşımı kesilecektir.
TCK'nın 67. maddesinin 3. fıkrası gereğince kesen bir nedenin bulunması hâlinde zamanaşımı, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak, dava zamanaşımını kesen birden fazla nedenin bulunması hâlinde ise son kesme nedeninin gerçekleştiği tarih esas alınacak, dördüncü fıkrası uyarınca da kesilme hâlinde zamanaşımı süresi ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun ve uyuşmazlık konusu birlikte değerlendirildiğinde;
17.01.2000 tarihinde yasadışı Hizbullah silahlı terör örgütünün “İlim” kanadına yönelik olarak ... Emniyet Müdürlüğünce Beykoz Kavacık Kaptanlar Mahallesindeki örgüt evine yapılan operasyon neticesinde örgütün lideri ... ...’nun ölü olarak ele geçtiği, evde yapılan aramada bilgisayar, CD ve disketlerinin kurşunlanmış ve tahrip edilmiş hâlde bulunduğu, Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan çalışmalar sonucunda bir kısım kayıtların kurtarıldığı, yine 23.01.2000 tarihinde ... ilinde bu örgüte yönelik yapılan operasyonda ... il sorumlusu Masum Ayyıldız'ın yakalandığı ve operasyonda örgüte ait dökümanlar ve kayıtların ele geçirildiği, ... isimli “4683” sıra numaralı özgeçmiş raporunun başlık kısmının; doğum tarihi “1974”, doğum yeri “...”, kat yer “...” şeklinde olduğu, devamının ise özetle; “Okudugu okullar Cumhuriyet ilkokulu .. Lisesini okudum. Bunları Batmanda okudum…Oturduğu semtler Evlenene kadar ...'da Cumhuriyet mah. 5. cad. no 18'de kaldık. Evlendikten sonra İ... Mahallesinde 1449. sok. N..y oturdum. Askerden sonra Raman mahallesi 1609. sok. no 26.da oturuyorum.”, “...’dan aktarma ve netleştirilemeyen sorunlar” başlıklı sayfanın; “..., ... K...’da ...'ta çalışıyor. Evinde mahkûm arkadaş barındırabileceğini söylemiş. ... onunla irtibata geçerse iyi olur.”; ... .../705 isimli “4155” sıra numaralı özgeçmiş raporunun, ... vasıtası ile cemaate katıldığı,...“Özgeçmiş raporları/.../Temmuz/1997” başlıklı belgenin "..., ..’ta güvenlik görevlisi, Müslüman" şeklinde olduğu, sanık ...'un atılı Hizbullah silahlı terör örgütüne üye olma suçlamalarını kabul etmediği dosyada;
Sanık ...'a ilişkin özgeçmiş isimli belge ile bir kısım kayıtların uyumlu olduğu, ... ...ve ...'na ait belgelerde sanığa dair bilgilerin yer aldığı ve bu bakımdan sanığa atılı bir eylemin bulunduğu kabul edilmelidir. Öte yandan, silahlı terör örgütüne üye olma suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibarıyla süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir. Örgüte yardım etme suçunda ise yardım fiilini işleyen failin örgütün hiyerarşik yapısına dâhil olmaması, yardımda bulunduğu örgütün TCK’nın 314. maddesi kapsamında silahlı terör örgütü olduğunu bilmesi, yardımın örgütün amacına hizmet eder nitelikte bulunması ve yardım ettiği kişinin örgüt yöneticisi ya da üyesi olması gereklidir. Yardımdan fiilen yararlanmak zorunlu değildir. Örgütün istifadesine sunulmuş olması ve üzerinde tasarruf imkânının bulunması suçun tamamlanması için yeterlidir. Bu kapsamda ... ....'e ilişkin belgeden adı geçenin, sanık vasıtasıyla örgüte katıldığına ilişkin bilgi bulunmuş ise de ... 'in beyanlarında bu hususun doğrulanmadığı ve sanık ... olduğunun somut şekilde anlaşılamayacağı ancak sanığa ilişkin belgede "Evinde mahkûm arkadaş barındırabileceğini söylemiş. ... onunla irtibata geçerse iyi olur" şeklindeki bilgiler de gözetildiğinde özgeçmiş isimli belge tarihinden sonra bir eylemi tespit edilemeyen sanığın fiilinin suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK'nın 169. maddesinde düzenlenen "Silahlı cemiyet ve çeteye yardım" suçunu oluşturduğu, bu suçun niteliği gereği sanığın dosya kapsamına göre özgeçmiş raporuna ilişkin bilgiler ışığında 1995 yılından sonra örgütsel faaliyette bulunduğunun tespit edilememesi nedeniyle inceleme konusu olayda, zamanaşımı süresinin Dairece incelemenin yapıldığı 16.09.2015 tarihinden önce olmak üzere 2005 yılında dolduğu anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle bozulmasına ve sanık hakkında açılan kamu davasının 765 sayılı TCK’nın 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca düşmesine, Özel Dairenin onama kararının kaldırılması ve bozma nedenine göre infazın durdurulmasına karar verilmelidir.
Sanık ...'un bir eyleminin olup olmadığı bakımından çoğunluk görüşüne katılmayan altı Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanığa atılı bir eylemin bulunmadığı,
Sanığa atılı eylemin silahlı terör örgütüne üye olma suçunu mu yoksa silahlı terör örgütüne yardım etme suçunu mu oluşturduğu bakımından çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanığın eyleminin silahlı terör örgütüne üye olma suçunu oluşturduğu,
Düşünceleriyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
A) SANIK ... BAKIMINDAN;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının DEĞİŞİK GEREKÇE İLE KABULÜNE,
2- Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 16.09.2015 tarihli ve 2091-2578 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- ... (Kapatılan) 12. Ağır Ceza Mahkemesince (CMK’nın mülga 250. maddesiyle görevli) verilen 30.01.2012 tarihli ve 354-6 sayılı mahkûmiyet hükmünün, eksik araştırma ile karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
B) SANIK ... BAKIMINDAN;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 16.09.2015 tarihli ve 2091-2578 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- ... (Kapatılan) 12. Ağır Ceza Mahkemesince (CMK’nın mülga 250. maddesiyle görevli) verilen 30.01.2012 tarihli ve 354-6 sayılı mahkûmiyet hükmünde; suçun silahlı terör örgütüne yardım suçunu oluşturduğu halde nitelendirilmesinde hataya düşülüp buna dayalı olarak dava zamanaşımının gerçekleştiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 322. maddesi uyarınca atılı suç için 765 sayılı TCK’nın 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımı süresinin Ceza Genel Kurulunun inceleme tarihinden önce dolduğu anlaşıldığından sanık hakkındaki kamu davasının 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi uyarınca DÜŞMESİNE,
C) Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 13.09.2022 tarihinde yapılan müzakerede ön sorunlar ve uyuşmazlık bakımından oy çokluğu karar verildi.